20 Ocak 2019

10. Yılında Kahvaltıda Buluştular…


Türk Mühendis ve Mimar Odalar Birliği İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu 10. Yılında kahvaltıda buluştu.
TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu Sekreteryası yaptığı açıklamada; 2008 yılında kurulan TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu kuruluşunun onuncu yılını kutlamaktadır. Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı kadınlar; meslek alanlarında, oda çalışmalarında ve karar mekanizmalarında etkilerini artırmak, kadın hakları konusunda farkındalık yaratmak, kadınların mesleki, sosyal, kültürel, dayanışmasını sağlayacak projeler üretmek amacıyla bir araya gelmiştir.

20.01.2019 Pazar günü Tepekule Kongre Sergi ve İş Merkezi’nde gerçekleştirilen kahvaltıya katılan 150 kadın, dayanışmayı büyütme mesajı verdiler. 2019 yılında gerçekleştirilecek olan TMMOB 6. Kadın Kurultayı ve Kadın Sempozyumunda tekrar buluşacaklarını belirttiler.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


17 Ocak 2019

İzmir Park 4 Yaşında!

İzmir’in ilk yerel alışveriş merkezi İzmir Park’ta, sömestr ve yıldönümü heyecanı aynı anda yaşanacak.

2015 yılında İzmir’li Savranoğlu Group’un yatırımı olarak ziyaretçileriyle buluşan ve Eşrefpaşa semtine yepyeni bir soluk kazandıran İzmir Park Alışveriş Merkezi, 4. kuruluş yıldönümü kapsamında misafirlerini eğlence dolu etkinliklerle ağırlayacak.

Şeker Tadında Etkinlik “Candy Crush”
Dünyada milyonlarca kişinin oynadığı mobil şeker patlatma oyunu “Candy Crush” 18 Ocak’tan itibaren İzmir Park ziyaretçileriyle buluşacak. Sömestr tatili dönemi 17 gün boyunca 7’den 70’e tüm ziyaretçilerin eğlence dolu anlar yaşayacağı etkinlikte sürpriz hediyeler de dağıtılacak. Her gün 10.00-20.00 saatleri arasında gerçekleşecek etkinlikte 4-9 yaş arası çocuklar şenlik alanında çeşitli etapları tamamlayarak kendileri için hazırlanmış ödüllere kavuşurken, 10 yaş üstü çocuklar ve yetişkinler ise dev ekranda ve kiosklarda Candy Crush oynama şansı yakalayacak.

Müzik Dolu Bir Kutlama
İzmir Park Alışveriş Merkezi’nin 4. yaş günü kutlamaları kapsamında 19 Ocak Cumartesi günü İzmir Park Quartet Grubu kulakların pasını silecek. Keman, viyolonsel, gitar ve vurmalı çalgılardan oluşan grup,  saat 14.00’ten itibaren sevilen melodiler eşliğinde ziyaretçileri karşılayacak. 20 Ocak Pazar günü ise çocukların çok sevdiği karakterlerden oluşan Maskot Bando grubu eğlence dolu saatler yaşatacak. Saat 14.30’da başlayacak olan gösteri, renkli görüntülere sahne olacak.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

15 Ocak 2019

Bir nota bir fidan….

TRT Ses Sanatçısı Mehmet Şafak yönetiminde ki Ege Orman Vakfı Gönüllüleri Türk Sanat Müziği Korosu, Bak Ambalaj sponsorluğunda Karşıyaka Belediyesi  Deniz Baykal Kültür Merkezi'nde yeni yılın ilk konserini gerçekleştirdi.

Sunuculuğunu Radyo Ege’nin başarılı Yayın Yönetmeni Eylem Aslan’ın gerçekleştirdiği “Müziğin Renkleri” konserine doğaseverler büyük ilgi gösterdi. Ege Orman Vakfı Genel Müdürü Metin Gençol konserden önce yaptığı konuşmada;
2010 yılında kurulan koronun 8 yılda verdiği  konserlerle toplam 23 bin 900 fidanın toprakla buluştuğunu söyledi.Gençol; koronun konserlerinde yaptıkları bağışlarla, Vakfın  ağaçlandırma faaliyetlerine destek verdikleri için katılan doğa severlere teşekkür etti.

Konsere konuk sanatçı olarak katılan İzmir Devlet Opera ve Balesi Sanatçısı Tenör Oben Bostancı seslendirdiği şarkılarla  kulakların pasını sildi. 

Konsere katılan konuklar koronun seslendirdiği birbirinden güzel  eserlerle keyifli bir gece geçirdiler.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

11 Ocak 2019

İzmir’in mis kokulu dükkanı


İzmir’de kolonya denilince akla gelen ilk isimlerden biri Aktaş Kolonyaları’dır. Semih Aktaş babası Kemal Kamil Aktaş’tan devraldığı “Aktaş Kolonyaları”nı marka haline getirip dünyaya tanıtmıştı.

91 yaşında hayatını kaybeden Semih Aktaş İzmir’in kolonyalar şehri olarak anılmasında katkıda bulunmuştu.

2015 yılında hayatını kaybeden Semih Aktaş’ın eşi Güler Aktaş hanımefendi  “Aktaş Kolonyaları”nın kapanmasına gönlü razı olmadığı için yeğeni Cüneyt Şaşmaz ile birlikte işin başına geçti.


“Aktaş Kolonya”ları dükkanın da görevli Uğur Uras, “1931 yılında 1. Beyler Sokağı’nda İzmir’in tanınmış Türk eczacısı Süleyman Ferit Eczacıbaşı profesyonelce kolonya üretimi yapıyordu.
Aynı dönemde Kemal Kamil Aktaş kolonya üretimine başlamış, özellikle “Gizli Çiçek” adıyla üretilen kolonya İzmir’in simgesi haline gelmişti” dedi.

Uğur Uras sözlerine şöyle devam etti; Kemal Kamil Aktaş’ın ürettiği gizli çiçek çok beğenilmişti.
1954 yılından sonra Aktaş Kolonya Sanayi olarak tüm Türkiye’ye kolonya satmaya başlamış, kolonyalar için çeşit çeşit şişe türleri yapılarak, çok beğeni almıştı.

Fuar için İzmir’e gelenler hatıra olarak İzmir kolonyası alıp öyle giderlerdi.
Cam tezgahların üzerinde içi değişik kolonyalar ile dolu camdan büyük şişeler bulunurdu. Boş kolonya şişeleri pompa yardımıyla doldurulurdu.

Tütün, limon, beyaz zambak, gizli çiçek kolonyaları şişelere aktarılır, misafirlere ikram edilirdi.

Gençlerin kolonyaya ilgisini çekmek için yeni çalışmalarımız var
Kolonya orta yaş ve üzeri kesimin ilgi gösterdiği bir kültür olarak devam ediyor. Gençler, parfüm gibi daha kalıcı kokuları tercih ediyor. Gençleri etkilemek için bizim de yeni çalışmalarımız var. Yüzyıllardır süren kolonya ikram geleneğine farklı bir ikramda bulunmak isteyenler için ve gençler için zeytin kolonyası raflarda yerini aldı.

Ucuz kolonya almayın
Türk insanı için kolonya bir kültürdür. Özellikle dini bayramlarda ilk akla gelenlerden biri şüphesiz kolonyadır. Kolonyalar bayramların hala vazgeçilmezleri arasında. Tüketiciler kolonya alırken çok dikkat etmeli. Zehirli kimyasallardan arındırılmamış metil alkolün kullanılması sağlık açısından çok zararlıdır. Özellikle çocuklar üzerinde zararları çok fazla oluyor. Hem kendi sağlınızı hem de çocuklarınızın sağlığını düşünüyorsanız kullandığınız kolonyanın kalitesine dikkat etmelisiniz. Mutlaka bilinen bir marka kolonya alın. Çünkü bilinen markalar zararlı madde kullanarak markasına zarar vermez.

Müşterilerin tercihleri
Aktaş Kolonyaları yetkilimiz Cüneyt Şaşmaz’ın kokteyl kolonyası tercih edilen bir çeşidimiz. Ayrıca gizli çiçek, altın damla, limon, lavanta, zeytin kolonyası tüketiciler tarafından tercih ediliyor.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

   

10 Ocak 2019

Hem Sanata Hem de Yemeğe Doyacağınız Bir Mekan

Kemeraltı Çarşısının Abacıoğlu hanının içinde yer alan Yolo Art & Lounge tarihi dokusuyla misafirlerine sanatı ve lezzeti bir arada sunuyor.  Bir aile işletmesi olan Yolo Art & Lounge uzun bir resterasyon çalışması geçirdikten sonra hem sanata hem de yemeğe doyacağınız bir mekan haline dönüştü.

İşletmenin kurucusu Cem Ali Ceylan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.


Bize kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul doğumluyum. Tekstil üzerine eğitim aldım. Pamuk ve konfeksiyon eksperliği yurt dışı temsilciliği yapıyordum. 25 sene önce iş seyahatlerim de İzmir’le tanıştım.

İzmir’e gidip gelirken İzmir’de yaşamalıyım, diyordum. 1996 yılında ailemle İzmir’e yerleştik. 2000 yılında ambalaj ve etiket üzerine kendi şirketimizi kurduk.

Son dört yıldır Yolo Art & Lounge hayatımız da. Hayatımızın en güzel dönemi diyebilirim. İzmir felsefesini ve ruhunu imkanlar çerçevesinde kendi hayatımıza katabildiğimiz bir dönemi yaşıyoruz.

Abacıoğlı Hanının geçmişten günümüze tarihini kısaca anlatır mısınız?
Bazı kaynaklardan edindiğim bilgilere göre 1800’lü yılların ortalarında Hacı Mustafa Ağa tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.

Bilgileri bazı kaynaklarda doğrulayamıyoruz. Net bir tarih belli değil. O dönemlerde İç liman yakın olduğu için çeşitli civar köylerden ve kasabalardan gelen tarım ürünlerinin toplandığı bir handı. Daha sonraki yıllarda farklı alanlarda hizmet vermiştir.


Yolo Art & Lounge ne zaman başladı?
Abacıoğlu Hanı benim tesadüf eseri keşfettiğim bir yerdir. Sekiz sene önce bir kahve içebileceğim bir yer var mı? düşüncesiyle hana girdim.

İzmir sıcağında hanın içine girdiğimde taş avlular, güzel ağaçlar, sakin ve dingin bir yere girdiğim için çok keyif almıştım.

Şu an “Yolo Art & Lounge” olarak işlettiğimiz yer de satılık ilanı vardı. Bina çok bakımsızdı. Yan taraftaki komşumuzun üst katında tonoz mimariyi fark edince çok etkilendim.

İzmir’in merkezinde böyle bir mimari ve kullanılan malzemeler yapının ne kadar önemli olduğunu fark ettirdi. Satın aldık.
240 yıllık bir binayı restore etmek çok kolay olmadı. Mimari sıvalar altında kalmıştı. Tuğlalar deforme olmuştu. 9 ay boyunca bir restorasyon çalışmamız oldu. İki ayrı mimari firma ile görüştük. Gelen elemanların çalışmaları bina hassasiyetine uygun değildi. Anlaşmayı sonlandırdık.

Biz de eski dokuyu gün yüzüne çıkarmak için oğlum ile birlikte iğne ile kuyu kazar gibi çalıştık. Binayı satın aldığımızda üst katı kendi kişisel ofisim alt katı da misafirlerim için ayırmayı düşünüyordum. Oğlum Çağdaş o dönem gastronomi eğitimini tamamlamıştı. Tadilat bitince binanın mimari ve mühendislik açısından ne kadar değerli olduğunu görünce yeni fikirler ortaya çıktı. Bu arada dostlarımız bizi ziyarete geliyordu.

Onların farklı seçenekleri bizim düşüncelerimizi birleştirdik “Yolo Art & Lounge” olarak hizmet vermeye başladık.


Yemek menünüz ve mutfağınızdan bahseder misiniz?
Oğlum Çağdaş Gastronomi eğitimi aldı. Yurt dışında bulundu,  bar ve mutfak konusunda tecrübeleri var. Yaşına göre oldukça yetenekli. Çağdaş restoranımızın kapılarını açmadan aylarca önce reçete çalışmaları yaptı. Burgerlerin, köftelerin, sosların hepsinin reçetesi ona aittir. Mutfağımızın ev yapımı hamburgerleri kısa zamanda ön plana çıktı. Hamburgerleri kendi kültürümüzle bağdaştırdık. Oğlum Çağdaş köz patlıcanla bir sos hazırladı, hamburgerin içine koydu. Enginarlı, şevketi bostan gibi çeşitli burgerler ilgi gören lezzetlerimiz arasında. Yolo bir aile işletmesi. Eşim mutfakta. Her şey taze ve mutfağımızda hazırlanıyor. Eşimin doğal meyvelerle yaptığı  cheesecake tarifi ve tatlıları da çok seviliyor.

“Yolo Art & Lounge” olarak nasıl bir hizmet anlayışınız var?
Biz gelen herkesi müşteri olarak değil misafir olarak görüyoruz. Amacımız misafirimizi mutlu bir şekilde uğurlayabilmek. 


“Yolo Art & Lounge” ismini nerden aldınız?
Yolo, İngilizce “You Only Live Once” kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. “Hayatı sadece bir kez yaşarsın” anlamında özellikle Avrupa’da gençler arasında çok kullanılır. Gençler ilk şarap içerken veya ilk partiye giderken “yolo” derler. Biz ismimize “yolo” derken sorumluğumuzun bilinceydik.

"Yolo” bana göre “hayatı sadece bir kez yaşarsın” fakat doğaya, işimize, ailemize olan sorumluluğumuzla yaşamaktır. “Yolo Art” Üst katımızda sanat galerimiz için, “Lounge” ise misafirlerimizin uzun süre keyifle vakit geçirebilecekleri bir mekan yaratmak için düşündük. Güzel bir mekan yarattığımıza inanıyorum. 

Hedefleriniz nelerdir?
Ticari anlamda bir hedefim yok. Dost biriktirmeyi seviyorum. Tecrübe kazanıyoruz, onlarda bir birikim. Ruhumuzu zenginleştirecek birikimler de çok önemli Bunun yanı sıra oğlum çok genç. Onun hedefleri mutlaka vardır. Tabi ki çizgiyi bozmadan, büyümek hedeflerinde vardır. Ben de ona saygı duyarım.

Sloganınız var mı?
Sloganımız yok. Sloganlar bana uçucu geliyor. Anlık duruma göre üretilecek şeyler fakat, “Yolo” benim için bir slogan olabilir.
Hayatın bana verdiği sorumlulukların farkında olarak yaşa!


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

8 Ocak 2019

Beyaz Bastonlar, görme engellilerle yardımcı oluyor.


Yüz yıldır “Beyaz Bastonlar”, görme engellilere yardımcı oluyor.

“Beyaz Bastonlar” bir simge olmaktan çok, toplumun görme engellilere bakışını değiştirdi.

Bu nedenle onlar da artık sokaklarda dolaşabiliyor, toplum yaşamı içinde varlıklarını sürdürebiliyorlar.

Her şeyden önemlisi ürettikleriyle topluma katkıda bulunabiliyorlar.

7-13 Ocak tarihleri arasında kutlanan “Beyaz Baston Haftası” bu konudaki farkındalığın artması amacıyla gerçekleştiriliyor.

Daha fazla bilgi için tıkla... Altı Nokta Körler Derneği


7 Ocak 2019

Ressam Tijen Hasçilingir; Hissettiklerimi tuvallerime yansıtıyorum

Resim sanatında toplumsal olayları, aykırı bir çizgi, renk ve ışık lekeleriyle anlatan Ressam Tijen Hasçilingir ile çalışmalarını, vermek istediği mesajları, Türkiye’de sanata ve sanatçıya verilen değerleri konuştuk.


Kendinizi tanıtır mısınız?
İzmir’de doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir’de tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji Bölümü’nden mezun oldum. İzmir’li olmaktan gurur duyanlardanım.


Resme ilginiz ne zaman başladı?

Çocukluğumdan beri resim yapmayı çok seviyorum. Okul yıllarımda resim derslerinden çok iyi notlar alırdım. Annem iyi resim yapardı ve kardeşim dahil yakın çevremdeki çoğu arkadaşımın resim notları, aslında anneme aitti. 

Fakat ben resimlerimi kendim yapardım. Önceleri sadece not almak için yaptığım resimler, sonraki yıllarda zevk için yaptığım karakalem ile desen çalışmalarına döndü. Evdeki kedimizi, vazodaki çiçeğimizi karşıma alır, çizerdim. İki ressam arkadaşım vardı. Çalışmalarının bitiminde beni resimlerinin karşısına oturturlar ve benden çalışmalarını yorumlamamı isterlerdi. 2006 yılından sonra yoğun olarak resim yapmaya başladım. Klasik resimden gelmeyim. Natürmort ve canlı figür çalışmalarım oldu.  Değerli hocalarımla atölye çalışmaları yaptım. Bir süre sonra arka arkaya gelen sergiler dönemi başladı. Yaptıklarımı paylaşmaktan her zaman mutlu oldum.


Resim dışında başka sanatlarla ilgileniyor musunuz?
Çok yetenekli bir anne ve son derece sanat sever bir babanın çocuğuyum.  Yaşamım boyu bir çok sanat dalını keyifle takip edenlerden oldum dolayısıyla. Tiyatroya aşığım mesela..  Çok kitap okurum, kalemim de fena değildir. Film izlemek hobilerimdendir. Fotoğraf çekmeyi seviyorum. Müziksiz yaşayamam. Konservatuar mezunu bir kızım var ve ben onunla gurur duyuyorum.

Çalışmalarınızda vermek istediğiniz mesaj nedir?
Hissettiklerimi tuvallerime yansıtanlardanım. O gün ki ruh halim hangi renge uygun ise, alırım o renkleri elime ve sıkarım tuvalimin üstüne. Ve başlarım renklerle oynamaya. Memleketimden insan manzaraları üzer çoğu zaman beni. İsyanlarım asıl o zaman dizginlenemez olur, dökülür tuvallere. Kahrolurum vururum yumruğumu, bürünürüm siyaha, maviye, yeşile.. Alamam beyazı elime. Atarım çarpılarımı, eksilerimi resimlerime. İsterim ki duysunlar sesimi, anlasınlar gönlümden geçirdiklerimi. Daha çok toplumsal olaylardan etkileşimlerimlerle resme başlarım. Resimlerimde isyanlar vardır, üzüntüler, mutluluklar, coşkular vardır. Huzur vardır, sevgiyle sarmalanmışlık vardır kimi zaman..  Çoğu zaman içimi tuvallerime dökerim.


Resimlerim kimi zaman mutlu ve umut dolu hissettirirken,  kimi zamansa şaşkınlık, kızgınlık ve isyankarlığı yaşatır, izleyiciye.. Bazense suskun,  mutsuz ve küskünlük gözlemlenir renklerimde, tuallerimde… En son dönüp baktığımda ortak bir yan görürüm çoğu çalışmamda. Hüzün ve umut… Nedense hüzün hep var resimlerimde. Ama umutsuz da yaşanılmayacağının bilinci, hep açık.. Bunu ilk fark ettiğim zaman,  çok mutlu olmuştum.

Sonuç olarak ben yaşar ve hissettiklerimi canlandırırım onlarda..  Ruh halimin dansı ve kendi ellerimle kurduğum dünyamdır, resim benim..  Ve dünyama ayrım yapmadan, herkesleri almak isterim…


Resim dünyam hakkında benden dökülen şu dizeleri sizinle paylaşmak isterim..

“Bence..

Sessiz kalışlarımın çığlığı..
Coşkun duygularımın gem’i..
Gün batımındaki dem’im..
Doğumundaki heyecanım..
Serzenişlerim bazen de..
Ortalığa salıverdiğim duygularım..
Öylece..
Her şeyin sorgulanmadan yargılandığı dünyaya,
Bazen öfkem, bazen küskünlüğüm, bazen başkaldırılarımdır,
En derince..
Ya gerektiğince yaşanır hayat,
Ya da hakettiğince...”


Tercih ettiğiniz bir renk ve tonu var mı?
Mavi.. İlle de maviciyim ben. Özellikle turkuvaz mavisi. Bir seyahate çıkacak ve biraz uzun kalacaksam eğer, yanıma fırçamı ve turkuvazımı alırım genellikle. Gittiğim yerde nasıl olsa boyayacak bir obje bulurum.
Etkilendiğiniz ve örnek aldığınız sanatçılar var mı ?
Sanatından etkilendiğim bir çok sanatçı var tabii ki. Ama sanatçının duruşu da varsa, bu duruşundan ödün de vermiyorsa eğer, işte o zaman o sanatçının eserleriyle bütünleştiğini düşünürüm ve daha çok etkilenirim. Günümüzde bu durum, çok azaldı maalesef ki..

Türkiye’de sanat ve sanatçıya verilen değer hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üzülerek söylemeliyim ki, bu konuda hiç iyi şeyler düşünmüyorum. Öncelikle ne yazık ki, sanatla entegre edilmiş bir toplum olmadığımızı  söylemeliyim.. Kültür ile ilişkisi düşük ve sanatı gereksiz bulan bir toplum yapısına sahibiz. Devlet olarak da bu konuda herhangi bir destek yapılmamakta diye düşünüyorum. Eğitim sistemimiz genel olarak birçok konuda yetersiz. Sanat konusuna ise hiç yer verilmemekte, daha da kötüsü sanata değer verilmemekte. Yaratıcılık sürekli yok edilmekte, dolayısı ile hayal kurmak bile törpülenmekte. Ben böyle düşünüyorum. Bu nedenle ülkemizde sanatla uğraşmak son derece zor. Sanatın “ucube” olarak nitelendirildiği oluyor. Bu gerçekten çok üzücü. İnanılası değil. Bu nedenledir ki;  ülkemizde sanatçı olmak birçok riskleri göğüslemek demek. Çünkü şunu kabul etmeliyiz ki, ülkemizde sanat ve sanatçı özgür değil. Çok sancılı dönemlerden geçiyoruz. Umuyor ve diliyorum ki, tüm bu durumlar bir gün son bulacak ve artık karanlıklar aydınlanacak.

İzmir dışında başka bir şehirde yaşama şansınız olsaydı nerede yaşardınız? Neden?
Bu ülkede yaşamak durumunda olsaydım, yaşamak isteyeceğim tek şehir yine İzmir olurdu. İzmir’de yaşamaktan ve İzmirli olmaktan mutluyum.
Ama gerçek şu ki; sanata ve sanatçıya değer veren bir başka ülkenin deniz kenarında olan bir şehrinde yaşamayı ve resimlerimi özgürce yapıp sergilemeyi, çektiğim maddi ve manevi zorlukları yaşamamayı isterdim.. Bunu gerçekten çok isterdim.

Evinizde keyif yaptığınız köşe neresidir?
Evimde özgürüm ve evimi seviyorum. Her köşesi benim için özel ve evimde huzurluyum, mutluyum.. Yine de, atölyem bambaşka tabii ki..

Başucu müzik ve kitaplarınız nelerdir?
Klasik ve özgün müzik dinlemeyi çok seviyorum. Ve kitap okumak benim için sonsuzluk içinde yolculuk. İsim verip ayrım yapmak istemiyorum. İçten yapılmış her sanat eseri benim için çok özel ve huzur ve de keyif verici.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


5 Ocak 2019

Yeşil Bisiklet ile 4500 Km!

Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN, şehirlerde bisikletlerin yaygınlaşması ve gündelik yaşantıda bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanımının arttığına dikkat çekti.

Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN’ün konuyla ilgili görüşleri şöyle;

Artık şehirlerde yoğun trafikten bunalan insanların bisiklete doğru bir yönelim göstermesi hiç de şaşırtıcı değil. Bunların içinde yeşil bisiklet ya da e-power, e-bike olarak tabir edilen elektrik destekli bisikletlerin daha da yaygınlaşacağına hiç şüphe yok. Ancak ne yazık ki henüz bu tür bisikletlerin komponentlerinin pahalı olması ve bu yüzden fiyatlarının yüksek olması sebebiyle alınmasında bazı sıkıntılar olabiliyor. Anca şurası kesin ki, bisiklet yaygın bir ulaşım ve spor aracı olarak şehirlerde yeni yüzünü daha sık gösterecek gibi.

Bir yeşil bisiklet sahibiyim ve 2 yıl içinde İzmir’de hem ulaşım hem de spor amaçlı olarak 4500 km yol kat etmiş bir kişi olarak, herkesi bisiklet kullanmaya bir kez daha davet ediyorum. Gencinden yaşlısına, yetkilisinden daha üst düzey yetkilisine kadar herkesin bisikletin nimetlerinden faydalanması gerektiğine inananlardanım. Çok uzun yıllardır bisiklet kullanıyorum ve sağlığım el verdiği müddetçe de bu aracı bırakmaya hiç niyetim yok.
En kısa noktaya bile arabasıyla gidenlerin artık bisiklet kullanma zamanı gelmiştir. Bahsettiğimiz üzere yeşil bisikletlerin varlığının da artmış olması kısa mesafe otomobil sürücülerini de cezbedecek özellikleri mevcut.

Hâlâ düşünüyor musunuz?
İster bir tane edinin ister kiralayan; ama bisiklet kullanın!
Beklemeye ve zaman kaybetmenize gerek yok!
Ruhunuzdaki rüzgar size doğru esiyor, fark etmiyor musunuz?



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

4 Ocak 2019

Tijen Hasçilingir kişisel resim sergisi açıldı.

İzmir’li Ressam Tijen Hasçilingir kişisel sergisini Yolo Art&Lounge Gallery’de açtı. Açılışta Tijen Hasçilingir’i sanatçı dostları ve sanatseverler yalnız bırakmadı.

9 Eylül Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği mezunu olan sanatçı birçok kişisel sergi açtı ve karma sergiler de sanatseverlerle buluştu.  


Sergiyle ilgili konuklara bilgi veren Ressam Tijen Hasçilingir, hissettiklerini tuvale yansıttığını belirterek şu ifadelere yer verdi.

“6 yılın ardından İzmir’de kişisel sergimi Yolo Art&Lounge Gallery’de açtığım için çok mutluyum. Başta Yolo Art&Lounge Gallery gibi güzel bir mekanı biz sanatçı ve sanatseverlere açan Cem Ceylan ve ekibi ile açılışta beni yalnız bırakmayan dostlarıma ayrıca, açılışa katılamayıp bana güzel dileklerini sunan tüm dost ve arkadaşlarıma teşekkür ve sevgilerimi sunuyorum. Her şey sizlerle güzel” dedi.

Yurt içinde resmi, özel kuruluş ve şahıslarda, yurt dışında çeşitli koleksiyonlarda eserleri bulunan ressam Tijen Hasçilingir çalışmalarına İzmir’de kişisel atölyesinde devam ediyor.

Kemeraltı Çarşısı’nda Abacıoğlu Han’ın içinde bulunan “Yolo Art&Lounge” 230 yıllık tarihe sahip. Üst katında sergilenen eserler 24 Ocak tarihine kadar gezilebilir.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

2 Ocak 2019

Verem ile Savaş Eğitimi Haftası...


Tüberküloz (Verem ):
Binlerce yıldır var olduğu bilinen “Tüberküloz” mikrobu, en çok akciğerlerde olmak üzere, bütün organlara yerleşebilir ve hastalık oluşturarak vücuda zarar verir.

Halk arasında “İnce Hastalık” olarak da bilinir, tedavisi yapılmazsa öldürücüdür.

Sokakta, dolmuşta, lokantada öksüren birisinden “Tüberküloz” (Verem) mikrobu alma olasılığı çok düşüktür. Bulaşma için genellikle verem hastası bir kişiyle belirli süre birlikte yaşamak gereklidir.

En çok hastanın aile bireylerine ve yakın çalışma arkadaşlarına bulaşma olur. Tedavi başlandıktan sonra bulaşma hızla sona erer. Çatal, kaşık, tabak, bardak, giysi gibi nesnelerle, kanla, cinsel ilişkiyle bulaşma olmaz.

Mikropların vücuda girdikten sonra hastalık yapma süresi farklılıklar gösterir. Vücut direnci düşükse, hızla hastalık gelişebilir ya da yıllar sonra gelişebilir. Mikrop alıp enfekte olanlardan yüzde onu yaşamlarının herhangi bir döneminde hastalanabilirler.

Hastalığın belirtileri:
İki haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, göğüs ağrıları, iştahsızlık, zayıflama (kilo kaybı), halsizlik, kan tükürmedir.

Yakınmalar genellikle hafif başlar ve yavaş ilerler. Bu nedenle, birçok hasta doktora başvurmakta gecikir. Bazıları da yakınmalarını sigara ya da başka bir nedene bağlar. Doktora başvuru gecikince, hastalık akciğerleri ya da tutulan diğer organları tahrip eder. Yanlış teşhis ve yanlış tedaviler de hastalığın ilerlemesine neden olur.

“Tüberküloz”un tedavisinde çok güçlü ilaçlar vardır. Bu ilaçları, ülkemizde Verem Savaşı Dispanserleri ücretsiz verir. Tüberküloz (Verem) mikrobu, diğer mikroplara göre çok daha yavaş çoğaldığından, ilaçları uzun süre kullanmak gerekebilir.

Tedavi süresi en az altı aydır ve bazı özel durumlarda ilaçları kullanma süresi uzatılabilir.

1 Ocak 2019

Yılın ilk günü ve Yeni Yıl kutlaması...


Türkiye dâhil, çoğu ülke tarafından kullanılan “Miladi Takvim”e göre yılın ilk günüdür. Bir yılın bitiminin ve yeni bir yıla başlangıcın kutlandığı kültürel bir olaydır.

Bir Hıristiyan bayramı olan ve İsa’nın doğuşunu (25 Aralık) kutlayan Noel’den tamamen ayrı olarak kutlanır.

Miladi Takvim:
İlk olarak Mısırlılar tarafından bulunmuştur. Bu takvim sistemi güneş yılına göre düzenlenmiş ve Dünyanın, Güneşin çevresinde bir kez dönme zamanına göre hesaplanmıştır.

Dünya genelinde, en yaygın olarak kullanılan “Miladi Takvim”, bir yıl içerisinde 10,8 saniyelik hatayla en doğru kabul edilen takvimdir.

Hıristiyan olmayan toplumlarca da büyük bir sevinç ve coşkuyla kutlanan Noel, dini içeriği olmayan, sadece eğlence amaçlı, hediyeleşme ve yeni bir yılı karşılamak amaçlı kutlanmaktadır.

“Miladi Takvim”in ülkemizde kullanılmasına 1917 tarihinde, İttihat ve Terakki partisi döneminde, Takvim-i Garbi adı altında alınan kararıyla, dünyanın gelişen düzenine ayak uydurabilmek için başlanmıştır.

Miladi takvim kullanılmaya başlandıktan sonra, resmi tatil günü Pazar olarak kabul edilmiştir. Ayrıca 1935 yılında da Cumartesi günleri yarım gün tatil olarak kabul edilip, 1974 yılında yeniden düzenlenerek, tam güne çıkartılmıştır.

Bir yıl süresi 365 gün 6 saat olduğu için, 4 yılda bir 366 gün olarak kabul edilir ve şubat ayı 29 gün olur. Bu yıla artık yıl denmiştir.

Noel:
Noel sözcüğü köken olarak Latince Natalis (doğum) kelimesinden gelmektedir. Ayrıca Galya dilinde “noio / yeni” kelimesiyle “hel / güneş” kelimesinin birleşmesiyle oluşan “Yeni Güneş” anlamına geldiği düşünülmektedir.

Ülkemizde ise 31 Aralık’ta yeni yıl kutlamaları yapılır ve 1 Ocak tarihi resmi olarak “Yeni Yıl Tatili” ilan edilmiştir.