10 Mart 2022

Seydiköy’lü Levantenler


Araştırmacı-Yazar Arkeolog Ercan Çokbankir’in İzmir’in Gaziemir ilçesinin (Seydiköy) kültür tarihi ve arkeolojisine, bu coğrafyanın eşsiz mirasına saygı ve sevgisini gördük.

Seydiköy’ün tanıtımı, tüm kültürel ve arkeolojik değerleriyle birlikte kırsal yaşamı, sanatı, doğasını, tarımı, tarihi ve vatandaşını ayrı ayrı önemseyerek, her birine özel görüşerek, bilgiler toplayarak çalışmalarını titizlikle yürüttüğünü biliyorum.

 Araştırmacı-Yazar Arkeolog Ercan Çokbankir’den ‘Seydiköyli Levantenler hakkında bilgi aldık;

Seydiköy’e Levantenlerin Yunanlılardan önce 1600’lü yılların başından itibaren geldiğini kayıtlarda geçtiğini anlatan Çokbankir sözlerini şöyle sürdürdü.

‘1600’lü yılların başlarından itibaren İzmir’e yerleşen Levantenler, başta merkez olmak üzere çevresindeki Bornova, Buca, Seydiköy olmak üzere Karşıyaka, Pınarbaşı’na yerleşirler.  Örneğin İzmir’e yerleşen Levantenlerin kalburüstü kişilerinden olan Hoschpied ailesi,(Madam Hoschpied’ler Seydiköy’deki bu evlerini 1668-1688 yıllarında İzmir’de Hollanda konsolosluğu yapmış Jacop van Dam’dan satın almışlardır.)

Hoschpied Ailesinin Seydiköy’deki evi

Madam Hoschpied’lerin Seydiköy’deki evlerinin bulunduğu 40 dönümlük bahçelerinde son kuşak Hoschpiedlerden Edmondi ve ailesi elinde ve belinde silah olan kişi ağa veya ağanın adamı olmalıdır. Arşivdeki resimde kravatlı erkek Edmondi Hoschpied ve ailesidir.

Van Lennep, Mook ve İngiliz Crowly ve daha pek çok ünlü kişi Seydiköy’de oturduğu gibi, Madam Hoschpied Hollanda, Van Lennep Danimarka, Crowly ise İngiltere konsolosluğu yapmışlardır. Van Lennep’in bir diğer kardeşi de o yıllarda Trabzon’da yaşamakta olup bir Hıristiyan misyoneri olarak Anadolu’da çalışmalar yapmıştır.

Samberg anılarında aileyi ve Seydiköy’ü şöyle anlatır

“İzmir civar yerleşimleri içinde birçok Hollandalının yazlığının bulunduğu köylerden biri Seydiköy’dür. Smyrna’dan üç saat yürüyüş mesafesindeydi. XVII. yüzyılın sonlarında o zamanın konsolosu olan Jacob Van Dam’ın orada konsolosluğa ait bir yazlığı vardı. Bu yazlık evi halefi Daniël Jean de Hochepied tarafından devralınmıştır. Henüz konsolosluğun ilk senesinde, vebanın 1689 Mayıs ayında patlak verdiği dönemde, konsolos oraya gitmiş ve yazlık bir sonraki dönemlerde sürekli olarak güzelleştirilmiş, büyütülmüştür ve ailenin sadece salgın hastalıkların patlak verdiği zamanlar değil ayrıca her yaz aylarında gittikleri bir daimi mesken haline gelmiştir. Otuz odadan oluşan muhteşem bir hane idi.”

 Hoschpied ailesinin evinin 1960’lı yıllardaki görünümü

 Smyrna’nın zengin, yabancı aileleri her Pazar günü Seydiköy’e gidip, De Hochepied’lerin bahçesindeki sahada tenis oynarlardı. Öğleden sonra da eski bir gelenek doğrultusunda çaylarını içerlerdi.

XVIII. yüzyılın başlarından itibaren Seydiköy’de oturan bir başka büyük ve köklü Hollandalı aile de Van Lennep’tir. “David George van Lennep 1738 yılında ilk defa Levant’a gelip, bugünkü Konya olan İkonio’ya yerleşmiştir. Sonra da Smyrna’ya ve Seydiköy’e taşınmıştır. Van Lennep’ler aynı zamanda, Seydiköy’ün on üç kilometre güneyinde bulunan, Malkacık’ta bir çiftliğin, önemli tütün tarlalarla ve aralarında bulunan bazı şahısların daimi meskeni bulunduğu bir kırsal alanın, sahipleri idi. Seydiköy’de evleri olan diğer Hollandalı aileler ise Cobbe, Schütz, Keun, Mock ve Wissing’di. Onlar orada Fransız ailesi Arlaud ve De Hochepied’lerin Seydiköy’deki komşuları olan İngiliz Levant Firmasının konsolosu olan William Sherard(1703-1716)ile beraber yaşıyorlardı.” 

Smyrna’da De Hochepied ailesi uzun yıllar yaşamışlardır. Daniël Alexander’ın 1759 yılındaki vefatından sonra Elbert kuzeni Daniël Jean’ı (1727-1796) bir sonraki konsolos olarak atamıştır. Daniël Jean 1 Mart 1763 tarihinde Marie Dunant (1726-1801) ile evlenmiştir. Kendisi Smyrna’daki İngiltere konsolosu olan yine Seydiköy’de ikamet eden Samuel Crawley’nin eşidir. S.Crawley’de İngiltere konsolosu olup Seydiköy’de ikamet etmiştir. Bu hanım, Yunanlı yazar Nikos Kararas’ın Sevdiköy eserinde “Madama” olarak anılmaktadır. Onun hakkındaki N. Kararas’ın bilgileri şöyledir: “Kont Daniël de Hochepied 1763 yılında Jacques Dunant ve Anna Arlaud’ın kızı, Samuel Crawley’nin dulu, Smyrna’nın meşhur ‘Madaması’ Marie Dunant ile evlenmiştir. Madama Sevdiköy’de bir ordu hizmetçi ile feodal bir hatun olarak yaşamaktaydı. Smyrna’da ilgi çeken bir kişilikti ve Sevdiköy’ün bütün tarımsal çevresini yönetmekteydi. Namı Smyrna’nın son yıllarında daha halen canlıydı. Altın demirhanelerin bulunduğu bir mahallenin tamamı, ‘Madama’nın hanı’ olup, ona aitti.”

Sevdiköy’ün yerel tarihinde ve o zamanki Smyrna’nın genelinde büyük bir rol oynayan bu hanımın kişiliği, karakteri ve etkisi hakkında ilginç bir imajı vardı. Bu zengin Avrupalının sohbetlerinde bulunmayı tüm İzmirli Levantenler olağanüstü bir zevk olarak kabul ederlerdi. Konsoloslar ve kolonyal tüccarlar sürekli davetler düzenler, aynı zamanda misafirleri arasında yüksek mevkili bir Türk konuğun bulunmasından özel mutluluk duyarlardı. O yıllarda Smyrna’nın meşhur Hollanda konsolosu Kont Daniël De Hochepied’in eşiydi. Laleler yurdu Haarlem’den gelmiş yerleşmiş ve ormanlarının büyüklüğü ve “aşk köyü Seydiköy” şeklindeki ilginç isminden dolayı meşhur olan bir köyde yaşamaktaydı. Romantik bir kişi olması dolayısıyla Avrupalı kıyafetlerini bir kenara atıp, pahalı Türk giysileri giyerdi. O üstelik saygıdeğer bir anneydi, çünkü birçok çocuğa sahipti. Evinde çocukları ve siyahi dadıları etrafında bulunacak şekilde kendisini gösteren ve Avrupalı sanatçılara ait 22 tablo asılıydı. Herkese göre Madama “Büyük Madamaydı”. 8 dili kendi anadili gibi konuşuyordu. Ondan birçok kez siyasi vakalar ve ticari mevzular hakkında fikir alırlardı. Özellikle Smyrna’nın Ağası (Vali) ona büyük bir hayranlık duyuyor, hassas, önemli konular hakkında onun fikrini almakta tereddüt duymazdı ve her zaman tavsiyelerini yerine getirirdi.

 O yıllarda İzmir’i ziyaret eden gezginlerden R.Chandler’in anlatımında İzmir’de çıkan bir salgın hastalık sonrası, tüm İzmirliler çareyi banliyölerdeki yerleşimlerde aramışlar. Özellikle Seydiköy bu salgın hastalıktan kaçan İzmirlilerin sığındığı bir nevi sanatoryum olmuştur.

R.Chandler 9 Ekim 1764 yılında İngiltere den hareketle gezisine başlamış ve İzmir’e kadar gelip araştırmalar yapmış. Araştırmaları bu gezginlerin genellikle eski eser ticareti olmuştur.

Yazar R. Chandler İzmir’e vardığında İzmir hastalıktan ve salgından dolayı perişan durumdadır. Hemen Hacılara (Bornova yakınlarında) gider orada bulunan İngiliz tüccar Lee’nin yardımı ile Seydiköy’e taşınır. Bu taşındığı ev İngiliz tüccara ait bir evdir, tüccarın kendisi de yazları burada geçirmektedir. Chandler Seydiköy’de 3 ay kalır. Köyü çok beğenir, Seydiköy hakkında yazdıkları ve söyledikleri ilgi çeker, Seydiköy’ü şöyle anlatır “Seydiköy biraz Türklerin biraz Rumların ve 2 Avrupalının bunlar Hollanda konsolosu Hochepied ve diğeri de Hollandalı bay Freniaux adlı bir tüccardı. Bu Avrupalılar aileleri ile birlikte yaşıyorlar. Seydiköy’de, ayrıca bir cami ile bir çeşmenin bulunduğu güzel bir köydür. Köyün yakınında zeytinlikler, bademlikler ve incir ağaçlarıyla ünlü.” olduğunu yazar.

Belirttiğimiz gibi Chandler uzun süre Seydiköy’de kalır. İzmir’deki hastalık nedeniyle, sürekli Korak dağına (Kızıl dağa, Çatalkaya)yürüyüş yaptığı için Seydiköy’e hayran kalmıştı. Buradan güneşin doğuşunu ve batışını seyreder, hatta İzmir deki böcek ve sineğinde burada olmadığını dile getirirmiş.

Seyyah çok beğendiği severek kaldığı Seydiköy’ü böyle anlatmıştır.

 

Yine İzmir’de İngiltere Konsolosluğu görevinde bulunmuş Botanikçi William Sherard 1704 yılları başında Seydiköy’de Botanik Bahçesi kuracaktır. Sherard’ın R.Chandler ve Hoschpied ailesi ile Seferihisar’daki Teos harabelerine o yıllarda yaptıkları geziler eski eser toplamak için olmuştur. Her iki ailenin arkeolojik eserleri merakı sürekli ilgi çekmiştir.

 1839 yılında Seydiköy’ü ziyaret eden Alman şehircilik ve parklar mimarı Hermann Von Pouckler-Muskav,”İzmir’e varmadan önce son durağımız olan ve İzmirli zengin tüccarların sayfiye evlerinin bulunduğu şirin Seydiköy’de birkaç saat mola verdik.  Buranın yöneticisi olan Ağa hala eski Türk kıyafeti giyiyordu ve yeniliklere karşı öfke duyuyordu. Sürekli olarak belinde birkaç tabanca ve çizmesine bağlı bir yatağanla dolaşıyordu. Bu tehlikeli görüntüsüne karşın sakinliğin abidesi kadar durgun ve hizmet etmeyi kendisine işkenceye vardıracak derecede çalışkandı. Burada bir süredir hapishanede bulunan birkaç Rum Papazın iki-üç gündür kurtarmaya çalıştıkları fakat başaramadıkları yoksul Rum’u kurtarma şansına sahip oldum. Daha ilk cümlemden sonra Ağa tutuklu Rum’u serbest bırakmaya çoktan hazırdı.” Ağa ‘Bu Allah’ın Belası’ Hıristiyan köpekler, dedi” ve şöyle devam etti.  “Beyim sizin ricanıza karşı gelemem. Siz benim için her şeyin üzerindesiniz, hatta benim dahi, ‘Ağa’nın beni Hıristiyanlığın neresinde algıladığı konusunda bir fikrim yok. Fakat benim etkinliğim Tahir Paşanın yanıma verdiği Tatar’ın beni tanıtmasından sonra ortaya çıktığı kesindir. Bu referans olmadan bu disiplinli Ağanın sadece benim için oturduğu yerden bile kalkmayacağı muhakkaktır.

Kendisinden yola çıkmak için izin istediğimde, kendi idari sınırlarına kadar bana refakat etmek istedi. Fakat ata binmek için üzengiye bastığı anda üzenginin kırılması sonucu yere kapaklandı ve bayıldı. Ürkeklik içindeki uşakları kendisini hareme kadar taşımak zorunda kaldılar” diye bahseder.

İlhan Pınar’da 17.ve 19 yüzyılda Gezginler adlı araştırmasında “Meles Çayı Buca ve Seydiköy ve şehrin suyunu taşıyan kemerler de ayrı bir güzellikteydi. Yol üzerinde önce gümrük emininin konağının yanından, daha sonrada sahip olduğu birçok sayfiye evinin yanından geçtik. Konak dıştan göründüğü kadarıyla İstanbul’daki yalılarla boy ölçüşecek güzellikteydi. Güneşin batışıyla birlikte Hollanda Konsolosu Baron Hoschepied’in Seydiköy’deki evine girmek üzereydik. Seydiköy’ün çevresinde de gezilebilecek şirin yerler vardı. Fakat en güzel yer! Damlacık Pınarı’ydı. Bir başka akşam Lennep’lerin (O yıllarda İzmir Danimarka Konsolosudur) evinde toplandık ve doyasıya eğlendik. Baron Hoschepied’in evinin avlusunda, çok eski bir kabartma görmüştüm. Burada yer alan eski silah kabartmaları yanında Seydiköy’e girerken de yolun iki tarafında bulunan iki lahit dikkatimi çekmişti. Bay Roubau bana antik ve numizmatikle ilgilenen Mikuli Logiotato adlı Kandiyalı birisinin adresini vermişti. Ben de bugünkü yerleşim yerlerinden bazılarının antik dönem adlarını öğrenmek ve oralardaki kalıntılar hakkında bilgi almak amacıyla onu ziyarete gittim. Fakat pek fazla bilgisi yoktu, sadece coğrafik bilgiler verdi.15 Temmuz sabahı da misafirperver ev sahibimizden ve iki şirin ve güzel kızından ayrılarak şehre döndük.”

Ve böylece 1850 yılına geldiğimiz de şu sonuca ulaşıyoruz. Seydiköy’ün artık tamamı Yunanlılar ve Levantenlerden oluşmaktadır. Türk aile sayılıdır. Köy çok büyük ve güzel bir yerleşim alanı olarak yeniden inşa edilmiştir. Türkler ise azınlığa düşmüşlerdi.

O günlere kadar Seyd-i Mükremüddün Hazretlerinin türbesi olarak bilinen yer, Seydiköy’ün Yunanlıları tarafından kilise haline getiriliyor, Agioos İoannis Prodromos(Dede) kilisesi adını alıyordu.

İzmir’i ziyaret eden gezginler gibi Lamartine’de üç kez İzmir’i ziyaret eder. 1850 yıllarında İzmir’e gelir ve iki kez Seydiköy’e uğrar. Seydiköy’ü o kadar güzel bulur ve hayran olur ki “sanki Paris’in güzellikleri buraya gelmiş” diye dile getirir.

Lamartine düşüncelerini şöyle anlatır. “Büyük ve güzel bir köy, dağlar arasında harika bir yer, oksijeni ve ormanı olması köyü mükemmeliyete çıkarıyor. Ayrıca etrafında üzüm bağlarının ve çeşit çeşit dikili ağaç türlerinin olması köyün güzelliğini arttırıyor. Köyde ikamet eden Yunanlılar (Rumlar) bağların işlenmişi ve toprağın ekilip biçilmesi konusunda çok hassas ve titiz davranıyorlar, çeşitli sebzeler ekiyorlar.

Gezdiğimiz bağların hiç biri İtalya’daki bağlara benzemiyor, buradakiler bir harika.  Kır evlerinin büyük bir bölümü ağaçlar arasında ve etrafından dereler akıp geçiyor. Bu şekil evlere bir serinlik ve güzellik veriyor. Bu kır evlerinin çoğu İngiliz, Fransız, Hollandalı, Yunanlı ve Ermeni İzmirlilere aittir.”

Seydiköy daha önce de değindiğimiz gibi, 1600 yıllarından sonra Levantenlerin ve daha sonraları da Adalardan ve Teselya’dan gelen Yunanlıların akınına uğramıştı. İzmir’de yaşayan Levantenler Seydiköy’ü tatil ve dinlence yerleşimi olarak seçmiş.

O yıllarda Yunanlı ailelerden Hanioti, ve bazı Yunanlıların şarap ve rakı fabrikaları Seydiköy’ün ününe ün katıyordu. Şarapçılıkta Seydiköyl’ü Yunanlılar çok ün yapmıştı. Şarapları İzmir’in tüm kabare ve gazinolarında tercih edildiği gibi yurt dışına da ihraç ediliyordu. Trenin İzmir-Aydın hattından Gaziemir istasyonundan Seydiköy’e özel bir hatla bağlanmasının nedenini de Seydiköy şaraplarının ününe ve ihracatına bağlarlar. Seydiköy’ün rakısı da çok meşhurmuş. Seydiköylüler genellikle bağcılıkla uğraşıyor. Dağları zeytinliklerle doludur. 1855 (26 Haziran 1316) yılında Seydiköy’lü Wilhelm Mook (43) Seydiköy’de kurduğu zeytin sıkma makinesi ve kazanı getirmek için Sadarete yaptığı başvuruyla izin almış, fabrika faaliyete geçmiştir.

Sadareten gelen yazıda:”Aydın vilayeti Seydiköy nahiyesinde inşa edilecek un ve zeytin [yağı] fabrikalarının alet ve edevatının gümrük vergisinden muaf tutulması hususunda Felemenk devleti tabeasından Wilhem Mock'un talebi, fabrikaya kazan konulması için 26 Haziran 1316 tarihinde ruhsat verildiği, fabrikanın kurulma aşamasında alet ve edevatın gümrük vergisinden muafiyetine dâir usûle ikinci defa diğer alet vesâir alımı için on sene müddetle devam edilmesi husûsunda nasıl irade buyurulur ise Rüsûmât Emânet-i Celîlesine tebliğat ve malumat verilmesi için Ticâret ve Nâfi‘a Nâzırı tarafından sadârete gönderilen yazı.

 Huzûr-ı Sâmî-i Cenâb-ı Sadâret-penâhî'ye Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir.

Aydın vilâyeti mülhakâtından Seydiköy Nâhiyesinde dakîk ve zeytûn ta‘sîrine mahsûsan inşâ etdirilecek fabrika içün Avrupa'dan celb olunacak âlât ve edevâtın emsâli vechle gümrük resminden istisnâsı Flemenk Devleti tebe‘asından Wilhelm Mook tarafından istid‘â edildiği ve buna dâir defterin gönderildiği beyânıyla îfâ-yı muktezâsı Aydın Vilâyet-i Celîlesinden bâ-tahrîrât iş‘âr olunmuş ve mezkûr Fabrikaya kazgân vaz‘ı içün ber-mûceb-i nizâm cânib-i nezâretden 26 Hazîran sene [1]316 târihinde ruhsatnâme verildiği kayden tebeyyün idüp fabrikaların birinci def‘a te’sîsine âid âlât ve edevât vesâirenin gümrük resminden afvı hakkında vaktiyle ittihâz ve i‘lân olunan usûlün müddeti ikinci def‘a olmak üzre bâ-irâde-i seniyye-i hazret-i hilâfet-penâhî on sene daha temdîd edilerek o gibi eşyânın cins ve mikdârını mübeyyin defter nezâret hey’et-i fenniyyesince ve Şûrâ-yı Devlet ve Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâca tedkîk ve tasdîk edildikden sonra bi'l-istîzân müsâ‘ade-i seniyyei cenâb-ı şehen-şâhîye iktirân etdiği hâlde resm-i mezkûrdan mu‘âfiyeti ta‘lîmât-ı mahsûsası îcâbından bulunmuş olmasına ve defter-i mezbûrda münderic eşyânın mezkûr fabrikanın te’sîsât-ı ibtidâ’iyyesine  ihtisâsı dahî hey’et-i fenniyyece tasdîk olunmasına mebnî bunun bir nüshasını sanâyi‘ idâresinin teblîği üzerine leffen takdîm kılınmağla eşyâ-yı mebhûsenin gümrük resminden afvı makrûn-ı müsâ‘ade-i seniyye-i cenâb-ı cihân-bânî buyurulduğu takdîrde Rüsûmât Emânet-i Celîlesine teblîgât-ı lâzıme îfâ ve nezârete de ma‘lûmât i‘tâsı bâbında emr ü fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir. Fî 30 Safer sene [1]319 ve fî 4 Haziran sene 1317. Ticâret ve Nâfi‘a Nâzırı Bende Zihni.

1916 yılı başlarında Hollandalı un fabrikası sahibi Mösyö Mock, Osmanlının bu desteğine karşı; nedeni belli olmayan bir sebepten dolayı bazı Hıristiyan tebaalı kişiler tarafından öldürülmüştür.

Felemenk Devleti tebasından olup on beş seneden beri Seydiköy nahiyesinde oturan Mösyö Mock'yu öldürenlerin yedi Hıristiyan olduğu ve isimlerinin tahkik olunarak yakalanmalarına çalışıldığı hususunda Aydın Vali Vekili Kemal'in gönderdiği telgraflar bulunmaktadır.

Yine benzer bir olayda günümüzde Menderes Hava Alanının olduğu yerde çiftliği olan Hollandalı Von Heemstra’nın çocuğu kaçırılacaktır.

Çiftliğin olduğu yerin bitişiğinde daha sonraki yıllarda faaliyete geçecek hava alanı daha sonra sivil hava alanı olarak çalıştırılacaktır.  1960’lı yıllara kadar, Cumaovası Hava alanının olduğu yerin Kısık tarafında Bornovalı Ciro (Griaud) ailesinin çiftliği olarak anılıyordu. Bu çiftliğin bir diğer adı da “Cennet harası “ olarak adlandırılırmış.

Yine İzmirli bir Levanten olan Hollandalı Von Heemstra ailesi 1920 yıllarına kadar bölgede çiftliği olan İzmir’in meşhur Levanten ailelerindendi. İsmi bu yıllarda birçok fidye olayında adı geçecek Çerkez Ethem ile anılacaktır. Çerkez Ethem ailenin kızını kaçırarak büyük çapta bir fidye olayına karışmıştır. Von Heemstra yüz yılımızın meşhur artistlerinden Andrey Hepburn’unun dedesi olduğu kayıtlarda geçmektedir.

İzmir'de Seydiköy nahiyesine tabi Cumaovası İstasyonu yakınında Oğlananası Çiftliği sahibi ve Flemenk tebasından Baron Von Heemstra'nın, daha önce Rum eşkıyası tarafından dağa kaçırılmasına binaen bu gibi hadisenin tekrarı olmaması için mezkur şahsın korunması ile bu hususta alınan tedbirlerin Flemenk sefaretine bildirilmesi kayıtlardadır.

1913-1918 yılları arasında İzmir Valiliği yapan Vali Rahmi Beyin oğlu da kaçırılır. Çerkez Ethem’in Cumaovası’nda, Von Hemstra adında Hollandalı bir baronun çiftliğini basıp haraç almak istemesi ve Ethem’in bu yöndeki girişiminin Rahmi Beyin bölgeye gönderdiği Jandarmalar tarafından engellenmesi ve bazı adamlarının yaralanması, Ethem’in gururunu incitmiştir. Fakat bu ara yüklü miktarda fidye Von Heemstra’dan aldığı halk arasında dile getirilmiştir.

 Seydiköy o yıllarda genellikle Yunan ve İzmir’in meşhur Levantenlerinin yaşadığı bir yerleşimdir. İzmir’in eski Levantenlerinden Alex Baltazzi, Gaziemir’de birlikte organize ettiğimiz bir panel sonrasında verdiği notlar içinde şu bilgiler vardı. “Seydiköy de dört mahalle vardı.

1-) Yukarı Mahalle (Yeşil Mahalle)

2-) Aşağı Mahalle (günümüz deki 9 Eylül Mahallesi)

3-) Çay Mahallesi (Meles Çayından ismi geliyor.)

4-) İstasyon Mahallesi, günümüzdeki Atıfbey Mahallesi (1922 öncesi Seydiköy’de öldürülen bir Nahiye Müdürünün adıdır.)

Yukarı Mahalle, köyün güney-batısında idi. Beylido ismi ile tanınan büyük bir kuyu vardı. Nikita, Papakou, Roussos, Zenioti ve Kurbeti’lerin evleri bu mahallede idi.

Beylido Kuyusu günümüzde Yeşil Mahallede Ebe Mebrure hanım Parkının Sokağından Emlak Bank Evlerine devam eden sokak ortasındadır.

Tren istasyonu mahallesi en kibar insanların oturduğu mahalle idi. Trenin durduğu bölgede çok güzel evler bulunuyordu. Sağda bahçesi servi, manolya, mersin ağaçlarıyla ve çiçeklerle donatılmış Fotiadis’in muhteşem evi vardı. Yunan işgalinde bina, Yunan ordusunun karargahı olmuş. Bu sokak içersin de Vrakozona’nın kahvesi, demiryolları yazıhaneleri bulunuyordu. İstasyon Müdürü Kostaki Hristodoulo idi ve daha ilerde istasyonun kahvesi ile İlia Hanioti’nin evi vardı.

İstasyon meydanının solunda bir arsa, Kriakidi kardeşlere aitti. Ayrıca istasyona ait depolar vardı. Buralarda, Smyrna Luna Parkı sahibi Athanasiou Dimopoulo’nun evi, köyün müdürü Hasan Bey’in kiraladığı G.Leontsini’ye ait ev, Mavroudi, Gounari, Kehaya, Tsamopoulo’nun evleri, bir de eski cami diye adlandırılan, Türk kalıntıları, çeşme ve Servi ağaçları bu mahallede dikkatimizi çekerdi.

Bu mahallenin üst kısmında “Frangika”(Frenklerin mahallesi) ismi verilmişti. Çünkü orada eskiden Avrupalıların evleri vardı. Madama sokağı alt Kiliseden başlayıp, de Hoschpied ve diğer Avrupalıların evlerinin önünden geçiyordu. Sokak Daniel de Hoschpied’in Madama olarak bilinen eşinin adını almıştı.

Beylido kuyusunun bulunduğu sokağın iki sokak altında günümüzde Afarozların(Gacanerlerin)oturduğu sokakta, eski evler yıkılıp apartman yapılırken temel kazısında aldığım duyuma göre epey Hollanda parası çıkmış. Kazı yapanlardan ricayla bir tane almış, bu Hollanda Dolarını da Gaziemir Anı evi vitrinine teşhir etmiştik. Paranın XVIII. yy ait olduğunu bu konunun uzmanları tarihlemişti.

 

Van Lennep, Aristokrat Hollandalı bir ailedir. David George van Lennep, 1731 yılında İzmir’e gelmiş, Hollanda konsolosu ve Seydiköy’de ev sahibi olmuş. İsveç asıllı Anna Maria Leidstar ile evlenir ve 13 çocukları olur. Van Lennep’lerin çoğu Seydiköy’e yerleşen de Hoschpied, Schütz, Crowly, Ogilvy aileleri ile evlilikler yapmışlardır. Van Lennep’lerin Hollanda konsolosluk mevkileri, eski Malcajik (Bulgurca) 16.000 dönüm çiftlikleri olmakla birlikte öbür Seydiköylüler gibi deniz ticareti, İzmir limanından önemli bir ithalat-ihracat faaliyetleri vardı.

Oscar Charles 1922 kadar çiftliği yönetmiştir. 27 odalı van Lennep malikanesini birçok ünlü kişi ziyaret etmiştir. Burgazova Baltazzi’nin çiftliği ziyaretinden sonra, Fransız devlet adamı ve şair Lamartine ve dostları da van lennep’lere konuk olmuşlardır. Lamartine, Seydiköy’ü, Paris civarındaki St. Cloud ve Fontainebleau’ya benzetmiştir.

Hollandalı ailelerden ismini bilmediğimiz bir Rum ile evlenmiş olan Jan Jacob Cobbe, eşi van Lennep’lerden olan Isaac Morier, Hollanda konsolos sekreteri Conrad Schütz, Foscolo çiftliğinin ilk sahibi Wilkman Seydiköy’de yaşamışlardı.

Oğlananası’nda Baron van Heemstra’nın Hollanda’lı Keun ve Wising’in çiftlikleri vardı. Willem A.Mock’un ise Bounariki mevkiinde idi. Mock 1912’de haydutlar tarafından öldürüldü.

1826’da van Lennep ile evlilik yapan Fransız asıllı Arlaud da, Seydiköy’de ikamet ediyordu. Alfred Arlaud, Evangeliki okulunda öğretmenlik yapmıştır. Elmassian ve İtalyan Paulo Caffiero’da Seydiköy’de 1922’ye kadar yaşadılar. Arlaud ailesinin 3. Kuşak torunları günümüzde dünyanın en zengin aileleri arasında anılmaktadır.

Büyük meydan Kefalani(Cafe Alanı), istasyon, aşağı mahalle ve çarşı arasında idi. Çarşı da bir çok dükkan, iki han, kahveler vardı. Regie(Tütün Şirketi) yanında Markakis’in evi bulunuyordu. Bu yıllarda İzmir’i ziyaret eden seyyahlar içinde Seydiköy’ü ziyaret eden çoktur. Yine bu seyyahlardan biri olan 1836’da Gotthilf Heinrich von Schubert de Hoschpied ve van Lennep’leri ziyaret etmiş ve onların ağırlanmalarından, hüsnü kabulden bahsetmiştir.

Köyde, piknik ve gezi alanları çoktu. Papayani, Foscolu’nun çınarı, Steliou’nunn fabrikasının olduğu Su Kemeri, Formozdere, Dablaziki v.s gibi piknik alanları vardı.

Rahmetle andığım Alex Baltazzi’nin bana verdiği notlarda Seydiköy’deki Levanten ailelerin önemli isimlerinin şöyle anıldığını yazıyordu.

“Çiftlik sahibi ve şarap üreticisi Chanioti(Yunanlı Hanioti) ailesi, İtalya ve Almanya’ya şarap ihraç ediyordu.

Krakidi ailesi Kazamir’de çiftlik sahibi ve şarap üreticisiydiler.

1726’da Angelicus Maria Mydler, İzmir ziyaretinde konsolosun dulu Madama Holland’dan bahsediyor. Yaşlı fakat çok zeki idi. 10 lisanı vardı ve Türkler tarafından çok seviliyordu. Bu Clara, San Polikarp Kilisesi yakınındaki Madama Hanı’nın sahibi idi. Bu han Chios’lu akrabalarımızdan Amiralardan Hoschpied tarafından satın alınmıştır.

Daha birçok Hoschpied ve akrabaları Seydiköy’de doğmuş, yaşamış ve vefat etmiştir.

1923’e kadar Seydiköy’de kalan son Hoschpied, 1902 de doğan Hollanda Vice konsolosu Jacob Edmond’dur. J. Edmond o yıllarda Seydiköy Duyun-u Umumiye’nin yetkilisidir.

Birçok gezgin ve ünlü şahsiyet de Hoschpied’in evlerinde konuk olmuşlardır. 1835’de Pauline Nostitz, salondaki portrelere ve yağlı boya tablolarına hayran kalmıştı.(50)

1922 sonrası Seydiköy’ü terk eden Hoschpied ailesinin son ferdi Edmondi, bir daha Seydiköy’e uğramamış olmalıdır. Ev ve yaklaşık 40 dönümlük bahçe o yıllara kadar ailenin kavaslığını yapmış Muharrem Usta lakaplı Düvenci ailesi tarafından kullanılmıştır. 1949 yılında Seydiköy’e gelen Toprak Tevzi memurları yerin tapusunu Muharrem Usta’ya vermiş. O yıllardan itibaren de bu aile yeri kullanmıştır.  

Hoschpied ailesinin Seydiköy’de yaşayan en son ferdi Edmondi Hoschpied’tir.

Mahkeme benden bilgi istedi

1980 yılı sonrası çıkan Belediye Kanununa göre Belediye teşkilatı yasasına göre Gaziemir Belediyesi kaldırılmış Konak İlçesine bağlanmıştı. 

Gaziemir Belediyesi Konak Belediyesine bağlı bir müdürlük olmuştu. Gaziemir’i 1984-1989 yılları arasında Anavatan Partisinden Metin Taşkın ve Hasan Kara, Sosyal Demokrasi Partisinden de Ercan Çokbankir belediye meclisinde temsil ediyordu. Büyük şehir Belediye Bşk. Burhan Özfatura, Konak Belediye Bşk. Süha Baykal’dı.1989 yılında yapılan seçimleri Sosyal Demokrasi Partisinden Yüksel Çakmur, Konak Belediyesinden de Ahmet Sarışın kazanmıştı.

1990 yılında Muharrem Ustanın büyük kızı Saadet ile Karşıyaka’da yaşayan kardeşi yeri imara açmak kaydıyla bir kısmını da belediyeye bağışlayacaklarını söylediler. Aile fertlerini Belediye Bşk. Yüksel Çakmur’la görüştürmüştüm.

Düvenci ailesi yerin imara açılması kaydıyla yaklaşık on dönüm yeri de belediye ye bağışlayacaklarını söylediler. O yıllarda da Hava Alanı koruma sahası içinde kaldığından 165 kotundan dolayı bu bölgeye 2 kat imar veriliyordu. Aile imar değişikliği ile 5 kat isteyince Yüksel Çakmur teklifi kabul etmedi. Benden İzmir Tapusundan yer ile ilgili belge istedi. Tapu kayıtlarında Düvenci ailesine ait görülen ev ve bahçesinin bir kısmı Hollandalı Hoschpied ailesine ait olduğunu gördük. Yüksel Çakmur, hemen Gaziemir’in bağlı olduğu Konak Belediyesi imar planlarında buraya “Müze” şerhi koyarak meclisten geçirilmesini, Büyük Şehir Meclisinin de bu kararı onaylayacağını söyledi. Bu çalışma hemen yerine getirilerek yerin bir kısmına müze şerhi kondu.

2011 yılında İzmir Fahri Konsolosunu ziyaret etmiş, aile ilgili bilgi rica etmiştim.

İlginçtir, Hoschpied ailesinin mal varlığı çok fazla olmalıydı ki Seydiköy’de ailesine ait bu evi ve arsasını hiç ilgilenmemiş, kayıtlara geçirmemiş.

2011 yılında bir gün Gaziemir Polis Karakolundan bir davet aldım. Karakola gittiğimde Gaziemir’de yaşamış Hollandalı Hoschpied ailesi ile ilgili bir araştırmayı mahkeme yapıyor benden bilgi istiyordu.

O günlerde Gaziemir’in ilçe olması nedeniyle Tapu Müdürlüğü şimdiki kaymakamlık binasına gelmişti. 28.09.2010 günü hemen gidip tapu kayıtlarını aldım. Toplam 47.392 metrekare yerin 12.064 metrekaresi Hoschpied ailesine 35.328 metrekaresi ise Düvenci ailesine ait bu yere bir vakıf? el koyarak okul yaptırmak istiyordu.  

Tanıklığıma başvurulan bu yer için Gaziemir Polis karakolunda ve Mahkemede alınan ifademde burayı Gaziemir Belediyesinin “Hizmet Alanı” olarak ayırdığını ifadesini verip, Gaziemir Belediyesi Hukuk İşlerini, İmar Müdürlüğünü ve Belediye Başkanı uyarılmış. Mahkeme de yeri almaya kalkan kişilere devrini önlemiştik.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder