Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun olan resimlerinde mistik yolculuklar yapan Ressam-Tasarımcı Evrim Gökçelik'i Karşıyaka-Bostanlı'daki atölyesinde ziyaret ettim.
Gökçelik ile sanata dair gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim..
Resme olan ilginiz ne
zaman ve nasıl başladı?
Çocuk yaşta, henüz
ilkokul çağına gelmeden başladı. Annem her yeri çizdiğim için tüm duvarlara
kağıt yapıştırmış. Sürekli bu ne renk diye sorarmışım.
Sanata olan ilgim hep
artarak devam etti. Resim derslerinde öğretmenlerden özel izin alıp kendi
istediğim resimleri yapardım çünkü verilen konular bana kolay geliyordu, çabuk
bitiyordu.
İlk yaptığınız tabloyu
anımsıyor musunuz?
Zannediyorum ki Güzel Sanatlar Cemiyeti'nin kurucularından
Hikmet Onat'a ait "Istinye Sırtlarından" isimli resimdi. Evdeki eski
Hayat dergilerinden bulmuştum.
Sizce nasıl sanatçı
olunur, bir resmi sanat eseri yapan
nedir?
Öncelikle sanat aşkı
taşıyarak ve sanatın her türlüsüne değer vererek, içimizdeki sanat ateşini
besleyerek. Bundan sonrası ise çok çalışmak, kendi özgün tavrını
belirlemek. Yeni bir şey yapmak zor olsa
da kendiniz olabilmek fark yaratır.
Bir resme baktığımız
zaman orada sanatçının kişisel dokunuşunu hissetmemiz, o resimde yaşayan bir
şeyler bulmamız gerekir. Tabi ki hepimiz her resmi anlayamayız; ama burada da
ressamın renk, çizgi, kompozisyon gibi unsurları nasıl kullandığı öne çıkar.
Olanı bozmak için bile önce ne olduğunu ifade etme yetisi lazım.
Resimlerinizde işlediğiniz
konular nelerdir?
Daha önceleri
toplumsal konular ve figür-mekan ilişkisi, özellikle de eski binalar ve kapılar
üzerine çalışıyordum. Son yıllarda daha çok doğa, mitoloji, şamanizm, mistik
yolculuklar yapan gizemli yelkenliler,
Anadolu'dan geçmiş olan farklı kültürlerin yaşamları ile ilgili resimler
yapıyorum. Bana göre her şeyin bir ruhu var ve mitlerle masallar alt
benliğimizde varlığını koruyor. Şu hayatta kendimize doğru bir yolculuk
içindeyiz.
Böyle konuları ele
alınca biraz illüstratif bulunma riski de var. Perspektif, boyama tekniği ve
desensel alt yapıya özen göstererek bunu aşıyorum. Bazen farklı malzemeri de
birlikte kullanıyorum. Yani benim resimlerimden biraz teknik öğrenmek, hem
modern sanattan izler bulmak hem de geçmişle göz göze gelmek mümkün. Benim
çizdiğim bir gemiye ya da sandala atlamanız yeterli.
Dijital sanatla aranız
nasıl?
Sembollerden
yola çıkan dijital tasarımlarım var; bunlar tablolarımla aynı temele dayansa da
daha çok meditatif amaçlı işler. Yaklaşık dört yıl önce hasta olup resim
yapamadığımda ciddi bir ivme kazandılar. Teknoloji işleri kolaylaştırıyor gibi
görünse de geleneksel sanatın yerini tutmuyor.
Şimdi iki türü birlikte yürütüyorum.
Sanat tarihinde sizi
etkileyen akımlar, dönemler hangileridir?
Hemen hemen her sanat akımında sevdiğim
yönler var. Barok, Rokoko, Romantizm, İzlenimcilik, Dışavurumculuk,
Sembolizm, Gerçek üstücülük akımları bana en çok ilham verenler arasında.
Dönemsel olarak antik
uygarlıkların sanat eserlerini ve Rönesans sonrası Yirminci yüzyıla kadar olan
mimariyi beğenirim.
Pandemi sürecini sanat
tarihinden bir tablo ile anlatmak isteseniz hangi tabloyu seçerdiniz?
İsviçreli ressam
Arnold Böcklin’in Die Toteninsel (The Isle of the Dead), Ölüler Adası
adlı eseri.
Resim kederin
melankolik bir ifadesidir. Beyazlar içinde tabut taşıyan bir figürün bir adaya
yönelmesi tasvir edilmiştir. Hem hüzünlü, hem huzurlu bir taraf var resimde.
Uzun servi ağaçları bize ölümsüzlüğü ve umudu da çağrıştırır. Üzüntülü bir
süreç olsa da Pandemi'nin insanlara tıpkı bu tablo gibi biraz içe bakış
sağladığını düşünüyorum.
Devam eden pandemi süreci
sizi nasıl etkiledi?
Kendime ve aileme daha çok zaman ayırmamı ve küçük şeylerin
kıymetini bilmemi sağladı. Çalışmalarıma ara vermedim, hatta evde kaldığım daha
çok çalışarak geçirdim diyebilirim. İnsanlara resimlerim aracılığıyla olumlu
enerji vermek istedim. Bu süreçte sağlık çalışanlarına ve onların çocuklarına
destek amaçlı etkinlik ve sergilere katıldım.
Pandemi sürecini ve
sonrasını birer renkle tanımlamak isterseniz hangi renkler en uygun olur?
Neden?
Koyu kahverengi bir süreç oldu çünkü tüm renkler ve duygular
karışırken dünya da biraz insanlardan dinlendi .Şu anda gergin bir kırmızı
olduğunu düşünüyorum çünkü önümüzü net göremiyoruz, mücadele etmemiz gereken
çok şey var.
Yakın zamanda gerçekleştirmeyi
düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?
Karma sergiler ve çalışmalar devam ediyor; aklımda kişisel
sergimden önce ülke çapında özel bir proje gerçekleştirmek de var. Şimdilik adı
bende kalsın.
Hayalinizdeki meslek
ressamlık mıydı?
Çocukken evdeki duvar halısına resimlerimi asıp evde sergi
açtığımı hayal ederdim. Edebiyat okumayı da düşündüm; ama resim daha ağır
bastı. Babam edebiyat, annem Türkçe öğretmeniydi. Birimiz farklı olsun dedim.
Çok iyi resim öğretmenlerim oldu, onların da cesaret vermesiyle kararım
kesinleşti.
Resim dışında
ilgilendiğiniz sanat alanları var mı?
Sanat, mitoloji ve kadın olmakla ilgili yazdığım bazı
yazılar yayımlandı. Son dönemde vaktim oldukça İngilizce ve Türkçe fantastik öyküler yazıyorum. Eskileri de yeniden
gün yüzüne çıkarıyorum.
Lanetli Dağ isimli
öykümü Esrarengiz Hikayeler sitesinde bulabilirsiniz.
Mantis Kitap tarafından Eylül ayında piyasaya sürülecek,
genç değerlerimizden Emre Bozkuş'un editörlüğünü yaptığı ve birbirinden ilginç
yazarların yer aldığı "Gerçeğin Bütün Renkleri" isimli özel seçkide
yer aldım. Yavaş yavaş kendi kitabım için de hazırlanıyorum.
Ailenizde başka sanatçı
var mı?
Annemin dayısı İbrahim Ergin şairdir; kitapları var. Daha
çok seyahat edebilse ve internet kullanabilseydi bugün adını tanınmış bazı
şairlerle birlikte anardık diye düşünüyorum. Annemin de resme yeteneği vardır,
renkleri güzel kullanır.
Son olarak eklemek
istediğiniz bir şey var mı?
Sanat sadece kültürel bir kavram değildir; kişilerin ve
toplumların farklı yönlerden gelişimine de katkıda bulunur. Sanata önem veren
ülkeler diğer konularda da ileri giderler çünkü bilim kaynağını yaratıcılıktan
alır.
Viyana’nın Ring
Caddesi üzerinde bulunan Avusturya Parlamento Binası önünde sanatın ve bilginin koruyucusu, savaş
tanrıçası Athena'nın devasa bir heykeli vardır. Tanrıça elinde zafer
sembolü kanatlı Nike'ı tutmaktadır.
Heykel, sembolik olarak başarının ve gücün o iki yaşamsal değere dayandığını
anlatır.
Atatürk'ün “İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır.
Bir millet ki resim yapmaz, millet ki, heykel yapmaz, millet ki, tekniğin
gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri
yoktur.” , “Güzel sanatlarda başarı; bütün inkılapların başarılı olduğunun
en kesin delilidir. Bunda başarılı olmayan milletlere ne yazıktır. Onlar bütün
başarılarına rağmen medeniyet alanında, yüksek insanlık sıfatıyla tanımaktan
daima yoksun kalacaklardır.” gibi
sözleri anlayan için derin anlam taşır.
Bir başka örneği de
Milli Okçumuz Mete Gazoz'dan verebiliriz. Yarışmalara hazırlanırken sanatın ve
sporun farklı dallarıyla da ilgilenmiş.
Ben de kendi
öğrencilerimin bazı ailelerin düşündüğü gibi
geride kalmak yerine derslerinde
daha başarılı olduklarını gözlemledim.