Nurten Öğüt ise, aldığı madalyayı boynuna takarak Kenan Çakmak’a bu değerli armağanı evinin en güzel köşesinde saklayacağı sözünü verdi.
31 Mayıs 2020
Madalyasını hediye etti
Kenan Çakmak 10.000 metrede Ankara “Büyük Atatürk Koşusunda”
İsmet İnönü’nün elinden aldığı birincilik madalyasını kendisiyle röportaja
giden Nurten Öğüt’e hediye etti.
Kenan Çakmak, “bu madalya benim için çok özeldi. Büyük
Atatürk Koşusuna birinci olacağıma inanarak katılmıştım. Ve başardım. Nurten
hanım benimle röportaj yaparken o günlere gittim ve çok duygulandım. Nurten
hanım bu değerlere çok önem verdiğini söyledi. Konuşmamızda bunu hissettim.
Benim için çok özel bu anıyı iyi saklayacağına inandım ve kendisine birincilik madalyasını armağan ettim” dedi.
Nurten Öğüt ise, aldığı madalyayı boynuna takarak Kenan Çakmak’a bu değerli armağanı evinin en güzel köşesinde saklayacağı sözünü verdi.
Nurten Öğüt ise, aldığı madalyayı boynuna takarak Kenan Çakmak’a bu değerli armağanı evinin en güzel köşesinde saklayacağı sözünü verdi.
27 Mayıs 2020
Bayram sofralarımızın olmazsa olmazı baklava..
Mübarek Ramazan ayı sona erdi ve evlerimizde Ramazan bayramını kutladık. Bayram sofralarımızın olmazsa olmazı tatlılar özellikle baklavanın olmadığı ev pek yoktur.
Ramazan bayramlarını el açması baklava olmadan geçirmeyen, kendi elleriyle sevdiklerine baklava açmayı seven kadınlarımızdan Şenay Eraslan’ın lezzetli baklavasının tadına bakarak, tatlı bir sohbet gerçekleştirip tarifini sizler için aldım.
İzmir Dikili ilçesinin İslamlar köyünde doğup büyüyen Şenay hanım İslamlar köyünde özellikle Ramazan Bayramlarında her evde baklava açılır diyerek sözlerini şöyle sürdürdü.
“Çocukluğumda babaannem yufkaları tek tek açar, aralarına bol ceviz ekleyerek yaparken ben de onu keyifle izlerdim. Babaannem rahmetli olduktan sonra annem yine elde açarak aynı şekilde baklava yapmaya devam etti. Bizde ona yardım ederdik. Annem hala Dikili’de oturuyor. Bayramları ailemizle geçiriyoruz. Geçtiğimiz yıla kadar annem kendine ve bize de baklava yapardı. Ben de evime gelirken mutlaka baklavamızı getirir, evime gelen misafirlerime ikram ederdim. Bu yıl bir değişiklik yapıp anneme baklavayı ben yapacağım dedim. Çocukluğumdan beri yapılışını izleyip daha sonra anneme yardım ettiğim için artık benim için çok kolaydı. Aynı aile büyüklerimden gördüğüm gibi yaptım. Başta annem tam not verdi. Eşim ve çocuklarım, ziyaretime gelen akraba ve dostlarım da çok güzel ve lezzetli olduğunu söylediler. Artık Allah sağlık verirse bayramlarda bu geleneğimizi ben sürdüreceğim. Ben de büyüklerimden gördüğüm gibi kızım Ceylin’e nasıl yapıldığını gösteriyorum. Kızım da çok keyif alarak bana yardım etmeye başladı.
Baklava yaparken önemli olan hamurunun güzel açılması. Hamuru güzelse yufkalarının açılması da kolay oluyor. Hamuru uzun uzun ele yapışmayan bir kıvama gelene kadar yoğuruyorum. Mutlaka cevizli yapıyoruz. Aile büyüklerim fıstıklı baklavayı pek tercih etmez. Ben de cevizli olarak yaptım. Baklava yapmak çok zor değil. Yalnızca zaman alıyor. Baklavamı pişirirken sık sık kontrol ederim. Arefe günü pişirdiğim baklavamı şerbetlerim ve Ramazan bayramına hazır olur” dedi.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
19 Mayıs 2020
Kaos’un Kutsal Kitabı / Albert Caraco
İnsanlar üçe ayrılır:
Uyurgezerler; sürüyledir, tapma
eğilimi gösterirler.
Aklı başında, duyarlı olanlar; iki
düzlemde yaşarlar, kendilerinde neyin eksik olduğunu bilirler ama onu hiç
bulamazlar.
Ruhu bilenler; Ruh ile hemhal
olmuşlardır, bu yüzden de artık özgürdürler.
İnsan metafizik bir hayvandır. Evrenin
yalnızca kendi için var olmasını ister ama evren insanı bilmez, farkında
değildir. İnsan bu tanımazdan gelmeye teselli bulmak için evrende kendi
kapladığı alanı, kendi düş gücü sayesinde yarattığı tanrılarla doldurur. Böylece
yaşamayı başarır ama bu gayet hoş, teselli edici gerekçeler, insanı ölümle
karşılaştığında hiçliğe düşürür.
Düzenin yasası kaybolmuş insanın
kurtarılamayacağı yönündedir. Bu kitle durmadan çoğalarak, soluksuz kalana dek
üremeyi kayboluşunun tesellisi olarak görüyor. Çoğu hiçbir şeyi fark etmez,
kendi düşlerinden ancak umutsuzluğa düşmek için çıkar.
Toprağın ölümü şehirlerin uzağa
yansıyan gölgesidir. Şimdi buna suyun ölümü de ekleniyor, sırada havanın ölümü
var ama dördüncü element ateş, diğerlerinin intikamını almak için varlığını
sürdürecek ve insanı yok edecek.
Tarihten almamız gereken ders
değişimin bir bedeli olduğudur, en yüksek bedel başkalaşımın bedelidir.
Başkalaşım geçiriyoruz hem de kendimize rağmen. Bizi tanımlayamıyoruz,
sözcükler yetersiz kalıyor.
Dinlere mümin gerek, uluslara
savunacak insan, sanayicilere tüketici, bu demektir ki herkese çocuk gerek,
yetişkin olunca ne olacaklarının bir önemi yok.
En kötü düşmanlarımız, bize umuttan
söz edenler, sorunlarımızın çözüleceği, arzularımızın karşılanacağı, neşeli,
aydınlık, çalışmanın ve barışın olduğu bir gelecek vaat edenlerdir. Vaat
ettikleri yenilenmenin onlara bir bedeli yoktur ama onlara kulak vermek bize
pahalıya mal olur.
Tek bildiğim şey, eğitmek iddiasında
olduklarımızı barbarlaştırmak, onları hayata hazırlar gibi yaparak hayat
karşısında silahsız bırakmak.
Ölçüsüzlük bizim ortak paydaşımız,
tutarsızlıktan asla şaşmıyoruz. En hayranlık verici bahanelerle niteliğimizin
seviyesini düşürüyoruz. Diyalektiğe başvurarak hakikatten gizleniyoruz.
Referans noktalarını keyfimizce çoğaltıyor, ihtiyacımıza göre bunları
değiştirme sanatında çok ustayız. Ama yine de bir labirent içinde dönüp durur
hale geliyoruz.
Kaybolmuş insanın bilinci yoktur, asla
da olmayacaktır. Bilincin özü, varlıkları tek başına bırakmaktır. İnsanlar
kendi bilinçlerinden kaçmak için bir araya gelerek, kaybolmuş kitleye dâhil
olurlar, bu onların kaçış yoludur. Başarısız yalnızlıkların kavşağıdır. Her
zaman suçludur. Onun laneti daima düzenin içinde olacaktır. Kendisini, yine
kendisinin oluşturduğu değersiz, başarısız yığının kaybolmuşluğu içine katar.
Sayı kötülüğün aletidir. Kötülük insanların çoğalmasını ister. Çünkü insan ne
kadar artarsa o kadar değersizleşir, değerli olmak için gerekeni asla o
kalabalığın içinde bulamaz.
izmir modern / hülya gülay
17 Mayıs 2020
İzmirli Müzisyen Dostlar “Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını” Coronavirüs günlerinde unutmadılar
Daha önce birçok sosyal sorumluluk projesine imza atan İzmir'li sevilen sanatçı Yılmaz Demirtaş ve Orkestra şefi ve Aranjör Aydın Tonya en son 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 100. Yıl Marşını "İzmir'in Çocukları" ile seslendirip bir klip hazırlamışlardı. 19 Mayıs 1881 ATAMIZIN doğum günü ve aynı zamanda ülkemiz için en önemli günlerden biri diyen sanatçılar, üzerimize düşen sorumluluklarımız var ve bunları yerine getirmek her Türk evladının görevidir. Atatürk'e olan minnet borcumuz var. Yazılan gerçek tarihe saygı ve değerimizi Müzisyen kimliğimizle sunmaya çalışıyoruz, dediler.
İzmir'de çok uzun yıllar birçok projeyi hayata geçiren Sanatçı Eğitmen Yılmaz Demirtaş geçen yıl hemşireler haftası dolayısıyla “Hemşire Marşı”nı ve konserini de gerçekleştirdik, İzmir'in Çocukları ile KAZ DAĞLARI ve İzmir Yangınları için değerli bir proje yaptık, Emeği geçen tüm müzisyen dostlarıma, çocuklarımıza ve ailelerine, bizi destekleyen basın ve belediyelere teşekkür ederim dedi. Çalışmalarını kendi stüdyolarında gerçekleştiren sanatçılar, çok yakında yeni projelere imza atmaya hazırlanıyor. Türkü'den Flamenko'ya geniş bir müzik birikimine sahip Yılmaz Demirtaş ve Aydın Tonya, normalleşmeyi bekliyoruz en kısa zamanda İzmir ve dünyada birçok proje hayalimiz var dedi. Marşın sözlerinde Emeği geçen İzmir Milli Kütüphane Müdürü sevgili Ulvi Puğ ve “İzmir Şairler Bestekarlar Derneği” (İZŞABED) Başkanı Halim Akın'a teşekkürlerini ilettiler.
19 Mayıs Atatürk ve Gençlik marşı sözleri şöyle;
Fikri hür vicdanı hür
Atatürk gençleriyiz
Yolumuz cumhuriyet
Başka bir yol bilmeyiz
Elele hep birlikte
Biz böyleyiz...
Bugün 19 mayıs
Biz ata yolundayız
Samsun’dan çıktık yola
Başarmak zorundayız
Emanet ettin bize
Gazi mustafa kemal
Dün bugün ve yarın
Hep senin yanındayız
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
16 Mayıs 2020
Ferhat’a Sürpriz Doğum Günü
Çovak Gençlik Spor ve Sanat Derneği tarafından dernek üyesi Ferhat Karagöz’e sürpriz doğum günü yapıldı.
Doğum günü olan 7. Sınıf öğrencisi Ferhat Karagöz’e Buca’daki evinde sürpriz yapan Çovak Gençlik Spor ve Sanat Derneği Yöneticileri Özgül Gedikli ve Nurten Öğüt, derneğimiz üyelerinin doğum günlerini genelde antreman sonrası kutlardık. Covit-19 salgını nedeniyle evlerinde kalmak zorunda olan çocuklarımıza evlerinde sürpriz yapıyoruz dediler.
Sürpriz için dernek yöneticilerine teşekkür eden anne Mukaddes Karagöz ve baba Şeyhmus Karagöz, çocuğumuzun bu özel gününü unutmayarak oğlumuzu ziyaret eden Özgül ve Nurten hanıma çok teşekkür ediyoruz. Oğlumuz çok mutlu oldu. Biz de çok duygulandık ifadelerine yer verdiler.
13 yaşına giren küçük sporcu hazırlanan pastayı keserek mumlarını üfledi.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
15 Mayıs 2020
Muhammet Büyüktürk; Mesleğime aşığım
Lokum ülke tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Kandillerde, düğünlerde, bayramlarda, mevlidler de hayatımızın önemli bir parçası olmuştur.
Bir tür tatlı veya atıştırmalık olarak bildiğimiz iki bisküvi arasında bir parça lokumun sıkıştırmasıyla elde edilen “kıstırma” çocukluğumuzun alışılmış bir lezzetidir. Unutulmaya yüz tutmuş bir tatlı ikilisi bisküvi arası lokum klasiğini özleyenler için geçmişe giderek “Ballıdede” Lokum işletmecisi ve İmalatçısı Muhammet Büyüktürk ile konuştuk.
“Ballıdede Lokum” ne zaman kuruldu?
Ballıdede lokumları 28 yıllık bir geçmişe sahip. Mesleğime 12 yaşında çıraklık dönemiyle Konya Ereğli’de başladım. Bu işe meslek öğrenmek için başladım ama sonraki yıllar benim çok sevdiğim ve aşk ile yaptığım bir meslek oldu. Daha sonra Konya’da devam ettim. 1992 yılında İzmir Yeşilova’da açtığım imalathane ve satış yeri olarak halen devam ediyorum.
Şube açmayı düşünmediniz mi?
Şube açmak marifet değil. Önemli olan lezzetli ürünü müşterilerimize sunmak. Ne kadar çok büyürseniz kaliteniz bozulur. Ben çırak olarak başladığım mesleğimde işveren oldum ve markamı yarattım. Her zaman en iyisini yapmak için çalışıyorum. Lezzet benim için çok önemli. İzmir’de çok önemli bir markayız. Marka olmak kolay değil. Markamızın adını en iyi şekilde devam ettirmek zorundayız. Bornova-Yeşilova’da imalathanemizde üretimimiz devam ediyor. Markamıza yakışır hizmet kalitesi için çalışıyoruz.
İzmir içinde pazarlayarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. İmalathanemizle birlikte işyerimizde toptan ve perakende satış yapıyoruz.
Mesleğinizde usta mısınız?
Ben işimde ustayım. 45 yıldır bu işi çok severek ve çok çalışarak yapıyorum. Bu mesleği bırakmak benim için çok zor. İmalathaneye işçilerden önce gelirim. En son ben giderim. Mutlaka işimin başında ben olmalıyım. İmalathanede bulunmak bile beni mutlu ediyor.
Fakat artık ustayım diyerek, mesleğimde ilerlemeyi bırakmadım. Her zaman farklı lezzetler için çalışmalarıma devam ediyorum.
İki bisküvi arasında bir parça lokum olan geleneksel lezzetimizden bahseder misiniz?
Bisküvi arası lokum geleneksel bir lezzet. Evlerimizde atıştırmalık olarak tükettiğimiz gibi düğün derneklerde, mevlidlerde, ölen bir kişinin ardından hayır yapmak için kullanılırdı. İkramlık olarak konuklara dağıtılırdı. Günümüzde de bu adetleri sürdürenler var. Ayrıca bu lezzeti özleyen müşterilerimiz çok fazla. İki bisküvi arası lokumu biz üretmeye devam ediyoruz.
Lokum çeşitlerinizden bahseder misiniz?
20 çeşit lokum üretiyoruz. Antep fıstıklı, güllü, naneli gibi çeşitlerimiz var. Aslında çeşit olsa da özünde hepsi lokum.
Günümüzde çırak olmak için hevesli çocuklar var mı?
Lokumculuk kaybolmaya yüz tutmuş meslekler arasında. Günümüz de çırak bulmak zor. Artık bu işi öğrenmek için insan yetiştirilmiyor. Bu işi sevmek lazım. İş öğrenmeye gelenler bunu çalışmak için yapıyorlar. Çalışayım, maaşımı alayım ve emekli olayım diye düşünüyorlar. Oysa severek yapsalar bu işin ustası olurlar. Ellerinde bir meslekleri olur.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
14 Mayıs 2020
Araç Motoruna Sıkışan Kediyi Sahiplendi
Kediler genelde kış aylarında soğuktan korunmak için araçların motorlarına girebiliyorlar. Özellikle yavru kediler yeni park etmiş motoru sıcak araç bulunca sığınabiliyorlar. Böyle bir hikayesi olan Boncuk kediyi sahiplenen Ayten Korkmaz’dan kedisi ile yollarının nasıl kesiştiğini anlatmasını istedik.
Ayten Korkmaz; Avukat arkadaşımın bürosunda çalıştığım dönemlerde, Avukat Ogün arkadaşımız arabasından kedi miyavlaması duyduğunu motoru açıp bakınca sesin kesildiğini söyledi. Ben de ona yardım amaçlı arabanın yanına giderek aracın motoruna yaklaştım. Çok cılız kedi miyavlamasını duydum. Çok uğraşmamıza rağmen kediyi bulamadık. Aracımızı park ettiğimiz yere yakın oto yıkama vardı. Ondan yardım istedik, hortumla motora su sıktı. Ve yavru kedi hızla araçtan yola fırladı. Karşıdaki lokantalardan birinin önüne park etmiş başka bir aracın tekerinin yanına sığındı. Onu o halde bırakamazdım. Etrafta çok fazla iri köpek vardı. Henüz 2 aylık kadardı. Onu hemen parçalayabilirlerdi. Muhtemelen annesi yoktu, çok savunmasızdı ve çok korkmuştu. Yavru kediyi kucağıma alarak ofise birlikte döndük. Süt ve su verdim.
Akşam onu yalnız bırakmak istemedim ve evime getirdim. Evde iki kızımda onu çok sevdiler. Altı yıldır benimle. Artık 3 kızım var diyorum. Kızlarımdan biri İzmir dışına yerleşti. Telefondan onun sesini duyunca patisiyle telefona dokunuyor. Ona ulaşabilmek istiyor. Çok güçlü bir sevgi bağı oluştu aramızda.
Birbirimize çok kolay alıştık
İsim konusunda çok kararsız kaldık. Birkaç isim bulduk. Boncuk gibi gözleriyle bize bakınca “Boncuk”ta karar kıldık. Evde yavru kediler için ilk aylar önemli derler. Biz hiç zorluk çekmedik. Birbirimize hemen alıştık. Kumu olmadan tuvaletini asla yapmıyor. Evimizde bize çok iyi bir arkadaş oldu. Hiç keşke almasaydım diye düşünmedim. İyi ki aracın motoruna girmiş ve ben onu bulmuşum diyorum.
Eve geldiğinden beri hiç yalnızlık çekmiyorum. Sevgi dilini çok iyi kullanıyor. Benim kucağıma geliyor. İlgi istiyor. Kitap okumamı istemiyor maalesef. Bazen çok ilgimi çeken kitap olursa uzun süre okuyorum. Gelip kitapların sayfalarını parçalıyor. Artık benimle ilgilen diyor.
Çok kıskanç
Evde ikinci bir kediye tahammülü yok. Evimizin bahçesine bir sokak kedisi yavrulamış. Arada ona mama ve su veriyorum. Onu bile kıskanıyor. Anne kedi Boncukla iletişim kurmaya çalışıyor. Boncuk istemiyor. Ayrıca arkadaşım kedisini alarak bir gün bana geldi. Birlikte arkadaşlık yapsınlar diye düşündük. 4 saat masanın altına girdi, çıkmadı. Ben diğer kediyi sevdiğim için bana küstü. Diğer kedi gittikten sonra sürekli evi kokladı. Onun kokusu yok olsun diye evi defalarca temizledim.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
13 Mayıs 2020
Daha güzel bir dünyanın reçetesi bellidir.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çağatay Üstün, daha güzel bir dünyanın reçetesini şu sözlerle anlattı.
Bunun hakkında yaptığım çalışmaların sonucunda görüyorum ki, duyarlı ve birbirine yabancı olmayan, aksine bütünleştiren bir sistem ancak etik kültür ve bilinçlenme ile mümkündür.
Bunun eğitimle başlangıç yapması ve örnek modeller üzerinden geliştirilmesi gerekir.
Ne zaman bilmiyorum, ancak böyle bir etik model mutlaka dünyada yerini alacaktır.
Bunda öncülüğü felsefe ve etik uzmanlarının sağlaması gerekiyor.
COVID-19 pandemisi etik bir dünya ön görümü destekler nitelikte sonuçlar ortaya çıkardı.
Tedirginlik, panik, korku etrafı sarmışken, daha iyi bir sistem nasıl olur arayışları içinde etik bir dünya özlemi içinde olanların varlığına rastlıyoruz.
İkilemde bırakmayan, tuhaf tavır ve tutumlardan uzak, siyaset ve politika yapmadan, etik ve ahlâk değerleri ile bir yaşamın mümkün olması beklenen ve istenen bir sonuçtur.
Zamanla bunun daha da olgunlaşacağına ve gerçeklerin fark edileceğine inanıyorum.
Daha iyi, güzel ve olumlu bir dünya için etik bir sisteme ihtiyacımız vardır. Etik anayasası olan, hukuktan önce gelen, hukukun sadece tamamlayıcı olduğu, bütün alanların ölçümlendiricisi ve değerlerini ortaya koyan bir anlayış yakındır. Toplumların etik ve ahlâki sağaltımını önemseyen bir sistemin kısa zamanda zihinlerdeki ve gönüllerdeki yerinden çıkarak toplumlarla buluşmasını dilemek lazımdır. Etik, için fırsat verin. İçinizde buna bir yer açın. Umutlu ve mutlu olun.
Sevgi, saygı ve içtenlikle kalın.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)