19 Temmuz 2021

Güveçte Nohut Mayası Ekmeği Yapıyor

Her çarşamba günü kurulan "Kültürpark Üretici Pazarı" Kurban Bayramının ikinci gününe denk gelmesi nedeniyle bu hafta19 Temmuz Pazartesi günü kuruldu. Pazartesi günü üretici pazarını ziyaret ederek S.S. Küçük Menderes Süs Bitkileri Üretim ve Pazarlama Kooperatifi adına katılan Şermin ve Hamit Bahçıvancığlu çiftiyle satışa sundukları ürünleri konuştuk.


Güveçlerin temizliği önemli

Şermin Bahçıvanoğlu'nun güveçte yaptığı nohut mayalı ekmeği, ev yapımı baklava, keşkek, dolma, şambali, zeytin, peynir gibi ev yapımı ürünleri ilgi görüyor. Özellikle güveçte yapılan nohut mayalı ekmeği kek görünümünde. Tezgaha gelenlerin hemen ilgisini geçen ekmeği müşterilerine anlatan Şermin hanım Güveçlerinin temizliğine çok özen gösterdiğini anlatıyor. İyice temizlenen güveçleri yağladıktan sonra pişirilen fırının derecesinin çok önemli olduğunu vurguluyor ve sözlerine şöyle devam ediyor. 


2 saat 10 dakika kadar fırında kaldıktan sonra ekmeklerimin tadına doyum olmaz. Her ekmeğin güveci ayrı. 25 tane kadar güvecim olduğu için o kadar ekmek yapıyorum. Beni bilen müşterilerim her hafta düzenli gelip benden nohut mayalı ekmeğimden istiyor. Özellikle ayırdığım müşterilerim var. Mutlaka her hafta gelir ve ekmeğini alırlar. Ayrıca Bayındır'ın cuma günü kurulan pazarına da gidiyorum. Cuma pazarında da ekmeklerimi beğenen çoktur. Annemden öğrendiğim tariflere göre yaptığım için geleneklerimizi yaşatmış olduğumu düşünüyorum.   


Bayındır'da üreticiyiz

Eşimle birlikte pazarlara gitmediğimiz günler bahçemizde çalışırız. Mevsimine göre sebze ve meyve yetiştiriyoruz. Hiç boş günümüz yok. Sabah erken saatlerde kalkar işimize başlarız. Bu hafta acur, biber, çilek, koruk getirdik. Aracısız müşterilere satıyoruz. Hepsi çok taze ürünlerimizi satışa sunduğumuz üretici pazarlarına vatandaşlarımız sahip çıksın. Hem onlar sağlıklı beslensin hem köylü kazansın" dedi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

15 Temmuz 2021

Uzman Dr. Güçlü; Aşılanmayan her birey covid ile ilgili ölümlerle burun burunadır


Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsün tehlikeli varyantlarından olan Delta varyantı (variantı) ve Delta Plus belirtileri Türkiye'de yaygın olarak görülmeye başlamasıyla tekrar gündeme geldi. Delta varyantıyla ilgili merak edilenleri Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi eski Başhekimi, İzmir Özel Gazi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Zeki Güçlü'ye sorduk. 

1- Mutasyon nedir?

Virüsler, genetik yapılarını oluşturan RNA'larını canlı hücre içerisine aktararak burada kopyalar ve bu şekilde çoğalır. RNA'nın kopyalanması esnasında meydana gelen herhangi bir sorun, RNA üzerindeki genetik dizilimi değiştirdiğinde bu durum mutasyon olarak adlandırılmaktadır. Hızlı yürüyen canlılarda mutasyon çabuk meydana gelir. (covid gibi) yavaş yürüyen canlılarda ise bu süre uzamaktadır. İnsanlarda birkaç yıl, ağaçlarda birkaç binyıl gibi..

2-  Delta mutasyonu hakkında bilgi alabilir miyiz?

Farklı ülkelerde görülen delta varyantının diğer varyantlar arasındaki en büyük fark %60 daha fazla bulaşıcı olması ve hücreye girişi yayılması daha fazla olan bu varyantın hücre kilidini aşarak akciğerlere daha kolay tutunabilmesi nedeniyle daha ölümcül olarak kabul ediliyor. Antikoru bulunmayan kişiler bu varyant içerisinde daha fazla tehdit altında oluyorlar. 

3- Delta variantı belirtileri nelerdir?

Delta varyantına yakalananlar arasında en çok baş ve boğaz ağrısı, burun akıntısı gibi belirtiler görülmektedir. Genç hastalarda 'ağır bir soğuk algınlığı geçiriyormuş gibi' tarif edilebilir. 


4- Aşıların Delta mutasyonuna etkisi nasıldır?

Mutasyonun en kaygılandıran yönü daha hızlı bulaşarak aşı olmamış kişilerde ağır hastalığa yol açması ve hastane tedavisi gerektirmesi. Ülkede bugüne kadar covid kaynaklı ağır hastalıkların yüzde 97 'sinin aşılanmamış kişilerde görülmesi aşıların etkinliği konusunda önemli bir veri sağlıyor. Aşılanmayan her birey covid ile ilgili ölümlerle burun burunadır. 

5- Karantina süresi ne kadar?

Varyant ile enfekte pozitif vakaların izolasyonunun en erken 10. güne kadar devam edilmesi öneriliyor. 

6- Şu anda aşılamada hangi durumdayız?

Şuan itibari ile aşılamada % 74 e yaklaşmış bulunmaktayız. 1. Doz aşı olanların sayısı %67' lere dayandı. 2.doz aşı olanların sayısı ise % 45 e yaklaştı. Ülke nüfusuna göre bu yeterli bir oran değildir. Her kişi mutlaka aşılarını zamanında yaptırmalıdır.

7- 1 Temmuzdan itibaren yeni bir açılma dönemindeyiz. Bu açılma ile gözlemleriniz nelerdir? Alınan tedbirler yeterli mi?

Covidden mutlak korunmak istiyorsanız yalnız yaşamanız gerekmektedir. İnsanın sosyal bir hayvan olduğu unutulmamalıdır. Bana göre kapanmaktan ziyade kapalı ve kalabalık yerlerde maske, sosyal mesafe ve hijyen covid'den korunmak için yeterlidir. Bunu polisiye tedbirler ile sağlamak ancak bugünkü kadar başarılı olabilir. 

8- Covidin etkisi daha ne kadar sürecek?

Covid muhtemelen insanlıkla beraber daha az etkisi olarak yaşayacaktır. Aşılar hastalık yapıcı etkisini zamanla ortadan kaldıracaktır. 


Salih Zeki Güçlü kimdir?

1952 yılında Artvin'de doğdu. 1976 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Mezuniyetin ardından 1976-1980 yılları arasında yine aynı üniversitede göğüs hastalıkları ihtisasına devam etti ve göğüs hastalıkları uzmanı oldu. 1983 yılından itibaren Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çalışmaya başladı. 2002-2005 yıllarında aynı hastanede Başhekimlik yaptı. "Sağlıkta Dönüşüm Programı" çerçevesinde Sigorta Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri sürecinde  Ege Bölge Koordinatörü olarak görevlendirildi. Halen İzmir Özel Gazi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı olarak görevini sürdürmektedir.

14 Temmuz 2021

Evrim Gökçelik; Her şeyin bir ruhu var

 


Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun olan resimlerinde mistik yolculuklar yapan Ressam-Tasarımcı Evrim Gökçelik'i Karşıyaka-Bostanlı'daki atölyesinde ziyaret ettim.  

Gökçelik ile sanata dair gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.. 

Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

Çocuk yaşta, henüz ilkokul çağına gelmeden başladı. Annem her yeri çizdiğim için tüm duvarlara kağıt yapıştırmış. Sürekli bu ne renk diye sorarmışım.

Sanata olan ilgim hep artarak devam etti. Resim derslerinde öğretmenlerden özel izin alıp kendi istediğim resimleri yapardım çünkü verilen konular bana kolay geliyordu, çabuk bitiyordu.

İlk yaptığınız tabloyu anımsıyor musunuz?

Zannediyorum ki  Güzel Sanatlar Cemiyeti'nin kurucularından Hikmet Onat'a ait "Istinye Sırtlarından" isimli resimdi. Evdeki eski Hayat dergilerinden bulmuştum.

Sizce nasıl sanatçı olunur,  bir resmi sanat eseri yapan nedir?

Öncelikle sanat aşkı taşıyarak ve sanatın her türlüsüne değer vererek, içimizdeki sanat ateşini besleyerek. Bundan sonrası ise çok çalışmak, kendi özgün tavrını belirlemek.  Yeni bir şey yapmak zor olsa da kendiniz olabilmek fark yaratır.

Bir resme baktığımız zaman orada sanatçının kişisel dokunuşunu hissetmemiz, o resimde yaşayan bir şeyler bulmamız gerekir. Tabi ki hepimiz her resmi anlayamayız; ama burada da ressamın renk, çizgi, kompozisyon gibi unsurları nasıl kullandığı öne çıkar. Olanı bozmak için bile önce ne olduğunu ifade etme yetisi lazım. 


Resimlerinizde işlediğiniz konular nelerdir?

Daha önceleri toplumsal konular ve figür-mekan ilişkisi, özellikle de eski binalar ve kapılar üzerine çalışıyordum. Son yıllarda daha çok doğa, mitoloji, şamanizm, mistik yolculuklar yapan gizemli yelkenliler,  Anadolu'dan geçmiş olan farklı kültürlerin yaşamları ile ilgili resimler yapıyorum. Bana göre her şeyin bir ruhu var ve mitlerle masallar alt benliğimizde varlığını koruyor. Şu hayatta kendimize doğru bir yolculuk içindeyiz.

Böyle konuları ele alınca biraz illüstratif bulunma riski de var. Perspektif, boyama tekniği ve desensel alt yapıya özen göstererek bunu aşıyorum. Bazen farklı malzemeri de birlikte kullanıyorum. Yani benim resimlerimden biraz teknik öğrenmek, hem modern sanattan izler bulmak hem de geçmişle göz göze gelmek mümkün. Benim çizdiğim bir gemiye ya da sandala atlamanız yeterli.

Dijital sanatla aranız nasıl?

Sembollerden yola çıkan dijital tasarımlarım var; bunlar tablolarımla aynı temele dayansa da daha çok meditatif amaçlı işler. Yaklaşık dört yıl önce hasta olup resim yapamadığımda ciddi bir ivme kazandılar. Teknoloji işleri kolaylaştırıyor gibi görünse de geleneksel sanatın yerini tutmuyor.  Şimdi iki türü birlikte yürütüyorum.

Sanat tarihinde sizi etkileyen akımlar, dönemler hangileridir?

Hemen hemen her sanat akımında sevdiğim yönler var. Barok, Rokoko, Romantizm, İzlenimcilik, Dışavurumculuk, Sembolizm, Gerçek üstücülük akımları bana en çok ilham verenler arasında.  

Dönemsel olarak antik uygarlıkların sanat eserlerini ve Rönesans sonrası Yirminci yüzyıla kadar olan mimariyi beğenirim.

Pandemi sürecini sanat tarihinden bir tablo ile anlatmak isteseniz hangi tabloyu seçerdiniz?

İsviçreli ressam  Arnold Böcklin’in Die Toteninsel (The Isle of the Dead), Ölüler Adası adlı eseri.

Resim kederin melankolik bir ifadesidir. Beyazlar içinde tabut taşıyan bir figürün bir adaya yönelmesi tasvir edilmiştir. Hem hüzünlü, hem huzurlu bir taraf var resimde. Uzun servi ağaçları bize ölümsüzlüğü ve umudu da çağrıştırır. Üzüntülü bir süreç olsa da Pandemi'nin insanlara tıpkı bu tablo gibi biraz içe bakış sağladığını düşünüyorum.

Devam eden pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?

Kendime ve aileme daha çok zaman ayırmamı ve küçük şeylerin kıymetini bilmemi sağladı. Çalışmalarıma ara vermedim, hatta evde kaldığım daha çok çalışarak geçirdim diyebilirim. İnsanlara resimlerim aracılığıyla olumlu enerji vermek istedim. Bu süreçte sağlık çalışanlarına ve onların çocuklarına destek amaçlı etkinlik ve sergilere katıldım.

Pandemi sürecini ve sonrasını birer renkle tanımlamak isterseniz hangi renkler en uygun olur? Neden?

Koyu kahverengi bir süreç oldu çünkü tüm renkler ve duygular karışırken dünya da biraz insanlardan dinlendi .Şu anda gergin bir kırmızı olduğunu düşünüyorum çünkü önümüzü net göremiyoruz, mücadele etmemiz gereken çok şey var.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?

Karma sergiler ve çalışmalar devam ediyor; aklımda kişisel sergimden önce ülke çapında özel bir proje gerçekleştirmek de var. Şimdilik adı bende kalsın.

 Hayalinizdeki meslek ressamlık mıydı?

Çocukken evdeki duvar halısına resimlerimi asıp evde sergi açtığımı hayal ederdim. Edebiyat okumayı da düşündüm; ama resim daha ağır bastı. Babam edebiyat, annem Türkçe öğretmeniydi. Birimiz farklı olsun dedim. Çok iyi resim öğretmenlerim oldu, onların da cesaret vermesiyle kararım kesinleşti.

Resim dışında ilgilendiğiniz sanat alanları var mı?

Sanat, mitoloji ve kadın olmakla ilgili yazdığım bazı yazılar yayımlandı. Son dönemde vaktim oldukça İngilizce ve Türkçe  fantastik öyküler yazıyorum. Eskileri de yeniden gün yüzüne çıkarıyorum.

 Lanetli Dağ isimli öykümü Esrarengiz Hikayeler sitesinde bulabilirsiniz.

Mantis Kitap tarafından Eylül ayında piyasaya sürülecek, genç değerlerimizden Emre Bozkuş'un editörlüğünü yaptığı ve birbirinden ilginç yazarların yer aldığı "Gerçeğin Bütün Renkleri" isimli özel seçkide yer aldım. Yavaş yavaş kendi kitabım için de hazırlanıyorum.

 Ailenizde başka sanatçı var mı?

Annemin dayısı İbrahim Ergin şairdir; kitapları var. Daha çok seyahat edebilse ve internet kullanabilseydi bugün adını tanınmış bazı şairlerle birlikte anardık diye düşünüyorum. Annemin de resme yeteneği vardır, renkleri güzel kullanır.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Sanat sadece kültürel bir kavram değildir; kişilerin ve toplumların farklı yönlerden gelişimine de katkıda bulunur. Sanata önem veren ülkeler diğer konularda da ileri giderler çünkü bilim kaynağını yaratıcılıktan alır.

Viyana’nın Ring Caddesi üzerinde bulunan Avusturya Parlamento Binası  önünde sanatın ve bilginin koruyucusu, savaş tanrıçası Athena'nın devasa bir heykeli vardır. Tanrıça elinde zafer sembolü  kanatlı Nike'ı tutmaktadır. Heykel, sembolik olarak başarının ve gücün o iki yaşamsal değere dayandığını anlatır.

 Atatürk'ün  “İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, millet ki, heykel yapmaz, millet ki, tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.” , “Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarılı olmayan milletlere ne yazıktır. Onlar bütün başarılarına rağmen medeniyet alanında, yüksek insanlık sıfatıyla tanımaktan daima yoksun kalacaklardır.”  gibi sözleri anlayan için derin anlam taşır.

Bir başka örneği de Milli Okçumuz Mete Gazoz'dan verebiliriz. Yarışmalara hazırlanırken sanatın ve sporun farklı dallarıyla da ilgilenmiş.

 Ben de kendi öğrencilerimin bazı ailelerin düşündüğü gibi  geride kalmak  yerine derslerinde daha başarılı olduklarını gözlemledim.

13 Temmuz 2021

İzmirli Otelciler "Belgelendirme Ücretine" İsyan Etti


İzmirli otelciler TBMM'ne sunulan kanun teklifi "Turizmi Teşvik Kanunu, Güvenli Turizm Sertifikası ve Basit Konaklama Tesisi" sertifikasyon ücretleri hakkında basın açıklaması düzenledi.

Yapılan açıklamada; TBMM'de bu hafta Turizmi Teşvik Kanunu ve ekonomiye ilişkin görüşülecek olan torba kanun teklifinin küçük otellere büyük darbe vuracağı belirtildi.

İzmir Otel-Pansiyon Esnaf Odası tarafından 9 Eylül Meydan'da Walk İn Hotel'de düzenlenen basın toplantısında konuşan İzmir Otel-Pansiyon Esnaf Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gönen, "Kanun teklifi ile birlikte mevzuata basit konaklama tesisleri kavramı getirildi. Buna göre, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile faaliyette bulunan ve turizm işletmesi belgesi bulunmayan konaklama tesislerine 1 yıl içinde başvurmaları halinde, basit konaklama turizm işletmesi belgesi verilecek. İş yeri açma ve çalışma ruhsatı, Bakanlıkça yapılan bildirim üzerine yetkili idare tarafından 1 ay içinde iptal edilecek ve faaliyetlerine son verilecek" dedi.


Yasa teklifi yeniden ele alınsın

Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinin tespiti ve niteliği konusunda yasa teklifi ile değişikliğe gidiliyor. Bu yerlerin tespitinde ülkenin doğal, tarihi, arkeolojik ve sosyo-kültürel turizm değerleri ile turizm potansiyeli dikkate alınacak. Türkiye'de ve İzmir'de otellerin önemli bir kısmı belediye belgeli ve aile işletmesi tarzında belediye belgeli otellerden oluşmaktadır. Belediye belgeli otelcilerin zaten zor ayakta durduğu bu pandemi döneminde şahıs işletmesi küçük esnaf sertifikasyon ücretleri ile kepenk kapatmaya gidecek.

Bu belgelendirme paraları otelcilerin üzerine ve vatandaşa bir yük daha getirmek olup, iç turizm hareketliliğini de düşürecektir. Belirlenen fiyatların küçük esnaf turizmin gelişiminin önünde büyük bir engel olacağını ortadadır. Turizmcilerle birlikte çalışma yaptık. Eğer olacaksa belgelendirme ücretsiz olmalıdır. Devletin parasal kaynağa ihtiyacı olacaksa, konaklama sektörünün en düşük alternatif konaklamaya  kadar düştüyse ücretsiz bizi belgelendirme ve denetime davet edecek.  

Döviz girdisiyle cari açığın kapatılmasında önemli rol oynayan, istihdam sağlayan, ekonominin çarklarını yağlayan sektöre yeni yükler bindirilmemesi gerektiği ortadadır. Yasa teklifinin sektörün görüş, öneri ve talepleri doğrultusunda yeniden ele alınmasını istiyoruz. Turizm sektörü başarılı olduğu dönemde engeller konulmamalıdır. Sektör, üst üste bindirilen yüklerin altından kalkamaz hale getirilmemelidir.

İç pazar iyice küçülecek. Söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Vergisi, sigortası, elektriği, suyu zaten yıkım. İstihdam sağlıyoruz. Zaten büyük paralar kazanmıyoruz. Nasıl yedek akçe ayıracağız? Kıdem tazminatlarını nasıl ödeyeceğiz? Çok zorlaşıyor. Zaten insanların alım gücü daralmış durumda. Konaklayacak, tatil yapacak boyutlarda değil.

İç turizmin gelişimi için her şeyi yaptığımız bu durumda, her türlü devletin üzerimize yük bindirmesi turizme zarar verecektir. Bu sadece yabancı misafirleri değil, otellerdeki yerli misafiri de azaltma riski oluşturacak, sadece işletmelerin gelirini değil Türkiye’nin turizm gelirini de olumsuz etkileyecektir.

Milli konular mevzu bahis olduğunda elbette biz turizmciler elimizi taşın altına koymaya hazırız. Lakin Pandemi’den sonra yeni ayağa kalkmaya başlayan turizm sektörümüze daha fazla teşvik mevzu bahis olmalı. Biz teşvik beklerken sürekli belge ücreti zorunlu hale gelmesi bizi hayal kırıklığına uğrattı.

Turizm bakanımızın sektörün içinde bulunduğu durumu gayet iyi bildiğini düşünerek, bu konuda konaklama sektörü lehine hareket edeceğini ümit ediyoruz. Ayrıca Ücretsiz turuncu çember kriterleri bakanlıktan geldi .uygulanıyor ancak oda  kabul görmüyor" dedi.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT



12 Temmuz 2021

"Iva Natura Kısa Film Yarışmasının" basın lansmanı gerçekleştirildi

Bu yıl 3.cüsü düzenlenen Iva Natura Kısa Film Yarışmasının basın lansmanı, İzmir Torbalı İva Natura Üretim Tesisleri'nde gerçekleştirildi. 

Basın lansmanına Torbalı Ticaret Odası Başkanı Abdulvahap Olgun, İva Natura Kısa Film Yarışması Yürütme Kurulu Başkanı ve Laber Kimya Genel Müdürü Levent Kahrıman, Jüri üyeleri, Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali Kurucusu Pınar Öncel, Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Botanik Anabilim Dalı Başkanı ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. İffet İrem Tatlıçankaya ve çok sayıda basın mensubu katıldı. 


Açıklamalarda; "Tüm dünya üzerinde bitkilerle ilgili olarak 8 gen merkezi varken sadece Türkiye 2 gen merkezini birden barındırdığı ve insanlarına ayaklarıyla basıp geçtikleri otların aslında onlara şifa ve güzellik kattığını göstermek istiyoruz" vurgusu yapıldı.

"Dünya üzerinde 3 bölgenin kesiştiği tek yer Türkiye"

Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Botanik Anabilim Dalı Başkanı ve Dekan Yardımcısı Prof.Dr. İffet İrem Tatlıçankaya: "26 yıldır bitkilerle ilgili çalışıyorum. Kısa film yarışmaları bu konu ile ilgili olarak çevreyi bilgilendirme noktasında çok anlamlı. Dünya üzerinde 16-20 hipocografikbölge bulunurken, bunların içinde sadece 3bölgenin kesiştiği tek bölge ülkemiz. Bu büyük bir önem taşıyor. Biyoçeşitlilik dediğimiz zaman ülkemiz topraklarında yetişen bitkilerin çeşitliliğinden bahsediyoruz. Tüm dünya üzerinde bitkilerle ilgili olarak 8 gen merkezi varken sadece Türkiye 2 gen merkezini birden barındırıyor. Özellikle de bazı türler için mikro gen merkezi konumundayız. Bu bağlamda bu bitkilerden üretilen kozmetik ürünler her yaşta kullanılıyor. Kozmetik ürünlerin formülasyonunda etken maddeleri çok önemli. Basit bir içerik olarak görülmemeli, sonuçta bu ürünleri vücudumuza kullanıyoruz, ürün bileşimine çok dikkat etmemiz gerekiyor. Doğru bitki seçimi burada devreye giriyor. İva Natura'ya ayrıca teşekkür etmek isterim, ürünlerini oluştururken mutlaka akademik bir alt yapı ile hareket ediyorlar. Etno botanik dediğimiz alan halkın bilgisiyle bitkileri bi araya getirmek demek. Halk arasına indiğinizde geleneksel olarak bitkilerin çok uzun yıllardır kullanıldığını görüyoruz ancak bunların arşivlenmesi lazım. Var olan bilgiyi günümüze modern teknoloji ile geliştirip taşımalıyız geleneksel bilginin halktan doğru alınması çok önemli, biz bu bilgileri günümüze taşıyoruz. "açıklamasında bulundu.


İnsanların ayaklarıyla basıp geçtikleri otların aslında onlara şifa ve güzellik kattığını göstermek istiyoruz 

İva Natura Kısa Film Yarışması Yürütme Kurulu Başkanı ve Laber Kimya Genel Müdürü Levent Kahrıman; "İva Natura Kısa Film Yarışmasını bu yıl 3.kez yapıyoruz, kozmetik ve bitkiler üzerine çok uzun zamandır çalışmalar yapıyoruz. Bu bitkiler bin yıllardan beri insan sağlığı için kullanılıyor. Türkiye Coğrafyasında çok fazla kozmetik bitkisi kullanılıyor. Biz de bu yola çıkarken neden bu bitkileri kozmetik ürünlerde kullanıp ve neden bu bitkilerin hikayelerini insanlara ulaştırmayalım? Diye düşündük. Bunun en iyi yönteminin de kısa film olduğuna karar verdik. Kısa film günümüz yaşam tarzına da oldukça uygun hızlı ve etkili bir dil anlatımı. Teması ise Anadolu'daki bitkilerin insanlarla ilişkilerini anlatan filmler olmasını istedik daha çok güzellik ilişkisini kullanmaya karar verdik. Bu anlamda ilk kez 2017 yılında başladığımız bu süreçte ilk yarışmamız çok zordu. Bu projeye insanları inandırmak desteklerini sağlamak çok zordu.Sonrasında çok güzel ses getirdi o günden bugüne 60'ın üzerinde film yarıştı ve hatta biri uluslararası alanda ödül aldı. Bu cesaretle üçüncüsünü yapmaya karar verdik ve gelenekselleştirdik. Her yıl yeni genç yönetmenler bizden duyuru bekliyor. Etno kozmetik yeni bir kavram ve bunu dillendiriyoruz amaç etno kozmetik kavramıyla değerlerimizi uluslararası alana taşımak. İnsan topluluklarının güzellikle olan ilişkisi diyebiliriz etno için. Beslenmeyi de giyinmeyi de barındırıyor içinde. Biz güzellikle bitkilerle olan ilişkisini ele alıyoruz. İnsanlarına ayaklarıyla basıp geçtikleri otların aslında onlara şifa ve güzellik kattığını göstermek istiyoruz" dedi.

Torbalı Ticaret Odası Başkanı Abdulvahap OLGUN;"Torbalı sadece sanayisi ve tarımıyla gündeme gelen bir ilçe ancak biz aynı zamanda sanatsal etkinliklerin de merkezi olmak istiyoruz. Bu konuda Iva Natura bizim için büyük zenginlik. Kozmetik ürünler hayatımızın parçası, onların üretim aşamasında doğal olması saflığını koruması çok kıymetli. "

Filmler dünyayı değiştirmez ama onları izleyenler değiştirebilir

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali Kurucusu Pınar Öncel;" Filmin çok önemli bir iletişim alanı olduğunu farkettiğimizde 13 sene önce çıktığımız yolda yıllar içinde belgesellerin büyük bir fark yarattığını gördük. Iva naturanın kendi alanındaki farkındalığı arttırmak ve ülkemizin bu değerini ortaya koymak için bu yarışmayı organize etmesi çok değerli. Belgesel ve filmler dünyayı değiştirmez ama onları izleyenler değiştirebilir. Filmi izleyen insanlarda bıraktığınız değişim çok önemli. Bu yarışma da çok değerli. Göstermelik sosyal sorumluluk projelerinin dışında gerçekten fayda sağlayan bir proje, emeği geçen herkesi tebrik ederim" dedi.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

10 Temmuz 2021

Rozet koleksiyonu merakı İEF rozetleriyle başladı


İzmirli başarılı iş insanı ve Koleksiyoner Doğan İşleyen 20 yıldır karma rozet koleksiyonu yapıyor. Halen Efor Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdüren İşleyen ile, işyerindeki odasında çerçeve içerisine intizamla yerleştirdiği ve yaptığı seyahatlerde topladığı en özel parçaları konuştuk. 

Dünyanın dört bir yanından toplanan çok özel rozetlerin bulunduğu koleksiyonuna eklenen yeni parçalardan mutlu olduğunu söyleyen İşleyen şu ifadelere yer verdi;

Merakım fuar rozetleriyle başladı

Daha önce pul koleksiyonum vardı. İzfaş Genel Müdürlüğü yaptığım dönemlerde Enternasyonal Fuarlarında rozet yapardık. Merakım o yıllarda başladı. Eski fuar dönemlerine ait rozetleri araştırdım ve buldum. Koleksiyonuma Altınordu, Altay, Göztepe gibi İzmir takımlarının rozetleri ekledim. Yurt dışı seyahatlerimde özellikle Rusya'da SSCB dönemine ait çok fazla rozet gördüm. Bir araba dolusu rozet satan insanlar vardı. Seyahat ettiğim tüm ülkelerden rozet toplamaya başladım. Arkadaşlarım bana seyahat ettikleri yerlerden çeşitli rozetler hediye getirdiler. Rozet üzerine yoğunlaştım. Yoğun geçen iş hayatım sonrası ofisimde hobi olarak koleksiyonumu genişletmeye devam ediyorum. 


Fuarlara yönelik rozetler koleksiyonumun değerli parçaları

Her bir rozetin hikayesi var. Özellikle fuar dönemlerinde yaptırdığımız ve organizasyonlarında bulunduğum bütün fuarların rozetleri benim için çok değerli. Mermer fuarında yaptırdığımız gümüş rozet katılımcı firmalar tarafından çok beğenilmişti. Daha sonra gelinlik fuarı için rozet yaptırdık. Aynı ilgi devam etti.

Koleksiyonumun nadir parçaları 

Efor fuarcılık olarak beyaz altından yaptırdığımız rozet, Kafkas Şekerleme'nin sınırlı sayıda yaptığı 22 ayar altın rozeti, gümüş ay yıldız, Expo anısına yaptırılan rozet, geçmiş yıllara ait İEF rozetleri, Atatürk ve Türk Bayrağı rozetleri benim için özel parçalar arasında bulunuyor. 

Rozet'e ilgi var

İzfaş'ta görevli bir arkadaşımız İstanbul'a gittiğinde yemek için bir restoran da yaşadığı bir anıyı benimle paylaştı. Garson bir bayan yakasındaki İzfaş rozetini koleksiyon yaptığını söyleyerek istemiş ve arkadaşımız da vermiş. Rozeti alınca çok mutlu olduğuna tanık olduğu için döndüğünde bana bu yaşadığı olayı anlattı. "Sizin gibi rozet meraklısı var. Aklıma hemen siz geldiniz" dedi. 


Koleksiyonculuk ruhunuzu da besler

Koleksiyonculuk benim için ömür boyu sürecek insanı olgunlaştıran bir uğraş. Koleksiyona eklenen her parça insana keyif veriyor. Koleksiyonuma baktığım zaman her bir rozetin anısı aklıma geliyor. Gözünüzde canlanan bu anılar ruhunuzu da besliyor. Bu çok önemli.  


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

9 Temmuz 2021

Kordon'un Çiçekçi Kadınları; GEÇİNEMİYORUZ

Pandemi'den sonra aşırı sıcakların da etkilediği sokak satıcılarına bir dokunduk bin ah işittik. Özellikle kordon'da çiçek satarak geçimini sağlayan kordon'un çiçekçi kadınları çok dertli. Önce uzun bir süre pandemi yasaklarında evlerinden çıkamadıklarını ve şimdi çok aşırı sıcaklardan İzmirlilerin serin yerleri tercih ettikleri için Kordon Boyu'nda kimse olmadığını anlattılar. 


Kordon'un çiçekçi kadınlarıyla dertlerini konuştuk; 

15 senedir kordon'da çiçek sattığını söyleyen Gülperi Kor; Menemen'de yaşıyorum. Her gün kordona çiçek satmak için gelirim. Geçen sene korona virüsten hiç iş yapamadık. Çok zor günler geçirdik. Yemek bulduk yedik bulamadık aç gezdik. Bu sene daha çok zorlanıyoruz. Elde avuçta yok. Her gün Menemen'den Kordon'a gelmek için yol paramız var. Çiçek satın alıyoruz. Havalar çok sıcak, onlar da hemen bozuluyor. Zaten kimse yok ki. Kime satalım. 6 çocuğum var. 30'da fazla torunum var. Hepimiz bu günleri zorlanarak geçiriyoruz. Eşim hurdacı. Yasaklarda evden çıkamadı. Hiç birimiz para kazanamadık. Kimse destek olmadı. Hiç bir sosyal güvencemiz yok. Günlük iş yaparsak yeriz, iş olmazsa açız. Bu zor günler geçsin diye Allah'a dua etmekten başka bir şey elimizden gelmiyor. İzmirliler Kordon'a gelince bize destek olsunlar. Bir çiçek alsınlar isterim. En kısa zamanda huzurlu günlerimize dönelim artık.

Kazançlarını günlük çalışma ile sağlayanlardan biri olan Bingül Erdem ise; Hiç iş yapamadıkları için psikolojilerinin bozulduğunu anlattı. Sözlerini şöyle sürdürdü; 

20 senedir Kordon'a çiçek satmaya geliyorum. Eşim yatalak ve Alzheimer hastası. Onu evde yalnız bırakıp ekmek parası için buralara geliyorum. Aklım hep evde. Başka çarem yok. Evimiz kira. Çalışmazsam açız. Oğlum eşinden ayrıldı. Üç torunuma da ben bakıyorum. Torunlarımdan biri 8 aylık. 12 yaşındaki abisi onların başında duruyor. Çamaşır makinem bozuldu. Tamir edecek para yok. Yatalak eşimin ve torunlarımın çamaşırlarını her gün elimde yıkıyorum. Ne kadar zor durumda olduğumu siz düşünün. Eşim için hasta bezi yardımı bile alamıyorum. Evde tüp boş, dolduramıyorum. Kaymakamlık, muhtar kim nereye derse gidip yardım istedim. Bir tek bayramda belediye 1 koli gıda gönderdi. Öksüzlerime onlar kaç gün yeter. Artık geçinemiyoruz. Hiç bir şey alamıyoruz. Yetkililerden kim sesimi duyacaksa bize yardım etsin. Yeter artık. Bu çiçekleri satacağım ki evdeki yatalak kocamın, 3 tane öksüzümün karınları doysun. Bu da yetmezmiş gibi zabıtalar bize ceza yazıyor. Ben karnımı doyuramıyorum cezayı nasıl öderim, diyorum. Çok zorlanıyoruz çok. Allah bize yardım etsin. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

8 Temmuz 2021

"Deprem Yıkımsa Sanat Umuttur" sergisi açıldı

İzmir Belediye Başkanlığının ev sahipliğinde yaşanan acı depremde zarara uğrayan İzmirliler için Dr. Öğretim Üyesi Nuran Say koordinasyonluğunda "Deprem Yıkımsa Sanat Umuttur" sergisi açıldı. 


Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde 8 Temmuz 2021 tarihinde açılan sergide iki yüzün üstünde sanatçının eserleri bulunuyor.

Açılışta konuşan Dr. Öğretim Üyesi Nuran Say "Her meslek grubunun üstlendiği temel değerler vardır. Öğrenilmez, kendiliğinden gelişir. Öyle özeldir ki yerine getirilmez ise yürek burkar can acıtır. Biz sanatçılar zor zamanların güzelliğe dönüşmesini sağlamaya çalışan, olumlu hayallere davetiye çıkartan, acıyı derinden hissederek paylaşan, duyguları coşturan ama asla çirkinleştirmeyen kesimiz. Depremin yıkıcı etkisini öğrendiğimizde feryadı iliklerimizde hissettik. Ne yapmalıyız. O güzel insanların acılarını nasıl paylaşıp hafifletiriz diye düşündük. Ortaya böylesi bir proje çıktı" ifadelerine yer verdi.

8 Ağustos tarihine kadar açık olacak sergi hafta içi ve Cumartesi günleri 09.00-18.00 Pazar günleri 12.00-18.00 saatleri arasında pandemi koşullarına uygun olarak ziyarete açık olacak.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT





7 Temmuz 2021

"Suya Yön Verenler" Semineri Gerçekleştirildi


PlatformİZMİM toplantıları kapsamında İzmir Mimarlık Merkezi'nde yeni normalde ilk yüz yüze etkinliği gerçekleştirildi. 

"Suya Yöne Verenler" semineri 7 Temmuz Çarşamba günü Alp Burgut Moderatörlüğünde, İnşaat Mühendisi-TC Satış Yöneticisi Tamer Can Bakar, Teti Boru İş Geliştirme Kamil Doğan, Yalıtım Danışmanı Rıza Elhan katılımıyla yapıldı. 

Bilgi paylaşım sunumu seminerinde;

Düz çatı drenajı ile binaların yağmurdan nasıl daha fazla korunduğu, her yerde drenaj için çözümler anlatıldı ve "sita" ürünleri tanıtıldı.  

Seminer sonunda Mimarlar Odası Teras'ta kokteyl ve müzik eşliğinde günün değerlendirmesi yapıldı. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT







6 Temmuz 2021

İzmir'in Mıknatıs Adamı


İzmir'de Basmane semtinde otel işleten Ethem Arslan kaşık, çatal, bıçak gibi metal olan her şeyi vücuduna yapıştırabiliyor. 

Çevresinde "Mıknatıs Adam" olarak tanınan otel işletmecisi Ethem Arslan aynı özelliğin anneannesinde de olduğunu ve bu özelliğin kendi torununda da olduğunu söyleyerek şu ifadelere yer verdi;

Denizli doğumluyum. Çok genç yaşta Almanya'ya çalışmaya gittim. Almanya'da 12 sene çalıştıktan sonra dönüş yaptım. İzmir'in Basmane semtinde Tan Oteli'ni satın aldım. 1984 yılından beri İzmir'de otel işletiyorum. Tan Oteli 1942 yılından beri otel olarak işletiliyor. Ben 1984 yılında satın aldım. 3 katlı 30 odaya yakın bir otel. İşimi seviyorum ve devam ediyorum. 


Vücudumda farklı bir enerji olduğunu eşim anladı

Otobüse, metroya binsem veya ağrısı olan birine yakın olsam onların ağrısını hissediyordum. Vücudum onların ağrılarını bana geçiriyordu. Vücudumda farklı bir enerji olduğunu eşim fark etti. Eşim vücudumun metal eşyaları çektiğini fark etmişti. Bir gün televizyon izlerken bioenerji ile bir program izlemiş. Bana böyle bir özelliğimin olduğunu ve bunu araştırmamı istedi. 

Çocukluğumda anneanneme bazı hastalıklarda şifa için tedaviye geldiklerini hatırlıyorum. Elinde siğil çıkanlar, göbek düşürenler, yüzünde sivilce çıkanlar gibi insanlar anneanneme gelirdi. O da onları verdiği ilaçlarla, dokunarak, okuyarak iyileştirirdi. O yıllar modern tıp her bölgede yoktu. İnsanlar böyle tedavi yapıyordu. Bu yetenekleri olan insanlar bunun bioenerji olduğunu bilmeden tedavi ediyorlardı. Genlerimiz de var. Bu yetenek anneannemden bana geçti. Ben vücudumdaki enerjiyi nasıl kullanmam gerektiğini öğrendim. Bu özelliğim çocuklarımda yok. Torunumun 1 tanesinde var. Fakat o fazla ilgilenmiyor. Umarım gelecekte bioenerji konusunda iyi bir eğitim alır ve bu özelliğini kullanır.  

Eğitim aldım

Ben bazı arkadaşlarımın ağrıyan bölgelerini kendim enerji vererek yapıyordum fakat, kendi sağlığım bozuluyordu. Bioenerjiyi araştırmaya karar verdim. Araştırdım ve İstanbul Mecidiyeköy'de Bioenerji Uzmanı Erol Konuk'tan eğitim aldım. Bioenerji seanslarının nasıl uygulandığını gördüm. Faydalarına tanık oldum. Benim işim var. Etrafımdaki insanlar beni duyup gelince geri çevirmiyorum. Tanıdığım kişilere biraz faydam oldun diye seans uyguluyorum. Bu benim işim değil. Vaktim oldukça gönüllü olarak Allah'ın bana verdiği bu yeteneği kullanarak faydalı olmaya çalışıyorum.

Bioenerji Türkiye'de pek tanınmıyor

Bioenerji'yi sağlık sorunu olanlar biri tavsiye ederse araştırıyor. Bana gelenlere 1 seans uygulasam ağrıları geçince, biz neden bioenerjinin bu kadar yararlı olduğunu bilemedik diyorlar.

Bioenerji'nin bel ağrısı, boyun fıtığı, diş ağrısı gibi ağrılara, bağışıklık sistemini güçlendirmeye, vücudun dengesini sağlamaya faydaları vardır. Modern tıp ile birlikte kullanılır. Türkiye'de bioenerji  tamamlayıcı Alternatif tıp uygulamaları Sağlık Bakanlığı tarafından kabul edilmiş sağlık hizmetlerine dahil edilmiştir. 


Titreşen enerjiyiz

Evrende gördüğümüz ve görmediğimiz her şeyin bir enerjisi vardır. Taşın, ağacın, toprağın her şeyin. Bizler de titreşen bir enerjiyiz. Kendi enerjimizi kullanabiliriz. Örneğin her sabah uyandığımızda ellerimizi birbirine sürterek sağ elimizi kullanıyorsak sağ elimizle, sol elimizi kullanıyorsak sol elimiz ile ağrıyan yerimize 4 dakika kadar enerji aktaralım. Rahatladığınızı fark edeceksiniz. Bunu sağlıklı insanlarda yapsın. Kendilerini daha zinde hissedeceklerdir.  


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT











5 Temmuz 2021

Mutluluklarının imzasını attılar


İzmir Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesinde görevli Diren Başaran ile Matematik Öğretmeni Alihan Gokbuget Buca Pembe Köşk'te dünya evine girdi.

5 Temmuz Pazartesi günü Pandemi dolayısıyla katılımın sınırlı olduğu nikah töreninde Diren ve Alihan çiftini başta aileleri olmak üzere dostları yalnız bırakmadı.

Nikah töreninden sonra bu özel günlerini kutlamak isteyen çift Buca'nın güzel mekanlarından "Saklı Köşk'te" pasta kesim töreni ve yemek organizasyonunu tercih etti.


 

Emekli Öğretmen ve EFSA - Ege Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği Üyesi Aynur Ekiz, "Bizi yalnız bırakmayan Prof. Dr. Aslan Gokbuget, Özden Gül Gokbuget, Ahmet Gokbuget, Metin Pekin, Yeşim Pekin, Deniz Pekin, Pınar ve Tolga Göle, Prof. Dr. Zekiye Çetinkaya, Derya Taşkaya, Ercan Fidan, Doç. Dr. Ahmet İmançer, Ayfer Sönmezgök, Dr. Süleyman Us, Bedriye Ekiz Us, Kezban Ekiz, Hasan, Fatma, Ceren ve Sadık Emir Ekiz, Saadet Akgün, Mustafa Ödemiş, İzmirde Haber.com Haber Müdürü Nurten Öğüt, Nurten Gül, Yaşar ve Nazan Karbikaç ve yanımızda olamayan telefon ve çiçek gönderen tüm dostlarımıza çok teşekkür ediyorum. Bir tanecik kızımın yüreğini kazanan Alihan'la ömür boyu mutlu olmalarını diliyorum" dedi. 

Gelin Diren Başaran biz de tıpkı Pink Floyd'un şarkısındaki gibiydik diyerek şarkının sözlerini bizlerle paylaştı.


How I wish, how I wish you were here,

Burda olmanı ne çok isterdim

We're just two lost souls swimming in a fish bowl, year after year,

Biz sadece yıllar boyunca bir balık kabında yüzen iki kayıp ruhuz

Running over the same old ground,

Hep aynı eski yerde koşup duran

How we have found the same old fears,

Nasıl da bulduk aynı eski korkuları 

                                                                Wish you were here,

                                                                 keşke burada olsaydın.

Ben de Diren ve Alihan çiftine ömür boyu mutluluklar diliyorum.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 


3 Temmuz 2021

Kadınlar üretimin içinde olmalı

Gerek tarlada, gerek evde, gerekse pazarda çalışan, üretken girişimci kadınlar ekonomik yönden de kendini güçlü hissediyor. Üç çocuğu olduğunu ve çalışmayı çok sevdiğini söyleyen Emine Şencan ile üretici kadın olmayı ve üretici olmayı düşünen kadın girişimcilere tavsiyelerini konuştuk.


Buca Belenbaşı köyünde yaşıyoruz. Konya Karaman doğumluyum. Eşim Belenbaşı köyünde doğmuş. Akrabalarımız aracı oldu. Ben de İzmir'e gelin geldim. Eşim Recep Şencan ile birlikte mevsimine göre ne yetiştiriyorsak üretici pazarlarında satıyoruz. Üreterek hem ailemize katkı hem de yaşadığımız şehre katkı sunuyoruz. Yetiştirdiğimiz ürünleri 1 gün önce topluyoruz. Bazen sabah çok erken kalkıp tarladan taze taze toplayıp müşterilerimize ulaştırıyoruz. Kendi tarlamızda yetiştirdiğimiz organik ürünleri müşterilerimiz çok beğeniyor.

Tarlada çalışmayı seviyorum

Bugün pazar tezgahımızda Buca-Belenbaşı köyünde kendi tarlamızda yetiştirdiğimiz börülce, patlıcan, acur, salatalık, domates, biber çeşitleri, kabak var. Tarlamda çalışmayı çok seviyorum. Sabah erken kalkıyorum. Her gün tarlada işimiz olur. Ev işi, 3 çocuk kolay olmuyor. Çok çalışıyorum, çok yoruluyorum ama üretmek beni mutlu ediyor. Tarlada çalışmayı severek yapıyorum. Bir de emeğimizin karşılığını alabilsek daha mutlu olacağım. Her şey çok pahalı oldu. Destek verilse biz de emeğimizin karşılığını alabilirsek çiftçi işini daha çok büyütür.

Tüm kadınlar üretsin

Üretmek insanı mutlu ediyor. Hem kadın, hem anne, hem çiftçi olmak zor. Üretmeyi sevdiğiniz zaman bu zorlukları aşıyorsunuz. Özellikle kız çocuklarımıza üretmeyi sevdirelim. Para kazanan kadının kendine olan özgüveni artar. 

Üretici pazarlarından alışveriş yapın

Buca kasaplar sokağında perşembe günleri kurulan Buca üreticilerinin katıldığı üretici pazarına, Pazar günleri kendi köyümüzün Belenbaşı pazarı, Cumartesi günleri Pagos'a katılıyoruz.

Kültürpark üretici pazarını çok seviyorum. Müşterilerimiz önce ürünün kalitesine bakıyor. Bizi bilen devamlı alışverişe geliyor. Arkadaş gibi olduk. İzmirliler taze aracısız ürün almak istiyorlarsa mutlaka üretici pazarlarına gelsinler. 

2 Temmuz 2021

En büyük hayali kolonya müzesi açmak


Koleksiyon merakı 10 yaşında kibrit kutuları biriktirerek başlayan İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar'ı küçük bir müzeye dönüştürdüğü ofisinde ziyaret ettim. Ünal bey öncelikle portakal çiçeği kolonyası ile beni karşıladı. Mis gibi kokuların içinde çeşitli ülkelerden ve şehirlerden toplanan araba figürleri, kuleler, camiler, hayvan figürleri ve çok değişik figürlerde kolonya şişeleri bulunan koleksiyonu için bir müze açmak koleksiyonunu herkesle paylaşmak istediğini söyledi.

Son yıllarda yeniden gönlümüzü fetheden, temiz ve güzel kokmamızı sağlayan kolonyanın tarihsel yolculuğunu, gelecekle ilgili projelerini koleksiyoner Ünal Çınar konuştuk.


Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Kayseri doğumluyum. Emekli Elektronik Mühendisiyim. Koleksiyon merakım çocukluğumda başladı. 10 yaşında kibrit kutuları biriktirerek başlayan merakım daha sonra çakmak, kitap, tespih, para koleksiyonları ve 12 yıl kadar önce kolonya koleksiyonu ile devam etti. Kolonya koleksiyonu artık benim vazgeçilmezim oldu. Ve hala koleksiyonuma yeni parçalar eklemek için seyahat ediyorum ve internetten mezatlara katılıyorum.

Kolonya merakınız nasıl başladı?

Bir arkadaşım Balıkesir seyahati dönüşü bana kolonya hediye getirdi. Kolonya şişesi ve kolonya çok hoşuma gitti. Merak edip farklı şehirlerden farklı kokular ve şişeler almaya başladım. Seyahat eden arkadaşlarım bana gittikleri yerlerden kolonya getirmeye başladılar. Antika pazarlarını gezdim, mezatlara katıldım. Artık kolonya merakımı antikacılar biliyor. Ellerine değişik bir figür geçse hemen beni arıyorlar. 


Kolonyalarınızın kokularını nasıl muhafaza ediyorsunuz?

Kolonyaların içinde alkol olduğu için uzun süre dursa da alkol uçuyor. Şişenin dibinde kokunun esansı kalıyor. Koleksiyonumda 120 senelik Osmanlı döneminden kalan şişe var. Dibinde esansı kalmış duruyor. Bazı şişeler esansı kalmış olarak duruyor. Genelde şişeler dolu. Boş şişe bulursam içine hemen kendi kokusunu doldurup saklıyorum.

Koleksiyonunuzda kaç şişe ve kaç değişik koku var?

2500 kolonya şişesi ve 130 farklı koku çeşidi bulunuyor. Antalya'nın Turunç çiçeği, Amasya'nın elma, Balıkesir'in beyaz zambağı, Isparta'nın Gül, Trabzon'un hamsi ve fındık, Rize'nin çay, Gaziantep'in biber ve fıstık, Edremit ve Ayvalık'ın zeytin çiçeği gibi kolonyalarının farklı kokuları var. 

İlk satın aldığınız kolonya hangisiydi?

Koleksiyonumun ilk parçası arkadaşımın hediyesi olduğunu söylemiştim. Benim satın aldığım ilk Fransız kolonyası Révedor markası olan bir kolonya şişesiydi. Sonrasında her gezmeye gittiğim yerlerden kolonya satın aldım. Koleksiyonuma ekledim.

İlk kolonya nerede üretildi?

İlk kez Almanya'nın Köln şehrinde üretilmiş ve adını bu şehirden almıştır. Almanya'nın Köln şehrinin adı kolonya icat olmadan önce bir Alman Kolonisiydi. O yıllar karanlık ortaçağ Avrupa'sı, kiliselerin hüküm sürdüğü papazların insanlar üzerindeki baskısı, insanların vücudundan cin çıkartma bahanesiyle canlı canlı yakıldığı, kilise kurallarına karşı gelenlerin aforoz edildiği karanlık bir  çağ. İnsanların fazla yıkanmadığı bir dönemde pis kokudan kurtulmak için icat edilen, vücutlarına kolonya dökerek kullanılan bu hoş koku daha sonra bütün dünyaya yayılır.

Almanya'nın Köln şehrinde üretildiği için kolonyanın isminin bu yüzden Köln suyu anlamına gelen Eau De Cologna olarak değişir. 


Türklerde kolonya kullanımı ne zaman başlar?

II. Abdülhamid döneminin ilk yıllarına rastlar. O dönemde ithal edilen ürünler arasında Farina'nın Eau De Cologna'u da bulunuyordu. II. Abdülhamid özel kolonyasını daima üzerinde taşır ve her camiye gittiğinde üzerine sürerdi. 

Osmanlı topraklarında ilk kolonyayı 1882 yılında Ahmet Faruki adlı kişi üretiyor. Ahmet Faruki o dönemlerde halk tarafından "Odikolon" olarak adlandırılan hoş kokuya kolonya adını veriyor. Türk halkı kolonyayı çabuk benimsiyor ve hastalıklarda misafir ziyaretlerinde, bayram ziyaretlerinde kolonya ikramı geleneği başlıyor. 

İzmir'in kolonya tarihinden bahsedelim mi?

Hemen her bölgenin kendine has bir kolonyası olmuştur. 1912 yılında Süleyman Ferit Eczacıbaşı tarafından İzmir'de üretilen kolonya daha sonraki yıllarda İzmir'in sembolü haline gelmiştir. İzmir'in Altın Damlası, Gizli Çiçek, İzmir Geceleri çok beğenilmiş, seyahat için İzmir'e gelenler mutlaka bu kolonyalardan birini alıp hediye götürmüştür. Özellikle "Altın Damla" ve "İzmir Geceleri" çok beğenilen bir kokuydu. Esansında hangi çiçeklerin kullanıldığı bir sır olarak devam ediyor. 

Türkiye'de üretilen  belli başlı kolonya markalarından bahseder misiniz?

Ahmet Faruki, Hasan, Hassan, Pertev, Süleyman Ferit, Perihan, Evliyazade Nurettin, Hüsnü Şevki, Şüküfe, Necip Bey, Eyüp Sabri Tuncer, Kemal Aktaş, Pe Re Ja, Çöplüoğlu, Çoban, Fredo, Es Ko, Esmen, Servet, Abant, Cıngıllıoğlu, Hünkar, Pırlanta, Hal, Cihan, Kristal, Selin, Tariş, Leda, Rebul, Hatun, Akçay. 

Cumhuriyet sonrası ilk milli kolonya fabrikasını kuran Hassan firması tarafından üretilen kolonya şişesi de koleksiyonunuzda var. Hikayesini sizden dinleyelim?

Atatürk'ün de kullandığı bir markaydı. Hassan 1920 yılında üretilmeye başlayan ilk milli kolonya olduğu için Atatürk başka kolonya kullanmazdı. Kolonya şişeleri koleksiyonumun önemli parçaları arasında yer alıyor. Yılmaz Özdil Atatürk adlı kitabının 324. sayfasında "Ulu Önder Atatürk parfüm kullanmazdı. Sadece kolonya sürerdi. Hasan Şevki Efendinin Hassan kolonyasını tercih ederdi" diye yazmıştır.

1923 yılında Ankara'da Eyüp Sabri Tuncer kendi adıyla kolonya imal etmiştir. Daha sonraki yıllarda Türkiye'nin çeşitli illerinde kolonya üretilmeye başlanmıştır.

Koleksiyonunuzda sizin için özel olan parçalar hangileri?

Hasan Şevki Efendinin Hassan kolonyası, İzmir'de eczacılar tarafından kurulan Anadolu Fakirler Eczanesi'nin Bahar kolonyaları isimli kolonya şişesini bir müzayededen aldım. 1894 yılına ait Almanya-Köln lavanta kokusu olan bir şişe. 1886 yılında David H. mc Connell tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulmuş olan AVON firması değişik objelerden ürettiği kolonya şişeleri. Çeşitli hayvan figürleri, tren, ateşli silahlar, otomobil markaları, top arabaları gibi figürler koleksiyonumun değerli parçaları arasında. 

Gelecekte sergi açarak koleksiyonunuzu meraklıları ile paylaşmayı düşünüyor musunuz?

Aslında en büyük hayalim kolonya müzesi açmak. Bunun için Belediye Başkanımızı koleksiyonumu görmesi için davet ettim. Benim için çok değerli olan koleksiyonumu müzeyi andıran ofisimde tutmak istemiyorum. Binbir emek ve zahmetle topladığım kolonya şişelerini daha geniş kesimler görsün istiyorum. Belediyenin göstereceği uygun bir yerde yıllarca topladığım kolonya şişelerini kolonya müzesi açarak kolonyanın tarihini meraklılarının bilmesini istiyorum. Sergi de açabilirim. Öncelikle sponsor olacak yetkili kuruluşlarla iletişim sağlamam gerekiyor. Bunun yanı sıra kolonyayla ilgili kitap yazmaya başladım. Çok araştırdım. Bilgilerimi kitapta paylaşıyorum. 

"Çınar'ın Gölgesinde Hobi Odanızdan" bahseder misiniz?

Koleksiyonumu Fevzipaşa Bulvarı'nda bulunan ofis'te sergiliyorum. Dostlarımı İzmirlileri burada ağırlamaktan mutluyum. "Çınar'ın Gölgesinde" ismi yazar olan eşim Hamiye Dimoğlu Çınar tarafından verildi. Eşimin ilk çıkardığı şiir kitabının da ismi "Çınar'ın Gölgesinde". Ayrıca müzik grubumuz var. Çınar'ın Gölgesinde Müzik grubu. Grubumuz yeni bir proje üzerinde çalışmalara başladı. "Türk Dünyası Kızıl Elma-Turan Konseri için hazırlanıyoruz. Ekim ayı gibi konser vermeyi düşünüyoruz. Sponsor ben olacağım. Amacımız Çin'in Uygur Türklerine yaptığı zulmü herkese duyurmak. Ücretsiz bir konser olacak. "Çınar'ın Gölgesinde" olarak sanatsal etkinliklerimiz devam edecek. 











1 Temmuz 2021

Kadınlar "Sözleşme bizim vazgeçmiyoruz" dedi


İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı İzmir'de Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde buluşan kadınların önüne polis barikat kurdu. 18.30'da toplanan kadınlarla polisler arasında yaşanan gerginlikte, polis müdahale anonsları yaptı.

"Kadınlara değil, katillere barikat" sloganlarıyla bekleyen kadınlar zaman zaman alkışlarla polisleri protesto etti. "Haklarımızdan hayatlarımızdan İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyiz" yazılı pankart taşıyan kadınlar, "Sözleşme bizim, vazgeçmiyoruz", Çocuk istismarını aklatmayacağız", "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz" dediler.


Her gün neredeyse bir kadının katledildiği ülkemizde hayatta kalabilmek için mücadele edildiği, ülkeyi yönetenlerin 6284 sayılı kanunu etkin olarak uygulamadığı gibi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararı alarak kadın ve LGBTİ'lara karşı düşmanlığını açıkça ortaya koymaktan çekinmediği ifadelerine yer verildi.

Polis ekipleri yürüyüş yapmak isteyen gruplara izin vermedi. Olayla ilgili herhangi bir gözaltı işlemi uygulanmadı.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT