31 Mart 2020

TDB Disiplin Kurulu Başkanı koronavirüse yenik düştü


İzmir Diş Hekimler Odası Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi ve 2. 3. 4. Dönem Başkanı, Türk Diş Hekimleri Birliği Disiplin Kurulu Başkanı Mustafa Oral, Covid-19 enfeksiyonu sonucu, tedavi gördüğü Milas’ta yaşamını yitirdi.


Bodrum Çömlekçi doğumlu, ilkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi Milas’ta, üniversiteyi İzmir Ege Üniversitesi’nde tamamlayan 1952 doğumlu Mustafa Oral, Marla Ege Dağcılık yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştu.


Mustafa Oral’ın İzmir’de özel muayenehanesinin bulunduğu hastalanmadan birkaç gün önce Muğla’daki yazlığına geldiği öğrenildi. Yüksek ateş ve öksürük nedeniyle Muğla’nın Milas ilçesindeki 75. Yıl Milas Devlet Hastanesi’ne başvuran Oral’ın koronavirüs testi pozitif çıktı. Burada tedavisi başlayan, durumu ağırlaşınca Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilerek, yoğun bakım servisine kaldırılan Oral, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.


Oral’ın ölümünün ardından Türk Diş Hekimleri Birliği bir açıklama yayınladı; 


“TDB Yüksek Disiplin Kurulu Başkanımız Mustafa Oral’ı kaybetmiş olduğumuzu derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Tüm diş hekimliği camiası adına üzüntümüz çok büyüktür. Mesleğimize ve Birliğimize yapmış olduğu katkılardan ötürü Sayın Mustafa Oral’ı daima saygı ve sevgiyle anacağız. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve camiamıza baş sağlığı ve sabırlar diliyoruz.”

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

25 Mart 2020

CKD; “İnfaz İndirimi Yasa Tasarısı” Düzeltilmelidir!


Cumhuriyet Kadınları Derneği, “Ceza İnfaz İndirimi Yasa Tasarısı”ndan “cinsel suçlar” ve “uyuşturucu imal ve ticareti suçları”nın çıkarılmasını istedi. 


Prof. Dr. Tülin Oygür “Cezaevlerindeki doluluk nedeniyle hazırlanan ve koronavirüs salgını nedeniyle öne çekilen Ceza İnfaz İndirimi Yasa Tasarısının en az bugünümüz kadar yarınımız da gözetilerek özenle hazırlanmasını ve cinsel suçlar ve uyuşturucu imali ve ticareti suçunun ceza indirimi kapsamından çıkarılmasını bekliyoruz” dedi.


Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, “Cinsel Suçlar” ve “Uyuşturucu İmal ve Ticareti” suçlarının, önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelmesi beklenen “Ceza İnfaz İndirimi Yasa Tasarısı”ndan mutlaka çıkarılması gerektiğini kaydetti. 

Prof. Dr. Tülin Oygür, yaptığı yazılı açıklamada, CKD olarak kadına ve çocuğa yönelik cinsel suçların toplumumuzdan temizlenmesi yönünde ısrarlı ve hassas bir mücadele yürütmekte olduklarını ve konuyla ilgili tüm gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtti. 


“3. Yargı Paketi Yasa Tasarısı içinde, cinsel dokunulmazlığa ilişkin suçların ‘infaz değişikliği’ kapsamına alınarak, 3/4 koşullu salıverilme oranının, 2/3’e düşürülmesini kabul edilemez buluyoruz” diyen Oygür, açıklamasına şöyle devam etti:  


“Cinsel suçlardaki infaz indirimi tecavüzcüleri, cinsel istismarcıları ve küçük yaşta evlilikleri teşvik etmek demektir. Tasarı yasalaştığı takdirde, toplumda kadın ve çocuklara yönelik cinsel suç faillerinin, ‘hak ettikleri cezayı almayacakları’ düşüncesi hâkim olacaktır. Hassasiyeti ve önemi nedeniyle çoğu zaman infialle karşılanan bu konuda hukukun dikkatli adım atmasını öneriyor ve cinsel suçların infaz değişikliği kapsamından çıkarılmasını talep ediyoruz.” 


Diğer yandan uyuşturucu bağımlılığına karşı, “Hayata Tutun-Hayatta Tutun” adı altında bir kampanya yürüttüklerini, bu sayede sorunun boyutlarına doğrudan vakıf olduklarını ifade eden Oygür, sözlerini şöyle sürdürdü:  


“Toplumumuzun en büyük yaralarından biri haline gelen uyuşturucu bağımlılığı kapsamında,  ‘Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddenin İmal ve Ticareti Suçu’nda infaz indirimine gidilmesinin son derece yanlış olduğunu değerlendiriyoruz. Cezaevlerindeki doluluk nedeniyle bir süredir üzerinde çalışılan ve Koronavirüs salgını başlayınca öne alınan ceza infaz indirimlerinde, toplumsal barışımız ve milli beraberliğimiz yönünden titiz bir çalışma yürütülmesini ve en az bugünümüz kadar yarınımızın da gözetilmesini bekliyoruz.”

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT 

 

24 Mart 2020

İzmir Otelciler Odası’ndan “İstihdam Desteği” talebi


İzmir Otelciler Odası Başkanı Mehmet Gönen, koronavirüs salgını nedeniyle zarar gören konaklama sektöründeki çalışanın korunması için istihdam desteği talebinde bulundu.

Gönen yaptığı yazılı açıklamada, “Bu aralar birbirimize sarılamıyoruz belki ama hayata olan bağlılığımıza sımsıkı sarılalım!


Dünyada salgın hale gelen ve ülkemizde de görülen öldürücü Korona Virüsü salgını dünya ekonomisini ve de özellikle Küçük Ölçekli İşletme Esnafını oldukça zorlamaktadır. Bu bağlamda etkisini arttırarak sürdüren korona virüsünden etkilenen sektörler arasında konaklama sektörü de çok önemli düzeyde etkilendi.

Sn. Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan (Covid-19) İstikrar Kalkanı Önlem Paketi için teşekkür ederiz. Fakat her geçen gün artan salgının getirdiği ekonomik sonuçlardan en fazla şehir otelleri özellikle de (kiracı olan otel işletme sahipleri) üyelerimizi finansal olarak etkilemektedir. Bu sebeple aşağıdaki önerilerimizi de göz önüne alarak; Belediye Belgeli Otel İşleten esnafın yüreğine bir nebze olsa da su serpecek özel bir çalışma yapılması, ülke ekonomimizin lokomotif sektörü şehir otelleri açısından çok önemlidir.

Esnaf sanatkârların korona tedbirlerinden olumsuz etkilendiği ortada; Ancak sermayesi sınırlı olan esnaf ve sanatkârlarımız büyük işletmelerin dayanma gücüne sahip değil. Küçük işletmeler olarak beklentilerimizi destek paketine ilişkin yapılacak düzenlemelerle ilgili isteklerimiz toplumuzun çimentosu olan esnaf ve sanatkarlar için aşağıdaki gibidir. Esnaf kesimi için planlanacak önlemler de korona ile mücadelenin bir parçası olarak düşünülmelidir.

· Nakit akışı bozulan Küçük Ölçekli İşletme Esnafı’nın banka borçları 3 ay süreyle erteleme sağlandı. Devlet bankalarının yanında özel bankalarında erteleme yapması..

· Otellerimizin en önemli maliyet kaleminin başında personel maliyetidir. Çalışanın korunması ve yetişmiş insan gücünü kaybetmemek ve personellerimizi korumak amacıyla 6 ay istihdam desteği sağlanmalıdır.

· Küçük Ölçekli İşletme Esnafı’na özel, SGK ve vergilerin 3 ay ertelenmesi değil,6 ay muaf olması gerekir. Belediye belgeli oteller iş yapamadığı için Mart ve Nisan ‘da ödenecek SGK Vergi ve Stopajlar da dahil edilmelidir.

· En önemlilerinden sorunlarımızdan biride kiracı olarak çalışan esnafımızın kiralarını ötelenmesidir. Bu konuda öteleme bizim için olmazsa olmazımızdır. Bu çok ÖNEMLİ..

· Turizm Ajans Payı Vergisinin yıl sonuna kadar alınmaması gerekmektedir.

· 0 faizli kredilerine acilen ihtiyacımız vardır.

Öldürücü CORONA virüsüne karşı İzmir Otelciler Odası işbirliğinde üyelerimizin otel, pansiyon, rezidans, yurt, apartlar da otel odalarımız, genel alanlarımız ve restoranımızda tüm hijyen kurallarını eksiksiz yerine getirmekle birlikte aldığımız önlemleri daha da arttırarak, dezenfekte çalışmaları da durmaksızın devam etmektedir…

Toplumsal farkındalık ve güçlü birlikteliğimizle bu süreyi aşacağımız inancıyla..

Bu aralar birbirimize sarılamıyoruz belki ama hayata olan bağlılığımıza sımsıkı sarılalım!” İfadelerini kullandı.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

23 Mart 2020

Vicdan Asla Ucuz Değildir


Prof. Dr. Çağatay Üstün’ün “Vicdan Asla Ucuz Değildir” başlıklı yazısı;


Hayvanların insanlar tarafından bir tür ticaret aracı haline getirilmesi ve mal statüsünde değerlendirilmesi artarak olmasa da yine devam ediyor. Ancak sevindirici olan, giderek bu konunun önemi kavranıyor ve vicdanın ucuz olmayacağı fark ediliyor. Bir parça et için ortaya çıkan tartışmalar, hayvanların beslenme aracı haline dönüştürülmesinin kapılarını aralarken bunun içinde barınan yanlışları görüyoruz birden. İnsan diye var olan dünyalının hayvan etine olan düşkünlüğüne artık bir son vermesi, bu çok pahalı, acı, ıstırap ve eziyet dolu işlemi terk etmesi gerekmektedir. Hindistan Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 2013 yılında deklare edilen bazı hayvan türleri için önerilen insan olmayan kişi/non-human person kavramı aslında bir tür devrim niteliğinde karardır. Bu kararın yanında olanların kapsadığı canlı türlerini genele yayması hakkında çalışmalar başlatması lazımdır. Buna göre, artık hangi türden olursa olsun, sofra menülerine kadar girmiş hayvanların etine talip olmanın yanlışlığı daha net anlaşılmalıdır.

Tamamen zevk meselesi haline gelen protein ihtiyacını hayvandan karşılama yaklaşımı, beraberinde kullanılan hormonlar, antibiyotikler ve doğallıktan uzaklaşmış besin maddesi ifadelerini de getiriyor.

Bugün için hayvansal kaynaklı protein talebini karşılama mekanizmasının pahalı, insani değerlerden uzak, gereksiz ve anlamsız eziyetlerle dolu bir yöntem olduğunu görüyoruz. Tabaklardaki bir parça etin hikayesindeki etik ve ahlaki sıkıntıların kimse farkında değildir. Ancak bu durum bizleri sorumluluktan alıkoyamaz. Bugünün gelişmiş teknolojileri ışığında daha fazla et veren canlı üretme tekniklerini araştırmak yerine, daha sağlıklı daha insan organizmasına ve sindirim sistemine uygun besinlerin ortaya çıkarılması lazımdır.

Ucuzlaşan et konusunun ucuzlaşan vicdanlara sebep olacağını biliyor muyuz? Bu yanlış geleneksel beslenme yönteminin kapalı ortamlardaki ofislerde hapsolmuş yaşamları obezite ve diğer hastalıklara açık hale getireceğini, tedavi masraflarının artacağını düşünmüyoruz. Durduk yere vicdanımızı rahatsız eden bu durumları olağan şeyler gibi algılamaya çalışarak bilinç altımızı zorluyoruz. Çocuğunu kuzu gibi seven bir annenin yine çocuğuna kuzu eti yedirmesi, klasik ama bir o kadar tuhaf bir ikilem örneğidir.

Doğa ve canlılar ile barışmanın zamanı gelmiştir. Artık öyle bir dönemdeyiz ki, akıl ve vicdanın reddettiği hiçbir şey normal sayılamaz. Hayvan türlerini kendi içinde sınıflandırarak, insanın damak zevki oluşturacak canlıların üremesinden tutunda öldürülüp et haline dönüştürülmesine kadar geçen süreçleri planlayan bir zihniyetin kendi içinde tutarlılığı kalmamıştır. Burada herhangi bir beslenme türünün üstünlüğünden bahsetmiyoruz. Amaç bu değildir ve olmamalıdır. Amaç insanı insan yapacak temel ilke ve değerlerin neler olduğunu hatırlamaktır. Artık o kadar gelişmiş bir teknoloji ve bilgi birikimine sahibiz ki, beslenmek için ucuzlaştırılmaya çalışılan bir vicdan ile hareket etmeye devam etmek gerçekten de anlamsız kalıyor. Hep aynısını denemekten vazgeçmeli, farklısına yönelmenin gücüne inanmalıyız. Organik tarım üretimini teşvik etmek, insanın sağlıklı bir şekilde bitkisel besin kaynaklarına yönelmesini sağlamak güzel bir ödev olsa gerek.


İzmir Modern /Nurten ÖĞÜT

17 Mart 2020

Oygür: “Çanakkale Zaferi, sömürgeciliği yendiğimiz ilk zaferimizdir”


CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, “18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi”nin 105. yıl dönümü dolayısıyla bir basın bildirisi yayımladı. Prof. Dr. Oygür, “Dünya tarihinin akışının değiştiği, emperyalizmin ilk defa yenildiği, Çanakkale’yi emperyalizme “GEÇİLMEZ” yapan büyük zaferimizin, 105’inci yılı kutlu olsun!” dedi.


Prof. Dr. Tülin Oygür, CKD Genel Merkezi’nden yayımlanan basın bildirisinde, Birinci Dünya Savaşı’nın, Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşım savaşı olduğunu hatırlatarak, şöyle dedi: “Sanayileşen Avrupa devletlerinin hammadde ve pazar ihtiyaçlarının, Osmanlı topraklarındaydı. İngilizler ve Fransızlar’ın planı, Çanakkale Boğazı’nı kısa sürede geçip, İstanbul’a ulaşmak ve Osmanlı Sarayı’nın müttefikleri ile bağlantılarını keserek, savaşı kısa sürede bitirmekti. Böylelikle aynı zamanda ekonomik sıkıntı içinde olan Çarlık Rusya’sına lojistik destek verebileceklerdi. Çarlık Rusya’sı ise bu sayede savaşa devam edebilecek; Osmanlı’yı, Doğu Anadolu’dan çember içine alabilecekti… Ne var ki hesaplamadıkları bir şey vardı. Onların çelik zırhlılarına karşı, Mehmetçiğimizin zekası, çelik yüreği ve vatan sevgisi! Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı ve verilen emri cesaretle yerine getiren Nusret Mayın Gemisi’nin kahraman komutan ve mürettebatının, Karanlık Koy’a, son derece zekice bir planla yerleştirdiği 26 mayın, tarihe ‘bir milletin yazgısını değiştiren’ savaş mayınları olarak geçti. Mayınlara çarpan görkemli İngiliz Savaş gemileri, hiç beklemedikleri şekilde, ‘kara bir sis bulutu’ içinde bir bir batarken; boğazın iki tarafındaki tabyalardan açılan top atışları ve Mehmetçiğin yürekli direnişi, onlara, ilk “Gelibolu hezimetini yaşattı.” “Dünyaya 100 yılda bir dahi gelir…”18 Mart Deniz Zaferimizin ardından, Çanakkale Boğazı’nı deniz yoluyla geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızların, bu defa kara savaşları ile İstanbul'a ulaşmak istediklerini belirten Oygür, 25 Nisan 1915'te, Arıburnu ve Seddülbahir'den askeri çıkartma yapan İtilaf Devletleri’ni bu kez başka bir büyük “Türk askeri sürprizi” beklediğini kaydederek, şunları ifade etti: “Bu defa da bilmedikleri ve hesaplayamadıkları tarihsel olgu, Mustafa Kemal’i tarih sahnesine taşıyan askeri ve stratejik dehası ve Mehmetçiğin azmi vatan sevgisi olmuştur. Sekiz aydan uzun süren ve tarihi kaynaklara göre 66 bine yakın şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşı’nda emperyalist devletler, Mustafa Kemal'i de Mehmetçiği de yenemeyeceklerini; Çanakkale'yi geçemeyeceklerini anladılar. “Çanakkale Geçilmez!” gerçeği ve Mustafa Kemal’in büyük vatanseverliğinden doğan askeri zekası, unutmamak gerekir ki İngilizlerin ünlü devlet adamı Churchill’in ağzından tarihe şu sözleri kaydettirmiştir: ‘Gelibolu’da bizim yapabileceğimiz ne vardı? Dünyaya yüz yılda bir dahi gelir. Ne yapalım ki bu yüzyılda o dahi Türklere nasip oldu’…” “Kuva-yi Milliye ruhu Çanakkale’de doğdu” İtilaf devletleri, Çanakkale'yi geçemeyince, Birinci Dünya Savaşı’nın, 2 yıl daha uzadığını, o süreçte 1917 Bolşevik İhtilali’yle, Çarlık Rusya’sının yıkılarak savaştan çekildiğini anımsatan Prof. Dr. Tülin Oygür, “Anadolu’yu Doğu Anadolu’dan işgali planının da böylece hüsrana uğratıldığını belirtti. Çanakkale Savaşı’nın aynı zamanda Kuva-yi Milliye ruhunu ve Misak’ı Milli sınırları içinde, tek bir “Türk milleti” olmayı bilince çıkardığını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Oygür, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu savaşın en büyük kahramanı Mustafa Kemal Paşa'yı ise “Atatürk” yapan sürecin, temellerinin atıldığı savaştır. Çanakkale'yi geçilmez yapan tüm komutan, şehit ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun!” dedi. Altı çizilmelidir ki dünya tarihinde Rus ve Türk devrimleriyle sonuçlanacak süreç, Çanakkale Savaşı ile başlamış ve bu savaş tarihe, mazlum milletlerin,’Emperyalizm karşısında kazandığı ilk zafer’ olarak geçmiştir. İşte şimdi yüzyıl sonra bugün de Mehmetçiğimiz, aynı Kuva-yi Milliye ruhuyla, Güneydoğu sınırlarımızda, emperyalizme karşı vatanımızı savunuyor. Emperyalizme yine geçit vermiyor. Bizler, Cumhuriyet Kadınları olarak, Kurtuluş Savaşı kahramanları Şerife Bacı’nın, Kara Fatma'nın, Gördesli Makbule'nin torunlarıyız. Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin devamıyız. Dün olduğu gibi bugün de ordumuzun, Mehmetçiğimizin yanındayız. Yolları açık, muratları gerçek olsun. 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

16 Mart 2020

Bir tür patokültür mü oluştu?


Prof. Dr. Çağatay Üstün, nCOV19 virüsü ilgili yazısı;


nCOV19 hastalığının ortaya çıkışı ile tüm dünya ülkelerine yayılışı gerçekten bir başka gerçekleşti. Halen devam eden panik ve Corona virüs saplantısı bireylerin üzerindeki etkisini devam ettiriyor.

Sosyal paylaşım sitelerini pek takip etmiyorum ama aktarılan odur ki, neredeyse bu yeni ve farklı tablo kendi patokültürünü oluşturmuş durumda.

Hekimler, bilim insanları açıklamalarını devam ettirirken, aşı ve tedavi arayışları sürüyor. Ancak ilk öncelikli soru, hastalığın zirve seviyesinin tamamlamasının ardından ne zaman inişe geçeceği.

Hekim, hemşire ve tıbbi ekibin bütün unsurlarının hastalığın başlangıcından beri gösterdikleri gayret takdire elbette ki layıktır. Bu konuda verilen mesajın toplumlar tarafından alındığına inanıyorum.

Hastalıkla yatıp kalkanların sosyal medya mecrasına kendilerini iyice kaptırması, ister beyaz isterse de mavi yakalı çalışanların evde home office arayışlarına başvurarak evlerini bir tür büro haline getirmesi, AVM’lerin kapanması, esnek çalışma modellerinin denenmesi, eğitimin durması, uzaktan eğitime geçilmesi, turizm faaliyetlerinin sona ermesi ve seyahat özgürlüğünün kısıtlanması, ekonominin yavaş yavaş eriyen bir kitle haline dönüşmesi, sosyal izolasyonun derin etkileri, sokağa sınırlı çıkmanın benimsenmesi veya tamamen sokağın yasaklanması… Görülen odur ki, bir virüsün verdiği derslere dünya henüz hazır değilmiş. Özgürlüğün ve yaşamın değeri ve anlamı şu sıralar o kadar çok pekişiyor ki.

Aramızda 1 metre mesafe olsun, el sıkışmak yok, maske takmalı, eldiven de giyenler var, dezenfektanını yanında taşımalısın. Zaten birbirine yabancılaşmış bir dünyada, bu talepler sosyokültürel mesafeyi iyice araladı. Artık Corona virüs ve onun ortaya çıkardığı bir klinik tablo var. Ve doğal olarak bu kadar büyük bir pandeminin bir patokültür oluşturması kaçınılmaz. Bu hastalık elbette ki, bir süre sonra gündemden kalkacak. Bir daha ki kış aylarında yine ortaya çıkar mı? Bir korkudur sürüyor tabii ki. Ancak şurası kesin ki, nCOV19’nın oluşturduğu sosyal ve tıbbi tablolar kolay kolay zihinlerden silinmeyecek.

Corona patokültürünü iyice kavradıktan sonra, bunun üzerindeki değerlendirmeleri daha rahat yapabileceğiz.

Acaba bir Armagedon’un içinde miyiz? Bu da bir başka soru. Ancak neyi yaşadığımızın tanımını yapmak şu an için biraz zor görünüyor.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

15 Mart 2020

Korona virüsü tedbirlerinden dolayı seyircisiz oynanan Göztepe-MYK…



Korona Virüsü tedbirleriyle seyircisiz oynanan Erkekler Hentbol Süper Ligi 17. Hafta maçında Göztepe, MYK Hentbol Kulübünü konuk etti. 



Erkekler Süper Ligi'nin 17. haftasında Göztepe ile MYK Hentbol karşılaşması Fuar Celal Atik Spor Salonu'nda oynandı. Maçı MYK Hentbol Kulübü 29-27 kazanandı.



Karşılaşmanın ilk yarısını Göztepe 15-14 önde tamamladı. İkinci yarı üstünlüğü ele alan MYK Hentbol, sahadan 29-27 galip ayrıldı. 



Bu sonucun ardından Göztepe hentbol takımı küme düştü. Göztepe geçtiğimiz hafta da Nilüfer Belediye hentbol karşılaşmasını 30-29 kaybetmişti.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

14 Mart 2020

Butik 34 Alsancak Şubesi İçin Coşkulu Bir Açılış Gerçekleştirdi


9 yıldır İzmir, Üçyol’da faaliyet gösteren Şebnem Urgancı’nın sahibi olduğu Butik 34 Alsancak Kültür Mahallesi 1382 sokak’ta ikinci şubesi için coşkulu bir açılış gerçekleştirdi.


Butik 34 Alsancak şubesi 14 Mart Cumartesi günü açıldı. Açılışa katılım oldukça yoğundu. Açılış öncesinde misafirler için kokteyl düzenlendi.  
 

Butik 34’ün sahibi Şebnem Urgancı, açılış öncesi İzmirdehaber.com’a yaptığı açıklamada oldukça heyecanlı ve mutlu olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti.


“17 yaşında güzellik uzmanı olarak başladığım iş hayatıma evlenerek bir süre ara verdim. Tekrar iş hayatına dönme kararı verdiğimde kendi iş yerimi açmak istedim. Eşimde bu kararıma destek verdi.
İlk butik açtığımda iç çamaşırı ürünleri satıyordum. Daha sonra giysi olarak devam ettim. Yaklaşık dokuz yıldır Üçyol mağazamızda hizmet vermekteyiz. Müşterilerimizin isteği doğrultusunda Alsancak’ta şube açma kararı aldık. Ablam Didem Üçyol’da, ben Alsancak şubesinde müşterilerimize hizmet vermeye devam edeceğiz. Ayrıca İnstagram hesabımızdan satış yapıyoruz.


Neden Butik 34?


Üçyol’da ilk butiğimizi açtığım yıllar ürünlerimizi İstanbul’dan alıyorduk. Bu yüzden Butik 34 adını verdik. Müşterilerimiz bizi bu isimle tanıdı ve Butik 34 olarak devam edeceğiz.


Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en kaliteli giyim ürünleriyle Üçyol ve Alsancak mağazalarımıza tüm İzmirlileri bekliyoruz. Spor ve klasik tarzda gündemde olan kıyafetleri tercih ediyoruz. Bu yaz taba rengi, krem tonları ve lila rengi yaza damga vuracak” ifadelerine yer verdi. 


Butik’i gezen davetliler giysileri inceleyerek beğendikleri ürünleri satın aldılar. 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

13 Mart 2020

Gülten Akın için “İncelikler Tarihi Koleksiyonu” sergisi


İzmir Büyükşehir Belediyesi modern şiirimizin yapı taşlarından Şair Gülten Akın’ı anmak üzere İncelikler Tarihi Koleksiyonu” adlı bir sergi düzenledi.


Küratörlüğünü Nihat Özdal’ın yaptığı “İncelikler Tarihi Koleksiyonu” adlı sergi 13 Mart Cuma günü Portekiz Sinegogu’nda ziyarete açıldı.

2015 yılında kaybettiğimiz şair Akın, şiirlerinde Anadolu insanını, toplumsal yaşamı, ezilen kadınları, çocukları, coşkulu bir insan sevgisini dile getirdi. Şiirleri pek çok dile çevrilen şairin 40’tan fazla şiiri bestelendi. Gülten Akın’ın en çok bilinen bestelenmiş şiirleri arasında “Büyü Yavrum”, “Deli Kızın Türküsü” yer alıyor.


Sergi 27 Mart tarihine kadar gezilebilecek.  



Gülten Akın hakkında


1933’te Yozgat’ta doğdu. İlk şiiri 1951’de Son Haber gazetesinde yayımlandı. Şiirleri daha sonra Hisar, Varlık, Yeditepe, Türk Dili, Mülkiye gibi dergilerde çıktı. 1955’te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1956’da evlendi, beş çocuk büyüttü. Büyük ölçüde folklor öğelerinden yararlandı. Şiirleri zamanla toplumsal sorunlar üzerinde yoğunlaştı.

Gülten Akın, şiir üzerine yazılarından oluşan “Şiiri Düzde Kuşatmak” (1983) kitabında, halk kaynağına inme isteğini, “Halkta var olan öz ve biçimi diyalektik olarak yükseltmek, şiiri yükseltirken halkın yaşamının ve yaşam biçimlerinin yükselmesine yardımcı olmak” sözleriyle açıklıyordu.

1956 yılında Yaşar Cankoçak’la evlendi. 1958-1972 arasında Gevaş, Alucra, Gerze, Saray ilçelerinde yaşadı. Kahramanmaraş’ta avukatlık ve öğretmenlik yaptı.

1972’de Ankara’ya yerleşti. Türk Dil Kurumu Derleme ve Tarama Kolu’nda çalıştı. Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliği yaptı. İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, Dil Derneği gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak görev aldı. 1978 yılında emekliye ayrıldı. 4 Kasım 2015’te 82 yaşında hayatını kaybetti. 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

9 Mart 2020

“Kelebek Etkisi” İzmir Ticaret Borsası’nda


İzmir Ticaret Borsası koordinatörlüğünde çalışmalarını yürüten TOBB İzmir Kadın Girişimciler Kurulu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında Neslihan Ataş “Kelebek Etkisi” fotoğraf sergisi açılışı gerçekleştirdi.


9 Mart Pazartesi günü saat 16.00 açılan serginin, açılış kurdelesini TOBB İzmir Kadın Girişimciler İcra Kurulu Başkanı Aysel Öztezel, Neslihan Ataş, TOBB İzmir Kadın Girişimciler yönetim kurulu üyeleri birlikte kesti.


Sergi açılışında konuşan Fotoğraf Sanatçısı Neslihan Ataş; “Öyle anlar vardır ki, insan kendini mezardaymış gibi hisseder. Aslında mezar sandığımız, bir nevi kozadır. Hayatın kanatlarımızı, bizi, birazcık da acımasızca, güçlendirme şekli. Ve bazen bir kelebeğin Amazonlarda kanat çırpması, Amerika’da, Brezilya’da ya da içimizde kasırgalara neden olur. Tüm bu mücadele gerekliymiş; güçlenmemiz için, kendimiz olmak için. 

Öyle diyorlar. İşte böyle bir metamorfoz, bir kelebek etkisi, birçok güzel insan ve içsel bir yolculuk. Ben sonunda o kozadan çıktım. Kameram kanatlarım oldu. O beni iyileştirdi, ben onu. Sonunda yeniden en iyi dostum oldu. Ve bir “kelebek etkisi” ile ben, yeniden kendim oldum. 

Gerçekleştirmeyi planladığım “Masal ve Gerçek” fotoğraf sergilerimin ilki “Masal-Kelebek Etkisi” böyle içsel bir yolculukla başladı. Oto portrelerden oluşan bu proje minimum ekipmanla, kısıtlı imkanlarla ve 12 aylık bir çalışma-iyileşme sürecinde gerçekleştirilmesi bakımından hayatımda bir dönüm noktası olarak kalacaktır” diye konuştu.  


TOBB İzmir Kadın Girişimciler İcra Kurulu Başkanı Aysel Öztezel ise şu ifadelere yer verdi; “Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında bu yıl farklı bir sergi açalım dedik. Neslihan Ataş’ın sergisi konsept olarak ilgimizi çekti. Kendisini TOBB İzmir Kadın Girişimciler olarak “Kelebek Etkisi” sergisini Ticaret Borsa Salonumuzda sergilemesi için davet ettik. Bugün sergi açılışını gerçekleştirdik. Güzel bir açılış oldu. Bizleri yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyoruz” dedi.
 

Neslihan Ataş “Kelebek Etkisi” 1 Kadın 35 Fotoğraf Sergisi 10 Mart 2020 tarihinde 1 gün süreyle ziyaretçilere açık kaldı. 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT  














8 Mart 2020

Göz Alıcı Tasarımlar İlginç Aydınlatmalar


Aydınlatma sektöründe önemli bir yere sahip olan Anka Avize ve Aydınlatma Sanayi 31. Uluslararası İzmir Mobiya Fuarı’nda sergilediği 2 metre 20 santim Maria theresa adlı avize ziyaretçiler tarafından büyük beğeni topladı.  


Anka Avize ve Aydınlatma Sanayi standı, sektörün iş dünyasının önde gelen isimlerinin yanı sıra, yurt içi ve yurtdışından gelen pek çok ziyaretçi kitlesini ağırladı.


Anka Avize ve Aydınlatma Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Recep Teke, 1989 yılında aile şirketi olarak başladığı aydınlatma sektörüne 2016 yılından itibaren kendi yolunu çizmek isteyerek Anka Avize ve Aydınlatma Sanayi olarak hizmet vermeye başladığını söyleyerek sözlerine şöyle devam etti.


“İşletme Fakültesi mezunuyum. Uzun yıllar imalatın içinde çalıştım. Gıda çarşısında toptan ve perakende avize imalatı yapıyorum. Aydınlatmada çok farklı tasarımlarımız var. Maria theresa avize modellerimiz yaklaşık 300 yıldır sarayları aydınlatan bir avize modelidir. Oteller, düğün salonları, restoranlar gibi farklı yerlere istenilen modellerde mekanın büyüklüğüne göre model üretimi yapıyoruz. Maria theresa modelini Türkiye’de çok az sayıda firma üretiyor. Bu firmalardan biri de Anka Avizedir. İstanbul, Bursa, Ankara, Kahramanmaraş gibi Türkiye’nin her yerinden müşterilerimiz var. Birinci sınıf malzeme ve birinci sınıf işçilik kullanıyoruz.


Beklentilerimizin karşılığını aldık


Aydınlatma sektöründe Anka Avize tanınan bir firma. Modeko 2020 bizim için oldukça iyi ve verimli geçti. Beklentilerimizin karşılığını aldık. Fuarlar ileriye yönelik projelerimize fayda sağlar. Pazarımızı genişletecek, tanıtım çalışmalarımızın gelişmelerinde işletmeler için önemlidir. Bu yüzden düzenlenen fuarlara bizler de destek vermeliyiz” diye konuştu.





İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

7 Mart 2020

F. Şeyda Özbey; Hayalimi Gerçekleştirdim


Uzun yıllar reklam sektörü ve son işyeri olan İAOSB’nin insan kaynakları bölümünden emekli sonra 2016 yılında hayali olan astroloji ile ilgilenmeye başlayarak astroloji eğitimi alan ve almaya devam eden F. Şeyda Özbey ile kişisel hikayesini ve astrolojinin kadim yolculuğunu konuştuk.


Astroloji ile ilgili nasıl eğitimler aldınız?

Astrolojiye ilgim üniversite yıllarında başladı. Daha sonra iş hayatımın yoğunluğundan devam edemediğim astrolojiyle ilgili okulların Türkiye’de açıldığını, bu alanda birbirinden değerli astrologlar olduğunu öğrendim. 2016 yılının şubat ayından başlayarak önce Zodyak Astroloji Akademisinde Neoklasik Astroloji eğitimini tamamladım. PA Psikolojik Astroloji Akademisinde psikolojik astroloji eğitimim halen devam ediyor. Astroloji hobi olmayacak kadar geniş kapsamlı bir çalışma. Astroloji öğrenmek istiyorsanız mitoloji, felsefe, tarih ve matematikle de ilgilenmeniz gerekiyor.

Astroloji nedir? Ve kısaca tarihçesi

Astroloji yıldız bilgisidir. Astron (Yıldız) ve Logos (Bilgi) Astrolojinin içinde mitoloji, matematik, felsefe, psikoloji, tarih ve coğrafya vardır. MÖ 4000-5000 yıl kadar önce insanlar gökyüzüne bakıp gördükleri ile yeryüzündeki olayların eşleştiğini farkederek gökyüzündeki yıldız hareketleri ile yeryüzündeki olayları anlamlandırmaya başlamışlardır. İlk olarak Ay’ın ve Güneş’in hareketlerinin doğanın ve insanın üzerinde etkisinin olduğu anlaşılmış, Ay’ın döngüleriyle bitkilerin büyüme hızlarının ve insanların duygu durumlarının etkilendiğini farkedip güneş tutulmasının ardından olumsuz birtakım gelişmeler yaşandığını görmüşler. O zamanın insanları daha doğaya dönük yaşadıkları için insanların ve hayvanların davranışları ile doğa olaylarının gökyüzündeki gezegen hareketlerinden bağımsız olmadığını, hepsinin bir ritim içinde hareket ettiğini ve kaos içerisinde bir düzenin olduğunu farketmişler.

İlk dönemlerde astroloji ve astronomi aynı şeymiş ve bunlarla dönemin rahipleri, kralları, filozofları ve matematikçileri ilgilenirmiş. O dönemlerde astroloji halk tarafından kullanılmazmış. İlk olarak Asurlularla kehanet astrolojisi başlamış. Sümerliler de astrolojiyi kullanmışlar ama onlar bu bilgilerini yazıya dökmemişler. Babilliler Sümerlerden aldıkları bu bilgileri geliştirerek kil tabletlere dökmüşler. İlk yazılı kaynaklar Babillilerin kil tabletleridir.

M.Ö. 687 yılında yıldız katalogları denilen kil tabletler oluşturulmuş. M.Ö. 624 yılında da ilk kişisel horoskopla (yıldız haritasıyla) karşılaşılmış. Mısırlılar bu bilgilere dekanlar astrolojisini eklemişler.

Asurluların, Sümerlerin, Babillilerin ve Mısırlıların bu bilgileri daha sonra Perslerin Babili fethetmesiyle ve İskender’in bu toprakları ele geçirmesiyle bütün bilgiler birbirine karışmış.

Kos adasına gönderilen Rahip Benasos buradan aldığı astrolojik bilgileri Yunan dünyasına yaymaya başlamış. Yunanlı bilim adamı ve filozof Aristotales ilk güneş tutulmasının ne zaman olacağını öngörmüş. Aristotales’in ay altı dünya’dan, astronom, doktor ve papaz olan Kopernik’in dünyasına yani güneş merkezli dünyaya gelinmiş. Güneşin merkezde olduğu kabul edilmiş (1543).

Zaman içerisinde Hellenistik astrolojisi ve Rönesans astrolojisi olarak birbirinden farklı astrolojiler oluşturulmaya başlanmış. İskenderiye kütüphanesinin birkaç kez yakılması pek çok değerli astrolojik bilginin gitmesine neden olmuş fakat buna rağmen bazı arap astrologlar latince kaynakları değerlendirerek ve bunlara arap noktalarını da ekleyerek kurtardıkları bazı astrolojik bilgileri geliştirmişler. Daha sonra bir dönem din nedeniyle astroloji kullanılmamaya başlanmış. Bu dönemde yine bazı astrolojik dökümanlar kaybolmuş.

1920’li yıllarda spiritüalizmin ortaya çıkışıyla astroloji tekrar dirilmeye başlamışsa da günümüzde maalesef ki hakettiği yerde değildir. 1930 larda Dane Rudyar (1895-1985) ve Mark Admond Johnes Humanistik astrolojiyi oluşturmuşlar. Elde kalan klasik metinler Latinceden İngilizceye çevrilmeye başlamış ve klasik astroloji basamak yapılarak modern astroloji ortaya çıkmış.

Modern Astrolojinin babası Marc Edmund Jones (1888- 1980). Carl Gustav Jung (1875-1961) ile psikolojik astroloji gündeme gelmiş. Günümüzde astroloji pek çok dala ayrılmış.

Vedik Astrolojisi (takım yıldızları kullanarak yorum yapar), Karmik astrolojidir.

Uranyen Astroloji, Alman araştırmacı/astrolog Alfred Witte’nin (1878-1941) öğretilerine dayanır.

Bu astroloji türlerine; Coğrafi Astroloji, İlişkiler Astrolojisi, Finansal Astroloji, Kariyer Astrolojisi, Mundan Astrolojisini de ekleyebiliriz.

Görüldüğü üzere, astroloji kadim bir gök ilimidir ve halen daha araştırmacı astrologlar tarafından geliştirilmeye devam edilmektedir.




F. Şeyda Özbey kimdir?

İzmir Buca Yabancı Diller Yüksek Okulu Almanca Bölümünden mezun oldu. Uzun yıllar reklam sektörünün çeşitli departmanlarında çalıştıktan sonra İAOSB’nin İnsan Kaynakları bölümünden 2005 yılında emekli oldu. Emeklilikten sonra bir süre bir dağcılık kulübü ile doğa yürüyüşlerine ve ahşap boyama kurslarına katıldı. Belediyenin düzenlediği halk dansları kurslarına katılarak yurtdışında halk dansları festivallerinde halk dansları gösterilerinde yer aldı. Ritim grubu çalışmalarına uzun yıllar devam ederek çeşitli konserler verdi. Son yıllarda hobilerine ara vererek kendini tamamen astroloji eğitimine verdi ve bu eğitimin uzun bir yol olduğunu düşünüyor. Hedeflerine ulaşmak için çalışmalarına devam ediyor.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

6 Mart 2020

İyilik Kalbi Ördüler


Konak Belediyesi Aytulun Kardesler İleri Yaş Sağlıklı Yaşam Merkezi örgü kursiyerleri ile İzmir örgü sevenler grubu üyeleri 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Grup Moderatöru Fadime Türkeli anlatımıyla kendi simgeleri de olan örgüden iyilik kalbi ördüler.


Etkinliğe katılanlar, örülen kalplerle sosyal sorumluluk projelerine kalpten yürekten destek vereceklerini söylediler. Destekleri için İleri Yaş Sağlıklı Yaşam Merkezi Sorumlusu Şeniz Budak ve Konak Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı Nuray İltuş’a teşekkür ettiler.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

5 Mart 2020

Mobilya İhracatçıları Sektör Buluşması


Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birlikleri 31. Uluslararası Mobilya Fuarı kapsamında sektör buluşmasına ev sahipliği yaptı. 2019 yılında gerçekleştirilen 693 milyon dolar ihracata katkıda bulunan üyeler Swissotel Grand Efes İzmir’de bir araya geldi.


Toplantıya Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, Efor Fuarcılık Genel Müdürü Nuray İşleyen, iş dünyasının önde gelen isimleri katıldı.


Sektör buluşmasında Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı sektörle ilgili konuşmasına İdlib’teki terör saldırılarına değinerek başladı. Hain saldırıda şehit olan askerlerimizin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Bu nedenle ihracatçılarımızın başarılarını taçlandırmak için düzenlemeyi öngördüğümüz ödül törenini üzülerek programdan çıkarmak durumunda kaldık, dedi. Yağcı sektör hakkındaki konuşmalarını bir sunumla gerçekleştirdi.

Türkiye Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, 2000 yılında 160 milyon dolar mobilya satıyorduk karşılığında 280 milyon dolar mobilya ithalatımız vardı. Bugün 3 milyar 481 dolara ulaştı. Karşılığında 500-600 milyon dolar ithalatımız var. Geçen sene Ocak-Şubat aylarında 500 milyon dolar ihracatımız vardı. Bu sene Ocak-Şubat ayı 581 milyon dolar ihracatı yakaladık. Yüzde 16.5 civarında fazlalığımız var. Mobilya, kağıt ve orman ürünlerinde toplam 5.5 milyon dolar ihracatımız var. Ocak-Şubat satışımız geçen sene 800 milyon dolardı, bu sene 900 milyon dolar, dedi.


En iyi stant tasarım yarışması

Aynı zamanda Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Modeko Fuarı kapsamında en iyi stant tasarım yarışması düzenlendi. Fuara katılan 317 firma içinden Nest, Eralp, Baymod, Baymod Lucente, Ofismod, İmaj firmaları ödül aldı.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
























4 Mart 2020

MODEKO Pazar Payını Arttıracak


Türk mobilya sanayinin en seçkin markaları MODEKO 2020 31. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’nda, yerli ve yabancı binlerce sektör paydaşıyla buluştu. 4 Mart Çarşamba günü Türkiye’nin en büyük fuar kompleksinde açılan organizasyon 8 Mart Pazar günü saat 19.00’a kadar sürecek.


MODEKO’nun yeni pazarların kapılarını araladığına vurgu yapan Efor Fuarcılık Genel Müdür Nuray İşleyen, Türk mobilya sektörünün ulusal ve uluslararası pazarlardan aldığı payın artacağını söyledi.

HALIMDER Başkanı Naci Ölçen, İzmir Mobilyacılar Odası Başkanı Hasan Özkoparan, MOSDER Başkanı Mustafa Balcı, MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanvekili Suat Çağlayan, ve İzmir Vali Yardımcısı Hulisi Doğan mobilya üretimi ve MODEKO 2020 Uluslararası Mobilya Fuarı hakkında önemli konuşmalar yaptılar.


31. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarını bu yıl T.C. Ticaret Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Karabağlar Belediyesi, KOSGEB, İzmir Ticaret Odası, Ege İhracatçı Birlikleri, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Esnaf ve Sanatkarları Odası Birliği, İzmir Mobilyacılar Odası, Kısıkköy Mobilyacılar Şehri, MOSDER, EGEMOB, EMODER, OFİSMOD ve HALIMDER destekliyor.

Global Buluşma Gerçekleşecek

Farklı ülkelerden özel çalışmalar yürütülerek hedef pazardaki mobilya alıcıları İzmir’e MODEKO kapsamında getirildi. Polonya, Lübnan, Bosna Hersek, Belçika, Suudi Arabistan, Irak, Filistin, İngiltere, Hollanda, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, İsrail, Yunanistan, Kazakistan, Libya, Gürcistan, Azerbaycan, Umman, Ürdün, Katar, Dubai, Sırbistan, Kırgızistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Gana, Nijerya, Sudan, Cezayir ve Tunus’dan sektör profesyonelleri MODEKO için İzmir’deki otel rezervasyonlarını gerçekleştirdi.


Fuar 8 Mart tarihine kadar 10.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT