29 Haziran 2020

İzmir Barosu’nun çoklu baro eylemine polis engeli


İzmir Barosu’nun “Savunma Susmayacak” sloganıyla düzenlemek istediği yürüyüş polisler tarafından engellendi. Yürüyüşün engellenmesine tepki gösteren avukatlar baro önünde oturma eylemine başladı.
Yürüyüşlerinin engellenmesine tepki gösteren İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel şunları söyledi:
“Anayasal bir hakkımızı kullanmak için buradayız. Barolarımızı savunmak için buradayız. Amacımız Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne kadar yürüyüp orada bir basın açıklaması yapmaktan ibaretti. Ama görüyorsunuz buna tahammülleri yok. Baroların güçlü olmasından, baroların söz söylüyor olmasından rahatsız oluyorlar. Halkın karşısına çıkmamıza izin vermiyorlar. İstiyorlar ki onların yalanları ile kalsın her şey. Ama biz gerçeklerin ne olduğunu yurttaşlara anlatmaya kararlıyız. Biz bugün yaptıkları çalışmanın, bugün ortaya koydukları düzenlemenin hiçbir biçimde avukatların ve baroların lehine olmadığının farkındayız. İşsiz avukatların, ofis açamayan avukatların, stajyer avukatların onlarca sorununu defalarca dile getirmemize rağmen herhangi bir girişimde bulunmayanlar şimdi avukatların sorunlarını baroların seçim sistemiyle değiştirebileceklerini ileri sürüyorlar. Bunun gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz” dedi.
Oturma eylemi akşam 23.15 sularında sona erdi. İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel her gün 19.00’da düzenlenecek oturma eylemini yasa teklifi geri çekilene kadar devam edeceklerini söyledi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


26 Haziran 2020

Eski mobilyalarını boyayarak yeniliyor

Günümüzde insanlar yeni eşyalara rağbet ederek, maziye ait hatıraları olan eşyalarını çöp kenarlarına atıyorlar. Geri dönüşümle evindeki eski eşyalarına hayat vermekten mutluluk duyduğunu anlatan Fatmanur Öniz ile hobilerini konuştuk.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

42 yaşındayım. 2 çocuğum var. Uzun yıllar loprezant olarak çalıştım. Şu anda çalışma hayatıma ara verdim. Urla’da evimizde ailem, bahçemiz ve hobilerimle keyifli vakit geçiriyorum.

Bir sahil kasabasına yerleşmek hayalin miydi?

Uzun yıllar İzmir’de yaşadıktan sonra ailemle Urla’ya yerleştik. Eşimin işi dolayısıyla Urla’ya geldik. Urla’da 13 senedir yaşıyoruz. Urla’da doğa ile iç içeyiz. Kuşçular, Demircili gibi ormanlarla kaplı mahallelere çok yakınız. Gözde tatil merkezlerinden çeşmeye yakınız. İzmir merkeze ulaşım kolay. İlk yerleştiğimiz yıllarda çok daha sakindi. Bu kadar kalabalık yoktu. Son yıllarda Urla’ya çok talep var. Özellikle yaz aylarında kalabalık ikiye katlıyor. Fakat yine de Urla’nın kendine özgü bir havası var. Burada yaşamaktan çok memnunum. Kendi evimizi de aldık. Urla benim mutlu ve huzurla yaşadığım bir yer.  

Eski mobilyalarınızı sadece boyayarak mucizeler yaratıyorsunuz. Bu fikir nasıl oluştu?

Eski mobilyalarım çok eskimemişti. Sıkıldığım için atıp yeni mobilyalar almaktansa boyamaya başladım. İlk çalışmam orta sehpaydı. Çalışırken biraz etrafı kirletsem de şimdilerde düzgün çalışmayı öğrendim. Yıllarca kullandığım masa ve sehpa gibi eşyalarımı sıkıldım diye atmaktansa renklerini değiştirerek, farklı tasarımlarla yeniledim. İnstagram’da kendi mobilyalarına yeni tasarım yapan siteleri takip etmeyi seviyorum. Onlardan fikir alıyorum ve kendi fikirlerimi birleştiriyorum.

Bir nevi geri dönüşüm yapıyoruz

Boyama işini çok keyif alarak yapıyorum. Kendi eşyalarımdan sonra annemin ve kardeşimin eski eşyalarını değerlendirmelerine yardımcı oldum. Onlar da çalışmalarımı çok beğeniyorlar. Evime gelen arkadaşlarım benim çalışmalarımı görünce sıkıldıkları mobilyalarını kendi tasarımlarıyla değiştirmeye başladılar. Bizim çalışmalarımız bir nevi geri dönüşüm oluyor.

Evinizde bahçeniz de var. Bahçeyle ve çiçeklerle aranız nasıl?

Doğayı çok seviyorum. Bahçemizle de kendimiz ilgileniyoruz. Çok çeşitli çiçeklerimiz var. Saksıda sukulent çeşitleri, çeşitli renklerde sardunyalar, güller, begonviller, yasemin, melisa, lavanta, japon şemsiyesi gibi çiçeklerle ilgilenmek, bakımını yapmak çok zamanımızı alıyor.

Ayrıca bahçemizdeki saksılara da yeniden hayat vermeyi severim. Saksılarımı boyarım, değişik saksı modelleri tasarlarım.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Doğayı sevin, ağaç dikin, çiçek yetiştirin. Hobileriniz olsun, örgü, resim, ahşap boyama. Sizi ne mutlu ediyorsa onlarla uğraşın. Sağlam dostlarınız olsun.

 

 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

11 Haziran 2020

Adil İpci; Kitap Sonsuzluktur


Kendimi en iyi hissettiğim yerlerin başında kitapçılar geliyor. İzmirli bir kitapsever olarak kitapçılara sahip çıkmayı kendime görev edindim. Kitap kokusunun yükseldiği mekanlara ziyaretlerim sürüyor. İzmir’in Buca ilçesinde açılan Göktürk Kitabevi’nin sahibi Adil İpci aynı zamanda Halkla İlişkiler öğrencisi. Üniversite öğrencilerinin ders kitaplarının ne kadar pahalı olduğunu ve ikinci el kitapları tercih ettiğini görerek kitapçılık mesleği yapmaya karar vermiş. Adil İpci ile gelecekteki projelerini, kitap ile ilgili düşüncelerini konuştuk.
“Göktürk Kitabevi” isminin hikayesini öğrenebilir miyiz?
Türk sözünü ilk defa resmi devlet adı olarak kabul eden Göktürklerdir. Göktürk yazıtlarında topluluk adı olarak kullanıldığı biliniyor. Ayrıca Göktürk’ü isim olarak çok seviyorum. İsim olarak Göktürk’te karar kılma nedenim bunlar.
“Göktürk Kitabevi” sizin için ne anlam ifade ediyor?
Kendime ait bir kitabevi kurmayı düşünüyordum. “Göktürk Kitabevi” olarak sloganımız tüketmeyelim, tükenmeyelim. Evimizde olan kitaplarımızı bir kez okuyup rafa kaldırıyoruz. Aynı kitabı ikinci kez okumuyoruz. Eski okunmayan kitapların kurtarılması ve Buca’da öğrencilerin çok olduğu bir bölgede öğrencilere uygun fiyatla yardımcı kitaplar bulmakta kolaylık sağlamak hedeflerimiz arasında. Eski kitap, gazete, dergi, ansiklopediler için beni arayan kişilerle irtibata geçiyorum. Bu kitaplar arasında kullanılabilir çok iyi kaynak ve kültür kitapları var. Bu kitaplar bizim gibi ikinci el kitap satıcıları olmasa okunabilir kitaplar yok olacak. Yeni kitaplara çok yüksek ödemeler yapmak istemeyen kişiler bizleri ziyaret ediyorlar. Elimdeki kitaplardan çok temiz ve çok ucuza yararlanabiliyorlar.
Kağıt çöp değildir.
Evlerinde okunmayan kitaplar dışında dedelerinden kalmış çatılarda unutulmuş kitaplar var. Kullanılmayacak durumda olan kitaplar geri dönüşüme gitmeli. Bir ton kullanılmış kağıt ile 17 ağacı kurtarmış olursunuz.

Göktürk Kitabevi’nin gelecekle ilgili projeleri nelerdir?
Zamanla gerçekleştirmeyi düşündüğüm çok projelerim var. Yazar buluşmaları, kitap okuma atölyeleri, kitap kafe gibi. Özellikle öğrencilere hitap etmeyi istiyorum. Sevilen bir buluşma noktası olması için çalışıyorum. Sosyal medya hesaplarım Göktürk Kitabevi facebook ve gokturkkitabevi instagram hesaplarımızdan tüm yeniliklerimizi paylaşarak bilgilendirmeler yapacağım. Covid-19 virüsü herkes gibi bizi de çok etkiledi. Yapmak istediklerimi ertelemek zorunda kaldım. Şimdi eylem planlarımı gerçekleştirme dönemi başlıyor. Sosyal medya hesaplarımızda güncel paylaşım yapıyorum. Kitapseverleri sayfalarımızı takip etmeye davet ediyorum.  
Türk insanının, batılı ülkelere kıyasla az kitap okuduğu biliniyor. Kitabevi açarken bu bilgiler sizi nasıl etkiledi?
İyiler kötüler kadar cesur olursa dünya değişir. Bu sözü çok seviyorum. Ben de okumayı sevmeyen bir toplumda bir mücadele içine girdim. Çok kişi bu işyerini açarken para kazanamayacağımı söyledi. Herkes böyle düşünürse nasıl bir dünya olur düşünemiyorum. Kitap sonsuzluktur. Bu işi devam ettirmem için mutlaka para da kazanmalıyım. Ben kendimden eminim. Başaracağıma inanıyorum.
Beğendiğiniz yazarlar?
Orhan Pamuk, Orhan Kemal, Sebahattin Ali, Şermin Yaşar.
Şu an ne okuyorsunuz?
Robin Sharma’nın Ermiş, Sörfçü ve Patron kitabını okuyorum.  
Kitap ile ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Kitap okumak farklı dünyalara götürür. Kitap okurken, hikayenin geçtiği yerlere gidersiniz. Kitap özgürlüktür, vizyonunuz genişler. Bence tüm yazarların kitaplarından bir tane okuyun. Hangi yazarı okuyacağınıza kendiniz karar verin. Tarzınıza uygun olan kitapları bulduğunuzda bambaşka dünyalara kapılar açılar. Hiçbir şey okumanın yerini tutmaz. İyi ki kitaplar var.  




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


10 Haziran 2020

Doğanın içinde hafta sonu

Uzun yıllar büyük kentlerde yaşayanlar hayallerindeki hayatı yaşayabilmek için şehre yakın ama şehrin gürültüsünden uzak yaşamayı tercih ediyor. Mürüvvet ve Necmi Ertenü çifti trafiğin gürültüsü olmayan, stresin olmadığı doğal hayatı tercih edenlerden. 

İzmir’de hafta içi yoğun çalışma temposunu hafta sonları Tırazlı’daki arsalarına kendilerine göre bir düzen kurdukları alana ben de çadırımı kurarak konuk oldum. Akşam keyifli bir yemek sonrası yakılan kamp ateşi etrafında Ertenü çifti, hafta sonları Tırazlı’ya mutlaka dostlarıyla geldiklerini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdüler;
Mürüvvet Ertenü; Eşimin ve benim İzmir’de çok yoğun bir iş hayatımız var. Hafta sonları şehir hayatından çıkıp beynimizi Tırazlı’da boşaltıyoruz. Eşim uzun yıllardır dağcılık yaptığı için buradaki arsamıza çok güzel sistem kurmuş. Ben dağcı değilim, kamp hayatına çok alışık olmasam da burada çok rahat ediyorum. İzmir’de çok sıcak bir hava var biz burada gece yatarken yorgan ve battaniye örtüyoruz. Burada iki saat derin bir uyku uyuyarak dinleniyorum. 
İzmir şehir merkezinde bunu yaşamamız mümkün değil. İzmir’de yaşadığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Dünyada pek çok ülkeyi gezdim. Hep şunu söylerim. Dünyada yaşamak için Türkiye, Türkiye’de Ege, Ege’de İzmir. Dünyada bu kadar güzel yaşanacak bir şehir tanımıyorum. 

Çok güzel bir doğaya sahibiz, güzel denizlerimiz var. Önemli olan bu güzel değerlere sahip çıkarak, gençlerimizi bu konuda eğitmek. Onlarda gelecek kuşaklara temiz bir doğa bıraksınlar. Bizler de çocuklarımıza mavisiyle, yeşiliyle temiz bir doğa bırakalım. Bu duyarlılıkla çevremize örnek olarak yaşayalım.

Necmi Ertenü; Bir Yamaç köyü olan Tırazlı’da çam ağaçlarıyla çevrili bir orman alanı içerinde olmak çok keyif verici. Tırazlı’daki arsamızı üç arkadaş aldık. Burada yapılaşma yasak. O yüzden çok güzel bir doğası var. Ben uzun yıllar dağcılık yaptım. Doğayı çok seviyorum. Hafta sonları iş çıkışında eşim ve dostlarımla buraya geliyoruz.

Çadırlarımızı kuruyoruz. Akşam ateşimizi yakıyoruz. Ateşin etrafında çok keyifli sohbetlerimiz oluyor. Hafta sonu negatif enerjilerimizi bırakarak pozitif enerjimizi yüklenerek evimize dönüyoruz. Ayrıca yaşadığımız ortamı doğaya zarar vermeden daha yaşanır bir hale getirmek için çalışmalar yapıyorum. Buradan ayrılırken çevreye zarar vermeden hatta daha güzel bir doğa bırakmak için çalışıyoruz.

Mükemmel doğa yürüyüşü yapacağımız parkurlar var. Arkadaşlarımızla orman içinden temiz havayı soluyarak keyifli yürüyüşler de yapıyoruz.  

Doğa’da olmak çok güzel

Vakit geçirmek için AVM’lere hapsolmayın. AVM’lerde her şey yapay, doğallıktan eser yok. Doğanın ve gerçek yaşamın içinde olun. Sağlığın ve mutluluğun yolu doğada olmaktan geçer. Doğa’da olalım fakat doğayı koruyalım.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT









8 Haziran 2020

Ali Aktaş; Arılarım benim çocuklarım...


Son yıllarda arıcılık gittikçe artan bir popülerliğe sahip oldu. Arı ve arıcılık hakkında daha fazla bilgi almak için Manisa’nın Salihli ilçesi Allahdiyen Mahallesi’nde yaşayan Ali Aktaş’nın çalışmalarını görmek için düştük yollara. Allahdiyen ziyaretimde Ali Aktaş’ın kovanlarını ziyaret etme fırsatım da oldu ve kendisiyle arıcılık hakkında konuştuk.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Salihli Allahdiyen köyünde doğdum. Babam hayvancılık ve tarım işleriyle uğraşıyordu. Ben 1969 yılında Almanya’da çalışmaya gittim. 1980’li yıllarda Türkiye’ye döndüm. Çünkü eşim ve çocuklarım Allahdiyen köyündeydi. Almanya’da yaptığım birikimle şu an oturduğum evimi ve 2 tane dolmuş aldım. O yıllarda köylere ulaşım çok zordu. Dolmuş çalıştırmak iyi kazandırıyordu. Allahdiyen-Salihli arası 10 sene kadar dolmuşçuluk yaptım.

Arıcılıkla tanışma hikayenizi anlatır mısınız?
Manisa’da arıcılık yapan bir tanıdığım vardı. Onun yanına gider arılarla nasıl vakit geçirdiğini izlerdim. Benim ilgi duyduğumu gördü. İki tane kovan verdi ve sende arıcılık yapmaya başla dedi. Yok ben yapamam dedim, denersin dedi. Ben arılarla vakit geçirirken çok mutlu olduğumu farkettim. Kovan sayısını zamanla arttırdım. Şu an 120 kovan arım var. Arılarım benim çocuklarım gibi.

Arıcılığı ne kadar zamanda öğrendiniz?
2 kovanımı arkadaşımdan aldığımda Menemen’e götürdüm. Bu işi ilerletirken Tarım Köy işleri bakanlığında görevli memurlardan İnci hanım kontrol için gelirken bana çok şey öğretti. İlaçlamayı kendim yapmaya başladım. Yıllarca kendim çalışarak öğrendim. Artık arıcılıkta tecrübeliyim. Uygulayarak deneyimledim. Yılların getirdiği emek ve deneyimle bu günlere geldim.

Allahdiyen’de hangi çeşit ballar üretilmekte?
Sağlıklı bir arı, sağlıklı bir doğanın göstergesidir, derler. Yaşadığım yer muhteşem bir doğaya sahip. Kovanlarım dağ ormanlarının içerisinde bulunuyor. Kovan arıları çam, kekik, kestane, ıhlamur, yer kekiği ve onlarca çiçekten topladığı nektarları bala dönüşüyor. Çok lezzetli ballar oluyor. Yaz mevsiminde ürettiğimiz ballar çok güzel çünkü bin bir çiçekten bal oluyor. Kışın genelde çam balı üretiyoruz.
Arıcılık bakımında hangi işlemler yapılıyor?
Kendi sağlığımı düşünerek arıları nelerin kızdırdığını öğrendim. Arı sokmasına alerji olup olmadığınızı zamanla öğreniyorsunuz. İlk yıllar arılar beni çok soktu. Şimdi onları tanıdığım için böyle olaylarla karşılaşmıyorum. Kovanda ana arının olup olmadığını kontrol etmek gerekir. Ana arıyı görmezsem yeni bir ana arı veririm. Hastalıklara dikkat ederim. Ben sık sık kovanlarıma bakarım. Arılarda canlıdır. Onlar sağlıklı ve mutlu olurlarsa, size güzel bal üretirler. Üretici de mutlu olur.

Pazarlamanızı nasıl yapıyorsunuz?
Geçtiğimiz yıllarda pazarlara çıkıyordum. 80’li yaşlardayım. Pazarcılık beni yoruyor. Artık tüketici beni tanıyor. İzmir ve Manisa’dan sürekli ballarını benden alan çok müşterim var. Kendileri gelip beni buluyor. Ürettiğim balımı tadanlar benden vazgeçmiyor. Onlar yakınlarına söylüyor. Beni bulan müşterilerim zaten toplu alıyor. Bu da bana yetiyor.
  
Yaşadığınız zorluklar neler?
Arılarımı arabamla taşıyarak yer değiştirdiğimde zorlanıyorum. Arı kovanının yeri her zaman değişmez. Arıların az çalıştığı dönemlerde kovanların yerini değiştiririm. Bu konuda yardımcı bulmak zor. Herkes arı ile uğraşmak istemiyor. Arı’dan korkan, alerjisi olan çok insan var. Bu yüzden yardımcı eleman aramak ve bulmak zorlaşıyor.    


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT  

7 Haziran 2020

Şehre Yakın Doğanın İçinde Yaşam….


Nif Doğal Yaşam Köyü, şehrin kalabalığından, gürültüsünden ve stresinden kaçmak isteyenler için doğayla iç içe bir projeyi hayata geçirdi..
Şehrin gürültüsünden kaçarak doğayla iç içe yaşamayı tercih edenler doğal yaşam alanlarında yaşamayı tercih etmeye başladı. Çam ağaçları içinde Nif Köy Doğal Yaşam Projesinde yer almak isteyenler için detaylı bilgi almak istedik. Biz de İzmirde haber olarak Kemalpaşa Cumalı köyü yakınlarında bulunan Nif Doğal Yaşam Köyü’nü ziyaret ettik. Proje ortaklarından Yusuf Taşdöken’den bilgi aldık;
“Kemalpaşa Cumalı Mahallesi (köyü)’nde yer alan Nif Doğal Yaşam köyü Nazarköy, Cumalı köy ve Dereköy’e komşu lokasyonda yer alıyor. Kemalpaşa-Torbalı yolu üzerinden Kemalpaşa’ya 14 km. uzaklıkta bulunan proje İzmir şehir merkezine ulaşımı oldukça rahat olarak yapılabiliyor. Projeye yürüme mesafesinde Eshot otobüsleri çalışıyor.
“Projemiz 17 ahşap evden oluşuyor. Şu an 10 aile evlerine yerleşti ve yaşıyor. 4 aile için de satış gerçekleşti. Elimizde 3 ev için yerimiz kaldı. Talep edilen evleri 30 gün içinde teslim ediyoruz. Tasarlanan evler talep edilen arsa üzerinde yüzde yüz ahşap ve doğal olarak isteğe göre yapılıyor.
Doğanın ortasında eşsiz havası ile Nif Doğal Yaşam Köyü’nde 1+1, 2+1 ahşap evlerimiz ile üçgen dubleks evler isteğe göre elektrik ve suyu hazır olarak teslim ediliyor. Yatak odası, mutfak, dolaplar yüzde yüz ahşaptan yapılıyor. Hem yazlık hem kışlık olarak kullanılabiliyor. İsteğe göre şömine ilave ediyoruz.
Ayrıca projede çocuk parkı, kamelya, süs havuzu, yürüyüş alanları ve tarım ekme biçme alanları yer alıyor.
Nif çayı projeye komşu!
Nif doğal yaşam köyü doğal bir yaşam sunmakla kalmıyor. Bu organik yaşam projesi aynı zamanda nif çayına komşu konumda yer alıyor. Firma yetkililerinin verdiği bilgiye göre özellikle kış aylarında nif çayının sesi çok net bir şekilde projede yer alan evlerden duyuluyor. Nif doğal yaşam köyünün eşsiz doğası ve çevresinin dahi tamamen organik olması projeyi daha cazip kılıyor.
Özellikle koronavirüsten korunmak isteyen aileler doğayla iç içe evleri tercih etmeye başladı. Satın almak için Nif Doğal Yaşam Köyü’nü ziyaret edenler çoğaldı” dedi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT








   

  

6 Haziran 2020

Gülden Bulut’tan Yeni Kitap; Aşkın Simyası


Yakın ilişkiler hepimiz için bir kör nokta. Aşk ise hepimiz için çıkmaz bir sokak. Gülden Bulut son kitabı “Aşkın Simyası”nda kadın ve erkek ilişkisindeki gölge yönleri ele alıyor ve soruyor: Nasıl oluyor da kadın ve erkek ilk başta birbirlerine büyük bir kuvvetle çekiliyorken sonrasında birbirini nefretle itebiliyor? İlişkilerin bir formülü var mı? Aşırı duygusallaşan veya ilişkiden sürekli kaçan ıssız adamlar mı aşkın çıkmazı? Ve daha birçok soru soruyor. Gülden Bulut’la “Aşkın Simyası” üzerine konuştuk.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
Ege Üniversitesi Kimya mühendisliği mevzunuyum. Aynı üniversitenin Psikoloji Bölümünde Sosyal Bilimlerde İnsan Çalışmaları konulu yüksek lisansımı tamamladım. 9 yıldır kurucusu olduğum Psikolojik Astroloji Akademisi’nde 3 yıl süren bir eğitim veriyorum. Ve yazmaktan bir türlü vazgeçemiyorum.
Bu kitabınızda bizi şaşırttınız, genelde mitoloji, psikoloji ve astrolojiyi sentezlerken bu sefer kadın ve erkek ilişkilerini farklı bir bakış açısıyla ele almışsınız?
Evet, bu sefer benim için de ilk oldu. Astrolojiyi kullanmayarak kadın ve erkek ilişkilerini psikolojik ve arketipsel bir şekilde ele aldım. Astroloji benim hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim bir alan. Bir gayya kuyusu çünkü. Fakat her şeyi bir sentez olarak ele almak lazım. Kadını, erkeği ve ilişkileri anlamak kendimizi anlamaya eşdeğer. O yüzden buradan başladım ve bu kitabımda “Ben kimim?” sorusunu kadın erkek ilişkileri perspektifinde değerlendirdim.
Kitabın tanıtım yazısında her aşk dört kişiliktir diyorsunuz, bu ne demek?
Kadın ve erkek ilişkilerini yoluna koyamamışken dört kişilik ilişki nereden çıktı diyebilirsiniz. İster kadın olalım ister erkek bilinçdışımızda karşıt cinsimizi barındırırız. Yani kadın içinde bir erkeği, erkek içinde bir kadını barındırır. Ve seçtiğimiz veya bir şekilde hayatımıza giren eşler bu karanlık yönümüze ışık tutar. Birlikte olduğumuz sevgilimiz, eşimiz bizden bağımsız biri değildir. Bizi bize yansıtır. Fakat kötü haber, hiçbir zaman içimizdeki kadın ve erkeğe tam anlamıyla uyan bir eş bulamayız. Ama tabii ki ilk başlarda bulduğumuzu sanırız. Ne zaman ki bu dörtlü birbirlerinin varlığını görür, kabul eder ve el sıkışır, işte o zaman sağlıklı ilişki için ilk tohum atılmış olur.
Okuyucu Aşkın Simyası’nda daha neler bulacak?
Bu kitapta Jungyen psikoloji ve mitolojik ve masalsı yaklaşımla yakın ilişkilerde kadın ve erkeği anlattım. İlişki hikayeleri, analizlerle dolu çok keyifli bir kitap oldu. Babasının prensesi olamayan kadınlardan, Peter Pan ruhlu erkeklere, Femme fatal kadınlardan, üç kişilik aşk öykülerine, ıssız adamlardan kan emici adamlara kadar türlü türlü hikayeleri ve onların analizilerini yorumladım. Mesela bazı kişiler neden üç kişilik ilişkiler yaşar? Kadın ve erkek arasına sonradan dahil olmuş kara kedi dediğim kadın neden böyle bir ilişki seçer? İki arada bir derede kalan adam niçin bir karar veremez? Veya başarıyı adım adım tatmış kraliçe kadınlar neden bir türlü evlilikliklerinde işlerinde kurduğu dengeyi kuramazlar? Günümüzün ıssız adamları neden ilişkiden kaçar? Zamane erosu dediğim internet aşkları ve çevrimiçi ilişkiler kişilere aradıkları aşkları verebilir mi? Ev kadınları şu meşhur masaldaki Sindirella yaşadıklarıysa sindirelle kompleksi olabilir mi?
Oldukça merak uyandırıcı duruyor gerçekten. Neden adı Aşkın Simyası?
İsim konusunda çok gidip geldim. Ve sonunda sanırım sezgilerim yardım etti ve kitabın adını “Aşkın Simyası” koydum. Çünkü aşk aslında simyasal bir süreç. Biliyorsunuz kimya simyadan doğan bir bilim. Tabii ki simya bugünün aksine ruhsal dönüşümler için kullanılıyordu. Aşk ta simyasal bir olay. Fakat bu sefer ölümsüzlüğe giden yolda felsefe taşını değil bizi hayranlıkla kendine çeken ve içinde yitip gideceğimiz kişiyi arıyoruz. Aşk psikologlara göre nevrotik bir olgu, yanılsama. Aslında insanın anne karnında fetus aşamasında yaşadığı o muazzam cennete yeniden kavuşmanın özlemi aşk. O yüzden her aşk biter demek sanırım yerinde olacaktır. Uyuyan mutlaka uyuyacaktır, ihtişamlı bir balodan çıktıktan sonra mutlaka at arabası bal kabağına dönecektir. Önemli olan aşkın gerçeğiyle karşılaştıktan sonra kişinin ne yapacağıdır. Bu noktada seçim ya sevgi ya da kocaman bir hayal kırıklığı olabilir.
Bir de kitap içindeki resimleri sormak istiyorum. Hepsini siz çizmişsiniz.
Evet, başka bir özlemim daha var yaşamımda, o da resim. Onun renkli dünyası ve verdiği haz gerçekten vazgeçilmez. Bu kitabım tamamen bana ait olsun istedim. Kapak resminden her bölüm için çizdiğim karakalem ve suluboya resimlerini de ben çizdim. Kitap daha çok benden olsun istedim. Ve tam da istediğim gibi oldu, umarım okuyucu da beğenir.
Röportajı çalıştığınız resim atölyesinde yapmak bana da ayrı bir keyif verdi gerçekten. Yakında bir sergi açmayı düşünüyor musunuz?
Aslına bakarsanız bu yakınlarda açmayı düşünüyordum eğer pandemi patlak vermeseydi. Elimde oldukça resim birikti. Tüm bu resimleri de paylaşmak istiyorum. İnsan yarattıklarını ve ürettiklerini paylaştıkça daha tamamlanmış hissediyor kendini.
Yakınlarda yeni proje var mı?
Yeni bir kitap yazıyorum. Tabii yine içinde yine araştırmalar yer alacak, yine analizler yine hikayeler. Ama konu sürpriz olsun. Sadece yine astrolojiyi ayrı tuttuğumu söyleyebilirim. İleride mutlaka o da yazdıklarıma katılacak ama şu an kim olduğumuzu nasıl yaşadığımızı psikoloji, mitoloji ve felsefe perkspektifinden anlamak, anlamlandırmak ve anlatmak istiyorum.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

5 Haziran 2020

Kenan Çakmak; Birincilik Ödülümü İsmet İnönü’den Aldım

Maraton yarışlarında birçok başarısı bulunan Türk Atletizminin önemli isimlerinden Mardin doğumlu olan Kenan Çakmak çocuk yaşta başladığı futbol hayatında iyi koştuğu keşfedilerek gençlik yıllarında atletizme yönlendirilmiş. Koşmanın kendisi için bir tutku olduğunu söyleyen Çakmak yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle son aylarda tedavi görüyor. Evinde ziyaret ettiğim Kenan Çakmak ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Atletizme nasıl başladınız?

Ben çocuk yaşlarda Mardin Kale Sporda futbol oynuyordum. Sağ açık oyuncusuydum. Antrenman sonrası bir arkadaşım benimle koşu yarışı yapmak istedi. Kendisinden çok emindi. 300 metre kısa bir mesafeyi koştuk ve ben kazandım. Bir ataklık bir koşu benim için çok basitti. Sonra benimle hep yarışmak istedi. Hep ben kazanıyordum. Futbol antrenörümüzün dikkatini çekmişim. Beni Elazığ’da yapılan 10.000 metrelik bir maratona gönderdiler. Elazığ’daki maratonu başarıyla tamamladım. Artık atletizm hayatımın vazgeçilmezi oldu.

İzmir’e yerleşme kararını ne zaman verdiniz?

Gençlik yıllarımda Urla’dan Alsancak Stadına yapılan bir maraton vardı. Maratonu koşmak için İzmir’e geldim. O yıllarda İzmir’i çok beğenmiştim. Askerliğimi yaptıktan sonra evlendim, çocuklarım oldu. Ailemi alıp İzmir’in Hatay semtine yerleştik. Uzun yıllar marketçilik yaptım. Daha sonra Leblebici mesleğini yaptık. Artık çocuklarım büyüdü, evlendi. Ben emekliyim. 7 kez hacca gittim. Dizlerimde sağlık sorunlarım için fizik tedavi görüyorum. Sağlığıma kavuştuğum gibi kültür fizik hareketleri, yürüyüşlere başlayacağım günlerimi iple çekiyorum.

Koştuğunuz yarışlarda derece aldığınızda neler hissediyordunuz?

Dünyanın ve Türkiye’nin en hızlı atletleriyle yarıştım. Kazandığım her ödülle çok mutlu oluyordum. Disiplinli çalışmalarınızın karşılığını almak ve sonunda ödüllendirilmek duygusunu sözlerle ifade etmek çok zor.

Futbola da meraklısınız. Hangi takımı tutuyorsunuz?

Fenerbahçeliyim.

Katıldığınız koşu ve maratonlardan söz eder misiniz?

Kaç yarışa katıldım hiç saymadım. Sayısız yarışmalar ve çok ülkelere gittim. Ben hep erkekler 10.000 metrede koştum. İstanbul Maraton koşusunda koştum. İyi atletler katılmıştı. Atletizm Federasyon Başkanı ile tanıştım. Bu yarışı alacağım ve Roma’daki yarışlara katılacağım dedim. 30 dakikada bu yarışı bitirip birinci gel, öyle konuşalım dedi. Ben İstanbul maratonunda birinci geldim. 30 dakikayı birkaç saniye geçmişti. Sonraki yıllarda pek çok yarışmaya katılarak, çeşitli dereceler aldım.

Mardin’de yine 10.000 metre koştum ve birincilik aldım. Ankara “Büyük Atatürk Koşusu” birincilik ödülüm var.

Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Ankara’da “Büyük Atatürk Koşusuna” katıldım. Bu yarış benim için çok önemliydi. Tüm gücümle kazanmak için koştum. Birinci oldum. Ödüllerimizi İsmet İnönü verdi. Bana Türk Bayrağımızı ve birincilik madalyasını verdi. Birincilik madalyasını boynuma astığında mutluluktan uçuyordum.

 



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

4 Haziran 2020

Nebahat Dendeşer; Butiğime gelen müşterilerim arkadaşlarım oldu

Kendime göre giyim bulamıyorum diyorsanız İzmir Konak’ta başarılı bir butik işletmecisi olan Nebahat Dendeşer’in butiğine mutlaka uğramalısınız. 34 yıldır işlettiği butiğinde Nebahat Dendeşer ile hem başarı hikayesini hem de bu yılın modasını konuştuk.
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İşletme Fakültesi mezunuyum. Evliyim, iki çocuğum bir torunum var. Uzun yıllar bayan giyimi sektörünün içindeyim. Butiğim Konak’ta bir işhanının 1. katında olduğundan ürünlerimi sergilediğim bir vitrinim yok. Bu yüzden zorluklarım olsa da yıllardır bu işi sürdürüyorum. Benim için satış kadar müşterilerimle dost olmamız da çok önemli. Yıllardır çok iyi arkadaşlarımı butiğim sayesinde edindim.
Butiğime gelen bayan müşterilerimi önce tanımak isterim. Birlikte çay, kahve içeriz. Müşterilerim ile konuşurken ne tür giyimlerden hoşlandıklarını anlamaya çalışırım. Sonra müşterilere beğenecekleri kıyafetleri gösteririm. Bankalarda, kamu kurumlarında çalışan bayanlar daha çok klasik tarz kıyafet tercih ediyor. Klasik giyim butiğimizin vazgeçilmezidir. Spor kıyafet tercih eden çok olduğu için kot pantolon, tişört, gömlek her tür kıyafet bulabilirler.  
Müşterilerimle dost oluyorum
Benim butiğime gelerek alışveriş eden müşterilerim tekrar geldiklerinde mutlaka yanında başka birini getirirler. Yıllardır bu böyledir. Her geçen zaman müşterilerim arkadaşım olarak çoğalıyor. Arkadaşım olduktan sonra artık her geldiklerinde alışveriş yapmıyorlar. Beni ziyarete gelen çok oluyor. Benim için öncelik dost olmaları. Satış daha sonra gelir.
Uzun süre butiğimi açamadım
Covid-19 sebebiyle sağlığımız açısından dükkanlarımızı kapatmak zorunda kaldık. Son aylarda kapalı olduğumuz için piyasalardaki etkilerden biz de çok zarar gördük. Uzun süre butiği açamadım. Mayıs ayında işyerime gelmeye başladım fakat müşteri yok. İnsanlar evlerinden çıkmaya korkuyor. Sokağa çıkma kısıtlamaları oluyor. Şu an belirsizlik içinde gidip geliyoruz. Maddi zararımız çok fazla. Dualarımız bu virüs’ün aşısının bulunup eski günlerimize dönebilmemiz.
Bu senenin moda renkleri neler?
2020 yılı sarı tonları çok moda. Yaz mevsiminde beyaz renk hep tercih edilir. Aydınlık tonlar bu sene çok moda diyebilirim.  


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT  

3 Haziran 2020

O Bir Hentbol Aşığı

Urla Balıklıova Orta Okulu Beden Eğitimi Öğretmeni, Milli Hentbol oyuncusu ve antrenörü Şakir Öniz’e  Türkiye ve İzmir’de Hentbol hakkında düşüncelerini sorduk. Soru ve cevap olarak gerçekleştirdiğimiz röportajımız;  

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İlkokul, ortaokul ve liseyi Buca’da okudum. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi Spor Bölümü mezunuyum.

Öğretmenliğe Ankara Gazi Anadolu Lisesi’nde başladım. Gazi Anadolu Lisesi Hentbol’de başarılı okullar arasında. Üç yıldan fazla burada öğretmenlik yaptıktan sonra Eskişehir’e tayinim çıktı. Eskişehir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde Beden Eğitimi Öğretmeni olarak görev yaptım. Eskişehir Polis Gücü Hentbol takımında oynadım. O yıllar Polis Gücü tanınan ve sevilen bir takımdı. Rahmetli Ali Gaffar Okkan Eskişehir İl Emniyet Müdürü olduğu dönem Polis Gücü Hentbol takımının kurulmasına destek vermiştir. Ali Gaffar Okkanı rahmetle anıyorum.

Daha sonra Beden Eğitimi Öğretmenlik mesleğimden istifa ettim ve İzmir’e geldim. Farklı işlerde çalıştım, evlendim. Tekrar mesleğime döndüm ve Diyarbakır’a tayinim çıktı. Diyarbakır’da 1 yıl öğretmenlik yaptım ve İzmir’e tayinim çıktı. Halen Urla Balıklıova Orta Okulu Beden Eğitimi Öğretmeni olarak mesleğime devam ediyorum.

Türkiye’nin ilk milli hentbolcularından Serdar Yereli ile arkadaşlığınızı anlatır mısınız?

2002-2009 yılları arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Hentbol Alt Yapı Gelişim” Projesi’nde birlikte çalıştık. Serdar Yereli o yıllar İzmir İl temsilcisiydi ve Beden Eğitimi öğretmenliği yapıyordu. Ben yardımcısıydım. Birlikte çok başarılı çalışmalara imza attık. 300 Hentbol sporcusuyla başladığımız çalışmaları 5000 sporcuya çıkardık.

Serdar Yereli’yle birlikte çalıştığımız dönemde Hentbol için çok önemli organizasyonlarından biri de Avrupa’nın en önemli spor organizasyonlarına imzasını atan Avrupa Hentbol Federasyonu Genç bayanlar Hentbol Şampiyonası için İzmir’de yapılmasına karar vermesi olmuştur. 26 ülkeden sporcular ve teknik adamlar geldi. O dönem Aziz Kocaoğlu Belediye Başkanıydı. Bu projede bize çok destek verdi ve bu önemli organizasyon İzmir’de yapıldı.

Serdar yereli spora aşık biriydi. Çok iyi bir aile reisi ve arkadaştı. Projede yapılması gereken her şeyi sorar ve danışırdı. Genç sporcuların abisiydi. Çevresindeki insanlara örnek davranışlar sergilerdi. Çok erken yaşta aramızdan ayrıldı. Bizler için ve Hentbol camiası için çok büyük kayıp, saygı ve rahmetle anıyorum.

Hangi takımlarda oynadınız ve antrenörlük yaptınız?

17 takımda oynadım. İzmir takımlarından Altay, İzmir Spor, Buca Spor, Altınordu, Göztepe gibi lig takımlarında oynadım ve antrenörlük yaptım.

Hentbol’le nasıl tanıştınız?

Hentbol’le tanışmam ortaokul öğrencilik döneminde başladı. Okulumuza tayin olan öğretmenimiz Hüseyin Güzey hentbol takımı kurdu. Ben ilkokul ve ortaokul ikinci sınıfa kadar futbol oynuyordum. Salon sporları için uzun boylu olmak önemli. Benim de boyum uzundu. Seçmelere katıldım ve kazandım. Hentbolu çok sevdim ayrıca antrenman için okula gidiyorduk. Okul evime çok yakındı. Disiplinli bir öğretmenimiz vardı. Hüseyin Güzey hocamız çok iyi sporcu yetişmesine yardımcı olmuştur. Hüseyin Güzey’in yetiştirdiği çok öğrenci Türkiye’nin büyük takımları’nda oynadı.  

Hentbolun İzmir’de geleceğini nasıl görüyorsunuz?

İzmir’de hentbol Türkiye’nin kalbidir. Milli takım oyuncuları genelde İzmir’de yetişir. İzmir’in güçlü lig takımlarından Göztepe Hentbol Takımı ligden çekilmesini çok üzüntüyle karşıladım. Göztepe Hentbol takımının çok iyi bir alt yapısı var. Bir Göztepe taraftarı olarak, Göztepe’de oynadığım ve antrenörlük yaptığım için Göztepe gibi büyük bir takımın bütçeyi karşılayabileceğini düşünüyorum. Önümüzdeki senelerde İzmir’in yeni başarılı sporcular yetiştireceğine inanıyorum. Tekrar Göztepe Hentbol takımını liglerde görmek istiyorum.

Türk Hentbolu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’de Hentbol izleyicisi düşüşe geçti. Eski günlerdeki gibi ilgi görmesi için devlet desteğine, sponsorlara ve iyi yöneticilere ihtiyaç var. Sağlıklı gençler yetiştirmemiz için daha çok spor salonu olması lazım. Gençlerimizi mutlaka spor yapmaya yönlendirmeliyiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözü spor yapan kişinin zihinsel olarak sağlıklı olacağını çok güzel anlatıyor. Beden Eğitimi dersleri de çok önemli bir derstir. Öğrencilerimizin beden ve zihin bütünlüğünün gelişmesi ve yaşam boyu spor ile sağlıklı bir hayat sürmelerini öğreten bir derstir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Hentbol’un Türkiye’de iyi bir yere geleceğine inanıyorum. Uzun vadeli projeler yaparak, iyi bir altyapı ve yapılanma ile Beden Eğitimi öğretmenlerinin de bu spora destekleri ile gelecekte iyi hentbolcu yetiştirebiliriz. Fenerbahçe, Galatasaray gibi kulüplerin hentbole destek verirse taraftar da artar, ilgi de olur. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT