28 Aralık 2022

Hayallerin Sanata Yansıması


İzmir Konak Vali Vecdi Gönül Anadolu Lisesi Okulunun girişindeki Atatürk köşesi okulu ziyaret edenlerin ilgisini çekiyor.

İzmir 9 Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümü mezunu Görsel Sanatlar Öğretmeni Erkan Kösem Atatürk'ün kendisi için taşıdığı büyük önem, saygı ve minnet duygularının Atatürk köşesi ile yansıtabilmesinin sorumluluğunun bilincinde büyük bir özveriyle çalışmış. Okul girişindeki Atatürk köşesini sanatçı ile gezme şansım oldu. Gerçekten müthiş bir çalışma.


Atatürk Köşesi’ndeki çalışmasının hedefine ulaştığını söyleyen Sanatçı ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Erkan Kösem ile hayallerinin sanata yansımasını konuştuk.

2018 yılında, o dönemdeki okul müdürü Sayın Adil Aydın'ın "okulumuzun Atatürk Köşesi'ni yenileyebilir miyiz?" ricasına başlangıçta çekimser davrandığını anlatan sanatçı öğretmen Erkan Kösem nedenini şu sözlerle anlattı.


Bu işi ben yapamazsam kim yapabilir

Atatürk'ün benim için taşıdığı büyük önem, saygı ve bendeki minnet duygularıydı aslında. Söz konusu köşenin, Atatürk'ün taşıdığı büyük önemi ve değeri yansıtabilecek kadar iyi bir iş olması gerektiğini düşünüyordum ve bu konuda oluşan çekincelerimin 'ya yeterince iyi olmazsa' gibi endişelerimin kendi içimde giderilmesi, sanıyorum 4-5 ay kadar zamanımı aldı. Zaman içinde, iş kafamda oturdu, içten içe kurgulamaya başladım ve sonrasında şu duygu yerleşti:

"Bu işi ben yapamazsam kim yapabilir?" Sorumluluk almam gerektiğine inandım. Ayrıca bu zorlu sanatsal üretim sürecine tanık olmanın, o dönem öğrencileri ve diğer öğretmen arkadaşlarım için de çok özel bir deneyim olacağını düşündüm. Okul müdürümüze işi yapacağımı söyledikten sonra şunu da eklediğimi hatırlıyorum. "Ortaya çıkacak sonucu ben beğenmezsem hepsini kaldırırım.

"Bana güvendiklerini ve inandıklarını, okul olarak maddi manevi her konuda yanımda olduklarını duyunca tasarım çalışmalarına başladım.


Bana ait izler taşımalıydı

O güne kadar kendi sanatsal çalışmalarımda kullandığım tekniği ve malzemeleri kullanmaya karar verdim. İş bittiğinde bana ait izler taşımalıydı. Ahşap yakma ve akrilik boyama. 2*4 m.'lik bir boyut, böyle bir teknik ve malzeme için çok zor, çok yorucu, ayrıca çok fazla zaman ve enerji gerektiren bir iş olacaktı. Ve bildiğim kadarıyla böyle bir boyut ve teknik için dünyadaki ilk ve tek örnek. Başlangıçtaki endişe ve çekinceler yerini, bu şekilde büyük bir heyecan dalgasına bırakmaya başladı. Var olan eski Atatürk köşesi üzerine, hazırladığım parçaları yapıştırarak kaplayacaktım. Bunun için ilk fırsatta toptancıdan üç tabaka kontraplak alıp okuldaki resim atölyesine getirdim. Gerekli parçaların ölçülerini şeffaf yağlı kağıtlar üzerine çizip dekopaj testeresi ile kestim. Yaptığım aramalar sonucunda önce uygun bir Atatürk portresi, sonrasında da Atatürk'ün söylediği cümlelerden daha fazla beğendiğim birisini seçtim:

"Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder." (...ki, iş ortaya çıkmaya başladıktan sonra çalışmayı gören bir öğretmen arkadaşım, cümlede geçen "yakar" sözcüğünün kullandığım teknikle çok güzel örtüştüğünü ve bu yüzden de çok iyi bir seçim yapmış olduğumu söylediğinde; o ana kadar bunun farkına varmamış olduğumu söyledim ve kendisine teşekkür ettim. Güzel bir rastlantı oldu ve sonrasında benim de çok hoşuma gitti.)

Ortadaki parçaya resmi çizip yazıyı yazarak yakma çalışmalarına başladım. İyi gitmesine rağmen çok zor ilerliyordu, çünkü kullandığım yakma makineleri böyle büyük boyutlu bir çalışma için çok yetersiz gelmeye ve beni çok yormaya başlamıştı. İstasyonlu, yeni bir yakma makinesi alıp onunla devam etmeye başladım, ama yeterince hakim olamadığım için işi bozarım korkusuyla eski havyalara geri dönmek zorunda kaldım. (En azından 2-3 ay daha.) Süreç içinde iş, görülen sorunlar üzerine sürekli değişip gelişiyordu. Atatürk'ün arkasındaki fonu, Atatürk'ü daha fazla ön plana çıkarması için koyulaştırmaya karar vermek gibi. Bu da daha fazla yorgunluk ve el ağrısı anlamına geliyordu kuşkusuz. Aynı süreç, yazıyı yazarken de yaşandı. Önce harfleri beyaz bıraktım, çevresine çizgisel denemeler ve sonrasında o çizgileri daha fazla kalınlaştırdım. En sonunda da yazıyı daha fazla görünür ve okunabilir hale getirmek için tamamını koyu tonda yaktım.


Sonuç tam istediğim gibi oldu

Ardından portre ve yazı çevresinde kalan boşluğu benim kendi işlerimde kullandığım sarmal-girift dokuyla doldurmaya başladım. Kurşun kalemle çizip ince uçlu havya ile yakarak ilerledim. Bu da bitince, dokular arasında kalan boşlukları, yatay bölümlerden oluşan farklı mavi tonlarla boyamaya karar verdim. (Kahverengi ile en iyi uyum sağlayan ve ortaya çıkaran renk mavidir.) Aynı yöntemi yanlardaki parçalarda da uygulayarak bütün bir yapı oluşturabileceğimi düşündüm. Ortaya çıkan sonuç bana çok fazla karışık göründüğü, bütünlüğü bozduğu ve Atatürk'ü geri plana itip rol çaldığını düşündürdüğü için; aşağıdan yukarıya açıktan koyuya doğru ve sınırları belirgin olmayan yine mavi tonlarıyla boyamaya karar verdim ve sonuç tam istediğim gibi oldu. Yandaki Gençliğe Hitabe ve İstiklal Marşı parçaları için de bir formül oluştu.

Yandaki parçalara yazıları yazmaya başladım. Ama parçalar yukarıdan aşağıya doğru daralıyordu ve yazıların da aşağıya indikçe belli bir oranda küçülmesi gerekiyordu. Ayrıca yana doğru belli bir açıyla yatık oldukları için, satırların yatay görünmesi için o açıya uygun olarak ayarlanması gerekiyordu. Yüzey üzerinde su terazisi kullanarak doğru eğimi buldum ve yazıları kurşun kalemle yazmaya başladım. Sonrasında yine yakarak içini doldurma işlemi, çevrelerine fondan koparması için kalın koyu kontur, ortadaki parçada kullandığım sarmal dokuların çizilmesi, yakılması ve tonların yine ortadaki parçalara uygun olarak mavi ile boyanması. Ve Atatürk imzalarını da daha fazla dikkat çekmesi için kırmızıya boyadım.

Bu arada yine bütünlük duygusunun artması için yanlardaki parçalara çizdiğim bu sarmal dokuların, ortadaki dokuların devamı olmasını sağladım.  Böylece iş boyunca birbirini izleyen ve hiç bitmeyecekmiş algısı yaratan sarmal-girift dokular oluştu.

Sonrasında yerde orta bölümde duran mermer kaplı çiçekliğin de yine aynı malzemeyle kaplanıp içlerinin aynı dokularla kaplanarak yapıştırılması gerektiğini düşündüm ve bu işlemi de gerçekleştirdim. Ama ortadaki ana parçaların ön planda kalmaya devam etmesi için, buradaki dokuların arasını mavi ile boyayarak değil, yakarak koyulaştırdım. Bütünlük de bozulmamış oldu.


Bu üç ana parça ve çiçeklik bitince montaj aşamasına gelindi. Bunun için başlangıçta ahşap zemine sağlamlık açısından vida ile tutturmayı düşündüm ama iyi görünmeyeceği için güçlü bir yapıştırıcı ile yapıştırmaya karar verdim. Silikona benzeyen, çabuk kuruyan çok güçlü bir yapıştırıcı bulup arkadaşlarımın da yardımı ile montaj işlemini gerçekleştirdim. Sonuç, oldukça tatmin edici oldu. Ama duvara bütün olarak bakınca, yine bütünlük duygusundan uzak olduğu, bitmemiş göründüğü, bunun için de çalışmanın bütün bir duvarı kaplaması gerektiği ve ancak bu şekilde bütün görünen bitmiş bir işin gerçekleşebileceğine karar verdim. Yanlardaki bölümleri kaplayacak büyüklükte kontraplak parçalar bulamayacağım için, farklı parçalar kesip birleştirmeyi ve yine üzerlerine orta bölümde kullandığım dokuları renksiz ve çizgisel olarak doldurmaya karar verdim. Ve yine bütün dokular her parçada birbirini takip edecekti. Ama bu durumun da tekdüzeliğe ve sıradanlığa yol açabileceğini düşündüğüm için açık ve koyu iki ton kontraplak kullanmaya karar verdim. Gerekli malzemeleri alarak yine çalışmaya başladım. (Bu arada üst köşelere Türk bayrakları çizip kestim ve dalgalı bir şekilde boyayarak yerlerine yapıştırdım. Buradaki sonuç da oldukça iyi oldu.) Çalışmanın dış bölümü ile iç bölümü arasında bir bağlantı bağ- kurmak gerekiyordu. Bunun için, açık ve koyu ton parçaların duvar tarafında birleştikleri bölümlere, dışarıdan içeriye doğru uzanan ayrı parçalar kestim; aynı dokuları bunların da üzerlerine çizerek yaktım. Ama bu sefer dokular arasında kalan boşlukları, merkezdeki gibi mavi tonlarda bulunduğu bölümde hangi ton varsa o tonda boyayıp yapıştırdım. Buradaki sonuç da oldukça iyi oldu.

Hepsine teşekkür ediyorum

Çiçekliğin içi boş kaldı. Satın aldığım küçük çakıl taşlarını çiçeklik zeminine döktükten sonra, daha önce katıldığım bir dağ yürüyüşünde dağdan topladığım doğal ağaç, kozalak ve taş parçalarını içine yerleştirdim. Yine dağdan topladığım, daha bütün görünen ağaç dallarının üzerini küçük yapma çiçeklerle kaplayıp çiçekliğin içine yerleştirdim. Sonrasında bana hem çok karışık ve kalabalık göründüğü için; hem de yapma çiçeklerin, tasarımın başından beri gelişen doğallık konsepti ile uyuşmadığını düşündüğüm için,  bu çiçekleri söktüm. Üst köşelerdeki Türk bayrakları ve kırmızı Atatürk imzaları ile aşağıya doğru bir üçgen oluşturmaları amacıyla ağaç dallarını kırmızıya boyayıp yerlerine yerleştirdim. Bu da amacına ulaştı.

Son olarak yine bütünlük duygusunu ve bitmiş bir resim algısını yaratması için, çiçeklikle birlikte bütün çalışmayı kaplayan ahşap bir çerçeve yaptırdım.

Okul idaresinin dışında adlarını sayamayacağım sayıda öğretmen arkadaşımın da desteklerini unutmadan belirtmem gerekiyor. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Ancak gönülden yapılabilecek ve bu yüzden "Gönül İşi" adını verdiğim ve yaklaşık sekiz ay süren bu çok zorlu çalışma bu şekilde bitmiş oldu. Sonuç olarak 2019 yılında okul müdürümüz Adil Aydın ve Okul müdür yardımcımız Aslı Erdoğmuş'un düzenledikleri çok güzel etkinlikle açılışı yapıldı.

Erkan Kösem kimdir?

1972 yılında İzmir'de doğdu. İzmir 9 Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Resim Bölümü'nden 1994 yılında mezun oldu. Aynı yıl görsel sanatlar öğretmeni olarak eğitim camiasına giren sanatçı, halen İzmir Vali Vecdi Gönül Anadolu Lisesi'nde görev yapmaktadır.   Üniversite yıllarındaki çalışmalarının ardından bir süre kâğıt üzerine dışavurumcu-psikolojik pastel boya işleri yapan Erkan Kösem, okul çalışmalarındaki denemelerle kendisine yakın hissettiği ahşap yakma tekniği ile hem teknikle hem de teknik aracılığı ile ağaç ve tüm doğa ile içgüdüsel bir bağ kurmaya başladı. Ağaca dokunup sıcaklığını hissetti ve dumanının kokusunu içine çekti. Bu konuda değişik biçimlerde yaptığı denemeler ve kuramsal araştırmalar sonucunda, çalışmalarının Şamanizm felsefesi ile bağdaştığını; Şamanizm'in var olduğu dönemlerde insanların tüm doğa ile aralarında çok güçlü bir bağ kurduklarını ve doğa ile sürekli iletişim halinde olduklarını; bu bağın ise zaman içinde koptuğunu ve bu yüzden insanın doğaya yabancılaştığını hatta düşman olduğunu gözlemledi. İnsan ve doğa arasında kopmuş olan bu bağı çalışmaları ile yeniden kurmaya çalışan Erkan Kösem, zaman içinde ahşap tekniğiyle birlikte akrilik boya ve renkleri de kullanarak farklı doku ve etkilerin arayışına girdi.   Felsefe, psikoloji ve Şamanizm ile iç içe geçen son dönem çalışmalarında ise, elektronik devreler gibi teknolojik ürünler ile gerçek ağaç parçalarını birlikte kullanarak, doğa ve teknoloji arasında var olduğunu düşündüğü savaşı ve sonrasında olmasını umut ettiği barışı vurgulamaya çalıştı. Aynı yabancılaşmanın bir sonucu olarak; bilgisayar oyunları ve bu oyunlardaki karakterler, işlerinde olumsuz figürler olarak yer almaya başladı. Bu şekilde de sanal dünyanın insan yaşamındaki olumsuz etkilerini ve doğadan kopuşunu hızlandırmasına dikkat çekti.  Günümüzde Ege Bölgesi Görsel ve Plastik Sanatlar Derneği üyesi olan Erkan Kösem kendisini, teknoloji ve doğa arasında var olduğunu düşündüğü savaşta, doğanın tarafına daha yakın bir "ara bulucu" olarak tanımlıyor ve bu bağlamdaki çalışmalarına ve doğa ile iletişimine devam ediyor. Bu şekilde izleyiciyi de aynı bağın içine çekmeye çalışıyor.  

Sanatçının manifestosu;

Çağımızın en önemli sorunlarından birisi, insanlığın fiziksel yaşamdan ve doğadan kopuşudur. Bunun en büyük nedeni; bütün yaşamımızı kaplamaya başlayan teknoloji, bilgisayar programları ve özellikle çocukları çok küçük yaşlarında esir alan fiziksel gerçeklikle bağlarını koparan bilgisayar oyunlarıdır.

Fiziksel olarak yaşanmayan birçok olayı ve duyguyu gerçekmiş gibi hissettiren, dolayısıyla insanın fiziksel dünyaya yabancılaşmasına ve gelecekte doğadan tümüyle kopuşuna neden olabilecek tehlikeli bir süreç Tüm yaşam boyu sürecek teknolojik bir pandemi ve filyasyon. Gerçek yaşamda toprağa ve ağaca dokunmadan, rüzgarı hissetmeyip hayvanlarla fiziksel etkileşimde bulunmadan geçecek bir yaşam. 

Kişisel Sergiler: 

2004  ART-niyet, La Maison Art Cafe, Kuşadası/Aydın. 2006

Gez-Göz-Arpacık, Güvercin Ada Kalesi, Kuşadası/Aydın. 2007

SERT ÜNSÜZ, Doktor Selahattin Akçiçek Sanat Merkezi, Konak/İzmir. 2012

STAND-ART, Manisa Belediyesi Lale Sanat Merkezi, Merkez/Manisa. 2016

SIRRA ERME, Eskiiz Tasarım Atölyesi, Alsancak/İzmir. 2017

KARMA, Pasha Remax Sanat Galerisi, Efeler/Aydın.    

Seçilmiş Karma Sergiler: 

2007 Öğretmenler Günü Sergisi, Denizli Belediyesi Sanat Galerisi, Denizli. 2014

Ege Bölgesi Görsel ve Plastik Sanatlar Derneği Açılış Sergisi, Kültürpark Galerisi, İzmir.  2014

EGESDER Açılış Sergisi, İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi Kültürpark Sanat Galerisi,           Alsancak/İzmir. 2014

İzmirli Sanatçılar Sergisi, İstanbul Sanayi Odası, Odakule Sanat Galerisi, Beyoğlu/İstanbul. 2014

Cumhuriyet Sergisi,  İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi Turgut Pura Sanat Galerisi,                  Konak/İzmir. 2015

Taboo Konseptli Karma Sergi, İş Bankası Sanat Galerisi, İzmir. 2016

Küçük İşler-4 Karma Sergi, Eskiiz Art Galeri, Alsancak/İzmir. 2016

Küçük İşler-5 Karma Sergi, Eskiiz Art Galery, Alsancak/İzmir. 2016

Dünya Sanat Günü Sergisi, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi, İzmir. 2017

Kirlet-Tüket-Yoket Sergisi, Atatürk Kültür Sanat Ve Kongre Merkezi, Eskişehir. 2017

Dünya Sanat Günü Sergisi, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi, İzmir. 2018

Dünya Sanat Günü Sergisi, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi, İzmir. 2021

Dünya Sanat Günü Sergisi, 1. Artemisia Sergi Salonu, Bodrum. 2021

İstanbul Antika Ve Sanat Fuarı, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi, İstanbul. 2021

Zamanın İzleri Sergisi, Zülfü Livaneli Kültür Merkezi, Çankaya/Ankara. 2022

Vernice Art Fair, Forli/İtalya. 2022

Küçük İşler-12, Eskiiz Art Galery, Kemeraltı/İzmir. 2021

KemerARTı  Buluşmaları, Eskiiz ART Gallery, Kemeraltı/İzmir, 2022

Küçük İşler-13, Eskiiz Art Gallery, Kemeraltı/İzmir. 2022

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder