“”Kuruluşundan
Günümüze Lapseki” ile tanıdık onu. “Milli Mücadelede Nazilli 1919-1922” dikkat
çeken ikinci eseriydi. Daha sonra “Dünden Bugüne Nazilli” ve “Lampsakos’tan
Lapseki’ye” diyen Araştırmacı-Yazar Aslan Buğdaycı ile gerçekleştirdiğimiz
söyleşi ile sizleri baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
1946 yılı
İstanbul/Paşabahçe doğumluyum. Babam Cumhuriyet’in ilk polislerindendi. Babamın
memuriyeti nedeniyle çocukluk ve gençlik yıllarım Ezine ve Lapseki’de geçti.
Biga Lisesini başarı ile bitirdim. Tarih sevgim çocukluk yıllarımdan beri hep
vardı. Notlarım yüksek olduğu için Tarih dersinden öğretmenlerim beni sözlü
sınava kaldırmazlardı. Üniversite sınavlarını kazanınca İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümüne yazıldım. O yıllar Türkiye’de
Üniversite mezunu kütüphaneciler yoktu. Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik
Bölümünü okurken Tarih ve İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu da bitirdim.
İlk çalışma
yerim Yozgat daha sonra Nevşehir/Ürgüp, Aydın/Nazilli’de Halk Kütüphanesi
Müdürlüğü görevlerini yaptım. 2001-2005 yılları arasında İzmir Kültür ve Turizm
İl Müdür Yardımcılığı görevinde bulunduktan sonra emekli oldum.
Yazma serüvenine ne zaman ve nasıl
başladınız?
Nazillide
Halk Kütüphanesi Müdürlüğü yaptığım dönem yazmaya başladım. Kitaplarla iç içe
olunca okumakla ve yazmakla da iç içe oluyorsunuz. İlk kitabım 1991 yılında
yayımlanan Kuruluştan Günümüze Lapseki.
“Kuruluştan Günümüze Lapseki” isimli bir kitabı Lapseki Yardımseven
Kadınlar Derneği’nin desteği ile yayımladım. Küçük çaplı bir kitaptı.
Nazillideki kaynaklar çok yeterli değildi. İzmir Milli Kütüphane’deki kaynaklar
gibi bulabileceğim bir yer yoktu. Elimdeki kaynaklar imkanında bir kitap
çalışmam oldu.
İkinci kitabım Milli Mücadele Nazilli
1919-1922 çok beğeni aldı. Çok geniş araştırmalarım sonucu 200 sayfalık kitabım
birçok üniversite tarafından benden istendi.
Üçüncü
kitabım Dünden Bugüne Nazilli ilkokul ve ortaokul çocuklarının çok ilgi
gösterdiği bir kitap oldu. Nazilli’de uzun süre yaşadığım için kültür
zenginliğini gördüm. Manileri, gelenek ve görenekleri, yemek kültürü,
türküleri, bilmeceleri, yerel söylemleri çok ilgimi çekmişti. “Dünden Bugüne
Nazilli”de bunları toplayarak kültür değerlerini anlattım.
Son kitabınız Lampsakos’tan
Lapseki’ye kitabınızdan bahseder misiniz?
Lapseki’yi
yazmak ve anlatmak, çocukluğumu ve gençliğimi bu kentte geçirdiğim için bu
kentin tarih ve kültürel zenginliklerini ortaya çıkarmaya adamış biri olarak
bana yakışırdı.
Toplumlar
geçmişlerini öğrenmeden geleceklerine de yön veremezler. Bu da ancak kalıcı bir
tarih bilinciyle gerçekleşebilir. Şirin ilçemiz, üzerinde asırlardır
yaşadığımız bir toprak parçası değildir. Yüzyıllardır yüzümüzü ağartan derin
bir tarih birikimi ve kültürel bir coğrafyadır.
Bu duygu ve
düşüncelerden yola çıkarak, çeşitli kültürlerin kaynaşmış olduğu bu kentin
güzelliklerini daha yakından tanımak ve tanıtmak yaşamış olduğumuz şehri daha
çok sevdirmek bu kentte yaşayan her bireyin öncelikli görevleri arasında
olduğuna inancımdan, sorumluluk bilinciyle hazırlanan bu kitapta şimdiye kadar
hiçbir yerde yayımlanmamış bilgi ve belgeleri bulacaksınız.
Kuruluşundan
Cumhuriyete Helenistik-Roma-Bizans-Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemleri, kültür
zenginlikleri, Antik Çağ’da Lapseki’de yaşamış bilgin ve düşünürler, Lapseki
ile ilgili söylenceler, Lapseki manileri, Lapseki türküleri bugüne ışık
tutmasını düşünerek gelecek için bir kılavuz olması için araştırıp yazdım.
Özellikle Cumhuriyet dönemi ve milli mücadele döneminin önemine dikkat çekmek
istedim. Osmanlı Devleti, 1877-1878 Rus Savaşı, 1911-1912 Balkan Savaşı,
1914-1918 Birinci Dünya Savaşları ile yorgun ve başta insan gücü olmak üzere
her türlü kaynaklarını tüketmiş bir devlet görüntüsü içindeydi. Çanakkale
Bölgesindeki en önemli yerlerden biri Lapsekidir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı
sonrasında hem Kafkaslardan hem de Balkanlardan gelen göçmenler için Lapseki’de
Şevketiye, Mecidiye ve Hikmetiye adı altında üç köy kurulmuştu.
Lapseki’ye
gelen ilk mübadiller deniz yoluyla 1925 yılı Mart ayında Çanakkale’ye
getirildiler. Lapseki’de iskan edilecek olan son mübadil kafilesi ise 1926
Kasım ayında Lapseki’ye ulaşmıştı. On yıllık bir savaştan çıkmış ve yeni
bağımsızlığını kazanmış olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türkiye’ye gelen bu
mübadilleri iskan etmek, onları hemen üretici durumuna geçirmek için yaptığı
çabalar sonunda gelen vatandaşlarımız gerek Çanakkale ve gerekse Türkiye
ekonomisine tarımsal alanda önemli katkılar sağlamışlardır.
Ayrıca
Lapseki’de ormanlık araziler, eğitim, karayolları, 1927-1928 yıllarına ait
devlet salnamesi’nde Lapseki bilgileri, 1930’lı yıllarda görülen Faşizm ve
Nazizm gibi ırkçı akımların, ülkemizde de Türk siyasetini ve bazı grupları
etkilediğini görüyoruz. Bu etkileşimin siyasal sonuçları bölgemizde başta
Çanakkale olmak üzere Trakya’daki diğer şehirlerimizde de fanatik Türklerin
Yahudilere karşı şiddet hareketlerinde bulunmaları ve eylemler hakkında
araştırmalarımı okuyabilirsiniz.
Başka kitap çalışmalarınız var mı?
İnsanları
aydınlatmak için bizim gibi araştırmacı yazarların çalışmaları bitmez. Yazmak
benim için yaşamaktır. Özellikle tarih konularında bazı dergilerde yazılarım
çıkmaya devam ediyor. Yaşadığım sürece araştırmaya, yazmaya, elimden gelen her
şeyi yapmaya devam edeceğim.