30 Mart 2021

7 yıldır yatağa bağımlı yaşıyor


Suriye'de çıkan iç savaşta evleri bombalanarak yok olan Hasan Hasan ve ailesi İzmir Konak ilçesine yerleşti. 

İzmir'e yerleştikten kısa bir süre sonra felç geçiren Hasan Hasan, yedi yıldır felçli olarak evinde yatıyor. Suriye'de Şam Gazetesi'nde editör olarak çalışan Hasan, İzmir'de eşi, kızı ve torunuyla yaşam mücadelesi veriyor. 

7 yıldır evinden yalnızca hastaneye tedavi için gidebildiğini söyleyen Hasan sözlerini şöyle sürdürdü;

Şam'da çok rahat bir hayatımız vardı. Savaşın başlaması ve evimizin bombalanmasıyla birlikte bütün düzenimiz bozuldu. İzmir'e yerleştikten sonra önce felç geçirdim. Ayaklarım tutmuyor. Daha sonra kanser hastalığına da yakalandım. Kanser her geçen gün tüm vücuduma yayılıyor. Yatağa bağlı kaldım. Kızım pandemi'den önce evde parça başı tekstil işi yapıyordu. Artık o iş kapısı da kapandı. İş yok. Çevremizdeki herkes işsiz kaldı. Kimse kimseye yardım edemiyor. Özellikle biz mültecilerin hayatı corona'dan sonra çok zorlaştı. Kışın soğuklarda ısınma sorunu yaşadık. Hasta olduğum için üşütmemem lazım. Isınamadık. Yataktan kalkamadığım, aileme bakamadığım için çok acı çekiyorum. 


Evimiz kira. 2 aydır elektrik ve su faturalarımızı, kiramızı ödeyemiyoruz. Önce Allah'a sığındık. Sonra hayırseverlerden bizlere yardım etmelerini bekliyoruz. Ramazan ayı fitre ve zekatları, gıda yardımı konusunda destek bekliyoruz. 


7 yıldır dışarı çıkamıyorum

Yatağa bağlandığımdan beri hiç bir yere gidemiyorum. Bir tek hastaneye tedavi için çıktım. Akülü sandalyem olsa mahalleye çıkmak isterim. Ayrıca yatalak olduğum için hasta bezi almaya yetişemiyoruz. Elimden yardım istemekten başka bir şey gelmediği için çok üzgünüm. Sağlık masraflarım, evimizin giderleri için başka çaremiz kalmadı. Destekleri bekliyoruz" diye konuştu.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

29 Mart 2021

MODEKO 2021 Güvenle Başlayacak

 

Yerli üreticinin potansiyelini ortaya koyan MODEKO 2021 salgından sonraki ilk fiziksel fuar olma özelliğiyle mobilyacıların motivasyon kaynağı olacak. MODEKO 32. İzmir Mobilya Fuarı 6 Nisan 2021 Salı günü başlayacak. Ciddi salgın tedbirlerinin alınacağı MODEKO Güvenli Alan belgeli fuar İzmir'de gerçekleşecek.

Türkiye mobilya sektörüne ve İzmir ekonomisine önemli katma değer sağlayan MODEKO 2021 32. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı kapılarını açmaya hazırlanıyor. Güvenli Fuar Alanı Belgeli Fuar İzmir’de katılımcılar stant hazırlıklarına başladı. Mobilya sektörünün 300’ü aşan seçkin firması birbirinden özel stantlarında ilk kez 2021’in son trendlerini sergileyecek.


Profesyoneller ilk fiziki fuarda


Pandemi sonrası ilk kez düzenlenecek fiziki fuarın üreticilere can suyu olacağına dikkat çeken Efor Fuarcılık Genel Müdürü Nuray Eyigele İşleyen, Ev ve ofis mobilyalarından, bahçe ve yazlık mobilyalarına kadar pek çok ürün grubunun sergileneceğini vurguladı. İşleyen, “Sektörün en prestijli 300 e yakın markasının yer alacağı MODEKO 2021 Fuarında yerli ve yabancı nitelikli ziyaretçileri ağırlamayı hedefliyoruz. İlk fiziki fuar olacak. MODEKO 2021 Fuarı Ortadoğu ülkelerinden  Lübnan, Katar, Umman, Irak, Suriye, Dubai, Filistin Libya ve Sudan’dan alım heyetleri gelecek. Balkanlardan Sırbistan, Kosova, Bosna Hersek, Arnavutluk ile Rusya ve Türk Cumhuriyetleri dahil birçok ülkeden EFOR Fuarcılığın organizasyonlarıyla gelecek ziyaretçi ve alım heyeti fuar alanında olacak. Fuar ayrıca Aydın, Manisa, Muğla, Antalya, Adana ve Ankara başta olmak üzere çevre il ve bölgelerin de mobilya ihtiyacını karşılayacak”dedi.


Güvenli alan belgeli


MODEKO 2021 Mobilya sanayinin önemli temsilcilerini, yurtiçi ve yurtdışı sektör profesyonelleri ile sosyal mesafe düzenlemesi, yoğunluk kontrolü, HES uygulaması, hijyen malzemeleri dağıtımı, maske temini, giriş güvenliği gibi tüm sağlık önlemlerinin alındığı ve başarılı bir şekilde uygulandığı güvenli alan belgesi alan FUAR İZMİR de bir araya getirecek.


Fuar hafta içi günlerde


6 Nisan 2021 Salı günü başlayacak olan MODEKO 2021 32. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi nedeniyle 9 Nisan 2021 Cuma günü akşamına kadar sürecek. Fuar İzmir’deki A ve B Hollerindeki Fuar her gün 10.00 ile 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT



17 Mart 2021

Ressam Mehmet Kartal "Yeniden Doğuş" kişisel resim sergisi açıldı


Ressam Mehmet Kartal "Yeniden Doğuş" kişisel resim sergisi Karaca Kültür Merkezi'nde açıldı. Korona virüs tedbirleri kapsamında ziyaretçiler HES kodu ve ateş ölçümü yapılarak sergi salonuna alındı.

Karaca Kültür Merkezi Sanat Sorumlusu Meryem İpek açılış öncesi yaptığı konuşmada değerli ressam Mehmet Kartal'ın birbirinden değerli eserleri sanatseverlerle paylaşmanın heyecanını yaşadıklarını söyledi.

17 Mart Çarşamba günü gerçekleştirilen sergi açılış konuşmasını Kaya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kaya yaptı. Kaya "Karaca Kültür Merkezi olarak 2021 yılında 3. sergiyi açtıklarını ve Ressam Mehmet Kartal'ın sergisi için sanatseverleri sergiyi ziyaret için bekliyoruz" dedi.

Kaya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kaya'nın ardından Ressam Mehmet Kartal şu ifadelere yer verdi.

Öncelikle pandemi döneminde bizi yalnız bırakmayan değerleri dostlarımız ve sanatseverlere hoş geldiniz demek istiyorum. "Yeniden Doğuş" sergisi benim için çok özel bir sergi. İzmir'de açtığım ilk kişisel sergim. Pandemi döneminde olduğumuz "Yeniden Doğuş" ismini verdik. Sergimiz herkes için hayırlı olsun" dedi.


Sergi 30 Mart 2021 tarihine kadar ziyaret edilebilecek.









İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


15 Mart 2021

"Muhtar" kedinin hikayesi


Piri Reis mahallesi muhtarı Mine Araplar'ın hayvan sevgisini iyi bilen biriyim. Mahallesinde yaşayan sokak hayvanlarına karşı duyarlı olması ve sahiplendirmeye çok önem vermesi mahallelinin de takdirini topluyor.

Mine Araplar muhtarlık ofisinde baktığı Kedi Muhtar'ı minicikken sahiplenmiş. Videoda onun bakışlarını görünce bu minik bebeği ben sahiplenmeliyim diye karar vermiş. Muhtar Kedi'nin hikayesini arkadaşım Mine'den anlatmasını istedim. Kedi Muhtar'ın hikayesini kendisinden dinleyelim;


Bahar mevsimiydi. Bir hayvan sever video paylaşmıştı. Video'da anne sütünden ayrılmalarına az bir zaman kalmış yavru kedileri sahiplendirmek istiyordu. Tesadüfen izlediğim bu video'da gördüm onu. O an gönüller bir birine dokundu ve bizim yollarımız kesişti. Seferihisar'da ve erkek olduğu söylendi. İki kardeş geldiler ve diğerini sahiplenilen kişiye teslim ettik. Ve bizim muhtar kedimiz geldi. Çok ürkek, şaşkın ama mutluydu. Bunu kucağıma aldığımda anladım. 


Sonra onun için hazırladığım yatağına yatırdım. Huzurla uyudu. Uyanınca tekrar kucağıma geldi. Onu sevdim, okşadım. Oyunlar oynadık, birbirimize sarılmaya başladık. Muhtarlığımızı evi olarak kabul etmişti. Adını da "muhtar" koyduk. Artık Piri Reis Mahallesi Muhtarlığının bir parçasıydı. Daha sonra kedi muhtar'ın dişi olduğunu farkettik. Benim için önemli değildi. Biz aramızda bir bağ kurmuştuk. Benim hayatta yarenlik yapacağım tek sevdiğimdi. 


Kediler, köpekler ve kuşların sahiplerinin karakterlerini taşırlarmış. Gerçekten öyle. Bir yanda çoğu insanda bulunmayan hassasiyet, duyarlılık diğer yanda özgürlüğünü kimseye kaptırmayan ruhuyla her sabah camda yolumu gözleyen bir bağlılık. Bir ay önce annemi kaybettiğim dönemde benden daha mutsuz ve daha üzgündü. Benimle birlikte onunda canı yanıyordu. Bu hayatta ben onu severken onun beni daha çok sevdiğini hissettirecek bir yaren var mıdır? Tek bildiğim biz bu şansı yakaladık. Birimizden biri bu hayattan kopana değin birbirimize yarenlik edeceğiz.    


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

5 Mart 2021

Resimlerinde bilinç altındaki sembolik öğeleri tualine aktarıyor


Ebru Yücesoy Bayar tuval üzerine akrilik boya kullanarak açık kompozisyon tekniğiyle anlatımı tuvalin dışına taşıran resimler yapıyor. Resimlerinde öncelikle leke dengesini gözeten sanatçı, ön-arka plan ve perspektif kurallarını hiçe sayarak iki boyutlu resimler yaptığını söylüyor. Edebiyat alanına da ilgi duyan sanatçının kısa öyküleri edebiyat dergileri ve internet öykü sitelerinde yayınlanmış olup son yıllarda yaptığı resimlere öyküler yazmaktadır. 

2018-2019 yılları arasında Kutsal Geyiğin Öldürülmesi mitinden etkilenerek oluşturduğu "1002. Gece" isimli sergisindeki resimlerinde geyik başlı kadınlar göze çarpıyor. Anadolu ve Yunan Mitolojisinde önemli yer tutan ve genel olarak ana tanrıça kabul edilen Kutsal Geyiği, günümüz kadınıyla özdeşleştirerek kadının vazgeçilmezliğinin yanı sıra, üzerine geçirilen kurban kıyafetini çağlar boyu üzerinden yırtıp atamadığını vurguluyor. 

Nükleer Tıp Uzmanı, Ressam ve Öykü Yazarı Ebru Yücesoy Bayar'ı "Atölye 3A" isimli sanat tasarım atölyesinde ziyaret ederek bir söyleşi gerçekleştirdik. Ebru Yücesoy Bayar ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide pandemi sürecini, en son çalışmasını, resimlerine yazdığı öykülerini konuştuk.

İyi okumalar.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. 1998 yılında Nükleer Tıp dalında uzmanlık eğitimimi tamamladığımdan beri Nükleer Tıp Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Atölye 3A adlı atölyemizde bir ressam arkadaşımla birlikte resim çalışmalarıma devam ediyorum. Bununla birlikte kısa öyküler yazıyorum. Son yıllarda resimlerime öyküler yazarak sergilerimde renkleri sözcüklerle birleştirmeye çalışıyorum. 


Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

Resme olan ilgim lise yıllarımda başladı. Resim derslerine  her zaman çok severek katıldım. Özellikle lise 2. sınıfta yaptığımız yağlı boya çalışmaları beni çok etkiledi. O zamanlardan kalan bir tablom hala annemin duvarında asılı duruyor. Sonra Tıp Fakültesini kazandım. Derslerimin ağırlığı nedeniyle çok fazla vaktim olmuyordu. Fırsat bulduğumda  kara kalem ya da sulu boya çalışmaları yapıyordum. 2004 yılından itibaren yoğun bir şekilde resim çalışmalarıma başladım ve hala devam ediyorum.

Sanat deyince ne anlıyorsunuz?

Google’a sorduğunuzda sanat; bir duygunun, tasarımın, güzelliğin dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü, diye açıklama yapıyor. Bu yöntemlerle yapılan üstün yaratıcılık diye ekliyor. O zaman yaratıcılık nedir sorusu akla gelebilir. Yaratıcılık o zamana kadar yapılagelmiş olandan az ya da çok farklı bir şey yapabilmektedir bence. Her insan biriciktir ve kendine özgü bir bakış açısı vardır. Bu durumda sanat bence varlığın kişisel yorumudur.  Yani var olan soyut ya da somut anlatmak istediğimiz her ne varsa kişisel bakış açımızı ve kendimizden bir parçayı içine katabiliyorsak sanat oluyor diye düşünüyorum.

Tabi tarih boyunca sanat algısının sürekli değişim gösterdiğini de akılda tutmamız gerekiyor.    

Ne tür resimler çizersiniz?

Tuval üzerine leke ve dokuyu ön plana çıkaran yarı soyut akrilik resim çalışmaları yapıyorum. Konulu bir sergiye hazırlanmıyorsam çoğu zaman tuvalin karşısına oturmadan ne çizeceğimi tasarlamıyorum. Önce tuval üzerine renklerden doku ağırlıklı gelişigüzel alt yapı  çalışmaları yapıyorum. Sonra karşısına oturup seyrediyorum. İçimden geldiği şekilde çizmeye başlıyorum. Çizim aşaması bazen günlerce sürebiliyor. İçime sinene kadar tekrar tekrar çizebiliyorum. Sonra en keyifli aşama başlıyor. Renkler ve lekeler. Bu yüzden genellikle resimlerimde bilinç altımın sembolik ögeleri oluyor diye düşünüyorum. 


 En son çalıştığınız resmi anlatır mısınız?

Oğlum İç mimarlık ve yat tasarımı bölümünde lisans eğitimini  tamamladıktan sonra bu sene bir arkadaşıyla ortak Liberty Desgign Office adlı şirket kurdu. Yat ve tekne  tasarımları yapıyorlar ve ilk tasarladıkları tekne yapımı yeni bitti. Bu günlerde suya inecek. Benden ofisi için bir tablo yapmamı istemişti. Ben de tasarladıkları tekneyi resmin içine koyarak onlar için bir resim yaptım. Arka plana da onları koruması için Poseidon’u yerleştirdim.   

Çok yönlü bir sanatçısınız. Aynı zamanda resimlerinize öykü yazıyorsunuz. Öyküleriniz ve resimleriniz bir arada "1002. Gece" isimli sergi açılışı yaptınız. Sizden "1002. Gece" projenizi dinleyebilir miyiz?

“1002. Gece” adlı sergimi Mart 2019 tarihinde Ege Üniversitesi 50. Yıl Köşkü'nde açtım. Mitolojik anlatılara meraklı olduğum için öncelikle “Kutsal geyiğin ölümü” mitinden çok etkilenerek bir resim yaptım. Bir süre sonra aynı konuyla ilgili bir kısa öykü yazdım. Kadınların hayatta kurban rolü beni çok etkiledi. Mitolojik çağlardan beri kadınların şu ya da bu şekilde günümüze kadar devam eden kurban kimliği değişmedi. O zamanlar yapılan cinayetlere kutsal  kılıfı geçirilirken, yeni çağda adı namus, töre oldu. 

Mitolojik öykülerde çoğu zaman önemli yer tutan, çoğu yerde kutsal  ana tanrıça kabul edildiği halde yeri geldiğinde kurban edilen  geyiği, günümüz kadınıyla özdeşleştirdim.  Kadının vazgeçilmezliğinin yanı sıra, üzerine geçirilen görünmez kurban kıyafetini halen tam olarak yırtıp atamadığını vurgulamak istedim. Böylece resimlerimde geyik başlı kadınlar kendini gösterdi.  Sergi metni yazısını bu düşüncelerle oluşturdum. Son paragraf şu şekilde bitiyordu: 

Şimdi durup düşünme zamanı. Emma Goldman özgürlük kadının ruhunda başlar, demişti. Şehrazat’ın bir gün daha hayatta kalabilmek amacıyla bin bir gece boyunca krala anlattığı masallar artık tükendi. Değişim kendi içimizde başlayacak. Şimdi ruhumuza fısıldama zamanı.

      Açıl susam açıl! “

 

Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?

Pandemi süreci öncelikle doktor kimliğim nedeniyle çok stresli geçti ve geçmeye  de devam ediyor. Sadece neyle savaştığımızı biraz daha iyi biliyoruz. Ama virüs  bütün korkunçluğuyla can almaya devam ediyor. Yeri gelmişken hekim kimliğimle bir kez daha söylemek istiyorum. Lütfen kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca kaçınalım, maske ve mesafeye dikkat edelim.  Maalesef kabus bitmedi. Ufak bir dikkatsizlik en sevdiklerimizin canına mal olabiliyor.


Diğer yandan  pandemi nedeniyle sergiler, toplantılar, kitap fuarları yapılamadığından hayatımız elbette belirgin şekilde kısıtlandı. Yine de üretmek isteyen her koşulda bir şeyler yapabilir diye düşünüyorum. Bu süreçte evden zoom üzerinden çok verimli atölye çalışmalarına, kitap toplantılarına katıldım. Bol bol okudum, biraz da yazdım.

Bir sanatçı gözüyle yaşadığınız şehir olan İzmir'den bahseder misiniz?

İzmir  benim için özgürlük demek. Neden bu şehri tercih ettim diye her düşündüğümde ilk aklıma bu geliyor. Üniversite bitince kararımı vermiştim. Uzmanlık sınavına girdiğimde  sadece İzmir'de olan kadroları yazdım. Bir tane bile farklı şehir yazmadım. 1987 den beri İzmir’de yaşıyorum. İzmir’de yaşam insanı sıkmadan, üzerine çökmeden akar. Hayat kolaydır. Konumu nedeniyle  yazın hafta içi iş çıkışı kırk dakikalık mesafe ile deniz kıyısına gidip nefes alabilirsiniz. Bahar akşamları kordonda deniz kıyısında yürüyüş üzerine bira patatesin keyfine doyamazsınız.  

Sanatçı gözüyle bakarsak elbette İstanbul ya da Ankara’daki kadar çok sayıda ve çeşitlilikte sanatsal faaliyetler olmuyor. Yine de takip etmek istedikten sonra kültürel faaliyetlerin sayısı hiç de az değil. Hepsine yetişemiyorum bile.

Hayatta bir sloganınız var mı?

Daha önce böyle bir şey hiç düşünmedim. Şimdi sorunca ilk aklıma gelen “öğrenmek ve üretmek” oldu. Gerçekten yeni bir şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Çok farklı konularda eğitimler alıyorum. Yeni bir şeyler öğrenmiş olmak beni mutlu ediyor. Aydınlandığımı hissediyorum. Bunları üretime dökebilmek de en büyük hayalim tabi.

Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Bu hayattan gelip geçerken ardımızda bir şeyler bırakmalıyız diye düşünüyorum. Bir kitap, bir resim, bir öykü, kısacık bir metin, herhangi bir kitabın kenarına yazılmış bir cümlecik, örülmüş bir eldiven, bir seramik… Aklıma gelmeyen binlerce şey olabilir. Emek verdiğimiz, içine ruhumuzdan bir parça üflediğimiz herhangi bir şey. Geride kalan sevdiklerimiz için. 

Ebru Yücesoy Bayar Kişisel Resim Sergileri; 

2006 Narlıdere A.K.M. 

2007 Türk Amerikan Derneği

2009 Konak A.K.M.

2012 Ege Meslek Yüksek Okulu Sergi Salonu

2012 İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi

2015 Türk Amerikan Derneği "Renklerin Öyküsü"

Resim Ödülleri;

2009 Osteoporoz ve Sorunları Uluslararası Resim Yarışması, Mansiyon

2010 İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi "Kadın" konulu Resim Yarışması, Mansiyon

2011 1. Uluslararası İzmir Sanat Bienali Resim Ödülü


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT















 





4 Mart 2021

On İki Taraftar Cafe'de Meydan Okumalar Devam ediyor.


On iki taraftar cafe'de Özgül Gedikli'nin yaptığı pişilere meydan okuyan arkadaşının daveti ile başlayan meydan okuma etkinliğe dönüştü. Bu hafta en iyi çiğ köfteyi ben yaparım diyen Bilgehan Keskin mutfakta hünerlerini gösterdi.

2000 yılı İzmir doğumlu olan Keskin, Pandemi sürecinde dışardan yemek almamaya özen gösterdiğini, internetten çiğ köftenin nasıl yapıldığını izleyerek öğrendiğini ve ailesinin yaptığı çiğ köftelerini çok lezzetli bulduğunu söyledi.    

On iki taraftar kafede buluşan Bilgehan Keskin ve arkadaşları sosyal mesafe kurallarına uyarak meydan okuma etkinliğine destek verdi. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıbbi Laboratuvar Teknikleri öğrencisi olan Keskin, aralarında et yemeyen arkadaşları olduğu için yaptığı etsiz çiğ köfteyi anlattı;

Çiğ köfte biraz sabır ve kol gücü istiyor. Özel çiğ köfte tepsisi kullanarak, malzemelerin doğal olmasına dikkat ettim.


Malzemeler;

İnce bulgur, kuru soğan, toz biber, tuz, biber salçası, domates salçası, sıvı yağ, sarımsak, kimyon, karabiber, marul, limon, bulgurun ıslanması için buz.


Çiğ köftenin hazırlanışı;

Pandemi sürecinde olduğumuz için hijyene çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bu yüzden eldiven kullandım. Daha önceden ıslatıp dinlendirdiğimiz bulguru diğer malzemelerle karıştırıp yoğurdum. Yoğurma işleminin sonunda ceviz ve badem ekledim. Yumuşak bir kıvam elde edince elimizle şekil verip servise hazır hale getirdim.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

3 Mart 2021

Çok özel bir hediye


Resimlerinde kendini anlatan, kendi içsel yolculuğuna göre yaptığı resimleriyle büyük beğeni toplayan  sevgili arkadaşım Ressam Rana Sirkecioğlu, yaptığı Frida Kahlo tablosunu bana hediye etti.

Benim için çok özel ve anlamlı olan tablo için Rana'ya çok teşekkür ediyorum. Çok mutlu oldum. Sanatsal ve kalıcı olan tabloyu evimin en güzel köşesinde sergileyecek ve baktıkça hep arkadaşımı hatırlayacağım.

Ressam Rana Sirkecioğlu, özel çalışmasının hikayesini şu sözlerle anlattı;  

"Yaşasın Hayat" son tablosuna verdiği isim. İştah kabartan kıpkırmızı karpuzları resmettiği tabloda karpuzların üstüne  “Viva La Vida’’  yazmış. 

Yaşasın Hayat!

Sergimin çıkış noktası da bu oldu. 

Sürekli acı içinde, çelik korseler ve yatağa mahkumken ''Yaşasın Hayat'' diyebilmek... 

Süregiden salgın, ekonomik krizler, ırkçılığın önlenemeyen ve korkutan tırmanışı, kişisel özgürlüklerin giderek sınırlandırıldığı günümüz dünyası ve özellikle Frida’nın doğduğu gün olan 6 Temmuz’da açılışını yapıyorum “sanal” kişisel sergimin. Tıpkı Frida gibi benim de “bildiğim tek şey resim yapmak, çünkü buna ihtiyacım var.”

Acılar içinde geçen kırk yedi yıllık serüveninde resim hep en başta bir yerde dursa da aynı zamanda bir devrimci Frida, bir feminist, nice ressamlar yetiştiren bir “Usta” ve tutkulu bir aşk kadını. Yaşama resimle tutunan, azmine ve cesaretine hayran kaldığım; pes etmeyen bir hayat bağımlısı. Sergimin esin kaynağı en çok da bu yönü oldu. Her şeye rağmen pes etmemesi.

“Korkunç yaşamımı doldurabilecek üç çocuğumu ve bir dolu başka şeyi yitirdim. Tüm bunların yerini resim doldurdu. Çalışmaktan iyisi yok herhalde…’’ 

Başına gelen felakete ve kayıplarına rağmen hep üretmiş Frida. 

Benim de tıpkı bu öncü kadın, bu büyük ressam gibi sığındığım tek ve biricik limanım oldu resim, hep ürettim. 

Viva La Vida!

YAŞASIN HAYAT!


Rana Sirkecioğlu kimdir;

İstanbul'da doğdu.

1985 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü'nden Yüksek Lisans eğitimini de tamamlayarak mezun oldu. 

İstanbul'da önce grafik tasarımcı, daha sonra ilaç sektöründeki şirketlerde art direktör olarak çalıştı. 

Kendi doğallığının dışa vurumunu, akrilik veya karışık tekniği ile kütle, renk ve yoğun dokularla soyut olarak tuvaline yansıtmaktadır. Çok sayıda kişisel ve karma sergi gerçekleştirdi. Eserleri kamu ve özel koleksiyonlarında yer aldı. 

İzmir'e yerleşen sanatçı çalışmalarını kendi atölyesinde sürdürüyor. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT






2 Mart 2021

3 Mart 3 Kanun 3 Devrim


Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubesi 3 Mart 1924 tarihinde "Hilafetin kaldırılması, Şer'iyye ve Efkaf Vekaletinin kaldırılması, 
Tevhid-i Tedrisat kanunlarını kapsayan devrim kanunlarına yönelik basın açıklaması yayınladı. 

CKD İzmir Şubesinin basın açıklaması;

Anadolu’yu pençesine almış cehalet ve Ortaçağ karanlığına karşı Türkiye’nin çağdaş uygarlık hedefi 3 Mart 1924’te, TBMM oturumlarında art arda kabul edilen ve tarihe Üç Devrim Yasası olarak geçen 3 yasa ile resmen başladı. 

Hilafetin Kaldırılması, Şer’iyye ve Efkaf Vekaleti ile Erkan-ı Harbiyei Umumiye’nin Kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat kanunları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal ve toplumsal yaşamının tarihi dönüm noktasını oluşturmaktaydı.

Bu kanunlarla birlikte hilafet kaldırıldı ve hanedanlık ülke toprakları dışına çıkarıldı. Toplumu ilgilendiren işlerde yasama ve yürütme yetkileri TBMM’ye geçti; şeriat son buldu. Genelkurmay bakanlığı kaldırılarak askerin siyasetle ilişkisi kesildi; halk demokrasisinin önü açıldı. Öğretim birliği ile medrese eğitimi kaldırıldı. Bilimsel, laik ve milli bir eğitimle “Ülküm: yükselmek ve ileri gitmektir!” diyen nesiller yetiştirmenin yolu açıldı.

“Üç Devrim Kanunu” çağdaş uygarlık hedefine ulaşmak için, 97 yıl önce attığımız ilk adımdır.  Cumhuriyet Devrimi kanunları ve uygulamalarıyla hayat bulan Türk kadınının temsilcileri olarak, yürümeye devam ediyoruz. Büyük Önderimizi ve Devrimci Kadrolarını saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyoruz.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

1 Mart 2021

Serginin geliri hasta çocuklara


İzmir'li ressam Ayşe Resa Irmak sosyal sorumluluk projesi kapsamında Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı yararına bir sergi gerçekleştirecek.

Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'nde tedavi gören hasta çocuklar için açılması planlanan sergi için Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı'nda bir araya gelen BUVAK Başkanı Ülkü Belkıs Karlı, BUVAK Başkan Yardımcısı Mustafa Varhan, Ressam Ayşe Resa Irmak önümüzdeki aylarda düzenlenecek sergi gelirinin tedavi gören çocuklar için kullanılacağını söyledi. 

Ressam Ayşe Resa Irmak konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu;

"Çok sayıda tablomu çeşitli hastanelere bağışladım. Hastanelerde, hastaların ve hasta yakınlarının, koridorlarda tablolarıma bakıp biraz olsun sıkıntılardan, düşüncelerden uzaklaşması beni çok mutlu ediyor. Yardım projelerinde yer almaya çok önem veriyorum. Bugün de Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı Başkanı Ülkü hanım ve Başkan Yardımcısı Mustafa bey ile hastanede tedavi gören çocuklar yararına açılacak sergi için önemli bir görüşme gerçekleştirdik" dedi. 

Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı Başkanı Ülkü Belkıs Karlı ise; 

"Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı olarak yurdumuzun her tarafından gelen hasta çocukların en iyi şekilde tedavilerinin yapılmasına imkanlar yaratmak, ülkemizdeki çocuk ölüm oranlarının azaltılmasına bedenen, ruhen ve sosyal yönden iyi olan çocukların çoğalmasını geleceğin sağlıklı nesillerinin oluşturulmasına katkıda bulunmak ve Dr. Behçet Uz Çocuk hastanesine gerekli tıbbi araç ve temin etmek için çalışmaktayız. Destekleriyle bizleri yalnız bırakmayan gönüllülerimiz ile birlikte projelerde üzerimize düşeni yapmaya hazırız" diye konuştu.

Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı Başkan Yardımcısı Mustafa Varhan'da şu ifadelere yer verdi; 

Vakfımızın en önemli misyonu hastaneye hasta gelen her çocuğumuzun bir an önce sağlığına kavuşarak evlerine gülen gözlerle ve sağlıklı dönebilmesidir. Bu konuda bize destek olarak açtığı serginin tüm gelirini vakfımıza bağışlayacak olan Ayşe Resa hanım'la güzel bir projede birlikte olacağımız için mutluyuz. Pandemi sebebiyle bir çok etkinlik iptal ediliyor. "Yeni Normal" şekillendirmede sergi açmayı planladık. Gerekli açıklamalar sosyal medya hesaplarımızdan ve basın yoluyla yapılacaktır" dedi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT