Resim sanatında toplumsal olayları, aykırı bir çizgi, renk ve ışık lekeleriyle anlatan Ressam Tijen Hasçilingir ile çalışmalarını, vermek istediği mesajları, Türkiye’de sanata ve sanatçıya verilen değerleri konuştuk.
Kendinizi tanıtır mısınız?
İzmir’de doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir’de tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji Bölümü’nden mezun oldum. İzmir’li olmaktan gurur duyanlardanım.
Resme ilginiz ne zaman başladı?
Çocukluğumdan beri resim yapmayı çok seviyorum. Okul yıllarımda resim derslerinden çok iyi notlar alırdım. Annem iyi resim yapardı ve kardeşim dahil yakın çevremdeki çoğu arkadaşımın resim notları, aslında anneme aitti.
Fakat ben resimlerimi kendim yapardım. Önceleri sadece not almak
için yaptığım resimler, sonraki yıllarda zevk için yaptığım karakalem ile desen
çalışmalarına döndü. Evdeki kedimizi, vazodaki çiçeğimizi karşıma alır,
çizerdim. İki ressam arkadaşım vardı. Çalışmalarının bitiminde beni
resimlerinin karşısına oturturlar ve benden çalışmalarını yorumlamamı
isterlerdi. 2006 yılından sonra yoğun olarak resim yapmaya başladım. Klasik
resimden gelmeyim. Natürmort ve canlı figür çalışmalarım oldu. Değerli hocalarımla atölye çalışmaları
yaptım. Bir süre sonra arka arkaya gelen sergiler dönemi başladı. Yaptıklarımı
paylaşmaktan her zaman mutlu oldum.
Resim
dışında başka sanatlarla ilgileniyor musunuz?
Çok yetenekli bir anne ve son derece sanat sever bir
babanın çocuğuyum. Yaşamım boyu bir çok
sanat dalını keyifle takip edenlerden oldum dolayısıyla. Tiyatroya aşığım mesela.. Çok kitap okurum, kalemim de fena değildir.
Film izlemek hobilerimdendir. Fotoğraf çekmeyi seviyorum. Müziksiz yaşayamam.
Konservatuar mezunu bir kızım var ve ben onunla gurur duyuyorum.
Çalışmalarınızda
vermek istediğiniz mesaj nedir?
Hissettiklerimi tuvallerime yansıtanlardanım. O gün ki
ruh halim hangi renge uygun ise, alırım o renkleri elime ve sıkarım tuvalimin
üstüne. Ve başlarım renklerle oynamaya. Memleketimden insan manzaraları üzer
çoğu zaman beni. İsyanlarım asıl o zaman dizginlenemez olur, dökülür tuvallere.
Kahrolurum vururum yumruğumu, bürünürüm siyaha, maviye, yeşile.. Alamam beyazı
elime. Atarım çarpılarımı, eksilerimi resimlerime. İsterim ki duysunlar sesimi,
anlasınlar gönlümden geçirdiklerimi. Daha çok toplumsal olaylardan
etkileşimlerimlerle resme başlarım. Resimlerimde isyanlar vardır, üzüntüler, mutluluklar,
coşkular vardır. Huzur vardır, sevgiyle sarmalanmışlık vardır kimi zaman.. Çoğu zaman içimi tuvallerime dökerim.
Resimlerim kimi zaman mutlu ve umut dolu
hissettirirken, kimi zamansa şaşkınlık,
kızgınlık ve isyankarlığı yaşatır, izleyiciye.. Bazense suskun, mutsuz ve küskünlük gözlemlenir renklerimde,
tuallerimde… En son dönüp baktığımda ortak bir yan görürüm
çoğu çalışmamda. Hüzün ve umut… Nedense hüzün hep var resimlerimde. Ama umutsuz
da yaşanılmayacağının bilinci, hep açık.. Bunu ilk fark ettiğim zaman, çok mutlu olmuştum.
Sonuç olarak ben yaşar ve hissettiklerimi
canlandırırım onlarda.. Ruh halimin
dansı ve kendi ellerimle kurduğum dünyamdır, resim benim.. Ve dünyama ayrım yapmadan, herkesleri almak
isterim…
Resim dünyam hakkında benden dökülen şu dizeleri sizinle
paylaşmak isterim..
“Bence..
Sessiz kalışlarımın çığlığı..
Coşkun duygularımın gem’i..
Gün batımındaki dem’im..
Doğumundaki heyecanım..
Serzenişlerim bazen de..
Ortalığa salıverdiğim duygularım..
Öylece..
Her şeyin sorgulanmadan yargılandığı dünyaya,
Bazen öfkem, bazen küskünlüğüm, bazen
başkaldırılarımdır,
En derince..
Ya gerektiğince yaşanır hayat,
Ya da hakettiğince...”
Tercih ettiğiniz bir renk ve
tonu var mı?
Mavi.. İlle de maviciyim ben. Özellikle turkuvaz mavisi.
Bir seyahate çıkacak ve biraz uzun kalacaksam eğer, yanıma fırçamı ve
turkuvazımı alırım genellikle. Gittiğim yerde nasıl olsa boyayacak bir obje
bulurum.
Etkilendiğiniz ve örnek aldığınız sanatçılar var mı ?
Sanatından etkilendiğim bir çok sanatçı var tabii ki. Ama
sanatçının duruşu da varsa, bu duruşundan ödün de vermiyorsa eğer, işte o zaman
o sanatçının eserleriyle bütünleştiğini düşünürüm ve daha çok etkilenirim.
Günümüzde bu durum, çok azaldı maalesef ki..
Türkiye’de
sanat ve sanatçıya verilen değer hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üzülerek söylemeliyim ki, bu konuda hiç iyi şeyler
düşünmüyorum. Öncelikle ne yazık ki, sanatla entegre edilmiş bir toplum
olmadığımızı söylemeliyim.. Kültür ile
ilişkisi düşük ve sanatı gereksiz bulan bir toplum yapısına sahibiz. Devlet
olarak da bu konuda herhangi bir destek yapılmamakta diye düşünüyorum. Eğitim
sistemimiz genel olarak birçok konuda yetersiz. Sanat konusuna ise hiç yer
verilmemekte, daha da kötüsü sanata değer verilmemekte. Yaratıcılık sürekli yok
edilmekte, dolayısı ile hayal kurmak bile törpülenmekte. Ben böyle düşünüyorum.
Bu nedenle ülkemizde sanatla uğraşmak son derece zor. Sanatın “ucube” olarak
nitelendirildiği oluyor. Bu gerçekten çok üzücü. İnanılası değil. Bu nedenledir
ki; ülkemizde sanatçı olmak birçok riskleri
göğüslemek demek. Çünkü şunu kabul etmeliyiz ki, ülkemizde sanat ve sanatçı
özgür değil. Çok sancılı dönemlerden geçiyoruz. Umuyor ve diliyorum ki, tüm bu
durumlar bir gün son bulacak ve artık karanlıklar aydınlanacak.
İzmir
dışında başka bir şehirde yaşama şansınız olsaydı nerede yaşardınız? Neden?
Bu ülkede yaşamak durumunda olsaydım, yaşamak isteyeceğim
tek şehir yine İzmir olurdu. İzmir’de yaşamaktan ve İzmirli olmaktan mutluyum.
Ama gerçek şu ki; sanata ve sanatçıya değer veren bir
başka ülkenin deniz kenarında olan bir şehrinde yaşamayı ve resimlerimi özgürce
yapıp sergilemeyi, çektiğim maddi ve manevi zorlukları yaşamamayı isterdim..
Bunu gerçekten çok isterdim.
Evinizde
keyif yaptığınız köşe neresidir?
Evimde özgürüm ve evimi seviyorum. Her köşesi benim için
özel ve evimde huzurluyum, mutluyum.. Yine de, atölyem bambaşka tabii ki..
Başucu
müzik ve kitaplarınız nelerdir?
Klasik ve özgün müzik dinlemeyi çok seviyorum. Ve kitap
okumak benim için sonsuzluk içinde yolculuk. İsim verip ayrım yapmak istemiyorum.
İçten yapılmış her sanat eseri benim için çok özel ve huzur ve de keyif verici.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT