Babasının mesleğinden dolayı sık sık taşınarak okul
değiştiren ve gittiği okullarda öğretmenlerinin dikkatini çeken seramik
sanatçısı Dilek Üstündağ’ı Güzelbahçe’deki atölyesinde ziyaret ettim.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel
Türk Sanatları Çini Ana Sanat Dalı bölümünden mezun olan sanatçı zengin
kültürümüzün Türk tezyini sanatının üsluplaştırıp motiflerin anlamlarını
kullanarak seramik ve resimle birleştirerek sanatsal bakış açısı ile
duygularını ifade edebilmeyi hedefliyor.
Seramik sanatçısı ve ressam Dilek Üstündağ ile projelerini,
sanatını konuştuk.
Seramik sanatına
ilginiz ne zaman başladı?
Çocuk yaşlardan itibaren çamur ile oynamak resim yapmak hep
vardı hayatımda. Çok güzel oyuncaklarım olmasına rağmen benim için oyuncak
çamur ve boyaydı. Çocukluğumdan güzel bir anıyı sizinle paylaşmak isterim. 7 ya
da 8 yaşlarındaydım. Babam işe gidecekti. Kullandığı deri eldivenini arıyordu.
Birkaç gün öncesinde balkonda yaptığım el heykelciğini annem ve babamda çok
beğenmişti. Bana bir sürü övgüler yağdırmış gelen komşulara heykelciğimi
göstermişlerdi. Tabii eldivenin o olduğu akıllarına bile gelmiyordu. İçini
çamur ile doldurmuş üzerini bir güzel boyamıştım. Yıllarca güzel bir anı olarak
ailemizde anlatılmıştı.
Bir şeyler üretmek bana çok keyif veriyordu. Arkadaşlarım
bilinen çocuk oyunlarını oynarken ben çamur olabilecek toprağı kendim keşfedip
suyla yoğurup irili ufaklı heykelcikler yapıyordum. Benim yaptıklarımı gören birkaç
arkadaşımı da yanıma çekmeyi başarmıştım. 3 arkadaş çok güzel küçük işler
yapıyorduk. Pişirilince sağlam olacağını hatta ıslanınca daha güzel olacağını
bilemeden o halde kurumaya bırakırdık. Tabi kısa sürede kırılır yok olurdu.
Seramik sanatına ilgim her geçen gün daha çok olmaya
başladı. Her gördüğüm seramik fotoğrafı bile ilgimi çekiyordu. Fotoğraflardan
beğendiğim üretimleri Eskişehir lüle taşı, kendi rendelediğim büyük kalıplar
haline getirdiğim sabunlardan yontarak bazen de çamurdan yapardım.
Kütüphanelere giderek merak ettiğim her şeyi araştırarak
öğrenmeyi seviyordum.
Seramik yaşamınıza
nasıl girdi?
Ümran Baradan ile bire bir görüşerek ondan çini üzerine
eğitim aldım. Bana çok yardımcı oldu. İçimdeki sanat aşkı eğitim aldıktan sonra
daha da arttı. O zamanlar İzmir Çiğli de evimize Ümran Baradan misafirim olarak
geldiğinde bana bu tırnaklarla nasıl seramik yapacaksın? Çini fırçasını bile
tutamazsın demişti. Tırnaklarımın takma olduğunu bilmiyordu tabi ki.
Profesyonel olarak sanatsal kitapları okuyordum. Ümran
Baradan'ın 'Sanat ilan-ı Aşktır' ve Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk kadın seramik
sanatçısı Füreya Koral'ın hayat hikâyesini okuduktan sonra güzel sanatlar
okumaya karar verdim. 2004 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Çini Ana Sanat Dalı bölümünü kazandım.
Büyük oğlumla aynı sene üniversite sınavına girmiştik. Oğlum Kıbrıs’ta iç
mimarlık bölümünü kazanmıştı.
Fakülteyi kazanana kadar ki dönemde çamurdan ve boyalardan
hiç kopmadım.
Atölye açmaya ne
zaman karar verdiniz?
Üniversiteye başladığım yıl evimizin salonunun yan
bahçesinde 25 metre kare kadar bir bahçe vardı. Eşim sağ olsun üstünü kapattı.
Salonun penceresinden girip çıkıyordum. Küçük atölyemde gece pijamalarımla
aklıma gelen tasarımlarımı yapıp geç vakit uyuyordum.
Seneler sonra Narlıdere’de çok büyük çok güzel bir atölye
kiraladım. Büyük bir atölyeye ihtiyacım vardı. Hem resim hem seramik
çalışabilmek istiyordum.
Güzel Sanatlar Fakültesi 3. Sınıftan itibaren Narldere’deki
atölyemde3 yıl çalıştım. Üniversiteden mezun olduktan sonra tekrar Güzelbahçe’deki
atölyeme döndüm. Eşim bana desteğini hep sürdürdü. Salonu balkon ile
birleştirip bir tadilat yaptı. Şimdi harika bir atölyem var. Hem de evimle bitişik.
Çünkü ben istediğim her an atölyeme gidebiliyorum. Bazen atölyemde uyuyorum.
Ne tür seramik
eserleri yapıyorsunuz?
Güzel Sanatlar Fakültesinde Geleneksel Türk Sanatları Çini Ana
Sanat Dalı okumak, bizim değerlerimizden olan çini ile ve Türk tezyini sanatlarının
üsluplaştırılmış motiflerini, onların anlamlarını kullanarak seramik ve resimle
birleştirerek sanatsal bakış açısı ile duygularımı ifade edebilmeyi
hedefliyorum.
Ayrıca porselen biblolar yapıyorum. Seramik ve resim dersi
verdiğim öğrencilerim var.
Sanatınızın
tanıtımını yaptığınız medya hesabınız var mı?
İnstagram hesabımdan paylaşımlar yapıyorum.
Atölyenizde çalışma
yaparken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Atölyemde çok huzurlu ve mutluyum. Kronik hastalığım
olmasına rağmen atölyemde çalışırken hiç yorgunluk hissetmiyorum.
İlk açtığınız kişisel
serginizi anlatır mısınız?
Diyarbakır’da açtığım ilk kişisel sergime değerli hocam Ali
Rıza Kırkan gelmişti. Bir gün sonra TRT 2’de güneş üstümüzde programına beraber
katıldık.
Seramik dışında başka
sanatla ilgileniyor musunuz?
Seramik dışında resim sanatı ile ilgileniyorum. Atölyem de
hem seramik hem de resim çalışmalarımı sürdürüyorum. Seramik çalışmaktan
yorulunca resim çalışarak dinleniyorum. Resim yapmaktan yorulursam seramik
çalışmaya başlıyorum. Seramikle dinleniyorum.
Kendinizi 3 kelime
ile nasıl anlatırsınız?
Empatik, estetik, araştırmacı.
Kendinizi huzurlu
hissettiğiniz bir yer söyler misiniz?
Doğa ile iç içe olunca çok huzurluyum.
Şu an üzerinde
çalıştığınız projeleriniz nelerdir?
Seramik bir sehpa üzerinde çalışıyorum. Yine Türk motiflerimiz
olan laleli rölyefleri olan bir sehpa. Ayrıca porselen kupa ve tepsi üretiyorum.
Resimden de kedi ve süslü kadınlar serisi ile devam ediyorum. Tek kişilik
porselen fincanlar çalışıyorum.
Kendi anlatımıyla Dilek
Üstündağ kimdir?
1964 İstanbul doğumluyum. Babamın görevi dolayısıyla Türkiye’nin
birçok şehrinde köylerinde değişik okullarda okudum. Bütün okullarda sanata
olan ilgim ve ürettiklerimle dikkat çektim. Sabundan heykelcikler yapardım. Lise’den
mezun olana dek 15 okul değiştirmek zorunda kaldım. Gittiğim her okulda sanat
açısından öğretmenlerimin dikkatini hep çektim.
Konya Meram Ortaokulunda öğretmenlerim resimlerimi ve
sabundan heykelciklerimi sergilerlerdi. Hatta resim öğretmenimle ilk
tanışmamızda suluboya yaptığım bir resmin bir köşesini birde kendi gözünün
önünde yapmamı istemişti. Yapınca inanmıştı. Liseyi İzmir Karşıyaka’da bitirdim.
Liseyi bitirdiğim yıl evlendim. 5 yıl Bursa'da resim ve seramik çalışmalarımı
sürdürdüm. Bu arada oğlum Cem doğdu. Bursa'dan İzmir’e geldik. Diğer oğlum Sertaç
doğdu. 2004 yılında fakülteye girene kadar önce Celal Yetkin atölyesinde soyut
resim çalışmaları daha sonra 3 yıl Şeref Bigalı atölyesinde sanat tarihi desen
yağlıboya suluboya çalışmaları ve eş dönemli 7 yıl Ali Rıza Kırkan atölyesinde
suluboya eğitimi 3 yıl Seba Uğurtan atölyesinde desen eğitimi aldım.
Hocam Şerif Bigalı’nın engin bilgisi ve harika anlatımı ile
edindiğim bilgiler bana fakültede çok fayda sağladı. Fakülteye girdiğimde
oldukça donanımlı idim. Şerif Bigali
hocam eşimi de çok severdi. Bir gün eşime üzerinde çalıştığı bir tablonun
paletini imzalayarak hediye etti. Bu kıymetli hediyeyi gözümüz gibi bakıyor ve
koruyoruz. Vefat eden üç hocamda Celal Yetkin, Ali Rıza Kırkan, Şeref Bigalı
nurlar içinde uyusunlar.
Yasayan bana her anlamda destek bütün hocalarım olan
fakültedeki hocalarım hepsine minnet borçluyum hepsini saygıyla selamlıyorum.
Bu zaman içinde 5 kişisel sergim oldu. Birçok karma sergiye
ve sanatsal etkinliklere katıldım. Atölye açmamdaki en büyük etken Seba hocam
olmuştur. Seba hocam atölye ortamının
terapi merkezi olduğunu söyler. Halen Seba sanat galerisi ile birçok etkinlikte
bulunmak çok sık Seba Sanat Galerisine gidip orada da resim yapmak arkadaşlarımla
sanat içinde paylaşımlarda bulunmak büyük keyif benim için. Seba hocamın kurmuş
olduğu su grubu üyesiyim. Ayrıca İzmir'i sanat şehri olarak görmek başta Seba hocamın
ve tüm su grubu arkadaşlarımın ortak amacımız ve dileğimiz, bunun için birçok
zorluğa göğüs gererek elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Sanat her yerde
olmalı aydınlık yarınlar için sanat hep olmalı. Sorgulamak muhakeme yapmak düşünmek
bilgilenmek doğru ve yanlışı ayırabilmek. Tüm güzellikler için sanat olmazsa
olmaz.
Sosyal projelerde yer almak beni çok mutlu ediyor. Sosyal
sorumluluk projelerini her zaman desteklemeye devam etmek istiyorum.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT