31 Mart 2018

Dün-Bugün Sergisi Açıldı


Ressam M. Görsev Özdemir, “Dün-Bugün” isimli kişisel sergisini Sabancı Kültür Merkezi’nde açtı.


Sergi açılışında konuşan M. Görsev Özdemir, “büyük sanatçı Pablo Picasso’nun dediği gibi, sanatın amacı ruhumuzu günlük tozlardan arındırmaktır. Buna biraz katkım olabilirse ne mutlu bana. İyi ki sanat var. İyi ki sizin gibi sanatseverler var. Sanatın bir ucundan tutup, duygularımı anlatabilmek benim için muhteşem bir olay. Yaşamın getirdiği birçok rahatsızlıklarımı bazen konuşarak anlatamadığımı gördüm. Bu rahatsızlıklarımı doğadan edindiğim izlenimlerle, duygularımı harmanlayarak tuvallere aktarmak bende harika bir rahatlama yarattı. Umarım benim yaparken aldığım hazzı, sizlerde izlerken alırsınız. Geldiğiniz için ve beni yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkür ediyorum” dedi.

Sergi 1 Nisan 2018 tarihine kadar açık kalacak.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

30 Mart 2018

Kurtlarım


“Türk Köpek Irkları Koruma Araştırma Islah ve Tanıtma Federasyonu” kurucu başkanı Doğan KARTAY “Kurtlarla” tanışmasını ve yaşadıklarını şu sözlerle anlattı.
Bir çoban köpeği tutkunu olduğum halde, özgürlüğün simgesi olan kurtları severim. Onlara ilgi ve saygı da duyarım. “Kurt’’ insanlar için akıllı, zeki ve deneyimli özgürlüğe düşkün olmanın tanımı sayılıyor. Kurtlara olan ilgimin öncelikli nedeni, kökeni Orta Asya bozkırları olan “Bozkurt”un, altmış yılı aşkındır süregelen araştırma alanım olan Kangal çoban köpeklerinin kalıtımsal (genetik) atası olması ve onların bazı görünüm ve davranış ayrıntılarında benzeşmelerinin, kurt atalarından miras olduğunu bilmemdir. Bu nedenle, Kangalları ve türevlerini araştırabilmek için, kurtları tanımak ve öğrenmek gerekiyor. Sivas ilinin Kangal ilçesinden, koyun sürüleri sahibi olan arkadaşım Turhan, kangal her yıl yaklaşık elli koyununu kurtlara kaptırmasına karşın, çobanlarına silah vermez, onlara “Sakın bozkırın süsü olan kurtlarımızı vurmayın! Olabildiğince, Kangallarınızla onları sürüden kovun! Doğanın dengesini bozmayın!” diye, uyarırdı. Kurtları tanımak, onların doğadaki davranışlarını olabildiğince gözlemlemek, onlarla birlikte yaşamakla oluşacağını düşünüyordum. Çocukluğumda haftalık “Yavru Kurt” dergisinde Göktürk Kağanı Kara Kutluk Han’ın oğulları Gültekin ve Bilge Tekin’in kahramanlıklarını anlatan Suat YALAZ’ın çizgi romanlarını okurdum. Asena isimli dişi kurt, Gültekin’in atının ardından koşar dururdu. Gültekin uyurken ayakucunda yatardı. Onun dostuna dost, düşmanına düşmandı. O yaşımda, benim de bir Asena’m olacağını hiç düşünmemiştim. Ancak, düşlerdim. Ama oldu. Ortaokulda iken Abdullah Ziya KOZANOĞLU’nun “Kızıltuğ”, “Atlıhan”, “Gültekin”; Nihal ATSIZ’ın “Bozkurtların Ölümü”, “Bozkurtlar Diriliyor”, tanımlı kitaplarını okudum. Kurtlara olan ilgim ve sevgim yetişme çağımda oluştu. Kurtlarla yüz yüze ilk tanışmam 1952 yılının kışı, yedek subay olarak görevli bulunduğum, Sivas ilinin kırsalında oldu. Onları, Kangallarla dövüşürken yakından izledim. Kangallar kurtlardan güçlüydü. Ancak, kurtların ustura gibi keskin dişleri ve tırnakları onlarda etkili yaralar açabiliyordu. Bu nedenle, her dövüşten az çok berelenmeleri kaçınılmaz oluyordu.
Erzurum hava alanını ve Erzincan-Erzurum akaryakıt boru hattının 1962 yılında sorumlu mühendisiydim. Bir gün Tercan-Aşkale arasındaki kırsal alanda bir hendek içinde, silahla vurularak yaşamını yitiren dişi bir kurda rastladım. Biri, kurumuş memelerini emmeye çalışan, dört eniği ile birlikteydi. Eniklerin üçü, açlıktan yaşamını yitirmişti. Dördüncüsü olan dişi enik canlı, ama kötü durumdaydı. Ana kurdu ve eniklerini gömdürmedim. Doğada ölenlerin, başka canlıların yaşayabilmesi için gerekli olduğunu bilirim. Yaban yaşamının acımazsız koşullarına karşın sağ kalabilen dişi eniği aldım. Yaklaşık bir aylık olmalıydı. Çok zayıftı. Çoban köpeği tutkum nedeniyle, enik bakımında deneyimliyim. Onu sahiplendim. Şantiyeye getirdim. Bu yavruya, Türklerin destansı annesinin adı olan “Asena”nın adını verdim. Eşim hamilelik nedeniyle İzmir’de ailemin yanındaydı. Asena ile şantiyede birlikte yaşamaya başladık. Altı aylık olana dek Asena gündüzleri çevremde dolaşıyor, geceleri ayakucumda uyuyordu. Asena özel bakıldı, özel beslendi, Kangal sütü emdi, köpek maması yedi. Üç aylık olunca, onu eğitmeye başladım. Altı aylık iken, hava alanında gece bekçiliği görevi yapan sahibi tarafından, sütannesi olan anaç ve sütkardeşleri enikler satılınca, baş başa kaldık. İlgisi yalnızca bana dönüştü. Köpek eniği gibi davranıyor, şantiyelerde peşimden dolanıp duruyordu. Köpekler ve kediler ile hiç sorun yaşamadık. Benden başkasının kendisine dokunmasına izin vermiyordu. Başkalarından yiyecek kabul etmezdi. Tasmayı zor kabullendi, zincirlenmeyi kabullenmedi. Ergenleşince doğaya döneceği için çiğ et yemeye alıştırdım. Alımlı görünüşlü, onurlu davranışlıydı. Gündüzleri beraber dolandığımız Asena’yı, koruma amacıyla geceleri, hava alanındaki barınağına kapatıyordum. Önceleri bana küstü. Bu küskünlük uzun sürmedi. Onuncu aya kadar birlikte yaşamaktan, o talihsiz geceye kadar, mutluyduk. O gece, Asena, barınağın kafes tel örgüsünün altını kazarak, dışarı çıkmayı başarmış. Bu onun ilk ve son sınırsız özgürlüğü oldu. Ertesi gün, anayolun kıyısında bir araç tarafından ezilmiş olarak bulundu. Olayı öğrendiğimde, içim daraldı. Gönlüm karardı. Bir sevgiyi sonsuza dek yitirmiştim. Kendimi toparlayabildiğimde, Asena’yı doğaya terk etmeye gönlüm el vermedi. Bulunduğu yerden onu gömleğime sararak kucağıma aldım. Arabamla şantiyeye getirdim. Bir dostu toprağa verir gibi, barınağının yanına gömdüm. Aramızda güçlü bir sevgi bağı oluşan Asena’yı ergenliğe ulaştığında doğaya salmak kısmet olmadı. Ne diyelim, kader böyleymiş. O gece, sabaha dek yatağımda döndüm durdum. Bir türlü uyku tutmadı. Sonraları birçok kez rüyalarıma girdi. Beş yıl sonra, Afyon-Sandıklı-Dinar karayolu inşaatının üst yapısını yüklenmiştim. Sandıklı ilçesi kırsalında, bir akşam işyerlerini denetlemekten dönerken, karanlıkta parlayan iki göz, beni bir erkek kurt eniği ile buluşturdu. Enik yürüyemiyor, karnı üzerinde sürünüyordu. Üç haftalık olmalıydı. Bir saati aşkın, uzaktan izleyerek bekledim. Ana kurt gelip alabilir, diye düşünmüştüm. Gelen giden olmadı. Uluma sesi de duymayınca onun anne tarafından aranmadığını anladım. Avcılar, çobanlar ya da çoban köpekleri tarafından, annenin öldürülmüş olabileceğini düşündüm. Eniğin, o gece doğada canlı kalma şansı yoktu. Onu sahiplendim. Biberonla, keçi sütü ile hazırlanmış bebek maması vererek besledim. Gündüzleri otomobilimde geniş tabanlı bir sepet içinde, onu taşıyordum. Geceleri odamda yatıyordu. Ona, Türklerin Ergenekon’dan çıkışına öncülük eden, kurdun adı olan, “Barak” adını verdim. İki ay sonra, gündüzleri, peşimde koşturmaya başladı. Dördüncü aydan sonra süt dişleri döküldü. Beşinci ayda, “gümüş” gibi parlak ana dişlerinin tamamı oluştu. Kendisine benden başkasına dokundurtmuyordu. Tasmayı ve zinciri kabullenmedi. Sağlıklı büyüyordu. Beşinci ayını aştığında, geceleri onu şantiyede, tabanı da kapalı geniş bir barınağa kapatıyordum. Çünkü daha önce, Asena’yla yaşadığım acının tekrarlanmasından ürküyordum. Enik altı aylık olunca iyice irileşmişti ve güçlenmişti. Bir gün, şantiyenin gece bekçisi, civarda kurtların dolaştığını, onların ulumalarından ürktüğünü söyledi. Benden, bir av çiftesi ile yedi tane iri saçma içeren, şevrotin diye, tanımlanan fişeklerden on tane istedi. Kurtların silahla vurulmasına veya zehirlenerek yok edilmesine şiddetle karşıyım. Birkaç gün sonra, bir gece civarda dolaşan kurtları görebilmek için şantiyede kaldım. Ay ışığının etkili olduğu bir geceydi. Bir kurdun, eniğin barınağının çevresinde dolandığını uzaktan izledim. Kurt, daha sonra barınağa yanaştı. Kapı parmaklıklarının aralığından bizim enik ile koklaştılar, birbirlerini yaladılar. İlişkilerini uzun süre gözledim. Eniğini yitirmiş anne olduğunu sezdiğim kurt, bir süre sonra, yakındaki sırta doğru uzaklaştı. O zaman, erkek olduğunu sandığım daha iri bir kurdun, sırtta onu beklediğini gördüm. Sonra birlikte şantiyeye dönüp ulumaya başladılar. Bizim enik de, bu koroya olabildiğince katılmaya çalıştı. Ardından, ikisi birden, tepenin ardında yok oldular. Barak sabaha kadar, aralıklı olarak kurtların gidiş yönüne dönüp uludu ve inledi. Doğal yaşama ve ailesine özlem çektiğini anladım. Gördüklerimden sonra olaya duyarsız kalamazdım. Kurtlar şantiyeye tekrar geldiğinde eniği salmaya karar verdim. Sevgiyi bölüşmek, bazen birlikte olmak, gerektiğinde de ayrılığa katlanmaktır. Ertesi gün gece yarısı, önce anne olduğunu sandığım kurt, barınağa yanaştı. Eniği göremeyince, acı acı ulumaya başladı. Ardından, erkek de onun yanına geldi ve ulumaya katıldı. Daha önce barınaktan çıkardığım, ayak dibimde yatan, bir yandan sırtını okşadığım bizimki de, kucağıma aldığımda hırçınlaştı. Ulumaya çalışarak onları cevaplamaya çalıştı. Bu sesi duyunca, dışarıdakiler ulumayı kesti. Kucağımdaki enikle, burnundan öperek vedalaştım. Ardından da onu dışarı saldım. Barak hızlı adımlarla kurtlara doğru uzaklaştı. Sonra, birden bire koşarak bana geri döndü. Ayaklarımı kokladı. Ellerimi uzattım, onları yaladı. Ben de onun başını okşadım. Gitmeyecek sandım. Ama, öyle olmadı. Sonra, yeniden geriye döndü, açık kapıdan dışarıya fırladı. Koşarak karanlığa daldı. Onun da benimle vedalaştığını anladım. Büroma döndüm. “Vahşetin Çağrısı” ve “Ana Sevgisi” bana bağlılığını aşmıştı. İçim burkuldu. Ama, ona gücenmedim. Onun yerinde olsam, ben de öyle yapardım. Sonra da, üçünün birden sırtı aşarken, şantiyeye dönerek birlikte uluyan görüntülerini, ay ışığında hayal meyal fark ettim. Bu davranışlarını, şükran olarak algıladım. Ardından, sessizlik başladı. Yaşaran gözlerimi, bana yardım eden bekçi ve şoförden Barak’ın duvarda asılı resmine yüzümü çevirerek gizlemeye çalıştım. Onu ne kadar da sevmişim. Aradan bunca yıl geçti Barak’ı hala özlerim.
On beş yıl sonra, Haymana kırsalında sürücülük yapan, eski arkadaşım Kadir’in çoban köpekleri, sürüsüne dalan dişi bir kurdu öldürmüşler. Birkaç gün sonra, izleri koklayarak kurt inine ulaşan köpeklerin peşinden giden çoban, burada dört enik bulmuş. İkisi açlıktan yaşamını yitirmiş, diğer ikisi de ana sütünden yoksun kaldıklarından, bitkin durumdaymışlar. Onları eşeğinin heybesine koyarak, köye götürmüş. Arkadaşım Bayazıt’ın çiftliğindeki anaç bir çoban köpeği, yaklaşık bir aylık oldukları sanılan eniklerin süt analığını kabullenince, biri erkek diğeri dişi olan eniklere, yaşama şansı doğmuştu. Bir ay içinde olabildiğince irileşmişler. Bir ay sonra, onların doğaya salınmasına karar verildiği gün, orada misafirdim. Bu minik eniklerin, bana göre doğada yaşama şansları yoktu. Çiftlikte kurt kokusu koyunları tedirgin ettiğinden, orada bakılmaları sakıncalıydı. Kurtlar bana verildi. Sahiplendiğim eniklere Romüs ve Romilüs adlarını verdim. Orta Asya’dan İtalya’ya göç eden Etrüsk’lerin mitolojik olarak atası sayılan, ikiz kurtların adını taşıyacaklardı. O gece, onlarla aynı odada yattık. Amacım, dönüş yolunda sorun yaşamamak için kokumu bellemeleriydi. Tedirgin olan enikler, divanın altında yatmayı yeğledi. Bir gün sonra İzmir’e dönerken, otomobilimin içinde serbestçe dolaştılar. Önceleri ürkektiler. Sonradan, kendilerini güvende hissedince, başıma bile tırmandılar. Omuzlarıma oturdular. Yedi saatlik yolumuz, onların yüzünden on saat sürdü. Yol boyunca, aramızdaki iletişim giderek gelişiyordu. İzmir-Manisa il sınırında bulunan, Gökçeler köyündeki çiftliğime geldiğimizden bir süre sonra, hiç kurt tanımamış olan yaşıtları Kangal ve Akbaş enikleri ile, ayrıca yardımcım Mustafa ve benimle senli benli, bir diğer deyişle yüz göz oldular. Daha sonraları da kurt olduklarını unuttular. Bu enikleri, keçi sütü ve köpek maması ile besledik. Çiğ ete alışamadılar. Çevremizdeki dağlarda yabanıl yırtıcı hayvan yoktur. Domuz varlığı ise olağanüstü yoğunluktadır. Kurtlar sekiz aylık olduklarında, onları doğaya saldık. Davranışımızın bilimsel olarak doğruluğuna inanıyordum. Sevgi bağımız olan bu eniklerden ayrılırken duygusal olarak zorlandım. Çiftliğin karşısındaki yamaçta dolanan domuzların peşinden koşarak, ormana daldılar. Bir daha onları göremeyeceğimi sandım. Ertesi sabah, ikisi de çiftliğin kapısındaydılar. Barınağın kapısının açılmasını bekliyorlardı. Mustafa kapıyı açınca, içeri daldılar. Doğruca, köpek evindeki hücrelerine koştular. Yemek ve su kaplarının başına geçip karınlarını doyurdular. Onların doğaya uyum sağlayamayacaklarını anladım. Bir yandan çevredeki köylüler, “ Büyüyünce bunlar canavar olur. Bizi ve hayvanlarımızı yerler” diye, sızıldanıp duruyorlardı. İnsana alışkın olduklarından, doğada avcılar tarafından kolayca vurulabilirlerdi. Gönlümde yer etmiş olan bu eniklere, yaşama alanı aramak ve yaşama olanağı bulmak görevim olmuştu. İzmir fuarındaki hayvanat bahçesi müdürü arkadaşım Veteriner Hekim Çağlayan, onların bakımını üstlenmek istedi. Dar bir alan içinde, onları görmeyi yüreğim kaldırmazdı. Ancak birkaç ay sonra, Sasalı’daki kuş cennetinin yanında, binlerce dönümlük alanda, doğal yaşama alanına benzetilmiş, bir tesise taşınacakları, bana anlatılınca, orayı gidip gördüğümde, iyice irileşmiş, sevgili kurtlarımı, vermeye razı oldum. İnsanlı yaşama, benim sevgim yüzümden uyum sağlamış, doğaya dönüşü kabullenmeyen bu iki veledi, zorunlu olarak İzmir fuarına bağışladım. Geçerli yasalar, onlarla birlikte yaşamama izin vermiyordu. Sevgi bazen buluşmak, gereğinde ise ayrılmaya katlanmak değil midir? Şu günlerde, İzmir fuarının hayvanat bahçesini gezmeye gelenler, kurtlar bölmesinde, iri ve genç iki kurt ile oynaşan, dik duran, dik yürüyen, genç davranışlı, uçuk kaçık görüntülü, saçı dişi dökülmemiş, kısa sakallı, kır, yüzü ve gerdanı kırışmamış, göbeklenmemiş, yaşlılığa kafa tutan, ileri yaştaki bir delikanlıya rastlayabilirler. İşte, o benim Doğan KARTAY.

NOT: Kurtlarla ilişkimin bu kadar olduğunu düşünenler yanılır. Gerisini başka yazılarımda paylaşacağım. Sizlere Bozkurtlar, Kangallar ve Türkler bağlamının bizim için genetik miras değilse bile kesinlikle sosyal miras olduğunu anlatmaya çalışacağım. Bu bağlam, bir masal ve mitolojik bir kavramdan öte bir olgudur.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

29 Mart 2018

Şiir Yaşadıklarımın Dışa Vurumu


Ferzan SARPKAYA, bu yıl ikinci şiir kitabı “gün vurgunları” ile okuyucuları selamladı. Kitabı, şiire ve hayata dair düşünceleri ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
“Manisa Turgutlu’da 1960 yılında doğdum. İlkokul, ortaokul, lise öğrenimimi İzmir’de tamamladım. Anadolu Üniversitesi’nde Muhasebe okudum. Kamu kurumundan emekliyim. İzmir’de yayımlanan Gazetem Ege’de köşe yazarlığı yaptım. Yazmaca Gazetesi’nde, “Kazete”de yazmayı sürdürüyorum. Dil Derneği üyesiyim ve İzmir Yürütme Kurulu’nda görevliyim. SAĞKAL gönüllüsüyüm.”
İlk şiirinizi ne zaman yazdınız?
“Okuma yazma ve şiir çocukluğuma yerleşti. Bizim dönemimiz kitap harçlığıyla geçti. Elimizde olan kitap harçlıklarıyla kitap alıyorduk. Evde olan annelerimizin okuduğu hayat mecmuaları vardı. Bir de ansiklopediler vardı. Hayat mecmualarını ve ansiklopedileri okuyorduk. Ansiklopedik bilgileri daha çok öğrenmeye çalışıyorduk. Evimize Hürriyet gazetesi alınırdı. Gazetenin kelebek ekinde çocuk sayfasında ilk şiirim yayınlandı. Çocukluğumla ilgili gökyüzü, bulutlar, uçurtmalar var. Çocukluğumun uçurtmaları var. Uçurtma ben de çok önemli bir yer tutmuş. Şiirlerimde uçurtmalar hala var. Çocukluğumuzda kendi uçurtmamızı yaptık. Kargıları kesip kasnakları yapardık. Demek ki o emek bende uçurtmadan vazgeçmeme sebebi olmuş. Çocukluğumda en mutlu olduğum an uçurtma uçurduğum ansa, uçurtmayı yapıp uçurtmaksa o benim içimde hep var olduğunu düşünüyorum. Ama seyri değişti. Şimdi biz ne için uçurtma uçurmalıyız? Gündemde hep çocukların acılarının tam tersini vurgulamak için uçurtma yer alıyor. Şu anda Türkiye’de kaç çocuk uçurtma biliyor ve uçuruyor dersek sayı çok düşük olabilir. Bugünkü çocukluk belli bir kesimi ele almazsak çok daha acılı, çok daha olumsuz, çok daha körebesiz, çok daha saklambaçsız.”

Şiir sizin için nedir?
“Şiir yaşadıklarımızın dışa vurumu ama bende muhalif bir taraf var. Yaşadıklarımıza muhalifim. Hem insan olarak hem de çevresel olarak. Şiirlerimde benim için çevre de çok önemli, insanda çok önemli. En çok ta çocuklar ve kadınlar. Yeryüzü, doğa, insanlar hep acılı. Ama sonuçta bir umut hep var. Hiçbir şekilde umutsuz değilim. Şiirlerimde öyle. Benim şiirlerimde sevi çok fazla yok. Ben aşk demiyorum. Sevi şiirlerimde pek yok. Şiirlerimde, doğa ve çocuğa daha fazla mesaj veriyorum. Tek bir kişiyi sevmektense, yaşadığımız zamanı, olduğumuz anı her şeyiyle sevebilmek. Ama canımızı acıtanları, gerek siyasi gerek kişisel bu konularda da elimizi taşın altına koymalıyız. Her şeyde biz olmalıyız mesajını vermeye çalışıyorum. Birçok acıyı biz olursak dindirebiliriz.”
Bütün şiirlerinizi ezberler misiniz?
“Ezberim çok kuvvetli değil. İlkokulda ezberleyerek şiir okudum. Onun dışında ezbere bildiğim şiir çok azdır. Kendi şiirlerimi de ezbere okuyamam.”
Neden eskisi kadar şiir kitabı alınmıyor?
“Özellikle bizim ülkemizin eğitiminden kaynaklandığını düşünüyorum. Müfredatlarda şiir çok fazla yer tutmuyor. Bizim dönemizde “ failûn, failatün,mefailün” şiirleriyle bilgilendirildik. Normal güncel şiirler az olsa da vardı. Ama günümüzde şiirin gerçekçiliği ve önemi eğitim sistemimizde yer almıyor. Şiir’de İran bile Türkiye’nin önündedir. Küçücük çocuklar bile sokaklarda şiir okuyor. Batı’yı hiç örneklemeye gerek görmüyorum. Şiir bizde çok önemsenmiyor, belirli şairler’in şiirleriyle hala geçmiş şiirleri yaşıyoruz. Biz toplum olarak inanılmaz geçmişe bağlıyız. Belirli dönemde yaşamış şairlere ve önemsediğimiz, kalıplaştırdığımız şairler var. Onların ötesine geçemiyoruz. İçinde şiir sevgisi olan öğrenci varsa kendi aralarında şiir grupları kuruyorlar. En fazla 25’tir.Başlarında ilgili bir öğretmen varsa grup çalışmaları devam ediyor.”
Gün Vurgunları şiir kitabı nasıl oluştu?
“Gün Vurgunları” ikinci kitabım. İlk kitabım “Ben Gibi Konçerto”dan seçkilerim de var. Kitap çıkarmak hiç fikrimde yoktu. Bir arkadaşım, şiirlerimi okuduğunda ısrarla yazılması gerektiğini, gün ışığına çıkması gerektiğini söyledi. Sonuçta bir kitap yaptık. İlk kitabımdaki acemiliğimi ikinci kitabımla aşmaya çalıştım. Ben belli yerlerde köşe yazısı yazıyorum ama içimizdeki muhalif olduğumuz duyguları ve acıları dile getiremiyorsunuz. Komşunuzla konuşsanız o sizden dertli. Bu yüzden aklınıza kalem kağıt geliyor. Orda kendinizle dertleşiyorsunuz dertlerinizi paylaşıyorsunuz. Ben hep şunu söylerim. Ben kendimi şair olarak düşünmüyorum. Kendim için hiçbir zaman şair diyemem. Sadece şiir yazıyorum. Oluşanları kitaba döküyorum. Bu dönemde şiir yazdıysak bu şiirler yüz yıl sonra hala okunabiliyorsa bu dönemin şairleri o zaman belli olur diye düşünüyorum.”
Gençlerin şiirle olan ilişkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Günümüz gençliğinin şiirle olan ilişkileri genelde aşk üzerine. Gündemlerinde ya sınav kazanma derdi var. Veya aşk derdi var. Aşk üzerine yazılan şiirlere daha çok ilgi duyuyorlar. Ben çocukların şiire daha çok ilgili olduklarını gördüm. İzlenimlerimden bunu edindim. Çocuklar şiirleri daha çok seviyor. Bu günümüzde gençlerden çok çocuklar şiirle ilgili. Her genç için söylemeyiz ama genelleme yaparsak benim izlenimlerim bu yönde.”

En sevdiğiniz şairler kimler?
“Sevmek konusunda hiç ayırmıyorum. Hepsini seviyorum. Ama kendime en yakın olan Gülten Akın var. “
Sizde bir anısı olan paylaşmayı düşündüğünüz bir şiiriniz var mı?
“Bu şiiri yazarken, nasıl yazabilirim diye düşündüm. Çocuklar gerçekten çok sahipsizdi. Sokaklar sahipsiz çocuklarla dolu. Yalnız Suriyeli’ler değil. 45 çocuğumuz tecavüze uğradı. Bizim çocuklarımız. Ben bunlara gerçekten çok fazla üzülüyorum. Kozasında şiiri o dönem oluştu.”
Kozasında
kozasını ördü sonunda
yorgundu kadın
son nefesi miydi uyuduğunu bilmeden
düşüne mıhlanan sokak çocukları
arabasına uzanmış cam siliyor
kiminin avuçları açık köşe bucakta
torba içinde burunları
yaşamdan sıyrılma sancısı
renksiz, silgin
yuvada morarmış ağlama sesleri
yersiz, göksüz
deniz yırtıldı ortasından
onlarca çocuğa tecavüz haberlerinin ardından
günlerce süren uykusuydu
uyanıklığı alevlendi
artık bu kapalı daracık yerde duramazdı
sarılmalıydı, koruyup kollamalıydı
savrulan sokaklardı
neredeydiler!!!
yoktular apansız büyümüşlerdi!!!
“Yüreğim şiiri de yüzlerce ağaç kesildiği dönem çok etkilendiğim için yazıldı. Tüm şiirlerim de hep etkilendiğim bir şeylerden yazıldı. Özgür yazmayı seviyorum.Noktayı, virgülü kullanmadan, hececi’dir vs.’dir o katagori ye girmiyorum.”
Yüreğim
zeytin ağacı yüreğim
yeşil ve siyah
dalım küskün
toprağım gözyaşı
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey varmı?
“Ben içimizdeki durumdan çok fazla etkilenen ve bunun için ne yapabiliriz, her şey iyi olsun diye düşünen birisiyim. Hepimiz geçiciyiz. O kadar çok zalimlik var ki geçici olduğumuzu çok kimsenin bilmediği şaşkınlığını yaşıyorum. Her şeyi bu kadar içselleştiriyorum. Şiir de belki çok fazla içsel olduğum için dışarı çıkıyor. Hiç kimse için kötülük düşünmem. Herkesin başarısı ile gurur duyarım. Yardım edebileceğim ne varsa elimden geldiği kadar onların üzerinde koşturuyorum. Yeri geldiğinde kendime zaman ayırıyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Kitap okumadan yapamıyorum. Bu yaz kesinlikle resim yapıp tuvalle ve boyalarla sevişme kararı verdim. “


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

28 Mart 2018

Benden Sizlere Özlü Söz Mirası


Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN’ün “Benden Sizlere Özlü Söz Mirası” yazısı;
Çok kitap okumaya, bilgi dağarcığımı genişletmeye çabalarken, bir yandan da “özlü söz” denemelerim olmuştu. Bunları içeren birkaç sayfayı kısa bir süre önce yeniden bulma imkanım oldu. Eski bir dostla karşılaşmış gibi nasıl sevindim, bilemezsiniz. Nereye kaydettiğimi bilmediğim 1994 yılını taşıyan sayfalardaki düşüncelerimi okurken, bunların içeriğini bugün de koruduğumu ve daha da geliştirmek için çaba sarf ettiğimi fark ettim. Değişmeden değişmek bu olsa gerek!
Özlü söz ya da diğer deyişle aforizma, bir konu hakkındaki derin bilgilerin kısa cümlelerle ifade edilmiş halidir. Birçok düşünür, yazar, şair ve önemli insan yaşam ve yaşama dair şeyler hakkında özlü söz denemesi yapmıştır. Onlar kadar yetenekli miyim, bilemiyorum ama; en azından bu yaşamı ve onu oluşturan bilgiyi, deneyimi kısa sözlerle aktarmayı seviyorum sanırım.
Ve şimdi sizlerle 1994 yılındaki özlü sözlerimi paylaşma vakti. Teşekkür ediyorum zaman ayırdığınız için…
[Bu sözlerden beğendikleriniz olursa elbette ki paylaşabilirsiniz. Ancak lütfen üretene, düşünene saygı gösteriniz. Bu nedenle ismime atıfta bulununuz..]
“Haksızlığa uğramak ve susmak hayattaki en kötü dakikalarımızdır”
“İyi niyetin tükenmesinin nedeni insanların iyi niyetli olmamalarıdır”
“Onurlu bir yaşam bütün güzelliklerden ve servetlerden daha üstündür”
“Duygularınızı saklıyorsanız onlara ihtiyacınız var demektir”
“Yarının ne olacağını o gün geldiği zaman görürüz”
“Eski, yeninin büyükbabasıdır”
“İşitmediğiniz, görmediğiniz şeyleri söylemeyiniz. Körler ve sağırlar böyle yapıyorlar mı?”
“Eleştirirken acımasız olmayın”
“Kin ve öfke içimizde olmaması gereken iki kötü yanımızdır”
“Dedikodu yapanlar yalan söylemekte usta kişilerdir”
“Zamanı bir bardak su gibi düşünün. Elbette bitmesi uzun sürmeyecektir”
“Dostlukta kullanan ve kullanılan yoktur. Ancak paylaşılan vardır”
“Uyku, ölümde geçecek zamanlarımızın istirahat saatleridir”
“Yaratıcıyı duymak istiyorsanız fırtınanın uğultusuna, yağmurun sesine, gök gürültüsüne kulak verin!”
“Gerçek dostlukta ayrılık ancak ölümle gerçekleşir”
“İlk konuşan, son söze de sahip olur”
“Kimse kimseye kötü gözle bakmamalıdır. Gözlerimiz kötülükleri görmek için yaratılmadı”
“Bir şeyi bilmiyorsanız öğrenmeye çalışınız. Öğrendikçe yeni sorular karşımıza çıkar. Korkmayınız! Yine öğrenmeye devam ediniz!”
“Sizi anlamayanlara kendinizi anlatmaya devam ediniz. Bir gün mutlaka anlayacaklardır”
“Her insan kendi kişiliği ve karakteri ile yaşar ve ölür”

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


26 Mart 2018

Türk Anneler Derneği “21 yüzyılda Atatürk” Konulu Söyleşi Gerçekleştirdi

Türk Anneler Derneği İzmir Şubesi dernek binasında Emekli Pilot Albay Zübeyir Batur’un katılımıyla bir söyleşi gerçekleştirildi. 7 Şubat Salı günü düzenlenen söyleşiye çok sayıda Türk Anneler Derneği üyesi ve vatandaşlar katıldı.












Emekli Pilot Albay Zübeyir Batur “21 yüzyılda Mustafa Kemal Atatürk” temalı konuşmasına “visionary” sıfatıyla 20. yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı ve lideri ünvanına layık görüldüğünü anlatarak başladı. 20. yüzyılda devlet başkanlığı yapmış, insanlık tarihinde iz bırakmış liderler arasında Atatürk 20. Yüzyılın en büyük siyasi lideri seçildiğini belirten Zübeyir Batur, “siyasal büyüklük puanlamasına göre Atatürk en yüksek puanı almıştır. Onu Mao (Çin) ve Franklin D. Rooseveit (ABD) izlemiştir. Listede Stalin ve Lenin gibi isimler daha sonraki sıralarda yer almıştır” dedi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlik hayatını özetleyerek değerlendiren Emekli Albay Zübeyir Batur, “Atatürk’e çok şey borçluyuz. Sorgulanmasına asla izin vermeyeceğimiz Türklüğümüz gururumuzdur” diyerek sözlerini tamamladı.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


25 Mart 2018

Yanıklar ve Sıcak Çarpmalarında İlk yardım


Atatürkçü Düşünce Derneği Karşıyaka şubesi ilk yardım semineri verdi.

ADD Karşıyaka şubesinde düzenlenen eğitimi “Karşıyaka Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü” merkezinde görevli İlk yardım eğitmeni Azem Can Çoban verdi. Verilen eğitimde yanıklar, sıcak çarpması ve donma konularında ilk yardım bilgileri verildi.

İlk yardım eğitimlerine Karşıyaka Belediyesi olarak önem verdiklerini belirten İlk yardım eğitim merkezi eğitmeni Azem Can Çoban, “ İzmir coğrafi olarak çok sıcak bir bölgede. Yazın aşırı güneşlenmeler sonrasında sıcak çarpmalarına maruz kalabiliyoruz. Güneş ışınlarının yoğun olduğu zamanlarda özellikle yaz mevsiminde sıcak çarpmalarında ilk yardım da neler yapmalıyız konularında bilgiler vereceğim. Yanıklar ve donma konularından bahsedeceğim. Evlerde yanık olaylarına maruz kalma riski çok fazla oluyor. Yemek yaparken, yağ sıçraması, çay veya sıcak süt dökülmeleri, elektrik yanıkları, kimyasal yanıklarda, yangınlarda ilk yardım çok önemlidir” dedi.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

24 Mart 2018

“Retrospektif Resim Sergisi”


Ressam Ali Ulvi Tunalı’nın “Retrospektif Resim Sergisi” İzmir resim heykel müzesi kültür park sergi salonunda sanatseverlerle buluştu.

Retrospektif resim sergisi sanatçının uzun yıllara dayanan kariyerinin dökümünü sunuyor.
Suluboya, yağlıboya, akrilik, baskı resimler, metal gravürler gibi farklı malzeme ve teknikler ile eserler üreten Ali Ulvi Tunalı, “bu sergim çok ani oldu. Ben daha küçük bir salon talep etmiştim. Yetkililer kültür park sergi salonunun da sergileme imkanı verdiler. Yetkililere teşekkür ederim” dedi.

22-29 Mart 2018 tarihleri arasında yer alacak retrospektif resim sergisi’nde karışık tekniklerle yapılmış altmış sekiz eser bir araya geliyor.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

23 Mart 2018

Kermes Geliri Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfına


TAKEV Okulları ve Federal Almanya Başkonsolosluğun işbirliği ile düzenlenen Alman Kermes’inden elde edilen gelir ile beş adet “Holter Cihazı” ve “Efor Bandı” Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi’ne bağışlandı.

Ayrıca Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Kardiyoloji servisinin tadilatına katkıda bulunan TAKEV Okulları ve Federal Almanya Başkonsolosluğu geçtiğimiz aylarda servise açılan “Kardiyoloji Servisini” ziyaret etti.

Federal Almanya Başkonsolosu Dr. Rainer Lassig, TAKEV Okulları Genel Müdürü Gönül Ketenci ve TAKEV Okulları Okul Aile Birliği üyeleri Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Vakfı yöneticileriyle birlikte hastanede tedavi gören çocuklarla tek tek sohbet edip en kısa zamanda sağlıklarına kavuşma temennisin de bulundular.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

22 Mart 2018

“Tohumun ve Fidanın Kaynağındayız” etkinliği düzenlendi


Ege Orman Vakfı orman haftası etkinlikleri kapsamında “Karşıyaka Orman Bölge Müdürlüğü”nde “Tohumun ve Fidanın Kaynağındayız” etkinliği düzenledi. Ziraat Mühendisi Figen Bozdağlı tarafından ziyaretçilere fidanlıktaki ağaç ve bitki türleri hakkında bilgi verildi.

Konu hakkında açıklama yapan Ege Orman Vakfı Genel Müdür Yrd. Yasemen Bilgili “gönüllülerimiz doğaya gönül vermiş insanlar. Orman haftası etkinlikleri kapsamında, tohumdan ve çelikten yetişen ormandaki bütün bitkilerin ana kaynağı olan orman fidanlığını gezdik.
İzmir’de yetişen bahçe bitkilerini ve orman ağaçlarını üreme teknikleri ve anatomileri hakkında bilgi aldık.

Etkinliğe katılan Ege Orman Vakfı gönüllüleri, kendilerine verilen bilgilerden dolayı kurum çalışanlarına teşekkür etti.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

19 Mart 2018

Tablosunda kadının hüzünlerini, çığlıklarını resimledi


Resim öğretmeni ve ressam Yeşim Gülseven’in 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için hazırlanan sergide kadına yapılan haksızlıkları, cinayetleri, cinsel istismarlar’ın anlatıldığı tablosu büyük beğeni topladı. Kadınlar günü için resmettiği tablosu’nun sanatseverler tarafından ilgi gördüğünü söyleyen ressam Yeşim Gülseven duygularını anlattı.

8 Mart dünya kadınlar günü için resimlediğim tablomda kadın haksızlıkları, kadın cinayetleri, kadına bakış açısının olumsuzlukları, cinsel istismarlar, kadına değer vermedeki eksiklikleri, kadının hüzünlerini, çığlıklarını, kırmızı renklerle anlatırken, aynı zamanda tüm kadınlara bu çarpık gerçeklerle mücadele etmesini, kendi farklılıklarını, kendisine inanmasını, kendi gücüyle neleri başarabileceğini, özgürlüklerine sahip çıkmasını ve kendi içlerindeki renkleri görmelerini vurgulamak istedim” dedi.
Yeşim Gülseven kimdir?
12 temmuz 1969 yılında İzmir'de doğdu. 9 Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi resim bölümünden mezun oldu. 1993 yılında CHP gençlik kollarının düzenlediği yarışma da ikincilik ödülü, 1996 İzmir öğretmenler resim yarışması'nda ikincilik ödülü aldı. 22-31 Aralık 2001 tarihleri arasında kişisel resim sergisini Carrefoursa sanat galerisinde açtı. 8-22 Mart 2005 tarihleri arasında gerçekleşen İzmir Kadın Kuruluşları Birliği’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlediği kadın konulu 1. İzmirli kadın sanatçılar sergisinde tablosu sergilenmeye layık görüldü. Birçok karma sergilere katıldı. M.E.B.’de 2004-2008 yılları arası İngilizce kitapları, matematik kitaplarında kitap resimleme çizer olarak görev yaptı. Sosyal etkinlik ders kitabında ders programını yazmada komisyonda görev aldı. Çalıştığı okullar Ayvalık sarımsaklı Necmi Komili İlköğretim Okulu, İzmir Anadolu Lisesi, 60. Yıl Anadolu Lisesi ve halen Güzelbahçe Cengiz Topel Anadolu Lisesinde resim öğretmeni olarak görevini sürdürmektedir. Aynı zamanda atölyesin de resim çalışmalarına devam etmektedir.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

17 Mart 2018

“Saray İncisi” isimli sergi açıldı


Dokuz Eylül Üniversitesi G.S.F Geleneksel El Sanatları Bölümü Eski Çinicilik ve Çini Onarımları Ana Sanat Dalında Lisans ve Yüksek Lisansını tamamladıktan sonra 2015 yılında Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü Doktora Programından mezun olan Gamze Görgünay ilk kişisel sergisini açtı.

“Saray İncisi” isimli sergi Atölye 21/1’de 16 Mart 2018 tarihinde sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Sanatçı Gamze Görgünay, çalışmalarında ağırlıklı olarak sıraltı ve sırüstü fırça dekor teknikleri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu alanda yurtiçi ve yurtdışında birçok sempozyuma katılmış ve yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. Sanatçı çalışmalarını İzmir’de sürdürmektedir.

Geleneksel sanatın motiflerinin ağırlıklı olduğu porselen ve çini sergisi 23 Mart 2018 tarihine kadar sanatseverlerin ziyaretine açık kalacak.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

16 Mart 2018

“Seskem” yeni konserine hazırlanıyor


Karşıyaka “Seskem” korosu nisan ayında yapılacak konser için çalışmalarını sürdürüyor. Seskem korosu Şef Seher Önal eşliğinde 15 Nisan’da “Bostanlı Suat Taşer Tiyatro Salonu’nda müzik severlerin karşısına çıkacak.

Koro çalışmaları ile ilgili olarak açıklamada bulunan Seher Önal;
“Seskem” başarılı bir koro. Farklı sahne detaylarına özen gösteriyor. 9 Mart 2018 tarihin de “Dünya Kadınlar Günü” etkinliğimiz Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda yapıldı. Ayrıca Yunanistan’ın sakız adasında ilk yurtdışı konserimizi verdik. Koromuz çok başarılı bir performans sergiledi.

Geçmişte verdiğimiz konserlerle kendimizi kanıtladık. 15 Nisan’da gerçekleşecek konserimiz “Arabesk ve Fantezi Gecesi” için çalışmalarımız sürüyor. Her pazartesi akşamı Karşıyaka Belediyesi konferans salonunda toplanıyoruz. Bu konserimiz de farklı bestecilerin arabesk ve fantezi şarkılarını seslendirmeye çalışacağız. İzmir’li müzik severler arabesk ve fantezi konserimize gelsinler. Arabesk müziğini halkın içinden yetişmiş farklı seslerden dinlesinler. Alkışlarıyla koromuza destek versinler. Konserimiz herkese açık, 15 Nisan’da vereceğimiz konser’e tüm İzmir halkını bekliyoruz” diye konuştu.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

15 Mart 2018

Tasavvuf müziği eşliğinde ebru sanatı


İZKAM platformu tasavvuf müziği eşliğinde “Aşkın Renklerinde Ebru” konulu etkinlik düzenledi. Etkinlikte ebru sanatçısı Nuri Pınar ebru sanatının inceliklerini, ebru sanatı için gerekli malzemeleri, bu malzemelerin nasıl hazırlandığı ve nelerden elde edildiği, ebru sanatının tarihçesi, ebru çeşitleri hakkında bilgi verdi.



















İzmir Sanat Merkezi Oditoryum Salonu’nda gerçekleşen sunum izleyicilerin beğenisini topladı. Nuri Pınar programın sonunda ebru sanatının su üzerinde özel fırçalar yardımıyla toprak boyaların serpilmesiyle oluşan desenlerin sıvının üzerine kapatılan kağıda aktarılmasını uygulamalı olarak gösterdi.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

12 Mart 2018

“Kadın Festivali”nde kültürlerini tanıttılar


İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Kadın Festivali” kapsamında İzmir’de yaşayan Kırımlı emekçi kadınlar el emeği göz nuru ürünlerinin yanı sıra Kırım börekleri ve tatlılarını stantların da sergilediler.

İzmir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Nuran Çağatay, “standımızda kültürümüzün tanıtımını yaptık. Festivali gezen Kırım’lı ziyaretçilerimizle tanışma olanağımız oldu. İzmir’lilere dernek olarak çalışmalarımızı anlattık. Bu sene üçüncü kez katıldık. Açılışta Kırım Tatar halk oyunları ekibimiz ve Kırım türküleri seslendiren koromuz gösteri yaptı. Derneğimizin kurslarına katılan kadınlarımızın yaptığı el işlerini ve gıda ürünlerinin tanıtımını ve satışını yaptık. Derneğimiz olarak biz memnun kaldık. Önümüzdeki yıllarda yine katılmayı düşünüyoruz. Aslında kadınların günü her gün olmalı. Kadın doğuran, büyüten, yetiştirendir. Her gün hem evinde hem işinde emek harcıyor. Kadına saygı göstermek çok önemli olmalı. Son yıllarda artan kadına şiddet olaylarını Kırımlı kadınlar olarak kınıyoruz” dedi.
İzmir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Naciye Özyiğit ise, “dünyada ilk kez 17 Kasım 1917’de kadına seçme ve seçilme hakkı Kırım meclisinde kabul edildi. 1917 yılında seçilen ilk kadın milletvekilleri; Şefika hanım gaspireli, İlhamiye hanım Avcıyeva, Emine hanım Sabarova, Arife hanım Badaninskayadır” ifadelerine yer verdi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

10 Mart 2018

Karabağlar Belediyesi standı ilgi gördü


İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kadın Festivali’nde Karabağlar Belediyesi standı büyük ilgi gördü.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen kadın festivali İzmir’deki ilçe belediyeleri ve sivil toplum örgütlerinin stantlarında kadınların el emeği ürünleri sergilendi.
Fuar alanında yer alan stantlarda Karabağlar Belediyesi standı, kadınların semt merkezi kurslarında yaptıkları el emeği ürünleri katılımcıların beğenisini kazandı.
Karabağlar Belediyesi olarak ilgi gördüklerini ve çok mutlu olduklarını söyleyen Karabağlar Belediyesi Limontepe Semt Merkezi sorumlusu Semiha Türker;
“Standımızda semt merkezimiz de kurs gören kadınların el emeği göz nuru ürünleri ile aşçılık ve pastacılık kursu öğrencilerimizin gıda ürünleri sergilendi. Aşçılık ve pastacılık kursu öğrencilerinin yaptığı birbirinden leziz yiyecekleri ziyaretçilerimiz çok beğendi. Ayrıca takı standı çok ilgi gördü. Toptan siparişler aldık.

Kadınlarımız evde oturmasınlar, semt merkezlerimizi ziyaret etsinler. Kendilerine uygun buldukları kurslarımıza katılsınlar. Karabağlar Belediyesi ilçe sınırları içinde on semt merkezimiz var. Ayrıca belediyemiz kadınlara (KİHEP) Kadın ve İnsan Hakları Eğitimi vermeye devam ediyor. Bu eğitimlerde kadınlarımız anayasal haklarını, aile içi şiddet, ekonomik hakları konularında bilgilendiriliyor. Bu eğitimleri alan kadınlar kendi haklarını öğreniyor ve hayatları olumlu değişiyor. Biz bunları gözlemledik” dedi.
Karabağlar Belediyesi Eskiizmir Semt Merkezi sorumlusu Kadriye Demirayak;
“Kadın festivali aşçı ve pasta yardımcısı kursiyerlerimiz için çok verimli oldu. El emeği sergileyen kadınlarımız da çok mutlu olduklarını söylüyorlar. Ziyaretçilerimiz bol çeşitli ve uygun fiyatlı standımızı çok beğendiklerini bizlere iletti. Karabağlar Belediye Başkanımız semt merkezlerinde kadınlara yönelik mesleki kurs ve hobi kurslarına çok önem veriyor. Kadınlarımızın sosyalleşmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Kültür gezilerimiz oluyor. Birlikte kahvaltı düzenliyoruz. Sosyalleşmek bizim önem verdiğimiz konulardan biri. Tüm kadınlarımızı semt evlerimizde üretmeye davet ediyorum” diye konuştu.
Karabağlar Belediyesi Eskiizmir semt merkezi kursu öğrencisi olan Esin Yılmaz ise “Kokulu taş ve sabun” kurslarına hobi olarak başladığını çok sevdiği için bırakmadığını söyleyerek sözlerine şöyle devam etti;
Kokulu taş olarak yaptığım ürünleri ilk olarak anneler günü etkinliğine katılarak sergiledim. Daha sonra festivallere katıldım. Kadın festivaline ben ikinci kez katılıyorum. Hem para kazanıyoruz hem sosyalleşiyoruz. Çok severek yaptığım bir hobi oldu. Arkadaşlarıma hediye olarak yapıyorum. Sipariş olursa ücret karşılığı yapıyorum. Kadınlarımız semt merkezlerimize gelip kurslarımıza katılsınlar” dedi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

9 Mart 2018

“Türkiye’de Kadın Olmak” geleneksel ve plastik sanatlar karma sergisi


İzmir Sanat Dostları Derneği ve Sersanat (Sadece Sanat Topluluğu’nun) gerçekleştirdiği “Türkiye’de Kadın Olmak” geleneksel ve plastik sanatlar karma sergisi açıldı. 45 sanatçının eserlerinin sergilendiği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihi Havagazı Fabrikası Galerisi’nde düzenlenen kokteylle CHP İzmir eski milletvekili Türkan Miçooğulları’nın yanı sıra çok sayıda sanatsever ve vatandaş katıldı.

Sergi düzenleyicisi ve Koordinatörü Naif Ressam Hayal İrtegün “2015 yılında yine İzmir Büyükşehir Belediyesi ile doğa’da ağaçların kesilmesini anlatan bir sergi açmıştık. Bu yıl kadın sorunlarımız çok arttı. Kadın cinayetleri, kadına şiddet, çocuk gelinler, tecavüz gibi olayları çok fazla duymaya başladık. İzmir Sanat Dostları Derneği ve Sersanat (Sadece Sanat Topluluğu)olarak “Türkiye’de Sanatçı Gözüyle Kadın Kimlikleri” ”Türkiye’de Kadın Olmak” sergi projesinin duyurusunu yaptık. İzmir ve Türkiye’nin her yerinden, yurt dışından projemize destek geldi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde açılışını gerçekleştirdiğimiz sergi’de 45 sanatçımız resim, çini, seramik, heykel, ebru çalışmaları ile sanatsal bir tepki verdiler. Açılışımızı CHP İzmir eski milletvekili Türkan Miçooğulları yaptı. Açılış kokteylimize Süreyya Gökalp şiirleriyle destek verdi” dedi.

Açılış kokteylinde konuşma yapan CHP İzmir eski milletvekili Türkan Miçooğulları, “Sanatçıların karşısında konuşurken daha çok heyecan duyuyorum. Her zaman diyorum ki siyasetçiler bir sanat dalıyla ilgilenmeli. Az konuşabilmek için şiir yazmalı, şiir okumalı. Gördüğünü algılayabilmek için resim yapmalı, fotoğraf çekmeli. Biraz yontulmak için yontmayı öğrenmeli, heykel yapmalı. Çok konuşan siyasetçiyi dinlerken hep bunları düşünmüşümdür. Türkiye’de kadını konuştuğumuz günümüzde, geçmişe bakıyorum; geçmişte kadınlarımızın hangi sorunlarıyla ilgileniyorduk. Şimdi hangi sorunlarıyla ilgileniyoruz. Sorunlar büyüyor. Sorunlar büyüdükçe kadınların işi çok daha zor oluyor” diye konuştu.

Sergide eserleri sergilenen sanatçılar şunlar;
Eser Afacan-Resim
Münir Yücel-Resim
Nevin Önen-Resim
Orhan Zafer-Resim
Raif Yazıcı-Resim
Şaziment Duran-Resim
Candan Özuyguntaş-Çini
Fahriye Kıyman-Resim
Bilter Ani-Resim-Heykel
Hasan Gürsoy-Resim
Hayal İrtegün-Resim
Yeşim Gülseven-Resim
Betül Özkol-Resim
Dijle Talun-Seramik
Tülay Kolcu-Resim
Mustafa Hazar-Resim
Öykü Evren-Resim
Zafer Dilekçi-Resim
Yusuf Akkaya-Ebru
Turgay Sarıkaya-Resim
Sabiha Çeri-Resim
Nermin Göktepe-Resim
Nuray Karaoğlu Küzgil-Resim
Ünsal Şener-Resim
Meltem Yakınlar-Resim
Ayfer Örs-Resim
Nur Benlioğlu-Resim
Nazlı Erden-resim
Namık Çekal-Resim
Selva Cerit Emiroğlu-Resim
Saliha Bay-Seramik
Gülçehre Akgül Koçak-Resim
Leyla Buhara-Resim
Sinan Şençiçek-Heykel
Şükrü Kara-Resim-Heykel
Sülbiye Erkan-Resim
Tansu Akar-Resim
Sinem Öztopçular-Seramik
Emine Yıldırım Kuşoğlu-Resim
Ayşe Coşkun-Resim
Gülümser Aydemir-Seramik
Şerife Türker-Resim
Berrin Ecil Bayram-Çini
Ali İlikler-Resim
Fazilet Sayılan Peker-Seramik























İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

3 Mart 2018

Doğa Dağcılık Üyelerine “İlk Yardım Eğitimi” Verildi

Doğa Dağcılık kulübü üyelerine, doğa yürüyüşlerinde meydana gelebilecek kazalarda erken ve bilinçli müdahalelerin yapılabilmesi amacıyla “ilk yardım eğitimi” verildi.
Karşıyaka Belediyesi ilk yardım eğitim merkezi eğitmeni Azem Can Çoban tarafından “Doğa Dağcılık Kulübü”nde verilen eğitimde “Temel Yaşam Desteği” eğitimi kapsamında ilkyardım bilgileri verildi. Azem Can Çoban, “Doğa Dağcılık Kulübü” üyelerine ve doğasever katılımcılara ilkyardım temel kuralları, birincil ve ikincil değerlendirme nedir, nasıl yapılır, kanamalarda ve yaralanmalarda ilk yardım, kırık çıkık burkulmalarda ilk yardım, hasta taşınma teknikleri konularında bilgiler verdi.
İlk yardım eğitimlerine Karşıyaka Belediyesi olarak çok önem verdiklerini belirten “Karşıyaka Belediyesi İlk Yardım Eğitim Merkezi Eğitmeni” Azem Can Çoban, “ilk yardıma ihtiyacı olan derneklere, kurumlara destek vermeye çalışıyoruz. İlkyardım hayat kurtarıcı ve herkesin alması gereken bir eğitim. Özellikle dağcılık kulüplerine yönelik verilen eğitimleri çok önemsiyoruz. Bugün Doğa Dağcılık Kulübünde, doğada karşılaşabilecekleri yaralanmalar konularında ve Karşıyaka Belediyesinin ilk yardım eğitim merkezinde gerçekleştirilen eğitimler hakkında bilgi verdik. Doğa Dağcılık Kulübü üyelerinin oluşturacakları listeleri bize ulaştırdıkları takdirde ücretsiz olarak iki günlük sertifikalı eğitimlerimizden yararlanabileceklerini anlattık. Bizler ne kadar çok kişiye eğitim verirsek mutlu oluyoruz. Toplumun tüm katmanlarına yayılması için çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.
Doğa Dağcılık Kulübü Yönetim Kurulu üyesi Zehra Doğan, ilkyardımın önemine dikkat çekerek “bugün herkesin bilmesi gereken ilk yardımın temel bilgilerini öğrendik. Doğa Dağcılık Kulübü olarak “ilk yardım eğitimi” projesini Ümmüsel Karahan arkadaşımızla organize ettik. Üyelerimizin sertifikalı iki günlük eğitimlere katılmasını hedefliyoruz. Bugün gerçekleştirdiğimiz eğitimde de çok önemli konularda bilgi sahibi olduk. Üyelerimizin sertifikalı eğitim alması için çalışmalarımız devam edecek” diye konuştu.
Doğa Dağcılık kulübü ilk yardım eğitiminin çok ilgi gördüğünü söyleyen yönetim kurulu üyesi Ümmüsel Karahan; Karşıyaka Belediyesi ilk Yardım Eğitim Merkezi Eğitmenlerinden Sayın Azem Can Çoban bugün üyelerimize ve etkinliğimize katılan doğaseverlere “Temel Yaşam Desteği” eğitimi vermiştir. Eğitim katılımcılarımıza büyük yarar sağladı. İlk yardım eğitmeni Azem Can Çoban üyelerimiz için yedi kişilik gruplar halinde eğitim verilebileceğini eğitim sonunda sınavı başarı ile geçen arkadaşlarımızın sertifika alacaklarını belirtti. Bugün ilk yardım konularında eğitim vererek bize zaman ayıran Azem Can Çoban ve katılan tüm arkadaşlarımıza “Doğa Dağcılık Kulübü” olarak çok teşekkür ederiz” dedi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT