31 Ekim 2019

Çok yönlü bir sanatçı; Mehmet Aslan


Ressam, Karikatürist, Karikatürcüler Derneği İzmir Temsilcisi, Satirik Heykel Sanatçısı, Emekli Resim ve Grafik Öğretmeni çok yönlü sanatçı Mehmet Aslan Basma-Kalıp isimli sergisini İzmir Türk-Amerikan Kültür Derneği’nde açtı. Basma-Kalıp isimli sergisi’nde ziyaret ettiğimiz sanatçı ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.  


Bize kendinizden bahseder misiniz?

1945 yılında Eşme’de doğmuşum. Eğitimimi Savaştepe İlköğretmen okulu ve 1967-1970 yılları arasında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü’nde tamamladım. Uşak Öğretmen Okulu’nda 4 yıl Resim İş Öğretmenliği, Samsun Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nde 5 yıl Grafik dersi öğretmenliği ve İzmir’de değişik eğitim kurumlarında resim ve grafik öğretmenliği yaptım.

Çalışmalarınızda vermek istediğiniz mesaj nedir?

Türkiye’deki kadın sorunlarına değiniyorum. Kadına şiddet, kadının toplum içindeki yerini sorgulayan çalışmaları işliyorum.

Basma/Kalıp isimli sergi fikri nasıl doğdu?

Ben Eşme Armutlu köyünde doğdum. Köylü bir ailenin çocuğuyum. Basma kumaş desenli elbiseleri annem, bacılarım ve çevremizdeki kadınlar giyerlerdi. Annem ve bizim köyümüzün kadınları kilim dokurlardı. Çocuk yaşlarda otantik şeylere ilgim vardı. Basma desenli kumaşların dokuması ve otantik oluşu benim her zaman ilgimi çekmiştir.

Değişik malzemelerle çalışmayı sevdiğim için akrilik tekniğini farklı nasıl çalışabilirim diye düşündüm. Önce küçük denemeler yaptım. Tuval üzerine basma yapıştırarak üzerine akrilik boya çalışmaya başladım. Grafik kökenli olduğum için tuvallerin üzerine nasıl resim yapabileceğimi düşündüm. Deneme çalışmalarımda istediğim sonuçları elde ettim. Basma üzerine çalışırken Basma yapışmadan önce figürleri tasarlıyorum. Basma üzerini boyamak, diğer tuvallerde olduğu gibi yapboz olmuyor. Zeminde basmanın görüntüsünün kalması lazım. Şablon hazırlayıp çiziyorum ve renklendiriyorum. Bu sergi için çok yoğun çalıştım ve ortaya bu çalışmalarım çıktı.

İlk serginizi nerede açtınız ve bugüne kadar kaç serginiz oldu?

İlk sergimi 1979 yılında Ankara Alman Kültür Merkezi’nde karikatür sergisiyle açtım. İlk sergimin üzerinden 40 yıl geçti. Bu süre içinde İzmir, Ankara, İstanbul, Balıkesir, Mersin, Antalya gibi illerde resim, satirik heykel ve karikatür sergilerinden oluşan 45 sergi açtım.

Hayalinizdeki meslek ressamlık mıydı?

Elbette. 6 yıl öğretmen okulunda okudum. İyi bir sanat eğitimi aldım. Okulun atölyesinde iyi çalışmalar yaptık. Gazi Eğitim Enstitüsü 2. Sınıfta grafik eğitimi aldım. Mürşide isimli hocamın çalışmalarımda çok katkısı olmuştur. Grafik ve resim üzerine eğitim aldığım için resimlerim daha çok grafik tarzında oluyor.

Sanatsal çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Resim, özgün baskı, karikatür ve satirik heykeller sanatsal çalışmalarımı değişik dallarda yapıyordum. İlk çalışmalarım yağlıboya resim olarak başladı. Sonra akrilik boya ile çalışmaya başladım. Akrilik tekniği ile çalışmak bana daha rahat geldi. Akrilik çalışmaları birçok sergide sanatseverlerle buluştu. Satirik Heykel ve Karikatür çalışmalarım da devam ediyor. Tüm çalışmalarımı sergiler ile sanatseverlerle buluşturmaya devam edeceğim.

Sergi sonrası programınız nasıl?

10-25 Ocak 2020’de İzmir Resim Heykel Müzesi’nde “Şeykeller” sergisi açacağım. Sergi hazırlıklarım devam ediyor. Farklı malzemeleri biraraya getirerek yaptığım yeni çalışmalarımda da mesajlar var.

Ayrıca Etik Sanat Evi’nde 20 yıla yakın yetişkinlere resim, özgün baskı kursları veriyoruz.  Sanatı yaygınlaştırmak için Monoprint günleri düzenliyoruz. Kursiyerlerimize temalı çalışmalar yaptırmayı ve onları belli konularda odaklanıp yaratıcılıklarını ortaya koymayı amaçlıyoruz. Geçen yıl Barış temalı çalışmalarımız sergilendi.  Monoprint günleri önümüzdeki yıllarda da devam edecek.  

Türkiye’de sanata değer veriliyor mu?

Sanata verilen değerin zaman ilerledikçe çok iyi olmadığını gözlemliyorum. Ben İzmir’e 1979 yılında geldim. İzmir Resim Heykel Müzesi’nde bir sergi açmıştım. Sergiyi izlemeye gelenler taksitle de olsa evlerine asmak için resim alıyorlardı. Şimdi sergi izleyicileri daha çok sergide bulunmak amacıyla geliyor. Türkiye’nin ekonomik durumu sanatsal eserler almayı durdurmuş durumda. Önümüzdeki günleri sanat olarak pek parlak gördüğümü söyleyemem.

Son olarak sanatseverlere neler söylemek istersiniz?

Her şeye rağmen Basma/Kalıp sergimi açtım. Satış konusunda çok beklentim yok. Türkiye’deki ekonomik koşullar belli. Sanatçı olarak her şeye rağmen çalışmaya ve üretmeye devam edeceğiz, sergiler açacağız. Gelecek nesillere katkı sunmaya devam edeceğiz.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

30 Ekim 2019

Ferzan Sarpkaya, Masklarını sergilerken Troya Savaş Kahramanlarına Dönüştürmüş




Şiir çalışmalarını, resim ve mask çalışmalarıyla birlikte yürüten çok yönlü sanatsal kişiliği ile dikkat çeken Ferzan Sarpkaya ile mask çalışmalarını konuştuk.

Bize kendinizden bahseder misiniz?


Manisa Turgutlu’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi İzmir’de tamamladım. Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi’nde Muhasebe ve Medya İletişim okudum. Kamu kurulundan emekliyim. İki kızıma annelik yapmanın onurunu taşıyor ve yaşıyorum. Dil Derneği üyesi ve İzmir Yürütme Kurulu’nda görevliyim. Türkiye Pen Yazarlar Derneği, ÇYDD, Sağkal üyesi, Umut Atölyesi gönüllüsüyüm. İzmir’de yayımlanan Gazetem Ege’de köşe yazarlığı yaptım. Çeşitli dergilerde şiirlerim, yazılarım yayımlanıyor. 2016 yılında “Ben Gibi Konçerto” 2017 yılında ikinci kitabım “Gün Vurgunları” şiir kitabım okuyucuyla buluştu.

Neden Mask yapmayı seçtiniz?


Mask ile tanışmam bir köşe yazısı yazmak için Mask Sanatçısı Eylem Sürer’i ziyaretimle başladı. “Mask deyip te geçme sakın” köşe yazım için kendisiyle görüşüp Konak Belediyesi Mask Müzesini gezmiş ve çok etkilenmiştim. Kursa katılmaya Eylem hanımla tanıştıktan sonra karar verdim. Mask Müzesi’nde Mask Atölye çalışmalarına katıldım. Mask yapımı eğitmenimiz Eylem Sürer ile olan çalışmalarımız çok bilgilendirici ve eğlenceliydi. Eğitmenimizin bize öğrettiği kesimleri ve mask modellerini öğrettiği teknikler ve kendi tasarımlarımı birleştirerek farklı eserler ürettiğimi düşünüyorum. Atölye çalışmalarımızda arkadaşlarım renkli şifonlar, parlak tüllerle çalışıyordu. Urganlar ile çalışmak fikri aklıma geldi. İnce ve kalın urgan ve değişik derileri çalışarak mask tasarımlarımda kullandım.

Masklarınızın hikayesi nedir?

Troya savaşının mitolojik anlatısındaki savaşın kahramanlarının isimlerini verdiğim 10 mask çalışmam var. Helena, Paris, Agamemnon, Hermione, Hektor, Akhilleus, Menelaos gibi isimleri çalıştım.

Bugüne kadar kaç sergi açtınız?

Masklarım, Uluslararası İstanbul Kadın Sanat Festivali’nde ve Balıkesir’de, Dikili Öğretmen Evi’nde, Bademler Zeytinyağı Fabrikasında sergilendi. 2020 yılında Akdeniz Festivalinde mask çalışmalarım yeni bir sergi ile sanatseverlerle buluşacak.

Kadınların hayatlarının belli bölümlerini anlattığınız mask çalışmanızı kısaca anlatır mısınız?

Kadın çalışmamda kadının çocukluğu, ilköğretim öğrenme devresi, lise yılları genç kızlıklarına dair anlatımlar görselliğe önem verdiğimiz dönemi, sonunda genç bir kadın olduğunuzda hayatın zorluklarını gördüğünüz acı ve gözyaşının olduğu dönemi anlatıyor. Kadının bütün bir yaşamını anlatan bir çalışma tasarladım. Bu çalışmamı mask ve resimle birleştirdim. Karmamızı anlattım. Bu çalışmamı bir şiirle de tamamladım. Bu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çocukluk… Kadınlık…

Çocukluğu

İle büyüdü

Kadınlık,

Oyunları

Saç örgüleri

Hayalleri

İsyanları

Çaresizliği

Aşkları

Acıları.

Dünya’nın

Yörüngesinde.

Fakat en çok

Öldürülen…

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Konak Belediyesi Mask Atölyelerinin tekrar başlamasını istiyorum. Özel mask atölye ücretleri çok yüksek oluyor. Mask Müzesi Atölye Çalışmalarına İzmirliler ilgi gösteriyordu. Tekrar açılırsa ben devam etmek istiyorum. Sevgiyle, sanatla, şiirle, direnerek… Çoğalarak güzelliklerde buluşmak dileğimle..


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT  


29 Ekim 2019

Milli Bayramlarda İzmir Turu Atıyor


Cumhuriyet’in 96. yılı İzmir’de coşkuyla kutlandı. 10 yıldır her Cumhuriyet Bayramı’nda olduğu gibi bu yıl da 1959 model Jeep ile cumhuriyet turu atan Ergün Çetinkaya İzmirlilerden yoğun ilgi gördü.

Cumhuriyet turu için Alsancak Atatürk müzesi önünden başlayarak, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, İnönü Caddesi, Alsancak, Bayraklı, Bornova, Karşıyaka’yı dolaşan Ergün Çetinkaya, Türk bayrakları ve marşları çalarak gezerken sevgi gösterileri ile karşılandı. Mola verdiği yerlerde vatandaşlar araç ile bol bol fotoğraf çektirdiler.

Geçmiş yıllarda Cadillac Impala arabası ile basın açıklamalarına gittiğini ifade eden Ergün Çetinkaya, konuşmasını şöyle sürdürdü.

Arabam sünnet ve düğün arabası olduğu için ses düzeni var. Basın açıklamalarında İzmir Marşı, Onuncu Yıl Marşı, Gençliğe Hitabe, Andımız, Harbiye Marşı, Sarı Saçlım Mavi Gözlüm gibi parçaları çalıyordum. Katılımcıların çok ilgisini çekiyordu. 10 yıl kadar önce Cumhuriyet Bayramı bu kadar kalabalık olmuyordu. Bayram kutlamalarında heyecan yok, bayram havası yok. Ben böyle hissediyordum. Ne yapabilirim diye düşündüm. Benim ilgi çeken bir arabam var, ses düzenim kurulu. Marşlar çalabiliyorum. İlk yıl kendim şehir turu attım, baktım herkesin çok ilgisini çekiyor. Cumhuriyet Bayramına neşe getirdin, iyi ki varsın gibi olumlu tepkiler almaya başladım. Bu güzel gelişmelerden sonra tüm milli bayramlarda turumu atmaya başladım. Milli bayramlara göre marşlarımı çalıyorum. Sponsorumu soruyorlar. Ben tüm masrafları kendim karşılıyorum. Daha önceki aracım impala klasik otomobil için en az 100 lira yakıt giderim oluyor. Milli bayramlarda çalışmıyorum. Bütün gün bayram havasında geçmesi için geziyorum. Hasta olsam dahi turumu atmayı ihmal etmiyorum. Bu benim görevim oldu. Bazı semtlerden davet alıyorum. Özellikle gidip marşlarımı çalıyorum, birlikte söylüyoruz.

Yeni aracıma alışmaya çalışıyorum

Chevrolet Impala 28 yıl kullandığım bir araçtı. Beş buçuk metre uzunluğunda. Park sorunu çok yaşıyordum. Artık düğün arabası işini de bırakmaya karar verdim. Ondan vazgeçmek çok kolay olmadı. Yeni aracım, orijinal 1959 model Jeep birbirimize alışmaya çalışıyoruz.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

28 Ekim 2019

Prof. Dr. Çağatay Üstün yazdı; Sadece ve sadece doğrular


Sadece ve sadece doğruları göstermek için buradayım ve bugüne kadar iyi kötü kendi akademik alanımla ilgili bir şeyler yaptım. Ancak görüyorum ki, etik ve ahlaki yaklaşımların sürekli olabilmesi için bunun sosyal ve mesleki yaşamın döngüsü içinde dahil edilmesi gerekiyor. Elbette ki, bunun için belli görevlerde olmanız, yetkilendirilmiş bir halde olmanız lazım. Aksi takdirde yapacaklarınızı aktarmanız bir işe yaramıyor. Aynı yollardan Konfüçyüs, Buda, Aristoteles, Platon gibi düşünürlerin de geçtiğini görünce, nasıl olması gerektiği hususunda bir kez daha durup düşünüyorsunuz.


Etik ve ahlaki olanı, doğruları anlatmak, bunları ders olarak vermek kolay, ancak yaşamın içine dahil edilememiş bir etik ve ahlakın neye yarayacağı konusu bir başka soru işaretidir.

Bunun içindir ki, doğruyu, sadece doğruyu yüceltmek, doğru eylemi toplumun içine yaymak için belli görevleri yerine getirmeniz lazımdır.

Umarım ki, yakın bir gelecekte toplumlar bunu anlayacaklar ve bunu savunan kişilerin ön planda olmasını isteyecekler ve daha düzgün bir yaşamın oluşmasına öncülük edeceklerdir.

Burada belirttiğimiz konu, daha iyi bir toplum, daha iyi bir dünya mirası içindir. Asla, hiçbir zaman makam ve mevkinin önemli olduğu gerçeğini bu satırlardan anlamamalıyız. Ancak Schopenhauer’in de ifade ettiği gibi, “salon etiği” yani sadece seçkinlerin konuştuğu ve belli yerlerde konuşulan etik önemli değildir. Önemli olan bunu yaşama yaymaktır. Bunun gerçekleşmesi için etik ve ahlak, felsefe uzmanlarının belli görevlerde bunulması, toplumun sağlıklı, doğru ve güzel bir şekilde inşası için onlara birer fırsat tanınması lazımdır. Siyaset ve politika olmadan başarılabilir. Bunun insanlık tarihi içindeki örnekleri bizlere yol göstermektedir. Tarafsız, insana yakışır bir şekilde bir dünyalı gibi tüm canlıları da önemseyen bir anlayışın artık her alana yerleşmesinin zamanı gelmiştir. Bunun açık ve net bir şekilde görülmesi, dünyamızın yaşam tarihini değiştirecektir.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


27 Ekim 2019

İzmir Park’ta Cumhuriyet Bayramı Coşkusu!


Cumhuriyet’in kuruluşunun 96. yıldönümü İzmir Park Alışveriş Merkezi’nde çeşitli etkinliklerle kutlanacak.

29 Ekim’de İzmir Park Alışveriş Merkezi’nde milli bayram ruhu doyasıya yaşanacak. Birbirinden renkli etkinliklerin gerçekleşeceği bu özel günde genç yaşlı tüm ziyaretçiler keyifli bir bayram eğlencesine ortak olacak.

Saat 13.30’da Soğuk Heykel Atölyesi sanatçılarının Canlı Heykel Gösterisi ile başlayacak etkinliklerde, alışveriş merkezi misafirleri milli mücadelenin başlangıcına tanıklık edecek. Beş soğuk heykel figürünün gerçekleştireceği bu görsel şov saat 17.00’ye kadar devam edecek. İzmir Park’ın minik ziyaretçileri ise saat 14.00’ten itibaren “Cumhuriyet Güvercini Yapım Atölyesi”nde bir araya gelecek. 6-11 yaş arası çocukların katılacağı bu atölye çalışmasında minikler hem Ata’larını anacak hem de yaptıkları beyaz güvercinlerle tüm insanlara barış mesajı verecek.

Bayrak ve ay yıldızlı balon dağıtımının yapılacağı İzmir Park’ta, Cumhuriyet coşkusu  gün boyu devam edecek.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

25 Ekim 2019

Güzel Sanatlarda İzinsiz Kopyalama


Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (GESAM) İzmir Ticaret Odası’nda “Güzel Sanatlar ve Telif Hakları” konulu bir etkinlik düzenledi. 25 Ekim Cuma günü gerçekleşen konferans’ın konusunun güzel sanatlarda izinsiz kopyalama olduğunu ifade eden GESAM Yönetim Kurulu üyesi Nezih Demirtepe, amaçlarının telif haklarının korunmasına dikkat çekmek olduğunu söyledi.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programa İzmir İl Kültür Müdürü Murat Karaçanta, GESAM üyeleri ve sanatseverler katıldı. Karaçanta sunum öncesi İzmir Ticaret Odası’nda eserleri sergilenecek GESAM üyesi sanatçılara Teşekkür Belgesi verdi.  


GESAM üyesi Ayten Köse’nin yaptığı sunum slayt gösterisi ile desteklendi. Ressam-Karikatürist Ayten Köse; İzinsiz kopyalamanın her zaman güncel olduğunu söyleyerek şu ifadeler yer verdi.

İzinsiz kopyalama çok yönlü olarak konuşulup tartışılabilir özelliktedir. Seneler önce internet ve bilgisayarla yeni tanıştığım sırada sanal alemde Vincent Van Gogh' la karşılaştım. Çalışmalarını başka sanatçının kompozisyonları üzerine kurgulandığını görünce şok olmuştum. Bizler diğer sanatçının adından çok Van Gogh adını duymuştuk. Kullandığı renkler, fırça vuruşları ile dışavurumculuğu kendisini öne çıkarmış ve ünlü yapmıştı.

Şimdilerde ise bu konuda konuşmam için teklif geldiğinde yeniden arayışa girdim. Van Gogh benim için yeniden güncelleşti ve incelememi ilerlettim.

Benim doğumumdan tam da yüz yıl önce 1853 yılında Hollanda'da rahip bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmişti. Resme ilgisi amcasının yanında, sanat ticareti ve yayıncılığı alanında çalışmayla başladı. Sanata olan ilgisi giderek daha da arttı. Sattığı fotoğraf ve baskılardan koleksiyon oluşturmaya koyuldu. Yaşamı boyunca sanat yapıtları, galeriler ve müzelerin izini sürdü. İngiltere'de yaşamı bu yönden kendisi için büyük bir avantajdı. 1875 yılında Camille Corot retrospektif  sergisinden çok etkilendi. Üç ay önce ölen Corot'un sergide 226 çalışması vardı. Van Gogh aynı dönemde Jean François Millet'ten de çok etkileniyordu. Bu arada dini duyguları yoğunlaşıp dini dersler verme ve vaizlik dönemleri de yaşadı. Karşılıksız aşk duyguları onu derinden yaraladı ve ruhsal olarak sıkıntılar yaşadığından akıl hastanesine kapatıldı. İşte bu dönemlerde hayranı olduğu, ilgi duyduğu sanatçıların resimlerinin kopyalarını çalışmaya başladı. Çünkü dışarı çıkamıyor, model kiralayamıyordu. Eugene Delacroix, Jean François Millet, Rambrantd Van Rijn, Honore Daumier, Gustave Dore, Emile Bernard, Virginie Demond  Breton, Jacob Jordaens, Japon Utagawa Hiroshige, Keisai Eisen gibi sanatçılardan kopyalar yapmıştır. En çok da Millet'den yararlanmıştır. Yukarıda saydığım sanatçıların resimlerini; "Saint Remy Akıl Hastanesi"ndeyken kopyalıyor, onların kompozisyonlarından yararlanıyordu. Çalışmalarında tamamen kendine özgü renklerini kullanıyordu. Kopyalamalardaki Amacı insan anatomilerini doğru yapabilmekti. Dışarı çıkamıyor ve model kullanamıyordu çünkü...

Paris'te (1888) Tolouse Loutrec, Pissaro, Signac, Seurat ve  Gaugin'le tanıştı. Loutrec'in fikri ile Fransa Arles kasabasına gitti.  Buranın Parlak gökyüzü, doğası, güneşi ve sıcaklığından büyülenmişti.  Arles'te  iki yüzden fazla resim yaptı .

Kopya çalışmaları sayesinde  gelişmiş,  sanatsal anlamda beslenmiş ve ardından kendi özgün çizgisini sergilemişti dünyaya. Ne var ki yaşamı boyunca kardeşi Teo sayesinde satılan ilk ve tek tablosu "Kırmızı üzüm bağı" idi.

Ben burada Vincent Van Gogh'un kopya çalışmalarını söz konusu ederken, sanatçının amacının kendini geliştirme yolunda basamakları tırmanmak olduğunu gördüğümü belirteyim.  Zaten asla başkasının emeğine konma söz konusu olmuyor. Kardeşi Teo'ya yazdığı mektuplarda bunu yansıtıyor.

Vincent Van Gogh'un en ünlü resimleri; Arles'teki Yatak Odası (1888-1889), Yıldızlı Gece (1889), Gece Cafe terrace(1888), Ay Çiçeklerİ.(1888), Kesik Kulaklı Otoportresi(1889)

Aslında değinmemiz gereken durum, bireylerin başkalarının çalışmalarını bire bir ya da fikirlerini kullanarak kendilerine mal etmeleridir. Bu da başkasının emeğini çalmak gibi bir emek sömürüsüne neden olur. Asla etik değildir. Yapıtın gerçek sahibine saygısızlıktır.

İşte tam da burada GESAM  devreye  girer. 5846 sayılı kanun ile ülkemiz gündemine giren "Telif Hakları" 1952’den bu yana biz sanatçıları sanat hırsızlarından korur.  Bildiğiniz gibi 2019 Türkiye'sinde biz güzel sanatlar sahasının üyelerini koruyan tek resmi meslek birliği GESAM'dır. GESAM'a başarılar diliyorum” dedi.


“Büyükşehir-Gündem; Güzel Sanatlar ve Telif Hakları” etkinlikleri kapsamında konferans sonrası karma sergi açılışı gerçekleşti.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


22 Ekim 2019

“Orman Gönüllüleri” buluştu…


Ege Orman Vakfı Gönüllüleri, sezonun ilk toplantısında, Menderes-Oğlananası'nda bulunan Ege Orman Vakfı  Zeytinliği’nde bir araya geldi.

Sezonun ilk toplantısın da  Ege Orman Vakfı Genel Müdür Yardımcısı  Yasemen Bilgili, geçtiğimiz yıllarda gönüllüler  ile birlikte gerçekleştirilen çalışmalardan bahsederken; Ege Orman Vakfı Genel Müdürü  Metin Gençol, Vakfın son projeleri, İzmir’de yaşanan son orman yangını ve yangın sonrası yürütülen çalışmalar  hakkında bilgi verdi.

Toplantının ardından gönüllüler zeytin hasadına destek vererek keyifli bir gün geçirdi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

20 Ekim 2019

“Kelebek Etkisi” sanatseverlerle buluşacak

Kuratörlüğünü Dr. Özgün Özer’in üstlendiği Neslihan Ataş’ın “Kelebek Etkisi” başlıklı fotoğraf sergisi 21-25 Ekim tarihleri arasında İzmir Ticaret Odası’nda sanatseverlerle buluşacak.


1981 yılında Malatya'da doğumlu olan, Türkiye Elektrik İletim A.Ş.' de Elektronik mühendisi olarak çalışan Neslihan Ataş, gönlünün sanata hep daha yakın olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti;

Fotoğrafa olan sevgimin bilgiye ve aşka dönüşmesi 2012 yılında Cengiz Özer Eğitim Merkezi'nde, Rahmetli Saygıdeğer  Cengiz Özer Hocam ve oğlu değerli Fotoğraf Öğretmenim, Dr. Özgün Özer ile tanışmamla başladı. Fotoğrafa dair bildiğim her şeyi, bu aile ortamında, bu güzel insanlardan öğrendim. Eğitimimi tamamladıktan sonra yine bu kurumda uygulama derslerine devam ettim ve çeşitli sergilere katıldım.

Hayatımın zor bir döneminde, tam bir yıl önce, fotoğrafa, sevdiğim her şeye veda etmişken, dibe vurdum, dediğim bir zamanda Özgün Hocamın bir sergiye davet eden telefonu ile yeniden fotoğraf çekmeye başladım. Kendimi iyileştirdim. Fotoğrafçılığımı iyileştirdim. Kelebek Etkisi diye adlandırdım bu dönemi. Benim için bir dönüm noktası oldu.

O telefon üzerine katıldığım sergi Bornova Belediyesi tarafından düzenlenen “Her Kare Bin Kadın” adlı fotoğraf sergisi idi, ki oradaki 35 kadın fotoğrafçıdan biri olmaktan gurur duyuyorum. Kelebek Etkisin de o projeden de izler var. Mesela, Her Kare Bin Kadın projesinde 35 kadın fotoğrafçıdan birer kadın portresi vardı, Kelebek Etkisin de bir kadından 35 kadın portresi var.

Kelebek Etkisin de kelebeğe dair çok şey var aslında. Hayatımızdaki tekamül süreçlerini metamorfoza çok benzetiyorum. Güçlenmek için, uçabilmek için zorluklarla, acılarla baş etmenin zorunlu olduğunu öğrendim. O kozanın duvarlarını kanatlarınızı kanatarak yıkmazsanız, uçamazsınız. Bunu bizzat tecrübe ettim.

Ve kelebek etkisi teorisi.. Gerçekten bazen hayatımızda küçücük bir olay, bir değişim öngöremediğimiz sonuçlar doğuruyor, kaderimiz oluveriyor. Tam kozadan çıkmaya niyetlenmiş ve fakat ne yapacağımı bilemezken, Özgün Hoca’nın telefonu ile o hamleyi yaptım. Önce kozamı yırttım, sonra ayağa kalktım ve şimdi uçmaya hazır hissediyorum. Bir telefonun bir hayata, bir fotoğrafın bir sergiye, bir tırtılın bir kelebeğe dönüşmesi gibi..

Sonra farkettim ki hayatta her şey, iyi ve kötü dediğimiz tüm anlar gelip geçici, belki de bir kelebeğin ömrü kadar kısa..

Ve hayatımıza rengarenk kanatlarıyla değen her insan, her ilişki, birer kelebek kadar kırılgan ve naif..

Bu projede yer alan her bir fotoğrafın da bir öyküsü var. Kimisi kozanın içindeki, o sıkıntılı dönemdeki karamsarlığımı, kimisi oradan çıkabilmek için, mutlu olmak için yaptığım şeyleri, çoğu beni ben yapan rutinlerimi, bazıları kafamdaki masalsı dünyayı anlatıyor. Fotoğrafların bir kısmını evimin çeşitli köşelerinde, bazılarını kendi hazırladığım fonla, kısıtlı ekipmanımla, bir kısmını her birinin benim için anlamı, anısı olan yerlerde çektim.

Daha alacağım çok yolum, öğreneceğim çok şey var elbette. Dileğim içimdeki tutkunun, aşkın hiç bitmemesi; hedefim fotoğraflarımla kendimi daha fazla insana ifade edebilmek..

Bu proje ile kendime, beni sevenlere ve hatta sevmeyi bilmeyenlere demek istedim ki,

3 günlük bir hayat bu, masal da oluruz gerçek de, yönetmen de, başrol de, tırtıl iken kelebek de..

Mühim olan, kendimiz kalabilmek, geçmekte olan anı yakalayabilmektir...



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


19 Ekim 2019

İzmir Araştırmaları Derneği’nden “Bir Çalgı-Bir Usta” etkinliği


İzmir Araştırmaları Derneği Kültür-Sanat söyleşileri kapsamında “Bir Çalgı-Bir Usta” etkinliği düzenledi. 19 Ekim Cumartesi günü gerçekleşen etkinlik Anemon Fuar Otel’de gerçekleşti.

Açılış konuşmasını İzmir Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Cevher yaptı. Hakan Cevher bir orkestranın vazgeçilmezleri olan kontrbasın taşınması en zor enstrüman olduğunu söyledi.

Kontrbas Marco Sollatso’nun konuk olduğu etkinlikte keman ailesinden, yaylılar grubunun en büyük ve kalın sesli çalgısı olan kontrbası çalarak konuklara anlattı. Kontrbas genelde erkekler tarafından tercih edilse de katılımcı kadınlar ağırlığını merak ederek zorlanıp zorlanmadıklarını denediler.  
İzmir’de yaşayan, İtalyan Kontrbas Marco Sollatso klasik müzikten ve caz’dan örnekler verdi.

Bilgilendirmelerin ardından “Bir Çalgı-Bir Usta” etkinliği soru cevap ile sona erdi.

  


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

18 Ekim 2019

Cumhuriyet Kadınları’ndan Mehmetçiğe asker selamı


Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubesi, barış pınarı harekatına destek için Konak’ta bir araya gelerek, Mehmetçiğe asker selamı gönderdi.

Konak Tarihi Kemeraltı çarşısı girişinde toplanan kadınlar “Mehmetçiğimizin Yanındayız” yazılı pankartlar taşıdı. 


Mehmetçiğe destek amaçlı açtıkları imza masasında İzmirdehaber.com’a açıklama yapan Cumhuriyet Kadınları İzmir Şubesi Başkanı Zuhal Baş;

Mehmetçiğimiz yüzüncü yılında tekrar tarih yazdı. Ülkemiz uzun yıllar PKK ve YPG’den çok çekti. Amerika tarafından silahlandırılan terör örgütleri ülkemizin ve komşularımızın tehdit kaynağı oldu. Sınırımızda Amerika’nın kara gücüm dediği PKK ve YPG’yi temizlemek için ordumuz B”arış Pınar Harekatını” başlattı.

Dünyanın en barışçıl milleti biziz. Kurtuluş savaşında kendi milli sınırlarımızı çizerek “Yurtta Barış Dünyada Barış” diyen bir milletiz. Fakat vatanımıza saldırı olursa barış masallarına inanarak buna göz yummayız. Türk ordusu dünyanın en deneyimli, barışçıl ordusudur. Başka bir ülkenin sınırlarını işgal etmek gibi bir emeli olmamıştır. Tek amacımız vatanımızı korumaktır.

Bugün basın açıklaması yapıldıktan sonra imza masamız kuruldu. Vatandaşlarımızın duygu ve düşüncelerini anlatan mektupları ve destek imzalarımızı Genel Kurmay Başkanlığına göndereceğiz. Onlar Mehmetçiğimize ulaştıracaklar. İmza ve destek mektupları için Konak meydanı Kemeraltı Çarşısı girişin de 17-18 Ekim tarihlerinde vatandaşlarımızı bekliyor olacağız” diye konuştu.

CKD İzmir Şube Sekreteri Özlem Göktoğan yapılan basın açıklaması şöyle;

Bugün Mehmetçiğimiz barış pınarı harekatı ile yüzyılın destanını yeniden yazıyor. ABD yıllardır vatanımıza ve komşularımıza yönelik emellerini gerçekleştirmek, kukla bir Kürdistan (ikinci İsrail) kurmak için bu bölgeye piyonları aracılığıyla büyük acılar çektirdi. Kara gücüm dediği PKK, YPG’yi besledi, büyüttü, eğittti ve silahlandırarak, ülkemizin ve komşularımızın güvenliği için büyük tehdit haline getirdi. Barış pınarı harekatı ile PKK, PYD ezilecek, ABD yenilecek, güvenliğimiz sağlanacaktır. Sadece ülkemiz için değil bütün insanlığı tehdit eden terörün beli kırılacaktır. Nasıl yüz yıl önce emperyalizme karşı verdiğimiz kurtuluş savaşı mazlum milletlerin kurtuluşuna vesile olduysa barış pınarı harekatı da aynı etkiyi bırakacak, zalimlere karşı mazlumların zaferi olacaktır. Bizim anladığımız barış budur.

ABD’nin kalemli piyonlarının kara propoganda lekesi Mehmetçik’in ünifotmasını kirletemez. Türk Milletinin arkasında koskoca bir tarih var, yedi düvele karşı verdiği ilk anti emperyalist kurtuluş savaşı deneyimi var. Dünyanın en barışçıl milletiyiz ama vatan bütünlüğümüze, milletimizin birliğine kast eden olursa onları “geldikleri gibi gönderir” kazdıkları hendeklere gömeriz.

Türk kadını geçmişte olduğu gibi bugün de bölücü terör örgütüne baş kaldırarak bağımsızlığı ve geleceği için mücadele etmektedir. Bugün Diyarbakır anneleri çocuklarını kendi hain emellerini gerçekleştirmek için kirli dilleriyle kandırarak, dağa kaçıranlardan HDP binası önünde toplanarak hesap soruyor.

Diyarbakır anneleri şimdi; Evlatlarımıza Amerikan uşaklığı yaptıramazsınız, Mehmetçiğe karşı çocuklarımızı savaştırırsanız dünyayı başınıza yıkarız, başlarım sizin Kürdistan davanıza diyerek haykırıyor.

Diyarbakır anneleriyle birlikte biz de haykırıyoruz ve bu haykırış Mehmetçiğe destek haykırışıdır. Türk milleti olarak, binlerce yıllık birlik beraberlik ve millet olma bilincine sahibiz. Diyarbakır analarının kurtuluş savaşımızın 100. Yılında verdiği cevaplar ve ettiği mücadeleler, Fatma Seherlerin, Şerife Bacıların bıraktığı mirasın sağlam temeller üzerine kurulmuş olduğunun göstergesidir. Diyarbakır analarının başlattığı bu mücadele iç cephede bütünlük sağlanmasında büyük öneme sahiptir. Mehmetçiğimize moral kaynağıdır.

Batıdan kulağımıza fısıldanan sözde demokrasi, barış, kadın hakları masallarına cevap olarak biz Cumhuriyet Kadınları diyoruz ki biz biliriz işlerimizi, işimiz kimseden sorulmamıştır. Bizim başı dik, özgür yaşamımız ancak ve ancak vatanımızın tam bağımsız olmasıyla sağlanır. PKK, YPG ölümcül darbeyi yiyecektir. Mehmetçiğin başarısı dosta güven, düşmana korku salacak silahlarıyla girdikleri topraklardan zaferle çıkacaklardır.

Bir çift öküzünü vatan savunmasına vermiş, gerektiğinde kağnıların önünde kendisi koşmuş Müdafai Vatan Cemiyeti kadınların torunlarıyız. Onların bize bıraktığı en önemli miras yüksek vatanseverlik bilincidir. Bu inançla ve kararlılıkla ak sütümüzle emzirdiğimiz evlatlarımızın vatan savunması yolları açık, kılıçları keskin olsun. Mustafa Kemal’in askerlerinin tertemiz alınlarından öpüyor, onurlu başlarını bağrımıza basıyoruz.

Biz yüzyıl önce kararımızı verdik; “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek.

Selam olsun Mehmetçiğe, Yüreğimiz Mehmetçikle atıyor, Zafer Türk milletinindir, PKK ve YPG ezilecek, Amerika yeniecek.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

11 Ekim 2019

İzmir Alsancak Bölgesindeki Kiliseler Gezildi


Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Mimarlık Haftası etkinlik programında yer alan öğrenciler ve Mimarlar için 11 Ekim Cuma günü kiliseler gezisi düzenledi.
Geziye katılanlar Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergün Laflı rehberliğinde İzmir’deki kiliseler gezisine yaklaşık 40 kişi katıldı.

Başlangıç için Alsancak Gar’ı postanesinin önünde buluşan grup program hakkında bilgi aldı. İlk olarak St. John İngiliz Anglikan Kilisesi ile başlayan gezi, Sen Josef Ortaokulu, İtalyan İlk Mektebi, Alsancak Katolik kilisesi ile devam etti. Aziz Yuhanna Katolik Katedral Bazilikası, Saint Polycarp kilisesi, Santa Maria kilisesi de gezilerek diğer geziler gelecek turlara bırakıldı.

Katılımcılar Alsancak’ın ne kadar çok tarihi değer taşıdığını fark ettiklerini söylediler.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


9 Ekim 2019

Girit’e özgü yemek çeşitleri tattırıldı


İzmir Girit Mübadilleri Derneği 9 Ekim Çarşamba günü tadım etkinliği düzenledi. Her ay dernek merkezi’nde yapılan Girit mutfağı etkinliğinde bu kez kabak çiçeği dolması, yaprak sarması sütlü ve şuruplu tatlı çeşitleri tadımı yapıldı.
Kalabalık bir katılımın olduğu etkinliğin başlangıcında İzmir Girit Mübadilleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bung, İzmirdehaber’e yaptığı açıklamada; “her ay düzenlediğimiz bu etkinlikler ile Girit yemeklerini tanıtmayı amaçlıyoruz. Bu tadların yeniden keşfedilmesi,  İzmir’de yaşayan Giritli hemşehrilerimizi bir araya getirerek tanışmalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Dernek merkezimiz her gün saat 10.00-16.00 arası açıktır. Derneğimizi ve bizi tanımak isteyen herkese kapımız açıktır. Etkinliklerimiz dışında bizi ziyaret edebilirler.
Mübadele anıtı yapmak istiyoruz
Kasım ayı içinde Girit konulu bir panel gerçekleştireceğiz. Kasım ayı sonlarına doğru Girit’çe kurslarımız başlayacak. Üyelerimiz 40 yaş üzeri ve biz daha genç kitleye ulaşmak istiyoruz. Bu konuda yeni çalışmalarımız olacak. 5 Aralık ilk mübadillerin İzmir’e geldiği tarih. Aralık ayının ilk iki haftası çeşitli etkinliklerimiz olacak. Merkezi bir yerde mübadele anıtı yapmak için belediyeden destek istiyoruz. Komisyon toplantılarına katılıyoruz” dedi.   
Dernek üyelerinin katkısı ile güzel lezzetler tanıtılıyor
İzmir Girit Mübadilleri Derneği Kadın Kolları Başkanı Nesrin Ortan; Ben Urla doğumluyum. Anne ve babam Girit-Kandiya’dan gelmişler. Dernek üyelerimizin katkısı ile güzel lezzetlerimizi tanıtan bir etkinlik gerçekleştirdik.
“Bugün burada yaprak sarmamız (Abelofilo Dolmadaka) mutlaka bağ yaprağından olmalıdır. Giritliler sarmayı kavurmadan yapar. İç malzemelerini çiğden hazırlarız. Ayrıca domates ilave ederiz. Farkımız bu kadar. Kabak çiçeği dolması (kolokifo afo dolmadaka) tadımı oldu. Ben de tatlı börek yaptım. Galakto mizisro bureko. Sütlü lorlu ve şuruplu pudra şekerli bir tatlımız. Tatlı lorla yapılan ve içine tarçın, toz şeker, süt ilave ederek yapılıyor. Yufkaları elde açıyorum. Giritlilerin baklavasıdır bu tatlı. Özel günlerimizde bu tatlıyı yaparız. Fakat daha çok çeşitlerimiz var. Her ay başka bir tatlı tadım etkinliği yapacağız. Girit yemeklerimizi de tanıtacağız. Her ay düzenleyeceğimiz etkinliklerimiz herkese açıktır. Tüm İzmirlileri bekleriz” diye konuştu. 
  

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT   
  

7 Ekim 2019

Değişen İzmir sergisi açıldı

İzmir Mimarlar Odasının bütün hafta sürecek olan Mimarlar Haftası etkinlik programının startı dün akşam düzenlenen kokteyl ile verildi.


Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında “Değişen İzmir – Konak” temalı sergi açılışı gerçekleştirildi.  7 Ekim Pazartesi günü açılışı gerçekleşen sergi İzmir Mimarlık Merkezi zemin katında kokteyl eşliğinde yapıldı.


Açılışa Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ve birçok değerli isim katıldı.


Sergide eski fotoğraflarla aynı noktalardan çekilmiş güncel fotoğraflar bir arada sergilendi.

Projenin yürütücülerinden Mimar Mihriban Yanık, 37 yıldır bu mesleğin içinde olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti.


“Konak Belediyesi Eski Başkanı Sema Pekdaş ile çalıştığım yıllarda kentteki değişimleri gençlerin bilmediğini, onlara bunu göstermek için Fotoğraf Sanatçısı Atilla Özdemir ile bir ön çalışma yaptık ama maalesef değerlendiremedik, daha sonra bu fikri Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nde yeniden gündeme getirdik. Oda olarak bu çalışmayı yapmaya karar verdik. Yüksek mimar ve koleksiyoner Cengiz Onaran’ın arşivinden eski resimleri bulduk. Onaran’ın elinde kentin her bölgesinden birçok fotoğraf ve kartpostal var. Kentteki değişimi fark edebilmek için o fotoğrafları aynı açılardan yeniden çektik” dedi.

Fotoğraf sanatçısı Atilla Özdemir, “Eski İzmir Fotoğrafları'nın güncel versiyonlarını çekerken bakış açısını yakalayabilmeye gayret ettiklerini ifade etti.

“Değişen İzmir – Konak” sergisi 21 Ekim 2019 tarihine kadar açık kalacak.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT