Güven, diğer insanlarla aramızda bir köprüdür. Bilirsiniz
güvenilen insanlara “sağlam” denir. Onların sözleriyle eylemleri birbiriyle
örtüşür. Yalan dolan yoktur onlarda, verdikleri sözü tutarlar, kıvırmazlar.
Köprünün üstünden sabırla geçmenizi beklerler. Ayakların korkak adımlar
atatarak yürür. Onlar bilir içindeki korkuyu, nasıl da tir tir titrediğini,
ürktüğünü… ama yine de ona doğru yürümek istediğini hatta koşmak, kucaklamak
istediğini ve yine bekler sabırla seni.
Güveni
oluşturan şeyler vardır; saygı, dürüstlük, tutarlılık ve ölçülü olmak, samimi
ve tenkide açık bir paylaşım içinde bulunmak. İşte bunlardır “güvenmek” yolunda
büyük mesafe kaydetmemizi sağlayan özellikler.
Sen
köprünün başında düşünürken, altından çok sular akar geçer. Gözlerin takılır
suyun ışıltısına, hızına kapılırsın, maziye dalarsın berrak görüntüsünde. Yaşadığın
olaylar, insanlarla arandaki bu güven köprüsünü bazen kötü yönde etkiler. Uzadıkça
uzar köprü; varamazsın bir türlü karşıya, yolun sonuna, her adımda dikenler
batar ayağına.
Bilmelisin
ki sevgiyle ve güven duygusundan yoksun olarak büyüyen insan, gelişmek için
gerekli deneyimleri elde edemez. Kendi kendini yönlendiremeyeceği için de bağımsız
bir insan da olamaz. İşte bu yüzden tüm ilişkilerinin temelinde hep güven arar
ve bulduğundan da emin olmak ister. İlişkinin ilk zamanlarında bundan yoksun
kalan, daha ileriki dönemde oluşacak belirsizliklere karşı aşırı duyarlı olur, kolayca
paniğe kapılır. Oysaki bir insana verilebilecek en değerli hediye; sevgi,
saygı, ilgi ve zamandır.
İnsan
anlaşıldığını ve kendisine önem verildiğini hissederse rahatlar. İşte böyle bir
ortamda iki insan arasında doğar ilişki ve o yeni bir kişilik geliştirir. Kendi
düşüncelerini yaratır. Kendine ait değerler ve yaşama ait hedefler belirler.
Bir işbirliği içinde yaşamını sürdürür. Onun da nefes alan bir canlı olduğunu
düşünerek korkutma, utandırma ve gururunu kırma gibi kavramlardan uzak durulmalıdır.
İlişki içinde insan kendini güven içinde hissetmeli ve sağlıklı bir gelişim
süresi yaşamasına imkân verilmelidir. Sözbirliği ve işbirliği yapmak, ilişkide
oluşacak güven için gereklidir.
Ama ne
var ki içindeki terk edilme ve sevilmeme korkusu gelişime olanak vermez ve dolayısıyla
da gelişemeyen her ilişki bitmeye mahkûmdur. Bilmelisin ki yaşamın boyunca sana
bunu sağlayacak hiçbir şey ve hiç kimse olmayacak. Ve sen onu aradıkça birileri
hep bir şeyler söyleyecek.
“Güven
dışarısıyla ilgili değildir. O içten gelen ve her deneyimle daha da büyüyen bir
zihin halidir.” diyecek biri.
“Güven
zamanla ve insanların sana olan davranışlarıyla ortaya çıkar.” diyecek öteki.
“İlişkiler
üzerinden güven duymayı öğrenemezsin. Tam tersine sen zaten sonsuz bir güvenle
doğdun. Sadece onu bir süreliğine kaybettin” diyecek bir başkası.
“Hayır
diyeceksin hayır! Onu kaybetmedim, elimden aldılar, acımasızca aldılar. Ben
onlara koşarken çelme taktılar hep. Yine de sen “Bana güven” dediklerinde
gülümsedin. Her defasında ayağa kalktın yerden, yine gülümsedin, hep gülümsedin.”
“Güven, sen doğduğunda hesabına yatan yüklü
bir sermaye gibidir. Sen sermayeni boşa harcadın be güzelim, yaşadığın acı
güvensiz hissetmenden değil, güveninin yavaşça yitip, harcanıyor olmasından
kaynaklanıyor. Kendini tehdit altında görmen güven kırıklığı yüzündendir.” diyecek
biri gülümseyerek.
Gittin
sen hep sevilmediğini,
Önemsenmediğini
düşündüğün için,
Onun
gözünde kendini değersiz hissettiğin için,
Gidince
ağlar insan, acır yüreği,
Bu acıyı
yaşadın ama umut
İnsanın
içinde pır pır eden kuşmuş,
Artık
kanadını çırpacak halin kalmadı,
Sadece
cılız sesi duyuluyor cik cik!
Zihninin
içinde, kişisel algılarından oluşan dünyanda bir şeyler korkunç, endişe verici
görünse de, aldığın tüm darbelere, kırılganlıklarına ve ihanetlere rağmen hala
derinliklerinde bir yerde varlığını sürdüren “güven duyma, teslim olma”
gerçeğinle yüzleş. Tüm incinebilirliğine rağmen güvenmeye devam edeceğin
gerçeğine ver dikkatini. Çılgın gibi saldırıp düşüncelerinle üzme kendini, yürü
sadece hayata güvenerek.
Hülya Gülay / 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder