28 Haziran 2024

7. ULUSLARARASI EFES OPERA VE BALE FESTİVALİ YARIN BAŞLIYOR


Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali, 29 Haziran - 13 Temmuz tarihleri arasında yapılacak.

Festivaldeki ünlü yabancı konuk sanatçıların da yer alacağı eserler Efes Antik Tiyatro’da sahnelenecek. Sanatseverlerin her yıl yoğun ilgi ile takip ettiği festivalin bu yılki programında 2 opera, 2 bale, 2 müzikal ve 1 çocuk operası yer alıyor. 7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali’ndeki 7 eserde 5 yabancı konuk sanatçı sahnede olacak.

Festivalin açılışı klasik balenin yıldız eseri kuğu gölü ile yapılacak

Efes Antik Tiyatro’nun muhteşem atmosferinde gerçekleştirilecek 7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali, yarın (29 Haziran Cumartesi) akşam saat 21.00’de, İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek Kuğu Gölü balesi ile başlayacak.

Bestesi ünlü sanatçı Piyotr İlyiç Çaykovski’ye ait Kuğu Gölü balesi, orkestra şefi Tolga Taviş yönetimindeki İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde Volkan Ersoy ve Armağan Davran’ın koreografisi ile sahnede olacak.

Rus koreograflar Marius Petipa ve Lev Ivanov'un adımlarından yola çıkarak sahnelenen eserde; İzmir Devlet Opera ve Balesi Bale Topluluğu ile Berlin Devlet Balesi baş dansçıları Iana Salenko ve Marian Walter sahnede olacak. Kuğu Gölü, gerçek aşkın gücünü balenin zarafeti ile sahneye taşıyacak.

Eserde; Prens Siegfried’in evliliğe henüz hazır olmamasına rağmen, onuruna verilen bir baloda annesinin talebi üzerine bir eş seçmek zorunda kalması konu ediliyor. Prensin avlanmak üzere gittiği gölde, büyücü Rothbart’ın kuğu şekline soktuğu Prenses Odette’e âşık olması balenin estetik adımları ile sahneleniyor.

Çocuklara özel olarak hazırlanan barış ormanı operası, 7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali’nde prömiyer yapacak

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Uluslararası Opera ve Bale Festivallerinin programlarında çocuklara özel eserlere yer veriyor. Barış Ormanı, çocuk operası 30 Haziran Pazar günü saat 14.00’de Bornova KSM Necdet Aydın Sahnesi’nde İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından minik izleyiciler ile buluşturulacak. Aslan Kral ve arkadaşlarının dostluk, iyilik ve sevgiyi bulmak için giriştikleri maceraların opera ve dans diliyle anlatılacağı eserin müzikleri Evrim Demirel’e, rejisi Barış Meydan’a ait.

Hisseli harikalar kumpanyası ile nostalji yolculuğu

Ülkemizde sevilen şarkılarının hala hafızalarda yer aldığı Hisseli Harikalar Kumpanyası müzikali, 2 Temmuz Salı akşamı saat 21.00’de Efes Antik Tiyatro’da Samsun Devlet Opera ve Balesi tarafından İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde sahnelenecek.

Haldun Dormen’in kaleme aldığı, Melih Kibar’ın bestelediği, Çiğdem Talu'nun şarkı sözlerini yazdığı eserin müzik düzenlemelerini ve orkestra şefliğini Kıvanç Tepe üstleniyor. Şahan Gürkan’ın senfonik orkestra ile sahneye koyduğu müzikal, renkli kostümleri, dekorları, şarkıları ve danslarıyla unutulmaz bir nostalji gecesi yaşatacak. Hisseli Harikalar Kumpanyası; Anadolu'da turne yapan bir kumpanyanın yeni bir assolist arayışına girmesini ve bulunan yeni assoliste köy ağasının âşık olmasıyla gelişen komik olayları tiyatro, şarkı ve danslarla sahneye taşıyor.

Figaro’nun Düğünü Efes Antik Tiyatro’da prömiyer yapacak

İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından festival seyircisine özel olarak ilk kez sahnelenecek Wolfgang Amadeus Mozart’ın ünlü operası Figaro’nun Düğünü, 5 Temmuz Cuma akşamı saat 21.00’de Efes Antik Tiyatro’da prömiyerini gerçekleştirecek. Dönemin kostüm, dekor, konu ve muhteşem müzikleri ile Mozart'ın aristokrasiyi hicivli bir dille anlattığı Figaro’nun Düğünü bir komik opera (opera – buffa).

Eser; orkestra şefi Tulio Gagliardo Varas yönetimindeki İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde izleyicileri tarihler arası keyifli bir yolculuğa davet ediyor.

Dünyaca ünlü Evita Müzikali Efes Antik Tiyatro’da yankılanacak

Evita müzikali, Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından ilk kez geçtiğimiz sanat sezonunda Devlet Opera ve Balesi sahnelerine taşınmış ve büyük beğeni almıştı. Efes Antik Tiyatro’da 7 Temmuz Pazar akşamı saat 21.00’de festival seyircisinin beğenisine sunulacak olan eserin metin yazarı Tim Rice. Müzikleri Andrew Lloyd Webber imzası taşıyan dünyaca ünlü müzikalde, Caner Akın rejisiyle Arjantin halkının Evita’sı, Eva Peron’un kısa ama unutulmaz hayatından kesitler sunulacak.

Orkestra şefi Aytuğ Ülgen yönetiminde İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası ve Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçıları, Eva Peron’un halkına yaptığı konuşmalarından esinlenilerek hazırlanan "Don't Cry for Me Argentina!" (Benim İçin Ağlama Arjantin!) adlı parçanın da içinde olduğu pek çok şarkıyı seslendirecekler.

Festival programında en önemli klasik opera eserleri arasında yer alan Tosca’da izlenebilecek

Dünyaca ünlü Tosca operası, Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından 10 Temmuz Çarşamba akşamı saat 21.00’de Efes Antik Tiyatro’da sahnelenecek. İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, şef Andrea Francesco Solinas yönetiminde sahnede olacak. Rejide Kenan Korbek imzası olan Tosca operasında Güney Kore asıllı ödüllü ünlü soprano Lilla Lee ile ünlü tenor Enrique Ferrer başrollerde yer alacak.

Eserde; görevini kendi kişisel hırs ve çıkarları için kullanmaktan çekinmeyen polis müdürü Scarpia ile baskıcı rejim karşıtı ressam Cavaradossi ve sanatı için yaşayan, duygularının esiri opera şarkıcısı Tosca arasında yaşanan olaylar sahneye taşınacak.

Ege’nin ünlü hikayesini bale adımları ile sahneye taşıyan zorba festivalin kapanış eseri olacak

Mikis Theodorakis’in müzikleri ile enerji ve tutkunun dansla buluştuğu Zorba balesi, 13 Temmuz Cumartesi akşamı saat 21.00’de Efes Antik Tiyatro’da sahnelenecek. Ünlü Yunan edebiyatçı Nikos Kazancakis’in aynı adlı eserinden esinlenilen eserin librettosu ve koreografisi Lorca Massine imzası taşıyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi baş dansçıları ve solist sanatçıları ile Zorba rolünde Avustralyalı konuk yıldız sanatçı Joshua Legge sahnede olacak.

7. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali; küçük bir Yunan kasabasına John isimli Amerikalının gelmesi ve güzel dul Marina’ya âşık olmasıyla başlayan olayların anlatıldığı dünyaca ünlü Zorba balesi ile sona erecek.

Festivaldeki eserlerin biletleri; BKSM Necdet Aydın Sahnesi gişesinden veya biletinial.com’dan alınabilir.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

22 Haziran 2024

OVER-ALL karma sergisi açıldı


Galeri A 22-29 Haziran 2024 tarihlerinde OVER-ALL isimli karma sergiye ev sahipliği yapıyor.

22 Haziran saat 18.00’de açılış kokteyli ile başlayan sergiye çok sayıda sanatçı ve sanatsever katıldı.

Sergi Danışmanı Engin Aslan sergi hakkında şu bilgileri verdi;


"Görsel sanatların farklı uygulamalarından ortaya çıkan bu çalışmalar, kişisel bakış açıları ve deneyimlerin bir araya gelmesi; hem bireysel hem de kolektif anlamda derinlemesine bir perspektif sunuyor. Her bir sanatçı kendi temasını ele alırken grup bütünlüğü içerisinde bireysel kimliklerini ortaya koyan, kendi özgün seslerini ve bakış açılarını yansıtan çalışmalar sergiliyor."


Sergide eserleri olan sanatçılar;

Arif Metehan Sinan, Cenk Macar, Duru Başer, Esranur Tuna, Eylül Erol, Güneş Arık, Güiçin Kara Yaz.


 İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

10 Haziran 2024

“Yaşamda İZ Olmak” Sergisi açıldı


BonVivant 20.sergisinde Sanatçı Sevinç Bayraktar ve Prof. Dr. Sema Hakkı’nın "Yaşamda İZ Olmak" sergisi ile sanatseverlerle buluştu.

Yaşamda İZ Olmak Sergisi, doğaya ve doğal olana duyulan tutkunun izlerini taşıyan eserlerle, sanatçı ve sanatseverleri bir araya getirmek için BonVivant'da kapılarını açtı.

Sanatçı Sevinç Bayraktar ve Prof. Dr. Sema Hakkı'nın eserlerinden oluşan sergi, yaşamda iz bırakma çabasının estetik bir yansıması olarak öne çıkıyor. Sergi BonVivant’ın ev sahipliğinde 20 Temmuz 2024 tarihine kadar devam edecek.


İzmir doğumlu olan Sevinç Bayraktar, bugüne kadar 20’ye yakın kişisel, 40’tan fazla karma sergiye katıldı. Eserleri İstanbul Modern Sanatlar Müzesi, İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi, Kyoto Şehir Müzesi, Taiwan Güzel Sanatlar Müzesi, Pekin Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi ve Guanlan Sanat Müzesi'nde sergilenmektedir. Bayraktar’ın altı ödülü bulunuyor ve kompozisyonlarında soyut figüratif sembollerle ekspresif bir anlayış sergiliyor. Bayraktar'ın "Yaşamda İZ Olmak" sergisinde sergilenen yaprak çalışmaları, doğaya olan hayranlığının bir yansıması olarak ilk kez BonVivant’da sanatseverlerle buluşuyor.


Prof. Dr Sema Hakkı, Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve Periodontoloji Anabilim Dalı'nda doktorasını tamamladıktan sonra Michigan Üniversitesi'nde çalışmıştır. 2002 yılından beri Selçuk Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmaktadır. 2008 yılından beri profesyonel olarak resimle ilgilenen Hakkı, Türkiye’de ikisi kişisel resim sergisi olmak üzere, 12 farklı sanat etkinliğinde yer almıştır. Ayrıca; Amerika Birleşik Devletleri’nde de 12 farklı sanat fuarına sanatçı olarak katılmıştır. Eserlerinden biri University of Michigan, School of Dentistry Syndecus Müzesi'nde sergilenmektedir. Ayrıca, 2023 Maraş merkezli depremden etkilenen diş hekimliği öğrencileri için yaptığı 10 resmi bağışlamıştır. Sürrealist yaklaşımıyla tanınan Hakkı, tuval üzeri akrilik ve metal talaş gibi bileşenlerle oluşturduğu karışık teknik eserlerinde, yaşamdan izler sunuyor.

10 Haziran 2024 tarihinde açılış resepsiyonu gerçekleştirilen sergi, yerli ve yabancı sanatçılar ile birlikte birçok sanatsever tarafından ilgi görürken, açılış gününde Sanatçı Sevinç Bayrak, Prof.Dr. Sema Hakkı ile sergi turu ve söyleşi de tüm sanatseverlerin katılımı ile gerçekleştirildi.


Bugüne kadar birçok sergi ve söyleşiye ev sahipliği yaptıklarını söyleyen BonVivant’ın Kurucusu Perihan İnci “BonVivant”, Alsancak’dan sonra Pasaport’taki yeni etkinlik merkezi ile İzmir’in kültür, sanat ve iş dünyasına yeni bir soluk getirdiklerini ifade etti.

11 Haziran 2024 - 20 Temmuz 2024 tarihleri arasında ziyarete açık olacak “Yaşamda İZ Olmak” sergisi Alsancak BonVivant’da sanat tutkunlarını bir araya getirecek.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

8 Haziran 2024

Sakura – Gelecek Çiçek Açsın Projesi İlk Mezunlarını Verdi


110 yılı aşkın tarihiyle Japon devi Yanmar’ın Türkiye’deki tam iştiraki Yanmar Turkey, Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) ile başlattığı “Sakura – Gelecek Çiçek Açsın” projesinin ilk mezunlarını 8 Haziran’da verdi.

4 ay boyunca uzmanlardan Yanmar’ın ana iş alanları olan kara, deniz ve sahada eğitimler alan 30 öğrenci, Urla’da gerçekleşen törende eğitimlerini başarıyla tamamlamanın heyecanını aileleriyle birlikte yaşadı.

Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni ilk imzalayan kuruluş unvanını taşıyan Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) ile “Sakura – Gelecek Çiçek Açsın” projesini hayata geçiren Yanmar Turkey, bu kapsamda İzmir’deki 30 ortaokul öğrencisine Mart-Nisan-Mayıs-Haziran ayları boyunca çeşitli alanlarda gelişimlerini desteklemek adına eğitimler verdi. “Gelecek Çiçek Açsın” mottosu ile gerçekleşen eğitimlerde öğrenciler, uzman eğitmenler tarafından sahada tarımsal üretim, toprakla tanışma başta olmak üzere iletişim, sunum teknikleri, öğrenmeyi öğrenme, drama, müzik, çevre bilinci  ve yüzme gibi birçok konuda dersler aldı. Yine proje kapsamında öğrenciler Mayıs ayının ikinci haftasında Yanmar Turkey’in İzmir Torbalı’da bulunan Traktör Üretim Tesisinde traktör üretimini yerinde gözlemleme fırsatı buldu.

Aldıkları eğitimler öğrencilerin ufuklarını genişletti

Uzmanlar ve öğrenciler için beraber öğrenerek gelişmeyi destekleyen eğitim döneminin ardından Sakura - Gelecek Çiçek Açsın projesine katılan yaşları 12 ila 15 arasında değişen 30 öğrenci için AYDER’in Urla’daki merkez kampüsünde 8 Haziran’da bir mezuniyet ve sertifika töreni düzenlendi. Eğitimlere katılan tüm öğrencilerin aileleriyle birlikte yer aldığı törene Yanmar Turkey  ekibi ve proje gönüllüleri katılırken, AYDER yetkilileri de hazır bulundu. Törende sahneye çıkan öğrenciler, aldıkları eğitimlerin kendilerine sağladığı katkılardan bahsederek bu projede yer aldıkları için büyük bir mutluluk duyduklarını söylediler.

Projemizi inşa ederken HANASAKA’dan ilham aldık

Öğrencilerin tarım ve toprak eğitimlerinin yanı sıra kişisel gelişimini artıracak geniş bir programa tabi tutulduğunu kaydeden Yanmar Turkey Kıdemli Pazarlama İletişimi Uzmanı ve Sakura Gelecek Çiçek Açsın Proje Yöneticisi Emine Akgün Akkan, amaçlarının Yanmar’ın çalışma alanları olan kara, deniz ve şehir alanlarında öğrencilere eğitimler vererek gelişimlerine katkıda bulunmak olduğunu söyledi. Öte yandan Yanmar’ın insanlığa ve çevreye faydalı olma anlamını taşıyan HANASAKA Felsefesini, dünyada faaliyet yürüttüğü tüm ülkelerde, sosyal sorumluluk projeleriyle de topluma fayda sağlayan işler ortaya koyduğunu aktaran Akkan, şu ifadeleri kullandı:


“Bugüne dek 30 başarılı ortaokul öğrencisi; tarımsal üretim, toprakla tanışma, sunum teknikleri, öğrenmeyi öğrenme, etkili iletişim, yüzme, bisiklete binme, dans gibi pek çok alanda eğitim ve etkinliğe katıldı. Bu projeyi gerçekleştirmeye bizleri iten en önemli güç ise kurum kültürümüz olan HANASAKA Felsefemizdi. HANA Japoncada “çiçek”, SAKA ise “açmak” demek. Yani kurum felsefemizin temelinde “çiçek açmak” yatıyor. Buradaki çiçek açmak; öncelikle insanın kendisine fayda sağlaması ardından da çevresine ve beraberinde topluma fayda sağlamasını ifade ediyor. Bizler de projemizin ismini HANASAKA Felsefemizden ilham alarak oluşturduk ve SAKURA – Gelecek Çiçek Açsın projesi böyle doğdu. Bu kapsamda öğrencilerin sunum becerilerinden tarım eğitimlerine, yüzmeden oryantiring’e pek çok alanda deneyim kazandıkları için Yanmar Turkey olarak çok mutluyuz. Projeyi hayata geçirmemizde büyük emekleri olan tüm paydaşlarımız çok teşekkür ederiz.”

AYDER, ÇYDD ve EÇEV güçlerini birleştirdi

2002 yılından beri dezavantajlı bireylerin yaşamını kolaylaştırmaya yönelik etkinlik, eğitim ve faaliyetlere imza attıklarını ifade eden AYDER Kurucusu Ercan Tutal, “Yanmar Turkey’in desteği ile gerçekleştirdiğimiz proje; yeni nesiller yetiştirerek toplum için daha iyi bir gelecek sunmayı hedefliyor. Projeyi gerçekleştirirken Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin; nitelikli eğitim, eşitsizliklerin azaltılması, sağlıklı yaşam, temiz su ve denizler ile ilgili hedeflerini içeren maddeleri referans aldık. 4 ay boyunca Yanmar Turkey’in de çalışma alanları olan kara, deniz ve şehir alanlarında 30 başarılı ortaokul öğrencisi çeşitli etkinliklerle deneyim kazandı ve eğitim aldı. 30 öğrencinin etkinliğe dahil olması için çok değerli iki kurum olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) iş birliği yaptık” dedi.

Öğrenciler doyasıya mezuniyet coşkusu yaşadı

Konuşmaların ardından Sakura – Gelecek Çiçek Açsın projesi kapsamında Mart-Haziran ayları arasında eğitimler alan Geleceğin Yetenekleri mezuniyet sertifika belgeleri ile armağanlarını Yanmar Turkey ve AYDER yöneticilerinden aldı. Sakura – Gelecek Çiçek Açsın projesinin mezuniyet töreni dans gösterileri ve katılımcıların bir arada eğlendikleri etkinlikler eşliğinde son buldu. 

Yanmar Hakkında

1912 yılında Japonya, Osaka’da kurulan Yanmar, 1933 yılında ilk ticari kompakt dizel motor üretimi yapan firmadır. Yanmar, kuruluşunun temel yapı taşı olan endüstriyel dizel motor üretimi ile ürün gamını, hizmetlerini genişletmeye devam etmiş ve endüstriyel ekipman üretimi konusunda uzmanlaşmıştır. Yanmar, küçük ve büyük deniz motorları, tarım makineleri ve ekipmanları, iş makinaları, enerji sistemleri, endüstriyel motorlar, marin motor ve ekipmanları, makina parça ve komponentleri sağlayıcısı olarak global operasyonlarını yedi iş kolunda sürdürmeye devam etmektedir. Karada, denizde ve hayatın her alanında yer alan Yanmar’ın ‘müşterilerinin üretim ve enerji sarfiyatı konularında karşılaştıkları zorluklara odaklanıp, gelecek için insan yaşamının değerini artıracak sürdürülebilir çözümler sunma’ misyonu, ‘Sürdürülebilir Gelecek’ sağlayabilmek için Yanmar’ın benimsemiş olduğu temel ilkedir.

Alternatif Yaşam Derneği hakkında

Alternatif Yaşam Derneği (AYDER), kurulduğu 2002 yılından itibaren "Engelsiz Türkiye’ye" ulaşmak için ilk adımları atmış, engelli ve sosyal dezavantajlı grupların hem üretici hem de tüketici olarak ekonomik hayata kazandırılmalarını sağlayacak bir platform haline geldi. Aynı zamanda AYDER, Birleşmiş Milletler’in “Global Compact” (Küresel İlkeler) Sözleşmesi’ni imzalayan ilk sivil toplum örgütü konumunda bulunuyor. AYDER’ın fiili kuruluş tarihi olan 2002 yılından öncesinden başlayarak; Dalmak Özgürlüktür (1997), Alternative Camp (1997), Reha Istanbul Fuarı (2004), Engelsiz Turizm(2006), ve Düşler Akademisi (2008), Düşler Akademisi Kaş(2014), Kızlar Atakta(2015), Best Buddies Turkey(2011) gibi birçok yenilikçi proje planlanmış ve hayata geçirdi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

7 Haziran 2024

Sesleri Alan: Marko Buduris... İzmir'den Yunanistan'a uzanan bir sergi süreci...


İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası Resim ve Heykel Müzesi’nde Ressam Turhan KA’nın yaşamı ve sanatı üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi.

Söyleşide sanatçının yaşama bakışı, sanatı, neden sanat yaptığını ve İzmir'de açtığı SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS sergisinin çeşitli sürprizler ile Yunanistan'a uzanan süreci konuşuldu.

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Turhan Karayağmurlar 1959 yılında İnegöl'de doğdum. 6 çocuklu bir ailenin 4. Üyesiyim. Babam edebiyat öğretmeni annem ev kadını idi. Babamın görevi nedeniyle çocukluğum farklı şehirlerde geçti. İlkokula İnegöl'de başladım Afyon'da bitirdim, ortaokula Afyon'da başladım Niğde'de bitirdim, liseyi bitirdikten sonra yükseköğrenimimi maliye muhasebe bölümünde okudum. O yıllarda futbol yaşamımda hep vardı. 11 yıl futbol oynadım, Üniversiteden sonra çeşitli işlerde çalıştım, örneğin bir fabrikada on saat ayakta işçi olarak çalıştım, belediyede muhasebecilik yaptım, sporcu olduğum için ortaokulda dışardan beden eğitimi derslerine girdim bir şirkette planlama uzmanı olarak çalıştım.


Benim sanat ile ilgim 1985 yılında İzmir'e taşınmam ile başladı

Babam emekli olunca İzmir’den bir ev aldı bunun nedeni de 6 kardeşimin üçü izmir'de yaşıyor olmasıydı. Büyük abim Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde resim bölümünde öğretim üyesi idi. Bir kardeşim de resim bölümünde öğrenci olarak okuyordu,  ablamda öğretmenlik yapıyordu. Aile bir araya gelsin diye İzmir'e taşındık. Abim ve kardeşim bir atölye açmışlar bende orada çalışmaya başladım. İzmir de ilk yıllarım sıkıntılı geçti sonra biraz alışınca sergilere gitmeye başladım yavaş yavaş İzmir'e alıştım abimin ve çevresinden öğretim üyelerinin sergilerine gitmeye başladım.

Resme ve sanat sürecinize başlamanız nasıl oldu?

1985 yılında Niğde’den İzmir’e gelince reklam atölyesinde çalışmaya başladım. Sonrasında reklamcılık yaşamımı kazandığım meslek oldu 2017 yılına kadar reklamcılık ile uğraştım. Tam 27 yıl yaptığım bütün işleri reklam atölyesinde yaptım. Resme nasıl başladığıma gelince, en başta şunu söylemeliyim bu gün 34 yıldır resim yapıyorsam sanat ile ilgili üretiyorsam bunda abim Bedri Karayağmurlar'ın etkisi vardır. Yakınınızda sanat ile uğraşan birisi varsa siz de etkiliyorsunuz. Aynı zamanda İzmir'e gelmemde çok etkili oldu. Ben Niğde de kalsam belki bambaşka bir yaşamım olabilirdi.

Resme başladığımda çok sıkılıyordum ve bir şeyler yapmak istiyordum amacım sanat falan yapmak değildi benim bütün derdim kendimi oyalamaktı, halada derdim kendimi oyalamak.


1990’ların başları, bir reklam atölyesinde çalışan otuz yaşına gelmiş bir adam, sıradan biri her insan gibi çalışıyor, tv izliyor, çarşıya pazara gidiyor, yemek yiyor arada içiyor, dostlarıyla buluşup sohbet ediyor, takım tutuyor aklınıza gelebilecek daha bir sürü şey. 1990’ların başı olağan dışı hiç bir şey yok her şey normal, mutsuz da sayılmam hani fakat bir şeyler eksik yaşamımda, birde son zamanlarda içimde sanki konuşan birisi var. Hiç durmadan bana '' bir şeyler yap bir şeyler yap'' diyen biri, iyide ne yapayım. Ses her geçen gün daha da yüksek sesle konuşuyor '' bir şeyler yap '' eeh yeter be ne yapayım, kocaman bir atölye etrafımda boya kutuları, tahtalar, kartonlar, kağıtlar...

Sonra garip bir şekilde her türlü boyayla elime geçen her malzemeye tahta karton, kağıt duvar vs. üzerine resim yapmaya başladım. Bu 1994 yılına kadar bir kaç yıl sürdü, tek üzüldüğüm nokta o yaptığım resimlerden çok azı şu an elimde bir çoğunu isteyenlere verdim. Bazıları da taşınırken falan kayboldu, aslında değerini bilemedim. Şöyle düşünüyorum, ben hiç bir şey düşünmeden sadece resim yapmışım. Fakat bana bu da yetmedi o yıllarda gündüz sağdan soldan bulduğum kağıtlara geceleri evde küçük masamda resimler yapmaya başladım.

Abimin sergilerine giderdim bu sayede sanat ile ilgili insanlar tanıdım. 2000’lerin başlarında karma sergilere katılmaya başladım. Tabi ağabeyimin tanıdığı, o çevreden insanlar ile. Bu gün resim yapıyorsam bunda ağabeyimin katkısı büyüktür. Fakat ben resme kariyer için ya da meslek icabı başlamadım. Tamamen içsel ve içimdeki kocaman boşluktan dolayı bir şeyler yapmak istiyordum ve resim bana iyi geldi. 6 kardeşiz hepimizin bu konuda yeteneği vardır. Kendimi bildim bileli iyi resim yapardım zaten bu anlamda resim yaparken nasıl yapayım, ne kullanayım, şöylemi yapsam vs. diye kimseye sormadım. İşte bugün resim heykel işlerinde kullandığım Turhan KA. ismi ortaya çıktı. Karma sergilere katılmaya başladığımda, şu tarz diyaloglar gelişmeye başladı.

-Siz kimsiniz ?

-Ben Turhan Karayağmurlar

-Bedri bey neyiniz olur,

-Bedri bey Abim olur.

-Haa tamam arkadaş da yabancı değil.

Bu tür şeyler çok fazla olunca açıkçası beni rahatsız etti. Ben kendim bir şeyler yapmak istiyordum. Çünkü artık yaşım kırkı geçmiş kazık kadar adamdım. Ben de soyadımı kısaltıp 2001 yılında Turhan KA. yaptım. Bu çok etkili oldu artık bir yere katılınca soruyorlardı. Siz… Ben Turhan KA. çoğunlukla şöyle diyorlardı ”Siz İstanbul’dan katılıyorsunuz değil mi?”  Yıllarca bu şekilde İzmir’de yaşayan bir İstanbullu oldum.

Sizin için sanat nedir, neden sanat yapıyorsunuz?

Bilinen tanımların dışında bu işle ilgili olanlar mutlaka yaptıkları işle ilgili kendilerince sanat tanımları yapmışlardır, benimde kendimce yaptığım tanımlar var. Birini söyleyeyim bence sanat dünyaya ve yaşama karşı kendi sözünü söylemektir. Ben de her türlü yol ile kendi sözlerimi söylemeye çalışıyorum. Bir insan kendi sözünü nasıl söyler kimi bunu renkler ile yapar kimi kelimeler ile kimi notalar ile kimi demir ile kimi çamur ile yapar.


Üretim anlamında benim ezberlerim yok, kalıplarım yok bu yüzden çok farklı malzemeler ile çok farklı disiplinlerde işler üretiyorum. Neden sanat yapıyoruma gelince, geleceğe kalmak için... Ben samimi yapılan her işin bir şekilde değerini bulacağına ve geleceğe kalacağına inanıyorum. Sanat sınırları yok etmek için yapılır o yüzden sınırlarım yoktur. 

Yaptıklarım geleceğe kalmasın, ne fark eder yine de bir gün birilerinin mutlaka işine yarar. Bu yüzden bütün yaptıklarımı çok iyi arşivliyorum. Bu anlamda içinde 30 yıllık arşiv olan turhanka.blogspot.com adresli bloğum var, aynı zamanda işlerimden örnekler olan sergi haberlerimin kayıtları ve şiirlerim olan youtube kanalım var. 5 Yıldır da kendi sanatsal üretim deneyimlerimi yazıyorum yazılarım Mecmua İstanbul dergisinde yayınlanıyor.

SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS Sergisi nasıl ortaya çıktı

Kocaman bir atölye, yıl 2007 mesleğim reklamcılık hem geçinmek için çalışıyorum hem de aynı zamanda atölyede resim vs. yapıyorum, beni tanıyanlar bilir ben resme reklam atölyesinde başladım. Neyse tanıdık bir dostum çalıştırdığı video marketi işleri iyi gitmediği için kapatıp başka bir iş yapacağını ve yeni bir tabela yaptırmak istediğini söyledi. Ölçü almak için yanına gittim işlerimizi hallettik giderken "abi bunlar senin işine yarar şunlara bir bak yoksa çöpe atacağım" dedi ve dolaptan büyük boy eski film afişleri çıkardı. Afişleri büyük bir sevinçle aldım ve atölyeye getirdim.  O ara bir mimarlık firması için bir tatil köyüne resimler yapmam teklif edildi, tamam yaparım ama şunu yap falan derseniz yapmam dedim. Sana bırakıyoruz ne istersen yap dediler ve büyük boy tuvalleri getirip atölyeye bıraktılar. Tuvalleri yere koyup üzerine büyük badana fırçaları ile resimler yaptım bitenleri gelip alıyorlar sonra bu kadar resim yeter artık diye aradılar "elimde daha tuval var bunları ne yapayım" dedim senin olsun resim yaparsın dediler. Kolaj çok sevdiğim bir teknik 2000’li yılların başında atölyede boyam olmadığı zamanlar boya yerine sağdan soldan bulduğum afişlerle resimler yapmaya başladım ve yıllar içinde bu işi çok geliştirmiştim. Atölyede 12 adet boş tuval ve arkadaşımdan aldığım film afişleri vardı. İşte o zaman aklıma düştü Marko Buduris çocukluğumdan beri hep aklımın bir köşesinde olan isim ve daha işlere başlarken sergimin adı belliydi; SESLERİ ALAN: MARKO BUDURİS...

Sonra bu resimleri yapmaya başladım yaptıkça hem çocukluk heyecanım hem de o resimlerin içinde o günleri düşünmek çok keyifliydi. İzmir'de gidebildiğim her yere baktım eski film afişleri aradım duvarlardan afişler kopardım, yollardan ilanlar topladım, sahaflardan eski resimler buldum. Resimleri yaptıkça adeta o günlere gidiyordum hem açık hava sinema günleri hem de çocukluğumdan günümüze kadar yaşadığımız olaylar. Gençlik hareketleri, darbeler, sokak cinayetleri grevler olaylar, olaylar.

SESLERİ ALAN MARKO BUDURİS... Resimlerim sanat yaşamımda bir kaç defa yaptığım ve bana kendimi iyi hissettiren güzel hareketlerden, bunun nedeni belki de insanların gittikçe unuttuğu vefa duygusu.

Sanki toplum olarak bir şeyleri eksik yapmışız da ben kendi adıma kendimce bunu telafi etmeye çalışıyordum.

Yeşilçam filmlerinde emeği geçen ama kimsenin tanımadığı insanlar, hiç bir şey anlamadan kendini olayların içinde bulup yaşamları kararan yaşamlarını yitiren gençler. Yaşasalar bu ülke için çok önemli işler yapacak olan gençler, gazeteciler, sendikacılar, kadınlar, işçiler kısaca bu ülkenin yitip giden güzel insanları bu resimleri Marko'nun şahsında hepsi için yaptım...

Tam 2.5 yıl uğraştım bu resimler için ama geriye dönüp bakınca iyi ki yapmışım. İlk olarak İzmir de Ege Üniversitesi 50. yıl köşkünde sergilendi sonra sergi kataloğunu görünce bu kataloğu Türker İnanoğlu'na götürmek lazım deyip kataloğu alan sevgili Orhan Karadoğan bir akademisyen vasıtasıyla Türvak müzesine giden katalog ve sonrasında Türker İnanoğlu sponsorluğunda Türvak müzesindeki sergi. Esas olay aslında sergi haberinin gazetede çıkmasıyla başladı. İstanbul da sergi açılışını yapıp İzmir'e döndüm pazartesi atölyede bilgisayarımı açıp sosyal medyaya bakınca bir arkadaşlık isteği gördüm isim Yunancaydı ve bir şeyler hissetmiştim aslında. Hürriyet gazetesinde Atina baskısında çıkan sergi ile ilgili haberlerden sonra ismimi görüp araştırıp beni arayıp bulan ve facebookdan mesaj yazıp, ''bu sergiyi açan siz iseniz telefonunuzu yazarmısınız'' deyip sonra da Yunanistan’dan telefonla beni arayan Marko'unun kızı ve sevgili eşi telefon konuşmalarımız, gözyaşları ve Hrisulan annenin unutamadığım sözleri  “Böyle okşuyordum Turhan’ın resmini. ''Yavrimu, yavrimu neler yaptın Marko için sen'' dedim. Allah’tan ki Yota yanımdaydı. Bir ara gittim geldim.” Türk sinemasında yıllarca çalışan binden fazla filmi seslendiren ve unutulan gerçek bir İstanbul beyefendisi ve sinema emekçisi Marko...

Marko yaşamını yitirir ve 80 darbesi ile ülkeden ayrılır Marko'nun ailesi...  Sevgili eşi ve kızı tam 31 yıl sonra sergi için İstanbul'a geldiler ve bu sergi sayesinde tam 30 yıl görüşmeyen birbirini kaybeden onlarca insanın buluşması kavuşması. Sanat ne işe yarar sorusuna güzel bir cevap oldu bu resimler, bir çocuğun hayal dünyası iki yakadaki birbirine hasret insanları buluşturdu. Ne yazık ki Marko'nun sevgili eşini geçtiğimiz yıllarda kaybettik Marko ve çok sevdiği eşi artık buluştular. Bir dönem ülkemizde insanların yaşamında çok önemli bir yeri olan Yeşilçam sinemasına, sinema emekçilerine ve Markoya selam olsun.

* Söyleşimde bana eşlik eden sevgili Elif Nadas'a ve İzmir Resim ve heykel müzesi yetkilileri ve görevlilerine çok teşekkürler.

 

 

TURHAN KA. Kimdir?

Asıl adı Turhan Karayağmurlar, 1959 yılında İnegöl de doğdu. 1985 yılında İzmir de reklam sektöründe çalışmaya başladı, 2001 yılından itibaren işlerini Turhan KA. olarak imzalıyor. 1990 yılında çalıştığı reklam atölyesinde kendi çabasıyla resim yapmaya başladı ve hiç ara vermeden devam ediyor. Resim eğitimi almadı öğrendiği her şeyi çalışarak, araştırarak deneyerek, yaparak öğrendi.

Dönemsel olarak seriler halinde çalışıyor, son beş yıldır ağırlıklı olarak 2017 yılında bir tesadüf sonucu yapmaya başladığı heykel ve maskları üretiyor. Resme çok katkısı olduğunu düşündüğü için fotoğraf ile ilgileniyor, aynı zamanda özellikle son yıllarda video çekiyor. You tube de kendi işlerinin, sergilerinin, görsel medyada tv,lerde çıkan haberlerinin, şiirlerinin olduğu Turhan KA. ismiyle bir kanalı var.

Mecmua İstanbul haber ve medya sitesinde kendi deneyimlerinden oluşan sanat yazıları yazıyor. Karma ve grup sergilerine katıldı kişisel sergiler açtı. Resmi, özel koleksiyonlarda ve TÜRVAK Sinema Tiyatro Müzesi, İzmir Kağıt ve kitap sanatları müzesi daimi koleksiyonunda eserleri bulunuyor.

2008 yılında gelen bir teklifle İstanbul Sürmeli otel ve Vakıfbank Ayvalık sosyal tesisleri odalarına resimler hazırladı.

BRHD üyesi, resim ve farklı çalışmalarını İzmir,de sürdürüyor. Her türlü malzemeyi kullanan bilinen yerleşik kurallardan, sınırlardan hoşlanmayan Turhan KA. Kendi sanat anlayışını şöyle tanımlıyor.

''Benim sanatım hiç bilmediğim fakat bulmak için inatla uğraştığım bir yer''

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

6 Haziran 2024

Türk ihracatçılar 2024’de yüksek bir katılımla Çin’e Türkiye çıkarması yapacak


Çin’in Şanghay kentinde 05-10 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan “Çin Uluslararası İthalat Fuarı 2024” Türkiye milli katılım organizasyonu bu sene 6. Kez Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) organizatörlüğünde gerçekleştirilecek.

Çin Uluslararası İthalat Fuarı 2024 (CIIE) Fuarı’nın Tanıtım Toplantısı Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz’ın katılımıyla gerçekleştirildi.


Bu girişimin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Çin Devlet Başkanı Xİ Jinping 2017 mayıs ayında gerçekleşen “Kuşak ve Yol Forumu”nda    Çin’in dışa açılma politikalarının ve uluslararası iş birliği niyetinin bir parçası olarak, küresel ticareti teşvik etmek ve ithalatı artırmak amacıyla 2018 yılından itibaren bu fuarın düzenleneceği açıkladı. Düzenlendiği tarihten itibaren de Çin Devlet Başkanı Xİ Jinping’in de bizzat önem verdiği Çin’in en önemli prestij fuarı konumunda. CIIE Fuarının, dünyanın en önemli fuar organizasyonlarından biri olduğunun farkındayız ve bu girişimin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz. Türkiye, Çinliler ile Türkler arasında derin bir dostluk kurulmasını sağlayan ve iki taraf arasında hem ekonomik hem de ticari iş birliği kapsamında çok yüksek düzeyde potansiyele sahip "Kuşak ve Yol" inşasının ortaklaşa yapılması sürecine katılan dünyadaki ilk ülkelerden biridir.” dedi. 

41,6 milyar dolarlık ticaret açığını kapatmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz

Başkan Eskinazi, “Fuarda sergilenen tüm ürünlerin yüzde 100 ithal olması şartı bulunuyor, bu da onu dünyada benzersiz kılıyor. Fuara geniş bir ürün yelpazesi dahil ediliyor: tüketim malları, otomotiv, ekipman, medikal cihazlar ve sağlık ürünleri, tarım ürünleri, hizmet ticareti gibi. 2023 yılında Çin'e ihracatımız 3,3 milyar dolar iken Çin'den ithalatımız ise 44,9 milyar dolara ulaşarak yaklaşık 41,6 milyar dolarlık ticaret açığı oluştu. Bu açığı kapatmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Çin Uluslararası İthalat Fuarı'nın ülkemiz lehine bu açığı kapatmaya yardımcı olacağını umuyoruz. Çin’e ihracatımızı artırmak için, Çin pazarını daha iyi tanımamız ve stratejik olarak yaklaşmamız gerektiğinin farkındayız. Bu nedenle, EİB olarak 2019’dan beri bu pazarı anlamak ve ihracatçılarımıza anlatmak için mücadele veriyoruz.” diye konuştu.


Çin’in “416 milyar dolarlık” ithal ettiği ürünlerde fiyat avantajına sahibiz

Jak Eskinazi, “Çin’e ihraç edilecek ürünlerle ilgili GTIP bazında çalışmalar yapılması, kamu ve özel sektör iş birliğinde katma değeri yüksek ürünlerin Çin’e ihracatına yönelik çalışmalar yapacak platformların oluşturulmasını önemsiyor, tanıtımlarımızı bu doğrultuda şekillendirmeye gayret ediyoruz. Pekin Büyükelçiliğimiz Ticaret Müşavirliğimizce yapılan bir çalışmaya göre, Çin’in 2023 yılında ithal ettiği ürünlerin altılı GTIP bazındaki birim fiyatı, ülkemizin genel ihraç birim fiyatları ile mukayese edildiğinde Çin’in toplam ithalatının % 27’sine tekabül eden 1.781 tarife satırından oluşan toplam “416 milyar dolarlık” bir pazarda ihraç ürünlerimizin Çin pazarında kayda değer fiyat avantajına sahip olduğu görülmektedir. Çin’de değişen, batı benzeri tüketici tercihlerinin farkındayız. Sağlıklı, kaliteli Türk ürünlerimizi gıdadan kozmetiğe, tekstilden mermere bu pazarda tanıtmak ve ihracatımızı artırmak için çalışmaya devam edeceğiz. Firmalarımızın değerli katılımları ile Türk ürünlerimizi Çinli dostlarımıza tanıtmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.” dedi.

Türk firmalarının Çin pazarını deneyimlemesine ve iş birliği imkanlarını yakalamasına öncülük etmekten büyük mutluluk duyuyoruz

Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “Çin Uluslararası İthalat Fuarı, dünyanın her yerindeki firmalara ürün ve hizmetlerini sergilemeleri için benzersiz bir imkân sağlıyor. Bu prestijli etkinliğe geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu sene de katılacak olmaktan dolayı büyük heyecan duyuyoruz ve getireceği fırsatları geçmiş yıllarda olduğu gibi bu sene de sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu fuara katılmak yalnızca ürünlerimizi tanıtmamıza değil, aynı zamanda Çin ile dostluk ve iş birliği bağlarımızı güçlendirmemize de olanak tanıyor. 2019 yılından beri fuarın Türkiye milli katılım organizasyonunu yürütmekteyiz. Çin’in en prestijli fuarı olan Çin Uluslararası İthalat Fuarının bir parçası olmaktan da son derece gurur duyuyoruz.” dedi.

Katılımcı firmalarımızdan verimli iş birlikleri yaptıkları geri dönüşlerini aldık

Başkan Işık, “Çin pazarını çok önemsiyoruz ve bu pazarın önemini her fırsatta üyelerimize anlatmaya gayret ediyoruz. Bu fuar sayesinde firmalarımızın Çin pazarını deneyimlemesine ve iş birliği imkanlarını yakalamasına öncülük etmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Geçen sene bu fuara 336 m2’lik bir alanda toplam 15 firmamızın katılımıyla tecrübe ettik. 2020, 2021 ve 2022 yıllarında pandemi sebebi ile fiziki katılım sağlanamayan fuarın, pandemi sonrası büyük bir ziyaretçi akınına uğradığını gözlemledik. Geçmiş yıl katılımcı firmalarımızdan, fuar ziyaretçilerinin nitelik olarak değerlendirildiğinde büyük bir kısmının karar verici pozisyonlarda bulundukları, verimli iş birlikleri ile ayrıldıkları geri dönüşlerini aldık. Geçtiğimiz yıllarda EİB olarak üzerine basarak CIIE fuarı ile eş zamanlı birçok sektörel fuarın yapılmasının CIIE fuarına katılımı düşürdüğünü dile getirmiştik.  Bu sene gördük ki geçtiğimiz yıllarda CIIE ile eş zamanlı düzenlenen fuarların tarihlerinde düzenlemeye gidilmiş. Bunun, bu sene fuara Türk firmalarımızca fuara olan katılımı artıracağını umuyoruz.” diye konuştu.


Türkiye küresel organik trendine başarıyla karşılık veriyor

Türkiye’nin zengin ve çeşitli tarımsal ürünleriyle her zaman küresel tarım pazarında önemli bir oyuncu olduğuna değinen Mehmet Ali Işık sözlerine şöyle devam etti:

“Başta Ege Bölgesi olmak üzere ülkemizin verimli toprakları, dünyanın en kaliteli tarım ürünlerinin ana vatanı konumundadır. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Ege Bölgesi, özellikle çeşitli meyve, sebze ve kuruyemişlerin üretim ve ihracatında öne çıkıyor. Örneğin zeytinlerimiz, incirlerimiz, üzümlerimiz ve balığımızın sadece Türk mutfağının ayrılmaz bir parçası olmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası pazarlarda da oldukça rağbet görüyor. Son yıllarda organik ürünlere yönelik küresel talep giderek artıyor ve Türkiye bu trende büyük bir heyecan ve özveriyle karşılık veriyor. Türkiye'de organik tarım, 2002 yılında 57.000 hektar olan üretim alanının bugün 500.000 hektarın üzerine çıkmasıyla önemli bir büyüme kaydetti.”

Çin’in sağlıklı gıda ürünleri talebini organik tarım ile karşılamak istiyoruz

Başkan Işık, “Bu dikkate değer artış, sürdürülebilir tarıma olan bağlılığımızın ve dünya çapında sağlık bilincine sahip tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılama yeteneğimizin altını çiziyor. Çin’in son yıllarda giderek artan sağlıklı ve kaliteli gıda ürünleri talebini, yüksek kaliteli organik tarım ürünlerimizle karşılamak istiyoruz. Geçen yıl fuarda Türk zeytinyağımızın, Türk kuru incirimizin, kuru üzümümüzün ve kuru kayısımızın, Türk şaraplarımızın gördüğü büyük ilgiden çok memnuniyet duyduk, bu yıl da ülkemiz ve bölgemiz ürünlerini Çinli dostlarımıza tattırmak ve sağlıklı kaliteli Türk ürünlerimizi tanıtmak için CIIE fuarında buluşmayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu sene yüksek bir katılımla Çin’e Türkiye çıkarması yapmak arzusundayız.  Kasım ayında Şanghay’a tüm firmalarımızı bekliyoruz.” dedi.

Çin’den ülkemize büyük bir ilgi var, sürekli heyetler geliyor

Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz, “Dünya ticareti geçen sene 32 trilyon dolara ulaştı. Çin’in dünya ticaretindeki payı ise 5 trilyon dolar. Türkiye’nin bir yıllık ticaretini Çin neredeyse bir ayda gerçekleştiriyor. Çin’de 1,5 milyar kişi yaşıyor. 1,5 milyarlık nüfusun yüzde 30’u orta sınıf ve üstü gelir grubunu oluşturuyor. Bu rakamın yüzde 10’u yani 100 milyon kişi Avrupa standartlarında yaşıyor. 70-80 bin dolarlık kişi başına gelir söz konusu. Bu büyüklükteki pazara her şeyi satabiliriz. Çin Türk ihracatçılar için çok önemli bir fırsat. Son dönemde Çin’den ülkemize büyük bir ilgi var, sürekli heyetler geliyor. Bu ayın 25-26’sı tarihlerinde Çin Sincan Urumçi’de fuara katılacağız. Çin Uluslararası İthalat Fuarı 2024 (CIIE) Fuarı kendi internet sitesinde “Türk ihracatçıları bekliyoruz” diye paylaşım yaptı. Bu pozitif ortamı avantajlı olarak kullanmamız gerekiyor” diye konuştu.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

 

3 Haziran 2024

Sezgin Sanat Galerisi, İzmir Bayraklı'da açıldı


İzmir'in kültür ve sanat hayatına katkı sağlamayı hedefleyen Sezgin Sanat Galerisi, Bayraklı'da 03 Haziran Pazartesi günü “BOYUT” İsimli 41 sanatçının katılımı ve 41 eserle 41 Kere Maşallah diyerek açıldı.

Sezgin Sanat Galerisi'nin açılış töreni, renkli ve görkemli bir etkinlikle gerçekleşti. Sanatseverler, galerinin geniş ve çeşitli koleksiyonunu keşfetme fırsatı buldu ve birbirinden değerli sanat eserlerini yakından inceleme şansı elde etti. Galeri, yerel ve ulusal sanatçıların eserlerine yer vererek, Türk sanatının zengin ve çeşitli mirasını sanatseverlerle buluşturmayı amaçlıyor.


Galeri, sanatseverlere çağdaş ve yenilikçi sanat eserlerini sanat tutkunlarıyla buluşturmayı hedefleyerek, İzmir'in sanatın kalbinde önemli bir konuma gelmeyi amaçlıyor.

Sezgin Sanat Galerisi, sanatseverlere geniş bir koleksiyon ve özgün etkinliklerle dolu bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Galeri, yerel ve ulusal sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapacak ve sanatseverlerle buluşturacak.

İzmir'in sanat ve kültür hayatına yeni bir bakış getiren Sezgin Sanat Galerisi, bünyesinde bulunan 400’ü aşkın sanatçı ile yeni projeler ve etkinlikler ile İzmir ve dünya çapında birçok faaliyete imza atmayı planlıyor.


Açılış etkinliği, sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Galeri sahibi ve küratörü Halil Sezgin, öncelikle Sezgin Sanat galerisinin oluşumunda emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Oluşturduğumuz güçlü bir ekiple, İzmir'deki sanatseverlere daha yakın ve erişilebilir bir mekan ve her gün ziyaretçilerine kapılarını açarak sanatseverlere farklı bir deneyim, sanatseverlerle buluşma ve etkileşim imkanı, sanat eserlerinin yanı sıra çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yaparak İzmir’in sanat hayatına yeni bir bakış getirmeyi hedefleyerek bu adımı attıklarını belirtti.


Galerinin açılışı, sanatseverler tarafından büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılandı ve galeri, sanat tutkunlarına kendilerini sanatın büyülü dünyasında kaybetmeleri için ilham verici bir mekan olacak.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

1 Haziran 2024

Yazar Turgay Erdinç okurlarıyla buluştu


İzmirli yazar Turgay Erdinç Türkiye’de Tarım (Geçmişten Günümüze Tarım) ve Türkiye’nin İktisadi ve Ticari Tarihi isimli kitapları için imza günü düzenledi.

Konak İlçesi’nde bulunan Evim Cafe’de düzenlenen etkinlik edebiyatseverleri bir araya getirdi.

Yazar Turgay Erdinç okurlarıyla buluşarak Türkiye’de Tarım ve Türkiye’nin İktisadi ve Ticari Tarihi isimli kitaplarını imzaladı. Erdinç çok yakında yeni kitabının piyasaya çıkacağını söyleyerek okurlarını heyecanlandırdı.


İzmirdehaber olarak katıldığımız etkinlikte Yazar Erdinç şöyle konuştu;

Sözlerime kendimi tanıtmakla başlamak istiyorum.24 Şubat 1961yılında Aydın'ın Çine ilçesine bağlı Karakollar köyünde  (şimdi mahalle oldu) dünyaya geldim. İlkokulu 1968-1973 yılları arasında doğup büyüdüğüm köy ortaokulu ise Çine lisesinin ortaokulunda okudum. Liseye 1976-1977 yıllarında Aydın Endüstri Meslek ve Teknik lisesinde başladım. Türkiye’nin siyasal ve toplumsal açıdan en çalkantılı olduğu bu tarihsel dönemde politik ve toplumsal mücadeleye katıldım.12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen faşist darbe öncesinde 3 Mart 1980 tarihinde polis ve sıkıyönetim güçlerinin düzenlediği operasyon sonucunda gözaltına alındım. Yaklaşık bir ay gibi sürenin sonrasında Ege Ordu Sıkıyönetim Komutanlığı askeri mahkemesi tarafından tutuklanarak cezaevine konuldum. Uzun süren tutukluluk ve yargılanma dönemi sonrasında 1988 de serbest kalabildim. Cezaevi sonrası zorunlu askerlik nedeniyle ancak 1989 yılında normal yaşama dönebildim. Hayatımın büyük bir bölümünü işçi olarak bir o kadarlık bölümünde ise küçük işletmeci olarak sürdürdüm.2013 yılında emekli olmama rağmen 2023 yılına kadar işçi olarak çalışmaya devam ettim. İzmir’de yaşıyorum evliyim ve bir çocuğum var.

2021 ve 2023 yılında basılmış ve yayınlanmış 2 kitabım bulunmaktadır

Benim kuşağım tıpkı 68 kuşağı gibi (78 kuşağı olarak) başta Türkiye işçi sınıfı ve halklarının kurtuluşu için hiçbir bireysel çıkar gözetmeden canlarını ortaya koyarak mücadele etmiş ve etmeye devam etmektedirler. Uğruna ölümü göze alarak ülkenin işçi sınıfı köylülüğü ve halkları için mücadele eden bu kuşağın bir temsilcisi olarak söz söyleme hakkımın olduğunu düşünüyorum. Bu doğrultuda bir şeyler yapma adına da yazmaya karar verdim.


Biri 2021 diğeri 2023 yılında basılmış ve yayınlanmış kitabım bulunmaktadır. İlk kitabım Türkiye'nin Siyasi ve İktisadi Tarihi 1838-2019 'da Osmanlı İmparatorluğunun önce yarı-sömürge haline gelişini sonrada yok olarak tarih sahnesinden çekiliş öyküsünü anlatmaya çalışırken imparatorluğun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de çeyrek asırlık siyasal bağımsızlık sonrası yeniden uluslararası sermayeyle buluşmasını ve yeniden emperyalizme bağımlı duruma gelişini anlattım.

Nurten Öğüt-Turgay Erdinç

İkinci kitabım Türkiye'de Tarım Geçmişten Günümüze Tarım Politikaları 1923-2020 de ise bağımlılık ilişkileri her alanda pekişen neo-liberalizme tamamen entegre olan ülkenin tarım alanında da neo-liberal politikalarla uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesini bunun sunucunda da küçük ölçekli geleneksel tarımın yok edilerek yerine endüstriyel tarımın ikame edilerek tarımın tamamen kapitalistleşmesini sermayenin tarım alanında da yoğunlaşarak merkezileşme öyküsünü anlattım. Dilerim konuya ilgisi olanların ve okurların dikkatini çekebilirim” dedi.