Uzman
Sosyolog-Terapist Kürşat Şahin YILDIRIMER’in "Alzheimer Haftası" dolayısıyla
paylaştığı yazısı.
Kromozom
boyunca yer alan yaklaşık 23.000 bin genin her biri belirli biyokimyasal işlevi
yerine getiren bilgiyi kodlar. Bu genlerin üçte birinden daha az bir bölümü,
temel yapıtaşlarını sağlamak ve enerji üretmek üzere vücudunuzdaki tüm
hücrelerde işlevsel haldedir; tuğla ve harç gibidirler.
Genlerimizin
bir diğer üçte birlik bölümü vücudunuzda yer alan yüzlerce farklı hücre tipinin
her birinin farklılığından sorumludur. Sinir hücreleri elektrik sinyalleri
elektrik sinyalleri işleyen proteinlere ihtiyaç duyar, kas hücreleri onları
esneten ve kasan aktin ve miyozinle doludur, akyuvarlar bağışıklık sistemimizin
bileşenlerini taşır. Kapılar, pencereler, mobilya ve ev aletleri işte
bunlardır.
Genlerimizin
son üçte birlik kısmıysa hangi genlerin ne zaman ve nerede ve hangi miktarda
kullanılacağının düzenlemesinden sorumludur. Saç keratininin pankreasımızda
oluşmaya başlaması iyi olmazdı ve ışık reseptörlerinin de kalbinizde yeri
yoktur: Gelişim ve fizyoloji, kurallara hayli bağlı süreçlerdir. Bu genler
mimar, ustabaşı ve tasarımcılardır.
Alzheimer,
kanser, otizm için genler olduğunu duyar ve okuruz ya da agresif davranma
veyahut sarı saçlı olma geninin bulunduğuna inanmamız beklenir. Gerçek durum
ise bu özelliklerle genlerin ifade ettiği moleküler işlevler arasında çok
sayıda adımın bulunmasıdır. Bir gen kanser oluşumuna katkıda bulunuyorsa, bunun
nedeni, o genin normalde doğru zaman ve yerde doğru sayıda hücre oluşumunu
sağlamada bir rolü olmasıdır. Maneviyat oluşumuna genetik bir katkının
olabilmesinin nedeni, bazı genlerin Tanrı’ya inanmamızı sağlamak üzere işlev
görevlerinden değil, sinir hücrelerinin birbirine bağlanmasını ve sinapslar
boyunca iletilen sinyalin gücünü etkileyen genlerin bulunmasıdır.
Gelelim
Alzheimer'a; nedir ve bu bizleri korkutan rahatsızlık ve nasıl oluşmakta!
Alzheimer Nedir Tedavisi Var mıdır?
Alzheimer
bir yaşlılık hastalığıdır ve bireyin 80 yaşından sonra Alzheimer olma ihtimali
%50dir. Türkiye’deki ortalama yaşam süresi henüz bu nispette olmadığı için,
Alzheimer ülke gündemini yeterince işgal etmiyor. Ama yine de, geçmiş dönemde
bunama denilerek geçiştirilen duruma şimdi bir teşhis konuluyor ve bu konuda
bir farkındalık gelişiyor olması çok güzel.
Her
unutkanlık Alzheimer değildir. Örneğin, normalin biraz üzerinde seyreden gün
içindeki unutkanlıklar çoğu zaman MCI (Mild Cognitive Imppairment ) olarak
adlandırılan hastalık kapsamında değerlendirilir. MCI bir Demans/ bunama türü
değildir.
Demans
bilişel yıkımla birlikte seyreden progressive/ilerleyen bir süreçtir. Her geçen
gün vaziyet daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Hesap yapma, yön bulma,
tanıma yeteneğindeki tahribat gün be gün artar. En sık görülen Demans türü de
“Alzeheimer”dır.
İkinci en
sık görülen Demans türü ise, damar tıkanmasına bağlı gelişen Demanstır.
Örneğin, şeker hastası ve yüksek tansiyonu olan bir bireyin beyin damarlarının
tıkanmasına müteakip geçirdiği beyin felci ve bunun neticesinde oluşan nöronal
tahribat, kişinin bilişsel fonksiyonlarında kayba yol açabilmektedir. Bu tür Demans'a
“vasküler/damarsal demans” adı verilir. Vasküler Demans ta, diyabetin ve
tansiyonun kontrol altına alınması halinde sınırlı bir ölçekte olsa da bir
iyileşme görülebilir. Alzheimer söz konusu olduğunda ise bu kadar iyimser
konuşmak maalesef mümkün değil.
Geçmişte
“Alzheimer”ın sebepleri araştırılırken, beyinde biriken “amiloid plak”ın bu
hastalığa sebep olduğu kanaatine varılmıştı. Amiloid, beyinde bulunan, deyim
yerindeyse yanlış katlanmış bir proteindir. Alzeheimer'ın “amiloid plak”
birikimiyle oluşan bir hastalık olduğu hipotezi şu varsayıma dayanıyordu:
Beyinde, 21. Kromozomda’da bulunan APP denilen bir protein var. Bu protein
“Sekretaz”denilen bir enzimle yıkılır ve yok olur. Fakat Alzheimer hastalarında
bu enzim yanlış çalışarak, APP proteinini yanlış bir şekilde yıkıma uğratmaya
çalışır, tam olarak yıkıma uğratmaz ve bu proteinin parçacıkları beyinde
birikir.
Bu hipotez,
Alzheimer hastalarında yapılan otopsi neticelerinde, bu hastalıkla malul bireylerin
beyinlerinde bu proteinin birikerek bir plak oluşturduğu gözlemine dayanıyordu.
Sekretaz enziminin yanlış çalışmasının da genetik bir bozuklukla ilişkili
olduğu varsayılarak Alzeheimer otopsilerinde elde edilen bir diğer netice de bu
hastaların beyinlerinin küçülmesiydi. Ama bu hipotez önemli bir hususu atlamıştı.
Acaba sağlıklı yaşlanmış, bellek sorunu olmayan insanların beyinleri nasıldı?
Seksen yaş
üzerindeki yaşlarda vefat eden kişilerin beyinleri üzerinde yapılan otopsilerde
bu kişilerin de beyin hacimlerinin küçüldüğü ve beyinlerinde APP proteinlerinin
birikerek bir plak oluşturduğu görüldü.
Alzheimer ve
APP proteinlerinin birikmesi ile oluşan plak arasındaki ilişki böylece çökmüş
oldu. Ama hayret verici bir şekilde hala bu hipoteze yaygın bir şekilde itibar
edilmekte...
Ardından “Alzheimer”ın viral bir enfeksiyon neticesinde
gelişebileceği hipotezi ortaya atıldı, fakat bu da ispatlanamadı. Zira,
Alzheimer olan ve olmayan bütün beyinlerde geçirilen enfeksiyon kaynaklı
hastalıklar her ne ise, o hastalığa neden olan virus veya bakterinin DNA
kalıntılarının mevcut olduğu görüldü.
Sonraki
dönemde yapılan otopsiler ise bize şunu gösterdi: Alzheimer hastası bir bireyin
beyni ile aynı yaştaki Alzheimer olmayan başka bir beyin arasındaki fark,
Alzheimer hastasının beyninde inflamasyon/iltihap olmasıdır. Yani, Alzheimer
bir tür, ilerlemesi yavaş seyreden beyin iltihabıdır.
Fiziksel,
metabolik veya psikjenik stres inflamasyona, inflamasyon da psikiyatrik
bozukluğa yol açar. O halde bütün psikiyartik bozuklukların temeli stres ve
strese bağlı gelişen inflamasyondur dersek yanlış bir tespit yapmış olmayız.
Çok
ilginçtir ki, çeşitli sebeplerle hayat boyu Aspirin vb. antienflamatuar kullanan
bireylerde Alzheimer görülme sıklığının %50 nispette az olduğu görülmüştür. O
halde, elimizdeki veriler ışığında, Alzheimer’ın mekanizmasını şu şekilde izah
edebiliriz:
Yaşlılıkta,
bütün vücutta ve beyinde yaşlanmaya bağlı bir doku hasarı ve haliyle
inflamasyon olması kaçınılmazdır. Zira, doku hasarının olduğu bölgedeki ölü
dokuların toplanması için vücut doğal bir tepki olarak inflamasyon genleri
harekete geçirir ve bu bölgede bir ilthaplanma olur. Fakat Alzheimer
vakalarında beyindeki doku hasarı olan bölgelerle sınırlı kalmaz, beynin
geneline yayılır.
Yani,
Alzheimer, beyinde gelişen bir inflamasyon hatasıdır. İnflamasyonun yayılmasıyla
birlikte, deyim yerindeyse, ölü hücreleri toplamaya gelen immün sistem sağlıklı
hücreleri de toplamakta, bu da beyinde total bir hasarı beraberinde
getirmektedir.
Alzheimer,
yaşlanmayla birlikte başlayan beyin iltihabının kontrolsüz bir şekilde yayılması
ile birlikte gelişen bir bağışıklık sistemi hastalığıdır.
İnsan
beyninde trilyonlarca hücre olduğu tahmin edilmektedir. Bu hücreler çalışırken
artıklar bırakır ve hücre aralarında biriken bu artıklar lenf sistemi ile
temizlenir. Beyinde de “Glenfatik sistem/Glymphatic system adı verilen bir
lenf sistemi vardır ve bu sistem de nöronların faaliyetleri neticesinde biriken
atıkları temizler. Bu sistem beyin omurilik sıvısını beyin damarları
vasıtasıyla beynin derinliklerine ulaştırarak biriken atıkların kan dolaşımına
katılmasını sağlar.
Glenfatik
sistem uyku sırasında daha çok çalıştığı gibi, uyku esnasında nöronal
aktiviteler yavaşladığı için sinir hücreleri arasındaki boşluklar genişlemekte
bu da Glenfatik Sistem’in bu temizleme işini çok daha iyi bir şekilde icra
etmesine vesile olmaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, yan ve sırt
üstü yatış pozisyonundaki uyku durumu halinde Glenfatik sistemin daha etkin ve
verimli çalıştığını, yüzü-koyun yatmanın ise bu sistemi olumsuz etkilediğini
ortaya koymuştur.
(yan yatma
pozisyonu beyindeki lenf akımını hızlandırmakta ve atık maddelerin temizliğini
artırmaktadır. Bu nedenle Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara karşı
koruyucu özellik göstermektedir. )
Kaynakça:
1:Neuroscience
of Clinical Psychiatry
2:İstanbul
Bilim Üniversitesi Deneysel Tıp ve ARGE Merkezi Müdürlüğü ve Fizyoloji Anabilim
Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr Oytun ERBAŞ
ALZHEİMERDE REFLEKSOLOJİNİN YERİ;
Günümüzde
Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere İngiltere, Rusya, İsrail,
Endonezya, Belçika, Danimarka ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde birçok alanda
kullanılan Refleksoloji, Ebelik ve Hemşirelik profesyonelleri arasında oldukça
popüler hale gelmiştir.
Hem sağlığın
korunması ve yükseltilmesinde, hem de bazı rahatsızlıkların hafifletilmesinde
yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin; Nöropati ve Alzheimer'in yanı sıra
kanser ağrılarını ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletmede, yaşam
kalitesini arttırmada, bağışıklık sistemini güçlendirmede, Glenfatik
sistem/Glymphatic system dolaşımı düzenlemede, anksiyetede, uykusuzlukta,
konstipasyonda, menopozda, dismenorede, postpartum dönemde ve laktasyonda çok
sık başvurulmaktadır.
Refleksoloji
ile yapılan bası ve cilt teması sonucunda enkefalinler ve endorfin
salgılanmaktadır. Böylece, beyine giden ağrı mesajının sinirsel iletimi
durdurulmakta, kaygı ve ağrı düzeyi azalmakta, geliştirilmiş lenfatik sinir ve
kan akımı sonucunda vücuttan toksinlerin atılımı artmaktadır.
Kaynakça;
1-Borman P.
Nöropatik ağrı tedavisinde tamamlayıcı alternatif tedaviler. Fiziksel Tıp ve
Rehabilitasyon
Dergisi
2009;12: 151-156.
2-M Valiani
M, Shiran E, Kianpour M. and Hasanpour M. Reviewing the effect of reflexology
on the pain
and certain
features and outcomes of the labor on the primiparous women. Iranian Journal of
Nursing
and
Midwifery Research 2010;15: 302-310.
3-McNeill
JA, Alderdice FA, McMurray F. A retrospective cohort study exploring the
relationship
between
antenatal reflexology and intranatal outcomes. Complementary Therapies in
Clinical Practice
2006;12:119-25.
4-Öztürk R, Sevil Ü. Refleksolojinin kadın
sağlığı üzerine etkisi. Uluslararası Hakemli Akademik Spor
Sağlık Ve
Tıp Bilimleri Dergisi 2013;8: 87-100.
5-Moghimi Hanjani
S, Mehdizadeh torzani Z, Shoghi M, Ahmadi G. Effect of foot reflexology on pain
intensity
and duration of labor on primiparous. Koomesh 2013;14(2):166-171.
Refleksoloji,
bugün tamamlayıcı tıp olarak yer almaktadır. (Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları
Refleksoloji yönetmeliği 27 Ekim 2014 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanarak
yürürlüğe konulmuştur.)
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT