Uyurgezerler; sürüyledir, tapma
eğilimi gösterirler.
Aklı başında, duyarlı olanlar; iki
düzlemde yaşarlar, kendilerinde neyin eksik olduğunu bilirler ama onu hiç
bulamazlar.
Ruhu bilenler; Ruh ile hemhal
olmuşlardır, bu yüzden de artık özgürdürler.
İnsan metafizik bir hayvandır. Evrenin
yalnızca kendi için var olmasını ister ama evren insanı bilmez, farkında
değildir. İnsan bu tanımazdan gelmeye teselli bulmak için evrende kendi
kapladığı alanı, kendi düş gücü sayesinde yarattığı tanrılarla doldurur. Böylece
yaşamayı başarır ama bu gayet hoş, teselli edici gerekçeler, insanı ölümle
karşılaştığında hiçliğe düşürür.
Düzenin yasası kaybolmuş insanın
kurtarılamayacağı yönündedir. Bu kitle durmadan çoğalarak, soluksuz kalana dek
üremeyi kayboluşunun tesellisi olarak görüyor. Çoğu hiçbir şeyi fark etmez,
kendi düşlerinden ancak umutsuzluğa düşmek için çıkar.
Toprağın ölümü şehirlerin uzağa
yansıyan gölgesidir. Şimdi buna suyun ölümü de ekleniyor, sırada havanın ölümü
var ama dördüncü element ateş, diğerlerinin intikamını almak için varlığını
sürdürecek ve insanı yok edecek.
Tarihten almamız gereken ders
değişimin bir bedeli olduğudur, en yüksek bedel başkalaşımın bedelidir.
Başkalaşım geçiriyoruz hem de kendimize rağmen. Bizi tanımlayamıyoruz,
sözcükler yetersiz kalıyor.
Dinlere mümin gerek, uluslara
savunacak insan, sanayicilere tüketici, bu demektir ki herkese çocuk gerek,
yetişkin olunca ne olacaklarının bir önemi yok.
En kötü düşmanlarımız, bize umuttan
söz edenler, sorunlarımızın çözüleceği, arzularımızın karşılanacağı, neşeli,
aydınlık, çalışmanın ve barışın olduğu bir gelecek vaat edenlerdir. Vaat
ettikleri yenilenmenin onlara bir bedeli yoktur ama onlara kulak vermek bize
pahalıya mal olur.
Tek bildiğim şey, eğitmek iddiasında
olduklarımızı barbarlaştırmak, onları hayata hazırlar gibi yaparak hayat
karşısında silahsız bırakmak.
Ölçüsüzlük bizim ortak paydaşımız,
tutarsızlıktan asla şaşmıyoruz. En hayranlık verici bahanelerle niteliğimizin
seviyesini düşürüyoruz. Diyalektiğe başvurarak hakikatten gizleniyoruz.
Referans noktalarını keyfimizce çoğaltıyor, ihtiyacımıza göre bunları
değiştirme sanatında çok ustayız. Ama yine de bir labirent içinde dönüp durur
hale geliyoruz.
Kaybolmuş insanın bilinci yoktur, asla
da olmayacaktır. Bilincin özü, varlıkları tek başına bırakmaktır. İnsanlar
kendi bilinçlerinden kaçmak için bir araya gelerek, kaybolmuş kitleye dâhil
olurlar, bu onların kaçış yoludur. Başarısız yalnızlıkların kavşağıdır. Her
zaman suçludur. Onun laneti daima düzenin içinde olacaktır. Kendisini, yine
kendisinin oluşturduğu değersiz, başarısız yığının kaybolmuşluğu içine katar.
Sayı kötülüğün aletidir. Kötülük insanların çoğalmasını ister. Çünkü insan ne
kadar artarsa o kadar değersizleşir, değerli olmak için gerekeni asla o
kalabalığın içinde bulamaz.
izmir modern / hülya gülay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder