“Yerel Reform Buluşmaları”nda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, katılımcı demokrasinin ve yerelin önemine değinerek belediyelerin idari ve mali açıdan daha özgür olması gerektiğine dikkat çekti.
Kentlilere en iyi hizmeti sunmak için başta halk sağlığı
alanında olmak üzere diğer pek çok konuda belediyelere daha fazla idari
sorumluluk verilmesini isteyen Tugay, hedeflerinin başarılı yerel yönetim
uygulamalarını hayata geçirmek olduğunu söyledi. Yerel Reform Girişimi Derneği
Kurucu Başkanı Murat Karayalçın da yerel yönetimlerin idari ve mali
özerkliğinden yana olduklarını, bunun karşısında olan vesayet kurumunun
tartışılması gerektiğini aktardı.
Yerel Reform Girişimi Derneği (YRGD) tarafından, İzmir
Büyükşehir Belediyesi ve Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi’nin katkıları ile
“Başka Bir Kent Yaşamı Mümkün” sloganıyla düzenlenen Yerel Reform
Buluşmaları'nın ikincisi, Ahmed Adnan Saygın Sanat Merkezi’nde (AASSM) yapıldı.
“Merkezi İdare ve Yerel Yönetimler Yetki Paylaşımında İdari ve Mali Özerklik”
temalı buluşmaya; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, eski
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Yerel Reform Girişimi Derneği Kurucu
Başkanı Murat Karayalçın, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Aziz
Kocaoğlu ile ilçe belediye başkanları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri
ve yurttaşlar katıldı.
“Kayyumlarla
antidemokratik dönemin zirvesini yaşıyoruz”
Programın açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Dr. Cemil Tugay, her geçen yılın belediyeleri idari ve mali özerklik
konusunda ileriye değil geriye götürdüğünü belirterek, özellikle
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş ile birlikte gittikçe artan bir
vesayetin belediyeler üzerinde hakimiyet kurduğuna dikkat çekti. Tugay, “Bu
sistemde çeşitli kanun ve düzenlemeler gücü merkezi hükümetin daha fazla
yetkisine vermeye başladı. Neredeyse bütün bakanlıklar, bu bakanlıklara bağlı
kurumlar, kurullar, yerel yönetimlerin yetki alanlarına daha fazla müdahale
etmeye başladı. Şu anda da bu çabalar sürüyor. Bu dönemde gittikçe daha kolay
uygulanır hale gelen kayyum atamaları ile antidemokratik dönemin zirvesini
yaşıyoruz. 31 Mart yerel seçimlerinde CHP'nin birinci parti olması, Türkiye'nin
önemli büyükşehir, ilçe belediyelerini kazanmasının ardından CHP'nin özellikle
halka doğrudan temas eden sosyal belediyecilik uygulamaları engellenmeye
çalışılıyor, farklı baskı ve kısıtlama tekniklerini de yaşıyoruz” şeklinde
konuştu.
“Hedefimiz başarılı
yerel yönetim uygulamalarını hayata geçirmek”
Kentlerin gelişiminde katılımcı demokrasinin önemine değinen
Başkan Tugay, “CHP'li belediyeler olarak katılımcı yerel demokrasi
uygulamalarını geliştirmek için pek çok yol ve yöntemi deniyoruz. Sivil toplum
kuruluşları, meslek odaları ile iletişim içerisinde birlikte şehri yönetmek
için çaba gösteriyoruz. Bir taraftan da toplumun yaşadığı ağır sosyo ekonomik
duruma karşı toplumu koruyucu politikalar uygulamaya çalışıyoruz. İzmir 157
yıllık bir belediyecilik tarihine sahip. Bu topraklar ise yaklaşık 200 yıllık
bir yerel yönetim deneyimine sahip. Bu süre içerisinde İzmir her zaman
demokraside iddialı bir şehir oldu. Sosyo kültürel seviyesini her zaman
yükseklerde tutmayı başarmış bir şehir oldu. Ama daha iyisini
sağlayabileceğimizi biliyoruz. En önemli hedefimiz demokrasi bilincini
artırmak, demokrasinin konfor konusu olmadığını, tam tersine zorunluluk
olduğunu insanlarımıza doğru yollardan anlatmak ve onların katılımı ile
başarılı yerel yönetim uygulamalarını gerçekleştirmek. CHP'li belediyeler
olarak bizler sürekli bunun arayışı içerisindeyiz” dedi.
“Belediyelere daha
fazla sorumluluk verilmeli”
Yerel yönetimler olarak idari ve mali açıdan daha özgür
olmak istediklerini vurgulayan Başkan Tugay, konuşmasını şöyle tamamladı: “Mali
açıdan belediyelerin kendi kaynaklarını kendi oluşturacak alanlara ihtiyacı
olduğunu kesin bir şekilde söyleyebilirim. İdari açıdan da belediyelere daha
fazla sorumluluk yüklenmesi gerektiğine inanıyorum. Bir hekim olarak
söylüyorum. Sağlık hizmetinde belediyelerin daha fazla rolü olmalı. Merkezi
hükümetin yürüttüğü sağlık sistemi, ben ve benim gibi düşünen pek çok hekimin
gözünde ağır hatalarla dolu. İnsanlarımız eşit, adil sağlık hizmeti alamıyor.
Özelikle koruyucu hekimlik, halk sağlığı alanında çok büyük sorunlar yaşanıyor.
Yerel yönetimlere bu konuda daha fazla sorumluluk verilmesi kesinlikle
toplumumuzun daha sağlıklı olmasını sağlayacak. Benzeri talebi birçok konu için
de söyleyebilirim.”
“Kamu yönetiminin bir
bütün olarak yeniden düzenlenmesi gerekiyor”
Yerel Reform Girişimi Derneği Kurucu Başkanı Murat
Karayalçın da Yerel Reform Girişimi Derneği'ni 6 ay önce kurduklarını,
amaçlarının yerel yönetimlerin bir reforma tabi tutulması, yeniden düzenlenmesi
gibi konulara katkı sunmak olduğunu söyledi. Anayasanın 123. maddesinin
Türkiye'de kamu yönetiminin merkezi yönetim ve yerel yönetimlerle bir bütün
olduğunu söylediğini aktaran Karayalçın, “O bütünün birlikte reforma tutulması
gerekiyor. Türkiye'de kamu yönetiminin bir bütün olarak gözden geçirilmesi ve
yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Yerel Reform Girişimi Derneği olarak,
Türkiye'de merkezi yönetimin yeniden düzenlenmesi konusunu sürekli Türkiye'nin
gündeminde tutmak istiyoruz. İnsanlarımızın daha güzel bir gelecek yaşaması
için bir gereklilik olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
Yerel yönetimlerde
idari ve mali özerklik talebi
Özerkliğin Türkiye'de yerel yönetimlerin temeli olduğunu da
ifade eden Murat Karayalçın, şunları söyledi: “Özerk bir yönetim yoksa
belediyelerin ve öteki yerel yönetim birimlerinin, merkezi idarenin bir
şubesinden herhangi bir farkı olmayacak. Belediye ancak özerk ise belediyedir.
Özerkliğe sahipse başı dik hemşehrilerine hizmet verecektir Aksi takdirde
memurlaştırılmış bir yapının söz konusu olacağını düşünüyorum. Yerel
yönetimlerin idari ve mali özerkliğinden yanayız. Tartışılmasını istediğimiz
konu bu değil. Tartışılmasını istediğimiz konu bunun karşısında olan karanlık
vesayet kurumudur. Vesayet kurumunun tartışılmasını istiyoruz” dedi.
“Yerel yönetimler
güçlü olmalı”
Üniter devletin güçlü olması için yerel yönetimlerin güçlü
olması gerektiğine dikkat çeken Karayalçın şunları söyledi:
“Anayasanın 123. Maddesi'ne göre merkezi yönetim ile yerel
yönetim bir bütündür. Merkezi yönetim de belediye başkanlarımız da kamu yararı
gözeterek çalışıyor. Her ikisi de kamu hizmeti üretiyor. Bir bütünün iki
parçası ama Anayasanın 127. Maddesi bu ikisinin kamu yönetimin bütünlüğünü
oluşturmasına karşın, merkezi yönetimin, yerel yönetimler üzerinde bir vesayet
yetkisine sahip olduğunu, kamu hizmetinin bütünlüğünü sağlamak gerekçesiyle
açıklıyor. Böyle bir şey olur mu? Genel olarak vesayet yetkisi siyasi
iktidarlar tarafından bir tehdit aracı olarak kullanıldı. Sigorta primlerini
ödemeyenlerin yalnızca yüzde 5'i CHP'li belediyeler ve infaz ediliyor. Geri kalanlara dokunulmuyor.”
“Türkiye yerel
yönetimlere artık farklı biçimde bakmaya başlamalı”
Pandemi, deprem ve artan yoksulluk karşısına CHP'li
belediyelerin parti ayrımı yapmadan başarılı bir sınav verdiğini söyleyen Karayalçın, konuşmasını
şöyle tamamladı:
“Kendilerini kutlamak gerekiyor. Yoksulluğun derinleştiği bu dönemde belediye başkanlarımız bana göre yine çok başarılı bir sınav veriyor. Türkiye’de yerel yönetimler adına önemli bir durum. Halkımız yerel yönetimlere artık farklı biçimde bakmaya başlamalı. Yerel Reform Girişimi Derneği olarak biz bu farklı bakışa katkıda bulunmak istiyoruz.”
Program, YRGD Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazlı Kayı'nın
kolaylaştırıcılığında Prof. Dr Levent Köker, Bülent Baratalı ve Dr. Aydın
Arı'nın katıldığı oturumla sona erdi.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder