24 Aralık 2017

“Gezdim İzmir’in Sokaklarını 1895-1910 Sergisi “ açıldı


Koleksiyoner Ercüment Tahtakıran’ın 2017 Spring Stampex Milli Pul Sergisi’nde Büyük Venye Ödülü’ne layık görülen “Gezdim İzmir’in Sokaklarını 1895-1910 Sergisi “ açıldı.

Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda gerçekleşen sergi açılış öncesi Koleksiyoner Ercüment Tahtakıran “Bir Koleksiyoncu ile Söyleşi” isimli bir sunum ve söyleşi yaptı. Koleksiyonunu nasıl oluşturmaya başladığını Koleksiyoner Ercüment Tahtakıran soru-cevap şeklinde gerçekleştirdi.

Bir birey neden böyle bir ihtiyaç duyar?
Ercüment Tahtakıran; Galiba gündelik hayatımızın ritün işlerinden çıkarak herkesin kendine göre rüyalarına dalmak diyebilirim. İnanıyorum çoğumuzda çocukken çikolata kartları, sakızlardan çıkan futbolcu kartları, peçete, gazoz kapakları toplamadık mı? İşte benim çocukluğumda bunları toplamakla başladı , bu toplama alışkanlığı bu günlere değişerek beni getirdi. İzmir ile ilgilenmem de. 1. Beyler Sokağında ki çocukluk yaşlarından beri büyüklerimin konuşmaları, hikayeleri ile büyümenin önemli bir etkisi olmuş ki ortaokul çağlarına geldiğimde bu şehrin kültürü gizemi beni araştırmaya zorladı. Okul çağları bitmiş iş hayatına girdiğimde imkanım çerçevesinde ufak ufak doğduğum yaşadığım şehrimin değişimlerini kartpostallardan 1980-1990 yıllarında net bir şekilde farketmeye başladım . Bu fark beni zaten gizem içindeki bu şehri daha eskiye götürmeye cezbetti . Son 20 yıldır % 75 ini yurt dışından olmak kaydı ile geniş bir İzmir arşivine sahip oldum. Çocuk yaşlarında girmiş olduğum bu dipsiz kuyuda hala debelenip duruyorum, aramızda kalsın hiçte buradan da çıkasım yok. Sonuç olarak şunu diyebilirim, Monoton günlük hayattan bir nebze kurtularak kendi dünyamda oyuncaklarımla yaşamak diyebilirim. Her yaşta oyuncaklar şekil değişir, ama oyuncakların gizemi hep farklıdır.

Bir koleksiyon nasıl yapılır?
Ercüment Tahtakıran; Toplayıcılık denen bilinmezlikle başlanır. Yanlışlıklar yapılır, alımlarda toplamalarda yapılan yanlışlıklarla da tecrübe kazanılır. Her şeyin Koleksiyonu yapılır. Mühim olan seçtiğiniz konuda odaklana bilmek. Bu konuda titizlikle yapılacak seçimlerle hem o konunun uzmanı hem de iyi bir koleksiyona sahip olduğunuzdan iyide bir koleksiyoncu olursunuz. Mesela her evde muhakkak pul koleksiyonu vardır, ya dedesinden kalmış ya da babasından kalmış ama bir nesil devam etmiş sonra yarım bırakılmış çok koleksiyon vardır. Bunlardan biri de benim mesela. Ama pul koleksiyonu beni o kadar çekmedi ama İzmir ile ilgili topladığım ürünlerde tabi ki posta tarihide oluştu. Pul ve damga konusunda da çalışmam öğrenmem gerekti. Pul Koleksiyoncusu tanıdığım bir arkadaşım bundan 20 sene önce yalnızca İsviçre pulu koleksiyonu yapıyordu. Bu Koleksiyonunu canlı yaşayanlardan biriyim. Koleksiyonunda 1 adet pul eksikti ve bu puldan da dünyada 2 tane vardı. Sonuçta senelerdir verdiği bu emek ve tek konuya odaklanmanın ödülü de ona sattığı bu Koleksiyon sayesinde Karşıyaka- Girne’den bir daire sahibi oldu. . Demek istediğim konuya odaklanmak dağılmamak çok önemli.

Tabi ki her Koleksiyoncu satmak için toplamaz, en değerlisine de sahip olmak ister.
Sonuç olarak; Bir koleksiyona başlamak istiyorsanız yapacağınız ilk şey neden hoşlandığınıza, nelere merak duyduğunuzu öne çıkarmak, ve de en önemlisi ona sahip olmanın size vereceği hazzı düşünerek konunuzu net ortaya koyarak toplamaya başlamanız. Seçtiğiniz konu ile ilgili Koleksiyoncuları tanımak, onlarla iletişime geçmek, bu da bir yoldur. Ama dikkat edilmesi Koleksiyoncular affetmez, malları her zaman kıymetlidir.

Malzeme-kaynak-seçim satın alma?

Ercüment Tahtakıran; Benim konumda İzmir zor bir konudur. Malzeme vardır ama çok da yoktur. Çünkü meraklısı çoktur. Şehrin tarihi ve geçmişi buna çok etkendir. Şehrimizde o kadar farklı etnik grupların yaşaması, buna değer verişleri de etkilemiştir.
1890 yılları’nda Ticaretin merkezi İzmir den dünyanın en ücra köşelerine kadar yollanmış kartpostallar, mektuplar, yazışmalar tabi ki malzeme konusunda zenginlik getirmiştir.
Dünyanın çeşitli müzayede’lerinde muhakkak “Smyrne” ile ilgili her türlü malzemeyi bulma şansı var, tabi ki alma şansınız olursa. İşte bu konuda İyi kaynaklara ulaşmak, konuyu iyi çalışmışsanız, doğru malzemeyi aldığınızda o size bir değer getirir. Seçeceğiniz ürün bu zaman dilimi içinde temiz kalması yıpranmamış olması, posta damgalı malzemelerin posta damgalarının net okunması, yazılı olup bilgi açısından zengin olması, orijinal resimlerin netliği imzalı olması yani günümüze gelen tarih konan bu değerlere bu güne kadar bize ulaşmasını sağlayan titiz ve değer veren bu insanlara saygıdır. Devraldığınız o malzemede artık sizin sorumluluğunuzdadır. Sizin de en zor göreviniz aynı şekilde devretmektir. Kartpostallardan örnek vermem gerekirse Editörler çok önemlidir. Smyrne yazan her kart İzmir kartpostalı değildir mesela. İnsan tipleri diye geçen renkli bir seri vardır. Bu kartlar İstanbul da çekilmiş ama kartlara Smyrne yazılmıştır ve editörde belli değildir. Onun için araştırma yapmak kaynakları iyi araştırmak çok önemlidir. Alımlar da maalesef bu konuda kazıklanmayan hiç bir koleksiyoncu yoktur. Bazen bile bile bazen de farkında olmadan yaşarsınız, zaman içinde bu iş değişir. Konuya ne kadar hakim olmaya başlarsanız bu iş sizin lehinize dönmeye başlar. Kartlarda çok nadir, nadir, az nadir, olağan diye sıralayabiliriz. Bu durumda işte nelerin çok nadir olduğunu nelerin az veya olağan olduğunu da zaman içinde yaşayarak anlaya bilirsiniz. İzmir kartları için şunu söyleyebilirim, Hiç bir İzmir koleksiyoncusu benim koleksiyonum tamdır diyemez. Çünkü sayısı bilinmemekle beraber Editör sayısı da çok olduğu için de bu sayıyı kestirmekte zordur.

Aynı tema’da başka koleksiyonlar, koleksiyoncular?
Ercüment Tahtakıran; Daha öncede bahsettiğim gibi İzmir’in tarihi geçmişi popüler bir şehir olması ticaret açısından zenginliği ve diyebilirim ki o zamanın küçük bir Amerika’sı gibi çok karışık etnik grupların olması bu şehre karşı her zaman fazlası ile ilgi olmuştur. Koleksiyoncular içinde bulunmaz bir malzeme olanağı, görsellik, ticaret açısından şirketlerin güçlü olması dolayısı ile yazışma, antetli mektup ve zarflar, gezginlerin şehri İzmir gravürleri ile anlatımları ve kitapları, ve de tabi ki eğlence ve sosyal yaşam. Böyle olunca malzeme çeşidi, nadirliği koleksiyoncular yüzünden artmış, şimdi dahi Türkiye’deki koleksiyonculardan çok yurtdışında yaşayan Ermeni, Fransız, İngiliz, Rum, Musevi çok çeşitli Koleksiyoncuları da peşinden getirmiş. Bende bunun içinde debelenip duruyorum, ama çok da kolay değil.

Bir koleksiyonun paylaşılması-izleyicisi ile buluşması?
Ercüment Tahtakıran; Bu bence çok önemli, hem koleksiyon açısından , hem izleyiciler açısından .Ama maalesef çok paylaşım yok. Çünkü yaptığı bu değeri paylaşması demek , böylece hiç bu konuda bilgisi , veya görmediği bu değerleri gördüğünde bir farklılık yaşayacaktır. Bence her koleksiyoncu kendi koleksiyonunu paylaşmalı. Bu konuda koleksiyonların izleyiciler ile buluşması içinde koleksiyon sahiplerinden beklenmemeli zaten kişi bence en önemli bir birey olarak özverili bir çaba harcamış eserleri toplamış ve değerlendirmiş. Bu konuda sponsorlara çok iş düşüyor. Onların da bu taşın altına ellerini sokmaları gerekir. Belediyeler, odalar, büyük şirketler bu konuda her koleksiyoncuya destek ve yardımda bulunmalılar. Sergi, kitap basımı, seminerler düzenleyerek bu konuda desteklerini vermemeliler. İşte bu verilen destekler sayesinde özellikle gençlere özendirmek, öğretmek ve de görecekleri bu özel parçalar sayesinde benim koleksiyonum için söyleye bileceğim şey yaşadıkları şehrin neydi ne olduğunun özetini anlatmak adına bence çok önemli. Şahsi yapabileceğim şey kısa döngü olur ama geniş bir kitleye bu kültürü anlatmakta işte, bu sponsorlar sayesinde ulaşacaktır.

Müsabakaların önemi nedir?
Ercüment Tahtakıran; Bu konu koleksiyoncu için çok önemlidir. Koleksiyonunun eksiklerini görebilmesi yanlışlarını yaptığı koleksiyonunu izleyicilere doğru ulaştırıp ulaştıramadığının bir testi diyebilirim ya da tam tersi yanlış yol’damı yoksa tam tersi doğru bir çizgide mi gittiğinin göstergesidir bence bu müsabakaların faydası.
Müsabakaya katılımcı diğer koleksiyonları görme şansı, kendi eksiklerini, fazlalıklarını yaşaması, jüri üyelerinin olumlu olumsuz eleştiri ve tenkitleri koleksiyoncuya büyük fayda sağlamaktadır. İşte benimde ilk tecrübem 2016 Kasım ayında İzmir’de yapılan “Milli Pul Sergisi “ idi. Bu sergide " GEZDİM İZMİRİN SOKAKLARINI " başlığı altında Kartpostal koleksiyonumla katıldım. Altın Madalya ile ödüllendirildim. Bu benim ilk tecrübemdi ve ilk ödülümdü. Müsabaka tecrübem yoktu. Ama bu konuda tecrübesi olan Ankaralı kardeşim Koray benim koleksiyonumu sergiye hazırladı. Yavuz kardeşim de metinlerde yardımcı oldu. Sonuç ekip çalışması ve ödülü ben değil bizim kazanmamız . Müsabakalarda işte böyle güzellikleri yaşatıyor koleksiyoncuya. Bu kadarlamı orda yeni dostlar edinmek koleksiyoncular ile sohbet ve yorumlar size başka zenginliklerde kazandırıyor.

İyi koleksiyoncu-kötü koleksiyoncu
İyi izleyici-kötü izleyici
Ercüment Tahtakıran; Her şeyde olduğu gibi rekabetinde iyisi kötüsü olduğu gibi iyi veya kötü koleksiyoncu da vardır. Çünkü insanız. Bence iyi koleksiyoncu paylaşımcı olmalı, birbirlerine destek olduğu gibi yardımcı olmalı bilgi ve tecrübelerini yeni meraklı kişilere aktarmalı ekip çalışmaları yaparak koleksiyonları başka bir boyutlara taşımalı. iyi bir koleksiyoner biraz önce bahsettiğim Koray Özalp kardeşim. Bu kardeşim izmir’de yapılacak olan Milli pul sergisi için kartpostallarını hazırla bir tema ile sergiye katılacaksın, bu değeri herkesin görmesi ve yaşaması lazım dediğinde benim hiç aklımda olmadığı gibi ben kim müsabakaya katılmak kim en büyük hayalim kitaplaştırmak düşüncesinde olan ben.
Derken biz bir yola girdik, önümde 6 aylık bir zaman vardı ama su gibi akmış, hala ne yapacağımı nasıl yapacağımı bilmeyen ben. Dostum Koray aradı hazır mı hadi zaman kalmadı dediğinde benden şu cevap " Hocam uçak biletini alıyorum sen Cumartesi gelirsin bütün gün çalışır akşam bende kalır Pazar günü çalışıp akşam seni yollarım bir kadeh rakı ile" diyerek Cumartesi gelen dostum metinler içinde Yavuz kardeşimde bize katılarak başlayan bu çalışma ilk aşaması kartların seçimi, hikaye anlatımı ile başlayan o serüven, isim babası Yavuz kardeşimin titizlikle evde oturup metin çalışmaları, tüm bunların Frame hale getirilmesi 1 ay gibi sıkı çalışma sonucunda bitti. İşte iyi koleksiyoncu, iyi araştırmacı, grup çalışması sonucu İzmir e bu ödül geldi.
Ben bunun sarhoşluğunu üzerimden atmadan bir ay sonra Koray’dan yeni bir telefon “artık bu koleksiyon Uluslararası arenaya gidiyor dedi” yok artık dedim. Şubat ayı’nda İngiltere’deki sergi için bir anda sevgili eşim bu sefer metinleri İngilizceye çevirmiş, yine Frameler hazırlanmış Ve İngiltere’ye gitmişti koleksiyon. Benim katılamadığım bu koleksiyonumu götüren Koray’dan müjdeli haber geldi, “Büyük Venye” ödülünü kazandın bu işi noktaladın dedi. Biz yapmıştık, biz başarmıştık, bu da bir başka keyif benim için. Artık siz çıkarın kötü koleksiyoncu nasıl olur. İzleyici konusunda ne diyebilirim ki. Bu birazda kültür eksikliğimiz, eğitimsizliğimiz, önemsememek diyebilirim. Sergi nasıl gezilir, serginin amacı ve anlatılması, gezerken neleri incelemek veya anlamak içinde tanıtımı olabilir mi?
Mesela İzmir gibi bir şehirde “PTT Milli Pul” sergisi yapılıyor. Bu serginin amacı ne olmalı sizce. Kimse görmesin diye ulaşımı zor olan bir yer mi seçilmeli yoksa herkesin gezebilmesini sağlamak amaçlı merkezde bir yerde mi yapılmalı? Koleksiyonculara destek vermek yoksa köstek olmak mı amaç, yapılan bu sergi içinde bir sürü masraf.
İşte bu sergi maalesef Narlıdere’deki huzur evi içinde yapıldı. Bu İlk olarak açıklandığında Atatürk Kültür Merkezin de idi. Ama sonra değiştirilerek burada yapılması tabi ki hem koleksiyoncuların katılımını azalttı hem de en önemlisi izleyici kitlesini çok ciddi engelledi. Bence iyi izleyici oluşturmak bunu başarmak için kuruluşlara görev düşüyor. Gençlerin bu konuda bilgi sahibi olabilmesini sağlamak, gezerken rehberler nezdinde, koleksiyonerler rehberliğinde gezdirildiğinde her halde bu kültürü de vermiş oluruz diye düşünüyorum.
Son alınan ödülün uyandırdığı duygular neler?
Ercüment Tahtakıran; İlk defa izleyiciler ile çıkardığım bu koleksiyonum Türkiye’de altın Uluslar arenada ise İngiltere’de “Büyük Venye” alarak tabi ki beni çok mutlu etti. İngiltere’nin önemi ben sadece tek bir şehir sevdası ile katılmıştım. İZMİR sevdası ile tüm ülkemizin şehir kartpostalları ile değil. Ben bir İzmir’li olarak İzmir’i dünyaya anlatmıştım. Bu sergide ve uluslararasında ilk defa İzmir konusu işlenmiş ve de ilk defa ödül almıştı. İzmir şehrim ilklerin şehri olarak gene yerini almıştı. İngiltere’deki sergi kayıtlarınada İzmir’imin görüntülerini, hikayesini kazımıştım. İzmir ile ilgili değerli parçaları sevdalı bir izmir’li olarak toplamaya çalışmış yüzyıllar sonra yurtdışından kendi evine getirmiş onlarla yarışmaya katılarak hak ettikleri madalyayı da İzmir’e getirdik, yüzyıllar sonra o kartlarla.Herhalde bir koleksiyoncu olarak bundan daha keyifli bir ödül olamaz , ben kendi adıma İzmir’e vazifemi yaptığıma inanarak yola devam ediyoruz. Çünkü sırada bekleyenler var onlarda sabırsızlanıyorlar. Belki kitaplar da , belki sergiler de, belki seminerler de sıralarını heyecanla bekliyorlar.Koleksiyonlar canlıdır, gelişir, büyür. Artık daha bilinçli zenginleşerek yola devam ederken koleksiyonumu tüm İzmir’lilerle paylaşmak eski günleri yaşatmak bilinmesini sağlamak benim kendime sözüm.
Sergi açılışın da konuşan EBSO Başkanı Ender Yorgancılar “İzmir’in tarihini ve sokaklarını gösteren bu eserleri her bir taraftan toplayarak, sergiyi burada açmış olması büyük bir mutluluktur. EBSO olarak sadece sanayicilerin sorunlarına eğilmekten ziyade ilimizle ilgili yapılacak kültür ve sanat çalışmalarına elimizden gelen desteği vermeyi sürdürürüz” diye konuştu.

Sergi açılışında İzmir’de doğdum, İzmir’le büyüdüm, ben bir İzmir’liyim diye sözlerine başlayan Koleksiyoner Ercüment Tahtakıran; “ İzmir ile ilgili tüm tarih, detaylar, yaşanmışlıklar, insanı, doğası, havası benim ruhumu canlandıran unsurlar. Onlarsız hayat benim için yok gibi bir şey. Dolayısıyla evimde, işimde, duvarımda, rafımda hep İzmir ile ilgili objeler olmalı. Bana can veren, beni tarihte zaman yolculuğuna çıkaran objeler. Hele bir de bunlar fotoğraflar, mektuplar, zarflar, arkası yazılı kartpostallar, gezginlerin resmettiği gravürler olunca. Haliyle topluyor, alıyor insan. İşte yavaş yavaş belki fark etmeden önce toplayıcı diyelim sonra koleksiyoner oluveriyorsunuz. Oluyorsunuz ama bu değerleri, başka İzmir’liler de görmeli, bilmeli, yaşamalı. Nebze dokunmalıyım insanıma.

Bu farkındalık aşaması beni önce yarışmalara yönlendirdi sonra da sergiye ve kitaba. İki defa yurtiçinde, bir dfa yurtdışında altın madalya ile ödüllendirilince evet dedim yolum doğru. En büyük hayalim, İzmir’imi izmir’lilerle paylaşmak, bakın ben bunları buldum, siz de görün diyebilirim artık. Bakın tarihimize, gurur duyun, benim gibi… ve bu bilinçle sahip çıkalım güzel şehrimize..
Koleksiyonerlik değer vermektir, sahip çıkmaktır, korumaktır. Büyük paralar harcayarak satın almalar değildir, o bir ruh halidir. Öyle de olmalıdır” diye konuştu.
EBSO ile İzmir Kültür Tarih Araştırmaları Derneği işbirliği’nde gerçekleşen ve 200 civarında orijinal eserin yer aldığı sergi 3 Ocak 2018’e kadar gezilebilecek

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder