30 Nisan 2018

Bitpazarı’nın fotoğraf sergisi; “Kurtuluş Kapısı”


Mahzen Photos Kolektifi’nden Serkan Çolak ve Sinan Kılıç’ın proje koordinatörlüğünü yaptığı belgesel fotoğraf atölye çalışmasında, İzmir’de Halkapınar Metro İstasyonu’nun yanında bulunan ancak bir süre önce Valilik kararıyla kapatılan bitpazarının hikayesi fotoğraflarla anlatılıyor.
Dar gelirli insanların her türlü eşyayı temin ettiği bitpazarının kapatılma öyküsünü anlatan ‘’Kurtuluş Kapısı’’ sergisi Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde 30 Nisan 2018 tarihinde sanatseverlerle buluştu.

Proje koordinatörleri Sinan KILIÇ ve Serkan ÇOLAK yaptıkları konuşmada “İzmir’de Halkapınar metro istasyonunun yanında bulunan bitpazarı, dar gelirli ailelerin ihtiyacı olan her türlü eşyasını temin edebildiği bir pazardı. Aynı zamanda koleksiyoncuların dünyasında arayıp da bulamadıkları o eksik parçalardan, tasarım harikalarına, yıllar öncesine ait oyuncağa kadar bin bir çeşit ürüne rastlamak mümkündü. Bitpazarı’nı gezenler bilirler, bir sonraki tezgahta sizi neyin karşılayacağını kestiremezsiniz. Bitpazarları, bulundukları kentlerde ayrı bir dünya ve adeta bir zaman yolculuğu hissi uyandırarak, kentin kültürel etkileşiminde, dönüşümünde kullanılmış eşyalar üzerinden, insanı değiştirir, çoğaltır ve yeniden üretir” ifadelerini kullandı.

Belgesel Fotoğraf Atölyesi kapsamında sergide eserleri yer alan fotoğrafçıların isimleri ise şöyle: Asuman Ateş, Ayşe Özbalcı, Gurbet Ergun, Hicran Akaalp, Mefaret Yüce, Nurten Gül, Özgür Bozkurt, Sema Öğünlü ve Yakup Alaluf.
Kapatılan İzmir Bitpazarı’nın hikayesini anlatan “Kurtuluş Kapısı” sergisi 8 Mayıs 2018 tarihine kadar ziyaret edilebilir.

İzmir Modern/Nurten ÖĞÜT

29 Nisan 2018

4. Uluslararası Urla Enginar Festivali Yapıldı


Dördüncü kez düzenlenen Urla Enginar Festivali Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretçi akınına uğradı. İzmir’in Urla ilçesi, 27-29 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen festival kapsamında 3 gün boyunca yemek tadımları, sanat atölyeleri, mutfak atölyeleri, müzik dinletileri, söyleşilere ev sahipliği yaptı.

4. Uluslar arası Enginar Festivali’ne yurt içi ve yurt dışından ziyaretçi akını yaşandı. Festivale aylardır hazırlanan girişimciler, enginar reçeli, enginarlı ekmek, enginar sabunu, zeytinyağlı enginar yemekleri, enginar konservesi, enginar tatlısı, enginar çayı, enginar temalı hediyelik eşyalarını festivalde sundular.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

28 Nisan 2018

İzmir’in ünlü şefleri hasta çocuklar için pasta hazırladı


İzmir Profesyonel Aşçılar Derneği şefleri, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Onkoloji Bölümünde tedavi gören çocuklar için özel olarak hazırladığı yiyecekler ve hediyelerle mutlu etti.

İzmir Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Şamil Akşit, Onkoloji Bölümü’nde yatan çocuklar için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları kapsamında üçüncü kez bir araya geldiklerini ifade etti. Akşit sözlerine şöyle devam etti;

“Sosyal sorumluluk projelerimiz içerisinde yer alan etkinliğimizle çocuklara küçük bir tebessüm verebildiysek ne mutlu bize. İzmir’in ünlü şefleri hastanede yatan çocuklar için hiçbir katkı maddesi olmayan pasta, çikolata hazırladılar. Gazlı olmayan yine şeflerimizin özel hazırladığı limonata eşliğinde palyaço gösterilerimiz oldu. 

Ayrıca hediyelerimiz olacak. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi ile üç yıldır sürdürdüğümüz etkinlik önümüzdeki yıllarda da devam etmesini diliyoruz. Her zaman bu tür projelere devam edeceğiz. Cezaevinde yatan çocuklar için de projelerimiz var. Desteklerimiz sürecektir” dedi.

Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi Vakfı (BUVAK) Başkanı Ülkü Karlı ise yaptığı açıklamada, “Profesyonel Aşçılar Derneğinin yaptığı bu etkinlik geleneksel hale geldi. Bu sene birlikte üçüncüsünü gerçekleştirdik. 

Hastanede yatan çocuklarımız gönüllerince eğleniyor. 23 Nisan sevincini ve coşkusunu birlikte yaşıyoruz. Hastanede yatan çocuklarımız ve anneleri için moral oluyor. Onların mutluluğu bizi de mutlu ediyor. İzmir Profesyonel Aşçılar Derneği şefleri’ne verdikleri katkı için çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

27 Nisan 2018

Okul içerisinde bir sanat sokağı


Güzelbahçe Cengiz Topel Anadolu Lisesi öğrencileri, Sanat Sokağı Projesi kapsamında okul koridorlarından birisini sanata ayırdı. 

Müzik odası, resim odası, spor odası, kütüphane ve çok amaçlı etkinlik salonunu bünyesinde barındıran koridor, sanat sokağı haline dönüştürüldü. 

Koridorun duvarlarına çizilen resimlerin temaları da bu doğrultuda belirlendi.Sanatsal temalar, öğrenciler tarafından resmedildi.

Güzelbahçe Kaymakamı Hüseyin Kulözü’nün gerçekleştirdiği açılışta müzik öğretmeni ve öğrencilerin verdiği müzik dinletisi beğeni topladı.

Boş zamanlarında fırçaları ellerine alan öğrenciler Beyza Aktaş, Elif Uluşan, Simge Yüksel, Selenay Kır, Tuana Işık, Ayberk Çağla, Hasan Şahsıvar, Neslihan Başer, Mehmet Eren Ergin, Abdullah Erdem Ergin, Semyan Uğuz, İlayda Nur Dönmez, Cemre Çağlayan, Gamze Ertepe, Elif Çakıcı, Ceyda Sude Atak, Furkan Aydın, Gamze Erkul, Selin Ersamuk, Gamze Gültekin resim öğretmeni Yeşim Gülseven eşliğinde resimler yaptılar.

Resim Öğretmeni Yeşim Gülseven; “Okulumuz öğrencilerinden oluşan duvar resmi çalışma grubu atölyemiz, sanat sokağı projemizle yaratıcılıklarını ortaya koyarak, sanatla çıkılan bu yolculukta doğruya, güzele ve evrenselliğe ulaşmak ve bir araya gelerek renklerle sanatın evrenselliği, özgün olmayı, birlikte neleri başarabileceklerini, ekip çalışmasını, sanatın insanları birbirine yaklaştırdığını hedeflemiştir” diye konuştu.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

26 Nisan 2018

“Cankurtarandan Ambulansa” konulu sunum yapıldı


Acil Ambulans Hekimleri Derneği Başkanı ve Tepecik EAH Başhekim Yardımcısı Dr. Turhan Sofuoğlu “Cankurtarandan Ambulansa” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında yürütücülüğünü araştırmacı-yazar İlhan Pınar’ın yaptığı sunum Basmane Gar’da yapıldı.

Dr. Turhan Sofuoğlu, acil tıp ve acil sağlık hizmetlerinin tarihçesinden, gelişiminden ve günümüzdeki yerinden bahsetti.
Dr. Turhan Sofuoğlu, “günümüzde, ülkemizdeki hastane öncesi acil sağlık hizmetleri gelişti. Avrupa ülkeleri düzeyine ulaştık” dedi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

25 Nisan 2018

Çocuklarınıza Beklemeyi Öğretin

Logoterapist Uzman Sosyolog Kürşat Şahin YILDIRIMER, “Çocuğa beklemek öğretilebilir mi?” hakkındaki görüşlerini açıkladı.

En önemli sosyal yaşam becerilerinden bir tanesi olan “beklemek” çocuğa öğretilebilir mi?
Çocuğun beklemeyi öğrenememesi kavramı içinde; ilk dönemlerden itibaren aile ve çocuk arasındaki ilişki tarzı, disiplin ve çocuğun bireysel olarak yaşadığı güçlüklere değinmek gerekli…
Anne ve bebek arasındaki sağlıklı bağlanma, annenin bebeğin ihtiyaçlarını yerinde ve zamanında karşılaması, iletişim kurması, sıcaklık ve sevgisini hissettirmesiyle başlıyor, sonraki 2-3 yaş bireyselleşme döneminde ise çocuğun yaşamı öğrenmek için yaptığı denemelerde ona cesaret vermesi, yüreklendirmesiyle devam ediyor.

Örneğin koltuğun üzerine çıkıp inen çocuğa “ay aman düşersin” şeklinde kucağa almak değil, gerçekten tehlikeli olduğu durumda sakince yaklaşıp yönlendirmek, yönü değiştirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Bu bağ sağlıklı kurulamaz ise, bebeğin gelişiminin beklenen sürede olmaması, benmerkezci ( çocuğun kendi odaklı olması, tutturmaları ) davranışı uzun sürebilir, örneğin, dört yaşında hala kurallara uymamak için direnebilir, istediği olmayınca tutturabilir.
Bebeklik, çocukluk depresyonu yaşayabilir, ağlamalar, engellenmeye karşı agresif reaksiyon, gelişiminin aksaması, yaşıtları ve diğer insanlarla sağlıklı iletişim kuramama, uyku-iştah sorunları vb. görülebilir.

Bu dönemlerde yapma dediğimiz davranışı ilgi almak amacıyla gözümüzün içine bakarak yapabilir.
Yine korkuları var ise sosyal ortamlara adapte olamayabilir, kardeş kıskançlığı yaşıyor ise anne-babanın ilgisini almak için dirençler gösterebilir.
Dikkat Eksikliği “Hiperaktivite Bozukluğu”, “Davranım Bozukluğu” gibi psikiyatrik rahatsızlıklarda çocuk dürtü kontrolünde zorlandığı için sırasını bekleyemez, aceleci ve ısrarcıdır, bu da kurallara uyması ve komut almasını güçleştirir.
Çocuk aileyi zorluyor ise, gelişiminde farklılıklar var ise, bunun nedenlerine yönelik bir araştırma yapmak gerekli olacaktır. Bir uzman tarafından yapılacak değerlendirme, sebepleri bulmaya yönelik olacaktır.
Çocuğun bu davranışı gelişim döneminin bir özelliği mi, yoksa bir sorunun habercisi mi, bunun değerlendirilmesi ilk adım olmalıdır.
 2-3 yaş dönemi ve ergenlik dönemindeki dirençlerin pek çoğu dönem özelliğidir. Ben varım, beni fark edin demektir. Bireyselleşme, kendine güvenin temellerinin atılmasına yönelik çabalarıdır.

Çocukların bekleme kavramını öğrenmesinin avantajları nelerdir? Öğrenmemesinin sonuçları nelerdir?
Beklemeyi; gerektiği yerde ve durumlarda isteklerimizi ertelemeyi öğrenmek, sosyal yaşamımızdaki kurallara uymak, sosyal ilişkilerimizi sürdürebilmek, hedeflerimize ulaşabilmek, sağlıklı bir yaşantı için olmazsa olmaz bir koşul ve kazanılması gereken bir beceridir.
Bunu öğrenemeyen kişi, ani tepkiler verebilen, hemen doyuma ulaşmak hedefinde olduğu için toplumsal kurallara uymakta zorlanan, ısrarcı, iletişim sorunları yaşayan bir birey olabilecek ve bu da kişinin yaşam kalitesinin düşük olması ve ruh sağlığı bozukluklarına yol açabilecektir.

Beklemeyi öğretebilmenin çocuk için bir yaş sınırı var mı? Varsa kaç yaşından itibaren ve nasıl başlanmalıdır? Çocuğun beklemeyi öğrenmesi ile anne-babanın sakin ve sabırlı mizacı doğru orantılı olabilir mi? Anne-baba, çocuğun yanında beklemeye yönelik şeyler sergilerse çocuk bu kavramı benimser mi?
Bu süreç aile ve çocuk arasındaki ilişki tarzı ile doğru orantılıdır. Hem ailenin kendi modelliği, hem de çocuğunun gelişim dönemlerini dikkate alarak dürtü kontrolünü öğretebilmesiyle ilgilidir. Çocuğumuza vereceğimiz en değerli şey zamanımız ve gerçek sevgimizdir.
Çocuğunuzun tüm ihtiyaçlarını hemen yerine getirmek hatta istemeden onu hediyelere boğmak, çocukluğumuzda sahip olamadıklarımız adına, ona her şeye sahip olduğu bir dünya sunmaya çalışmak da çocuğun doyumsuz olmasına, dürtü kontrolünü öğrenememesine neden oluyor.
Çocuğun bu dönemde bol oyun oynamaya ihtiyacı var, hem anne baba ile hem yaşıtlarıyla. Ebeveynler çocuklarıyla oyun oynamalı. Bu hem çocuğun sosyalleşmesi, hem duygusal boşalımı, hem öğrenmesi açısından çok destekleyicidir. Anne-babanın çocuklarını tanımaları ve çocuklarına ulaşabilmeleri için de bir fırsattır. Çocuk, her şeye yeterli ve dengeli zaman ayırıyorsa, sorun yok demektir. Bu zaman yönetimini, aile kontrolünde öğrenmesi mümkündür. Aile hem disiplini uygulayıcı, hem çocuğun isteklerine duyarlı, ama kararlı bir tutum sergilerse, çocuk kendini yönetmeyi başaracak ve çocuğun kişilik gelişimi sağlıklı oluşacaktır.

Görsel uyaranlardan destek alınabilir mi?
(“Bekle” yazısını göstermek, sıraya girmek vs.) gibi.
Öğrenme, çocuğun hazır oluşluğu yani öğretmek istediğimiz materyali almak için yeterli gelişim düzeyinde olmasını ve hedeflediğimiz beceriyi öğretme biçimimizle yakından ilgilidir. Davranış modelliğimiz; sözlü bilgilerimiz ve görsel malzemelerimiz bu yöntemleri oluşturmaktadır. Örneğin dürtü kontrolü çalışmalarında kullandığımız “Dur-Düşün-Yap” parolası gibi, trafik ışıkları kullanmak suretiyle görselleştirilen bu davranış çalışmasını örnek olaylara uyarlayarak tartışma, değerlendirme yapmak suretiyle pekiştirebiliriz.
Hedefe yönelik davranış kazandırma çalışmaları da uygulamalardan diğeri. Hedef davranış puanlama veya somut diğer değerlendirmeler kullanılmak suretiyle görsel değerlendirilip, geri bildirim verme ve olumlu davranış kazandırma için yapılan çalışmalardan.

Çocuk bekleme nedenini bilmek ister mi? Anne-baba olarak bu çocuğa anlatılmalı mı? Zaman kavramı uygulanabilir mi?
Peki, zaman kavramını bilmeyen bir çocuğa bu nasıl anlatılabilir? Bekleyebilen bir çocuğa ödül verilmeli mi? Beklemeyi reddeden çocuğa yaklaşım önerileriniz nelerdir? Bu konuda yapılan yanlışlar nelerdir?
Çocuk eğitimini çok genel anlamda koşulsuz sevmek ve iç disiplin kazandırmak olarak özetleyebiliriz.
1- Çocukla kurulan sağlıklı ilişki, öncelikle onu olduğu gibi kabul etmek ve ona bunu hissettirmekten geçer. Şartlar ne olursa olsun, kötü not alsa da, hata yapsa da onu koşulsuz sevdiğimizi hissettirmek ilk aşama…
2- Çocukla kuracağımız iyi iletişim, iletişim dilimizin suçlayıcı, eleştirel, yargılayıcı değil, ben’li cümleler kullanarak ve empatik yaklaşımımız ile mümkündür. “Kızgın olduğunu görüyorum, Bunu anlatmak ister misin?”
3- Anne baba olarak bizim modelliğimiz, çocuğun diğer insanlarla kurduğu iletişimin ve kendi disiplininin temelini atacaktır. Örneğin, akşam boyunca bilgisayar ve telefonu ile ilgilenen anne babalar isek, çocuğumuzu teknolojik aletlerle ilgili disipline etmemiz zor olacaktır.
4- Çocuğa zaman ayırmak, iyi bir ilişkinin başlangıcıdır. Arkadaşlarımızla zaman geçirmek, sohbet etmek, oyun oynamak biz yetişkinleri nasıl rahatlatıyorsa, çocuğun da hem arkadaşları ile hem bizimle bunları yapmaya çok ihtiyacı var.
Farklı olarak biz onların yaşam rehberleri değil miyiz? Onları yaşama hazırlayan, örnek olan, sorun çözmeyi, zorluklarla nasıl baş edeceğini öğreten rehberler. Bu nedenle ona ayıracağımız zaman dilimlerinin çok değerli olduğunu vurgulayalım.
5- Bahsettiğimiz psikiyatrik bozukluklarda çocuğun disiplin konusunda zorlandığını göz önüne alırsak, bir uzman yardımı alarak sorunu çözümüne yönelik hem çocuk, hem aile, hem de okulla çalışmalar planlamak en uygun yaklaşım olacaktır.
Eğitimde ebeveynlerin korkutma-yargılama-şiddet yerine çocuklarına açıklayıcı-ikna edici iletişim dilini kullanmaları, çocuklarını kendini doğru ifade etmesi yönünde desteklemeleri, problem çözme yöntemlerini öğretmeleri ve sosyal normları doğru bir şekilde vermeleri gerekmektedir.
Çocuklarındaki davranış değişikliklerini gözlemeleri ve sebeplerini araştırmaları, serbest zamanlarını olumlu bir biçimde değerlendirmelerini sağlamaları (spor, müzik eğitimi, satranç ve diğer sosyal faaliyetler), her şeyden önce doğru modeller olarak çocuklarına örnek teşkil etmeleri çocukları ile doğru iletişim dili kullanmaları gerekmektedir.
Çocuğa gösterilen az ilgi yani ihmal onun gelişimini olumsuz etkilerken, gösterilen fazla ilgi de çocuğun bireyselleşmesini engeller. Fazla ilgi, aşırı korumacı tutumlar çocukta özgüven duygusunun gelişmesini engeller ve suçluluk duygusunu hissetmesini sağlar. Baskıcı, denetleyen tutumla karşılaşan çocuğun, kaygı duygusuyla birlikte aşırı isyankâr ve boyun eğici olması doğal bir sonuçtur. Baskıcı tutum ne kadar zararlıysa, gevşek tutumda bir o kadar kişilik gelişimine kuşkusuz zarar verir.
Her türlü ihtiyaçlarının karşılanacağı beklentisini taşıyan çocuk yetişkin olduğunda da toplumun vermediği hakların kendilerine tanınmasını ister, sorumluluk duygusu gelişmez ve topluma uyum sağlamakta güçlük çekerler. Aşırı koruma davranışı, çocuğun diğer kişilere aşırı bağımlı, güvensiz, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olmasına sebep olabilir.
Aynı tutumu kendi aile yaşantısında eşinden bekleyebilir. Koruyucu yaklaşım çocuğun sosyal gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Böylelikle psiko-sosyal gelişimi sağlıklı oluşmamaktadır.
1- Her şeyi ayrıntılarıyla açıklamamız zekâsını geliştirir, iyi ve tam öğrenmesini sağlar.
Kuşkusuz hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz, ama “her şeyin en iyisi olsun, benim çocuğum, her şeyi başarabilsin, hayatında hiçbir şey aksamasın, eksik olmasın “ düşünceleriyle yola çıktığımız zaman da çocuğumuzun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemiş oluyoruz.

Mükemmeliyetçi kişiler nasıl düşünür?
“Ben en iyisini yapmalıyım, hata yaparsam rezil olurum, insanların beni beğenmesi, beni onaylaması çok önemli, başarılı olmalıyım, her şeyin en iyisini yapmalıyım”.
Böyle düşünen bir kişi, her şeyi kontrol altında tutmalı, tüm riskleri kontrol etmelidir ki, sonuç başarısız olmasın.
1-Çocuğumuza erken dönemlerden itibaren fazla bilgi yani fazla uyaran verirsek, çocukta da mükemmeliyetçi tutum yerleşecek ve performans kaygısı yaşamasına sebep olacağız.
2- Tehlikelere karşı onu sürekli uyarırsam başına bir şey gelmez, kendini korur, tehlikelerden kaçınır. Çocukları yaş ve gelişim düzeylerini dikkate alarak tehlikelere karşı uyarmak gereklidir. Fakat doğru zamanda ve gerektiği ölçüde! Erken ve fazla yapılan uyarılar onda korku ve kaygıların oluşmasına ve artmasına neden olur.
3- İstediklerini yaparsam eksiklik hissetmez, bir şeyde gözü olmaz. Her türlü ihtiyaçlarının karşılanacağı beklentisini taşıyan çocuk yetişkin olduğunda da toplumun vermediği hakların kendilerine tanınmasını ister, sorumluluk duygusu gelişmez ve topluma uyum sağlamakta güçlük çeker. Bu da aşırı koruma davranışıdır, ödüllendirmenin fazla yapılması çocuğun dürtülerini kontrolü öğrenmesini engeller. Dürtülerini kontrolde zorluk çeken, sabır gösteremeyen veya diğer kişilere aşırı bağımlı, güvensiz, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olmasına sebep olabilir.
4- Birimiz iyi, birimiz kötü polis olursak daha rahat disiplin sağlarız.
Eşlerin çocuk yetiştirmeleri ile ilgili birbirlerine ters düşmeyen düşünceleri olmalıdır. Var ise ortak yaklaşımla ilgili karar almalı ya da uzman yardımına başvurmaları gerekmektedir. Farklı tutumlar farklı mesajlar çocuğun kafasını karıştırır.
Tek bir yol çizmek gereklidir. Diğer türlü çocuk hangi yola gideceğini bilemez, çatışma yaşar. İç disiplini gelişmez. Yani doğru davranalım derken ona zarar vermiş kafasını karıştırmış oluruz. Bu şekilde net olamayan, yolunu sürdüremeyen, kendisini disipline edemeyen bir birey yetiştirmiş oluruz.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

24 Nisan 2018

Ulusal Egemenlik Oryantiring Günleri


İzmir’in Buca ilçesi Kaynaklar bölgesi’nde “Ulusal Egemenlik Oryantring Günleri” düzenlendi. 21 Nisan Cumartesi günü saat 11.00 de başlayan oryantring yarışmasına katılan sporcular bir noktadan başka bir noktaya sadece harita yardımıyla ulaşabilmek için ter döktü.
Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü ile Buca Belediyesi işbirliğinde düzenlenen oryantiring yarışı öncesi Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü antrenörleri ücretsiz olarak eğitim verdi.
Oryantiring sporu ve yarışma hakkında Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü Başkanı Suray Duran’dan bilgi aldık.

“Oryantiring harita yardımıyla yön bulmayı içeren, zamana karşı yapılan bir spor. Oryantiring’de sporcular kendilerine verilen yarışma bölgesinin haritasında belirtilmiş hedeflere sırasıyla ve en kısa sürede ulaşmaya çalışırlar. Oryantiring haritası, topografik haritanın üzerine bitki örtüsü, kayalar, küçük çukur ve tümsekler, kuru dere ve sel yatakları, su kanalları, elektrik telleri gibi unsurların işaretlenmesiyle oluşturulur. Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü olarak amacımız bireylere oryantiring’in sosyal ve bireysel faydalarını anlatmak.

Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü olarak geçen yıl 8-9 Eylül’de Buca’da birinci “İzmir Kurtuluş Günleri Oryantiring Yarışması” yapıldı. Bu yıl ikinci olarak yine Eylül ayında düzenleyeceğiz. Geçen yıl 982 doğa sporcusu katıldı. Bu yıl daha çok ilgi olacağını düşünüyoruz. Ayrıca 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı dolayısıyla Oryantiring Günleri düzenledik. Oryantiring ile bir 23 Nisan şenliği yaratmak istedik. Rekabet yok. İzmir dışından katılımın olduğu Ulusal Egemenlik Oryantring Günleri’nde yarışma sonunda tüm sporculara madalya vereceğiz” dedi.
Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü Antrenörü ve sporcularından Özgür Aydın ise ailesi ile oryantiring sporu yaptığını ifade etti. Aydın sözlerine şöyle devam etti;

“Oryantiring sporu yaparak ailenizle birlikte doğa’da vakit geçirin. Hem zihniniz rahatlar hem eğlenirsiniz. Büyükşehirlerde yaşayan çocuklar doğayla tanışır. Çocuklarınızın kendilerine olan güveni ve sorumlulukları artar. Oryantiring fiziki olduğu kadar son derece sağlıklı, zihnimizi çalıştıran ve zeka gerektiren bir spordur. Genç-yaşlı herkese zihinsel, sportif anlamda çok şey kazandırır. Doğada satranç oynamak istiyorsanız bu sporu mutlaka deneyin.
23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı için gerçekleştirdiğimiz “Ulusal Egemenlik Oryantring Günleri”nde sloganımız “Atatürk’ün Çocukları Hedeflerine Koşuyor”. Kendini genç hisseden herkes şenlik havasında yarıştı. Minikler ile başlayan 50-60 yaşında olan ve kendilerini genç hissedenler “Ulusal Egemenlik Oryantring Günleri”ne yoğun ilgi gösterdiler.

Aile sporu olan oryantiring sporuna başlamak isteyen herkesi“Yakamoz Gençlik ve Spor Kulübü” olarak bekliyoruz” dedi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

23 Nisan 2018

23 Nisan Çocukları İzcilik ve Doğa Sporları Merkezi’nde


Buca Belediyesi İzcilik ve Doğa Sporları Merkezi farklı etkinliklere imza atıyor.

Buca Belediyesi İzcilik ve Doğa Sporları Merkezi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle “Çovak Gençlik Sanat ve Spor Kulübünü” izci kampında ağırladı. Ağaç ev bungalovlarda gerçekleştirilen kamp etkinliğine 36 çocuk 4 dernek görevlisi katıldı.

Buca Belediyesi İzcilik ve Doğa Sporları Merkezi sorumlusu Türker Muratdağ, “kamp alanımız 24 Eylül 2016 tarihinde açıldı. Açıldığı tarihten itibaren her hafta sonu dolu dolu geçiyor. Halka açık bir tesis olmasına rağmen daha çok sosyal sorumluluk projelerine yer veriyoruz. 23 Nisan Çocuk Bayramını şenlik havasın da geçirmek için dezavantajlı bölgelerde yaşayan çocuklarımızı izcilik merkezine davet ettik. Buca Belediyesi Başkanımız Sayın Levent Piriştina, sosyal sorumluluk projelerine çok önem veriyor. Başkanımızın söylediklerinin ışığında biz de bu tür projelere ağırlık veriyoruz. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle “Çovak Gençlik Sanat ve Spor Kulübü” 21 Nisan Cumartesi günü kampımıza giriş yaptı. Öncelikle misafirlerimize hoş geldin demek için çay ve pasta ikramımız oldu. 23 Nisan Çocuk Bayramı hatırası olarak tişörtlerimiz dağıtıldı. 22 Nisan’da İzcilik merkezi’nde gerçekleştirilecek “Ulusal Egemenlik Oryantiring Günleri” yarışması için çocuklarımıza kısa bir oryantiring eğitimi verildi. Tırmanma duvarı ve bisiklet turumuz yapıldı. Akşam barbekü partisi ve kamp ateşi etrafında keyifli sohbetler gerçekleştirildi.
Misafirlerimizi kampımız da muhteşem tabiatın kucağında en iyi şekilde ağırlamak için elimizden geleni yapmaya çalıştık. 3 öğün yemekler verildi. 

23 Nisan’da gerçekleştireceğimiz uçurtma şenliğimiz öncesi çocuklarımıza eşofman ve oyuncak dağıtımı yapılacak” dedi.

Çovak Gençlik Sanat ve Spor Kulübü Derneği Başkanı Özgül Gedikli yaptığı açıklamada “Buca Belediyesi İzcilik ve Doğa Sporları Merkezi’nin davetlisi olarak 2 gece 3 gün kamp için davet edildik. Belediye’nin servisleri ile kamp alanına giriş yaptık. Çocuklarımız için çok güzel etkinlik programı hazırlanmış. Hepsi çok keyifli vakit geçiriyor. Başta Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina olmak üzere kamp sorumlusu Türker Muratdağ’a bizleri misafir ettikleri için derneğim adına teşekkür ediyorum. Çocuklarımız çok mutlu oldu” diye konuştu.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

22 Nisan 2018

Kültürlerini kıyafetiyle yaşatıyor..


İzmir’de yaşayan Enver Er Kırım Türklerinin yöresel kıyafetlerini giyerek geleneklerini yaşatmaya çalışıyor. Siyah pantolon, yelek, kalpak ve siyah çizmeleri’nden oluşan yöresel kıyafetlerinin ilgi gördüğünü söyleyen Enver Er “bu bizim milli giysimiz, kültürümüzü gençlerin de bilmesi gerekiyor. Kırım Türkleri bu kıyafetleri giyerdi. Bizler de kültürümüzü çocuklarımıza ve gençlerimize anlatmak istiyoruz. Kültürümüz yok olmasın” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü.

“Atalarım 1934 yılında Romanya Köstence’den Türkiyeye gelmişler. Tekirdağ limanına gemiyle yanaşıp oraya yerleşmişler. Biz aile olarak Tekirdağ’da kaldık. Bende Trakya’da yetiştim. İzmir Ege Üniversitesi Kimya Bölümünü kazanınca İzmir’e geldim. 1996 yılında İzmir’e yerleştim. Ege Üniversitesinde uzun yıllar kimyagerlik yaptım ve emekli oldum” diye konuştu.
Kırım Türkleri derneğin de her ay etkinlik yaptıklarını anlatan Enver Er “Tatar aşlarımız yapılıyor, Çi Börek en bilinen yemeğimizdir. Ben özel günlerde yöresel kıyafetlerimi giyiyorum. Burada yemeklerimiz ve yöresel oyunlarımızı yaşatmaya çalışıyoruz. Gezilerimiz oluyor. Derneğimize tüm Tatarlar gelsin” dedi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


21 Nisan 2018

Geyik Boynuzu Bitkisi


Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi ve Herbaryum Uygulama Araştırma Merkezin de görevli teknisyen Musa IŞIKLI’dan “Geyik boynuzu bitkisi” hakkında bilgi aldık.
“Yaprakları yeşil, dip kısmı sivri, uçları çatallıdır. Genç bitkilerde yeşil renkli, yaşlanınca kahverengidir. Latince adı Platycerium’dur. Anavatanı Madagaskar ve Moris adasıdır. Genelde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Çok dallanma gösteren sukkulent bir bitkidir.
Sabahları güneş görmeleri yeterlidir. Sulamasına dikkat edilmelidir. Fazla sulanırsa çürüyebilir.”

Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi ve Herbaryum Uygulama Araştırma Merkezi’nde “geyik Boynuzu” bitkisinden başka Türkiye’de ve dünyada yetişen bitki zenginliğini görmeniz açısından keyifli bir gezi olabilir.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

20 Nisan 2018

Duygularımı Şiirle anlatıyorum


Reflekselog ve Özel Eğitim Sınıf öğretmeni Nermin AKKAN, duygularını şiirle ifade etmeyi seviyor. Mustafa Kemal Atatürk hayranı, Atatürk için yazdığı birçok şiiri var. Akad Haber olarak Atatürk sevgisini anlatmasını istedim;

“Sığ dimağların algı boyutunun çok üzerinde bir kimliktir. Ki bu nedenle birçok insan Atatürkçülük kisvesine bürünüp ahkâm kesmiştir yıllar boyu. Oysa Mustafa Kemal insandır her şeyden önce. Deha düzeyindeki askeri kimliği, üst akıldaki siyaset bilimciliğinin yanında üzülen, ağlayan, seven nefret eden kızan ve hatalar da yapabilen bir insandır. Sıra dışıdır, özel yaradılışlıdır, yaratan’ın tasarrufunda görevler için seçilmiştir ve seçilmişliğinin bilinciyle de sorumluluklar üstlenmiştir. Bu gerçeğin farkındalığıyla yazıyorum ben Atatürk’ü ve hiç kimsenin gölgesine sığınmadan ve sığdırmaya kalkmadan seviyorum,” diye anlattı.

Nermin AKKAN, Mustafa Kemal Atatürk için kaleme aldığı “Atatürk Kimdi” şiirinden kısa bir dörtlüğü “İzmir Modern” için paylaştı;

Korkusuzdu, kuralsızdı, sıra dışıydı.
Her derste, her işte liste başıydı.
Minnetsizdi, engelsizdi, belki veliydi.
Bence Atatürk başka bir şeydi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

19 Nisan 2018

Balıkçıların ömrü denizlerde geçer..


İzmir’in barbun, çipura, kalamar, ahtapotuyla ünlü Çeşme yarımadası balıkçılarından Kurtuluş Baştürk, yaz-kış soğuk, sıcak demeden mesleğini severek yaptığını söyledi.

Doğma büyüme Çeşmeli olan Kurtuluş Baştürk, “birçok mesleğin aksine zamanımızın çoğunu ailemizden uzakta geçiriyoruz. Balıkçılık zor bir meslek, balıkçılar vakitlerinin çoğunu denizlerde geçiriyor. Balık sezonu başladığında bizim için gurbet başlıyor” dedi.

Otuz beş senedir balıkçılık yapan Kurtuluş Baştürk, İzmir’li olduğum ve Çeşme’de yaşadığım için dünyanın en şanslı insanlarından biriyim. Zor bir meslek olsa da işimi severek yapıyorum. Balıkçıların ömrü neredeyse denizde geçiyor. Şimdi ağ tamiratı yapıyoruz. Boş zaman bulduğumuzda ağ tamiri ve tekne bakımı yapıyoruz. Iskatarya balığı benim en sevdiğim balık” ifadelerine yer verdi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

18 Nisan 2018

“Arabesk Gecesi”


Karşıyaka Seskem Korosu Şef Seher Önal yönetiminde arabesk gecesi konserini gerçekleştirdi. Suat Taşer Tiyatrosu’nda düzenlenen konsere sanatseverler ilgi gösterdi. Gecenin sonunda TRT ses sanatçısı Mehmet Şafak birbirinden güzel eserleriyle dinleyicilere unutulmaz bir gece yaşattı.

Büyük ilgi gören konser sonrası konuşan Karşıyaka Seskem Korosu Kurucu Başkanı İsmail Erkan, “Karşıyaka Seskem Korosu olarak 2017-2018 sezonu konserlerimiz planlamasında, dokuzuncusunu “Arabesk Gecesi” konseptin de tamamladık. Eserleri, bilinen ve sevilen şarkılar arasından seçtik. Maksadımız yaptığımız repertuara seyircileri de katarak, daha keyifli bir icraydı, sanırım başardık.

Tüm konserlerimizde olduğu gibi sahne görseline özen gösteriyoruz. Kostümleri mümkün olduğunca, konsepte uygun hazırlıyoruz. Hedefimiz genç seslerle koroyu zenginleştirmek. Bu konserde de genç solistlerimiz soloları ile çok beğeni kazandı.

Bu sezonu hiçbir koronun bugüne kadar denemeye cesaret edemediği, “Sevda komedyası” isimli müzikli, danslı bir orta oyunu ile kapatmayı planlıyoruz. Karşıyaka Ahmet Piriştina Sahnesi’nde 11 Haziran saat, 20.45’de ilk gösterimi yapılacak müzikali, başarısına bağlı olarak yıl içerisinde, çeşitli turnelerle, seyirciyle buluşturacağız.

Hep daha iyi arayarak, daha mükemmeli yakalamak hedefimizden ayrılmadan, sosyal sorumluluk projelerine katkı vererek, yeni sezona hazırlanıyoruz. En büyük desteğimiz, bize inanan sanatseverler. Onların güvenine layık olmak inancıyla, saygılar sunuyoruz” dedi.

Konsere katılan izleyiciler Seskem korosunun seslendirdiği birbirinden güzel şarkılarla keyifli bir gece geçirdiler.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

17 Nisan 2018

“İzmir Tasting 2018” tadım etkinliği düzenlendi


Kavaklıdere Şarapları bir ilke daha imza attı. Zengin ürün portföyünü sektör profesyonellerine daha iyi tanıtmak üzere Swissotel Grand Efes’te 17 Nisan Salı günü “Kavaklıdere İzmir Tasting 2018” gerçekleştirdi.

Seksen dokuz yıllık tecrübesiyle kendi ürettiği 65 ürün ve 8 farklı ülkeden ithal ettiği geniş ithal portföyünün yanı sıra dağıtımını yaptığı diğer alkollü içecekler, bira ve votka gibi ürünler de bu etkinlikte tanıtıldı. Yurtdışına yatırım yapan ilk Türk firması olan Kavaklıdere Şarapları; Bordeux, Côtes de Castillon’dan satın aldığı bağların şarabı La Croix Lartigue’i de iş ortaklarına sundu. Bu özel etkinliğe Swissotel Grand Efes’in usta şeflerinin elinden çıkan lezzetler eşlik etti. 250’ye yakın ziyaretçinin katıldığı tadımda Kavaklıdere Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Başman ve Murat Başman’ın yanı sıra pazarlamadan sorumlu olan Cevza Başman ve ekibi organizasyonda yer aldı. Kavaklıdere Şarapları Winemaker’ları Sanem Karadeniz, Dilara Sezer ve Mehmet Küpeli eşliğinde Ege esintisi yaratan Egeo serisinin tadıldığı masterclasslar büyük ilgi gördü.


Şarap tadım günlerine ev sahipliği yapan Rusya Federasyonu İzmir Fahri Konsolosu R. Eray Gürler, “Kavaklıdere şarapları grubu olarak İzmir’de ilk kez grown tasting yapmayı düşündük. İş ortaklarımız ve iş partnerlerimizle birlikte bir organizasyon düzenledik. Organizasyonumuzda kendi ürettiğimiz ürünler, Urla, Kocabağ firmalarının ürünleri, ithal ettiğimiz yabancı biralar, votkalar, büyük çapta kendi ithal ettiğimiz çeşitli ülkelerden Fransa, İtalya, Arjantin, İspanya, Lübnan, Almanya gibi ülkelerden hepsini bir arada misafirlerimize sunup onların beğenilerini, kritiklerini dinlemek için böyle bir organizasyon yaptık. Umarım davetlilerimiz keyif almıştır” dedi.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT