30 Eylül 2018

Dopdolu bir Ekim ayı programı

Kadınların hem yeni hobiler edinmesine olanak sağlayan, hem de düzenlediği eğitici seminerlerle topluma bilinçli, özgüvenli, sosyal bireyler kazandırmayı amaçlayan İzmir Park Kadın Kulübü, Ekim ayında da dopdolu bir içerikle üyelerini ağırlayacak.

Her Salı ve Çarşamba günü, Selda Odabaşı eğitmenliğinde “Özel Tasarım Kişisel Aksesuarlar Atölyesi”nde buluşacak olan kadınlar, el becerilerini geliştirirken ev ekonomisine de katkıda bulunacaklar.

Perşembe günleri konusunda uzman isimlerin sunacağı seminerlere ev sahipliği yapacak İzmir Park’ın ilk konuğu 4 Ekim’de Ege Yoga Derneği’nden Bahar Hepşen olacak. “Sandalye Yogası ile Gevşeme Teknikleri” seminerinde özellikle diz ve eklem ağrısı çekenler için pratik yoga duruşları hakkında bilgiler verecek olan Hepşen bu yöntemle kuvvetli kaslara kavuşmanın yollarını anlatacak.

11 Ekim’de Aile Danışmanı Nur Altıncezve, "pozitif birey, mutlu çift ve olumlu anne baba olma sanatı" hakkında ipuçları verirken,

18 Ekim'de ünlü dermatolog Yasemin Fatih Amato, “Cilt İçin Beslenme ve Destek Vitaminler” başlıklı söyleşisi ile İzmir Park’a konuk olacak.

Kadın Kulübü Ekim ayı seminerlerinin kapanışını ise Kişisel Gelişim Uzmanı Serkan Özkan yapacak. “Bir işi gereken zamanda ve yerde neden yapmayız?” sorusunu “Ataleti Yenmek” adlı seminerde yanıtlayacak olan Özkan, insanları durduran, onları ellerinden gelenin en iyisini yapmaktan alıkoyan duygunun nasıl yenilebileceğini anlatacak.

Tüm etkinliklerin ücretsiz olarak gerçekleştiği İzmir Park’ta atölye çalışmaları saat 14.00’te, seminerler ise saat 15.00’te başlıyor.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

29 Eylül 2018

Çibörek günü düzenlendi


İzmir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından 29 Eylül Cumartesi günü geleneksel “Çibörek” etkinliği düzenlendi. Etkinliğe Konak Kaymakamı Mehmet Eriş’in yanı sıra kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı.

Çibörek etkinliği öncesi dua tepreş hanımağası dua etti
Çibörek etkinliği öncesi dua eden “Tepreş hanımağası” Memnune Altay; 
Allahım bizleri kardeşlik duyguları içinde buluşturdun. Sana hamd olsun. Allahım, dünya durdukça yüreklerimizden sevinçlerimizi eksik etme. Tarihi boyunca çok acılar çekmiş Kırım-Tatar halkımızın yaşadığı acılardan ders almayı ülkem insanlarına nasip eyle. Acılı halkımızın yüreğinden Kırım’ı ve Kırım Türklerini çıkartma. Onlara milli ve dini kimlikleriyle refah ve huzur içinde yaşamalarını nasip eyle. Türklüğün atası Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda aklın bilimin ışığında yürümeyi onlara ve bize nasip eyle. Kırım Türklerinin kültürünü yaşatma onların gönüllerini birbirine ısındırma onları büyük şehrin yalnızlığından kurtarıp birbirlerinin acı ve sevinçlerini paylaşan mutlu ve onurlu insanlar olarak yaşamalarına katkı için fedakar, çalışkan dernek yöneticilerimizden razı ol…

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına rahmet eyle. 22 Eylül 2011’de kaybettiğimiz değerli yazarımız Cengiz Dağcıyı rahmetle anıyoruz. Maariften maşrıka kadar vefat edenlerin hepsine rahmet olsun. Amin, amin, amin diyerek duasını okudu.


Sezonun ilk çiböreği..
Sezonun ilk çiböreği etkinliği hakkında konuşan İzmir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Nuran Çağatay “Bugün 2018-2019 sezonun ilk çiböreği “Tepreş hanımağası” Memnune Altay sponsorluğunda yapıldı. Üyelerimiz ve vatandaşlarımız çok ilgi gösterdi.
Hanımlarımız saatlerce çibörek hamuru açtı, gelen yoğun taleplere yetişmeye çalıştılar. Konak kaymakamımız eşi ve kızıyla davetimize icabet ettiler. Kendilerine derneğimiz adına çok teşekkür ediyoruz. Saat 15.00 oldu hala gelen vatandaşlarımız devam ediyor. Her ayın üçüncü cumartesi Tatar yemeklerimizi yapmaya bu senede devam edeceğiz. Etkinliğimize katılan herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

26 Eylül 2018

Zirve Dağcılık "Aşure Günü" etkinliği düzenledi

Muharrem ayı dolayısıyla Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü aşure etkinliği düzenledi.
Dernek binasında gerçekleştirilen aşure gününe Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Başkanı Orhan Kozan, ve üyeler katıldı.


Aşure etkinliğine katılan üyelere kaselerle aşure ikramında bulunuldu.

Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Kozan; Aşure’yi Türkiye’de hepimizi birleştiren, tüm farklılıklarımıza rağmen bizi bir arada tutan mayaya benzetiyorum. 

Aşure etkinliğimizin paylaşımında da özellikle bunu belirtmeye çalıştım. Birlik, beraberlik, kardeşlik, paylaşma, dayanışma ve bereketin simgesi aşure günü etkinliği adıyla düzenledik. 

Zirve Dağcılık Kulübümüz de ırk ve mezhep ayrımı yapmadan herkesi bir araya getiren bir dünya kulübüdür. Bu aşure gününde bu güzel kalabalığı görmekten çok mutlu oldum. 
Denetim Kulübü Başkanımız Sedat Bay aşurelerin yapımını üstlendi. Sedat Bay bu konulara çok duyarlı bir arkadaşımız. Bu etkinliğe katılan herkes aşureleri çok beğendiğini söylüyor.
Aşuremiz içinde birçok lezzeti barındırıyor. Sedat Bay arkadaşımızın geçmişlerinin ruhuna değsin, diyoruz. Farklılıkların bir araya gelerek var ettiği tadımız, Aşure günümüz mübarek olsun, diye konuştu.






İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

23 Eylül 2018

Bornovalıların Geleneksel Aşure Günü


Bornova Belediyesi, Muharrem ayı etkinlikleri kapsamında Gökdere mahallesi’nde aşure günü etkinliği düzenledi.


23 Eylül Pazar günü düzenlenen etkinlikte semah gösterileri yapıldı. Tavuklu pilav ve ayran ikramının da yapıldığı etkinliğe İzmirliler büyük ilgi gösterdi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bornova Belediye Başkanı Olgun Atilla, CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Gökdere Mahallesi Muhtarı Atanan Budak, Sivas Divrikliler Derneği Başkanı Ahmet Doğan, Alevi Dedesi Besimi Akyüz katıldı.

Gökdere Mahallesi Muhtarı Atanan Budak aşure günü etkinliğinin her sene daha çok ilgi gördüğünü, destek veren herkese teşekkür ediyorum, diye konuştu.
Bornova Belediye Başkanı Olgun Atilla’da yaptığı konuşmada, “İzmir ve Bornova’nın her yerinden gelen tüm İzmirlilere, ayrıca bizi kırmayıp Gökdere köyüne gelen Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’na da çok teşekkür ediyorum” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’da “Gökdere’de olmaktan çok mutlu olduğunu belirterek, aşuremiz hayırlı olsun” diye konuştu.
Köy meydanı’nda pişirilen aşure konuklara ikram edilerek etkinlik sona erdi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

22 Eylül 2018

Alzheimer Nedir Tedavisi Var mıdır?

Uzman Sosyolog-Terapist Kürşat Şahin YILDIRIMER’in "Alzheimer Haftası" dolayısıyla paylaştığı yazısı.
Kromozom boyunca yer alan yaklaşık 23.000 bin genin her biri belirli biyokimyasal işlevi yerine getiren bilgiyi kodlar. Bu genlerin üçte birinden daha az bir bölümü, temel yapıtaşlarını sağlamak ve enerji üretmek üzere vücudunuzdaki tüm hücrelerde işlevsel haldedir; tuğla ve harç gibidirler.

Genlerimizin bir diğer üçte birlik bölümü vücudunuzda yer alan yüzlerce farklı hücre tipinin her birinin farklılığından sorumludur. Sinir hücreleri elektrik sinyalleri elektrik sinyalleri işleyen proteinlere ihtiyaç duyar, kas hücreleri onları esneten ve kasan aktin ve miyozinle doludur, akyuvarlar bağışıklık sistemimizin bileşenlerini taşır. Kapılar, pencereler, mobilya ve ev aletleri işte bunlardır.

Genlerimizin son üçte birlik kısmıysa hangi genlerin ne zaman ve nerede ve hangi miktarda kullanılacağının düzenlemesinden sorumludur. Saç keratininin pankreasımızda oluşmaya başlaması iyi olmazdı ve ışık reseptörlerinin de kalbinizde yeri yoktur: Gelişim ve fizyoloji, kurallara hayli bağlı süreçlerdir. Bu genler mimar, ustabaşı ve tasarımcılardır.

Alzheimer, kanser, otizm için genler olduğunu duyar ve okuruz ya da agresif davranma veyahut sarı saçlı olma geninin bulunduğuna inanmamız beklenir. Gerçek durum ise bu özelliklerle genlerin ifade ettiği moleküler işlevler arasında çok sayıda adımın bulunmasıdır. Bir gen kanser oluşumuna katkıda bulunuyorsa, bunun nedeni, o genin normalde doğru zaman ve yerde doğru sayıda hücre oluşumunu sağlamada bir rolü olmasıdır. Maneviyat oluşumuna genetik bir katkının olabilmesinin nedeni, bazı genlerin Tanrı’ya inanmamızı sağlamak üzere işlev görevlerinden değil, sinir hücrelerinin birbirine bağlanmasını ve sinapslar boyunca iletilen sinyalin gücünü etkileyen genlerin bulunmasıdır.

Gelelim Alzheimer'a; nedir ve bu bizleri korkutan rahatsızlık ve nasıl oluşmakta!

Alzheimer Nedir Tedavisi Var mıdır?
Alzheimer bir yaşlılık hastalığıdır ve bireyin 80 yaşından sonra Alzheimer olma ihtimali %50dir. Türkiye’deki ortalama yaşam süresi henüz bu nispette olmadığı için, Alzheimer ülke gündemini yeterince işgal etmiyor. Ama yine de, geçmiş dönemde bunama denilerek geçiştirilen duruma şimdi bir teşhis konuluyor ve bu konuda bir farkındalık gelişiyor olması çok güzel.

Her unutkanlık Alzheimer değildir. Örneğin, normalin biraz üzerinde seyreden gün içindeki unutkanlıklar çoğu zaman MCI (Mild Cognitive Imppairment ) olarak adlandırılan hastalık kapsamında değerlendirilir. MCI bir Demans/ bunama türü değildir.

Demans bilişel yıkımla birlikte seyreden progressive/ilerleyen bir süreçtir. Her geçen gün vaziyet daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Hesap yapma, yön bulma, tanıma yeteneğindeki tahribat gün be gün artar. En sık görülen Demans türü de “Alzeheimer”dır.
İkinci en sık görülen Demans türü ise, damar tıkanmasına bağlı gelişen Demanstır. Örneğin, şeker hastası ve yüksek tansiyonu olan bir bireyin beyin damarlarının tıkanmasına müteakip geçirdiği beyin felci ve bunun neticesinde oluşan nöronal tahribat, kişinin bilişsel fonksiyonlarında kayba yol açabilmektedir. Bu tür Demans'a “vasküler/damarsal demans” adı verilir. Vasküler Demans ta, diyabetin ve tansiyonun kontrol altına alınması halinde sınırlı bir ölçekte olsa da bir iyileşme görülebilir. Alzheimer söz konusu olduğunda ise bu kadar iyimser konuşmak maalesef mümkün değil.

Geçmişte “Alzheimer”ın sebepleri araştırılırken, beyinde biriken “amiloid plak”ın bu hastalığa sebep olduğu kanaatine varılmıştı. Amiloid, beyinde bulunan, deyim yerindeyse yanlış katlanmış bir proteindir. Alzeheimer'ın “amiloid plak” birikimiyle oluşan bir hastalık olduğu hipotezi şu varsayıma dayanıyordu: Beyinde, 21. Kromozomda’da bulunan APP denilen bir protein var. Bu protein “Sekretaz”denilen bir enzimle yıkılır ve yok olur. Fakat Alzheimer hastalarında bu enzim yanlış çalışarak, APP proteinini yanlış bir şekilde yıkıma uğratmaya çalışır, tam olarak yıkıma uğratmaz ve bu proteinin parçacıkları beyinde birikir.
Bu hipotez, Alzheimer hastalarında yapılan otopsi neticelerinde, bu hastalıkla malul bireylerin beyinlerinde bu proteinin birikerek bir plak oluşturduğu gözlemine dayanıyordu. Sekretaz enziminin yanlış çalışmasının da genetik bir bozuklukla ilişkili olduğu varsayılarak Alzeheimer otopsilerinde elde edilen bir diğer netice de bu hastaların beyinlerinin küçülmesiydi. Ama bu hipotez önemli bir hususu atlamıştı. Acaba sağlıklı yaşlanmış, bellek sorunu olmayan insanların beyinleri nasıldı?

Seksen yaş üzerindeki yaşlarda vefat eden kişilerin beyinleri üzerinde yapılan otopsilerde bu kişilerin de beyin hacimlerinin küçüldüğü ve beyinlerinde APP proteinlerinin birikerek bir plak oluşturduğu görüldü.

Alzheimer ve APP proteinlerinin birikmesi ile oluşan plak arasındaki ilişki böylece çökmüş oldu. Ama hayret verici bir şekilde hala bu hipoteze yaygın bir şekilde itibar edilmekte...
Ardından  “Alzheimer”ın viral bir enfeksiyon neticesinde gelişebileceği hipotezi ortaya atıldı, fakat bu da ispatlanamadı. Zira, Alzheimer olan ve olmayan bütün beyinlerde geçirilen enfeksiyon kaynaklı hastalıklar her ne ise, o hastalığa neden olan virus veya bakterinin DNA kalıntılarının mevcut olduğu görüldü.

Sonraki dönemde yapılan otopsiler ise bize şunu gösterdi: Alzheimer hastası bir bireyin beyni ile aynı yaştaki Alzheimer olmayan başka bir beyin arasındaki fark, Alzheimer hastasının beyninde inflamasyon/iltihap olmasıdır. Yani, Alzheimer bir tür, ilerlemesi yavaş seyreden beyin iltihabıdır.

Fiziksel, metabolik veya psikjenik stres inflamasyona, inflamasyon da psikiyatrik bozukluğa yol açar. O halde bütün psikiyartik bozuklukların temeli stres ve strese bağlı gelişen inflamasyondur dersek yanlış bir tespit yapmış olmayız.

Çok ilginçtir ki, çeşitli sebeplerle hayat boyu Aspirin vb. antienflamatuar kullanan bireylerde Alzheimer görülme sıklığının %50 nispette az olduğu görülmüştür. O halde, elimizdeki veriler ışığında, Alzheimer’ın mekanizmasını şu şekilde izah edebiliriz:

Yaşlılıkta, bütün vücutta ve beyinde yaşlanmaya bağlı bir doku hasarı ve haliyle inflamasyon olması kaçınılmazdır. Zira, doku hasarının olduğu bölgedeki ölü dokuların toplanması için vücut doğal bir tepki olarak inflamasyon genleri harekete geçirir ve bu bölgede bir ilthaplanma olur. Fakat Alzheimer vakalarında beyindeki doku hasarı olan bölgelerle sınırlı kalmaz, beynin geneline yayılır.

Yani, Alzheimer, beyinde gelişen bir inflamasyon hatasıdır. İnflamasyonun yayılmasıyla birlikte, deyim yerindeyse, ölü hücreleri toplamaya gelen immün sistem sağlıklı hücreleri de toplamakta, bu da beyinde total bir hasarı beraberinde getirmektedir.

Alzheimer, yaşlanmayla birlikte başlayan beyin iltihabının kontrolsüz bir şekilde yayılması ile birlikte gelişen bir bağışıklık sistemi hastalığıdır.

İnsan beyninde trilyonlarca hücre olduğu tahmin edilmektedir. Bu hücreler çalışırken artıklar bırakır ve hücre aralarında biriken bu artıklar lenf sistemi ile temizlenir. Beyinde de “Glenfatik sistem/Glymphatic system adı verilen bir lenf sistemi vardır ve bu sistem de nöronların faaliyetleri neticesinde biriken atıkları temizler. Bu sistem beyin omurilik sıvısını beyin damarları vasıtasıyla beynin derinliklerine ulaştırarak biriken atıkların kan dolaşımına katılmasını sağlar.

Glenfatik sistem uyku sırasında daha çok çalıştığı gibi, uyku esnasında nöronal aktiviteler yavaşladığı için sinir hücreleri arasındaki boşluklar genişlemekte bu da Glenfatik Sistem’in bu temizleme işini çok daha iyi bir şekilde icra etmesine vesile olmaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, yan ve sırt üstü yatış pozisyonundaki uyku durumu halinde Glenfatik sistemin daha etkin ve verimli çalıştığını, yüzü-koyun yatmanın ise bu sistemi olumsuz etkilediğini ortaya koymuştur.
(yan yatma pozisyonu beyindeki lenf akımını hızlandırmakta ve atık maddelerin temizliğini artırmaktadır. Bu nedenle Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara karşı koruyucu özellik göstermektedir. )

Kaynakça:
1:Neuroscience of Clinical Psychiatry
2:İstanbul Bilim Üniversitesi Deneysel Tıp ve ARGE Merkezi Müdürlüğü ve Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr Oytun ERBAŞ

ALZHEİMERDE REFLEKSOLOJİNİN YERİ;
Günümüzde Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere İngiltere, Rusya, İsrail, Endonezya, Belçika, Danimarka ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde birçok alanda kullanılan Refleksoloji, Ebelik ve Hemşirelik profesyonelleri arasında oldukça popüler hale gelmiştir.
Hem sağlığın korunması ve yükseltilmesinde, hem de bazı rahatsızlıkların hafifletilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin; Nöropati ve Alzheimer'in yanı sıra kanser ağrılarını ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletmede, yaşam kalitesini arttırmada, bağışıklık sistemini güçlendirmede, Glenfatik sistem/Glymphatic system dolaşımı düzenlemede, anksiyetede, uykusuzlukta, konstipasyonda, menopozda, dismenorede, postpartum dönemde ve laktasyonda çok sık başvurulmaktadır.

Refleksoloji ile yapılan bası ve cilt teması sonucunda enkefalinler ve endorfin salgılanmaktadır. Böylece, beyine giden ağrı mesajının sinirsel iletimi durdurulmakta, kaygı ve ağrı düzeyi azalmakta, geliştirilmiş lenfatik sinir ve kan akımı sonucunda vücuttan toksinlerin atılımı artmaktadır.

Kaynakça;
1-Borman P. Nöropatik ağrı tedavisinde tamamlayıcı alternatif tedaviler. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon
Dergisi 2009;12: 151-156.
2-M Valiani M, Shiran E, Kianpour M. and Hasanpour M. Reviewing the effect of reflexology on the pain
and certain features and outcomes of the labor on the primiparous women. Iranian Journal of Nursing
and Midwifery Research 2010;15: 302-310.
3-McNeill JA, Alderdice FA, McMurray F. A retrospective cohort study exploring the relationship
between antenatal reflexology and intranatal outcomes. Complementary Therapies in Clinical Practice
2006;12:119-25.
 4-Öztürk R, Sevil Ü. Refleksolojinin kadın sağlığı üzerine etkisi. Uluslararası Hakemli Akademik Spor
Sağlık Ve Tıp Bilimleri Dergisi 2013;8: 87-100.
5-Moghimi Hanjani S, Mehdizadeh torzani Z, Shoghi M, Ahmadi G. Effect of foot reflexology on pain
intensity and duration of labor on primiparous. Koomesh 2013;14(2):166-171.
Refleksoloji, bugün tamamlayıcı tıp olarak yer almaktadır. (Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları Refleksoloji yönetmeliği 27 Ekim 2014 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.)


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

21 Eylül 2018

Bir İyilik Bir Gülümseme!

Üç arkadaş bir araya gelerek İzmir’de yardıma muhtaç çocuklara ve ailelere yardım eli uzatıyor. İhtiyaç sahibi çocukların, engellilerin ve ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak, veren elle alan eli buluşturmak için sosyal medya üzerinden “Bir İyilik Bir Gülümseme” isimli bir grup oluşturan Dilek Çoban, Ömür Aslan ve Nimet Altaş merak edilen soruları cevapladı.
“Bir İyilik Bir Gülümseme” fikri nasıl oluştu?
Biz üç arkadaş Dilek Çoban, Ömür Aslan ve Nimet Altaş, yaşamın içinde varlıkta ve yoklukta denge kurabileceğimiz inancıyla, üç yıldır ihtiyaçlı olan ailelerimize, yaşlılarımıza ve çocuklarımıza yardım severlerimiz sayesinde yardımlar yapıyoruz. Bazen yakacak, bazen bot, bazen mont, bazen de erzak yardımı, engellilerimize -çocuk ya da yaşlılarımız için- tekerlekli sandalye hediye ediyoruz.
Aynı zamanda eğleniyoruz da... Özel günlerde etkinlikler yapıp çocuklarımıza eğlenceli anlar düzenleyip bayramlık ya da oyuncaklar hediye ediyoruz.
Para kabul etmiyorsunuz, ihtiyaç duyduğunuz ürünleri nasıl temin ediyorsunuz?
Okullardan listeler geliyor. Mahalle muhtarları ile görüşüyoruz. İhtiyaç listelerimizi sosyal medyadan yayınlıyoruz. Bu istekleri yardımseverler kendi bütçelerine göre alıp bize ulaştırıyor. Biz de kendimiz bizzat giderek fotoğraflarını çekerek yardımları ulaştırdığımız kişileri belgeliyoruz. Yardımı alan kişilerin yüzlerini sosyal medyada paylaşmıyoruz. Yardım severlerimiz yardımlarının ulaştığını takip ediyor. Bunu dışında ramazan ayında fitre-zekat yardımlarını para ile yapan kişiler oluyor. Parayı zarfı ile yine daha önceden tespit ettiğimiz ailelere teslim ediyoruz.

Sizden ne tür ürünler talep ediliyor?
Öncelikle şunu belirtmek istiyoruz. Din, dil ve ırk ayrımı gözetmeksizin ihtiyaç sahibi herkese yardımcı olmaya çalışıyoruz. Yalnızca okul malzemeleri değil tekerlekli sandalye, çocuk bezi gibi farklı ihtiyaçları da temin etmeye çalışıyoruz. Bu yıl içinde Buca ilçemizde tek göz odada yaşayan üç çocuklu bir aile için bir kampanya başlattık. Evin boyanması ve bazı ev eşyaları gerekiyordu. Sosyal medya hesabımızdan ihtiyaçlarımızı paylaştık. Bu projemiz de çok kısa sürede destek gördü. Üç çocuklu bir annenin mutluluğuna şahit olmak çok güzel bir duyguydu. Ramazan ayında erzak yardımı, bayram da çocuklara yeni kıyafetler alıyoruz. Soğuk havalar da kömür yardımlarımız oluyor.

Yaptığınız çalışmalar Bir nevi kamu hizmeti gibi süreklilik istiyor. Devamlılığını sağlamayı nasıl başarıyorsunuz?
Tabi ki gönüllülerimizin desteği ile çalışıyoruz. Varlık ya da yokluk ta insana dair değil mi? Bazı ailelerin bu zamanda çekyat, buzdolabı, halı gibi eşyaları dahi olmayabiliyor. Engelli bir bireyin tekerlekli sandalye ihtiyacı olabiliyor. Kimin neye ihtiyacı varsa vatandaşlarımızın desteği ile karşılamaya çalışıyoruz.

Yardımlarınızı dağıtırken veya muhtaç kişileri tespit ederken unutamadığınız anılarınız var mı?

Dilek Çoban; Yolda yürürken iki kız çocuğu gördüm. Çocuklardan biri diğerini arka omuzlarından tutmuş yürütmeye çalışıyordu. Önce oyun oynuyorlar sandım. Daha sonra dikkatli bakınca küçük olan kızın yürüyemediğini fark ettim. Çocuklarla konuştum. Suriyeli mülteci bir aileydi. Küçük olan kızımız bir hastalık sonucu engelliydi. Aile ile görüştüm. Bizim yapmamız gereken neyse yapmaya hazırdık. Reflefsolog arkadaşımız Kürşat Şahin Yıldırımer ile görüştük. O bizzat kendisi düzenli seanslar ile kızımızın iyileşmesine katkı sağlıyor. Aile ile hala görüşüyoruz. Bu benim için çok özel bir anıdır.

Nimet Altaş; Bayram için çocuklara ayakkabı alıyorduk. Mağazada çocuklar çok mutluydu. Onların gülümsemelerine şahit olmak bizi de çok mutlu ediyordu. Çocuklardan biri elinde yeni ayakkabısı buruk bir sevinç yaşıyordu. Çünkü annesinin ayağındaki terlik çok eski ve yırtıktı. Annesine sana da alırız anneciğim diye teselli veriyordu. Bu benim dikkatimi çekti ve diğer arkadaşlarımla görüştüm. O gün anneye de bir ayakkabı alınca çocuğun mutluluğu hepimizi mutlu etti.

Ömür Aslan; Okul kıyafetleri ve kırtasiye yardımı yaptığımız bir kız öğrencimizin yanıma gelerek Ömür abla ben de büyüdüğüm zaman sizin gibi olacağım. İhtiyaç sahibi çocuklar için dernek kuracağım, onlara yardım edeceğim demesi beni çok duygulandırdı. Çocuklara yardım yaparken onların güzel düşünmelerini sağlamak benim için çok önemli.

Projeler kapsamında gerçekleştirdiğiniz belli başlı çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Dünya engelliler günün de İzmir Bayraklı Osman Gazi İlkokulun da düzenlenen etkinlik çok güzeldi. Okulun engelli sınıfı için yapılan tüm okulun öğrencileriyle birlikte gerçekleşti. Palyaçolar, müzik ve dans gösterileri, folklor ekibinin gösterileri hep birlikte çok eğlendik. İki engelli çocuğumuza tekerlekli sandalye bağışlandı.
2018-2019 öğretim yılı için okula yeni başlayan çocuklarımız için okul kıyafetleri, kırtasiye malzemeleri ve çantaları teslim ettik. Çocukların mutluluğu görülmeye değerdi.

Son olarak maddi anlamda imkanları iyi olan insanlara bir çağrınız var mı?
İnsan insana muhtaçtır diye bir sözümüz vardır. Siz de bize el verir misiniz? Elden ele, kalpten kalbe yarınlarımızın güzelleşeceğine inanıyor desteklerinizi bekliyoruz...
Bazı hastalara fizik tedavinin yanında refloksoloji masajıyla destek veren Kürşat Şahin Yıldırımer ise, herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini söyledi. “Bir İyilik Bir Gülümseme” grubunun tesbit ettiği hastalara evlerinde refleksoloji ile yardımcı olduğunu söyleyen Yıldırımer, bu tür yardımlarını sürdüreceğini ifade etti.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

19 Eylül 2018

Efelik ruhlarına işledi..


İzmir’in Gaziemir ilçesinde yıllardır efe ve zeybek oynayan Hasan Efe (Hasan Balduk) torunlarının çocukluğundan beri efe ve zeybek hikayeleri ile büyüdüğünü efeliğin çok küçük yaşlarda ruhlarına işlediğini söyledi.

Kendisinin efe torunu olduğunu ifade eden Hasan Balduk, iki torunumu da efe kültürüyle büyüttüm dedi.

Torunlardan Bayram İkbal, on üç yaşındayım. “Sekiz yaşından beri bende dedemle birlikte gösterilere katılıyorum. Zeybek oynamayı çok seviyorum” diye konuştu. Kadir Çınar ise, çocuk yaşlarda dedemizden etkilendik. Efe ve zeybek kültürünü çok seviyoruz. Dedemiz de bizimle çok ilgilendi. İlk kez sekiz yaşında kıyafetimi giydim. Hala devam ediyorum ve gösterilere, festivallere katılmaya devam ediyoruz. Dedem gittiği gösteriler bizi de götürüyor. Dede ve torunları birlikte katılıyoruz.
75 yaşında olan Hasan Balduk çok uzun yıllar yöresel zeybek oynuyor.  Gaziemir, Torbalı ve Menderes Belediyeleri tarafından teşekkür plaketleri bulunan Balduk, yöresel festivallere ve çeyiz götürme törenlerine davet ediliyor.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

18 Eylül 2018

Ülkemizde önemli Zağar yöreleri


Türk Köpek Irkları Koruma Araştırma Islah ve Tanıtma Federasyonu Kurucu Başkanı Doğan Kartay, günümüzde Zağarların dağınık olarak varlıklarını sürdürdüğünü söyledi. Araştırmacı-Yazar Doğan Kartay ülkemizde önemli Zağar yöreleri hakkında şu bilgileri verdi;
Ata mirası ve hatırası olan, anayurtları Anadolu’ya Oğuz boyları göçlerinin içinde getirilen bu ırkı, korumak suretiyle günümüze, doğal safkan olarak ulaşabilmiş olan Ege Bölgesinin, Çanakkale’de Kaz dağları, Bursa’da Uludağ’ın güneyi, Manisa’da Yunt Dağı, İzmir’de Bozdağlar, Aydın’da Beydağı, Denizli ve Muğla’da güneybatı Toroslar ve Egenin doğusunda Afyonkarahisar dahil, İç Anadolu eşiğinin dağlık yörelerinde ve kırsal alanlardaki, Yörük geleneklerinin sürüldüğü tüm yerleşkelerde, Zağarlar dağınık olarak bulunuyorlar.

Zağarları araştırırken, güneyde Akdeniz’den, kuzeyde Marmara’ya, batıda İzmir’den, doğuya Afyon ilinin Bolvadin ilçesine kadar yüz elliden fazla ilçe, belde, köy ve kırsal alanlarda onları, “Avcılık ve Atıcılık” olan derneklerinin başkan ve yöneticilerinin yönlendirmesiyle, dernek üyesi deneyimli avcıların kılavuzluğunda taradım. Bilgi topladım ve Zağarları görüntüledim.
Ege’de Zağarların “arı Zağar” diye anılan, görünüm özelliklerinin tümünü yitirmeden korunduğu; Çanakkale ilinin Edremit, Susurluk, Bigadiç, Manisa ilinin Kula, Selendi, Sarıgöl, Alaşehir, Uşak ilinin Simav, Emet, Tavşanlı, Eşme, Aydın ilinin Nazilli, Denizli ilinin Kale, Tavas, Çal, Çivril, İzmir ilinin Bergama, Kozak, Muğla ilinin Milas, Ortaca, Dalaman, Antalya ilinin Bolvadin, Emirdağ, Çay, Sultandağı, Isparta ilinin Keçiborlu, Uluborlu ilçelerini kırsal alanlarında ve Eğridir, Beyşehir, Burdur gölleri yöresinde rastladım.
Zağarların varoldukları bir diğer bölge de, Antalya ve Hatay illeri arasında yer alan Toros Dağları yaylaların da yer alan Yörük yerleşkeleridir. Onlara Osmanlının Teke, Menteşe, Karaman eyaletlerinin kırsalındaki Yörük geleneğini sürdüğü yerleşkelerde ve kırsal alanlardır. Isparta’nın Eğridir, Beyşehir ve Mersin’in Mut ilçelerinin kırsalında ve Karaman ilinin güney kısmında Zağarların iyi örneklerine dağınık olarak rastlanıyor.
Sonuç olarak; Batı Anadolu (Ege) ve Akdeniz bölgeleri ve Torosların Orta Anadolu’ya bakan irili, ufaklı yörelerindeki tüm Yörük yerleşkelerinde yaşayan insanlarımızın bulunduğu her yerde, Zağarlar dağınık olarak günümüzdeki varlığını sürdürüyor.
Zağar ırkını korumak, günümüzde ulusal kültürümüze ve bize ülkemizi miras bırakan atalarımıza karşı olan borcumuzun bir taksidinin ödenmesi olacaktır.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

17 Eylül 2018

Ağaçları Örgü Motiflerle Süslüyor


İzmir’in Karabağlar ilçesi “Kavacık” mahallesi’nde yaşayan ressam Meryem Düzgün Kaya evinin sokağını sanat sokağı yapmak için ağaçları rengarenk örgü motiflerle süslüyor.

Yün ipleri örerek sokağında bulunan ağaçları giydiren Meryem hanım, ördüğüm motifleri ağaçlarımıza giydiriyorum. Çok uzun yıllar örgü örmemiştim.  Çok genç yaşlarda dışarıya dantel örüyor, terzilik yapıyordum. Yıllarca örgü ve dantel örerek kendi geçimimi sağladım. Kollarımda sorun başlayınca ara vermek zorunda kalmıştım. Resim yapmaya yoğunlaşmıştım. Son aylarda yeni evime taşındıktan sonra bahçe ile de ilgilenmeye başladım. Şimdiki evim bahçeli. Bahçemde vakit geçirmek ve güneş enerjisi bana çok iyi geldi. Şimdilik 3 tane ağacımı giydirdim. Devamı olacak. Örgü örmek bana çok keyif veriyor. Terapi gibi. İnsanlar da ağaçları çok beğeniyor, diye konuştu.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

16 Eylül 2018

“Kavacık Üzüm Festivali” ilgi gördü

İzmir’de, Karabağlar Belediyesi tarafından her yıl Eylül ayında düzenlenen “Kavacık Üzüm Festivali”  bu yıl da büyük ilgi gördü.

15-16 Eylül tarihleri arasında Kavacık Köy Meydanı’nda yapılan festival kapsamında konserler, halk oyunları, film gösterimi, üzüm yarışması, atölye çalışmaları, animasyon gösterileri gerçekleşti.

Vatandaşlar tarafından ilgi gören çörek otu standı festivale renk kattı.

Çörek otu yağı’nın ölümden başka her hastalığa şifa olduğunu söyleyen Necip Üçücü; özellikle şenliklere, festivallere katılıyorum. Ziyaretçilere tohumlarının preslenmesiyle makinede soğuk sıkım
çörek otu yağı sıkılarak nasıl elde edilir gösteriyorum, faydalarını anlatıyorum. Bu festivalde yalnızca çörek otu yağını sıkıyoruz.

Çörek otu yağı bir ilaç değildir. İçme sureti ile gıda takviyesi olarak kullanılmalıdır. Saç bakımı için şampuana bir tatlı kaşığı ilave edilir. Çörek otuyla ilgili Hz. Muhammed (S.A.V.) çok önemli bir söz söylemiştir. “Çörek otu kullanın, ölümden başka her derde devadır” demiştir. Karaciğer yağlanmasına, mide hastalıklarına, ülser, gastrit rahatsızlıklarına iyi gelir.

Çörek otunun stresli zamanlarda kullanılmasının kişileri rahatlattığını söyleyen Selim Günay ise, zindelik ve yorgunluğu giderdiğini söyledi.


Kooperatifimiz emin adımlarla ilerliyor
Kavacık mahallesi’nin kadınları tarafından kurulan “S.S. İzmir Kavacık Kadın Birişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi” Başkanı Nurten Özkan;





“Kooperatifimiz Karabağlar Belediyesi’nin Kavacık kadınlarına duyurusuyla toplanıldı. 2015 yılında kuruldu.  Kooperatifimiz emin adımlarla ilerliyor. Üzüm pekmezi, üzüm lokumu, kuru üzüm, üzüm çekirdeği imalatı çalışmalarımız devam ediyor. Ürünlerimizi festivallerde, pazarlarda ve fuarlarda tüketiyoruz.

Kooperatif kurulmasının kadınlarımıza çok yararı oldu. Daha çok bilinçlendiler. Ekonomik olarak aile bütçesine katkı koymaya başladılar. Üreten kadın sayımız çoğalmaya başladı. İşlerini büyütmeye çalışıyorlar. Kavacık mahallesine çok katkısı oldu” diye konuştu.
 

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

15 Eylül 2018

Alişke Çorbası


Kırım mutfağında hamur işleri ve et yemekleri gibi çorbalar da büyük önem taşır. 

Ana yemek olarak kaynatılan etlerin suyu çorbalar da kullanılır. Kırım Tatarların yemek kültürünü tanıtmak için her ay bir etkinlik düzenleyen İzmir Kırım Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği başkanı Nuran Çağatay Alişke Çorbası tarifini bizlerle paylaştı;

Alişke çorbası; Kırım Türklerinin en sevdiği çorbalardan biridir. Kırım Türkleri Alişke çorbasını dana kemiğinden yapar. Tencerenin dibine sıvıyağ gezdirilir. Yağda soğan kavrulur. Salça eklenir. Kemik suyunu ilave ediyoruz. Küçük doğradığımız patatesleri ve yumuşak kıvamda hazırladığımız hamurdan küçük parçaları çay kaşığı ile karışıma ilave ediyoruz. Çorbamız kaynayınca üzerine tereyağını ekleyip servis ediyoruz. Tüm misafirlerimize afiyet olsun.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

14 Eylül 2018

A ART GALERİ muhteşem bir sergi açılışını yaptı


A ART GALERİ İzmir’in en önemli tarihi mekanlarından biri olan “Kızlarağası Han”ında muhteşem bir sergi ile 14 eylül Cuma günü açılışını yaptı.

İran asıllı Çağdaş Minyatür sanatçısı Arya Kamali 40 yıllık sanat deneyiminden sonra İzmir’de sanat ve sanatçıların yararına olma inancı ile bu zorlu göreve kalkıştığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti. Üçkuyular semtinden Bostanlıya kadar körfezin etrafındaki bölgeyi tarihi ve yeni binalarla birlikte İzmir’i çalıştım. Çok detaylı bir çalışma oldu. Sokakları ve caddeleri orijinali ile karşılaştırın birebir aynıdır. Ben çok keyifle çalıştım. Bu proje alt yapısı ve çalışma ile birlikte birbuçuk yıl sürdü. Aslında benim bu şehri bilmem, binaların sıralanması, mimari yapıtlar 25 yılımı aldı. Tüm sokaklarını, caddelerini tanıma sürecim çok öncesine dayanıyor. İzmir çok keyif aldığım bir şehir. Yıllarca tüm sokaklarını çok severek gezdim. Proje hayata geçirmem bir buçuk yıl oldu diyebilirim. 
A ART GALERİ Koordinatörü Meryem İPEK “İZMİR SANATA DOKUNSUN” sloganıyla yola çıktık, karma kişisel bir çok sergi ve etkinliklerimizle İzmir’e ve Sanatseverlere sunmuş olduğumuz bu tarihi ve eşsiz galerimizde yeni projelerimizin heyecanı içindeyiz. Sanatçı ve sanatseverleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz, dedi.

İZMİR KÜLTÜR VE SANAT EĞİTİM DERNEĞİ (İKASED)projesi olan “İZMİR İN RENKLERİ” sergisi İzmir’in 30 ilçesini minyatür diliyle anlatan gerçekleştirilmesi yaklaşık bir buçuk yıl süren eserler 25 Eylül tarihine kadar ziyaret edilebilecek.

Sergide eserleri sergilenen sanatçılar şunlar;
Arya Kamalı, Ayşe Burcu Özkan, Ayşe Nur Fidan, Ayşegül Devecier, Aygün Selvitopu, Elif Özcan, Fatma Sarıbaş, Fisun Türkeli, Gülden Gener, Gülşah İkbal Cesur, Gülnur Çavuş, Nesrin Kardaş, Şeyda Dereli, Yasemin Ademoğlu, Yasemin Bulut, Zeynep Derece, Zühal Gürel.

Fotoğraflar; Esat Erçetingöz

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


13 Eylül 2018

İzmir Park’ta Alzheımer Konuşuldu

Eylül Dünya Alzheımer Farkındalık Ayı’nda Alzheımer hastalığı hakkında bilgilendirmek ve hasta yakınlarını bilinçlendirmek amacıyla İzmir Park Alışveriş Merkezi’nde düzenlenen seminere katılımcılar büyük ilgi gösterdi.


İzmir Park Kadın Kulübü’nde her Perşembe günü gerçekleşen seminerlerin bu haftaki konusu çağımızın en büyük hastalığı Alzheimer oldu.

Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu üyesi Doçent Doktor Nil Tekin’in konuşmacılığında gerçekleşen seminerde Alzheimer hastalığının habercisi olabilecek belirtiler ve hasta bakımıyla ilgili önemli bilgiler paylaşıldı.

Türkiye’de yaklaşık 600 bin kişinin Alzheimer hastası olduğunu belirten Tekin, bakım yükü nedeniyle hasta yakınlarının destek alması gerektiğini vurguladı. Her unutkanlığın bunama belirtisi olmadığını belirten Nil Tekin, bazı ailelerde Alzheimer hastalığına karşı kalıtımsal bir yatkınlık görülebileceğini ancak bunun nadir görülen bir durum olduğunu açıkladı.

Alzheimer hastalığından korunmak için fiziksel aktivitenin, yeterli uykunun, doğru beslenmenin ve sosyal ilişkilerin önemine değinen Tekin, yeni bilgiler öğrenmenin ve stresten uzak durmanın hastalık riskini azalttığı ifade etti.


Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şubesi Onursal Başkanı Uzman Doktor Aysel Gürsoy ve Başkan Belgin Karavaş’ın da bilgi paylaşımında bulunduğu seminerde katılımcıların merak ettiği sorular da yanıtlandı.

21 Eylül’ün Dünya Alzheimer Günü olduğunu ve 23 Eylül’de İzmir Park’ta dernek yararına bir kermes düzenleyecekleri belirten Karavaş, dernek çalışmaları hakkında bilgiler verdi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


12 Eylül 2018

Evim Müze Gibi Oldu..


İzmir Çiğli Halk Eğitim Merkezi usta eğitmenlerinden Gülcelal YILMAZ ile gazete kağıtlarından heykel çalışmalarını konuştuk.

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Uzun yıllar “Ankara Devlet Tiyatrosu”nda butafor olarak çalıştım. Ben kendimi tiyatro’nun mutfağın da çalışan biri olarak görüyorum. 1998 yılında emekli olduktan sonra evimin bir odasını atölye olarak kullanmaya başladım. Mask yapıyordum. Daha sonra gazete kağıdı heykel yapımına karşı ilgim oluştu. İlk zamanlar heykel yapımında çok uğraştım. Birçok çalışmamı bozdum, tekrar denedim. Uzun çalışmalarımdan sonra tasarımlarım oluşmaya başladı.

Kağıttan heykel yapmak nereden aklınıza geldi?
Önce kağıttan mask yapmaya başladım. Değişik tasarımlar yapmak istedim. Gazete kağıt heykel sanatına yapımım bu düşünceyle başladı. Bu konuda fikir alacağım kimse yoktu. Gazete kağıt heykeli yapımını ilk ben başlattım. 20 yıl gibi uzun bir çalışma süresinin ardından şu an Çiğli Halk Eğitim Merkezi’nde usta eğitici olarak gazete kağıdından heykel yapımı dersleri veriyorum.

Kağıt dışında hangi malzemeler kullanıyorsunuz?
Heykele elbise giydireceksek Amerikan bezi, kumaş gibi ek malzemeler kullanabiliyoruz. Fakat genelde giysilerimiz de atık gazete kağıdı oluyor. Çok az farklı bezler kullanıyoruz. Tasarımlarımız da çok özgürüz. Sınırlama getirmiyoruz. Öğrencilerimi bu konuda ne yapılacağını öğrendikten sonra özgür bırakıyorum.

Tasarımlarınızı hazırlamanız ne kadar sürüyor?
Ben kendi çalışmalarımdan örnek verirsem bir hafta sürebiliyor. Halk eğitim merkezine gelen kursiyerlerim daha uzun bir süre çalışmaları gerekiyor. Çünkü onlar haftanın iki günü katılabiliyor. Evde çalışma imkanları yoksa, bir heykelin yapımı birkaç ay sürebilir.

İzmir Çiğli Halk Eğitim Merkezi gazete kağıdı heykel yapımı kurslarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kurslarımız haftanın iki günü sabah 09.00-16.00 saatleri arasında veriliyor. Pazartesi ve Salı günü bir grup, Perşembe ve Cuma günü diğer grup derslere katılıyor. Yaz dönemi ve kış dönemi kurslarımız var. İlgi duyan herkesi bekliyoruz.  

Heykelleriniz nerelerde sergileniyor?
Halk Eğitim Merkezlerinin yıl sonu sergilerinde benim de eserlerim sergilendi. Evim müze gibi oldu. Artık kişisel sergi açmayı da düşünüyorum.



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT