24 Eylül 2017 tarihinde gerçekleşecek olan İzmir Eczacı odası seçimlerinde Başkan adayı olan Eczacı Barış ÖZGEN ile İzmir Eczacı Odası seçimlerini, aday olma fikrinin nasıl geliştiğini, projelerini, piyasa’da reçetesiz satılan bitkisel ürünleri konuştuk.
Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
1976 Isparta doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 1998 yılı mezunlarındanım. Eczacı Özlem Özgen’le evliyim. Bir çocuk babasıyım. 2000 yıl’ından beri serbest eczacılık yapıyorum. 2011-2013 yıllarında İzmir Eczacı Odası’nda denetçi eczacılık görevinin ardından Yönetim Kurulu üyesi olarak görev aldım. Bu görevim sırasında ayrıca Kamu Eczacıları Komisyonu Başkanlığı ve Türk Eczacıları Birliği komisyon üyesi olarak çalışmalarda bulundum. İzmir Konak İlçe Hıfzısıhha Kurulu üyeliğimin yanı sıra, çeşitli sağlık komisyonlarında, “Türkiye’de Sağlık Politikaları ve Sağlıkta Dönüşüm” ve “Türkiye’deki Sağlık Politikalarının Vatandaşa Yansımaları” konularında halka yönelik farkındalık çalışmaları kapsamında sunumlar vermeye devam ediyorum. Halen İzmir-Konak bölgesinde Selamoğlu Eczanesi’nin sahibi ve mesul müdürü olarak çalışıyorum.
Eczacı Odası’na aday olma fikri nasıl gelişti ve neden başkan adayı oldunuz?
Eczacı bir annenin oğlu olarak doğmuş, eczanede yetişmiş, 41 yıldır da bu meslekten ekmek yiyen birisiyim. Ben eczacı olmaktan gurur duyuyorum ve hayatımı bu mesleğe borçluyum. Eşim Özlem Hanım da eczacıdır. 2000 yılında İzmir’de ilk eczanemizi açtık. İlk olarak 2001 yılında, İzmir Eczacı Odası bölge temsilciliğiyle başlayan yönetim kademelerindeki deneyimlerim; Çağdaş Eczacılar Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği, İzmir Eczacı Odası Denetçi Eczacılık, Çağdaş eczacılar Derneği İzmir Şubesi Genel Sekreterliği, İzmir Eczacı Odası Yönetim Kurulu üyeliği ile devam etti.
2011-2013 yıllarında Oda Yönetim Kurulu üyeliğim sırasında tek adam anlayışına dayalı, başkan güdümlü anti-demokratik bir yönetim yapısının mesleğimize ve eczanelerimize ne denli ölçüde büyük zararlar verdiğini kendi gözlerimle gördüm. Çok seslilik ve dinamizm isteyen meslektaşlarımla birlikte mevcut başkana yaptığımız gerekli uyarıların ve sunduğumuz çözüm önerilerinin de dikkate alınmaması nedeniyle, 2013 seçimlerine 1.5 ay kala meslektaşım Ecz. Erkan Meteoğlu ile birlikte istifa ettik. Elbette ki, hayatımı borçluyum dediğim mesleğimin, “böyle gelmiş böyle gitsin, inceldiği yerden kopsun” mantığıyla yönetilmesine, göz göre göre küçültülmesine seyirci kalamazdım. O sene aynı rahatsızlığı duyan meslektaşlarımızla birlikte 1.5 aylık bir hazırlık süreciyle, yıllardır tek başkanın listesiyle yapılan İzmir Eczacı Odası seçimlerine bizler de hazırlanarak aday olduk. Açıkçası “mutlaka başkan olmalıyım” düşüncesinde de değildim. Bizler için işlerin yürümesi en büyük öncelikti. Nitekim o seçimlere başka bir arkadaşımızın başkan adaylığıyla girdik. Aslına bakılırsa bizimki atalete karşı ortak bir tepkiydi sadece; ancak 1.5 aylık bir süreçte aldığımız %41’lik sonuç, Oda Yönetimi’nin tabandan ne kadar kopuk olduğunu, tabanın yönetime aslında ne kadar da tepkili olduğunu bizlere göstermiş oldu. Bizler yalnız olmadığımızı fark ettik. Bunun üzerine “İzmir Eczacı Hareketi” olarak 2015 seçimlerine hazırlanmaya başladık. Eleştirdiğimiz “tek adam” yönetimlerinin kalıcı olarak önüne geçmek adına kendi içimizde başarılı bir şekilde meclis sistemini kurduk. Bundan böyle gerek başkan, gerekse tüm organlar meclis içinde demokratik olarak seçimle belirlenecekti. Gerek kendim, gerek ailemin, gerek arkadaşlarımın da görüşleri doğrultusunda başkanlık konusunda inisiyatif almayı uygun bularak başkan adayı oldum ve meclisimiz tarafından da bu görev seçimle tarafıma verildi. İzmir Eczacı Hareketi olarak 2015 seçimlerine benim başkan adaylığımda girdik. 506’ya 593 gibi bir sonuçla; neredeyse seçime katılan meslektaşlarımızın yarıya yakınının oylarını aldık. Önümüzdeki seçim için de, meclisteki meslektaşlarımın kararıyla, başkanlığımdaki ekiple birlikte mesleğimiz ve meslektaşlarımız adına var gücümüzle çalışmaya devam etmekteyiz.
Seçim kazandığınız takdirde ne gibi düzenlemeler gerçekleştireceksiniz?
Öncelikle bugünkü mevcut yönetimden her anlamda çok daha iyi, şeffaf, demokratik, samimi, ilkeli ve tamamen meslekten yana bir yönetim olacağını taahhüt ediyorum. Çünkü biz yalnız bize oy verenlerin değil bütün meslektaşlarımızın yönetimi olacağız. Olması gereken de budur. Bunca maddi kaynağa ve potansiyele rağmen son zamanlar da yaşadığımız mesleki krizlerin ortak zeminin de seçim hırsından “eczacı kimdir, eczacılık nedir, sorumlulukları nelerdir?” gibi en temel tanımları unutmuş, meslek ekseni yerine kendi ekseninde dönmeye alışmış aksı kırık yönetimler yatmaktadır.
Genel anlamda baktığımda İzmir’de yönetimde gördüğüm en büyük sorun, samimi olarak söylemem gerekirse “mentalite” sorunudur. Yıllardır süren tek adam geleneğine bağlı ataletin ve hantallığın beraberinde getirdiği dağ gibi birikmiş sorunların; tıkanmış ve işlemez hale gelmiş yönetim sisteminin eczanelerimizde yarattığı kayıpların fazlasıyla farkındayız. Çok zor şartlar altında mesleğimizi icra ettiğimiz, yaşam mücadelesi verdiğimiz ortadayken; İzmir özelinde konuşuyorum 16 yıldır acaba mesleki olarak ne yapılmak istenildi de vakit yetmedi? Daha kaç 16 yıl gerekiyor bunlar için? Dürüstçe, “biraz samimiyet” diyorum. Bu mesleğin hiç kimsenin koltuk hırsıyla, son anda atanacak kukla yöneticilerle kaybedecek tek bir dakikası bile yok. Bizlerin şimdiden İzmir Eczacı Hareketi olarak ortadan kaldırmayı başardığımız en büyük sorun biat kültürüdür. Bizler bu değerlerle yönetime adayız. İzmir Eczacı Hareketi’ndeki her meslektaşımız, mesleki görüşlerini “yarın başıma bir şey gelir mi?” korkusu olmaksızın serbestçe dile getirebilmekte ve mesleki atılım planları bu sayede zemin bularak güçlenmektedir. Bizler, meclis yapılanmamız ile çok sesliliği garanti altına almış bir eczacı topluluğuyuz. Ben, İzmir Eczacı Hareketi’nin başkanı olarak, demokratik meclisi temsil eden sade bir eczane eczacısıyım. Benim başkanlığım da iki dönemle yani dört yılla sınırlı. Mesleğe hizmet etmeniz için başkan olmanız şart değil. Bizde (şucular-bucular) yok, çok net bir şeklide masaya yatırılmış mesleki sorunlar, öncelikler var. Bunu çözmeye hazır geniş, çok sesli ve uzman bir kadro var. Bunu herkes biliyor. Tüm yaftalamalara rağmen İzmir eczacısı bu gerçeğin farkında ve destekçi. Bizler de buna layık olmaya çalışıyoruz.
Bilindiği üzere, İzmir Eczacı Odası Türkiye’nin 3. Büyük eczacı odasıdır. Çözüm üretme konusunda öncü konumda olması gereken, hem İzmir’de hem Türkiye çapında kendisinden beklentilerin oldukça yüksek olduğu bir odadır. Meslektaşlarımız, eczanelerine yaptığımız ziyaretler sırasında karşılaştıkları sorunlarda ne kadar yalnız bırakıldıklarını bizlere açık açık anlatıyorlar. Dolayısıyla Yönetim Kurulu Başkanı olarak kullanacağım yetkiler tamamıyla bireyselcilik anlayışının yıkılmasında, sorumluluk paylaşımında ve kurumsallaşmada öncü olmak ve bu sayede yıllardır beklenen mesleki atılımların; yani gerek SGK protokol süreçlerindeki kazanımlarla, gerekse eczanelerindeki mesleki faaliyetleriyle ekonomilerine daha fazla katkı sağlayacakları, ekonomik kaygılardan uzak bir meslek hayatının önünü açmak yönünde olacaktır.
İzmir’de ve yurt genelinde eczacılık mesleği adına, kamu sağlığı ve yararı adına yapılabileceklerin çok gerisinde olduğumuz bilinen bir gerçek. Kısaca bizler, İzmirli eczacılar olarak, 16 yıldır kaderine terk edilmiş olan eczacılık uygulamalarını günümüzün standartlarının üzerinde bir ivmeye kavuşmak için kolları sıvadık. Yaklaşık dört yıldır İzmir Eczacı Hareketi olarak tüm Türkiye’ye örnek demokratik bir mesleki yönetim anlayışıyla meslektaşlarımızın büyük desteğini almış bulunuyoruz. Geçtiğimiz seçimlerde organizasyonumuz yeni olmasına rağmen %50’ye yakın bir sonuç almış olmamız ne kadar büyük bir ihtiyaca yanıt verdiğimizin de kanıtıdır. Bizler henüz yönetime gelmeden, yönetimin birçok açığını kapatacak çok seslilik bilgi, tecrübe ve yerinde hamlelerimizle meslektaşlarımızın gözünde şimdiden etkili bir oda yönetim kadrosu olarak görülmekteyiz.
Oda yönetimine geldiğimizde bizi çok yoğun bir çalışma temposu bekliyor olacak. Öncelikli olarak odanın rutinindeki komisyon işlerinin kurumsal bir işleyiş kazanması bizler için önemli. Odamız ne kadar kurumsal bir yapıya kavuşursa meslektaşlarımız, o kadar verimli bir hizmet alabilecek. Kurumsallıktan kastımız karşılarına telesekreter çıkması değil elbette. Ufak veya önemsiz gibi görünse de iletilen her sorunun en kısa zamanda çözüme kavuşturulması için optimize edilmiş bir çözüm merkezi yapısından bahsediyorum. Bunun planlamalarını yıllardır yapıyoruz ve İzmir eczacısına “oh be” dedirtecek çok farklı yenilikçi uygulamalarımızla fark yaratarak diğer tüm meslek odalarına örnek olmayı planlıyoruz. Önceliğimiz, Türk Eczacıları Birliği içerisinde, İzmir Eczacı Odası’nın mesleği ve meslektaşı adına yaptığı proje ve çalışmalarla sözü dinlenen, irade sahibi ve etkin bir unsur olmasını sağlamaktır. İzmir Eczacısı bu niteliklere ve birikimlere sahiptir. Yönetim kadroları da bu ilkeler doğrultusunda oluşmalıdır.
Projelerinizi açıklamak ister misiniz?
Bizler Türkiye eczacılık seçimleri tarihinde emsali olmayan detaylara sahip kapsamlı bir seçim ve proje kitabı dağıtarak sahayı gezmeye başladık. Mevcut yönetim tarafından küçümsenen o kitapta yer verdiğimiz projelerimizden yerel ölçekte olanlar bugün özellikle son iki yıldır İzmir Eczacı Odası yönetimine vizyon ve ilham kaynağı olurken, genel ölçekteki projelerimizden kitabımız da genişçe yer verdiğimiz “Türkiye Ulusal İlaç Ve Eczacılık Strateji Belgesi” TEB yönetimine ışık ve ilham kaynağı olmuştur. Bu kitapta yazılanlar bizim meslektaşlarımıza taahhüdümüzdür. Web sayfamızda aynen mevcuttur. Eczane ziyaretlerimizde meslektaşlarımızın güncel ihtiyaçlarını çok net bir şekilde raporladık. Bunlara yönelik çözümleri üretmeye henüz oda yönetimine gelmeden başladık.
Biraz önce İzmir’de mentalite sorunundan bahsettim. Bizdeki mentalite farkını gösteren son dönemde önemli mesleki atılımlarımızdan birisi de, “
http://xn--medikalreeteler-mmb.com/” internet sayfamızdır. Bu sayfa, hem meslektaşlarımızı medikal reçetelerin nasıl karşılanacağıyla ilgili bilgilendirdiğimiz, daha da önemlisi hastalarımıza, artık medikal ürünleri eczanelerden rahatlıkla ve güvenle alabileceklerine dikkat çektiğimiz, sorularına sağlık danışmanı kimliğiyle cevap verebildiğimiz, halkla eczacıyı buluşturan özel bir mikro sayfa olarak tasarlandı. Eczacının halk için, güvenilir ve vazgeçilmez bir sağlık danışmanı olduğu gerçeğinin vurgulanmasına yönelik bu somut adım tüm Türkiye’deki eczacıların ve meslek odalarının ilgisini çekti. Sayfamız özel video eğitimlerimiz ve detaylı dökümantasyon desteğiyle sürekli bir şekilde güncellenmektedir. Yapılması gereken şey halk eczacı ve hekim üçgeninde bütünlüğün ve kusursuz iletişimin sağlanmasıdır. Bu bütünleşme eczacılık mesleğimizin saygın geleceğinin garantisidir. O yüzden çok önemlidir.
Bugün artık hiçbir meslektaşımızı, İzmir Eczacı Odası’nca dağıtılan “Bunları Biliyor Musunuz?” başlıklı el ilanlarıyla 16 yıl boyunca bizzat benim ve İzmir Eczacı Hareketi’nin içindeki birçok meslektaşımın da yönetimlerde olduğu dönemlerde yapılan çalışmaları, meslektaşlarımızın hafızalarını küçümsemeyerek son iki yılda yapılmış gibi göstererek kandıramazsınız. Kaldı ki meslektaşlarımız, bizlerin henüz ne bir kurumsal yapılanması, ne gözü kapalı harcayabileceği bir bütçesi, ne de personeli olmaksızın tamamen kendi emek ve özverileriyle 16 ayda ortaya koyduğu çalışmaları 16 yılda astronomik bütçeler harcanarak yapılanlarla karşılaştırarak, hizmet yarışındaki açık ara farkı artık çok net görmekteler. Bu nedenle de İzmir Eczacı Hareketi olarak içimiz rahat, alnımız açık bir şekilde, heyecanla meslektaşlarımıza Oda çatısında hizmet vermeye başlamak için gün sayıyoruz.
Meslektaşlarınızdan gelen tepkiler nasıl ve sizce bu sene seçimlere katılım nasıl olacak?
İzmir’de yaklaşık 1700 eczane eczacısı ve bunun yanında kamuda, akademide ve özel sektörde çalışan meslektaşımız var. Tüm meslektaşlarımızı, çalıştıkları yerlerde ekipteki arkadaşlarımızla dönüşümlü olarak iki kez birebir ziyaret ediyoruz. Bunun sebebi İzmir’in her noktasındaki meslektaşlarımızın mesleki sorunlarını tek tek anlayarak yerinde görerek, seçimle yönetim kuruluna geçtiğimiz andan itibaren de hızlı ve doğru bir şekilde bu sorunlara gerçekçi çözümler üretmektir. Bizler, mesleği bir bütün olarak gördüğümüz için, İzmir’de yönetim kurulunda kamu eczacısına kontenjan ayırmayı taahhüt eden ilk ve tek ekibiz.
Hatta biz İzmir Eczacı Hareketi olarak bu seçimlere hazırlanırken Türkiye de bugüne kadar yapılmamış şekilde bir ilki de gerçekleştirerek, eczane ziyaretlerimiz sırasında raporladığımız sorunları meclisimizde tartışarak, ortak akıl süzgecinden geçirdikten sonra, bunlara yönelik çözümler üretmeye henüz oda yönetimine gelmeden başladık. Bu işi bir hizmet yarışına çevirdik. Böylece “yaparız, hallederiz” şeklindeki yüzeysel yaklaşımlar ve gerçeklerden uzak, içi boş hayalci söylemler yerine, meslek örgütümüzde özlenen gerçekçi, akılcı ve pratikte uygulanabilir somut çözümleri meslektaşlarımızla paylaştık. Hızla değişen gündemlere yönelik en hızlı ve doğru çözümleri meslektaşlarımıza sunduk. Hemen örneklemem gerekirse SGK iş teftişleri sırasında İzmir’de ilk toplantıyı biz gerçekleştirerek, Türkiye’nin belki de en geniş kapsamlı matbu personel sözleşmesini hazırlayarak meslektaşlarımıza sunduk. Hem SGK ilaç SUT / hem de Medikal SUT ekibi kurduk. Medikal reçetelerle ilgili yine ilk bilgilendirme toplantısını da bizler yaptık. Eczanelerinden güvenli bir şekilde ayrılmak isteyen meslektaşlarımız için emekli, yeni mezun veya çalışmayan meslektaşlarımızdan oluşan bir ekip oluşturarak eczacı desteği sunduk. Türk Kızılay’ı İzmir şubesi ile Uluslar arası “Sertifikalı İlk Yardım Eğitimleri” düzenledik. Antibiyotik satışları da dahil bir çok konuda meslektaşlarımıza gerçek anlamda hukuksal destek sağladık. Eczane açma, devir ve nakil konularında mesleki danışmanlık hizmeti sunduk. Eczacılık öğrencilerine burs konserleri düzenledik. Ve daha birçok girişimimiz oldu. Bu çalışmaları 2. Turlarda dağıttığımız dosyamızın içeriğinde meslektaşlarımıza hatırlatıyoruz. Bu nedenle her gün onlarca meslektaşımızın bizleri arayarak çözüm talebinde bulunmaları asla bir tesadüf değildir.
Meslektaşlarımızın artık birçok konuda doğru ve güvenilir ilk bilgilendirmeleri İzmir Eczacı Hareketi’nden aldıklarını bizlere iletmeleri, oda yönetiminin birçok konuda bizleri takibe düştüğünü söylemeleri, verdikleri takdir ve destek mesajları ile hem motivasyonumuz hem de çalışma azmimiz artıyor. Bu şekilde baktığımızda ben şahsen İzmir eczacısının bu çalışma ve emekleri takdir edeceğine ve bu sene seçimlere katılımın yüksek olacağına gönülden inanıyorum.
İzmir, demokrasinin ve özgürlüklerin yıkılmaz kalesidir. Tam da bu yüzden İzmir eczacısı, mevcut yönetimin muhalefeti ötekileştiren tavrına, İzmir Eczacı Hareketi ve üyelerini itibarsızlaştırarak ve karalayarak kolay yoldan oy devşirmesine, özellikle son iki yılda eczanesini yeni açmış genç meslektaşlarımızın özgür iradesine ipotek koyma çabalarının hepsine sandıkta gereken cevabı verecektir. Buna inancımız tamdır.
Seçim için meslektaş’larınıza çağrınız nedir?
Benim kişisel kanaatim şudur; şimdi ve yakın gelecekte eczacının başında birçok sorun var ve olmaya devam edecek. Bizler, yönetim olarak eczacının yanında kendisini günümüz piyasa koşullarında güçlü kılacak çözümler üreterek eczanelerimizi geleceğe taşıyacağız. Bizler güçlü oldukça, bilgili ve güncel oldukça sırtımız yere gelmez. Tüm kaygılarımız ve çabalarımız meslek adına. Bu nedenle İzmir Eczacı Hareketini “Meslekte Birleştiren Güç” olarak tanımlıyoruz. Henüz kendi yükümlülük rutinlerini tamamlayamayan, seçim gündeminden başka bir önceliği olmayan bir oda yönetimine karşı bizler meslek adına trendleri, fırsatları ve tehlikeleri önceden görebilen, inisiyatif alabilen, standartların üzerinde proaktif bir yönetimiz.
İzmir Eczacı Hareketi olarak bizler, mesleğimiz adına yaklaşık dört yıldır elimizi taşın altına koyduk ve bıkmadan, usanmadan, yılmadan, pes etmede çalıştık. Halen de çalışmaktayız. Saha ziyaretlerimiz de bu özverili çalışma temposu ve emeklerimizin meslektaşlarımızca takdir edildiğini görmek bizler için en büyük moral ve motivasyon kaynağı. Bunun bu sene sandığa yansıyacağından ve fark yaratacağımızdan şüphemiz yok. “Hak verilmez, alınır” mantığıyla, yönetim kademesindeki mesleki mücadele tarzımız da aynı bu şekilde olacaktır. Meslek örgütümüzde bugün var olan ayrışma, bölünmüşlük ve kutuplaşmayı meslekte birleşerek aşacağız. Meslekte birleşmek zorundayız. Çünkü bizler hepimiz eczacıyız. Bizim sorunlarımız var. Büyük ve ortak sorunlarımız var. Bu sorunlar hiçbir siyasi veya herhangi bir ayrım gözetmeden biz eczacıları giderek kıskaca alacak şekilde kuşatıyor. Bununla da sınırlı kalmayarak halkımızın ilaca ulaşmasının engeli haline geliyor. Artık eczacılık mesleğinde gelinen noktada, mesleki mücadeleden çok koltuk mücadelesinde uzmanlaşmış, yıllanmış idarecilerle bunların sunduğu yüzeysel çözümlerle ve formalitelerle günü kurtarma lüksümüz kalmamıştır. Koltuğu garanti alma hesabına dayalı politik kurnazlıklara, siyasi entrikalara; dahası elini taşın altına koyup mücadele veren meslektaşlarına karşı sarfettikleri akıl almaz, gerçek dışı söylemlerine, ithamlarına ve yaftalamalarına meslektaşlarımızın artık karnı toktur ve meslektaşlarımız bıkmış durumdadır. Bizler mesleki mücadeleye girerken siyasi ceketlerimizi kapının önünde bıraktık. Ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu laik, demokratik, çağdaş ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin milleti ile bölünmez bütünlüğünü korumak, kollamak; Cumhuriyetimizi muasır medeniyetler seviyesine taşımak bizim ne olursa olsun birinci görevimizdir. Bizler asla siyasi konjonktür’e göre ağız değiştiren, farklı farklı partilerin kapısını çalan bir karakterde olmadık. Çizgimiz asla değişmedi, bunu tüm meslektaşlarımız biliyor. Geçmişimiz de ne isek, şimdi de öyleyiz ve gelecekte de Cumhuriyetimizin yılmaz bekçileri olmaya devam edeceğiz. Meslekte birleştirici bir güç olarak mesleki mücadelemizi gerçek anlamda hep birlikte yapacağız.
İzmir’de ve mesleğimizde nitelikli değişim asla hayal değil. Her geçen gün bir yenisi eklenen sorunlarımızı çözmek için yola çıkan meslektaşlarınız olarak bu tarihi güç birliğine desteğinizi bekliyoruz. Sorunlarımıza çözüm üretemeyen, yıllar süren ataletini formalitelerle, boş sözlerle süslemekle yetinen meslek örgütlerimizin boş vermişlik anlayışını değiştirmenin elimizde olduğunu biliyoruz.
Bu doğrultuda bizler gerçek bir mesleki mücadele adına yola çıktık. Mesleğimizin özlenen saygın günlerine hep birlikte “Merhaba” diyebilmek adına, mesleğimizde yıllardır süren kan kaybını ve ataleti bitirmek adına meslektaşlarımızı İzmir Eczacı Odası seçimlerinde sandığa bekliyoruz. Meslektaşlarımızın verdiğimiz büyük emek ve çabaları takdir edeceğine, bunu sandıkta güven oy’larıyla göstereceğine ve bizlere gerekli yetkiyi vereceğine olan inancımız tamdır.
Eczacı olduğunuz için memnun musunuz?
Eczacı olmaktan çok memnunum Benim bütün tercihlerim Eczacılık Fakültesi içindi. Eczacılık mesleği çok farklı bir meslek. İçinde biraz esnaflık, biraz kamu hizmeti var. İnsanların sağlık problemlerine yardımcı olduğuz için sağlık danışmanlığı var. Dünyaya tekrar gelirsem yine eczacı olmak isterdim.
Piyasada zayıflama hapları gibi bitkisel ilaçlar var. Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı olduğu söyleniyor. Bu satılan ilaçlar için çalışmalarınız olacak mı?
Bu ilaçlar Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı olsa güvenli olurdu. Fakat bu ilaçların hiç biri “Sağlık Bakanlığı”ndan onaylı değil. Piyasa da satılan bu tür ürünler Tarım Bakanlığı’ndan onaylı. Tarım Bakanlığı onayı ruhsat demek değil. Satılan ürün için Tarım Bakanlığı’na biz bu bitkisel ilacı piyasaya veriyoruz diye bir dosya sunuluyor. Bu dosyada belirleyici hiçbir şey yok. Ben bir eczacı olarak bunları kullanan kişilere içinde ne olduğunu bilmedikleri bu ürünleri kesinlikle kullanmamaları gerektiğini söylüyorum. Özellikle internet üzerinden satılan bu tür ürünlere çok dikkat etsinler. Eczane’den alınan ilaçlarda kullanılan ilaç için açıklayıcı bilgiler yazar. Kişinin yaşı, diğer kullandığı ilaçlar önemli konulardır. Bitkisel ilaç adı altında içinde ne olduğunu bilmeden kullanmak kötü sonuçlara neden oluyor. Özellikle hamileler, emziren bayanlar, çocuklar ve yaşlılar, ciddi hastalıklara yakalanmış kişiler bu tür ilaçları kullanmadan doktorlarına danışsınlar. Eczanelere gelsinler. Biz piyasa da satılan tüm ürünlerin Sağlık Bakanlığı’ndan onay almasını istiyoruz. Bu yönde çalışmalarımız devam edecek.
Bizim insanımız aktarlardan çok alışveriş ediyor. Midesi ağrısa, bağırsak sorunu olsa bitkisel ürün diye bu tür ilaçları alıyor. Bu kişileri öncelikle eczaneye veya aile hekimine gitmesi için ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Reçetesiz ilaç-ilaç dışı eczane ürünlerinin yalnız eczanelerden ve eczane danışmanlığında alınması konusunda halka yönelik profesyonel PR kampanyalarıyla bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları yapacağız. Bu konuda yapılacak çok şey var. Örneğin Kanada Eczacılar Birliği tarafından yürütülmüş olan bir kampanyada eczacılar, sağlık bakım sistemine reçetesiz ilaçları ve doğal sağlık ürünleri sağlayarak ve öz bakım, reçetesiz ilaç kullanımı gibi konularda halkı etkin bir şekilde bilgilendirerek bazı hafif rahatsızlıkların iyileştirilmesine yardımcı olarak toplum sağlığına katkıda bulunmuşlardır. Bizler de vatandaşımız için dünya çapındaki örneklerin bir adım ötesinde en iyisini yapmaya hazırlanıyoruz.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT