Müzik dünyasının yeni yıldız adaylarından Vedat İlhan'ı siz okuyucularımıza tanıtmak istedik. İzmir'in Buca ilçesinin Belenbaşı mahallesinde (köy) kiraz, kayısı, incir, vişne ağaçlarının bulunduğu meyve bahçelerine konuk oldum. Vedat İlhan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Vedat ilhan, bize kendinizi tanıtır mısınız?
İzmir'in Buca ilçesine bağlı Belenbaşı köyünde, 1982 yılında doğdum. Güzeldir köyümüz. Doğal yaşamla iç içe olma şansını yakaladım ne mutlu. İlkokul ortaokul lise yıllarım memleketimde geçti. Üniversiteyi ise Eskişehir'de okudum. Urfa'da askerliğimi yaptıktan sonra özel kurumlarda öğretmenlik yaptım. Son 4 yılımı iş güvenliği uzmanı olarak geçirdim.
Müziğe ne zaman başladınız?
Babaannemin ve kız kardeşinin güğüm çalarak düğünlerde yaptıkları dönemleri iyi hatırlıyorum. Okumamış olmasına rağmen müthiş bir hafızaya iyi bir sese sahipti babaannem. Güzel oynardı. Çok sevdiği "meşeli" türküsünü her duyduğunda bilhassa oynardı. Yaşını bilmiyoruz fakat bir asır diye tahmin ediyoruz. Son dönemlerinde bile sevdiği türkülere ayağa kalkamasa da elleri ve kollarıyla olduğu yerde bedenini sağa sola döndürerek eşlik edebilecek kadar neşeli biriydi. Çocuklarına da torunlarına da işlemiştir onun bu güzel ruhu.
Babam ( Hasan İlhan) ve amcam ( İsmet İlhan ) erkek kardeşlerin el ele işledikleri her tarlada ıradiyemiz (radyo) çalmazsa olmazdı. Tütün tarlası, üzüm tarlası , susam tarlası.. Her çalıştığımız tarlada muhakkak pilli radyolarla veya traktörün aküsüne bağlanarak radyomuzun sesine kavuşurduk. Çok seçenek de yoktu zaten. Türkülerimizi dinlerdik. Evet babam ve amcam iyi bir repertuara ve kulağa sahiptir.
Klasik bir hikaye belki ama babam çok çalmak istediği sazı çalamadığı için ağabeyime saz almıştı. Ben de merak sarınca bir saz da benim için alındı. İlkokul ikinci sınıftaydım sanırım. (Sazlar Feridun Usta'dan)
Babam gerek traktörüyle, amcam gerek şahsi aracıyla beni ve ağabeyimi Basmane Kapılardaki emekli radyo sanatçısı Ziya Uzundemir'e haftada bir kurs alacak şekilde bir müddet götürdü. Öğretmenimizin gösterdiklerini evde tekrar etmeye gelince bütün ailem çaldıklarımın doğru ve yanlış olduğunu ayırt edebilmem için ağızlarıyla sesler çıkarıyordu. "Hayır öyle değil " nay nana nay nay nana nay " gibi..
Kuzenlerim Zeynep ve Alican İlhan ve amcam da dahil olmak üzere kurslara gittik. Kulaktan duyduklarımı da çalmaya çalıştım Kasetleri bozuluncaya kadar ön arka yüz çeviriyordum. Deyişler, türküler, zeybekler... Zor eserleri seviyordum aslında. Değişik yörelerin tavırlarıyla ilgileniyordum. Azeri türkülerini seviyordum.
Kendi müziğini yapmaya ne zaman başladın?
Üniversite yılları, sahne hayatına geçiş ve birçok üstadın canlı konserlerine şahit olmam ile daha bir başkaydı. Erkan Oğur, ebowl ile perdesiz gitarından ney sesi çıkarmıştı. Erkin Koray tek başına 3 korg ve gitarıyla albüm tadında performans sergilemişti. Orhan Gencebay çalış stili ile ilgilenen "Divane " grubuyla (Yavuz Gül, Şenol Sessiz, Murat Orhan Tekkanat ile) farklı bir dünyaya girmiştim. O zamanlar solo tarzında besteler üretiyordum. Söz yazmadığım doğaçlamalar yapıyordum. Sahne hayatım okulumla paralel gidiyordu ama istek alarak çaldığımız parçalar tekdüzeleşmeye başlamıştı gözümde. Artık sazı gitar gibi akor tarzıyla çalıyordum veya mızrap yerine parmaklarımı kullanıyordum. Arayış halindeydim. Artık kendi müziğimi yapmaya karar vermiştim. Zor ve çok makamsal eserlerden arındıkça dinleyici çevrem eserlerimin sözlerini yazmamda noterlerini almamda önerilerde bulundular. Böylece nota bilgimi tazeledim. Noterini almayı da öğrendim. Bilgisayarıma stüdyo programları yükledim. Enstrüman çeşitliliği bestelerim için şarttı. Sazımla çıkardığım bestelerimin sadece halk müziğiyle sınırlı olmadığını görebiliyordum. Ürettikçe üretiyordum ve keyifliydi bu.
Her farklı makam, ritm, tarz (pop rock, sanat, özgün) söz denemeleriyle bestelerimi çeşitlendirmeye çalıştım. Çeşitlilik iyiydi fakat zor bir dönemdi. Kendimin ve yapabildiklerimin farkındaydım ancak içtenlikle kabul görebilmem için daha çok gelişmeli ve çalışmalıydım. Hala da çalışıyorum. Filmin sonu gibi değil müzik. Sınırı yok. Öğreniyorum. Artık beğenilere bakarak eserlerimin fark edildiğini ve keyifle dinlenildiğini görebiliyorum.
Kimleri dinlersin?
Özay Gönlüm, Neşet Ertaş, Mehmet Erenler, Aşık Veysel, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Yıldıray Çınar şu an aklıma gelen duayenlerimizden... Dinliyordum ve destekleniyordum, teşvik ediliyordum.
Sahne aldığın bir yer var mı?
Köyümüze yakın 'Hancı' isimli mekanda solist kuzenim Zeynep İlhan'ın muhteşem sesine sazımla eşlik ederek sahne almıştık. Pandemi sürecinde programımızı bitirmek durumunda kaldık. Bu durumdan pek de şikayetçi olmadım. Beste çalışmalarıma yoğunlaştım. Benim açımdan çok olumlu geçti.
Sizi merakla takip edenlere söylemek istediğiniz neler var.
Müziğin birleştirici gücünü keşfettim. Karşıma hep ilgili paylaşımcı müzisyenler dinleyiciler çalıcılar çıktı. Şanslıydım. Şimdiki aranjörüm "Olgun Kılıç " ile tanışma fırsatım oldu. Kendisi gitarın ve sazın her çeşidine hakim, aranje ve düzenlemeleriyle de ufku çok geniş bir müzisyendir. "Erkan Oğur" gibi bir duayenin yanında çalamadıktan sonra da çok da büyütülecek bir konumda görmemektedir kendisini. (Böyle de mütevazidir . Zordur iyi müzisyenin egosuzuna rastlamak).
Kaç besten var?
125 kadar direkt noterli bestem var. Geri kalanlar taslak olarak 1000'in üzerinde. Saymıyorum artık.
Nasıl hatırlıyorsun, karıştırmıyor musun hepsini?
Kaydetmezsem unutuyorum hemen. Tabi ki karışıyor, sahnede karıştırdığım bile oldu. Kendi bestesini unutur mu insan ! Unuttum işte ! Benden başka da bilen yok sözlerini, 3 tur boşa çaldık başa döndük eseri, ben sözleri hatırlayıncaya kadar.
Bestelerin hakkında bilgi verir misin?
Birçok tarzın ayrı ayrı veya iç içe harmanlanması. Henüz isim koyamasak da yorumlayanlar; türkü , pop, rock, Anadolu Rock, Akdeniz Müziği, Hint &Yunan müziği, arabesk bile diyen oldu. Bu çeşitlilik beni mutlu ediyor. Herkesin her kesimin dinleyeceği bir üretim benim idealim.
Niçin bu kadar beste. Bir tanesine odaklanıp onunla yola çıkmak daha iyi değil mi?
Bu soruyu soran bütün aranjör arkadaşlarıma 10 adet taslak beste gönderip lütfen arasından en iyisini seçin diyorum; "bu iyi, bu slow olarak iyi, bu hicaz olarak iyi" gibi çeşitli seçenekler çıkıyor. Hangisinin iyi olduğuna, hangisinin en çok beğenileceğini dinleyenler karar vermeli. Bence en iyisi dediğim beste alt yapılarına bakarsak "Tepserdi " derim. En iyi söze bakarsak " Eşref saati " derim. En duygusalı "ıhlamur dalları", en neşeli olanı "elektrik" gibi gibi. Seçemiyorum, seçilmiyor işte.
Şiirlerinin sözleri hece ölçülü mü serbest mi?
Genel de serbest. Müzikle beraber düşünülürse serbest yazılması daha akıcı ve doğal yapıyor şarkıyı.
Amacın, hedefin nedir?
Paylaşmak. Hatta evrensel boyutta. Eserlerimin alt yapılarını tüm aranjörlere, bestekarlara, rejisörlere, solistlere, sazcılara açık hale getirip isteyenin kendince istediği dokunuşları yapmasına imkan sağlamayı hedefliyorum.
Aa niçin böyle bir şey istenir ki?
Her insanda olduğu gibi her müzisyenin de kendi içindeki güzel olanını ortaya koyabilmesini sağlayabilmeliyim. Hatta bir hedefim de aynı eseri en az beş farklı dilde okuyabilmeyi istiyorum. Takip ettiğim birçok müzisyen ile diyalog halindeyim. Bu düşüncelerimi kendilerine paylaştım. Herkes ve her şey için en iyisi olmalı!
Bestelerinin son aşamalarına gelmeleriyle ilgili süreç nasıl işliyor?
Sevgili aranjörüm Olgun Kılıç, nasıl istiyorsa o şekilde yapıyor. Beste seçiminden son haline kadar fikir öneriyorum fakat son sözü aranjörüme ve onun ruh haline bırakıyorum. Özgür olmasını istiyorum. O ne kadar özgürse sonuç o kadar iyi oluyor. Alt yapılar ve basın uyumu ile onun yorumuyla bambaşka bir güzellik çıkıyor. Saz çalmak ayrı, şarkı söylemek ayrı, çalıp söylemek ayrı, beste yapmak ayrı, aranjörlük mix ve mastering apayrı şeyler. Bunların hepsini bir başka dengenin içerisinde tutmaya çalışıyoruz.
Olgun Kılıç haricindeki müzisyenler yok mu?
Var tabi ki. Cemal Kızılkan, piyano ve teknik konularda, Levent Akış rock tarzındaki diğer bestelerimde çalışmayı istediğim değerli müzisyenlerden. Fikir paylaşım halinde bulunduğum birçok saz üstadım, vokalist, solist arkadaşlarımdan teklifler almaktayım, onlara tekliflerimi sunmaktayım. Müzik paylaştıkça güzeldir.
Peki gelen tepkiler nasıl, özeleştirilerin?
Her yeni şeye verilen tepki gibi şu anda. "Eski köye yeni adet getirme" modu. Deneye deneye öğreniyorum. Kendim için yapıyordum şu anda ilgi duyanlar ve olumlu veya olumsuz geri dönüşler alıyorum. Bu iyi! Yapıcı yorumlar aldığım gibi yapıcı olmayan eleştiriler de alıyorum. Bence bir alışma ve uyumlanma sürecine girdik. Bestelerim "benim değil, bizim" olmaya başladı.
Tepkilerin kimisi benim bağlamamla olan paylaşımlarımla alakalı. Tarz olarak sadece halk müziği beklentisi doğuyor ister istemez. Zaman en iyisini göstersin.
Ses olarak bir iddiam olmasa da kendime has bir söyleyişim var. Çalışımın sesimden önde geldiğini söylüyorlar genelde. Süreçte bu ikisini dengelemeyi hedefliyorum.
Niçin sazı gitar gibi çalıyorsun?
Yokluk aslında. Beste yaparken gitarist ve baterist yokluğu. Ritm ve gitar boşluğunu dolduruyor. Bestelerimin çıkışını kolaylaştırıyor. Aynı sese basıp ağzımla aynı sesi çıkarmak tekdüze geliyor. Fakat en önemlisi sazımızın dünya enstrümanı olduğunu vurgulamak isteyişim. Gitar nasıl bir dünya enstrümanı ise ve standardı varsa bizim sazımız da aynı çeşitliliğe sahiptir. Örneğin Avrupa'da saz çok değişik şekillerde kullanılıyor. Senfonik müzik bile yapabilen üstatlarımız var mesela. Sevgili "Uğur Taku" gibi.
O zaman otantikliği bozulmuyor mu?
Hayır. Saydığım duayenlerimize göz atalım. "Erkan Oğur, Neşet Ertaş, Özay Gönlüm, Arif Sağ, Aşık Veysel ve daha niceleri... Her biri kendine has çalışlarıyla gönüllerimizi fethetmiştir. Onlarsız düşünebilir miyiz, Türk Müziğimizi ? Madem otantikliğini bozmayacağız çalmayalım o zaman. Duvarda asılı mı kalsın yani sazımız.
Divan sazın hakkında bilgi verebilir misin?
52 cm'lik teknesiyle meydan sazı kategorisinde sayabiliriz onu. Büyük olması dezavantaj gibi aslında çalışı zor ve ciddi hakimiyet istiyor. Fakat küçük sazlara gelince kolaylaşıyor.
Sazı ilerletmek için egzersizlerin neler?
Egzersiz olarak aranjörüm "Olgun Kılıç" ritm ile çalışmayı öneriyor. Ritm ve 5 parmağın hepsini aynı güce ve hakimiyete getirmeye çalışmak. Bütün tellerde eş zamanlı geçişleri sağlayabilmek için ritmle çalışmak gerekiyor bence.
Siz müziğiniz kadar sözleriniz ile de öne çıkan birisiniz. Yazdığınız sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sevgili Neşet Ertaş der ki ; çekmediğimiz derdin türküsünü yakmadık diye... Her olay bir besteye dönüşebiliyor. Her duygu, üzüntü, sevinç, ayrılık, barışma, küsme, kıskançlık, yalnızlık vb. Hikayeler kendi hikayelerim de olabiliyor, başkalarının da, duyduklarımın da, okuduklarımın da.
Atatürk için niçin beste yapmadığımı sormuştu bir arkadaşım. Hem şaşırdım hem gururlandım hem hakkını verebilir miyim diye çekindim. Hangi kelimelerle tarif edebileceğimi bilemediğimi anlattım arkadaşıma. Böylece her Milli Bayramımız ve özel günlerimiz için eserlerim oldu. "Biz, bizim, bizim gençlik, anam ağlar, asil kan" isimli bestelerim bu arkadaşım sayesinde oldu mesela.
Azerbaycan'ın Ermenistan tarafından işgaline ithafen "Bize" isimli bestem ile "Toprak Ana" isimli eserim Kaz dağları gibi yerleri korumak adına gösterdiğim çevresel tepkiydi.
Peki bu dallar ile alıp veremediğin nedir?
Her şey "erik dalı" ile başladı aslında. Onların erik dalı varsa bizim köyün "Zeytin dalı" var dedim. Zeytin dalı isimli besteyi yaptım. "Zeytin dalı harekatı" başladı sonra. Arkadaşlarıma anlattım güldüler; "Git sen de başka bir "dallı" beste yap dediler.
Tamam dedim. Gittim "yemiş dalı" yaptım. Müzisyen arkadaşlarıma yaptığımı anlattım ; " O zaman sen artık durmazsın. Evinin önündeki bütün ağaçlara bir beste yaparsın, dediler . (Nerden bileyim şaka yaptıklarını) Nar, ıhlamur, ceviz, badem, armut, kestane, gül, kiraz, şeftali, ayva, üzüm, elma, söğüt, limon dallarını sıralayıverdim. Şimdi ise kendimi durduramıyorum.
Sevgili Aranjörüm Olgun Kılıç, git bir de "dallı budaklı" yap dedi. E ben de kırmadım yaptım tabi.
Sırada başka ağaç bestesi var mı?
Elbette. Birinden biri tutacak o zamana kadar "Fındık, kayısı, dut, gürgen ve başka denemelerim muhakkak olacak gibi görünüyor.
Çok teşekkür ediyorum Vedat İlhan. Son olarak söylemek istediklerin nelerdir?
Ben teşekkür ediyorum. Sonraki konumuz bestelerimin hikayeleri üzerine olabilir mi?
Çok güzel bir sohbet oldu. Mutlaka yeni sohbetlerimiz olacaktır.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
l