Başarılı
ressam Hasan Rastgeldi, bu yıl 50. Yılını özel bir sergiyle kutlayacak. 50
yılını “Kendi köklerimden beslendim. Doğudan-Batıya bütün değerlerimizi
tuvallerime aktardım” diye özetleyen sanatçı ile geçmişten bugüne yolculuğunu
konuştuk..
Bize kendinizden bahseder misiniz?
1945 yılında
Urfa’da doğdum. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde Hamza İnanç, Turan Erol
Atölyeleri’nde eğitim gördüm. 1970 yılında mezun oldum. İlk görev yerim Siirt
Ortaokuludur. Daha sonra Urfa Öğretmen Lisesi’ne atandım. Resim alanında
öğretmenlik yaptığım bu yıllarda kültürel değerlerimiz ve halk bilimleriyle
bilgilendim. Halk kültürü çok ilgimi çekiyordu. Urfa doğumluyum, fakat Siirt ve
Urfa’da resim öğretmenliği yanında doğduğum şehri bilimsel bir gözle görerek
gelenek ve görenekleri, sıra geceleri gibi her şeyini araştırdım ve derlemeler
yaptım. 1982 yılında sınav sonucu Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’ne öğretim
görevlisi olarak atandım. Altın yıllarım bu dönem başladı. Anadolu’dan aldığım
birikimler, zengin konular tuvallerime yansımaya başladı. Sergiler, ödüller,
başarılar peşpeşe gelmeye başladı. Buca Eğitim Fakültesi’nde çalıştığım dönemde
10’dan fazla ödül aldım.
1987 yılında
lisans eğitimini tamamlayarak, sanatta yeterlilik aldım. 1989 yılında Salzburg
Yaz Akademisinde resim ve desen çalışmalarına katıldım.
Avrupa’daki
tüm müzeleri gezdim. Bazı müzeleri 2. kez gezme imkanım oldu. Gezdiğim müzeleri
inceleme imkanım sonucu resim çalışmalarımı olumlu etkiledi.
Çok değerli
sanatçılar var. Rönesans dönemi sanatçısı Raphael kısa bir ömür sürse de önemli
eserler vermiştir. Vıncent Van Gogh
yaşadığı maddi sıkıntılar çekmiş olmasına rağmen günümüzde dünyanın en
pahalı ressamlarından biridir.
Resim tarzınızı nasıl anlatırsınız?
Kendi
kültürümü tanıtmak istiyorum. Figüratif kompozisyonlardan, soyut
kompozisyonlara kadar farklı tarzlarda mesajlar veriyorum. Tek düzey resim
yapmıyorum. Kendi kültürümüzün renkliliğnden bende faydalanıyorum. Denemeler
yapmayı çok seviyorum. Farklı malzemeler, farklı dokular, farklı materyaller
beni farklı yönde çalışmaya sevk ediyor. Anadolu’nu gelenek ve göreneklerini
yansıttığım yağlı boyalardan oluşan “Anadolu’dan Görsel Şölenler” isimli sergim
halk bilimleri dalında yaptığım araştırmalar sonucu çalışmalarımdır. Cam
tabakların desenleri ve renkleri ilgimi çekince bir seri tabak boyadım.
Tabakların üzerine Anadolu’nun kültüründen motifler işledim. Renkli kumaşlar
üzerine resim çalışmaları oldu. Fırat’ta inceleme imkanı bulduğum “Sümer
Silindir Mührü” sanatsal anlamda benim de kompozisyonlar üretmeme neden oldu.
Farklı dokular elde ederek “Bir Anadolu Bin Anadolu” çalışmalarımı ürettim.
Resimlerimde
konular çok. Kendi üslubum ve tarzımdan ödün vermeden çalışıyorum. Her
sanatçının bir yönü kuvvetlidir. Kimi deseni güzel çizer, kimi kompozisyon
sunar, kimi ışık ve gölgede başarılıdır.
Tercih ettiğiniz bir renk tonu var
mı?
İnsan ruhunu
sarsmayan renkler tercihim. Yumuşak tonlu pastel renkleri kullanırken resmi
oluşturan açık ve koyu renkleri de kullanmaya dikkat ediyorum. Açtığım
sergilerde izleyicilerden edindiğim bilgiler sonucu yormayan renkleri tercih
ettiğimi düşünüyorum. Duygusal bir yapıya sahip olduğum için renklere karşı
duyarlıyım.
Yakın zamanda gerçekleştirmeyi
düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?
Aralık
ayında İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nde benim için çok özel bir sergi açmayı
düşünüyorum. Sanatta 50. Yılımı kutlayacağım. Birçok sanatçıya nasip olmayan
uzun bir süre. Sanatçılar için 50 yılı sanatla yaşamak çok keyif vericidir.
Resim ve sanatla bir 50 yıl geçirdiğim için yaşamın beni mükafatlandırdığına
inanıyorum. 50. Yıl birikimlerimin sergisi “Retrospektif” bir sergi olacak.
Gazi Eğitim Enstitüsü’nde boyadığım ilk eserim ve sergi öncesi boyadığım son
eserim birlikte sanatseverlere sunulacak.
50 yıl
içerisinde neler yaptım? Kendi köklerimden beslendim. Doğudan-Batıya bütün
değerlerimizi tuvallerime aktardım. Bu aktarımlar bir yaşanmışlığın sonucudur.
Hiçbir şeyi yaşamadan, içime sindirmeden tuvallerime aktarmadım.
Urfa’da
badem ağaçları yetiştirdiğim küçük bir bahçem var. Mart ayında onlar gelin gibi
açarlar. Erkek badem ağaçlarının çiçekleri koyu renklidir. Acı badem ağacının
çiçeği farklıdır. Tatlı bademin çiçeği farklıdır. Bir renk cümbüşü oluşur.
Çiçeklerin açtığı o dönemi ben bahçemde geçiririm. Yaşadığım bu güzelliklerden
yola çıkarak yeni çalışmalarımı 50. Sanat yılı sergimde sergileyeceğim.
Yolumuz açık
olduğu sürece yeni projeler üretmeye devam edeceğim.
Bekir Coşkun’un yazılarını tema
olarak aldığınız serginin proje fikri nasıl doğdu?
Bekir Coşkun
ile kuzeniz. Aynı kültürün çocuklarıyız. Yazılarının verdiği mesajlar resim
için çok uygundu.
Biz iki
kuzen birimiz yazdık, birimiz çizdik “Yazının Rengi” sergisi ortaya çıktı. İlk
sergimizi Kadıköy’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde açtık. Daha sonra Ankara,
İzmir, Antalya ve Eskişehir’de sergimiz sanatseverlere ulaştı.
20 fazla
temayı resimlediğim sergi için yeni projelerim var. Bekir Coşkun’un
yazılarınıdan resimlediğim eserler 42 tane oldu. Buları kitap haline
getireceğim. Açılan sergiler, yazılar ve resimlerden oluşan kitap çalışmalarım
devam ediyor. En kısa zamanda sanatseverlerin beğenisine sunacağız.
Resim dışında başka sanatla
ilgileniyor musunuz?
Halk
bilimleri ile ilgileniyorum. Halk oyunları, halk müziği, gelenek ve görenek,
giyim kuşam üzerine araştırma ve derlemelerim oldu. Bu konularda televizyon
programları yaptım. Ege Üniversitesi Konservatuarında Urfa yöresi halk oyunları
eğitmenliği yaptım. Sahne dekorları tasarladım. Türkiye halk oyunlarında
dünyanın en zengin ülkesidir. 7 bölgemizin oyunları farklıdır. 7 bölgemizin
illerinin bile oyunları arasında fark vardır.
Çocukluğunuza dair en çok neyi
özlüyorsunuz?
Çocukluğum
Urfa’nın köyün de geçti. Köyümüzün toz toprak içindeki hayatını en güzel
şekilde yaşadım. Dedemin evi köyümüze 1km. uzaklıktaydı. O Yolu gidip gelirken
tozlu yollara elime aldığım çubukla ilk resimleri çizdiğim yıllardı. Daha sonra
renkli kartpostalları buldum. Onları kopya ederek resim yapmaya devam
ettim.
Başarılı bir insan olarak
tecrübeleriniz ışığında başarıyı yakalamak isteyenlere ne tür bir mesaj vermek
istersiniz?
Bir insanın
hayatında başarılı olabilmesi için sistemli ve düzenli çalışması, yaptığı işi
önemsemesi gerekiyor. Sevdiğiniz işe yoğunlaşırsanız o işten haz alırsınız. Onu
bir yaşam biçimi olarak benimsersiniz. Ben tecrübelerime dayanarak vereceğim
mesaj sevdiğiniz işi yapın, diyorum.
Eserlerinizi kimlerin aldığını
önemsiyor musunuz?
Eserlerimin
değerli yerlerde bulunması tabiî ki önemli. Kültür Bakanlığı, değerli
koleksiyonerler, büyük kurumlar da olması biz sanatçılar için maddiyattan daha
önemlidir. Resimlerim birçok eve girmiştir. Resimlerim alıcı bulduğunda çok
sevdiğim birinden ayrılmış gibi olsam da el değiştirmesi biz sanatçılar için
önemli. Eserlerim devlet kurumlarınca özel koleksiyonlara satıldı. Yurt dışında
da birçok resmim bulunmaktadır.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Türkiye’de
sanatçı kendi imkanlarıyla ayakta durabiliyor. Biz sanatçılar devletin bize
sahip çıkmasını isterdik. Avrupa’daki sanatçı ile Türkiye’deki sanatçıyı
kıyasladığınızda aradaki farkı görürsünüz. Bizim sanatçılarımız kira gideri,
tuval ve boya masraflarını düşünmek zorunda. Buna rağmen ayakta durmaya çalışan
sanatçılarımıza sahip çıkılsın. Devletin bütçesi o kadar çok şeye ayrılıyorki
kültürüne ve sanatçısına da bütçe ayrılsın.
Kazandığı Ödüller;
1985 Efes
Müzesi Resim Yarışması 1. Ödülü
1985 Van Belediyesi
Resim Yarışması 1. Ödülü
1986 İzmir
resim Heykel Müzesi Resim Yarışması Onur Plaketi
1988 5.
Yunus Emre Resim Yarışması 1. Ödülü
1988 11.
Tekel Yarışması 1. Ödülü
1995 Kayseri
Valiliği Resim yarışması 2. Ödülü
1996 Deniz
kuvvetleri Komutanlığı Resim Yarışması Mansiyon
1997 Türkiye
Jokey Kulübü 3. Resim Yarışması Mansiyon
1999 Türkiye
Jokey Kulübü 4. Resim yarışması Mansiyon
2001 Türkiye
Jokey Kulübü 5. Resim Yarışması Mansiyon
2002
Katarina Medici Uluslar Arası Resim yarışması İtalya 2. Ödülü
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder