İzmir Kültür ve Sanat Fabrikası Resim ve Heykel Müzesi’nde Ressam Turhan KA’nın yaşamı ve sanatı üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi.
Söyleşide sanatçının yaşama bakışı, sanatı, neden sanat
yaptığını ve İzmir'de açtığı SESLERİ ALAN : MARKO BUDURİS sergisinin çeşitli
sürprizler ile Yunanistan'a uzanan süreci konuşuldu.
Kısaca kendinizden
bahseder misiniz?
Ben Turhan Karayağmurlar 1959 yılında İnegöl'de doğdum. 6 çocuklu bir ailenin 4. Üyesiyim. Babam edebiyat öğretmeni annem ev kadını idi. Babamın görevi nedeniyle çocukluğum farklı şehirlerde geçti. İlkokula İnegöl'de başladım Afyon'da bitirdim, ortaokula Afyon'da başladım Niğde'de bitirdim, liseyi bitirdikten sonra yükseköğrenimimi maliye muhasebe bölümünde okudum. O yıllarda futbol yaşamımda hep vardı. 11 yıl futbol oynadım, Üniversiteden sonra çeşitli işlerde çalıştım, örneğin bir fabrikada on saat ayakta işçi olarak çalıştım, belediyede muhasebecilik yaptım, sporcu olduğum için ortaokulda dışardan beden eğitimi derslerine girdim bir şirkette planlama uzmanı olarak çalıştım.
Benim sanat ile ilgim
1985 yılında İzmir'e taşınmam ile başladı
Babam emekli olunca İzmir’den bir ev aldı bunun nedeni de 6
kardeşimin üçü izmir'de yaşıyor olmasıydı. Büyük abim Dokuz Eylül Üniversitesi
Eğitim Fakültesi’nde resim bölümünde öğretim üyesi idi. Bir kardeşim de resim
bölümünde öğrenci olarak okuyordu,
ablamda öğretmenlik yapıyordu. Aile bir araya gelsin diye İzmir'e
taşındık. Abim ve kardeşim bir atölye açmışlar bende orada çalışmaya başladım.
İzmir de ilk yıllarım sıkıntılı geçti sonra biraz alışınca sergilere gitmeye
başladım yavaş yavaş İzmir'e alıştım abimin ve çevresinden öğretim üyelerinin
sergilerine gitmeye başladım.
Resme ve sanat
sürecinize başlamanız nasıl oldu?
1985 yılında Niğde’den İzmir’e gelince reklam atölyesinde
çalışmaya başladım. Sonrasında reklamcılık yaşamımı kazandığım meslek oldu 2017
yılına kadar reklamcılık ile uğraştım. Tam 27 yıl yaptığım bütün işleri reklam
atölyesinde yaptım. Resme nasıl başladığıma gelince, en başta şunu söylemeliyim
bu gün 34 yıldır resim yapıyorsam sanat ile ilgili üretiyorsam bunda abim Bedri
Karayağmurlar'ın etkisi vardır. Yakınınızda sanat ile uğraşan birisi varsa siz
de etkiliyorsunuz. Aynı zamanda İzmir'e gelmemde çok etkili oldu. Ben Niğde de
kalsam belki bambaşka bir yaşamım olabilirdi.
Resme başladığımda çok sıkılıyordum ve bir şeyler yapmak istiyordum amacım sanat falan yapmak değildi benim bütün derdim kendimi oyalamaktı, halada derdim kendimi oyalamak.
1990’ların başları, bir reklam atölyesinde çalışan otuz
yaşına gelmiş bir adam, sıradan biri her insan gibi çalışıyor, tv izliyor,
çarşıya pazara gidiyor, yemek yiyor arada içiyor, dostlarıyla buluşup sohbet
ediyor, takım tutuyor aklınıza gelebilecek daha bir sürü şey. 1990’ların başı
olağan dışı hiç bir şey yok her şey normal, mutsuz da sayılmam hani fakat bir
şeyler eksik yaşamımda, birde son zamanlarda içimde sanki konuşan birisi var.
Hiç durmadan bana '' bir şeyler yap bir şeyler yap'' diyen biri, iyide ne
yapayım. Ses her geçen gün daha da yüksek sesle konuşuyor '' bir şeyler yap ''
eeh yeter be ne yapayım, kocaman bir atölye etrafımda boya kutuları, tahtalar,
kartonlar, kağıtlar...
Sonra garip bir şekilde her türlü boyayla elime geçen her
malzemeye tahta karton, kağıt duvar vs. üzerine resim yapmaya başladım. Bu 1994
yılına kadar bir kaç yıl sürdü, tek üzüldüğüm nokta o yaptığım resimlerden çok
azı şu an elimde bir çoğunu isteyenlere verdim. Bazıları da taşınırken falan
kayboldu, aslında değerini bilemedim. Şöyle düşünüyorum, ben hiç bir şey
düşünmeden sadece resim yapmışım. Fakat bana bu da yetmedi o yıllarda gündüz
sağdan soldan bulduğum kağıtlara geceleri evde küçük masamda resimler yapmaya
başladım.
Abimin sergilerine giderdim bu sayede sanat ile ilgili
insanlar tanıdım. 2000’lerin başlarında karma sergilere katılmaya başladım. Tabi
ağabeyimin tanıdığı, o çevreden insanlar ile. Bu gün resim yapıyorsam bunda
ağabeyimin katkısı büyüktür. Fakat ben resme kariyer için ya da meslek icabı
başlamadım. Tamamen içsel ve içimdeki kocaman boşluktan dolayı bir şeyler
yapmak istiyordum ve resim bana iyi geldi. 6 kardeşiz hepimizin bu konuda
yeteneği vardır. Kendimi bildim bileli iyi resim yapardım zaten bu anlamda
resim yaparken nasıl yapayım, ne kullanayım, şöylemi yapsam vs. diye kimseye
sormadım. İşte bugün resim heykel işlerinde kullandığım Turhan KA. ismi ortaya
çıktı. Karma sergilere katılmaya başladığımda, şu tarz diyaloglar gelişmeye
başladı.
-Siz kimsiniz ?
-Ben Turhan Karayağmurlar
-Bedri bey neyiniz olur,
-Bedri bey Abim olur.
-Haa tamam arkadaş da yabancı değil.
Bu tür şeyler çok fazla olunca açıkçası beni rahatsız etti.
Ben kendim bir şeyler yapmak istiyordum. Çünkü artık yaşım kırkı geçmiş kazık
kadar adamdım. Ben de soyadımı kısaltıp 2001 yılında Turhan KA. yaptım. Bu çok
etkili oldu artık bir yere katılınca soruyorlardı. Siz… Ben Turhan KA.
çoğunlukla şöyle diyorlardı ”Siz İstanbul’dan katılıyorsunuz değil mi?” Yıllarca bu şekilde İzmir’de yaşayan bir
İstanbullu oldum.
Sizin için sanat nedir,
neden sanat yapıyorsunuz?
Bilinen tanımların dışında bu işle ilgili olanlar mutlaka yaptıkları işle ilgili kendilerince sanat tanımları yapmışlardır, benimde kendimce yaptığım tanımlar var. Birini söyleyeyim bence sanat dünyaya ve yaşama karşı kendi sözünü söylemektir. Ben de her türlü yol ile kendi sözlerimi söylemeye çalışıyorum. Bir insan kendi sözünü nasıl söyler kimi bunu renkler ile yapar kimi kelimeler ile kimi notalar ile kimi demir ile kimi çamur ile yapar.
Üretim anlamında benim ezberlerim yok, kalıplarım yok bu
yüzden çok farklı malzemeler ile çok farklı disiplinlerde işler üretiyorum.
Neden sanat yapıyoruma gelince, geleceğe kalmak için... Ben samimi yapılan her
işin bir şekilde değerini bulacağına ve geleceğe kalacağına inanıyorum. Sanat
sınırları yok etmek için yapılır o yüzden sınırlarım yoktur.
Yaptıklarım geleceğe kalmasın, ne fark eder yine de bir gün
birilerinin mutlaka işine yarar. Bu yüzden bütün yaptıklarımı çok iyi
arşivliyorum. Bu anlamda içinde 30 yıllık arşiv olan turhanka.blogspot.com
adresli bloğum var, aynı zamanda işlerimden örnekler olan sergi haberlerimin
kayıtları ve şiirlerim olan youtube kanalım var. 5 Yıldır da kendi sanatsal
üretim deneyimlerimi yazıyorum yazılarım Mecmua İstanbul dergisinde
yayınlanıyor.
SESLERİ ALAN : MARKO
BUDURİS Sergisi nasıl ortaya çıktı
Kocaman bir atölye, yıl 2007 mesleğim reklamcılık hem
geçinmek için çalışıyorum hem de aynı zamanda atölyede resim vs. yapıyorum,
beni tanıyanlar bilir ben resme reklam atölyesinde başladım. Neyse tanıdık bir
dostum çalıştırdığı video marketi işleri iyi gitmediği için kapatıp başka bir
iş yapacağını ve yeni bir tabela yaptırmak istediğini söyledi. Ölçü almak için
yanına gittim işlerimizi hallettik giderken "abi bunlar senin işine yarar
şunlara bir bak yoksa çöpe atacağım" dedi ve dolaptan büyük boy eski film
afişleri çıkardı. Afişleri büyük bir sevinçle aldım ve atölyeye getirdim. O ara bir mimarlık firması için bir tatil
köyüne resimler yapmam teklif edildi, tamam yaparım ama şunu yap falan derseniz
yapmam dedim. Sana bırakıyoruz ne istersen yap dediler ve büyük boy tuvalleri
getirip atölyeye bıraktılar. Tuvalleri yere koyup üzerine büyük badana
fırçaları ile resimler yaptım bitenleri gelip alıyorlar sonra bu kadar resim
yeter artık diye aradılar "elimde daha tuval var bunları ne yapayım"
dedim senin olsun resim yaparsın dediler. Kolaj çok sevdiğim bir teknik 2000’li
yılların başında atölyede boyam olmadığı zamanlar boya yerine sağdan soldan
bulduğum afişlerle resimler yapmaya başladım ve yıllar içinde bu işi çok
geliştirmiştim. Atölyede 12 adet boş tuval ve arkadaşımdan aldığım film
afişleri vardı. İşte o zaman aklıma düştü Marko Buduris çocukluğumdan beri hep
aklımın bir köşesinde olan isim ve daha işlere başlarken sergimin adı belliydi;
SESLERİ ALAN: MARKO BUDURİS...
Sonra bu resimleri yapmaya başladım yaptıkça hem çocukluk
heyecanım hem de o resimlerin içinde o günleri düşünmek çok keyifliydi.
İzmir'de gidebildiğim her yere baktım eski film afişleri aradım duvarlardan
afişler kopardım, yollardan ilanlar topladım, sahaflardan eski resimler buldum.
Resimleri yaptıkça adeta o günlere gidiyordum hem açık hava sinema günleri hem de
çocukluğumdan günümüze kadar yaşadığımız olaylar. Gençlik hareketleri,
darbeler, sokak cinayetleri grevler olaylar, olaylar.
SESLERİ ALAN MARKO
BUDURİS... Resimlerim sanat yaşamımda bir kaç defa yaptığım ve bana kendimi
iyi hissettiren güzel hareketlerden, bunun nedeni belki de insanların gittikçe
unuttuğu vefa duygusu.
Sanki toplum olarak bir şeyleri eksik yapmışız da ben kendi adıma
kendimce bunu telafi etmeye çalışıyordum.
Yeşilçam filmlerinde emeği geçen ama kimsenin tanımadığı
insanlar, hiç bir şey anlamadan kendini olayların içinde bulup yaşamları
kararan yaşamlarını yitiren gençler. Yaşasalar bu ülke için çok önemli işler
yapacak olan gençler, gazeteciler, sendikacılar, kadınlar, işçiler kısaca bu
ülkenin yitip giden güzel insanları bu resimleri Marko'nun şahsında hepsi için
yaptım...
Tam 2.5 yıl uğraştım bu resimler için ama geriye dönüp
bakınca iyi ki yapmışım. İlk olarak İzmir de Ege Üniversitesi 50. yıl köşkünde
sergilendi sonra sergi kataloğunu görünce bu kataloğu Türker İnanoğlu'na
götürmek lazım deyip kataloğu alan sevgili Orhan Karadoğan bir akademisyen
vasıtasıyla Türvak müzesine giden katalog ve sonrasında Türker İnanoğlu
sponsorluğunda Türvak müzesindeki sergi. Esas olay aslında sergi haberinin
gazetede çıkmasıyla başladı. İstanbul da sergi açılışını yapıp İzmir'e döndüm
pazartesi atölyede bilgisayarımı açıp sosyal medyaya bakınca bir arkadaşlık
isteği gördüm isim Yunancaydı ve bir şeyler hissetmiştim aslında. Hürriyet
gazetesinde Atina baskısında çıkan sergi ile ilgili haberlerden sonra ismimi
görüp araştırıp beni arayıp bulan ve facebookdan mesaj yazıp, ''bu sergiyi açan
siz iseniz telefonunuzu yazarmısınız'' deyip sonra da Yunanistan’dan telefonla
beni arayan Marko'unun kızı ve sevgili eşi telefon konuşmalarımız, gözyaşları
ve Hrisulan annenin unutamadığım sözleri
“Böyle okşuyordum Turhan’ın resmini. ''Yavrimu, yavrimu neler yaptın
Marko için sen'' dedim. Allah’tan ki Yota yanımdaydı. Bir ara gittim geldim.” Türk
sinemasında yıllarca çalışan binden fazla filmi seslendiren ve unutulan gerçek
bir İstanbul beyefendisi ve sinema emekçisi Marko...
Marko yaşamını yitirir ve 80 darbesi ile ülkeden ayrılır
Marko'nun ailesi... Sevgili eşi ve kızı
tam 31 yıl sonra sergi için İstanbul'a geldiler ve bu sergi sayesinde tam 30
yıl görüşmeyen birbirini kaybeden onlarca insanın buluşması kavuşması. Sanat ne
işe yarar sorusuna güzel bir cevap oldu bu resimler, bir çocuğun hayal dünyası
iki yakadaki birbirine hasret insanları buluşturdu. Ne yazık ki Marko'nun
sevgili eşini geçtiğimiz yıllarda kaybettik Marko ve çok sevdiği eşi artık
buluştular. Bir dönem ülkemizde insanların yaşamında çok önemli bir yeri olan
Yeşilçam sinemasına, sinema emekçilerine ve Markoya selam olsun.
* Söyleşimde bana eşlik eden sevgili Elif Nadas'a ve İzmir
Resim ve heykel müzesi yetkilileri ve görevlilerine çok teşekkürler.
TURHAN KA. Kimdir?
Asıl adı Turhan Karayağmurlar, 1959 yılında İnegöl de doğdu.
1985 yılında İzmir de reklam sektöründe çalışmaya başladı, 2001 yılından
itibaren işlerini Turhan KA. olarak imzalıyor. 1990 yılında çalıştığı reklam
atölyesinde kendi çabasıyla resim yapmaya başladı ve hiç ara vermeden devam
ediyor. Resim eğitimi almadı öğrendiği her şeyi çalışarak, araştırarak
deneyerek, yaparak öğrendi.
Dönemsel olarak seriler halinde çalışıyor, son beş yıldır
ağırlıklı olarak 2017 yılında bir tesadüf sonucu yapmaya başladığı heykel ve
maskları üretiyor. Resme çok katkısı olduğunu düşündüğü için fotoğraf ile
ilgileniyor, aynı zamanda özellikle son yıllarda video çekiyor. You tube de
kendi işlerinin, sergilerinin, görsel medyada tv,lerde çıkan haberlerinin,
şiirlerinin olduğu Turhan KA. ismiyle bir kanalı var.
Mecmua İstanbul haber ve medya sitesinde kendi
deneyimlerinden oluşan sanat yazıları yazıyor. Karma ve grup sergilerine
katıldı kişisel sergiler açtı. Resmi, özel koleksiyonlarda ve TÜRVAK Sinema
Tiyatro Müzesi, İzmir Kağıt ve kitap sanatları müzesi daimi koleksiyonunda
eserleri bulunuyor.
2008 yılında gelen bir teklifle İstanbul Sürmeli otel ve
Vakıfbank Ayvalık sosyal tesisleri odalarına resimler hazırladı.
BRHD üyesi, resim ve farklı çalışmalarını İzmir,de
sürdürüyor. Her türlü malzemeyi kullanan bilinen yerleşik kurallardan,
sınırlardan hoşlanmayan Turhan KA. Kendi sanat anlayışını şöyle tanımlıyor.
''Benim sanatım hiç bilmediğim fakat bulmak için inatla
uğraştığım bir yer''
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder