Cumhuriyet'in en eski değerlerinden biri olan İzmir Enternasyonal Fuarı bu yıl 90'ıncı kez kapılarını açıyor.
31 Ağustos 2021
İEF 90. kez kapılarını açıyor
Cumhuriyet'in en eski değerlerinden biri olan İzmir Enternasyonal Fuarı bu yıl 90'ıncı kez kapılarını açıyor.
30 Ağustos 2021
Torunuyla aynı sergide eserleri yayınlandı
URD, TRED, MGSD Sanat Dernekleri Dayanışması Bileşenleri olarak açılan serginin en dikkat çeken özelliği babaanne ve torunun birlikte sergide eserlerinin bulunuyor olmasıydı.
Urla'da açılan sergide 8 yaşındaki Bilge Özen ile babaannesi Nurcan Özdemir'in eserleri yan yana kondu. Muğla Göcek Deniz Temiz İlköğretim Okulu'nda öğrenci olan Bilge Özen Özen geçtiğimiz yıllarda okulunun düzenlediği resim yarışmasında ikinci olmuş. Giritliler Derneğinin düzenlediği karma sergide ve Ayvalık Sanat Galerisi, İzmir Çetin Emeç Sanat Galerisinde düzenlenen karma sergilerde babaannesiyle birlikte yine yan yana resimleri sergilenmiş. Urla'da katıldığı 4. kez sergiye katılan minik ressam duygularını şu ifadelerle anlattı;
"Göcek'te yaşıyoruz. 03.01.2013 doğumluyum. Urla'daki sergiye 4 çalışmamla katıldım. Babaannem ressam olduğu için ben de onu çok severek izliyordum. Sonra birlikte resim yapmaya başladık. Ben de resim yapmayı çok seviyorum. Bütün resimlerimi severek yaptım. Sergilere katılmak çok keyifli. Kendimi daha çok geliştirip ilerde kendi sergimi açmak istiyorum" dedi.
Babaanne ve torunun beraber yer aldığı sergiyle alakalı konuşan Nurcan Özdemir; Sergiye 3 eserimle katıldım. 3 eserim de 3 boyutlu kat'ı sanatı. Atatürk, Kaplumbağa Terbiyecisi ve Atlar isimli üç çalışmam sergileniyor. Torunumla birlikte sergilerde yer almaktan çok mutluyum.
"Katı" kelimesinin sözlükteki anlamı kesmektir. Sanat açısından bakıldığında, deri veya kağıt üzerindeki motif veya şekli oymak suretiyle veya başka bir deri veya kağıda yapıştırarak elde edilen süsleme sanatıdır. Atlar isimli eserimi örnek verecek olursak kaç katmanlı yapacağıma önce karar verdim. 20 tane kartonu önce çizerek çalıştım. Yeleleri ve çimleri, ağaç dallarını tek tek çalıştım. Üst üste getirerek eserimi tamamladım. 3 boyutlu kat'ı sanatı çok emek isteyen bir sanat dalı. Ben çok severek çalışıyorum. Bir buçuk ay kadar bir çalışma sonıcu eserim tamamlandı. Fakat sürekli çalışmadım. Ara vererek çalıştığım için bu kadar zaman aldı.
Atatürk çalışmam 3 gün de bitti. Ara vermeden çok severek çalıştığım bir eserdi.
Bir diğer çalışmam "Kaplumbağa Terbiyecisi" aynı aşamalardan geçti. Rölyef çalışmasında kesilen desenlere üç boyutu vermek için top ütüleme yapıyoruz. Cila ve yaldızlama tekniklerini kullanıyoruz. Güzel bir eser ortaya çıkarmak için çok emek ve zaman harcıyoruz.
Resim yapmak beni çok mutlu ediyor. Torunuma da resim sevgisini çok erken yaşta aşılamaya başladım. Onun da yeteneği varmış. Artık birlikte atölyemiz de çalışıyoruz. İlerde birlikte sergiler açmayı planlıyoruz. En büyük isteğim Bilge Özen'in kendi kişisel sergisini açtığını görmek olacak" dedi.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
29 Ağustos 2021
Can Güvenliğimiz İçin Buradayız
Toplumda son zamanlarda Suriyelilere olumsuz tepkilerin arttığı gözleniyor. Yaşanan uyum sorunlarının toplumda yarattığı rahatsızlık artık yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.
İzmir'in Basmane semtinde yaşayan Suriyeli Rojin Şehmuz komşularının artık sizi burada istemiyoruz, Türkiye'de bir tane Suriyeli kalmayacak tepkileriyle karşılaştıklarını, sokaklarda defolun gidin diye bağırdıklarını son günlerde yaşanan olaylardan çok üzüntü duyduğunu söyledi.
Rojin Şehmuz duygularını şu ifadelerle anlattı;
"Suriye'nin Halep kentinde yaşıyorduk. Evimiz bombalandı. Barınacak bir ev yok. Elektrik, su, iş yok. Vatansız kaldık. Allah kimseyi vatansız bırakmasın. Biz eşim ve 2'si özürlü 4 çocuğuma Türkiye'de iyi bir gelecek sunarız umuduyla 10 sene önce gelmiştik. Bir kızımı Türkiye'de evlendirdim. Ben Türkiye'yi seviyorum. Artık Türkiye'yi vatanım olarak görüyorum. Bizim bulunduğumuz köy Hizbullah'ın elinde. Dönersek 15 yaşındaki kızımın geleceğinden korkuyorum. Büyük oğlum 20 yaşında. Zeka seviyesi düşük. Onu da alıp savaşmaya zorlarlar. Evimizin olduğu bölge güvenli olsa geri döneriz. Ama Suriye'de kendimizi güvende hissetmeyeceğimizi biliyoruz. Kızım burada okula gidiyor. Dersleri de çok iyi. Kızımın hayatını kurtarması ve burada çok zor da olsa geçinebildiğimiz için kalmak istiyoruz.
Akciğer hastasıyım
Türkiye'ye geldiğimiz ilk yıllarda lokantada bulaşıkçılık işi yapıyordum. Aşırı yorgunluk ve yaşadığımız sıkıntılardan kalp spazmı geçirdim. Hastaneye kaldırdılar. Akciğerim ağır hasar görmüş. Tedavi için bir süre hastanede yatmam söylendi. 4 çocuğumu kime bırakayım. Tedavi olamadım. Arada kontrollere gittim. Sık sık akciğerlerim ağrıyor, kollarım uyuşuyor. Hemen yoruluyorum. Bu yüzden işten çıkarıldım. Eşim de haftanın iki günü bir tekstil fabrikasında çalışıyor. Onun da gözleri bozuk. Her an işsiz kalacak diye çok korkuyoruz. Her geçen gün borçlarımız artıyor. Biz Suriyelilerin her şeyi bedava zannediyorlar. Devletten hiç bir destek görmedik. Biz de ev kirası, elektrik, su faturası ödüyoruz. İş olmayınca borçlar birikiyor. Evimde boncuk işi yapıyordum. Pandemi sonrası işler kapandı. Nasıl geçineceğiz, çocuklarımıza nasıl bakacağız diye çok üzülüyoruz. Bize devlet maaş vermiyor. Biz de geçinmek için çalışmak zorundayız. Suriyelilerle ilgili çok yanlış şeyler söyleniyor. Bu yüzden istenmiyoruz.
Yaşanan şiddet olaylarına karışan Suriyeli'leri sınır dışı etsinler. Onların yüzünden biz istenmez oluyoruz. Kimseyi rahatsız etmeden Türkiye'de yaşamak istiyoruz.
Tatil gibi Suriye'ye gidip gelenler var. Bizim hiç bir şekilde Suriye'ye gidecek yerimiz yok. Hiç kimsemiz de yok. O gidenler için bir şeyler düşünsünler. Biz gidersek orada hemen öldürülürüz. Geri gelmek gibi bir şey mümkün değil. Türklerle bir arada kardeş gibi yaşamak istiyoruz.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
28 Ağustos 2021
Bir annenin elinden...
Sağlıklı beslenme çok önemli ama özellikle çocukluk döneminde ileriye dönük kalıcı beslenme alışkanlıklarının edinildiği çocukluk dönemi ayrıca önemli.
26 yaşında 5 senelik evli olan Kübra Nur Ertan bir buçuk yaşındaki kızı için yaptığı doğal ballı fıstık ezmesi ve yüzde yüz doğal fıstık ezmesi çok beğenilip talep gelince satışa sunmaya başladı.
Ürünlerinde asla koruyucu katkı maddesi kullanmadığını söyleyen Ertan sözlerini şöyle sürdürdü;
"Kızıma sağlıklı bir yaşamın temeli atmak için bir anne olarak katkı içeren gıda maddelerinden uzak durmak istedim. Sağlıklı ürünler yedirmek için başladığım bu yolda ev yapımı ürünlerimden fıstık ezmesi için ticarete başladım. Evde katkısız olarak ürettiğim fıstık ezmelerim çok beğeniliyor. Fıstığı kendim alıp evde tüm işlemi kendim yapıyorum. Ürünlerimde şeker, tuz gibi ilaveler yok. Tamamen doğal. Bunun için gerekli yerlere başvurularımı yaparak resmi olarak bu işe başladım. Ürün yelpazemi geliştirmek istiyorum. Çok yakında fındık ezmesi üretmeye başlayacağım.
Kızım çok küçük olduğu için satışımızı ağırlıklı olarak internet üzerinden yapıyoruz. Bunun dışında eşimin bana yardım edebileceği günlerde üretici pazarlarına katılmaya çalışıyorum. Bana ulaşmak isteyenler instagram ve facebook üzerinden @fistikezmesi_n.doğal hesaplarından veya whatsapp sipariş hattım olan 0 553 066 9704'te ulaşabilirler. İzmir için de teslimatı kendimiz yapıyoruz. İzmir dışından kargo ile gönderiyoruz.
Bütün çocuklar doğal beslensin
Buradan tüm annelere seslenmek istiyorum. Çocuklarınızı katkı içeren gıdalarla beslemekten sıkılmadınız mı? Çocuklarınızı yüzde yüz doğal ürünlerle sağlıklı besleyin. Bütün çocuklar benim kızım gibi katkısız doğal ürünlerle sağlıklı beslensin istiyorum. Bu yüzden fiyatlarım çok uygun. Girişimci annelere de destek olun ve çocuklarınızı sağlıklı besleyin" diye konuştu.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
27 Ağustos 2021
Dr. Aygen; İki hipertansiyon hastasından biri hastalığının farkında değil
Hipertansiyon birçok neden bağlı olarak ortaya çıkan kan basıncı yüksekliğidir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde organ hasarlarına ve önemli hastalıklara yol açar. Mutlaka kontrol altına alınması gereken hipertansiyon, ani tansiyon yükselmelerinde beyin kanaması ve felce neden olabilmektedir.
Hipertansiyon sorunu olanların neler yapması gerektiğini ve tedavileri hakkında uzun yıllar İzmir Tepecik ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan ve halen İzmir Özel Gazi Hastanesi'nde İç Hastalıkları Uzmanı olarak görevine devam eden Dr. Şükrü Alper Aygen'den bilgi aldık.
Hipertansiyon'un önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu söyleyen Aygen sözlerini şöyle sürdürdü;
Halen dünyada 6oo
milyon, ülkemizde ise 5 milyonu erkek ve 6 milyonu kadın olmak üzere toplam 11
milyon hipertansiyon hastası vardır.
Yapılan çalışmalarda kan basıncındaki küçük düşmelerin bile hastalık ve ölüm oranlarında anlamlı azalmalar sağladığını göstermiştir. Kan basıncının optimum düzeye (139/83mmHg) düşürülmesinin hipertansiyona bağlı kalp-damar hastalığı riskini %30 azalttığı gösterilmiştir.
Bu nedenle yeni tedavi
klavuzlarında kan basıncının 130/85mmHg'nin altına düşürülmesi
hedeflenmiştir. Yaşlılarda ise bu hedef 140/90mmHg'nin altıdır.
Tedavinin yanı sıra öncelikle
yaşam tarzı değişiklikleri de çok önemlidir. Bunlar, sigara içiminin bırakılması, fazla kiloların
verilmesi, tuz kısıtlaması, dengeli beslenme, doymuş yağlardan kaçınılması,
alkol kısıtlaması, fizik aktivitenin artırılması, stresin azaltılması şeklinde
sıralanabilir.
Düşük HDL-Kolesterol, yüksek LDL-Kolesterol, kontrolsüz
diyabet, yüksek riskli etnik grupta olmak veya yüksek riskli coğrafik bölgede
bulunmak tedavi başarısını olumsuz etkileyen faktörlerdir. Bunların yanı sıra
hasta uyumu da çok önemlidir. Hipertansiyon tedavisinde ilaç kullanımı
gerekiyorsa mutlaka kullanılmalıdır. Tedavi başarısını arttırmak ve 24 saat
etkili kan basıncı kontrolü sağlamak amacı ile, 24 saat etkili tek ilaç veya
daha etkili olan düşük doz ikili, üçlü ve hatta dörtlü ilaç kombinasyonları
başlanabilir. Ülkemizde 2012 yılında hipertansiyon farkındalık oranı %54.7,
ilaç kullanım oranı %47.4, ilaç kullananlarda kan basıncı kontrol oranı %53.9
bulunmuştur. Bu sonuca göre hala iki hastadan biri hastalığının farkında değil,
yine iki hastadan biri ilaç kullanmamaktadır. İlaç kullananlarında aynı şekilde
yarısının hedeflenen kan basıncı değerini yakalayamadığı
anlaşılmaktadır. Ülkemize ilişkin bu veriler hipertansiyonun kalp-damar
hastalıkları, inme, böbrek hastalığı, erken ölüm ve yeti yitirimi için hala
önemli bir tehdit unsuru olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak 24
saatlik etkili kan basıncı kontrolü hedef organ hasarının önlenmesinde çok
önemlidir. Yeni tedaviler ve hasta uyumundaki artışın sağlanması ile çok daha
iyi sonuçlar alınacağı kesindir" dedi.
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Şükrü Alper Aygen kimdir?
Erzurum'da dünyaya geldi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Dahiliye uzmanlığını Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tamamladı.
Zorunlu hizmet görevini Tokat SSK Hastanesi'nde yaptı
Uzun yıllar İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çalıştı. Tepecik Bornova Onkoloji Hastanesi'nde Dahiliye servis sorumluluğu görevinde bulundu. Halen İzmir Özel Gazi Hastanesi'nde İç Hastalıkları Uzmanı olarak görevine devam ediyor.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
26 Ağustos 2021
İnsanlar sağlıklı gıda tüketmek istiyor
İçinde bulunduğumuz korona virüs pandemisinde sağlığın her şeyden önemli olduğu bir dönemdeyiz. Bu dönemde nasıl beslenmemiz gerektiğine daha çok dikkat etmeye başladık.
Tohumdan toprağa, tarladan tüketiciye ürünlerinin satıldığı İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin desteğiyle kurulan üretici pazarlarına ilgi artmaya devam ediyor. Vatandaşlar artık doğal ürünler arayışına girdikleri için üretici pazarlarını tercih ediyor.
Haftanın 4 günü üretici pazarlarına katıldığını söyleyen üretici Mustafa Şencan "Son yıllarda insanların yediklerine özen göstererek sağlıklı gıda tüketimine önem vermeye başladığını söyledi. Şencan konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü;
İzmir'in Buca ilçesi Belenbaşı köyünde yaşıyorum. Kendi bahçemiz var. Ürettiğimiz sebze ve meyveleri en taze haliyle üretici pazarların da satıyoruz. Şimdi incir, armut, üzüm zamanı. Dalından taze topladığımız incirleri, biberleri, armutları, üzümleri tüketiciye ulaştırıyoruz. Bugün tezgahımızda börülce, salatalık, biber, patlıcan var. Hepsini kendi bahçemizden toplayıp pazara getirdik.
Köyümüzü çok seviyorum
Benim için İzmir'in incisi Belenbaşı köyümüzdür. Verimli topraklarımıza ne ekersek karşılığını alıyoruz. Ben üretmeyi seviyorum. Zamanımın çoğu bahçemde çalışarak geçiyor. Ben bahçemde kalıyorum. Sabah 6'da kalkıp hemen işe başlarız. Kahvaltı bile yapmayız. Sıcak başlamadan ürünleri toplamaya çalışırız. Öğle vakti işi bırakırız. Öğle yemeği ve kahvaltı birdir bizim için. Çayımızı demler peynir, zeytin, ekmek Allah ne verdiyse öğle vakti yeriz. İşçi çalıştıramıyoruz. Kendimiz hem işveren hem de işçiyiz. O yüzden çok zorlanıyoruz. İşimiz hiç kolay değil. Çapalama, sulama, dikim, ürün toplama hepsini kendimiz yapıyoruz. Bir başkasından alıp satmıyoruz. Geçimimizi bunlardan sağlıyoruz. Pazara getirdiğim ürünler gün içinde tükeniyor. Müşterilerimiz bizi tanıdı. Bizden sürekli ürün alanlar her geçen gün çoğalıyor. Sağlıklı beslenmek isteyenler üretici pazarlarından alışveriş etsinler" dedi.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
25 Ağustos 2021
Zirve Dağcılık Aşure Etkinliğinde Bir Araya Geldi
24 Ağustos 2021
Müzik yaşam biçimleri..
Karınca çiftinin hobi olarak başladıkları müzik yaşayış biçimlerine dönüştü. Yaz akşamlarında keyifli zaman geçirmeleri için birlikte müzik yapan Umut ve Zafer Karınca "müziği seviyoruz beğenilme gibi bir kaygımız yok" diye konuştu.
URD, TRED, MGSD Sanat Dernekleri'nin sergi açılışında seslendirdikleri müzik ile beğeni toplayan Umut ve Zafer Karınca çiftine sanatseverler güzel müzik dinletisi için teşekkür etti.
Müziğe Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğrenci olduğu yıllarda gitar çalarak başladığını anlatan Zafer Karınca 30 yıldır müzik hayatımda hep oldu diye konuştu. Zafer Karınca sözlerini şöyle sürdürdü;
"Tıp Fakültesi'nde öğrenci olduğum yıllarda Levent Yüksel arkadaşımızdı. Arkadaşlarımla hep birlikte müzik yapardık. O yıllarda müzik hobi olarak hayatıma girdi. Mesleğim olmadı fakat yaşam biçimim oldu. Yaz mevsimini çok sevdiğimiz Urla'da geçiriyoruz. Genelde Anadolu Rock müziği yapıyoruz. Kendi evimizde kendimiz için söylüyoruz. Bazen dostlarımız bize eşlik ediyor. Eşimle İzmir Satranç Kulübünü işletiyoruz. Eylül gibi Bornova'daki evimize dönüyor ve derslerimize başlıyoruz. Satranç derslerimiz okul öncesi, başlangıç düzeyi, gelişim düzeyi ve ileri düzey olarak devam etmektedir" dedi.
Sesiyle beğeni toplayan Umut Karınca;
"Resim sanatına ilgi duyduğumuz için eşimle sergi açılışına destek vermek istedik. Müziğimiz sanatseverler tarafından beğenildi. Birlikte çok güzel vakit geçirdik. Ben eşimle tanışmadan önce Türk Sanat Müziği söylüyordum. Eşimle tanışınca birlikte Anadolu Rock söylemeye başladım. Çevremden çok olumlu tepkiler alıyoruz. Urla'da evimizin sahnesinde güzel vakit geçiriyoruz.
İzmire döndüğümüzde santranç derslerimiz başlayacak. Santrancta severek yaptığımız bir iş. Yapılan bir çok bilimsel araştırma sonucunda satrancın zeka gelişimine büyük fayda sağladığı ispatlanmıştır. Santranç ve müzik hayatımızın önemli parçası olmaya devam edecektir" diye konuştu.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
23 Ağustos 2021
"Yeniden Yaşasın Sanat" sergisi açıldı
Uluslararası Ressam Dayanışması Derneği (URD), Trakya Ressamlar Derneği (TRED), Marmara Güzel Sanatlar Derneği (MGSD) Sanat Dernekleri Dayanışması bileşenleri olarak 23 Ağustos Pazartesi günü "Yeniden Yaşasın Sanat" isimli sergisi açıldı.
Kokteyl ve açılış töreni ile başlayan sergide Umut ve Zafer Karınca çiftinin müzik dinletisi büyük beğeni topladı.
TRED Başkanı Gazeteci-Ressam Nazmi Metin, "Urla Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen sergide resim, fotoğraf ve el sanatları sergilendiğini söyleyerek şu açıklamalarda bulundu;
Korona virüsü salgınının her alanda hissettirdiği 2020 yılında sergiler de iptal edildi. Bir buçuk yıl aradan sonra ilk sergimizi Urla Atatürk Kültür Merkezi'nde açtık. Serginin düzenlemesini URD Halkla İlişkiler Sorumlusu Zeynep Tunalı yaptı. Yeni dönemde eserlerimizi 3 gün sergileme kararı aldık. Bunun nedeni Tablolarımızı kendimiz getiriyoruz. Sergilediğimiz yerde 3 gün kalarak eserlerimizi kendimiz götürüyoruz. Çünkü kargo taşımacılığında çok özen gösterilmediği için tablolarımız çok zarar görüyor.
Korona virüsü öncesi URD, TRED, MGSD Sanat Dernekleri olarak "Yaşasın Sanat" ismiyle sergiler açıyorduk. Normalleşme sürecinde sergilerimizi "Yeniden Yaşasın Sanat" ismiyle açacağız.
İkinci sergimizi 28-30 Eylül tarihlerinde Göcek Marina'da açacağız. Ekim ayında Balıkesir'de sergi planladık. Önümüzdeki günlerde tekrar kapanma dönemi yaşamazsak her ay bir sergimiz olacak" dedi.
Açılış sonrası eserleri sergilenen sanatçılara katılım belgeleri takdim edildi.
16 ressamın 35 eserinin sergilendiği "Yeniden Yaşasın Sanat" 26 Ağustos Perşembe gününe kadar gezilebilir.
Sergide eserleri yer alan sanatçılar;
Bilge Özen Özen (Muğla-Göcek), Cengiz Amiklioğlu (Balıkesir), Emine Kara Acar (Edirne), Hatun Kuşçu (Edremit), İrfan Kolçak (Edremit), Nazmi Metin (Edirne), Nurcan Özdemir (İzmir), Nurdan Güven (Kırklareli), Mehtap Kodaman (Edirne), Oray Erdağ (Balıkesir, Ramise Bayramoğlu (İstanbul), Rozay Nemedowa (Türkmenistan), Nur Baladuroğlu (İzmir), Sümeyye Dursun (İzmir), Yurdanur Gözcü (İstanbul), Zeynep Tunalı (İstanbul)
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
22 Ağustos 2021
Hatun Kuşçu "Güneş Gülüşleri" şiir kitabını imzaladı
Yirmi dokuz yıl hem yurt içinde hem de yurt dışında öğretmenlik yapan şair-ressam Hatun Kuşçu "Güneş Gülüşleri" şiir kitabını Urla Atatürk Kültür Merkezi'nde okurları için imzaladı.
En iyi öğretmenimdir dediği Türkan Saylan'la ÇYDD'de iki dönem gönüllü eğitmenlik veren Kuşçu, insanlığın zor bir dönemden geçtiği bu dönemde sanata ve sanatın her dalına daha çok önem verilmesi gereği çok net anlaşılmıştır. Barışçıl, bütünleştirici, sevgi ve kardeşlik duygularını toplumların, insanların birinci duyguları olmalı ki kötülükler azalsın" dedi. Hatun Kuşçu sözlerini şu ifadelerle sürdürdü;
İstanbul'da yaşıyorum 30 yıla yakındır yaz mevsimini Altınoluk'ta geçiriyorduk. Son beş yıldır yazları yaşadığımız Altınoluk beldesinde yaz-kış oturmaya başladık. URD, TRED, MGSD Sanat Dernekleri olarak Urla Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen sanatsal etkinliğe 6 tablo ve şiir kitabımı imzalamak için katıldım.
İlk şiir kitabımı İsviçre'de kaleme aldım
İsviçre'de Uluslararası Kültür Köprüsü Başkanı Şair, Yazar ve Tiyatrocu değerli insan dostum Baydar Özcan şiirlerimi çok beğenmiş ve övgüyle bahsetmişti. Özellikle şiir antolojisinde şiirimin bulunmasını çok istiyordu. Kendimi şair olarak görmüyor, şiirlerimi kitapta toplayıp yayınlamayı hiç düşünmüyordum. Çevremden çok olumlu tepkiler alınca şiirlerimi derleyip ilk kitabım "Sevgi Yumağı"nı yurt dışında görev için bulunduğum İsviçre'de kaleme aldım.
Güneş Gülüşleri" 10 yıllık bir çalışma
İkinci kitabım "Güneş Gülüşleri" 10 yıllık bir çalışma. Eko-sistemde her canlı varlığını başka bir canlı ve canlılara borçludur. İnsanın yaradılış sebebinde de benzer şeyler vardır; Üretmek, hizmet etmek ve bütün canlılara karşı duyarlı olmak. Bizler doğanın çocuklarıyız. Unuttuğumuz insanlığa geri dönmeliyiz. Doğa katliamına insanlar son vermelidir. Betonlaşmaya dur demeli, denizleri ve toprağı kirletmekten vaz geçmeliyiz. Yurttaş olarak sorumluluklarımızı biliyor muyuz? Kendimize bunu sormalıyız. Ben bir eğitimci olarak hayatımı sınıfıma, okuluma, köyüme, beldeme adadım. Ülkemi yurt dışında temsil ettim. Kendimizi zorunlu hissederek elimizi taşın altına koymalıyız. Her canlının yaradılışının bir sebebi vardır. Her canlı bir diğerine hizmet etmek zorundadır.
Sanat bütünleştirici ve birleştiricidir
Her insan ne iş yaparsa yapsın mutlaka bir sanat dalının içinde olsun. Sanatın içinde olmadığımız sürece bu felaketlerin içinde olmaya devam edeceğiz. Yapamadıklarımı yapmak adına zamanla yarış içindeyim. Gerçekleştirmeyi düşündüğüm çok projeler var. Ölümden korkmuyorum ama projelerimi gerçekleştirmeden bu dünyadan ayrılmak istemiyorum" dedi.
Okuyucuları ile tek tek ilgilenen Şair-Ressam Hatun Kuşçu şiir severlerle bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.
Kitabın arka kapağında "Güneş Gülüşleri" şiirini sizlerle paylaşmak istedim.
Güneş Gülüşleri
Ve...
Güneş canından can verirken bize
Olunmaz bir kavganın içindeyiz biz
Ve
Sömürgenler bir hezeyan içinde
Farkında değillerdi
Güneş gülüşlerinin
Ve
Güneş diyor...
Kendi yalnızlığınızı
Kalabalıklığınızı
Gökyüzüne sorun
Ve
Bir bulutun
Yalnızlık yürüyüşünde
Aidiyatsızsınız
Ağustos ortasında
Tam da özgür ve yalnız....
Yüklerin sana ait değil
Hangi bulut taşır senin yükünü
Doğduğun güne dönmezsen
18 Ağustos 2021
Gaziemir Kent Konseyi tarafından aşure günü etkinliği düzenlendi
Gaziemir Kent Konseyi Muharrem ayı vesilesiyle Gaziemir Abdullah Arda Meydanı'nda aşure dağıtımı yaptı.
18 Ağustos Çarşamba günü gerçekleştirilen etkinliğe Gaziemir Kent Konseyi Başkanı Günnur Berber, çok sayıda STK Başkanı ve üyeleri, siyasi parti temsilcileri, vatandaşlar katıldı. Gaziemir Kent Konseyi Başkanı Günnur Berber tarafından vatandaşlara aşure ikramında bulunuldu.
Gaziemir Kent Konseyi Başkanı Günnur Berber Muharrem ayı münasebetiyle şu açıklamalarda bulundu;
"Mübadele ile başlayan göç hareketinde Seydiköy'e ilk yerleşen ailelerdeniz. Mübadele göçünde Kavala, Cigoş, Gümülcine, Raca, Filibe gibi Balkanlardan gelen çok sayıda vatandaşımız Seydiköy'e yerleştirilir. Tıpkı yüz yıllardır tatlısı, tuzlusu, ekşisi ve acısı ile bir arada kaynayan Aşure gibi sevinç ve hüznümüzü hep birlikte yaşıyoruz.
Seydiköy gibi Gaziemir Kent Konseyi'de aşure gibi farklı nimet ve tatların bir araya gelmesiyle oluştu. Ortak bir amaç için bir aradayız. Hepimizin amacı Gaziemir'e hizmet etmek. Birlik ve beraberlik duygusunu hep birlikte yaşıyoruz. Etle-tırnak gibi farklılıklarımızla bir arada yaşamak, insanlık hamurunda bir bütün olmak gibi. Aşure bütünlüğü simgelemektedir. Bizim simgemiz de aşure olsun dedik. Aşure'nin ilk günü etkinliğimizi düzenledik. Bizi biz yapan değerlerden biri aşure ayımız mübarek olsun" dedi.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
14 Ağustos 2021
Merve ve Mert çiftinin mutlu günü..
İngilizce Öğretmeni Merve ve Forklift Operatörü Mert Fuar Evlendirme Dairesinde dünya evine girdi.
14 Ağustos Cumartesi günü saat 13.30'da pandemi dolayısıyla katılımın sınırlı olduğu nikah töreninde Merve ve Mert çiftini başta aileleri olmak üzere dostları yalnız bırakmadı. Nikah memuru ve şahitlerin huzurunda evlilik cüzdanlarını teslim alan çift aileleriyle birlikte tebrikleri kabul etti. Coşku içerisinde gerçekleşen nikah töreninde başta genç çiftin olmak üzere aile bireylerinin de mutlulukları gözlerinden okunuyordu.
Ben de gelinliği içerisinde göz kamaştıran sevgili Merve'ye eşiyle birlikte bir ömür boyu mutluluklar dilerim.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
8 Ağustos 2021
TRT Sanatçılarından Udi-Bestekar Yılmaz Yüksel son yolculuğuna uğurlandı
TRT sanatçılarında bestekar, koro şefi ve udi Yılmaz Yüksel 84 yaşında hayatını kaybetti. 8 Ağustos Pazar günü hayata gözlerini yuman Yüksel'in vefat haberi sanat dünyasını yasa boğdu.
Evli ve 3 çocuk babası Yılmaz'ın cenazesi 8 Ağustos Pazar günü Alsancak Hocazade Camii'nde kılınan öğle namazına müteakip cenaze namazından sonra Çeşmealtı Güvendik Mezarlığı'nda gözyaşları içinde toprağa verildi.
Cenaze namazına ailesi, yakınları, İzmir'li sanatçılar ve çok sayıda vatandaş katıldı.
TRT Ankara Radyosu'na 1969 yılında ud sanatçısı olarak giren Yılmaz Yüksel, TRT İzmir Radyosu'nda uzun yıllar koro şefi, ud sanatçısı olarak görev yaptı. Sanatçının "Gönlüme gir doğ güneşim", "Öyle güzel ki gözlerin", "Yağmurlar yağsa da", "Çekemezler sevgimizi", "Baharın gülleri solana kadar" gibi 116 bestede imzası bulunuyor.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
4 Ağustos 2021
Vedat İlhan'dan "Ihlamur Dalı"na video klip
İzmir'in Buca İlçesi Belenbaşı mahallesi'nde (köy) yaşayan müzik dünyasının yeni yıldız adaylarından Vedat İlhan söz ve müziği kendisine ait olan "Ihlamur Dalı" adıyla ilk video klibini müzikseverlerin beğenisine sundu. Yaklaşık 1 gün süren çekimler Karşıyaka Yamanlar Dağı eteklerinde gerçekleşti.
Vedat İlhan ile müzik tadında güzel bir söyleşide bulunduk.
İlk klibin 'IHLAMUR DALI ' ile ilgili gelen yorumları nasıl değerlendiriyorsun?
Evet güzel başlangıç tabi. 20 bine dayandı izlenme. Yüzde doksan; klip güzel, çok samimi, tamamen kendine özgü bir tarz olduğuyla ilgili yorumlar aldık. Ciddi bir motivasyon depoladık. Alakalı alakasız sosyal gruplar içerisinde bile kabul gördü, beğenildi. Ben de teşekkür amaçlı istek türkülerini seslendirmeye çalıştım canlı yayın yaparak. Hepsine çok teşekkür ediyorum.
Köyünde beğeniler nasıl?
Teyzemlerle yolda karşılaştım mesela: " bürreh bizim Vedat emme de güzel türkü söyleyuru pırava lan sana. Ağzına baksana gavışmayyırı ayrılmış gitmiş eyicine. Gene edicekmin taa böyle.
" Heye " dedim.
- "Beni de oynat, iccik de ben meşur olayın. Eycemelik deyil miyin ben. Biz zaten senin fenamen olcaanı biliydik " dedi.
- Poff. Endee aazınan mı oynacaasın. Olmaz dedim. Acı badılcanı gıraa vurmazmış dezee. Hem bize motur arabası mı lazım?" dedim.
- " Eyyah anam bireybir neder o kellemek. Ülen ermeyesice, duzlayayım da kokma sen. İmanını eşşek deptiren! Bizi de tanımaz gayrı. De gidili de dee" diye takılmalar oldu. (Çok seviyorlar beni )
Millette de bi kaygı, akıllarda bir şüpheli soru : "Ya bizim ışıldak" meşhur olursa ???" (Kelim ya ışıldak diye ondan diyo)
Bi de üstüne bizi unutursa ?!
Sat yarısını bana gönder kampanyası nedir?
Üreticiyim ama satış çevrem henüz yok. Bu yüzden doğayı koruma, yardımlaşma çağrısında bulunan her vakfa derneğe paylaşma teklifinde bulunmaktayım. 22 stüdyo kaydı olan bestelerimin satışına aracı olan herkese kazancın yarısını vermeyi teklif ediyorum. Bu kazancı gerçekten güzel yerlerde paylaşmalarını diliyorum. Mesela yeşili korusunlar, okuyamayanları okutsunlar vb.
Çok ilginç! Daha önce yapılmış bir şey mi bu?
Bilmiyorum. Sanmam. Ben bestelerime güveniyorum. Sürüsüne bereket. Birinden biri tutar ve birilerine destek olursa bundan daha mutlu bir kazanç olabilir mi !
Yayınlanacak olan eserlerin hakkında neler söylemek istersin?
"Zeytin dalı" düğünlerde çalınmasını hayal etmiştim aslında. "Çile Bülbülüm " ayarında düşünmüştüm onu. Aranjörüm Olgun popvari düşünmüş. Canı sağ olsun.
Sözlerini bizimle paylaşır mısın?
"Geçti saat gece yarısını, uyku girmez sen düşün gerisini. Haber verir bayram günlerini. Geride kaldı umutsuzluk treni. Çakmak çakmak sevdiğimin gözleri. Ummazdım ki böyle güzelini.
Çiçek açtı gamzeleri. Cennetteyim sanki. Aşka geldi lale devri. Dünyalar benim oldu. Sebep oldu zeytin dalı, yetişti. Ruh bedenle barıştı. Yandı yürek (ciğer) tutuştu. Kebap (harap) oldu."
Zeytin dalının barışı temsil ettiğini hepimiz biliriz. Büyük aşktan dolayı sevenin, ruh ve bedenindeki barışı dengeye getirmesini anlatmaya çalışmıştım. Kayıt son hallerine ulaştı ve yayınlandıktan sonra "Zeytin dalı harekatı" başlamıştı. İlginç bir tesadüf olmuştu.
Sonra?
Bu sefer düğünlerde çalabilecek türden bir alt yapı ve eser düşündüm. Üstelik köyüm için de bestemin olmasını istiyordum. Köyümüze has kelimeler, türkü formatı... Güzel bir hatıra bırakmalıydım. "Yemiş dalı "
Sözleri ;
Dört bir yanı türkü türkü kokuyor ovalar. Yemişinen dolup taşmış kovalar. Çiğnim ağrıdı da yarin ovalar.
yemiş; incir meyvesi, yemişinen; yemiş ile, çiğin; omuz çiğnim; omzum anlamında.
Kurusundan ikram eder hey gözünü sevdiğim. Arasına ceviz badem koy dedim. Zeytin yağına da bandım yedim.
Hikayeyi biraz özetler misiniz?
İncir toplarken omzunu ağrıyor ve sevdiği omzuna masaj yapıyor. Hayli yorgun düşen sevdiğine kuru incirin içine ceviz badem koydurup zeytin yağına da bandırıp iyice enerji depolamasını sağlıyor. E erkek mutlu tabi ve sevdiğine eserin nakaratındaki gibi şöyle iltifat ediyor;
"Yemiş dalı sütlü olur. İzmir güzelleri böyle tatlı olur.
Yaprakları tozlu olur. İzmir güzelleri boylu poslu olur."
Nakarat açık gerçi. Cidden zordur incir toplaması. Tozu kaşındırır hele Ağustos sıcaklarında toplamak hepten eziyettir. Gözler kaşınır. Bir an önce işi bitirmek istersiniz.
"İzmir güzelleri" yerine "Belenbaşı güzelleri" düşündüm ama hedef kitleyi büyütmek istedim sonradan. Bir ara " Aydın güzelleri " olsun dedim. Çünkü dünyada incirde birinci olan ilimiz. Fakat ben kendi memleketimi kayırdım.
Bu esere klip düşünüyor musun?
Tabi ki hem de kendi köyümde. Kendi yakınlarımla ailemle sevdiklerimle. Hareketli bir parça bu. Bir de İzmir güzeli buluruz kendine güvenen.
Divan sazı ile final yapma fikri nerden geldi?
Melodik yapı eserin sonuna caz motiflerini eklememe sebep oldu. Türküye gider mi deyip duraksadık. Bence çok iyi oldu. Bakalım dinleyicilerimiz ne düşünecek.
Sırada hangi ağacımız var? Ağaçları pek inceliyorsun?
Seviyorum tabi. Benim reiki öğretmenim, "Ayşe Aksaç" çınar ağacına sarılıyor mesela. Her koparacağı meyve için ağacına teşekkür ediyor. Hem de sesli biçimde. Uzandığı meyveye "gelesin var mı"? diye izin istiyor. Çiçeklerle sohbet ediyor! Alışılmadık geliyor belki ama haklı. Doğrusu bu. "Herkes ve her şey için en iyisi olsun" diye niyet ediyor hep. Herkes ve her şey için en iyisinin olduğu bir evren hayal etmek aklıma gelmemişti mesela öğretmenimle karşılaşana kadar! Ben de şarkılarını yapıyorum ağaçların.
Nar dalı sözleri;
Nar dalı dikenleri elime battı vay anam. Sözünde durmaz bir yar sevdim. Canımı pek yaktı vay anam.
( Bu hikaye gerçek. Annemle nar dalını budarken dikenleri elime gerçekten batmıştı.)
Ah nasıl sevdim. Belki kendimden fazla. Canımı dişime taktım. Hem haddimden fazla. (Melodik yapısı keyifli olan parçayı mutlu bir sadedle bitirmek istedim.)
İkinci sözleri ;
Nar dalı oh ne güzel çiçekler açmış. Aç susuz gönlüm yeniden bir gönüle düşmüş vay anam.
Bir taşla iki kuş vurdum gitti. Ben bu işe şaştım gitti. Sev beni yarim sev beni. (Sevgiyi gerçekten hak edeni bulunca şaşkınlığa düşebiliyor insan.)
Dördüncü ağacımız?
Klibini Rejisör Emrah Toprağın ve Hasan Işık " ile çektiğimiz "ıhlamur dalları " olsun.
Sözleri :
"Of gençliğime, sevdiğime.
Ağlarım kendi halime, kendi kendime. Ah yalnızlığıma, canıma. Yanarım yar ataşına.
Kanımı ısıtır tatlıcak dillerine. Düştüm gurbet ellerine. Arılar konmuş ıhlamur dallarına. Doyulur mu ballarına. Düştüm ben de aşkın yollarına. Sar beni yarim kollarına.
(Evimin önündeki ıhlamur ağacına her sene Haziran ayında bal arıları konuyor. O zamanlarda öyle güzel bir koku yayılıyor ki tarif edemem. Ihlamur toplamayı da biliyoruz yani.
Portakal mı beşinci ağacımız?
Hayır. Ama sizi mi kıracağım. Biraz bekleyin. Kışa varır varmaz "portakal dalı" yaparım elbet! Şimdilik "Şeftali Dalı" diyelim. Her şey mevsiminde güzel.
Sözleri;
Yediğin içtiğin senin olsun. Yaptığın iyilik hep sende kalsın. Neler oldu sonra hele anlat.
(Selamlaşma konusunda ısrarcı olan arkadaşına hüzünlü hikayesini anlatmak zorunda kalan biri var hikayede.)
-Bir müddet eğlendi.
Nasıl da bağlandım.
Gencecik oğlandım.
Kimlere yeğlendim.
Bir müddet avuttu.
Sonra da unuttu.
(Buradaki genç, ihanete uğramış ve bunu anlatmak paylaşmak istemiyor aslında. Öğrenmek isteyenlere de yakalanmadan kaçma derdinde.)
Nakarat;
Bu sene sert geçti kış ayı. Kırıldı rüzgardan şeftali dalı. Kahvenin bile var kırk yıl hatırı. Çok görme arada bir selamı.
(Meraklanan kişi gencin bu durumunu ve üzüntüsünü öğrenince hemen konuyu havadan sudan sebeplere getirip değiştirme çabasına giriyor. Eski güzel günlerin anısına muhabbetlerinin devam etmesini istiyor. Geçerken bir selam bir günaydın duymak istediğini anlatıyor.
Bu sözler ile bu hikaye gerçekten bağlantılı mı?
İki dörtlük hakkımız ve aşağı yukarı üç dakikalık süremiz var. Film çekmiyoruz, roman yazmıyoruz ki. Biraz da dinleyicilerimizin hayal gücüne bırakmalıyız. Belki onlar hikayeyi kendi hayallerinde çok daha farklı kurgulayıp yaşayacaklardır.
Hazır film, roman demişken; Kliplerini belgesel şeklinde kurgulamayı düşünmez misin?
Harika fikir. Birçok bestemi uygun bir konu üzerinde birleştirip kısa film haline getirebilirim aslında. Oyuncularda mekanda hiç sıkıntı yaşamam üstelik. Zaten benim kuzenlerim ve köyden arkadaşlarım bu etkinliklerimde bulunmazlarsa beni köye sokmayacaklarını söylüyorlar. (Pek severler beni)
Gönüllü oyuncuların var demek?
Gönüllü mü zorunlu mu bilemem artık. Hatta "ilaç" parçamın sözleriyle tiyatral paylaşımda bulundular bana.
İlaç?
Evet. Seni gördüm göreli unutamıyorum. Yok mu halden hiç anlayan ağlıyorum. Geceleri yar diye diye yastığa yorgana sarılıyorum.
Neren ağrıyor canım. Ah şuram ağrıyor cicim. Kelin ilacı olsa kendi başına sürer. Dilerim sevenler murada erer.
Benim gavazak Ersin kuzenim Cuma' ya ezgiyi mırıldanarak soruyor :
-Neren ağrıyı canım ?
Öteki kokar da avuçlarını birleştirip kalbine götürüyor :
- "Ah şuram ağrıyı heye şuram ağrıyı" diye yanıtlıyordu.
Samimiyetleri yeter. Sağolsunlar. Sözüm var onlara. Muhakkak yollarımız kesişmeli. Üstelik köye sokmazlar beni oynatmazsam.
Badem Dalı'nın makamı Nihavent mi?
Evet. Nihavent makamından. Dizi müziği şeklinde yorumladı aranjörüm.
Sözleri;
Yasak etseler bana sevgini. Unutmadım ki (ah)badem gözlerini.
Güneşi elime verseler bile çivilenip kaldım ben (ah gönlüm hep) sende.
Nakaratı;
Badem dalı kesildi. Bilmiyordum niye. İyilikmiş meğer. Güçlensin diye. Bizi de böyle hayra yormak istesem de hasretlik miras kaldı yardan hediye.
Hangi besteye kaldı biçare aşkımız. Tutuldu güneşimiz yalpalıyor şavkımız. Her şey insanlar için. Tamam ama bari kavuşana teselli olsun bu şarkımız.
(Sevgili bu hikayede her olaya iyi tarafından bakmaya çalışıyor ama teselli olacak bir sebep bulamıyor)
Aranjörüm Olgun Kılıç'ın çok sevdiği bir eser. Dinlerken düzenlerken ve hatta parçayı son haline getirdikten sonraki her aşamada ayrı ayrı efkarlanıyor 'badem dalında'. İnsanın kendi çalıp bitirdiği esere efkarlanması ne kadar müthiş, ne kadar ilginç bir güzellik değil mi?!
Hiç aşktan bahsetmiyor da ağaç dallarına gizleniyor gibi olmayasın sakın?
Hikayelerin hepsinde gerçeklik ve kurgu payı var tabi ki. Her aşk hikayesi bana ait diyemem. Kimileri en yakın dostlarımın hüzünleri sevinçleri. Zaten benim buralara gelmemdeki destekleyenler kendileri oldu hep. Yaptıklarım beğenildi, onların hikayelerine ses getirmeye çalıştım. Başkaları da beğendi. Bu sefer ötekiler başka talepleriyle hikayelerini paylaştılar. Elimden geldiğince ortak oldum duygularına.
Seni farklı kılan sebeplerden biri de bu olabilir mi?
Özgün ve kendine has çalış, söz ve beste. Tamamen özgür. İçinden geldiği gibi birleştirici ve paylaşımcı. Takip ettiğim birçok değerli müzisyenlerin emekleri var. Hepsini davet ediyorum mesela. En iyi şekilde, istedikleri zaman, istedikleri gibi sesleri enstrümanlarıyla dokunabilmeleri için tüm parçaların alt yapılarını herkese açtık biz. Olgun Kılıç, Cemal Kızılkan, Emrah Toprağın, Hasan Işık, Nurlan Valiyev... Dostluklarımız bir yana gönüllü olarak ve eserlerimi benimseyerek gece gündüz destek oldular.
Şenol Sessiz, Uğur Taku, Osman Atar, Volkan Elmacı, Soner Bolkar, İbrahim Uysal,Mustafa Kuşçu çalmaktan öteye de destek verdiler.
Mehmet Perk, Zafer Kurt, Oğuz Han Turan, Orhan Yurdagel, Osman Kandemir, Özgür Afacan eserlerime sazlarıyla sesleriyle dokunmalarını istediğim üstadlardan.
Sevgili Gazeteci üstadım Okan Recep Aydın stüdyo kayıtlarımın tanıtımı için Bursa'ya davet ediyor mesela. Gitmemek olur mu ?
Zaten gizli eller bizi bir araya getirdi desem yalan olmaz. Mesela sevgili Cemal İzmir depremine motive amaçlı bir müzik paylaşımı yapmak için gitarına eşlik edecek bir enstrümanist arıyormuş. Ancak (benim haricimde) kimse bir aramayla katılmak istememiş. O günden beri Cemal gece ve gündüz her konuda bana destek olmaya adandı sanki.
Hiç beklenmedik tepkiler olmadı mı?
Olmaz mı. 20 yıldır dinlediğim bildiğim müzisyenler ile karşılaşma tanışma şansım oldu. Hayranlığımı dile getirdim.
"Herkes beste yapıyor. Benim de bestelerim var bak. Ben hiç çalıyor muyum" demişti biri mesela.
"Ben kaç yıl müzik okulunda okudum. Benim daha bestem yok. Sen kimsin de beste yapıyorsun" diyen de oldu bana.
"Elimden geleni seve seve yaparım, falanca besteni çok sevdim okumak istiyorum" deyip sonra sessizleri oynayanları mı ararsınız. Teklifi de kendisi yapmıştı üstelik.
Buna benzer olaylar ve yorumlar daha iyi olmam için tetikledi beni. Sayelerinde daha iyisini yapmaya odaklandım ben. Onlara ayrıca teşekkür ediyorum.
Hıımm. Ne kaldı geriye?
Ne yok ki. Daha çoğu duruyor. Sırasını bekliyor. Armut, elma, üzüm, pıynar, iğde, kestane, söğüt, limon, muşmula, ceviz, kiraz, ayva yaptıklarımdan aklıma gelenler. Yapacaklarım da var. Kayısı, dut, vişne, gürgen. Mesela yemiş dalı tutarsa hemen ikincisini yapacağım. "Yemiş dalı iki". Dut dalı ve çeşitlerine el atacağım.
"Kara dut dalı", "ak dut dalı", "(ekşi) eşki dut dalı"...
"Kaju dalı" özel istek mesela. Samba ritmiyle yapmayı düşünüyorum.
Peki kanalında paylaştığın eserlerinle ilgili olarak en matrak dal?
Pıynar dalı. Üzüm dalı
En hareketlisi?
Kestane dalı. Elma dalı.
En hüzünlüsü?
Söğüt dalları, dut dalları, kavak dalları (ağıt )
Doğa sevgisini barındıran?
Ceviz dalı. Hepsi
Hayvan sevgisi barındıran?
Muşmula dalı.
En atarlısı?
Kiraz dalı.
En giderlisi?
Gül dalı.
En kokulusu?
Limon dalı.
En yöreseli?
Elma dalı (Konya tavrı)
En gelenekçisi?
İğde dalı.
En alengirlisi?
Öyle bir şey yapmadım henüz.
En intizarlısı?
Ayva dalı.
Tutuncaya kadar devam edeceğe benziyorsun?
Aslında gelen beğenilere bakarak yola çıktık. Dal furyası gerçekten çevremdeki müzik severlerin hoşuna gittiği için çıktı türedi gitti. Ekibimdekiler neredeyse gönüllü oldukları için gecemizi gündüzümüze kattığımız çok zamanlarımız oldu. Ben onlar benden fazla kazansın istedim, onlar benim onlardan fazla kazanmamı. Sıra yüzlerce bestenin paylaşılmasına geldi.
"Nasıl satıcaz" Satan yarısını alsın dedik. Kişi bazlı kazanç yerine topluma sunulan bir dayanışma örneği sunalım istedik. Malum yangınlar, okuyamayan çocuklarımız, çevre faktörü. Artık sesimiz müziğimiz güzel bir amaca da hizmet ediyor. Daha ne olsun !
Gerçekten Türkiye'de bir ilk olabilir böyle bir dayanışma. Peki ya tutmazsa?
Ya tutarsa? Kırk kere söylersen gerçeğe dönüşürmüş. O herkesin tedirginlikle mi sevinçle mi hangi karma duyguyla sorup yanıtına henüz hazır olmadığı soruyu huzurlarınızda soruyorum;
Ya meşhur olursam?
Peki sonuç?
Birlikte kazanalım birlikte paylaşalım. Hatta Ayşe Öğretmenimin dediği gibi; Herkes ve her şey için en iyisi olsun. Sevgilerimle..
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT