7 Haziran 2024

Sesleri Alan: Marko Buduris... İzmir'den Yunanistan'a uzanan bir sergi süreci...


İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası Resim ve Heykel Müzesi’nde Ressam Turhan KA’nın yaşamı ve sanatı üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi.

Söyleşide sanatçının yaşama bakışı, sanatı, neden sanat yaptığını ve İzmir'de açtığı SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS sergisinin çeşitli sürprizler ile Yunanistan'a uzanan süreci konuşuldu.

Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Turhan Karayağmurlar 1959 yılında İnegöl'de doğdum. 6 çocuklu bir ailenin 4. Üyesiyim. Babam edebiyat öğretmeni annem ev kadını idi. Babamın görevi nedeniyle çocukluğum farklı şehirlerde geçti. İlkokula İnegöl'de başladım Afyon'da bitirdim, ortaokula Afyon'da başladım Niğde'de bitirdim, liseyi bitirdikten sonra yükseköğrenimimi maliye muhasebe bölümünde okudum. O yıllarda futbol yaşamımda hep vardı. 11 yıl futbol oynadım, Üniversiteden sonra çeşitli işlerde çalıştım, örneğin bir fabrikada on saat ayakta işçi olarak çalıştım, belediyede muhasebecilik yaptım, sporcu olduğum için ortaokulda dışardan beden eğitimi derslerine girdim bir şirkette planlama uzmanı olarak çalıştım.


Benim sanat ile ilgim 1985 yılında İzmir'e taşınmam ile başladı

Babam emekli olunca İzmir’den bir ev aldı bunun nedeni de 6 kardeşimin üçü izmir'de yaşıyor olmasıydı. Büyük abim Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde resim bölümünde öğretim üyesi idi. Bir kardeşim de resim bölümünde öğrenci olarak okuyordu,  ablamda öğretmenlik yapıyordu. Aile bir araya gelsin diye İzmir'e taşındık. Abim ve kardeşim bir atölye açmışlar bende orada çalışmaya başladım. İzmir de ilk yıllarım sıkıntılı geçti sonra biraz alışınca sergilere gitmeye başladım yavaş yavaş İzmir'e alıştım abimin ve çevresinden öğretim üyelerinin sergilerine gitmeye başladım.

Resme ve sanat sürecinize başlamanız nasıl oldu?

1985 yılında Niğde’den İzmir’e gelince reklam atölyesinde çalışmaya başladım. Sonrasında reklamcılık yaşamımı kazandığım meslek oldu 2017 yılına kadar reklamcılık ile uğraştım. Tam 27 yıl yaptığım bütün işleri reklam atölyesinde yaptım. Resme nasıl başladığıma gelince, en başta şunu söylemeliyim bu gün 34 yıldır resim yapıyorsam sanat ile ilgili üretiyorsam bunda abim Bedri Karayağmurlar'ın etkisi vardır. Yakınınızda sanat ile uğraşan birisi varsa siz de etkiliyorsunuz. Aynı zamanda İzmir'e gelmemde çok etkili oldu. Ben Niğde de kalsam belki bambaşka bir yaşamım olabilirdi.

Resme başladığımda çok sıkılıyordum ve bir şeyler yapmak istiyordum amacım sanat falan yapmak değildi benim bütün derdim kendimi oyalamaktı, halada derdim kendimi oyalamak.


1990’ların başları, bir reklam atölyesinde çalışan otuz yaşına gelmiş bir adam, sıradan biri her insan gibi çalışıyor, tv izliyor, çarşıya pazara gidiyor, yemek yiyor arada içiyor, dostlarıyla buluşup sohbet ediyor, takım tutuyor aklınıza gelebilecek daha bir sürü şey. 1990’ların başı olağan dışı hiç bir şey yok her şey normal, mutsuz da sayılmam hani fakat bir şeyler eksik yaşamımda, birde son zamanlarda içimde sanki konuşan birisi var. Hiç durmadan bana '' bir şeyler yap bir şeyler yap'' diyen biri, iyide ne yapayım. Ses her geçen gün daha da yüksek sesle konuşuyor '' bir şeyler yap '' eeh yeter be ne yapayım, kocaman bir atölye etrafımda boya kutuları, tahtalar, kartonlar, kağıtlar...

Sonra garip bir şekilde her türlü boyayla elime geçen her malzemeye tahta karton, kağıt duvar vs. üzerine resim yapmaya başladım. Bu 1994 yılına kadar bir kaç yıl sürdü, tek üzüldüğüm nokta o yaptığım resimlerden çok azı şu an elimde bir çoğunu isteyenlere verdim. Bazıları da taşınırken falan kayboldu, aslında değerini bilemedim. Şöyle düşünüyorum, ben hiç bir şey düşünmeden sadece resim yapmışım. Fakat bana bu da yetmedi o yıllarda gündüz sağdan soldan bulduğum kağıtlara geceleri evde küçük masamda resimler yapmaya başladım.

Abimin sergilerine giderdim bu sayede sanat ile ilgili insanlar tanıdım. 2000’lerin başlarında karma sergilere katılmaya başladım. Tabi ağabeyimin tanıdığı, o çevreden insanlar ile. Bu gün resim yapıyorsam bunda ağabeyimin katkısı büyüktür. Fakat ben resme kariyer için ya da meslek icabı başlamadım. Tamamen içsel ve içimdeki kocaman boşluktan dolayı bir şeyler yapmak istiyordum ve resim bana iyi geldi. 6 kardeşiz hepimizin bu konuda yeteneği vardır. Kendimi bildim bileli iyi resim yapardım zaten bu anlamda resim yaparken nasıl yapayım, ne kullanayım, şöylemi yapsam vs. diye kimseye sormadım. İşte bugün resim heykel işlerinde kullandığım Turhan KA. ismi ortaya çıktı. Karma sergilere katılmaya başladığımda, şu tarz diyaloglar gelişmeye başladı.

-Siz kimsiniz ?

-Ben Turhan Karayağmurlar

-Bedri bey neyiniz olur,

-Bedri bey Abim olur.

-Haa tamam arkadaş da yabancı değil.

Bu tür şeyler çok fazla olunca açıkçası beni rahatsız etti. Ben kendim bir şeyler yapmak istiyordum. Çünkü artık yaşım kırkı geçmiş kazık kadar adamdım. Ben de soyadımı kısaltıp 2001 yılında Turhan KA. yaptım. Bu çok etkili oldu artık bir yere katılınca soruyorlardı. Siz… Ben Turhan KA. çoğunlukla şöyle diyorlardı ”Siz İstanbul’dan katılıyorsunuz değil mi?”  Yıllarca bu şekilde İzmir’de yaşayan bir İstanbullu oldum.

Sizin için sanat nedir, neden sanat yapıyorsunuz?

Bilinen tanımların dışında bu işle ilgili olanlar mutlaka yaptıkları işle ilgili kendilerince sanat tanımları yapmışlardır, benimde kendimce yaptığım tanımlar var. Birini söyleyeyim bence sanat dünyaya ve yaşama karşı kendi sözünü söylemektir. Ben de her türlü yol ile kendi sözlerimi söylemeye çalışıyorum. Bir insan kendi sözünü nasıl söyler kimi bunu renkler ile yapar kimi kelimeler ile kimi notalar ile kimi demir ile kimi çamur ile yapar.


Üretim anlamında benim ezberlerim yok, kalıplarım yok bu yüzden çok farklı malzemeler ile çok farklı disiplinlerde işler üretiyorum. Neden sanat yapıyoruma gelince, geleceğe kalmak için... Ben samimi yapılan her işin bir şekilde değerini bulacağına ve geleceğe kalacağına inanıyorum. Sanat sınırları yok etmek için yapılır o yüzden sınırlarım yoktur. 

Yaptıklarım geleceğe kalmasın, ne fark eder yine de bir gün birilerinin mutlaka işine yarar. Bu yüzden bütün yaptıklarımı çok iyi arşivliyorum. Bu anlamda içinde 30 yıllık arşiv olan turhanka.blogspot.com adresli bloğum var, aynı zamanda işlerimden örnekler olan sergi haberlerimin kayıtları ve şiirlerim olan youtube kanalım var. 5 Yıldır da kendi sanatsal üretim deneyimlerimi yazıyorum yazılarım Mecmua İstanbul dergisinde yayınlanıyor.

SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS Sergisi nasıl ortaya çıktı

Kocaman bir atölye, yıl 2007 mesleğim reklamcılık hem geçinmek için çalışıyorum hem de aynı zamanda atölyede resim vs. yapıyorum, beni tanıyanlar bilir ben resme reklam atölyesinde başladım. Neyse tanıdık bir dostum çalıştırdığı video marketi işleri iyi gitmediği için kapatıp başka bir iş yapacağını ve yeni bir tabela yaptırmak istediğini söyledi. Ölçü almak için yanına gittim işlerimizi hallettik giderken "abi bunlar senin işine yarar şunlara bir bak yoksa çöpe atacağım" dedi ve dolaptan büyük boy eski film afişleri çıkardı. Afişleri büyük bir sevinçle aldım ve atölyeye getirdim.  O ara bir mimarlık firması için bir tatil köyüne resimler yapmam teklif edildi, tamam yaparım ama şunu yap falan derseniz yapmam dedim. Sana bırakıyoruz ne istersen yap dediler ve büyük boy tuvalleri getirip atölyeye bıraktılar. Tuvalleri yere koyup üzerine büyük badana fırçaları ile resimler yaptım bitenleri gelip alıyorlar sonra bu kadar resim yeter artık diye aradılar "elimde daha tuval var bunları ne yapayım" dedim senin olsun resim yaparsın dediler. Kolaj çok sevdiğim bir teknik 2000’li yılların başında atölyede boyam olmadığı zamanlar boya yerine sağdan soldan bulduğum afişlerle resimler yapmaya başladım ve yıllar içinde bu işi çok geliştirmiştim. Atölyede 12 adet boş tuval ve arkadaşımdan aldığım film afişleri vardı. İşte o zaman aklıma düştü Marko Buduris çocukluğumdan beri hep aklımın bir köşesinde olan isim ve daha işlere başlarken sergimin adı belliydi; SESLERİ ALAN: MARKO BUDURİS...

Sonra bu resimleri yapmaya başladım yaptıkça hem çocukluk heyecanım hem de o resimlerin içinde o günleri düşünmek çok keyifliydi. İzmir'de gidebildiğim her yere baktım eski film afişleri aradım duvarlardan afişler kopardım, yollardan ilanlar topladım, sahaflardan eski resimler buldum. Resimleri yaptıkça adeta o günlere gidiyordum hem açık hava sinema günleri hem de çocukluğumdan günümüze kadar yaşadığımız olaylar. Gençlik hareketleri, darbeler, sokak cinayetleri grevler olaylar, olaylar.

SESLERİ ALAN MARKO BUDURİS... Resimlerim sanat yaşamımda bir kaç defa yaptığım ve bana kendimi iyi hissettiren güzel hareketlerden, bunun nedeni belki de insanların gittikçe unuttuğu vefa duygusu.

Sanki toplum olarak bir şeyleri eksik yapmışız da ben kendi adıma kendimce bunu telafi etmeye çalışıyordum.

Yeşilçam filmlerinde emeği geçen ama kimsenin tanımadığı insanlar, hiç bir şey anlamadan kendini olayların içinde bulup yaşamları kararan yaşamlarını yitiren gençler. Yaşasalar bu ülke için çok önemli işler yapacak olan gençler, gazeteciler, sendikacılar, kadınlar, işçiler kısaca bu ülkenin yitip giden güzel insanları bu resimleri Marko'nun şahsında hepsi için yaptım...

Tam 2.5 yıl uğraştım bu resimler için ama geriye dönüp bakınca iyi ki yapmışım. İlk olarak İzmir de Ege Üniversitesi 50. yıl köşkünde sergilendi sonra sergi kataloğunu görünce bu kataloğu Türker İnanoğlu'na götürmek lazım deyip kataloğu alan sevgili Orhan Karadoğan bir akademisyen vasıtasıyla Türvak müzesine giden katalog ve sonrasında Türker İnanoğlu sponsorluğunda Türvak müzesindeki sergi. Esas olay aslında sergi haberinin gazetede çıkmasıyla başladı. İstanbul da sergi açılışını yapıp İzmir'e döndüm pazartesi atölyede bilgisayarımı açıp sosyal medyaya bakınca bir arkadaşlık isteği gördüm isim Yunancaydı ve bir şeyler hissetmiştim aslında. Hürriyet gazetesinde Atina baskısında çıkan sergi ile ilgili haberlerden sonra ismimi görüp araştırıp beni arayıp bulan ve facebookdan mesaj yazıp, ''bu sergiyi açan siz iseniz telefonunuzu yazarmısınız'' deyip sonra da Yunanistan’dan telefonla beni arayan Marko'unun kızı ve sevgili eşi telefon konuşmalarımız, gözyaşları ve Hrisulan annenin unutamadığım sözleri  “Böyle okşuyordum Turhan’ın resmini. ''Yavrimu, yavrimu neler yaptın Marko için sen'' dedim. Allah’tan ki Yota yanımdaydı. Bir ara gittim geldim.” Türk sinemasında yıllarca çalışan binden fazla filmi seslendiren ve unutulan gerçek bir İstanbul beyefendisi ve sinema emekçisi Marko...

Marko yaşamını yitirir ve 80 darbesi ile ülkeden ayrılır Marko'nun ailesi...  Sevgili eşi ve kızı tam 31 yıl sonra sergi için İstanbul'a geldiler ve bu sergi sayesinde tam 30 yıl görüşmeyen birbirini kaybeden onlarca insanın buluşması kavuşması. Sanat ne işe yarar sorusuna güzel bir cevap oldu bu resimler, bir çocuğun hayal dünyası iki yakadaki birbirine hasret insanları buluşturdu. Ne yazık ki Marko'nun sevgili eşini geçtiğimiz yıllarda kaybettik Marko ve çok sevdiği eşi artık buluştular. Bir dönem ülkemizde insanların yaşamında çok önemli bir yeri olan Yeşilçam sinemasına, sinema emekçilerine ve Markoya selam olsun.

* Söyleşimde bana eşlik eden sevgili Elif Nadas'a ve İzmir Resim ve heykel müzesi yetkilileri ve görevlilerine çok teşekkürler.

 

 

TURHAN KA. Kimdir?

Asıl adı Turhan Karayağmurlar, 1959 yılında İnegöl de doğdu. 1985 yılında İzmir de reklam sektöründe çalışmaya başladı, 2001 yılından itibaren işlerini Turhan KA. olarak imzalıyor. 1990 yılında çalıştığı reklam atölyesinde kendi çabasıyla resim yapmaya başladı ve hiç ara vermeden devam ediyor. Resim eğitimi almadı öğrendiği her şeyi çalışarak, araştırarak deneyerek, yaparak öğrendi.

Dönemsel olarak seriler halinde çalışıyor, son beş yıldır ağırlıklı olarak 2017 yılında bir tesadüf sonucu yapmaya başladığı heykel ve maskları üretiyor. Resme çok katkısı olduğunu düşündüğü için fotoğraf ile ilgileniyor, aynı zamanda özellikle son yıllarda video çekiyor. You tube de kendi işlerinin, sergilerinin, görsel medyada tv,lerde çıkan haberlerinin, şiirlerinin olduğu Turhan KA. ismiyle bir kanalı var.

Mecmua İstanbul haber ve medya sitesinde kendi deneyimlerinden oluşan sanat yazıları yazıyor. Karma ve grup sergilerine katıldı kişisel sergiler açtı. Resmi, özel koleksiyonlarda ve TÜRVAK Sinema Tiyatro Müzesi, İzmir Kağıt ve kitap sanatları müzesi daimi koleksiyonunda eserleri bulunuyor.

2008 yılında gelen bir teklifle İstanbul Sürmeli otel ve Vakıfbank Ayvalık sosyal tesisleri odalarına resimler hazırladı.

BRHD üyesi, resim ve farklı çalışmalarını İzmir,de sürdürüyor. Her türlü malzemeyi kullanan bilinen yerleşik kurallardan, sınırlardan hoşlanmayan Turhan KA. Kendi sanat anlayışını şöyle tanımlıyor.

''Benim sanatım hiç bilmediğim fakat bulmak için inatla uğraştığım bir yer''

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder