28 Şubat 2019

Aşı farkındalığı için “AŞI” fotoğraf sergisi açıldı.

Fotoğraf sanatçısı ve Uzman Dr. Mürşide Tunçel Başoğlu’nun “AŞI” adlı fotoğraf sergisi ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.


28 Şubat 2019 tarihinde Dr. Behçet Uz Çocuk Kongresi’nde açılan “AŞI” fotoğraf sergisi’nin 1 gün sergilendiğini belirten Uzman Dr. Mürşide Tunçel Başoğlu, “İkinci temalı fotoğraf çalışmam olarak, son yıllarda  giderek artan aşı karşıtı fikirlere bir karşı tez olabilmesi amacıyla aşı farkındalığı olarak seçtim” ifadesini kullandı.  

“Herşeyin Başı Sağlık, Sağlığın Başı Aşı Olsun”
Son yıllarda aşı karşıtlığını benimseyen bir grup oluştu. Ülkemizde artış göstermeye başladı. 2018 yılında aşı karşıtlarının sayısı yirmi üç binlere ulaştı. Bu rakamlar tehlikenin boyutunun hem bireysel hem de toplum sağlığı açısından önemli bir sürece girdiğimizi gösteriyor.  Aşı yaptırmayan grup sayısı elli binlere ulaşırsa aşı ile önlenen bulaşıcı hastalıkların tekrar adını duymaya başlayacağız. Günümüzde kızamık hastalığında artış olduğunu biliyoruz. Ben de aşı’nın önemine dikkat çekmek farkındalık yaratmak için “AŞI” fotoğraf kareleri çektim. Aşı’yı olumlu yönde anlatan simgeleri kullandım. Fotoğraf karelerinde 2 çocuğum da bana modellik yaptılar. Kızım resim yapmayı çok seviyor ve çeşitli yarışmalarda dereceleri var. Ben kızıma ödev verdim. Benim için çocuk gözüyle aşı’yı resimle anlatır mısın, dedim. Kızım aşı yapılan çocuk ve aşı yapılmayan çocuk olarak resimledi. Aşı yapılan çocuk sağlıklı ve aşı yapılmayan çocuğun sağlıksız yüzlerini çizdi. Ben de kareledim. Fotoğraf karelerim den biri de Aşık Veysel’i anlatıyor. Aşık Veysel Sivas’ta çiçek hastalığının kol gezdiği yıllarda, yedi yaşındadır. Aşık Veysel aşı olamadığı için çiçek hastalığından kör olur. Sergilenen fotoğrafın yanına neden kör olduğunu anlatan bir yazı yazdım. Bu izleyenlerin çok ilgisini çeken bir kare oldu. 

Sözler şöyle;
“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim; beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı, düştüm. Çiçeğe yakalanmıştım. Sol gözümde çiçek çıktı. Sağ gözüme de solun zorundan olacak perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan”.

Aşık Veysel’in bu sözleri beni de çok etkilemiştir. O dönem aşı olsaydı Aşık Veysel’in gözleri kör olmayacaktı. Bağlama aldım ve Aşık Veysel’in hikayesini böyle anlattım.
Çalışmam daha önceki yıllarda “Klimik Derneği Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu”nun Ekim Ayı içinde Mardin’de düzenlediği sempozyumda sergilendi. Ardından 9-23 Kasım 2018 tarihleri arasında Nazilli Devlet Hastanesi koridorlarına taşıdık. “Herşeyin Başı Sağlık, Sağlığın Başı Aşı Olsun” başlıklı fotoğraf sergim 3 Aralık 2018’dan itibaren İzmir Tabip Odası’nda ve Ege Üni;versitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sergilendi. Aşı Farkındalık temalı sergim, Dr. Behçet Uz Çocuk Kongresi’nde 28 Şubat 2019 sergilendi. Önümüzdeki günlerde Klimik Kongresi’nde, 12. Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi’nde, Muğla Tabip Odası ve Belediyesi’nin 14 Mart Haftası etkinliklerinde, Ekonomi Üniversitesi’nde, Medicalpark Hastanesi’nde sergilenmeye devam edecek. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları AD tarafından aşı farkındalık sergi fotoğraflarımın kullanıldığı 2019 yılı takvimi başladı.

İki yılı aşkın süredir fotoğraf çekme tutkusu ile başladığım sanatsal çalışmalarım branşımın ana konuları ile birleşince ortaya iki farklı temada fotoğraf sergisi çıktı. İlki HIV/AIDS farkındalık temalı olan çaışması “Objektiften Yansıyan HIV/AIDS Öyküsü” başlıklı fotoğraf sergisi olarak Ekonomi Üniversitesi’nde 1-8 Aralık 2017’de AIDS farkındalık haftası etkinliklerinde yer aldı. Aynı çalışma İzmir Tabip Odası’nda 16 Ocak-14 Mart 2018 tarihleri arasında ve Antalya’da Klimik 2018 Kongresi’nde sergilendi. Klimik Derneği “AGU Hayat” dergisinin Haziran 2018 sayısında yayınlandı. Çalışma 3-16 Aralık 2018 tarihleri arasında Ekonomi Üniversitesi Tıp Fakültesi HIV/AIDS Farkındalık Haftası etkinlikleri içinde ikinci kez yer aldı. Bu yıl Ocak ayı boyunca İzmir Medicalpark Hastanesi’nde ve ardından Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sergilendi,  dedi. 

Uzman. Dr. Mürşide Tunçel Başoğlu kimdir?
Aydın doğumlu olmakla birlikte, Nazilli olduğunu söyleyen Başoğlu, İlk-orta ve lise öğrenimini Nazilli’de tamamladı. Dokuz eylül Üniversitesi Tıp Fakültes’inden mezun oldu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD’dan uzmanlığını aldı. Kamu ve özel hastanelerde görev yaptı. İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Halen İzmir’de özel bir hastanede görev yapan doktor-sanatçı, aynı zamanda çeşitli sağlık konularında halkımızın ve özellikle gençlerin/çocukların farkındalıklarını artırma amacıyla sanatsal çalışmalar yürütüyor. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

26 Şubat 2019

Ressam Rastgeldi; Yaşam Bana Mükafat Verdi…


Başarılı ressam Hasan Rastgeldi, bu yıl 50. Yılını özel bir sergiyle kutlayacak. 50 yılını “Kendi köklerimden beslendim. Doğudan-Batıya bütün değerlerimizi tuvallerime aktardım” diye özetleyen sanatçı ile geçmişten bugüne yolculuğunu konuştuk..

Bize kendinizden bahseder misiniz?

1945 yılında Urfa’da doğdum. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde Hamza İnanç, Turan Erol Atölyeleri’nde eğitim gördüm. 1970 yılında mezun oldum. İlk görev yerim Siirt Ortaokuludur. Daha sonra Urfa Öğretmen Lisesi’ne atandım. Resim alanında öğretmenlik yaptığım bu yıllarda kültürel değerlerimiz ve halk bilimleriyle bilgilendim. Halk kültürü çok ilgimi çekiyordu. Urfa doğumluyum, fakat Siirt ve Urfa’da resim öğretmenliği yanında doğduğum şehri bilimsel bir gözle görerek gelenek ve görenekleri, sıra geceleri gibi her şeyini araştırdım ve derlemeler yaptım. 1982 yılında sınav sonucu Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atandım. Altın yıllarım bu dönem başladı. Anadolu’dan aldığım birikimler, zengin konular tuvallerime yansımaya başladı. Sergiler, ödüller, başarılar peşpeşe gelmeye başladı. Buca Eğitim Fakültesi’nde çalıştığım dönemde 10’dan fazla ödül aldım.

1987 yılında lisans eğitimini tamamlayarak, sanatta yeterlilik aldım. 1989 yılında Salzburg Yaz Akademisinde resim ve desen çalışmalarına katıldım.
Avrupa’daki tüm müzeleri gezdim. Bazı müzeleri 2. kez gezme imkanım oldu. Gezdiğim müzeleri inceleme imkanım sonucu resim çalışmalarımı olumlu etkiledi.  
Çok değerli sanatçılar var. Rönesans dönemi sanatçısı Raphael kısa bir ömür sürse de önemli eserler vermiştir. Vıncent Van Gogh  yaşadığı maddi sıkıntılar çekmiş olmasına rağmen günümüzde dünyanın en pahalı ressamlarından biridir.

Resim tarzınızı nasıl anlatırsınız?
Kendi kültürümü tanıtmak istiyorum. Figüratif kompozisyonlardan, soyut kompozisyonlara kadar farklı tarzlarda mesajlar veriyorum. Tek düzey resim yapmıyorum. Kendi kültürümüzün renkliliğnden bende faydalanıyorum. Denemeler yapmayı çok seviyorum. Farklı malzemeler, farklı dokular, farklı materyaller beni farklı yönde çalışmaya sevk ediyor. Anadolu’nu gelenek ve göreneklerini yansıttığım yağlı boyalardan oluşan “Anadolu’dan Görsel Şölenler” isimli sergim halk bilimleri dalında yaptığım araştırmalar sonucu çalışmalarımdır. Cam tabakların desenleri ve renkleri ilgimi çekince bir seri tabak boyadım. Tabakların üzerine Anadolu’nun kültüründen motifler işledim. Renkli kumaşlar üzerine resim çalışmaları oldu. Fırat’ta inceleme imkanı bulduğum “Sümer Silindir Mührü” sanatsal anlamda benim de kompozisyonlar üretmeme neden oldu. Farklı dokular elde ederek “Bir Anadolu Bin Anadolu” çalışmalarımı ürettim.

Resimlerimde konular çok. Kendi üslubum ve tarzımdan ödün vermeden çalışıyorum. Her sanatçının bir yönü kuvvetlidir. Kimi deseni güzel çizer, kimi kompozisyon sunar, kimi ışık ve gölgede başarılıdır. 

Tercih ettiğiniz bir renk tonu var mı?
İnsan ruhunu sarsmayan renkler tercihim. Yumuşak tonlu pastel renkleri kullanırken resmi oluşturan açık ve koyu renkleri de kullanmaya dikkat ediyorum. Açtığım sergilerde izleyicilerden edindiğim bilgiler sonucu yormayan renkleri tercih ettiğimi düşünüyorum. Duygusal bir yapıya sahip olduğum için renklere karşı duyarlıyım.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?
Aralık ayında İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nde benim için çok özel bir sergi açmayı düşünüyorum. Sanatta 50. Yılımı kutlayacağım. Birçok sanatçıya nasip olmayan uzun bir süre. Sanatçılar için 50 yılı sanatla yaşamak çok keyif vericidir. Resim ve sanatla bir 50 yıl geçirdiğim için yaşamın beni mükafatlandırdığına inanıyorum. 50. Yıl birikimlerimin sergisi “Retrospektif” bir sergi olacak. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde boyadığım ilk eserim ve sergi öncesi boyadığım son eserim birlikte sanatseverlere sunulacak.

50 yıl içerisinde neler yaptım? Kendi köklerimden beslendim. Doğudan-Batıya bütün değerlerimizi tuvallerime aktardım. Bu aktarımlar bir yaşanmışlığın sonucudur. Hiçbir şeyi yaşamadan, içime sindirmeden tuvallerime aktarmadım.
Urfa’da badem ağaçları yetiştirdiğim küçük bir bahçem var. Mart ayında onlar gelin gibi açarlar. Erkek badem ağaçlarının çiçekleri koyu renklidir. Acı badem ağacının çiçeği farklıdır. Tatlı bademin çiçeği farklıdır. Bir renk cümbüşü oluşur. Çiçeklerin açtığı o dönemi ben bahçemde geçiririm. Yaşadığım bu güzelliklerden yola çıkarak yeni çalışmalarımı 50. Sanat yılı sergimde sergileyeceğim.
Yolumuz açık olduğu sürece yeni projeler üretmeye devam edeceğim.

Bekir Coşkun’un yazılarını tema olarak aldığınız serginin proje fikri nasıl doğdu?
Bekir Coşkun ile kuzeniz. Aynı kültürün çocuklarıyız. Yazılarının verdiği mesajlar resim için çok uygundu. 
Biz iki kuzen birimiz yazdık, birimiz çizdik “Yazının Rengi” sergisi ortaya çıktı. İlk sergimizi Kadıköy’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde açtık. Daha sonra Ankara, İzmir, Antalya ve Eskişehir’de sergimiz sanatseverlere ulaştı.
20 fazla temayı resimlediğim sergi için yeni projelerim var. Bekir Coşkun’un yazılarınıdan resimlediğim eserler 42 tane oldu. Buları kitap haline getireceğim. Açılan sergiler, yazılar ve resimlerden oluşan kitap çalışmalarım devam ediyor. En kısa zamanda sanatseverlerin beğenisine sunacağız.  

Resim dışında başka sanatla ilgileniyor musunuz?
Halk bilimleri ile ilgileniyorum. Halk oyunları, halk müziği, gelenek ve görenek, giyim kuşam üzerine araştırma ve derlemelerim oldu. Bu konularda televizyon programları yaptım. Ege Üniversitesi Konservatuarında Urfa yöresi halk oyunları eğitmenliği yaptım. Sahne dekorları tasarladım. Türkiye halk oyunlarında dünyanın en zengin ülkesidir. 7 bölgemizin oyunları farklıdır. 7 bölgemizin illerinin bile oyunları arasında fark vardır.

Çocukluğunuza dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Çocukluğum Urfa’nın köyün de geçti. Köyümüzün toz toprak içindeki hayatını en güzel şekilde yaşadım. Dedemin evi köyümüze 1km. uzaklıktaydı. O Yolu gidip gelirken tozlu yollara elime aldığım çubukla ilk resimleri çizdiğim yıllardı. Daha sonra renkli kartpostalları buldum. Onları kopya ederek resim yapmaya devam ettim. 
Başarılı bir insan olarak tecrübeleriniz ışığında başarıyı yakalamak isteyenlere ne tür bir mesaj vermek istersiniz?
Bir insanın hayatında başarılı olabilmesi için sistemli ve düzenli çalışması, yaptığı işi önemsemesi gerekiyor. Sevdiğiniz işe yoğunlaşırsanız o işten haz alırsınız. Onu bir yaşam biçimi olarak benimsersiniz. Ben tecrübelerime dayanarak vereceğim mesaj sevdiğiniz işi yapın, diyorum.
Eserlerinizi kimlerin aldığını önemsiyor musunuz?
Eserlerimin değerli yerlerde bulunması tabiî ki önemli. Kültür Bakanlığı, değerli koleksiyonerler, büyük kurumlar da olması biz sanatçılar için maddiyattan daha önemlidir. Resimlerim birçok eve girmiştir. Resimlerim alıcı bulduğunda çok sevdiğim birinden ayrılmış gibi olsam da el değiştirmesi biz sanatçılar için önemli. Eserlerim devlet kurumlarınca özel koleksiyonlara satıldı. Yurt dışında da birçok resmim bulunmaktadır.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Türkiye’de sanatçı kendi imkanlarıyla ayakta durabiliyor. Biz sanatçılar devletin bize sahip çıkmasını isterdik. Avrupa’daki sanatçı ile Türkiye’deki sanatçıyı kıyasladığınızda aradaki farkı görürsünüz. Bizim sanatçılarımız kira gideri, tuval ve boya masraflarını düşünmek zorunda. Buna rağmen ayakta durmaya çalışan sanatçılarımıza sahip çıkılsın. Devletin bütçesi o kadar çok şeye ayrılıyorki kültürüne ve sanatçısına da bütçe ayrılsın.
Kazandığı Ödüller;
1985 Efes Müzesi Resim Yarışması 1. Ödülü
1985 Van Belediyesi Resim Yarışması 1. Ödülü
1986 İzmir resim Heykel Müzesi Resim Yarışması Onur Plaketi
1988 5. Yunus Emre Resim Yarışması 1. Ödülü
1988 11. Tekel Yarışması 1. Ödülü
1995 Kayseri Valiliği Resim yarışması 2. Ödülü
1996 Deniz kuvvetleri Komutanlığı Resim Yarışması Mansiyon
1997 Türkiye Jokey Kulübü 3. Resim Yarışması Mansiyon
1999 Türkiye Jokey Kulübü 4. Resim yarışması Mansiyon
2001 Türkiye Jokey Kulübü 5. Resim Yarışması Mansiyon
2002 Katarina Medici Uluslar Arası Resim yarışması İtalya 2. Ödülü

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


    

20 Şubat 2019

Menopoz Dünyanın Sonu Değildir..


Geçtiğimiz ay İzmir İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5 haftalık Menopoz Okulu eğitimine katıldım. Kadınların menopoz dönemini daha sağlıklı geçirmelerini sağlayacak bilinç düzeyine ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlayan Menopoz Okulu’nun eğitimlerine düzenli katılarak 10 kişilik kapalı grubumuzda edindiğim izlenimler sonucu “Menopoz Okulu”nun ne kadar yararlı olduğunu sevinerek gördüm ve eğitimi düzenleyen ekiple röportaj yapmaya karar verdim. Ebe Ayşe Horzum ile menopozun etkileri ve okulun faydası konusunda röportaj yaptım… İşte Horzum’un cevapları… 

İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Fatma İncekara Aydın, İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Süpervisör Fatma Bakılan Abalı, Uzman Fizyoterapist Özlem Bolel, Ebe Ayşe Horzum’a röportajı gerçekleştirmemde yardımcı oldukları için çok teşekkür ediyorum.

Kadınların yaşam döngüsü içinde fizyolojik bir süreç olarak tanımlanan menopoz dönemi ile ilgili İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi “Menopoz Okulu” eğitmeni Ebe Ayşe Horzum’a menopoz’la ilgili merak edilenleri sordum.

Ayşe Horzum kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1975 Burdur doğumluyum. 1994 yılında Isparta Sağlık Meslek Lisesi’nden mezun oldum. Daha sonra 19 Mayıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü’nde eğitimimi tamamladım. 4 yıl Burdur’a bağlı merkez bir sağlık ocağında ebelik yaptım. 1999 yılında eşimin iş durumundan İzmir’e tayinim çıktı. 1999 yılından beri İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapıyorum. 10 yıl doğumhanede görev aldım. Daha sonraki yıllar kadın hastalıkları ve doğum kliniğinde çalıştım. 2014 yılında menopoz okulu projesi kapsamında “Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı Eğitim Birim’i Menopoz Okulu Eğitici Eğitimi” aldım. 2015 yılından itibaren menopozda görülen fiziksel ve ruhsal değişiklikler, menopoz döneminde yapılması gereken testler, menopozda tedavi yöntemleri gibi sorunlarda kadınlarımıza menopoz okulu eğitici eğitmen olarak görev yapıyorum. Ayrıca aktif ebelik görevim de devam ediyor.

Menopoz nedir?
Menopoz kadınların en çok etkilendiği dönemlerden biridir. Çocukluk, ergenlik, cinsel olgunluk dönemi, menopoz ve yaşlılık dönemlerinde kadınlar en çok ergenlik ve menopoz dönemlerinden etkileniyor. Menopoz kadınların hayatında ilk adetten sonraki ikinci büyük psikolojik ve fiziki değişimin başlangıcıdır. Menopoz yumurtalıktaki yumurtaların aktivitelerinin tamamen bitmesi sonucunda adet kanamalarının bitmesidir. Menopoz adet kanamasının kalıcı olarak kesilmesidir. Bir kadının birbirini izleyen 12 ay süreyle yani bir yıl adet görmemesidir. Menopoz 45-55 yaşlar arasında geçirilen, kadınlar için kendine özgü bir dönemdir.
Bir kadının menopoza girmesi 1 yıl süre adet görmemişse düşünülür. Bu dönemde kadınların doğurganlık döneminden doğurgan olmayan dönemine bir geçiştir. Menopoz bir anda ortaya çıkmaz yavaş yavaş ilerleyen bir süreçtir. Yaşamımızın üçte biri menopozda geçer.
Menopoz okulu nasıl açıldı?
Menopoz Okulu, Kamu Hastaneler Birliği’nin Projesi olarak 2015 yılında açıldı. Menopoz ve post menopoz dönemindeki kadın nüfusunun giderek artıyor olması, döneme ilişkin sağlık sorunlarının, önleyici tedavilerin ve yaşam biçimlerinin bilinmiyor olması sorunu bir halk sağlığı sorunu haline getirmektedir.
Menopoz okuluna kimler başvurabilir?
Dünyada menopoza girme yaşı 45-55 yaş arası. Ülkemizde 46-48 yaş. Menopoz öncesi, menopoz ve menopoz sonrası dönemdeki hizmet almak isteyen tüm kadınlar başvurabilir. Menopoz öncesi dönem ve menopoz tanısının konduğu dönem, menopoz sonrasındaki tüm hanımlar okullarımıza başvurabilir. 45 yaşından sonrası tüm hanımlarımız menopoz hakkında bilgilenmek amaçlı eğitimlerimize katılabilirler. Bazı kadınlarımız erken menopoza girebiliyor. 40 yaş altı hastalık sebebiyle veya bazı nedenlerden ötürü erken menopoza giren kadınlarımız da okulumuza kayıt yaptırabilir.  Menopoz okulu menopoz dönemindeki kadınları bilgilendirmek, döneme ilişkin yaşadıkları sıkıntıların önüne geçmek amacı ile açılmıştır. Menopoz öncesi bilgi sahibi kadınlar için menopoz dönemi daha rahat atlatılabiliyor. Bu dönemde fiziksel ve ruhsal sorunlar yaşayan kadınların sorunları ile baş etmelerine yardımcı olmak ve gerekli sağlık birimlerine yönlendirilmelerini sağlamak hedeflenmektedir.
Menopoz Okulunda hangi eğitimler veriliyor?
Menopoz Okulu’nda kadınlarımıza iki türlü bilgilendirme programı teklif ediyoruz. Bireysel eğitim almak isteyen kadınlarımız 5 haftalık eğitime devam edemeyecek olan durumu olanları kapsıyor. Bireysel eğitimde 20 dakikalık bir eğitim ile merak edilen sorulara cevap veriyoruz.
Kapalı grup dediğimiz diğer eğitim programımız da ise 5 haftayı kapsayan teorik ve uygulamalı egzersiz olmak üzere iki şekilde verilmektedir. Haftada 2 saat toplamda 10 saat eğitim süreci veriliyor. Menopoz okulu, pre-menopoz ve post menopoz dönemindeki kadınlara sorunlarla baş etme becerisini kazandırmak, yaşam kalitesini arttırmak, yaşlılık döneminin getirdiği önlenebilir kronik hastalıklarının azaltılması, bilgi ve bilinç düzeyinin arttırılması, psikolojik destek ve yönlendirme hizmetlerinin sağlanmasını amaçlayan bir okuldur.
Menopoz Okulu’nda birinci hafta menopoz nedir, menopozun evreleri, menopozda tedaviyi anlatıyoruz. İkinci hafta kadınlarımızın çok merak ettiği fiziksel ve ruhsal değişikliklerle baş etme yöntemleri, üçüncü hafta menopozda yapılması gereken tetkikler içinde yer alan kendi kendine meme muayenesi, kegel egzersizleri, dördüncü hafta hormon tedavisi alternatif yöntemler, beşinci hafta osteoporozdan korunma yolları ve beslenme önerilerini anlatıyoruz.
Kadınlarımız menopoz okuluna kayıt olurken özellikle ateş basmalarının geçmesi için müracaat ediyor. Kadınlarımıza menopoz okulunun ateş basmaları ile baş etmenin yollarını anlatabileceğimizi söylüyoruz. Bu dönemi daha konforlu bir şekilde geçirmeli için okulumuzda bilgilendirme yaptığımızı anlatıyoruz.
Menopozun kadına getirdiği olumsuzluklar nelerdir?
Menopoz dönemi her kadın için farklı kendine özgü bir dönemdir. Menopoz dönemi doğurganlığın sona ermesi olsa da kadınlığın sona ermesi değildir. Vücutta östrojen hormonu azaldığı için bir dizi hormonal, fiziksel, ruhsal değişikler yaşanmaya başlıyor. Deride kırışıklıklar meydana gelebilir. Saçlarda azalma olur. Stresli bir çevredeyse kendini sürekli yorgun hissedebilir. Vajinal kuruluk, cinsel isteksizlik, kilo almaya yatkınlık, unutkanlık gibi nedenlerden şikayet edebilirler.
Menopoz deyince ilk akla sıcak basmaları geliyor. Sıcak basmaları normal midir?
Ateş basması menopozun ilk yıllarında ortaya çıkarken menopoza girmeden önce de başlayabilir. Kadın adet görmeye devam ederken de sıcak basmaları şikayetlerinde bulunabilir. Bu menopoza girmeye başladığının işaretidir. Genetik faktörler ateş basmalarında çok önemlidir. Kadınların en çok şikayet ettikleri durumdur. Bu durum bazı kadınların günlük yaşamını etkileyecek kadar şiddetli olabilir ya da önemsenmeyecek kadar hafif geçebilir. Çünkü nerede, ne zaman ateş basacağı belli olmuyor. Ataklar bazı kadınlarda saniyeler sürerken, bazı kadınlarda birkaç dakika sürebiliyor. Yüzde başlayıp göğse kadar inen sıcaklıklar olup, bazen çarpıntı buna eşlik edebiliyor. Hemen arkasından soğuk terleme, titreme ve üşüme şeklinde sonuçlanıyor. Bunun nedeni tam olarak bilinmiyor.
Menopoz okulunda sıcak basmalarını azaltmak için derslerimizde fiziksel ve nefes egzersizleri yapıyoruz. Bu dönem baharatlı yiyecekler, sıcak içecekler, alkol gibi gıdaların tüketilmemesi sıcak basmalarını azaltabilir.
Kemik erimesi yani osteoporoz konusunda önerileriniz nelerdir?
Kas iskelet sisteminde görülen değişikler yani kemik erimesi uzun vadede zamanla oluşur. Kemik erimesi kadınlarda özellikle menopozdan itibaren daha da hızlanır. Osteoporoz bir hastalıktır. Bu hastalık durdurabilir fakat önlenemez. Kaybolan kemik dokusu yerine konulamaz.
Östrojen hormonu kemik yapısını korur. Menopozda östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte kemik erimesine (osteoporoz) yatkınlık olur. Özellikle yaşlılık dönemindeki kemik kırılmalarına karşı koruyucu amaçlı beslenme ve egzersiz önemlidir. Osteoprozun en etkili tedavisi kemik kaybının önlenmesidir. Kemik ölçümü bu dönem çok önemlidir. Osteoporoz teşhisi DEXA (kemik yoğunluğunun ölçümü) kemik tomografisi ile konur. Ölçümlerde vücudun en hassas kemikleri olan uyluk başı, omurlar ve kol kemikleri incelenir. Tedavi metodları kemik kaybını yavaşlatır.
Menopozda görülen ruhsal ve fiziksel  hangi şikayetler görülür?
Uyku bozuklukları uzun süre devam ettiğinde gerginlik, sinirlilik, yorgunluk, halsizlik, unutkanlık, yorgun uyanma ve konsantrasyon bozukluklarına yol açabilmektedir. Deride kırışıklıklar meydana gelir. Derinin esnekliği ve kalınlığı azalır. Bu dönem yeterli su tüketimi önemlidir.
Duygu durum değişiklikleri yaşanır. Ağlama nöbetleri, bellek sorunları, dikkati toplayamama gibi şikayetler olur. Stresle başa çıkma eğitimleri, egzersizler, hormon tedavileri bu tür şikayetlere yardımcı olabilir.
Cinsel organlarda meydana gelen atrofik değişikler sonucunda vajinada kuruma, vajen mukozasında incelme ve buna bağlı olarak cinsel ilişki sırasında ağrı ve kanama şikayetleri olabilir.
Tahammülsüz, öfkeli, çabuk sinirlenme ve ağlama nöbetleri geçiren kadınlarımız olabiliyor. Ruhsal anlamda kendini kötü hissediyor. Menopoza girmeden önce sıkıntılı bir dönem geçiren kadınlar üstüne bir de menopoz eklenince bu dönemi daha zor geçirebiliyor.
Menopoz döneminde aile içindeki uyum ve çevresel faktörler çok önemli. Menopoz okulu kendini bu dönem yalnız hisseden kadınlar için yardımcı olabiliyor.
Menopozda sağlıklı beslenme önerileriniz nelerdir?
Menopoz döneminde beslenme çok önemli. Kadınlar bu dönemde göbek ve kalça bölgelerinde ağırlıklı olmak üzere kilo alabiliyor. Fiziksel görüntülerindeki bu değişiklik kadınları çok rahatsız ediyor. Egzersiz erken yaşta başlanırsa önemlidir. Düzenli yapılan egzersiz bağışıklık ve kalp damar sistemi üzerinde olumlu etkiler sağlar. Sigara içilmemeli, alkol alınmamalı, acı ve kafein, aşırı tuz ve kola türü içeceklerden kaçınılmalıdır.
Gaz sıkıntıları ve kabızlık sorunları yaşayabiliyorlar. Yeterli kalsiyum alımı, meyve, lif oranı yüksek gıdalar, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, magnezyum, süt ürünleri ve yağlı tohumlardan beslenilmeli ve bol su tüketilmelidir. D vitamini almak için cildimizi güneşin zararlı ışınlarından koruyarak güneşlenilmelidir.
Menopoz okuluna kadınlar ilgi gösteriyor mu?
Hastanemize gelen kadınlar “Menopoz Okulu” bölümünü görünce uğramadan geçmiyorlar. Kendileri için ne yapabileceklerini öğrenmeye geliyorlar. Fakat menopoz okulu olarak geniş kitlelere ulaşamadığımızı düşünüyorum. Okulumuzdan haberi olmayan çok kadın var. Hastanemize gelip gören kadınlarımız çok ilgi gösteriyor. İnternet yoluyla okulumuzdan haberi olan kadınlarımız telefonla bize ulaşıp kayıt yaptırabiliyor.

Hangi hastanelerde menopoz okulu bulunmaktadır?
Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü, Kamu Hizmetleri Başkanlığı, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ödemiş Devlet Hastanesi, Bayındır Devlet Hastanesi, Urla Devlet Hastanesi’nde faaliyetlerimiz yürütülmektedir.
Menopoz dünyanın sonu mudur?
Kişiden kişiye değişebiliyor. Menopozu bilme durumları, eğitim, yaşam kalitesi önemli bir etkendir. Menopoz bir hastalık değildir. Kadınlar için bir dönemdir. Adetten kesilen kadın doğurganlığını kaybettiği için eşine karşı yetersiz olma, cinsel isteklerde yetersiz olma gibi durumları düşünerek menopozu dünyanın sonu gibi görebilir. Bedenlerin de olan değişiklikleri bilirlerse kolay, rahat bir dönem geçirebilirler.
Son olarak menopoz okulu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Menopoz döneminde olan kadınlarımız kulaktan dolma yanlış bilgilerle bu dönemi geçirmesinler. Menopoz okulu sağlıklı bir dönem geçirmeleri için hizmet vermektedir.  Pre-menopoz, menopoz ve post menopoz döneminde olan kadınlarımız başvurabilir. Ücretsiz bir eğitim programıdır. 0232 244 44 44 (1235) numaralarından bize  ulaşabilirler.

Nefes Çalışmaları ile Sıcak Basmaları Hafifliyor!
Menopoz okulu’nda 2018 yılından itibaren uygulamalı egzersiz eğitimleri veren Uzman Fizyoterapist Özlem Bolel ise “Menopozun bedende ve zihinde yarattığı sıkıntıları, bedende hormonların değişmesiyle osteoporoz gibi hastalıklara neden olması sebebiyle yapılan asanalarla beden esnekliğinin denge sorunlarını ortadan kaldırılması için egzersizler yapıyoruz. Bununla birlikte nefes çalışmalarıyla zihinsel dinginliğinin oluşumuyla menopozun getirdiği endişeler ve sıcak basmalarının azaltılmasını yoga ile sağlamaya çalışıyoruz. “Menopoz Okulu”na gelen kadınlar, farkındalığı yüksek olarak evlerine dönüyor” dedi…



17 Şubat 2019

İzmir’de Dernek Açılışı


European Union in Turkey tarafından desteklenen STGM Derneği tarafından yürütülen #Birlikte programı kapsamında “Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği”nin açılışı yapıldı.
Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Sekreteri Bülent Köstem; Amaçlarının hayatı daha mutlu bir hale getirmek için çalışmalarının devam ettiğini söyleyerek şu ifadelere yer verdi. 
“Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği” 2011 yılında kuruldu. Derneğin hedefleri arasında doğal, kültürel ve tarihi çevrenin korunması, geliştirilmesi, kırsal ve kentsel sürdürebilir kalkınma, kültür, turizm, sanat, çevre, kentsel doku kalitesinin arttırılması, yerel tarihi dokunun, sanat eserlerinin ve yapıların bakımı korunması gelişimi ve yeniden kullanımının desteklenmesi, Demokrasinin güçlendirilmesi, dezavantajlı kesimlerin desteklenmesi yer almaktadır. Yaşamın zevk alınabilecek bir hızda yaşanmasını hedefleyen ve sürdürülebilir bir yerel kalkınma modeli ortaya koyan Cittaslow Birliği’nin Türkiye’deki başkenti Seferihisar’da kurulan derneğimiz çalışmalarına Alsancak Kıbrıs Şehitlerinde açılan dernek büromuzda devam edecektir. Bizimle tanışmak isteyen ve gönüllü olmak isteyen herkesi kahve içip tanışmak için bugün açılışımıza davet ettik. Çalışmalarımız ve yeni projelerimiz hakkında konuşacağız” dedi.


Teos Sulak Alanında temizlik faaliyeti gerçekleştirildi

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından uygulanan ve Küresel Çevre Fonunun bir parçası olan GEF Küçük destek programı tarafından desteklenen, Seferihisar Belediyesi ortaklığı ve Doğa Derneği destekçiliğinde “Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği” tarafından yürütülen “Teos Sulak Alanı ve Kumullarını Koruma Projesi” çok ses getiren bir projemiz oldu. Şimdi STGM Derneği’ni “Birlikte” projesinin kapsamında aldığımız destekle bugün merkez açılışımız gerçekleşiyor. Bizimle tanışmaya gelen konuklarımıza ve üyelerimize katıldıkları için çok teşekkür ediyorum. 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT



1 Şubat 2019

Zamanın Ruhunu Yaşatıyorlar..

Çocukluklarından beri Kemeraltı  Abacıoğlu Han’da saatçilik yapan iki kardeş Metin ve Edip Şen kardeşler günümüzde saatçiliğin meslek olarak bittiğini söylüyor.


Dede mesleği olan saatçiliği devam ettiren Edip Şen dedesi Abdülkadir Eriği’nin dükkanına geldiğinde 7 yaşında olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü.

“Dedemin dükkanında çıraklık yaptığım yıllarda saatçilik, çok popüler bir meslekti. Mekanik ustası olmak kolay değildi. En az 7-8 yıl çırak olarak çalışmak gerekiyordu. Ben de bu durumdan çok etkilendim ve ortaöğretim de eğitimimi bırakarak dükkanda çalışmaya başladım.
Askerliğimi bitirdikten sonra Almanya’da faaliyet gösteren bir Amerikan firmasına saatçi olarak başvurdum. Dört yıla yakın bir yurt dışı deneyimim oldu. Kemeraltı  Abacıoğlu Han’da Nacar Saati dedem Abdülkadir Eriği’den  sonra dayım Cengiz Eriği devraldı. Biz üçüncü kuşak olarak işimizi devam ettiriyoruz.

O zamanlar saat herkeste yoktu. Saat lüks bir aksesuardı. Erkek çocuklarına sünnet düğününde çok yakınları saat hediye ederdi. Saati takan kişi için bu hediye ona itibar kazandırırdı. Bizden saat alan kişilere garanti kartı verirdik.

Hala 40 yıl önce aldığı garanti kartıyla gelen müşterilerimiz var. Saatten anlayan ve saati önemseyen müşterilerimiz var. Onlar artık benim müşterim değil dostum.” 


Çin malı saatler mesleği bitirdi.
Çin malı saatler piyasaya girince artık saatçilik mesleği kalmadı. Saatçiler pil ve makine değiştiriyor.

Bundan sonra da olacağını pek sanmıyorum. Biz de saat toptancılığı yapıyoruz.
Abacıoğlu Hanı turistler için çok önemli bir yer.
Ben çocukluğumdan beri Abacıoğlu Han’ın tarihine tanıklık ettim.  Kemeraltı İzmir’in tek alışveriş merkeziydi.

Abacıoğlu Hanı çok önemli bir handı. Tarihi binaların restore edilmesi için hazırlanan projeye destek verenlerdenim.

Ben yıllardır Abacıoğlu Hanı’nda saatçilik yapıyorum. Yıllarca hanın yöneticiliğini yaptım. Abacıoğlu Hanı, günümüzde turistlerin ve İzmir’lilerin ilgi gösterdiği bir yer haline geldi.  



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT