31 Temmuz 2019

Etki Odaklı Tasarım Atölyeleri’nin ikincisi İzmir’de yapıldı..


Yaşama Dair Vakıf (YADA), Avrupa Birliği tarafından desteklenen “Sivil Diyaloğun Güçlenmesi” Projesi kapsamında, STK’ların proje ve programlarını etki odaklı tasarlamalarını, mevcut çalışmalarını etkiyi hesaba katan bir yaklaşımla yeniden düşünmelerini, gündemleştirmek istedikleri meselelerin iletişimini etki ve işbirliği çerçevesinde kurgulamalarını ve hayata geçirmelerini kolaylaştırmak adına atölye çalışmalarıyla başlayan bir program düzenledi. Program kapsamında yapılan ikinci atölye 31 Temmuz tarihinde İzmir'de “Originn Coworking Offices”te gerçekleştirildi.

Farklı alanlarda çalışan STK temsilcilerinin katıldığı atölye, Cihan Koral’ın yeryüzü temelli kolaylaştırıcılığında; sivil toplum çalışmalarının temel amacından, etki odaklı tasarımın önemine, etki ölçmenin gerekliliği ve yöntemlerine kadar geniş bir alanda deneyim paylaşımlarıyla devam etti.

Diğer atölyeler 2020’de Diyarbakır, Samsun ve Ankara’da düzenlenecek.

Bir günlük atölye çalışmalarının ardından, katılımcı STK’ların bir bölümüyle yılsonuna kadar sürecek birebir danışmanlık ve kolaylaştırıcılık atölyeleriyle devam edecek. Danışmanlık sürecine devam edecek STK’larla seçecekleri bir proje veya programın sosyal etki odaklı tasarım, uygulama ve ölçme metodolojilerini geliştirmek üzere birebir danışmanlık çalışması yürütülecek.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

23 Temmuz 2019

Atıktan Ormanlar


Ege Orman Vakfı tarafından başlatılan “Atıktan Ormanlar Projesi”, “Dönüştürelim Doğa Kazansın” kampanyası ile elektrik ve elektronik atıklar doğaya fidan, çocuklara doğa eğitimi olacak.
Atıktan Ormanlar Projesi ile; İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Atık Merkezi ve Ege Orman Vakfı’nda bulunan atık getirme noktalarında toplanacak olan, elektrik ve elektronik eşyalar (AEEE) geri dönüşüm ve geri kazanıma gönderilecek. Bakanlık lisanslı şirketi olan Erbey Atık Yönetimi tarafından elektrik ve elektronik atıkların standartlara uygun bir şekilde geri dönüşümü sağlanarak, söz konusu atıkların içeriğinde bulunan civa, kurşun, fosfor gibi zararlı maddeler ayrıştırılarak bertaraf edilecek; demir, bakır, alüminyum, plastik gibi malzemeler de geri dönüştürülerek ekonomiye kazandırılacak.

Doğaseverlerden gelen elektrik ve elektronik atıklar için Atık Yönetimi firması Ege Orman Vakfı’na fidan ve doğa eğitimi bağışında bulunacak.

Ege Orman Vakfı yetkilileri; “İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi işbirliği ile gerçekleştireceğimiz projemizin hedefi; sanayi ve iş dünyası başta olmak üzere elektronik atıkların geri dönüşümünü teşvik ederek, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir çevre oluşturmak.

Ülkemizde her yıl 500 bin ton elektronik atık çıkmakta, bu rakam her yıl yüzde 10 oranında artmaktadır. Elektronik cihazların üretiminde; kurşun, kadmiyum, civa vb. gibi birçok ağır metal bulunmakta olup, atık haline gelmiş elektronik cihazların, çevre ve insan sağlığına etkilerini azaltmak için kaynağında ayrı toplanmaları ve geri dönüşüme kazandırılmaları önemlidir. Projemiz geri dönüşüm ekonomisine katkı koyacak ve ülkemiz yeni orman alanları kazanacak. Aynı zamanda doğayı seven ve koruyan nesiller yetiştirmek için doğa eğitimlerine katkı verilmiş olacak.

Atıktan Ormanlar Projesi, “Dönüştürelim Doğa Kazansın” kampanyası için doğaseverlerin desteklerini bekliyoruz.  Ayrıntılı bilgi almak isteyenler Ege Orman Vakfı’nın 0 232 463 80 80 nolu telefonunu arayabilirler.” diye konuştular.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT



21 Temmuz 2019

Çocuklar Akıl ve Zeka Oyunları’nda Buluştu..


İzmir Park Alışveriş Merkezi’nin minik ziyaretçileri hafta sonu hem eğlendiren hem de eğiten bir etkinlikte bir araya geldi. Çocukların sabır, mantık yürütme, problem çözme gibi yetilerini geliştirirken, çok boyutlu algılama ve el-göz koordinasyonu becerilerini arttırmayı hedefleyen “Akıl ve Zeka Oyunları” katılımcıların büyük ilgisini topladı. Her biri farklı amaçlarla tasarlanan Q-bitz, Becerikli Yapılar, Rubik Küpü gibi oyunlar oynayan çocuklar eğlenerek öğrenmenin mutluluğunu yaşadılar.


İzmir Park’taki etkinliği düzenleyen Akıl ve Zeka Oyunları Eğitmenleri Sibel ve Barış Akyıl, bu oyunların çocukları sanal dünyadan uzak tutup arkadaşları ile bir araya getiren önemli araçlar olduğunu belirtirken, zekanın eğitilebilir ve geliştirilebilir yönüne dikkat çektiler. Birer saatten üç seans tekrarlanan etkinlik sonunda çocuklara kitap ayracı hediye edildi. İzmir Park Alışveriş Merkezi yönetimi, “Akıl ve Zeka Oyunları” etkinliklerinin önümüzdeki aylarda da tekrarlanacağını belirtti.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


16 Temmuz 2019

Çamlı Üretici Pazarı ilgi bekliyor..


Güzelbahçe’nin pazarlarından olan Cumartesi günleri kurulan “Çamlı Üretici Pazarı” Çamlı mahallesi’nin girişinde sol tarafta sizi karşılıyor. Pazarın girişinde bulunan taş fırında, kadınlar tarafından imal edilen sıcak köy ekmeği pazarın en çok ilgi gören gıda maddelerinden. Ben de ekşi maya tam buğday köy ekmeğini fırından yeni çıkmış olarak aldım. Tavsiye ederim. Üretici pazarı’nda peynirli pide, kadınların evde yaptıkları çeşitli börekler, bamya, patlıcan, tarla domatesi, kabak, salatalık, fasulye, yaprak sarması, ev yapımı tatlı ve kurabiyeler satılıyor. Köylüler tarafından yetiştirilen inek, keçi ve koyun sütlerinden üretilen süt ürünleri de bulabilirsiniz.

İzmir merkezi’ne 30km. mesafede bulunan Çamlı, İzmir-Seferihisar Karayolu’nun alt tarafında kalıyor. Üretici pazarı ise Seferihisar yolu’nun çamlı mahallesi girişinde sol tarafta bulunuyor. Pazar olduğuna dair hiçbir levha yok. Küçük bir alan olduğu için çok kişinin dikkatini çekmediğinden pazarlarına yeterli ilginin olmadığını söyleyen üretici kadınlarla sohbet edip, sorunlarını dinledik;
Organik ekmek satan Ebru Gün, Naciye Gün ve Ayşe Vural; “Organik ekmeklerimiz, kadınlarımız tarafından yapıldığı için beğeni alıyor. Kadınların ev ekonomisine katkı sağlaması için Güzelbahçe Belediyesi tarafından üretici pazarı olarak açılması bizler için iyi oldu. 70 yaşında yıllarca evinden çıkmayan kadınlarımız pazarda ürün satmaya geliyor. Hem bütün köy kadınları burada buluşmuş oluyoruz, hal hatır soruyor hem de ev ekonomisine katkı sağlıyoruz. Biz gözleme de yapıyoruz. Ev yapımı sarmalarımız da beğeniliyor. Keşkek ve bizim yöresel yemeğimiz çıratma mantımız da yapılır. Bu yemek genelde düğünlerde yapılır. Mantı hamuru’nun içine nohut konur. Üzerine yoğurt dökülerek servis yaparız. Geleneksel düğün yemeğimiz bazı günler pazar’da satmak için yapıyoruz” diye konuştular.

“Çamlı Üretici Pazarı”nda her cumartesi günü tezgah açtığını söyleyen Nezihe Eskici; “Organik yumurta, kızartma, kurabiye, yaprak sarması, ev yapımı böreklerimi, turşu ve sirke satıyorum. İzmirliler pazarımıza daha çok ilgi gösterse daha çok ürün yapar gelirim. Yakın civarlarda sitede oturanlar geliyor. İzmirliler den diğer pazarlara gösterdikleri ilgiyi bizim üretici pazarımıza da göstermelerini istiyorum. Pazarımızı gezsinler, ürünlerimizi tatsınlar bizden vazgeçmeyeceklerine inanıyorum” dedi.

Açıldığından beri Çamlı Üretici Pazarı’nda tezgah açtığını anlatan Aşkın Kalkaman; “Biz kadınlar her cumartesi kurulan üretici pazarına çok emek veriyoruz. Tabela asılması için yetkililere söyledik. Seferihisar yolunu kullanan kişilerin yolunun üstüyüz. Bizi fark etmeden geçiyorlar. Büyük bir tabela ile bizi fark edebilirler. Üretici pazarı küçük bir Pazar olsa da her şey bulabilirler. 30 kadar tezgah kuruluyor. Mevsimine göre sebzeleri kendim yetiştiriyorum ve tezgahımda satıyorum” ifadelerine yer verdi.

Çamlı mahallesine giderseniz 350 yaşında olduğu tahmin edilen devasa çınar ağacını görmenizi tavsiye ederim.

“Çamlı Üretici Pazarı”na nasıl gidilir?

320 Bademler-Fahrettin Altay, 321 Çamlı-Fahrettin Altay, 730 Fahrettin Altay-Seferihisar otobüsleri ve F.Altay’dan kalkan Seferihisar dolmuşları ile ulaşım sağlanıyor.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


15 Temmuz 2019

Şair Selami Şimşek; Şiir bir insanın yüreğinin sesidir


“Son Gözyaşı” ve “Atlara Sürme Çekin” isimli 2 şiir kitabı bulunan Şair Selami Şimşek ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
1950 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdum. Beş yaşında babamı kaybettim. İlkokulu köyümde, ortaokulu Ulaş, liseyi Halkalı Ziraat okulları’nda okudum.  İzmir Namık Kemal Lisesi’ni sınavla dışarıdan bitirdim. Gazi Üniversitesi Eczacılık fakültesi mezunuyum.  İzmir’de kendi eczanemin sahibi ve mesul müdürlüğünü yapıyorum.

Şiire merakınız ne zaman başladı?
Her insanın yaşamında olduğu gibi şiir zaman zaman benimde yaşamıma girmiştir. Kapalı bir zarf gibi şiir hayatımızda vardır. Zamanı geldiğinde ortaya çıkar. Çocukluğumdan itibaren şiire yakınlık ve ilgi duyuyordum.  Fakat asıl şiirle ilgilenmem 2000 yılında sonra serbest ölçüde şiir yazarak başladı. Daha önce hece ölçüsüyle şiir yazıyordum. Şiir bir insanın yüreğinin sesidir. Bu ses kaybolursa insan teknolojik bir yaratığa dönüşür. İnsanlar duygularını kaybetmemeli. Ağlamalı, gülmeli. Duygular kaybolduğunda mekanik bir dünya sevgisiz ve anlamsız olur. Bu nedenle sanatçılara çok iş düşüyor.

“Son Gözyaşı” kitabınızdan bahseder misiniz? Kitabınıza neden “Son Gözyaşı” ismini verdiniz?
2012 yılında “Son Gözyaşı” ilk şiir kitabım olarak yayımlandı. Son gözyaşı ismini kitabıma yaşadığımız gezegeni çok hoyratça kullandığımız için verdim. Suları, tarımsal arazileri, ormanları yok ediyoruz. Bu dünyayı yok ettikten sonra en son kim ağlayacak, kimin gözyaşı saklı kalmış olacak. Bunları düşünerek kitabıma “Son Gözyaşı” ismini verdim. 

İkinci kitabınız “Atlara Sürme Çekin” 2016 yılında okuyucuyla buluştu. Yakında yayımlanacak kitabınız var mı?
Bu yıl içinde 3. Şiir kitabım üzerinde son çalışmalar devam ediyor. Sanırım sonbahar da kitap okuyucularıyla buluşacak.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Herkesin yastığının altında bir şiiri olmalı. Bu evren bu yıldızlar var oldukça şiir var olacaktır. Şiire işim gereği yeterince vakit ayıramıyorum. Sanatsal değerlerle ilgilenen insanların yirmi dört saati kendilerine ait olmalı. Gece kalkıp düşünebilmeli bir şeyler yazabilmeliyim. Şu an yaptığım eczacılık mesleğim yeterli fırsat vermese de şiir yazarak dünyadaki katılığa karşı direnç göstermek için yazmaya devam ediyorum.  

Kendi yazdığınız şiirler arasından sevdiğim şiir diyebileceğiniz bir şiirinizi bizimle paylaşır mısınız?

 “Atlara Sürme Çekin” kitabımdan bir şiiri paylaşmak istiyorum.

KOLYE KOPARAN

Bir gerdanlık bu akşam, körfezde güneş
Gün sonu alıyor, buz mavisinden tozpembeye
Kirpik ıslatan yabancı
Hüzün taşıyan kızıl mavna gökyüzünde
Atıp gitti geceyi üstümüze
“Dün” oldu her şey!
Ondan bu toz duman ondan bu telaş
Kuşlar tünemeden açmıyor yalnızlık
Ne işi var “kazı ustası” kitapların orda
Çevirdikçe içine katlanıyor karanlık
Bir şey olmalı el altında göz ucunda
İnsanı diri tutan
Çözülürken kanatlarına alıp uçuran bir şey
Hayallerimin arasında bir yerde, biliyorum
At hırsızları gibi ağarmasını bekliyorum
Kınını yırtan kılıç çiçeği sabahın

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT





13 Temmuz 2019

“Minyatür”, İnsanoğlunu anlatan sanattır…


1984 yılında İran’dan Türkiye’ye eğitim için gelerek, çocukluğundan beri meraklı olduğu “Minyatür” sanatını İzmir'de sürdüren Arya Kamalı, minyatürü şöyle tanımlıyor: Minyatür, insanoğlunu anlatan sanattır, minyatürcü ise çılgının tekidir...

Öncelikle sizi tanımak isteriz, kendinizden bahseder misiniz?
İran Kazvin’de doğdum. Doğduğum ve büyüdüğüm şehir olan Kazvin şehri, Safevi döneminde yarım yüzyıl kadar İran’a başkentlik yapmış tarihi bir şehirdir. Tarihi bir şehirde yaşamak ve ailemin de sanata meraklı olması sanat ve edebiyat’a olan ilgimi çocukluk dönemim de başlattı. İlkokul 5. Sınıfta okullar arası katıldığım bir yarışmada eserim sergide yer aldı. 1979 İran devrimini ve daha sonra İran-Irak savaşını asker olarak 3 yıl savaşa katılarak yaşadım. Üniversite eğitimi için Türkiye’ye geldim. İstanbul, Bursa, Adana ve 1986 yılında İzmir’e geldim. Türkiye’ye geliş amacım Amerika’ya eğitim için gitmekti. Fakat İzmir’de Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği okumaya başlayınca İzmir’de kalma kararı aldım.

Neden minyatürü tercih ettiniz?
İran kültüründe minyatür her dönem önemli bir sanat dalıdır. Minyatür benim için vazgeçilmez bir sanat dalı oldu. Çocukluğumda ailemden gelen bir merakla başladım. İzmir’de eğitimime devam ederken kemikten hediyelik objeler yapmaya başladım.

Eğitim için gerekli masraflarımı çıkarıyordum. Okulumu bitirince Gıda Mühendisliği yapmayı değil, sevdiğim minyatür sanatını yapmaya karar verdim. Bir şehirde çok sayıda gıda mühendisi bulabilirsiniz ama minyatür sanatçısı bir tanedir. Ben de 1994 yılında Kızlarağası Hanı'nda çağdaş, modern minyatür çalışmalarına başladım. Güzel Sanatlar'dan öğrenciler gelmeye başladı. Stajlarını yanımda yaptılar. Tez ve proje eğitimlerini, araştırmalarını çalıştılar.
O yıllar turizm açısından çok iyi bir dönemdi. Sergilere ve fuarlara katıldım. Kızlarağası Hanı'nda bir galeri ve atölye açtım. 

Çalışmalarımda atölyemde belli günler öğrencilere minyatür dersleri veriyorum. Minyatürü farklı alanlarda çalışmayı seviyorum. 
İran’da nasıl bir yaşamınız vardı?
Babam ve amcam ilk radyo ve televizyon tamircileriydi. O dönem çok özel bir işti. Düşünün İzmir’e bilgisayar yeni gelmiş ve tamirci gerekiyor. İlk kişilerden olmak önemlidir. Aşırı dindar bir aile değildik. O dönem İran’daki her aile gibi inançlı bir ailem vardı. 18 yaşına kadar İran’da kaldım. Devrim olduktan sonra liseyi bitirince savaş başladı. Kendi isteğimle askere gitme kararı aldım. Daha sonra Türkiye’ye geldim.

İZMİR BENİM AŞKIM...

İzmir’in sizi çeken tarafı ne oldu?
İran’da ortaokul’da okurken coğrafya dersinde İzmir limanının fotoğrafını görüp çok etkilenmiştim. Yıllar sonra İzmir’e geldiğimde o duyguları hissettim. İzmir’de yaşamaya başladığımda sokaklarını, her yerini gezdim. Gezdikçe daha çok bağlandım. İzmir benim için yaşamaktan keyif aldığım bir yer olmaya başladı. Başka bir yerde yaşamak istemedim. İzmir benim aşkım.


Eserlerinizi yaratırken nelerden ilham alıyorsunuz?
Ben ilham aldığım şeylerİ değil de farklı bir cevap vermek istiyorum. Minyatür sanatında 40 yıllık deneyimim var. Hayal gücümü çok iyi kullanmayı öğrendim. Sanatçı bir kuşa benzer. Kanatlardan biri el becerisi diğeri de ruhudur.  İki kanat ne kadar dengeli ise daha yükseğe uçar.  Sanatçının el becerisi yoksa hayal gücü güçlüyse çok iyi bir eleştirmen çıkar. Hayal gücü olmayan el becerisi olan bir sanatçı ise iyi bir kopyacıdır. Başka eserleri birebir kopyalar. Hayal gücü yüksek olan kişilerin nasıl eserler çıkaracağını tahmin edemezsiniz. Sürprizlerle doludur.  El becerisi ve hayal gücü olan sanatçılar muhteşem eserler çıkarabilir.

AMACIM MİNYATÜRDE İZMİR EKOLÜ YARATMAK...

Minyatür dışında başka sanatla ilgileniyor musunuz?
Minyatür sanatı çok zamanımı alıyor. Mozaik, edebiyat, şiir, hikayeler ve daha birçok sanat dalı minyatüre yansır. Bütün bu sanat dallarından esinlenerek Minyatürde İzmir ekolünü yapmaya çalışıyorum. Minyatür sanatında belli şehirlerden belli ekoller çıkar. İsfahan, Şiraz, Bağdat, Kazvin gibi şehirlerin ekolleri vardır. Türkiye’de İstanbul’da çok iyi minyatür ustaları olmasına rağmen bir ekolü yoktur. Uzun yıllardır İzmir’in ekolünü yapmayı çok istiyorum. Çok çalışmamız lazım. Mutlaka Türkiye’den özellikle İzmir’den ekol çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum.


İzmir Antika Sanat Eğitim Derneği kurucularındansınız. Derneğinizin çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz?
Ağırlıklı minyatür olarak İzmir sanatçılarını ulusal ve uluslar arası seviyeye taşımak için kuruldu. İKASED iyi projeler yaptı. “İzmir’in Renkleri” projemiz 30 sanatçı ile gerçekleştirdiğimiz bir etkinlikti. 30 ilçemizden geleneksel sanatçılar İzmir’in bir ilçesini tanıtarak sanatseverlerle buluşturdu.
Etkinliklerde sanatçılarımıza destek vermek için dernekleştik. Gereken çabayı vermek için İzmirli sanatçılardan, farklı kesimlerden, yerel yönetimlerden destek alırsak İzmir’de önemli bir iz bırakacağımıza inanıyorum.

TESPİHE MİNYATÜR SİPARİŞİ ÇOK FAZLA GELİYOR

Yeni çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
İzmir’le ilgili yeni çalışmalarımı Ekim ayı gibi çok özel bir sergiyle sanatseverlerle buluşturacağım. Geçen yıldan beri büyüteç yardımıyla ortalama 15milimetre çapındaki tespih tanelerine çizdiğim padişah resimleri ve tuğralar çok ilgi çekiyor. 36 padişahımız var. 36 taneyi normal tane, imameden sonra ise devletin ilk 3 padişahını çalışıyorum. Tanelerin arkalarına padişahların kendi tuğralarını yapıyorum. Bu çalışmalar çok zamanımı alıyor. Özellikle koleksiyonerler çok ilgi gösteriyor. Ulusal kanallarda bu çalışmalarım yayınlanınca beni arayan çok fazla kişi oldu. Fakat çok zaman alan bir çalışma olduğu için bir tespihin bitmesi 2 ay zaman alıyor. Bir yıl da 5-6 tespih yapabiliyorum.

Minyatür sanat eğitimi almak için yaş sınırı nedir?

Minyatüre gönül veren bir kişi gerçekten bu işi öğrenmek istiyorsa yapabilir. Öğrencilerim genelde yetişkin olsa da bazı dostlarımın çocuklarına istek olduğu için atölye çalışması gerçekleştirdim. Minyatür için yetişkin olması daha uygudur. Bu sanata gönül vermiş kişiler istedikten sonra başarılı olabilirler.

İzmir’de yaşamaktan mutlu musunuz?

Burada kendime ait bir dünyam var. Sevdiğim sanatı yapıyorum. Başka insanlarla çatışmıyorum.

İnsanları seviyorum, İzmir’i seviyorum. İzmir hak ettiği yerde ama gerektiği yerde değil.

Son olarak sanatseverlere bir mesajınız var mı?

Özellikle İzmir sanatçısına mesaj vermek istiyorum. İzmir’i ciddiye alsınlar. Sanat ciddi bir iştir. Sanatı ciddiye alsınlar. İzmir’e sanat gözüyle bakıp eserler üretsinler.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

10 Temmuz 2019

Gizli Bir Cennet -Yeşil Vadi Doğa Parkı


Yeşil Vadi bilenlerin her zaman uğradığı, bilmeyenler için gezi notlarımı paylaştığım doğa harikası bir yer. Yaz aylarında kendinizi buz gibi sulara atıp serinlemek isteyeceğiniz yeşil vadi doğa parkı’nda, çok keyifli 3 gün 2 gece geçirdim. Muğla’nın Fethiye ilçesinde bulunan doğal güzelliğini koruyarak işletilen  kamp alanında ben kendi çadırımda kaldım fakat ağaç dalları ve su üstünde hazır kurulu çadırların bulunduğu alanda çadırlar oldukça muhteşemdi. Su sesi ile uykuya dalıp yine su sesi ve kuş sesleri ile uyanmak sıra dışı bir tatil yapmak isteyenler için harika bir yer. Suyun üzerine kurulu salıncaklardan isterseniz kendinizi buz gibi sulara bırakabilir, günü birlik ziyaretçiler piknik masalarında piknik yapabilir, çay üzerine kurulan ahşap platformlarda dinlenebilirsiniz.

İşletmeci Mustafa Ergünce, yaptığı açıklamada; İşletmemizi 2003 yılında satın alarak, 2004 yılında turizm işletmesi olarak hayata geçirdik. Yeşil Vadi’yi ilk aldığımızda balta girmemiş ormandı. Yol yoktu, paçalarımı sıvayıp çayın içinden geçerek şimdi oturduğumuz tesise gelirdim. İlk işletmemizi açtığımızda balık çiftliği ve büyükbaş hayvan yetiştirmek için düşünmüştüm. Daha sonra bu doğal güzellik ve serin sularında yüzme keyfini herkesin yaşaması için turizm işletmesi olmasına karar verdik. Yetmiş bin metrekarelik bir alanın şimdilik 20.000 m2’lik alanını kullanıyoruz. Önümüzdeki yıllarda farklı projelerimizi gerçekleştirerek daha geniş alanlarda hizmet vermeyi amaçlıyoruz. Çünkü insanlar her yıl geldiğinde farklı projeleri görmek istiyorlar. 

insanlar alternatif tatil seçenekleri istiyor..
Ağaçların tepelerine çelik halatlarda duran sallanan çadırlarımızı yapma fikrimiz araştırmalarımız sonucu aldığımız bir karardı. Son yıllarda insanlar alternatif tatil seçeneklerine ilgi duyuyorlardı. Biz de 15 m. suyun üzerinde köşk çadırlarımızı kurduk. Çadır kampları ülkemizde çok fazla. Biz farklı seçenekler oluşan çadırlarımızda keyifli zaman geçireceklerini düşünüyorum. Ben diğer kamplardaki gibi kampçılığa ticari yönden bakmıyorum. Benim için önemli olan bu güzelliği birlikte yaşamak. Ben paylaşımcı bir insanım. Bu güzelliği doğayı seven herkesle paylaşmak için onlara farklı seçenekler sunmayı hedefledim. Her yıl yeniliklerle kamp alanımızı büyütmeye devam edeceğiz.

Burası benim küçük Fatsam
Ben Ordu Fatsa’lıyım. 16 yıldır güreş sporu ile uğraştım. Güreş antrenörlüğü yaptım. 30 yıldır Fethiye’de yaşıyorum. Yeşil vadiyi ilk gördüğümde burası benim küçük Fatsam dedim. Yol, yok elektrik yok uzun yıllar satılması için beklemişler. İşletmemizde bütün her şey kendi tasarımımdır. Buradaki her şeyi köşk çardak, köprüler, salıncaklar kendi ellerimle yaptım. Bir usta çağırıp iş yaptırmadım. Elektrik için müracaat ettiğim de en az 7 hane olması gerekiyor dediler. Ve çok yüksek bir fiyat söylediler. Ben Karadenizliyim. Ben kendi elektriğimi üretirim dedim ve başardım. Yeşil vadi’de internet yok, telefonlar çekmiyor. Bizim istediğimiz de bu. İnsanlar şehir hayatından bunalıp buraya geliyorlar ve doğayı keşfedip, dinlenmiş olarak dönüyorlar.

Doğal havuzlarımızda yüzüp serinleyebilirler.
Doğa yürüyüşü sevenler için tesisimizin sonundan başlayan 3-4 km. kadar yürüyebilecekleri bir kanyon var. Kışın doğa yürüyüşü yapanlar buraya ilgi gösteriyor. Biz işletme olarak kış dönemi hizmetimiz fazla olmuyor. Çadırlarımızı kaldırıyoruz. Güzel havalarda dağcı arkadaşlarımız kendi çadırlarını kuruyor. Tesisimizde görevli birkaç kişi kalıyor. Çay, kahve gibi hizmet sunabiliyoruz.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

2 Temmuz 2019

Lefkoşa’da Barbarlık Müzesi


Barbarlık Müzesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’da bulunuyor. Tek katlı bahçeli bu şirin evde 24 Aralık 1963 gecesi dehşet verici bir katliam yaşandı. Dışarıdan şirin bir ev gibi görünen müzeden içeri girince evin içindeki siyah karelerle çevrelenmiş sayısız kurşun izleri yaşananların acı izlerinin şahidi. Ayrıca duvarlarda asılı fotoğraflarda yaşananları anlatan acı hikayeler Kıbrıslı vatandaşlarımızın hayatlarının yakılıp yıkıldığını günümüze kadar getirmektedir.

Bu evde Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan'ın ailesi ikamet etmekteydi. O gece Dr. Nihat İlhan görevde olduğundan, evde Mürüvvet İlhan, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan, ev sahibi Feride ve Hasan Gudum, mahalle sakinlerinden Moralı Ayşe Cankan, kızı Işıl Cankan ve Növber İbrahimoğlu bulunmaktaydı. Gece olunca, evin,  Kanlı Dere yönünden kurşun yağmuruna tutulmasıyla birlikte Mürüvvet İlhan üç çocuğu ile banyonun küvetine, diğerleri küvetin çevresine ve Feride ve Hasan Gudum ise banyonun yanındaki tuvalete sığınmak zorunda kalmışlardı. Evi kurşun yağmuruna tutan caniler, bir süre sonra sokak kapısını kırarak eve girmiş ve banyo odasını makineli tüfekleriyle tarayarak banyonun küvetine sığınan Mürüvvet İlhan'ı, üç çocuğuyla birlikte orada acımasızca katlederek şehit etmişlerdi. Banyo odasına sığınan Işıl Cankan, Ayşe Cankan, Növber İbrahimoğlu ve Hasan Yusuf Gudum ağır yaralanmış, tuvalet odasına sığınan Feride hanım ise, kapının makineli tüfeklerle taranması sonucu başından vurulup orada şehit edilmiştir.

Müzenin girişinde, 1963-1964 yıllarındaki yaşanan olaylarla ilgili olarak yabancı basında yayınlanan yazılar sizi karşılıyor. İkinci odada şehit olan soydaşlarımızın fotoğrafları, çatışmalar sırasında zarar gören kültürel varlıkların fotoğrafları sergileniyor. Diğer odaya geçtiğinizde Mürüvvet İlhan ve çocuklarına ait eşyalar yaşanan olayların anlatıldığı yabancı basın haberleri sergilenmekte.  Müzeyi gezerken banyoya ulaştığınızda üç kanlı bornoz sizi o günlere götürüyor. Gezmeden önce evde yaşanan olayları bildiğim halde, kanlı bornozları görüp etkilenmemek mümkün değil. Diğer 2 odada ise, 1963-1964 yıllarında tahrip edilen Türk köylerinin fotoğrafları ve evlerinden göç etmek zorunda kalan soydaşlarımızın, şehitlerimizin, gazilerimizin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın konu ile ilgili yazılarını okuyabilirsiniz.

Barbarlık Müzesi, 24 Aralık 1963 tarihinin gecesi işte böylesi tüyler ürpertici bir barbarlık olayına sahne olmuştur. İnsanlık dışı bir katliama sahne olan evin müzeye dönüştürülmesi ilk kez 1965 yılında ele alınmış ve burası Türk Cemaat Meclisi Sosyal İşler Dairesi tarafından kiralanarak 1 Ocak 1966 tarihinde "Barbarlık Müzesi" olarak ziyarete açılmış. Bu müze, 1974 Barış Harekatı'ndan hemen sonra kurulan Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Müdürlüğü tarafından 1975 yılında tamir edilip yeniden düzenlenmiş. Müzenin kamulaştırılması 1980 yılında Bakanlar Kurulu'nun kararıyla gerçekleşirken, bu evde yaralanan ev sahibi Hasan Yusuf Gudum'un da evin mutfağı ile bir odasını ölene kadar kullanmasına olanak yaratılmış.

Müze binası ile iç sergileme zaman sürecinde yıprandığından, gerek bina gerekse sergileme elden geçirilerek 14.2.2000 tarihinde resmi bir törenle yeniden hizmete açılmış.

Barbarlık Müzesi Ziyaret Saatleri;

Yaz dönemi; Pazartesi-Salı-Çarşamba-Cuma-Cumartesi-Pazar 08.00-15.30
Perşembe günleri; 08.00-13.00 ve öğleden sonra 14.00-18.00

Kış dönemi; Pazartesi-Salı-Çarşamba-Cuma-Cumartesi-Pazar 08.00-15.30
Perşembe günleri; 08.00-13.00 ve öğleden sonra 14.00-17.00

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


1 Temmuz 2019

TRED-MGSD-URD “Yaşasın Sanat” İzmir sergisi




Trakya Ressamlar Derneği (TRED), Uluslar Arası Ressam Dayanışması Derneği (URD), Marmara Güzel Sanatlar Derneği (MGSD) “Yaşasın Sanat” konulu resim ve el sanatları İzmir-Konak sergisi açıldı. 



Kokteyl ve açılış töreni ile başlayan sergi açılışına dernek üyesi ressamlar ve sanatseverler katıldı.  


TRED Başkanı Gazeteci-Ressam Nazmi Metin yaptığı açıklamada; Sergi etkinliklerimizi gerçekleştirme amacımız Türkiye’de ressam dernekleri federasyonu oluşturmaktı. Önce Trakya Ressamlar Derneği’ni kurduk. Daha sonra Uluslar Arası Ressam Dayanışması Derneği ve Marmara Güzel Sanatlar Derneği kuruldu. Dördüncü dernek “Sanatın Yedi Rengi Derneği” de kuruldu.

Türkiye’de örgütlenmek biraz sıkıntılı bir durum olduğu için, biz de federasyon olmayı biraz ertelemek durumunda kaldık ve platform oluşturduk. Platformumuzu “Yaşasın Sanat” başlığı adı altında gerçekleştiriyoruz. (TRED), (URD), (MGSD) dernekleri olarak ilk “Yaşasın Sanat” etkinliğimizi Urla’da başlattık. Daha sonra Edremit, Balıkesir, Ayvalık’ ta devam ettik. Biz dernek olarak Belediye’lerin sergi salonları’nda sergilerimizi açardık. Ayvalık’ta ilk kez özel bir sanat galerisi’nde sergi açılışımız oldu. “Yaşasın Sanat” başlığı altında beşinci sergimizi İzmir-Konak’ta açıyoruz. İzmir merkez’de ilk kez sergi açmanın mutluluğunu da yaşıyoruz. Sanat için federasyon kurmak hedefimiz hala devam ediyor.




Sergide yurt dışından sanatçıların eserleri var
“Bugün açılan sergimizde 31 sanatçımızın 60 civarında eserleri bulunuyor. Türkiye’nin çeşitli illerinden ve yurt dışından sanatçıların eserleri de var. İzmir Çetin Emeç’te açılan sergimiz için iletişime geçerek bizlere destek olan dernek üyemiz Nurcan Özdemir’e derneğimiz adına teşekkür ediyorum” dedi. 


Sergide eserleri sergilenen sanatçılara katılım belgesiyle, teşekkür belgeleri takdim edildi.
Türkiye’nin çeşitli illeri ile birlikte Azerbaycan, Fas ve Bulgaristan’dan gelen sanatçıların eserlerinin de bulunduğu sergi 10 Temmuz’a kadar Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde gezilebilir.



KATILIMCILAR
Turan Muradova-Azerbaycan
Silviya Novakova-Bulgaristan
Erdal Bölükbaşı-Ankara
Hale İlbiz-Ankara
Cengiz Amiklioğlu-Balıkesir,
Nadire Amiklioğlu-Balıkesir
Oray Erdağ-Balıkesir,
Saniye Kilerci- Balıkesir
Ekrem Ünal-Balıkesir, ,
Şerife Bilgi-Edirne
Nazmi Metin- Edirne,
Ömür Metin-Edirne,
Mehtap Kodaman-Edirne,
Necmi Yalın-Edirne,
Elmadani Belmadani-Fas -Morocco
Nurdan Güven-Kırklareli
Ramise Bayramoğlu-İstanbul,
Yurdanur Gözcü-İstanbul,
Zeynep Tunalı-İstanbul
Abdullah Tezemir-İstanbul
Mine Çallıoğlu-İzmir,
Sümeyye Dursun-İzmir
Ali İlikler
Turhan Ka ( Karayağmurlar)
Funda Önengüt-İzmir
Nurcan Özdemir-İzmir,
Yüksel Sorguç-İzmir,
Ela Yılmaz-İzmir,
Ayşen Karakoç Civili-Sakarya
Ayşe Üstün-Sakarya
Fatma Şahinsoy-Yozgat




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT