Uzun yıllar
İzmir Beth Israel Sinagogu’ndaki düğünlerde keman çalan virtiöz Madam Marta
Amati’nin hayatı, Rita Ender’in araştırması ve Berge Arabian’ın
fotoğraflarından oluşan bir sergiyle açıldı. Sergi Beth Israel Sinagogu’nda 8
Nisan Pazartesi günü İzmirliler ile buluştu.
Sergide
Madam Marta Amati’nin Türkiye’ye ne zaman ve nasıl geldiği, İzmirli Yahudiler
ve İzmirlilerin hafızalarındaki yeri inceleniyor. Amati’nin ölümünden yıllar
sonra onun tek bir fotoğrafını İzmir’deki Beth İsrael Sinagogu’nda gören ve bu
gizemli kadının kim olduğunu merak eden Rita Ender, arşivlerde ve İzmirlilerin
belleğinde iz sürerek onun hikayesini ortaya çıkardı.
Pek çok
öğrenci yetiştiren Madam Amati’nin öğrencilerinden törene katılanlar
duygularını anlattılar. İzmir’de nasıl bir hayatı olduğunu, son günlerine
tanıklık eden yakınları o günlerini ve duygularını anlattı.
İzmir’in
müzik tarihi çalışmalarında kendisine özel bir yer ayrılan Madam Marta
Amati’nin hayatını anlatan sergi, 9 ve 10 Nisan 2019 günleri saat 14.00-18.00
saatleri arasında Beth Israel Sinagogu’nda ziyaret edilebilecek.
Pek çok
öğrenci yetiştiren Madam Amati’nin öğrencilerinden törene katılanlar
duygularını anlattılar. Ayrıca İzmir’de nasıl bir hayatı olduğunu, son günlerine
tanıklık eden yakınları o günlerini ve duygularını anlattı.
Kitaptan
Marta Amati
hayatını müzikle doldurmuş ve doyasıya yaşamış bir kadındı. Ben ona ölümünden
28 yıl sonra bir sinagogda rastladım.
İzmir’deki
Beth-İsrael Sinagogu’nda. Sinagogun artık müzeleştirilmiş bulunan ve aslında
kadınlar için ayrılmış olan ikinci katında bir org duruyordu. Bu yıllanmış
ahşap orgun üzerine bir çerçeve yerleştirilmişti. Çerçevede, keman çalan, hafif
kambur, “yaşını başını almış” bir kadının fotoğrafı vardı. Fotoğraftaki o
kadının adı ise, çerçevenin hemen altına, orgun üzerine oturtturulan bir kâğıt
parçasına yazılmıştı:
“Madam Marta
Amati”.
Kimdi Madam
Marta Amati? Fotoğrafı neden oradaydı?
Merak ettim
ve sormaya başladım. Beth-İsrael Sinagogu’nun idarecilerine sordum önce:
“Marta Amati
kim?”
“Düğünlerde
keman çalardı,” dediler.
“Tanıyor
musunuz onu?” dedim.
“Tabii,”
dediler, “Madam Amati, bizim düğünümüzde de çalmıştı.”
Çalmıştı ama
kimdi o?
Bildiğim,
tanıdığım tüm İzmirli Yahudiler ile onun hakkında konuşmaya başladım. Hemen
herkes onu anımsıyordu. Onunla birlikte kendi düğünlerini de hatırlıyorlardı.
Fakat kimse şu sorulara tam bir yanıt veremiyordu: Neden ona “Madam” diye hitap
ediyorlardı? Nereliydi? İzmir’e nasıl ve neden gelmişti? Yahudi miydi?
Bilmiyorlardı.
Kimi Alman
olduğunu, kimi Doğu Avrupa’dan geldiğini söylüyordu. Birilerine göre “Belki de
savaştan kaçan bir Yahudi”ydi, birilerine göre “Katolik”ti, birilerine göreyse
“Cenazesi Kilise’den kalktığına göre Yahudi olamazdı.”
Fakat
aslında bilinmiyordu. Ve bu bilinmezlikte bir tuhaflık vardı.
Yıllar
boyunca sinagoga girip çıkan, her düğünde sesli bir rol oynayan bu müzisyen
kadını demek ki hiç tanımıyorlardı. Onun hayatını merak etmemişlerdi. Halbuki
ben biliyordum ki, İstanbullu bir Yahudi olarak başka bir şehirdeki sinagoga
gidip, bir ibadete veya bir törene katılsam, önce hemen “yabancı”lığım tespit
edilirdi. Üstüme başıma, halime tavrıma bakılır ve ardından şecerem
çıkartılırdı. Ailem, işim, varlığım, eşim dostum tek tek, hızlıca ortalığa
saçılırdı. Tabii neden orada bulunduğumu da mutlaka sorarlardı. Arada belki, ne
zaman çocuk sahibi olacağımı hep beraber konuşma fırsatı bile bulurduk.
Sonrasında iyi dilekler dilenirdi ve ayrılırken aileme selam gönderilirdi.
Peki, Madam
ile kime selam göndermişlerdi?
Kimseye.
Madam
İzmir’de yalnızdı.
Kemanıyla ve
müziğiyle kabullenilmişti. Sorgulanmamıştı. Daha doğrusu, koyduğu nazik mesafe
ile sanki o kendini hiç sorgulatmamıştı. Kimseyle içli dışlı olmamış ve kendi
meşru alanını yaratmıştı, sevilmişti. Onun orada olması, yukarıda durması çok
doğaldı. Hatta İzmirli Avram Ventura’nın söylediği üzere, sinagogdaki varlığı
herkese o kadar doğal görünmekteydi ki, eksikliği ancak öldükten sonra
hissedilmişti.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder