1981 yılında Malatya'da doğumlu olan, Türkiye Elektrik İletim A.Ş.' de Elektronik mühendisi olarak çalışan Neslihan Ataş, gönlünün sanata hep daha yakın olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti;
Fotoğrafa olan sevgimin bilgiye ve aşka dönüşmesi 2012 yılında Cengiz Özer Eğitim Merkezi'nde, Rahmetli Saygıdeğer Cengiz Özer Hocam ve oğlu değerli Fotoğraf Öğretmenim, Dr. Özgün Özer ile tanışmamla başladı. Fotoğrafa dair bildiğim her şeyi, bu aile ortamında, bu güzel insanlardan öğrendim. Eğitimimi tamamladıktan sonra yine bu kurumda uygulama derslerine devam ettim ve çeşitli sergilere katıldım.
Hayatımın zor bir döneminde, tam bir yıl önce, fotoğrafa, sevdiğim her şeye veda etmişken, dibe vurdum, dediğim bir zamanda Özgün Hocamın bir sergiye davet eden telefonu ile yeniden fotoğraf çekmeye başladım. Kendimi iyileştirdim. Fotoğrafçılığımı iyileştirdim. Kelebek Etkisi diye adlandırdım bu dönemi. Benim için bir dönüm noktası oldu.
O telefon üzerine katıldığım sergi Bornova Belediyesi tarafından düzenlenen “Her Kare Bin Kadın” adlı fotoğraf sergisi idi, ki oradaki 35 kadın fotoğrafçıdan biri olmaktan gurur duyuyorum. Kelebek Etkisin de o projeden de izler var. Mesela, Her Kare Bin Kadın projesinde 35 kadın fotoğrafçıdan birer kadın portresi vardı, Kelebek Etkisin de bir kadından 35 kadın portresi var.
Kelebek Etkisin de kelebeğe dair çok şey var aslında. Hayatımızdaki tekamül süreçlerini metamorfoza çok benzetiyorum. Güçlenmek için, uçabilmek için zorluklarla, acılarla baş etmenin zorunlu olduğunu öğrendim. O kozanın duvarlarını kanatlarınızı kanatarak yıkmazsanız, uçamazsınız. Bunu bizzat tecrübe ettim.
Ve kelebek etkisi teorisi.. Gerçekten bazen hayatımızda küçücük bir olay, bir değişim öngöremediğimiz sonuçlar doğuruyor, kaderimiz oluveriyor. Tam kozadan çıkmaya niyetlenmiş ve fakat ne yapacağımı bilemezken, Özgün Hoca’nın telefonu ile o hamleyi yaptım. Önce kozamı yırttım, sonra ayağa kalktım ve şimdi uçmaya hazır hissediyorum. Bir telefonun bir hayata, bir fotoğrafın bir sergiye, bir tırtılın bir kelebeğe dönüşmesi gibi..
Sonra farkettim ki hayatta her şey, iyi ve kötü dediğimiz tüm anlar gelip geçici, belki de bir kelebeğin ömrü kadar kısa..
Ve hayatımıza rengarenk kanatlarıyla değen her insan, her ilişki, birer kelebek kadar kırılgan ve naif..
Bu projede yer alan her bir fotoğrafın da bir öyküsü var. Kimisi kozanın içindeki, o sıkıntılı dönemdeki karamsarlığımı, kimisi oradan çıkabilmek için, mutlu olmak için yaptığım şeyleri, çoğu beni ben yapan rutinlerimi, bazıları kafamdaki masalsı dünyayı anlatıyor. Fotoğrafların bir kısmını evimin çeşitli köşelerinde, bazılarını kendi hazırladığım fonla, kısıtlı ekipmanımla, bir kısmını her birinin benim için anlamı, anısı olan yerlerde çektim.
Daha alacağım çok yolum, öğreneceğim çok şey var elbette. Dileğim içimdeki tutkunun, aşkın hiç bitmemesi; hedefim fotoğraflarımla kendimi daha fazla insana ifade edebilmek..
Bu proje ile kendime, beni sevenlere ve hatta sevmeyi bilmeyenlere demek istedim ki,
3 günlük bir hayat bu, masal da oluruz gerçek de, yönetmen de, başrol de, tırtıl iken kelebek de..
Mühim olan, kendimiz kalabilmek, geçmekte olan anı yakalayabilmektir...
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder