Türk Parlamenterler Birliği (TPB) İzmir Şubesi tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. Yılında Anayasamız, Demokrasimiz, Ekonomimiz ve Eğitimimiz” başlıklı panel düzenlendi.
İzmir Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü, Siyasetçi-Yazar Kemal Anadol yaparken, konuşmacılar arasında Eski Milletvekillerinden Metin Öney ve Mustafa Gazalcı, Gazeteci-Ekonomist Meriç Köyatası ve Cumhuriyet Tarihi Profesörü Hakkı Uyar yer aldı.
Açılış konuşmasını yapan Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi Başkanı, CHP eski Milletvekili Erdal Karademir ülkede 100. yıl heyecanın ve coşkusunun olmadığına dikkat çekerek, “Bir ülkenin bir asır boyu yaşaması enderdir. Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. Türkiye kuruluşunu, cumhuriyetini unutturmak gibi bir derdi olan cumhuriyet karşıtı bir iktidarla yaşıyoruz. AKP cumhuriyet karşıtı bir partidir. 20 yıldır iktidarlar ve cumhuriyetin tüm kazanımlarını elimizden aldılar, yok ettiler sattılar” ifadelerini kullandı.
Panelin moderatörlüğünün üstlenen, Kemal Anadol, yaptığı
konuşmada, Cumhuriyet’in 100. yılının hak ettiği coşkuyla ve heyecanla
kutlanmadığını belirterek, Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) kapsamlı bir
kutlama programı yapmaması nedeniyle eleştirdi.
Anadol şöyle konuştu: “Filistin’deki olaylar gerekçe gösterilerek Cumhuriyet’in 100. yıl kutlama etkinlikleri bilinmeyen bir tarihe erteleniyor. Sitemim CHP’ye. Bir resepsiyon yapıyormuş. Bu her yıl olur zaten. Ama 100 yıllık Cumhuriyetin kutlaması daha farklı olmalıydı. Cumhuriyetin ekonomisini, kültür yaşamını, dış politikasını kapsayan bir panel, sempozyum yapılabilirdi. Cumhuriyet’i yaşayan önemli isimlerden oluşan büyük sempozyumla Cumhuriyet’in 100. Yılı tarihe not düşülebilirdi. Resepsiyonla geçiştirilemez. AKP kendine yakışanı yaparken CHP, genel merkezine yakışmayanı yapıyor. 100. yılı tüm heyecanıyla kutlamak CHP’nin birincil görevidir. Çünkü Atatürk’ün partisidir.
Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayarak sözlerine başlayan 16.
ve 22. Dönem CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, “100. yıl önce
emperyalizme karşı verilen savaşın sonucunda Cumhuriyet ilan edildi. Atatürk ve
arkadaşları Cumhuriyet duyurulmadan önce eğitim ve ekonomi üzerine iki kongre
yaptı. Ankara’da Maarif Kongresi, İzmir’de de İktisat Kongresi. Halkın mutluluğu
için bunları öncelikle ele almak gerekiyordu. Ama maalesef 100 yıl sonra hem
eğitim hem de ekonomi çöktü. Yanı biz yeniden cumhuriyetin ilk yıllarındaki
coşkuyu niteliği hem ekonomide hem de eğitimde yakalamak istiyoruz. Laik
bilimsel eğitim pek kalmadı, paramız da pul oldu. Tekrar sağlıklı kamucu bir
anlayış olması gerekiyor” dedi.
Cumhuriyet Tarihi Profesörü Hakkı Uyar, Cumhuriyet’in yüzüncü yılında demokrasiyi değerlendirdi. Türkiye’nin, son birkaç yıldır, Dünya Demokrasi Endeksinde 167 ülke içinde 103. sırada yer aldığını hatırlatan Uyar, “Bu endekste yönetimler; tam demokratik, kusurlu demokratik, hibrit rejimler ve otoriter rejimler olmak üzere 4 gruba ayrılıyor. Türkiye, 4.35 puanla, otoriter rejimlere yakın hibrit rejimler grubunda yer alıyor” dedi.
Metin Öney
Cumhuriyet’in 100. Yılında Anayasa konulu bir değerlendirme yaptı
Türkiye’de Anayasa konusunun yıllardır tartışıldığını
aktaran Öney, “Kimi siyasetçiler, ‘Bu ceket büyük geldi, sonra dar geldi’
derler ama bir türlü karar verilemez. Anayasal devlet var, anayasası olan
devlet var. Anayasal devlet, hukuk devletidir. Dünyada kültür, sağlık, ekonomi
devleti yok ama tüm devletler öyle ya da böyle hukuk devleti olduklarını
söylerler ya da olmaya çalışırlar. 1961 Anayasası bir ihtilal sonrası kabul
edilmiş ama demokratik bir anayasaydı. Anayasalar demokratik ve demokratik
olmayan anayasalar diye ikiye ayrılır. Bunun dışında bir tasnif doğru değildir.
Türkiye Anayasasının 18 defa 100 maddeden fazlası değiştirilmiştir” ifadelerini
kullandı.
Öney, “Ölecek kadar yaşlıyım ama Atatürk ilke ve inkılapları
uğruna savaşacak kadar gencim” diyerek sözlerini noktaladı.
Mustafa Gazalcı, 100.
Yılda Türkiye’de eğitim konusunu değerlendirdi
Gazalcı, “Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal not
defterine 2 başlık koydu: Eğitim ve ekonomi. Halkın mutluluğu için bunun
gerekli olduğunu söyledi. Ve daha Cumhuriyet duyurulmadan önce Sakarya
Savaşı’nın arifesinde, 15 Temmuz 1921’de Ankara’da ilk Maarif Kongresini
toplar. Bugün karma eğitim tartışmaya açılıyor ama o toplantıda Atatürk,
öğretmenleri karma oturtur. Bu kongrede kimi kararlar alınır. Bunlardan ilki,
devletin en önemli görevi eğitim işlevidir. Köy öğretmeleri yetiştirilmeli, ilk
ve ortaöğretimde ulusal programlar ayarlanmalıdır. Doğudan ve Batıdan gelen
bize yabancı etkilerden uzak ulusal bir eğitimden söz eder. Misak-ı Maarif
kabul edilir 8 Mart 1923’te. O zamanın Milli Eğitim Bakanı İsmail Sefa Özler,
bütün illere bir genelge çıkarır. Genelgede şöyle yazar: 1. Eğitimin amacı,
ulusçu ahlakçı, devrimci, laik, cumhuriyetçi insanlar yetiştirmektir. 2’ncisi
İlköğretimi genişletmek, halk eğitimimi kapsayacak şekilde herkese okuma yazma
öğretmektir. Cehaleti yenmek, yaşama dönük pratik eğitim anlayışı
vurgulanmıştır. Hem ulusal hem yaşama dönük olacaktır. Bunun için 3 Mart
1924’te yasal bir düzenleme yapılıyor” dedi.
Köy Enstitülerinin önemine vurgu yapan Gazalcı, “Köy Enstitüleri eğitim sistemini başlatan isim aslında Atatürk’tür. Köy Enstitülerinde demokrasi çok iyi uygulanıyordu. Köy enstitülerinde öğrenciler yönetime katılırdı. Özeleştiri vardı” sözlerine yer verdi.
Meriç Köyatası, 100.
Yılda ekonomiyi masaya yatırdı
Köyatası, “Cumhuriyet kurulurken ekonomi dediğimiz şey yani
sanayi yok. Bundan dolayı sanayi hamlesine giriliyor. 1929’da
kapitülasyonlardan kurtulduk fakat dünyada büyük bunalım var. Devletin kuruluş
aşamasında cumhuriyet kadrosu bununla uğraşırken 1929 bunalımı çıkınca daha
devletçi bir ekonomik yapıya gidiliyor. Planlı bir model tercih ediliyor.
Sovyetler Birliği ille işbirliği yapılarak 1934’te birinci sanayi planı
yapılıyor. Sovyetlerden kredi alınıyor. Fabrikalar kuruluyor. Ardından 2.
Sanayi planı yapılıyor. Dönemin ekonomik felsefesi, Hem devletçi hem plancı hem
de halkçılıkta adil bölüşüm vardır. Devletçi ve adil bölüşümü tercih eden bu
ekonomiye bakış felsefesinin yanı sıra bağımsızlık çok önemli. Ekonomide
bağımsızlık ve özgürlük önem taşıyor. Öz kaynaklarla büyümek önemli, yani borç
almadan büyümek. Çok mecbur kalmadıkça borç alınmıyor. Alınan borçlar da tarım
ürünleri ile takas yoluyla ödeniyor. Kendi kaynaklarımızla planlı bir kalkınma
modeli var” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder