28 Temmuz 2020

Beşpınar Maruniki Kahvaltı Evi

Güne güzel başlamak için ilk adım olan kahvaltı yapmak apayrı bir lezzettir. Spil dağının zirvesine iki km. kala doğa ile iç içe muhteşem manzarası eşliğinde, güler yüzlü bulgar göçmeni bir aile işletmesi olan “Maruniki Kahvaltı Evi Restoran” işletmecisi Özkan Dinç ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kısaca kendinizi anlatır mısınız?

Beşpınar köyünde doğdum ve büyüdüm. Dedelerim Bulgaristan’dan buraya göç etmişler. Ben uzun yıllar mobilya sektöründe çalıştım ve tarımcılık yaptım. Tarım işiyle uğraşmaya devam ediyorum. Ayrıca kendi ürünlerimizden oluşan bir kahvaltı salonu açmaya karar verdim.

Şehrin kalabalığından uzak böyle bir işletme kurma fikri nasıl doğdu?

Eşimle karar verdik. Kendi bahçelerimizde ürettiğimiz domates, salatalık, biber gibi yine kendimizin yaptığı ev yapımı reçeller, ekşi maya köy ekmeği, köy yumurtalarımızdan omlet gibi çeşitlerimizle “Maruniki Kahvaltı Evi Restoranı” açmaya karar verdik. Şehirden gezmeye gelen insanlar böyle bir arayış içindeydi. Beşpınar’da bizimle birlikte 2 kahvaltı evi var. Ben yine talep olduğunu gördüğüm için kahvaltı evinin üst katını 2 adet 1+1 eşyalı kiralık ev olarak hizmete açtım. Buraya gelip evlerimizi kiralayanlar doğa ile iç içe keyifli vakit geçiriyorlar.

Müşterilerin memnuniyeti nasıl?

Beşpınar’ın yazı ayrı kışı ayrı güzeldir. Yaz mevsiminde İzmir’e göre7- 8 derece düşük sıcaklık olur. İzmir’den insanlar buraya serinlemeye gelir. Kış mevsimi ise Uludağ gibidir. Beşpınar, İzmir’in Uludağ’ı olur. Müşterilerimiz her mevsim burayı beğenir. Ürünlerimiz de organik olduğu için giderken satın alırlar. Beşpınar mahallesi (köyü)’nün her şeyi çok güzeldir. Buraya alışan devamlı gelir.

Gelecekler ilgili hayalleriniz nelerdir?

Düşüncelerimin çoğunu gerçekleştirdim. Daha çok kişiye ulaşırsak talebe göre yeni projelerim olabilir. Sürekli kendimizi yenileyerek daha kaliteli hizmet verme çabası içinde olmaya devam edeceğiz. 75 kişilik bir mekanız ve yerimiz çok güzel. İzmir ve Manisa’ya çok yakınız. Dört mevsim konuklarımızı ağırlamaktan mutluluk duyarız. Ben eşim ve iki kızım işletmemizi özenle işletiyoruz. Beşpınar’a yolu düşenleri bir çay veya kahve içmek için dahi olsa bekleriz.

Eklemek istedikleriniz?

Amacımız severek yaptığımız işimiz ile müşterilerimizin ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap vermek, memnun ayrılmalarını sağlamaktır.

 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

 

 

 

 

 

 

27 Temmuz 2020

Fiziksel ve Şiddet Mağduru Kadınlara Yönelik Proje İçin Biraraya Geldiler

Her geçen gün kadına yönelik şiddet ve mağduriyetlerin arttığı ve buna karşın İstanbul sözleşmesinin iptalinin tartışıldığı bir dönemde CHP Bayraklı örgütü ilçe başkanı Av. Pınar SUSMUŞ kadın kolları başkanı Suna KARABAĞ, Uzman Sosyolog Terapist Kürşat Şahin YILDIRIMER ile bir araya gelerek kadınlara yönelik bir projede birlikte çalışma kararı aldılar.

Ezilen ve mağdur edilen kadınların bir hayli çok olduğu Bayraklı ilçesinde örgütsel çalışma esnasında tespit ettikleri fiziksel ve psikolojik şiddet mağduru kadınları Uzman Sosyolog Terapist Kürşat Şahin YILDIRIMER ile buluşturan CHP Bayraklı İlçe Örgütü bu kadınların mağduriyetlerini işbirliği ile çözmeye çalışmaktadır.

Bu projede Uzman Sosyolog Terapist Kürşat Şahin YILDIRIMER ücret almaksızın gönüllülük esası ile EMDR tekniği ile psikolojik destek verecektir.

EMDR tekniği hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse;

Çocukluk çağı yaşantılarımız, öğrenme yoluyla bazı temel düşünce, ve inançlara sebep olur. Bunlara “şema“ denilmektedir. Bu şemalar katı düşünce kalıplarıdır ve kişilerin kendileri ve çevresine ait algılarını şekillendirmektedir.

Logo Terapi uyumlu olmayan davranışlar üzerine odaklanır.

Logo Terapide, bireye tedavinin mantığı aktarılıp, stres yaratan durumlarla karşılaştığında, kaygıyla başa çıkmak konusunda kullanacağı teknikler öğretilir.

Tedavide kişi ile terapist o kişiye ait sorunları belirlemek için, iyi yaşam koşullarını amaçlayan bir ekip çalışması yaparak düşünce, duygu ve davranışlar arasındaki bağlantılar konusuna odaklanırlar. Bu yaklaşım "şimdi ve burada" üzerine, yani o anda güncel olarak kişide kaygı, bunaltı yaratan sorunlar üzerine odaklanır.

Beyin de akson ve sinapslardan oluşmuş bir ağdır ve düşünce okyanusuna atıldıkça ne yazık ki hasar ve aşınmaya maruz kalır.

EMDR amacı; Rahatsızlık verici olaylar kişinin beyinde izole olmuş bir anı ağında depolanabilir. Bu durum kişinin psikolojik olarak sağlıklı olmasını engeller. Eski malzeme defalarca tetiklenir durur. Bu durumu çözmek için ihtiyacınız olan bilgi beynin başka bir yerinde, başka bir ağdır.

 

EMDR “Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işlenme”ye başlandığında bu iki ağ birbirine bağlanıp, yeni bilgi zihne girip eski sorunlar çözülebilmektedir. Bu yaklaşımlarla tedavi süresi genellikle kısadır. Hedefe yöneliktir.

Kişi potansiyelini kullanarak, yanlış düşünce ve algılarını farkeder, sorununu, gerçek olan durumlarla kendi içinde tartışır.

Ev ödevlerinden yararlanılır. Seansta bunların değerlendirmesi yapılır.

Hangi sorunlar için etkili bir yöntemdir ?

Logo Terapi ve Emdr, dünyada çok sayıda psikolojik sorunda uygulanmaktadır.

Panik atak, korkular, kaygılar (sınav, sosyal kaygı, performans kaygısı), eş ilişki problemleri, takıntılı davranış ya da düşünceler, uyku ve yeme bozuklukları, depresyon, yas, travma sonrası stres problemleri, cinsel sorunlar gibi problemler, çalışma alanlarıdır.

Genellikle 2-3 seanstan sonra amaçlanan hedeflere ne kadar sürede ulaşılabileceği ile ilgili terapistin bir öngörüsü oluşabilir. Bazen 5-10 seansta sorunlar çözülürken, kişilik bozukluğu gibi geniş çalışma yapılması gereken vakalarda bu çalışma uzayabilir.

Bu yöntem neden tercih edilmelidir?

• Kanıtlanabilir, nesnel verilerle çalışır.

• Uygulamada teknik zenginliği söz konusudur.

• Sadece güncel sorunlara değil, geçmiş yaşantı sorunlarına da odaklanır.

• Pratik, daha kolay sonuç alınabilmektedir.

• İlk yaşantılarımızdan kaynaklı çarpıtmaları saptayarak yerine işlevsel olan düşünce ve davranışları getirmeyi hedefler.

• Gelişime ve yeniliğe açık bir yapısı vardır.

Logo Terapi ve Emdr’nin asıl işlevi, insanın hayatına anlam kazandırabileceği amaç ve hedefler bulmasını sağlamaktır.

Bu noktada O, her türlü motivasyona değer verir ve bunların etkinlik kazanmasında yardımcı olur.

Her eylemin ardında yalnızca bir güdünün ya da birlikte bir çok güdünün rol oynadığını dikkate aldığımızda Logoterapi ve Emdr’nin, güçlü bir motivasyon değerine sahip olduğu ortaya çıkmakta.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

26 Temmuz 2020

Pandemi süreci sivil toplumları etkiledi

Türkiye ve Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Mübadele Sözleşmesi sonucu Anadolu’da yaşayan Rumların Yunanistan’a ve Batı Trakya haricinde kalan Türklerin Anadolu’ya gönderilmeleri kararlaştırılmıştır. Göç esnasında günlerce süren yolculukta vefat edenleri denize veren mübadiller yeni ülkelerine ulaşsalar da büyük zorluklarla baş etmeye çalıştılar.

Ailesi Girit Resmo’dan mübadeleyle gelen Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilcisi Nevil Gündoğdu Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilciliği olarak bugüne kadar neler yaptıklarını ve pandemi sürecinden nasıl etkilendiklerini anlattı. Nevil Gündoğdu ile gerçekleştirdiğimiz röportaj;

Nevil hanım bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilciliği görevimi dört yıldır sürdürüyorum. Giritli bir ailenin çocuğu olduğum için Girit kültürü ve gelenekleriyle büyüdüm. Girit mutfağını çok seviyor ve evimde Girit yemekleri yapmayı çok seviyorum.

Lozan Mübadilleri Vakfı’nın kuruluş amacı nedir?

Kültür, sanat, folklorik değerlerini yaşatmak ve korumak. Kültür ve sanat merkezleri, müzeler kurmak, yakın tarihimizi, mübadeleyi bilimsel olarak araştırmak, belgelemek. Türkiye ve Yunanistan halkları arasındaki dostluk, sevgi ve işbirliğini geliştirmek ve barış kültürünün yerleşmesi için çaba göstermek. Mübadiller ve sonraki kuşaklar arasındaki sosyal ve kültürel dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlamak.

Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilciliği nerede ve çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

LMV Ege Bölge Temsilciliği olarak Konak’ta faaliyet gösteriyoruz. Lozan Mübadilleri Derneği Ege Bölge Temsilciliği olarak Yunanca seminerlerimiz, iki yakanın şarkılarını ve dansları, koro, dans grubu olarak çeşitli çalışmalarımız oluyor. Bu çalışmalarımızı etkinlik olarak çeşitli yerlerde sergiliyoruz. Mersin, Ayvalık, Didim, Kuşadası, Bornova, Karşıyaka, Konak Belediyeleriyle birlikte birçok etkinlik gerçekleştirdik. Yunanistan’ın değişik yerlerinde konuk olarak gelen gruplarla ortaklaşa şarkı ve dans gösterilerimiz oldu.

Ata topraklarına İzmir çıkışlı mübadil gezileri yaptık. Kültürpark İzmir Sanat’ta TRT sanatçıları ve Akademisyenlerle birlikte İzmirli zeybeklerin tarihi etkinliğimizde fotoğraf ve zeybek kıyafetleri sergisi ve dans gösterisi düzenledik. Lozan ve Mübadele ilgili söyleşiler, belgesel gösterileri yaptık. Her yıl kitap fuarında stant açarak mübadillerle buluşuyoruz. Yayınlarımızı tanıtıyoruz. Lise, üniversite ve yüksek lisans öğrencilerine Lozan antlaşması, mübadele konularında araştırma ve tez çalışmalarına yardımcı oluyoruz.  

Birinci kuşak mübadilleri ile ilgili canlı tarih çalışmaları gerçekleştirdik. Mübadeleyi bizzat yaşayan büyüklerimizle yaptığımız röportaj ve görsel çalışmalarımızı gelecek kuşaklara aktarılacak değerli bir hazine olarak görmekteyiz.

Covid sizi ve dernek çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Bütün dünyayı etkileyen Covid-19 pandemi süreci planladığımız birçok çalışmamızın yapılmasına engel oldu. Projelerimizi ertelemek zorunda kaldık. Pandemi sonrası neler yapabiliriz, ihtiyaçlarımız nelerdir gibi konuları konuşmak için bir araya gelerek toplantılarımızı yapmak istiyoruz. En kısa zamanda normalleşmeye dönmek, kaldığımız yerden devam etmeyi umuyor ve diliyoruz.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

25 Temmuz 2020

Kayıp Yolcu Memosan

Bisikletle dünya turuna çıkanlar uzun yol pedallayanlar her geçen gün artıyor. İnstagram isimleriyle 700 bin km. ve kayipyolcumemosan hayatlarının bir döneminde yolları kesişmiş üç harika insan. Günlerce durdurak bilmeden pedallamışlar beğendikleri yerlerde kalmışlar. 3 gezginle Şirince Kayserkaya dağ evlerinde tanışma ve sohbet etme fırsatım oldu.  















3gezgin arkadaştan gezdiği yerlerde duvarları boyayarak renklendiren Güzel Sanatlar Mezunu Mehmet Doğancı ile kayserkaya evlerindeki çalışmalarını ve hedeflerini konuştuk.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Bursa’da doğdum. Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi müzik bölümü mezunuyum. Mezun olduktan sonra müzik öğretmeni olarak Bursa’da hayatıma devam ettim. 13 yıl kadar işimi severek ve keyif alarak yaptım. Öğrencilerimi çok sevdim ve hala görüştüğüm öğrencilerim var. Müziğin yanında evimde keyif aldığım için resim de yapıyordum. Bursa’da arkadaşlarım, ailem ve işim, kamp seyahatlerime bisiklet eklenince yolculuklarım artık uzun süreli olmaya başladı. Uzun süreli seyahatlerimden dolayı öğretmenlik mesleğimi yapmama kararı aldım.

 

Ne zamandan beri seyahat ediyorsunuz?

2007 yılında bisiklet hayatıma girince hayatımda değişim süreci başlamış oldu. Bisiklet ile yalnız yolculuklarım başladı. Türkiye’de birçok ili pedalladım. Daha önceki yıllarda doğa’da kamp hayatı yapıyordum. Bunu bisikletle birleştirerek daha fazla keyif aldığımı farkettim. 700 bin km. Marco ve Başak’la tanıştıktan sonra yollarda birlikte pedallıyoruz. Yalnızca bisiklete binmiyoruz. Zevk aldığımız konularda vakit harcamayı, İnsanlara dokunmayı seviyoruz. En son 2 ay önce Bursa’dan yola çıktım. Son bir aydır İzmir ve çevresinde birlikte pedallıyoruz.

Kayserkaya’da yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Kayserkaya Dağ evleri’nde kaldığımız süre içinde etrafı renklendirmek, girişte hoş geldin yazısı gibi yazılar yazmak, farklı küçük figürler, tabelaları renklendirmek için çalışmalar yapıyorum.

Barın arka tarafı için bir çalışmam devam ediyor. İnsanlar içkilerini yudumlarken uzay boşluğuna bakarak biraz derin düşüncelere dalsınlar istiyorum. Havuzun arkasında bulunan duvardaki  resim enerjisinin buraya uymadığını farkettim. Üzerini kapattıktan sonra doğaçlama gelişen bir çalışmam oldu. Genelde çalışmalarım doğaçlama oluyor. Müzik hayatımda da böyleydi.  

Herkes bisikletle seyahat ediyor. Senin yaptığın şeyin normal bir seyahatten farkı nedir?

Yeni başladığım hayatın adını “Kayıp yolcu Memosan” olarak adlandırdım. Benim yaptığım gezmek değil, tur seyahati değil, gideyim şurayı göreyim evime döneyim değil. Ben içsel bir yolculukla birlikte insanlara dokunarak dışa dönük bir yolculuktayım. Program yapmıyoruz. Bir yere gitmeye karar verip, yolda program değişebiliyor. Farklı yerlerde ne kadar kalacağımızı bilmiyoruz. Bilinmeyen bir durakta inip, yolculuğumuzu sürdürmeyi hedefliyoruz. 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

24 Temmuz 2020

Günübirlik tatile gelenlerin bıraktığı çöpleri temizliyor

İzmir’in Aliağa ilçesinin tatil merkezlerinden Yeni Şakran’da günü birlik tatilciler çöp yığınları bırakıp gidiyor. Aliağa Yeni Şakran’da 25 senedir yaşayan Ayhan Tüzünler tam bir çevre gönüllüsü. Tatilcilerin gelişi güzel yerlere döktükleri çöpler kirliliğe neden olunca her gün kıyı temizliğini kendisi yapıyor.  

Uzun yıllar Yeni Şakran’da yaşayan Ayhan Tüzünler şikayetlerini ve bu kadar da olmaz dedirten çöp kirliliğini İzmir Modern'e anlattı.

Ayhan Tüzünler; “Yeni Şaran’ın temiz denizi ve serin havası yaz aylarında tatilcileri buraya çekiyor. Her gün giden tatilcilerin arkasını temizlemekten bıktım. Belediye yalnızca gelip çöp bidonlarını boşaltıyor. Ben burada yaşadığım için bu pis görüntü beni çok rahatsız ediyor. Özellikle hafta sonları bırakılan çöpler inanılmaz kirlilik yaratıyor. Pet şişe, pipet, bira kutuları, naylon poşet, kirli bebek bezleri gibi çöplerini sahile bırakıp gidiyorlar. Sağlığımızla oynuyorlar. İnsanların piknik yaptığı ve denize girdiği alanları çöp içerisinde bırakıp gitmelerini doğru bulmuyorum. Tatilcileri duyarlı olmaya davet ediyorum. Herkes getirdiği çöpü atsa temiz bir sahilimiz olur.

Bu kadar da olmaz!

Önceki yıllarda sahil yolu araç trafiğine kapalıydı. Araç girmediği için belli yerlerde piknik yapıp denize giriyorlardı. Şimdi araçlarını evlerin önüne çekip kötü bir manzara oluşturuyorlar. Evimizde bile rahat oturamıyoruz. Yan tarafta zeytin ağaçlarının olduğu yer var. Genelde ağaç altı olduğu için orada piknik yapıyorlar. Geceden gelip çadır kuran da var, arabaları içinde yatan da var. Ücret ödemek yok, görevli kimse yok. Tuvaletini bile etrafa yapıyorlar. Jandarma sürekli dolaşıp anons yapıyor. Mangal yakmak yasak diyor, ceza yazılmadığı için kimse umursamıyor. Her gelen mangalını da yakıyor. Her yeri pisletip gidiyor.  

Huzurumuz kalmadı

Eski yıllarda Yeni Şakran sakin bir beldeydi. Son yıllarda ekonomik krizden dolayı burası İzmir’e yakın ve ücretsiz olduğu için çok fazla gelen oluyor. Gelen insanlar çevre bilinci olmayan, gürültü kirliliği yaparak rahatsızlık veren kişiler. Burada yaşayan sakinler vergilerini ödüyor, elektrik, su gibi giderlerini ödüyor ama bu tip insanlar yüzünden huzurları kaçıyor. Onlar hiçbir ücret ödemeden çevreyi de kirleterek Yeni Şakran sakinlerinin huzurlarını bozup gidiyorlar. Jandarma ve belediye’nin cezalarla caydırıcı olabileceğine inanıyorum. Günübirlik gelenler için bir yer tahsis ederek özellikle umumi bir tuvalet ve duş kullanabilecekleri bir yer açılırsa hem bizler hem tatilciler rahat edecektir” dedi.

 

 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

15 Temmuz 2020

Nif Köyü'nün kedisi Şanslı!

Yusuf Taşdöken, Şanslı’yı Nif Köy’de hasta bir halde bulmuş. Onu alıp tedavi ettirmiş, bakımına devam ediyor, sahiplenmek isteyen olursa vermeyi düşünüyor.
Şanslı ismini verdiği kedinin hikâyesini Yusuf Bey’den dinleyelim;
Sanırım ev kedisiymiş sokağa atılmış. Kendi iradesiyle geldi, bizi buldu ve bizimle kalıyor. Bu yüzden ona şanslı adını verdim. Çünkü ben hayvanları seviyorum. Nif Köy civarındaki sokak hayvanlarının mama ve sularını veriyorum. Sağlık sorunları varsa veterinere bakımını yaptırıyorum. Evimiz de bizimle yaşayan bir kedimiz var.
Şanslı bizim yanımıza geldiğinde sol arka bacağında ve gözünde sorunları olduğunu fark ettim. Onu veterinere götürdüm. Sanırım başka kediler tarafından dövülmüş veya başka yabani hayvanların saldırısına uğramış. Gözünden kötü yara almış. Tedavisi sürüyor. Bacağındaki sorun çözülmezse biraz aksayabilir ama iyileşme şansı da var. Biz bakımını yaptırıyoruz. Gözü için bir operasyon gerekebilir. Bu hafta ilaçlarının kullanım süresi bitsin belli olacak. Ben iyi olacağına inanıyorum. Beslenmesine çok dikkat ediyorum ve düzenli kontrollerini yaptırıyorum.
Evimizdeki kedimiz başka kedi istemiyor. Bu yüzden eve götürmem mümkün değil. Şimdilik Nif Köy’de yaşıyor. Kışın burası çok soğuk oluyor. Nasıl dayanabilir şimdiden düşünüyorum. Ben ona kedi evi yaparım ama nasıl dayanır bilemiyorum. Burada kaldığı sürece bakımını ben yaparım. İnsanları çok seviyor. Biri gelse hemen yanına sokuluyor. Bu yüzden sahiplenen olabilir diye düşünüyorum. Kışın sıcak bir evde bakılırsa ben de rahat ederim.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT



8 Temmuz 2020

Barbaros Köyü Şehitlik Anıtı..

Son yıllarda “Oyuk Korkuluk Festivali” ile anılan Barbaros mahallesi (köyü)’nün acıklı bir hikayesi var. İzmir’e 55 km. uzaklıkta bulunan Barbaros köyü Urla’nın köyleri arasında Çanakkale savaşında en çok şehit veren bir köy olarak biliniyor. 


Çanakkale savaşında ölen Barbaros köylüleri anısına yaptırılan Mehmetçik heykelinin altında 36 şehit ismi yazıyor. İki kardeşin bile şehit olduğu “Şehitlik Anıtı” 36 şehidimizi simgelemekte ve onların anısını yaşatmaktadır.

“Barbaros Şehitlik Anıtının” hikayesi

Türklerin hayatını değiştiren, dünya tarihinin en önemli savaşlarından biri olan Çanakkale zaferi İtilaf Devletlerine karşı büyük bir destan yazmıştır. Türk milletinin büyük direnişi karşısında İtilaf devletlerine bağlı ordular geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Urla-Barbaros köyü Şehitler anıtında bulunan mermer kitabede Barbaros köyünde yaşayan şehitlerin isimleri yazılmıştır. O yıllarda soyadı olmadığı için Çanakkale şehitlerinin isimleri lakapları yazılmıştır. Çanakkale savaşına gidenlerden sadece 4 kişi dönebilmiş. Diğerlerinin hepsi şehit olmuştur.

Barbaros mahallesi (köyü)’ne nasıl gidilir?

İzmir’e 55 km. uzaklıkta olan Barbaros İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü bitiminden içeri girince 2 km. sonra korkulukları görmeye başlıyorsunuz. Aracınız yoksa Urla’dan belediye otobüsleri ile ulaşım sağlayabilirsiniz.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 

7 Temmuz 2020

Otel işletmelerinden kdv alınmasın!

İzmir Otelciler Odası Başkanı Mehmet Gönen, Basmane’de bulunan ‘Oteller Sokağı’ esnafının kirasını ödeyemeyecek duruma geldiğini belirterek devlet tarafından bir an önce gerekli önlemlerin alınmasını istedi.

İzmir Otelciler Odası Başkanı Mehmet Gönen, İzmir’in Konak İlçesi Basmane semtinde bulunan ‘Oteller Sokağı’nın durumunu ve turistik otellerden farklı olarak şehir otellerinin durumunu değerlendirerek, belediye ruhsatlı konaklama sektörü otelcilerinin kira ödemekte zorlandıklarını dile getirdi.

Başkan Mehmet Gönen,
“Buralarda yıllarca kalan ve evi gibi kullanan insanlar var. Karantina dönemlerinde onların zor durumda kalmaması için elimizden geleni yaptık. Fakat turistik otellerden istenen şeylerle bizim şehir otellerindeki durum farklı. Örneğin bizlerde kahvaltı yok, diğer otellerde olan birçok bölüm yok. Yıldızlı otellerin durumları ile bizimkilerin uyum sorunu var. Bu bağlamda Büyükşehir Belediyesi'yle birlikte farklı bir hijyen uygulamasına giderek Turuncu Çember uygulamasını başlattık. Fakat otellerde gelir olmadıktan sonra kiraları ödemek ve hizmet vermekte kolay değil” dedi.
Mal sahibi kira istiyor!
“Tespit yapılmadan öneri de olmaz” diyen Başkan Gönen, “Herkes bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Hem sağlık sıkıntısı var hem ekonomik sıkıntı var. Sokağa çıkıyoruz. Vatandaşımızın durumunu görüyoruz. Yolda dertleşiyoruz. Geçici olarak kapatılan ve geliri kalmayan esnaf iflas noktasına geldi. Ya cepten yedik ya borç bitirdik. Bize normalleşme yok. Koronavirüse karşı açıklanan ekonomi paketinde esnafa ilişkin kredi verildi. Bu krediyi ödemek de zor. Yarın ne olacağımız belli değil. Mal sahibi geliyor ‘ben kiramı isterim’ diyor. Hiçbir yardım olmadı. Günlük kazanan ve günlük yiyen insanlarız. Koronavirüs büyür ikinci dalga gelirse yine olan yoksula ve küçük esnafa olur” diye konuştu. Faturaların çok yüksek geldiğini ve ödeme sıkıntısı çektiklerini de belirten Gönen, “Bu süreçte devletin destek sağlaması gerekir. Kira olsun, faturalar olsun destek almamız gerekir. Müşteriler borçlanarak alışveriş yapıyor. Özel sektördeki kira bedelleriyle ilgili mülk sahiplerinin yapabilecekleri fedakarlık konusunu da masaya yatırıp Cumhurbaşkanımızın bu konuda kiracıyı mutlu edecek açıklamaları kamuoyu ile paylaşmasını kendisinden hassaten rica etmek istiyorum” ifadelerine yer verdi.

Kepenkler kapanacak!
“İş yerlerinin kira bedellerini para kazanmadıkları için ödeyemeyecek durumda olan esnaf ne yapacak?” sorusunu yetkililere yönelten Başkan Gönen, “Kira konusunda kapalı ve iş yapamaz süre kadar kira bedelini almamak, kira artışını yaptırmamak gibi önlemler almak durumundayız. Yoksa bu esnafların yarısından çoğu kepenklerini korona sonrasında kapatacak. Biz de esnafın sesi olarak konuyu gündeme getirelim ve yönetimin, erkin başı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda acilen bir çalışma başlatarak otelci esnafların kira konusuna bir çözüm yolu bulunmasını temin etmesi gerekiyor. Bizler bu zor dönemde tüm kadromuz ile hizmet vermeye devam ettik ve de ediyoruz Bir kişiyi bile ücretsiz izine göndermedik” şeklinde konuştu.

Alınabilecek önemler!
Başkan Gönen, alınabilecek önlemlere ilişkin şu örnekleri sıraladı:
“Otellerimizde gerçekleşen konaklamalarda bana göre bu saatten sonra alınabilecek önlemler sınırlı ve var olan istihdamı korumak üzerine olmalıdır. Bunun için yıl sonuna kadar otel işletmelerinden Katma Değer Vergisi (KDV) alınmasın. Kiralık işletmelere hükümetimiz tarafından kira desteği yardımı yapılmalı. Turizm çalışanlarının gelir vergisi devlet tarafından karşılansın. Tüm seyahat acentelerinin, otellerin ve hava yolu şirketlerinin vergi borçları 2021 yılına kadar ertelensin. Otellerle ve hava yolu şirketleri ile iş birliği yapsınlar. Otel rezervasyonu olan kişilere uçuşlarında ekstra indirimler tanımlansın. Otellere enerji ve genel giderleri için indirimler verilsin. İş yeri eğitim programlarının süresi uzatılarak yeni istihdama destek verilsin. Otellerin banka borçları, ceza şartı işletilmeden bir sene ertelensin. Sokağa çıkma yasağının hangi kriterler altında alınacağı şeffaf olarak topluma iletilsin. Örneğin tatilciler belirsizlikten ötürü 1 haftadan fazla plan yapamıyor.”

Turuncu çember nedir?
İzmir’deki işletmelerin pandemi sonrası normalleşme sürecine uyumunu kolaylaştırmak ve İzmir’in güvenli biçimde bu süreci atlatmasını sağlamak amacıyla oluşturulan ‘Turuncu Çember Sertifikası’na da değinen Başkan Mehmet Gönen,

“Turuncu Çember, İzmir Turizm Hijyen Kurulu’nun belirlediği kriterlere uyan ve ilgili mevzuat çerçevesinde denetimleri başarıyla tamamlanmış işletmelere ücretsiz olarak verilecek. Bununla beraber Turuncu Çember, İzmir’in sağlıklı bir kent kalmasına katkı sunan belediye ruhsatlı konaklama sektörü otelcilerin güveni ve ödüllü bu işletmelerin yurt içi ve yurt dışı platformlarda tanıtımını yaparak İzmir’in turizm sektörüne katkıda bulunma amacını taşıyor. İzmir’in hijyenik ve güvenilir bir turizm destinasyonu olmasını hedefliyor” açıklamalarında bulundu.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

6 Temmuz 2020

İlkan Gülgün; Misafirlerimiz ayrılırken yine bekleriz diyoruz ve biliyoruz ki yine gelecekler

Şehir hayatında insan kalabalığı, trafik gibi nedenlerden sık sık şehirden kaçıp uzaklaşmaya ihtiyaç duyarız. Yaşadığımız şehre yakın tertemiz havayı ciğerlerimize soluyacak vakit geçirebileceğimiz alanların arayışlarına gireriz.

İzmir’den çok uzaklaşmadan temiz hava alabileceğim, konaklama imkanı olan içinde yüzme havuzu, bar ve kamping alanı bulunan “Karserkaya Dağ Evlerini” gördüm, fındık ev badem evde birer gece kaldım. Çevrede doğa yürüyüşleri yaptım. İşletmecisi İlkan Gülgün’ü tanıdım. İlkay Gülgün ile bahçe restoranında tavsiye edilen filtre kahvelerimizi içerek keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Dedelerim Selanik’ten göç etmiş. Şirince’ye yerleşmişler. İzmir’in Şirince ilçesinde doğdum ve büyüdüm. Çocukluğumda Şirince turizme açılmaya başlamıştı. Otobüslerle Şirince’yi görmeye gelen turistleri görünce ben de çok küçük yaşlarda turizm sektörüne ilgi duymaya başladım. 1999 yılında Şirince merkezde 2 oda ile başladığım turizm işimi kısa sürede büyüterek 2009 yılında çam ormanları arasında, matematik köyünün hemen yanında bulunan tesisimizde hizmet vermeye devam ediyorum. İşimi ve doğayı çok seviyorum. Doğa ile iç içe olan işimi severek yapıyorum.

Tesiste neler var?

Huzurlu bir tatil isteyen konuklarımıza hizmet vermek için 4 ev ile başladığımız işletmemiz şu an 20 ev ile hizmet vermeye devam ediyor. Bar, açık yüzme havuzu, şezlonglar, minderler, hamaklar ve ahşap çardaklarda dinlenerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz. Her biri özenle dekore edilmiş ve çam ağaçlarıyla çevrili evlerde doğa manzaralı şark köşeleri, orman manzaralı mobilyalı balkon, donanımlı bir mutfak, mutfak malzemeleri, mini buzdolabı, ayrı yatak odası ve çocuk odası, 24 saat sıcak su, el işi kilimler, ahşap tavan süslemeleri, antika aynalar, klima ve LCD TV gibi hem modern hem de otantik olanakları bir arada bulabilirsiniz. Ayrıca üçgen evlerimiz de misafirlerimiz tarafından çok beğeniliyor.

Dağ eteğinde çadır kurmak isteyenler için donanımlı bir kamp alanımız da bulunuyor. Doğada yürüyüş yapılan alanlar çok olduğu için kamp alanımızda keyifli vakit geçirebilirler.

Kayserkaya yalnızca konaklama değil, aynı zamanda kahvaltı ve restoran olarak da hizmet veriyorsunuz değil mi?

Elbette. Bahçe restoranında kendi bahçelerinde üretilen ve Şirince çiftliklerinden getirilen tamamı organik ürünlerle lezzetli köy kahvaltıları tadabileceğiniz akşam yemeklerinde ise ızgaralar, Ege’nin yöresel et ve sebze yemekleri, mezeler, diyet, vejetaryen ve çocuk menülerine kadar pek çok seçenek var. Bitki çayı, kahve çeşitleri ve Şirince şarapları beğeni topluyor. Hafta sonları canlı müziklerimiz oluyor.

İleriye dönük projeleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?

Dağ evleriyle düşündüğüm projemi gerçekleştirmek istediğim yıllarda Şirince merkeze yaklaşık 1 km. uzağında şimdi bulunduğumuz orman içindeki bu yer satılıktı. Benim projeme çok uygundu. 2009 yılında çam ormanları arasında huzurlu bir tatil isteyenler için düşündüğüm projelerimin hepsini  gerçekleştirdim. Misafirlerimizin talebi doğrultusunda yenilikler yapmaya devam edeceğim.

Son olarak eklemek istedikleriniz neler olur?

Doğum günü, evlilik teklifi, evlilik yıldönümü, yoga grup çalışmaları, düğün organizasyonu gibi organizasyonlar için bizi aramanız yeterli. Gerisini biz hallederiz. Misafirlerimiz ayrılırken hoşça kalın, yine bekleriz diyoruz ve biliyoruz ki yine gelecekler.

 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT 

 

 

 

 

 

 

5 Temmuz 2020

Ölen kedisini bahçesinde en sevdiği köşeye gömdü

Yılarca can yoldaşlığı yapmış hayvanların ölümü, sahiplerini derin üzüntüye boğar. Bu üzüntünün yanında bir de cansız bedenin nereye gömüleceği problemi vardır. Pet sahiplerinden bazıları bahçeli evleri varsa bahçelerini tercih edebiliyor. İzmir’in Seferihisar ilçesi’nde yaşayan Mehmet Şepitçi ölen kedisi için evinin bahçesine mezar yaparak kedisinin en sevdiği köşeyi ona mezar yaptığı için huzurlu olduğunu söylüyor.

Mehmet Şepitçi ile Sam amcanın hikayesini İzmir Temmuz sıcağında bunalırken Seferihisar Akarca’da evinin bahçesinde ağaçların gölgesinde, Sam amcanın mezarı başında gerçekleştirdik.

Öncelikle sizin hikayenizi dinlemek istiyorum. Kendinizi kısaca nasıl anlatırsınız?

1958 doğumluyum. Ispartalı bir ailenin çocuğuyum. Benim doğum yerim Çankırı. Ankara Gazi Üniversitesi mezunuyum. 32 sene Ankara’da yaşadım. Ailemle 2001 yılında İzmir Göztepe’ye yerleştik. Daha sonra Seferihisar’da yaşama kararı aldık. Hala Seferihisar’da yaşıyorum.  

Kediniz Sam ile yollarınız nasıl kesişti?

İzmir Susuzdede de yaşadığımız günlerdi. 15 günlükken evimizin yakınında annesi ölmüş sokakta kalmış bebek bir kedi bulduk. Gözleri menekşe hardal rengi tüyleri olan çok güzel bir kediydi. Kuyruğu çok dikkat çekiyordu. Kendi büyüklüğü kadar tilki kuyruğu gibi güzel bir kuyruğu hemen dikkat çekiyordu. Onu görür görmez yollarımızın kesiştiğini anladım. Sahiplendik. Adını Sam koyduk. Ben ona Sam amca diyordum. 16 yıl yanımızdan hiç ayırmadık. Evi çok seviyordu. Evin dışına pek çıkmıyordu. Seferihisar’a yerleşince bahçeli bir ev olduğu için farklı bir kedi oldu. Evin dışına çıkmaya başladı. Uzun saatler gelmeyince merak edip onu aramaya çıkıyorduk. Sonra kendi geliyordu. Bahçemize kendi dışında hiçbir kedinin yanaşmasına izin vermezdi. Yan komşumuz kedi’den korkuyormuş. Biz taşınınca çok rahat ettiğini söyledi. Sam amca sayesinde onların bahçesine de kediler uğramaz olmuştu. Onu çiftleştirmek için güzel kediler bulduk süsledik yanına getirdik. Karşıdan baktı, yanına bile gitmedi. Ben de onu kısırlaştırdım.

Kedisi Sam amcanın ölümünden büyük üzüntü yaşadığını belirterek sözlerine şöyle devam etti.

Şu an yattığı köşe bahçede en sevdiği köşeydi. Birisinden saklanmak istediğinde de oraya giderdi. Onun anısına başucuna ıhlamur ağacı diktim. 16 yaşında olmasına rağmen çok sağlıklı bir kediydi. Daha yaşar diye tahmin ediyordum. Fakat böbrek yetmezliği teşhisi kondu. Son günlerinde veteriner uyutalım dedi, kabul etmedim. Evdeki son gecesi dolabın altına girdi. Ölümünü bana göstermek istemiyordu. Gece saat başı onu kontrol ettim. Her gittiğimde nefes alışları daha hafif oluyordu. Gece saat 3 gibi en son baktığımda artık melek olmuştu. Çok üzüldüm. Sabah onu ellerimle gömdüm ama çok etkilendim.

Seferihisar sakinliği onay almış şehir.. Seferihisar’da yaşamak nasıl?

Türkiye’nin ilk sakin şehri Seferihisar. Seferihisar’da yaşadığım için mutluyum. Temiz bir havası ve doğal güzellikleri var. Üzülerek söylüyorum Seferihisar yavaş şehir olmaktan çıkıyor. Çok fazla göç aldı. Kuşadası gibi olma yolunda ilerliyor. Bizler bu kadar şehirleşmesini istemiyoruz. Betonlaşma ve büyük otellerle sakinliği bozmalarının mantığını anlamış değilim. Güzelliğinin olduğu gibi korunmasını istiyoruz.



İzmir Modern / Nurten Öğüt

 

4 Temmuz 2020

Arkadaşları sürpriz doğum günü düzenledi

THF Teknik Kurul Başkanı ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. Hikmet Vurgun’a eşi ve arkadaşları doğum gününde sürpriz yaptılar. THF’nin sevilen isimlerinden Hikmet Vurgun hafta sonlarını ailesiyle geçirdiği Urla Evrenkaya’da bulunan yazlıklarında sürpriz doğum günü pastası ile karşılaştı. Vurgun, mutluluğunu gizleyemedi.
Yrd. Doç. Dr. Hikmet Vurgun doğum gününü, eşi Doç. Dr. Nilgün Vurgun, Kuzeni Seramik Sanatçısı Prof. Dr. Yasemin Yarol, Hentbol Antrenörü ve Beden Eğitimi Öğretmeni Şakir Öniz ile eşi Fatmanur Öniz, Hentbol maçlarının Sağlık görevlisi Özgül Gedikli, İzmirdehaber.com Haber Müdürü Nurten Öğüt ile pasta keserek kutladı.
Pastanın üzerindeki mumları söndüren Hikmet Vurgun’a, arkadaşları iyi ki doğdun Hikmet diye alkışlarla tezahüratta bulundular.
Bu özel gününde kendisini yalnız bırakmayan ailesine ve arkadaşlarına teşekkür eden Vurgun, duygularını şu ifadelerle anlattı.
“Hafta sonu ve tatil günlerinde ailemle geldiğimiz Urla’daki evimizde bugün 52. Yaşıma girdiğim gün, arkadaşlarım, ailemle birlikte bana pasta ile mini bir doğum günü sürprizi yaptılar. Kendimi 52 yaşında hissetmiyorum. Bir anda çok zengin bir masa ve dostlarımı bir arada görünce çok şaşırdım ve çok mutlu oldum” dedi.   

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

3 Temmuz 2020

Sokak canlarına bakıyor...



Efor Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Doğan İşleyen, hafta sonları gittiği yazlığında sokaktaki sahipsiz canlıları unutmayıp onlara bakıyor.

Hafta sonları evinin sokağına girdiği anda sokakta yaşayan kedi ve köpeklerin kendisini karşıladığını söyleyen İşleyen, üzerimi değiştirdiğim gibi onların yemeklerini veriyorum, dedi.



Sosis seviyorlar
Pandemi dönemini genelde Güzelbahçe’deki evinde geçirdiği ifadelerine yer veren Doğan İşleyen sözlerini şöyle sürdürdü;

“Hafta içi yoğun bir iş temposu yaşıyoruz. Hayvanlarla iletişim beni rahatlatıyor. Geçtiğimiz aylarda evimizin bahçesine bir sokak kedisi yavrulamıştı. Anne kediye daha önce mama veriyordum. Benim bahçemi güvenli buldu ve burada yavruladı diye düşünüyorum. Yavrularını uzun süre sütle besledim. Anneyi de özel mamalarla besledim. Yavrular büyümeye başladı. Fakat ben gelince yine benden yemek bekliyorlar. Özellikle bir tanesi yanıma gelip sevmemi istiyor. Çok cana yakın. Baktığım kediler çoğalmaya başladı. Bahçeme kediler için mama bırakınca bir anda 20 civarı kedi oluyorlar. Sosisi çok seviyorlar. Sosisleri doğruyorum, veriyorum. Sokağımızda iki tanede köpek var. Onlar da benden sosis bekliyor. Hepsinin sabah ve akşam yemek ihtiyaçlarını gidermek ve onlarla ilgilenmek hoşuma gidiyor. Benim için zorunluluk ve yük gibi değil. İsteyerek yapıyorum. Onlara hafta içi de vakit ayırmak isterdim fakat iş hayatım devam ediyor. Hafta içi ben ilgilenemesem de mahalle sakinlerinden onlar için mama ve su verenler oluyor.


Sokak hayvanları gönüllülerine destek verilsin
Özellikle bu sıcak havalarda sokakta yaşayan can dostlarımız için belli yerlere bir kap su koyalım. Çocuklarımıza hayvan sevgisini öğretelim. Sokak hayvanları gönüllülerine destek verelim. Yazlık bölgeler de hayvanları satın alıp bakamayarak sokağa atanlar çok oluyor. Sokaklarda yemek bulmakta çok zorlanıyorlar. Onlara yardım etmek istemeyenler zarar vermesinler. Elimizden geldiğince onları ihmal etmeyelim” dedi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

2 Temmuz 2020

Hasan Balduk Efe; Zeybek Ateşini Yine Yakalım

İzmir Gaziemir (Seydiköy) doğumlu Hasan Balduk yedi yaşında annesini kaybettikten sonra keçi çobanlığı yapmaya başlamış. Kırk yaşına kadar dağlarda yaşamış. Çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak için bir süre tır şoförlüğü yapmış. Yurt dışına iş için giderek değişik ülkeleri görmüş, çok gezmiş ama şehirleri sevememiş. Tekrar keçi çobanlığına başlayan Hasan Balduk ile hayat hikayesini konuştuk;


Çocukluğum dağlarda geçti

Çocuk yaşta annemi kaybettim. Üç kardeştik. Babam keçi çobanıydı bizi de öyle yetiştirdi. Çocukluğum dağlarda keçilerle geçti. Sonra eve gelir geç saatlere kadar keçileri sağardık. Parmaklarımız tutmazdı. Çok yorulur yatar erkenden yine kalkardık. Yemek yapacak annemiz yok. Sabah zeytin ekmek, dağda zeytin ekmek akşam yemeği yine zeytin ekmek. Başka yemek bilmezdik. Ama onun lezzetini hiç unutmam. Çok tatlı gelirdi. Babama çok para kazandırdık ama bize bir yararı olmazdı. Dağları ve keçilere çobanlık yapmayı çok seviyorum. Artık yaşım ilerledi. Çok yoruyorlar beni. Onlar keçi, keçiliklerini yapıyorlar. Öyle zor yerlere çıkıyorlar ki onları toplarken çok zorlanıyorum.

Keçilerimi sattım çok pişmanım

Geçtiğimiz hafta dağda oğlaklar bir yana keçiler bir yana çok dağılmışlar. Onları toplamak çok zamanımı aldı. 3 tanesi öyle ulaşılması zor yerlere çıkmışlar ki, çok zor indirdim. Keçilerimi almak isteyen biri vardı. Onu aradım. Ne kadar paran varsa al gel, yarın gelirsen caymış olurum dedim. Hemen geldi. Keçilerimi sattım. 10 gün kadar oldu. O kadar pişmanım ve onları o kadar özlüyorum kelimelerle anlatamam. Yine keçi alacağım ve dağlarda onlara çobanlık yapacağım. Allah sağlık versin ben keçilerime çobanlık yapmaya devam edeceğim.


Efe torunuyum

Ben sabah kalktığımda gübre kokusu, keçilerimin çan sesini duymak, toprakla uğraşmak isterim. Efe torunuyum. Hala efe kıyafetlerimle dolaşırım. Festivallere konuk olarak davet edilir, yöresel zeybek oynarım. Gaziemir Belediyesi, Menderes Belediyesi, Torbalı Belediyesi’nden teşekkür plaketleri aldım.

Zeybek ateşi tekrarlanmalı

Geçtiğimiz yıllarda sivil toplum kuruluşları ve Efe Kültürü sevdalıları bir araya gelerek “Zeybek Ateşi ve Efe Kurultayı” yaptık. Zeybek ateşini Türkiye’de ilk kez Tire’de yaktık. Her yıl tekrarlanıyordu. Artık yapılmıyor. Umarım en kısa zamanda zeybek ateşini tekrar yakarız. Özellikle gençlerimize, çocuklarımıza efe kültürünü anlatmalıyız. Efelik köklü ve onurlu bir kültürdür. Bu tür etkinlikler çok önemli.   


İki oğul ve beş torun sahibi Hasan Balduk kendini Seydiköy aşığı olarak tanımlıyor. Eski Seydiköy’ü çok özlüyor.

 İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT