Birleşmiş
Milletler tarafından kabul edilmiş “Çocuk Hakları Sözleşmesi”nin yalnızca kağıt
üstünde kaldığı bir metin olmaktan öteye geçemediğini söyleyen Edebiyat, şiir
kategorilerinde eserler yazmış, şiirlerinde açık sorular soran Ferzan Sarpkaya
ile “Çocuk Hakları Sözleşme”sini hatırlatmak adına çocuk haklarını
konuştuk.
Bize Kendinizden bahseder misiniz?
Manisa
Turgutlu’da doğdum. İlkokul, ortaokul, lise eğitimimi izmir’de tamamladım.
Anadolu Üniversitesi’nde Muhasebe, Medya İletişim okudum. Kamu kurumundan
emekliyim. İzmir’de yayımlanan Gazetem Ege’de köşe yazarlığı yaptım. Dil
Derneği üyesi ve İzmir Yürütme Kurulu’nda görevliyim. P.E.N. üyesi, SAĞKAL
üyesi, Umut Atölyesi gönüllüsüyüm.
Bir şiirinizde “Denizi kucaklarcasına
beş çocuk, Karşıyaka vapurunda” diyorsunuz. Çocuk hakları sözleşmesinin
ulaşamadığı çocukları anlatan bu şiirinizi bizimle paylaşır mısınız?
Gözleriyle
denize sığınmaktı belki çocukluk, onlar için, bir
Denizi
kucaklarcasına beş çocuk, Karşıyaka vapurunda.
Üç anne
yanlarında, onların gözleri, deniz sonsuzluğunda.
Kadın
sığınma evindeler İzmir de.
Üçünün de
hikayesi ağır, bir o kadar da benzer.
Geniş
ailelerde yaşam, daha çok şiddete maruz bırakmış.
Taciz,
dövme, yaralama, tecavüz bu ailelerin içinde yaşanmış.
Ölmeyi
denedik beceremedik,
Öldürülesiye
dayaklar bile öldürmedi bizleri diyorlar.
Üçü de
denize kıyısı olmayan şehirlerden, kaçıp gelmişler.
Çocuklarını
da zimmetlenerek.
Beş çocuğun
üçü de birinin.
Diğerinin
iki çocuk, bir diğerinin ki daha bebek...
Hikayeleri
uzun acı ağlamaklı ve derin.
Aile içi
terörünün her türlüsünü yaşamışlar.
Tedavileri
de devam ediyormuş, psikiyatri ve kadın doğum da.
Çocuklarıyla
birlikte, bir gelecek hayalindeler iş, bir ev ve
unutabilmek
geçmişin acısını.
Okutabilmek
çocuklarını, geçmişe aman vermeden,
Çocuklara
gözlerim takılıyor, yeniden.
İlk defa
denizin içindeler, çarpan beş çocuk yürek.
Balık görme
telaşı, bir yanda martı izlemeleri..
Bu kadar
mıdır? Mutluluk onlar için diye de düşünmeden edemedim.
Deniz uçsuz
bucaksız, mutlu demek ki deniz olan şehir.
Türkiye'de
27 deniz şehri ve sanki daha farklı bu illerde
Eskişehir'de
de yapay deniz, neden her ilde olmasın.
Belli ki
daha mutlu, deniz çocukları ve gölleri deniz sanan
Çocuklara
özel bir ilgi gösterilmesi gerekliliğinden doğan, 1924 yılında, Cenevre Çocuk
Hakları Bildirisinden sonra, 20 Kasım 1959'da,Birleşmiş Milletler Genel
Kurulunca Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi olarak güncellenmiş, 20 Kasım 1989
tarihinde de daha geniş olan''Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme'' ile değiştirilmiştir. 2. Eylül.1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye, Eylül 1990 tarihinde imzaladığı sözleşmeyi, Ocak 1995 tarihinde
onaylamıştır.
Bu sözleşme
Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin, Amerika ve Somali hariç, tüm ülkeler
tarafından kabul edilmiştir. 18 yaşın altında herkes çocuktur ve haklardan
yararlanacaktır.
Çocukların 18 yaşına kadar bir çocuk
olarak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin on ilkesi nelerdir?
1. Tüm dünya
çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk renk, cinsiyet milliyet,
mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
2. Çocuklar
özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile zihinsel,
fiziksel, ahlaki,ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında
özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla
çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.
3.Her
çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.
4. Çocuklar
sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine,
annesine doğum öncesi, sonrası özel bakım ve koruma, çocuklara yeterli
beslenme, barınma, dinlenme,oyun olanakları ile tıbbi bakım da sağlanmalıdır.
5.Fiziksel,
zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli çocuğa gerekli eğitim ve
bakım sağlanmalıdır.
6.Çocuğun
kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve
babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik
ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün
olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli desteği olmayan çocuklara özel
bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan
ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.
7.Genel
kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal
sorumluluğu geliştirecek topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim
hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk
aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
8. Çocuk her
koşulda koruma, kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.
9. Çocuklar
her türlü istismar, ihmal, sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir
şekilde
ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce
çalıştırılmayacak, sağlığını eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel zihinsel ve
ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin
verilmeyecektir.
10.Çocuk
ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır.
Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk , barış ve evrensel kardeşlik
ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması
gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
Sözleşmenin
altında imzası bulunan ülkeler, çoktan unutmuşlar imzalarını. Türkiye'de dahil.
Maalesef,
yaşam da karşılığını bulamamış, bu haklarıyla bile korunamayan çocukluk.
Dünyayı yönetenler, ülkemiz yöneticileri ve bizlerin gözlerinin önünde.
Çocukluğu yaşayamadan, kadın olmuş, satılmış kız çocukluk. Ellerine silah, taş,
sopa verilmiş erkek çocukluk. Petrol için ülkelerine yağdırılan bombalar
arasında “BÜYÜKLERİN” savaşında gündelik hayatın bir parçası olan çocukluk.
Balon,
uçurtma uçurmayı bilmeyen çocuk hayatına uzak çocukluk. Beslenme
yetersizliğinden, bombalardan ölen çocukluk. Tacize, tecavüze uğrayan,
tehditler altında ki çocukluk. Nüfus cüzdanları bile olmayan kayıp çocukluk.
Kaçırılıp organları çalınan, çalışmaya zorlanan köle çocukluk. Eğitimden,
sevgiden, hoşgörüden uzak çocukluk.
Aslen her
yer de, hep mağdur çocukluk.
Bu haklar
her doğan çocukluğa, verildiğinde değer bilinciyle topluma katılan, insan
olacaktır çocukluk.
Yaşam
koşulları değiştirilemeyen, yaşamı esirgediğimiz, çocukluk ise, bu kez, topluma
hırsız, kapkaççı, terör, ırza geçen oluyor çocukluk. Anayasamızda, ülkeyi
yönetenler de ''ÇOCUK ÜLKENİN GELECEĞİDİR'' der.
Demek ki
gelecektir çocukluk.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT