Ebru Yücesoy Bayar tuval üzerine akrilik boya kullanarak açık kompozisyon tekniğiyle anlatımı tuvalin dışına taşıran resimler yapıyor. Resimlerinde öncelikle leke dengesini gözeten sanatçı, ön-arka plan ve perspektif kurallarını hiçe sayarak iki boyutlu resimler yaptığını söylüyor. Edebiyat alanına da ilgi duyan sanatçının kısa öyküleri edebiyat dergileri ve internet öykü sitelerinde yayınlanmış olup son yıllarda yaptığı resimlere öyküler yazmaktadır.
2018-2019 yılları arasında Kutsal Geyiğin Öldürülmesi mitinden etkilenerek oluşturduğu "1002. Gece" isimli sergisindeki resimlerinde geyik başlı kadınlar göze çarpıyor. Anadolu ve Yunan Mitolojisinde önemli yer tutan ve genel olarak ana tanrıça kabul edilen Kutsal Geyiği, günümüz kadınıyla özdeşleştirerek kadının vazgeçilmezliğinin yanı sıra, üzerine geçirilen kurban kıyafetini çağlar boyu üzerinden yırtıp atamadığını vurguluyor.
Nükleer Tıp Uzmanı, Ressam ve Öykü Yazarı Ebru Yücesoy Bayar'ı "Atölye 3A" isimli sanat tasarım atölyesinde ziyaret ederek bir söyleşi gerçekleştirdik. Ebru Yücesoy Bayar ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide pandemi sürecini, en son çalışmasını, resimlerine yazdığı öykülerini konuştuk.
İyi okumalar.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. 1998 yılında Nükleer Tıp dalında uzmanlık eğitimimi tamamladığımdan beri Nükleer Tıp Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Atölye 3A adlı atölyemizde bir ressam arkadaşımla birlikte resim çalışmalarıma devam ediyorum. Bununla birlikte kısa öyküler yazıyorum. Son yıllarda resimlerime öyküler yazarak sergilerimde renkleri sözcüklerle birleştirmeye çalışıyorum.
Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
Resme olan ilgim lise yıllarımda başladı. Resim derslerine her zaman çok severek katıldım. Özellikle lise 2. sınıfta yaptığımız yağlı boya çalışmaları beni çok etkiledi. O zamanlardan kalan bir tablom hala annemin duvarında asılı duruyor. Sonra Tıp Fakültesini kazandım. Derslerimin ağırlığı nedeniyle çok fazla vaktim olmuyordu. Fırsat bulduğumda kara kalem ya da sulu boya çalışmaları yapıyordum. 2004 yılından itibaren yoğun bir şekilde resim çalışmalarıma başladım ve hala devam ediyorum.
Sanat deyince ne anlıyorsunuz?
Google’a sorduğunuzda sanat; bir duygunun, tasarımın, güzelliğin dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü, diye açıklama yapıyor. Bu yöntemlerle yapılan üstün yaratıcılık diye ekliyor. O zaman yaratıcılık nedir sorusu akla gelebilir. Yaratıcılık o zamana kadar yapılagelmiş olandan az ya da çok farklı bir şey yapabilmektedir bence. Her insan biriciktir ve kendine özgü bir bakış açısı vardır. Bu durumda sanat bence varlığın kişisel yorumudur. Yani var olan soyut ya da somut anlatmak istediğimiz her ne varsa kişisel bakış açımızı ve kendimizden bir parçayı içine katabiliyorsak sanat oluyor diye düşünüyorum.
Tabi tarih boyunca sanat algısının sürekli değişim gösterdiğini de akılda tutmamız gerekiyor.
Ne tür resimler çizersiniz?
Tuval üzerine leke ve dokuyu ön plana çıkaran yarı soyut akrilik resim çalışmaları yapıyorum. Konulu bir sergiye hazırlanmıyorsam çoğu zaman tuvalin karşısına oturmadan ne çizeceğimi tasarlamıyorum. Önce tuval üzerine renklerden doku ağırlıklı gelişigüzel alt yapı çalışmaları yapıyorum. Sonra karşısına oturup seyrediyorum. İçimden geldiği şekilde çizmeye başlıyorum. Çizim aşaması bazen günlerce sürebiliyor. İçime sinene kadar tekrar tekrar çizebiliyorum. Sonra en keyifli aşama başlıyor. Renkler ve lekeler. Bu yüzden genellikle resimlerimde bilinç altımın sembolik ögeleri oluyor diye düşünüyorum.
En son çalıştığınız resmi anlatır mısınız?
Oğlum İç mimarlık ve yat tasarımı bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan sonra bu sene bir arkadaşıyla ortak Liberty Desgign Office adlı şirket kurdu. Yat ve tekne tasarımları yapıyorlar ve ilk tasarladıkları tekne yapımı yeni bitti. Bu günlerde suya inecek. Benden ofisi için bir tablo yapmamı istemişti. Ben de tasarladıkları tekneyi resmin içine koyarak onlar için bir resim yaptım. Arka plana da onları koruması için Poseidon’u yerleştirdim.
Çok yönlü bir sanatçısınız. Aynı zamanda resimlerinize öykü yazıyorsunuz. Öyküleriniz ve resimleriniz bir arada "1002. Gece" isimli sergi açılışı yaptınız. Sizden "1002. Gece" projenizi dinleyebilir miyiz?
“1002. Gece” adlı sergimi Mart 2019 tarihinde Ege Üniversitesi 50. Yıl Köşkü'nde açtım. Mitolojik anlatılara meraklı olduğum için öncelikle “Kutsal geyiğin ölümü” mitinden çok etkilenerek bir resim yaptım. Bir süre sonra aynı konuyla ilgili bir kısa öykü yazdım. Kadınların hayatta kurban rolü beni çok etkiledi. Mitolojik çağlardan beri kadınların şu ya da bu şekilde günümüze kadar devam eden kurban kimliği değişmedi. O zamanlar yapılan cinayetlere kutsal kılıfı geçirilirken, yeni çağda adı namus, töre oldu.
Mitolojik öykülerde çoğu zaman önemli yer tutan, çoğu yerde kutsal ana tanrıça kabul edildiği halde yeri geldiğinde kurban edilen geyiği, günümüz kadınıyla özdeşleştirdim. Kadının vazgeçilmezliğinin yanı sıra, üzerine geçirilen görünmez kurban kıyafetini halen tam olarak yırtıp atamadığını vurgulamak istedim. Böylece resimlerimde geyik başlı kadınlar kendini gösterdi. Sergi metni yazısını bu düşüncelerle oluşturdum. Son paragraf şu şekilde bitiyordu:
“Şimdi durup düşünme zamanı. Emma Goldman özgürlük kadının ruhunda başlar, demişti. Şehrazat’ın bir gün daha hayatta kalabilmek amacıyla bin bir gece boyunca krala anlattığı masallar artık tükendi. Değişim kendi içimizde başlayacak. Şimdi ruhumuza fısıldama zamanı.
Açıl susam açıl! “
Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?
Pandemi süreci öncelikle doktor kimliğim nedeniyle çok stresli geçti ve geçmeye de devam ediyor. Sadece neyle savaştığımızı biraz daha iyi biliyoruz. Ama virüs bütün korkunçluğuyla can almaya devam ediyor. Yeri gelmişken hekim kimliğimle bir kez daha söylemek istiyorum. Lütfen kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca kaçınalım, maske ve mesafeye dikkat edelim. Maalesef kabus bitmedi. Ufak bir dikkatsizlik en sevdiklerimizin canına mal olabiliyor.
Diğer yandan pandemi nedeniyle sergiler, toplantılar, kitap fuarları yapılamadığından hayatımız elbette belirgin şekilde kısıtlandı. Yine de üretmek isteyen her koşulda bir şeyler yapabilir diye düşünüyorum. Bu süreçte evden zoom üzerinden çok verimli atölye çalışmalarına, kitap toplantılarına katıldım. Bol bol okudum, biraz da yazdım.
Bir sanatçı gözüyle yaşadığınız şehir olan İzmir'den bahseder misiniz?
İzmir benim için özgürlük demek. Neden bu şehri tercih ettim diye her düşündüğümde ilk aklıma bu geliyor. Üniversite bitince kararımı vermiştim. Uzmanlık sınavına girdiğimde sadece İzmir'de olan kadroları yazdım. Bir tane bile farklı şehir yazmadım. 1987 den beri İzmir’de yaşıyorum. İzmir’de yaşam insanı sıkmadan, üzerine çökmeden akar. Hayat kolaydır. Konumu nedeniyle yazın hafta içi iş çıkışı kırk dakikalık mesafe ile deniz kıyısına gidip nefes alabilirsiniz. Bahar akşamları kordonda deniz kıyısında yürüyüş üzerine bira patatesin keyfine doyamazsınız.
Sanatçı gözüyle bakarsak elbette İstanbul ya da Ankara’daki kadar çok sayıda ve çeşitlilikte sanatsal faaliyetler olmuyor. Yine de takip etmek istedikten sonra kültürel faaliyetlerin sayısı hiç de az değil. Hepsine yetişemiyorum bile.
Hayatta bir sloganınız var mı?
Daha önce böyle bir şey hiç düşünmedim. Şimdi sorunca ilk aklıma gelen “öğrenmek ve üretmek” oldu. Gerçekten yeni bir şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Çok farklı konularda eğitimler alıyorum. Yeni bir şeyler öğrenmiş olmak beni mutlu ediyor. Aydınlandığımı hissediyorum. Bunları üretime dökebilmek de en büyük hayalim tabi.
Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Bu hayattan gelip geçerken ardımızda bir şeyler bırakmalıyız diye düşünüyorum. Bir kitap, bir resim, bir öykü, kısacık bir metin, herhangi bir kitabın kenarına yazılmış bir cümlecik, örülmüş bir eldiven, bir seramik… Aklıma gelmeyen binlerce şey olabilir. Emek verdiğimiz, içine ruhumuzdan bir parça üflediğimiz herhangi bir şey. Geride kalan sevdiklerimiz için.
Ebru Yücesoy Bayar Kişisel Resim Sergileri;
2006 Narlıdere A.K.M.
2007 Türk Amerikan Derneği
2009 Konak A.K.M.
2012 Ege Meslek Yüksek Okulu Sergi Salonu
2012 İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi
2015 Türk Amerikan Derneği "Renklerin Öyküsü"
Resim Ödülleri;
2009 Osteoporoz ve Sorunları Uluslararası Resim Yarışması, Mansiyon
2010 İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi "Kadın" konulu Resim Yarışması, Mansiyon
2011 1. Uluslararası İzmir Sanat Bienali Resim Ödülü
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT