Yazmanın püf noktasının çok okumaktan geçtiğini söyleyen Özlem GÖKDOĞAN, yazdıklarının okunmasından çok mutlu olduğunu söylüyor.
Cumhuriyeti korumayı gaye edinen, Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubesi Sekreteri olarak üç yıldır çalışmalarını sürdüren GÖKDOĞAN'ı İzmir Modern olarak ziyaret ettik.
Sayın GÖKDOĞAN, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Bir kamu
kurumunda 20 yıl kontrol mühendisliği yaptım. Emekli olduktan sonra satranç
oyuncusu velileri olarak (anneler) "Satranç Kulübü"nü kurduk. Üç yıl yönetimde
görev aldım. Emekli olmadan önce çalıştığım yerlerde “Benim burada ne işim var”
sorusunu kendime çok sordum. 2012 yılında Cumhuriyet Kadınları derneğinde
çalışmalarıma başlayınca o soru hayatımdan çıktı. Kendimi yazarak ifade
ediyorum. Eşime dahi önemli konuları yazarak anlatırdım. Çalışma hayatımda
müdürüme mektup yazmışlığım vardır, yazılar dilekçe olarak algılanmasın. Emekli
olduktan sonra Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe Bölümü’nü
bitirdim. Asıl amacım hayattaki rolümüzü sorgulamak. Okumalarım ve çalışmalarım
bu yönde. Bu amaçla yazılar kaleme alıyorum. Aydınlık Gazetesi’nde bazı
yazılarım yayımlandı. Sanal ortamda yazılarımı paylaşıyorum.
Kadın olmaya dair güzel tespitleriniz
var, onları bizimle paylaşır mısınız?
Zordur kadın
olmak ... Yok yok öyle işlerden güçlerden değil; o konular zaten başlı başına
bir dert de, bir de fiziksel durumlar var hani! Kadınlar için daha yirmili
yaşlarda başlar yaşlanma korkusu. Hele otuza yaklaştıkça sıkıntılı bir hal
almaya başlar yaşam. “Aaaa yaşını hiç göstermiyorsun, seni bekâr sanmıştım,
bak bak bir de çocuğu varmış…” muhabbetleri nasıl da mutlu eder yaşlanmak
istemeyen genç kadını. Hele de spor yapıp spor giyinebiliyorsa bir adım öndedir
akranlarından. Belki evlenmek isteyen taliplisi bile çıkar evli olduğunu
kestiremeden. Artık gençliğine dair anlatacak hikâyesi bile vardır.
Tamam, otuza
geldik; çaresi yok kabul edeceğiz de mübarek de yerinde durmuyor ki… Kırk
olacağımı düşünmek bile istemiyorum. Nasıl başa çıkılır bu dertle? Yapmak
istediklerimin çoğunu yapamadım, vakit daralıyor. “Yaş otuz beş yolun yarısı” demiş
üstat, otuz beşi bile geçtik… Güzelim zamanlarımı yeteri kadar
değerlendiremedim, çok boş hamle yaptım. Keşke o günleri tekrar yaşayabilsem!
Tastamam kırk yıl, biliyorum ki
burada da durmayacak!
Zaman ne
kadar hızlı akıp geçiyor, bir şeyler yapmak istiyorum, elim ayağım birbirine
dolaşıyor. Kırk yaş üstü krem kullanmam gerekiyormuş, ben daha makyaj yapmasını
öğrenecektim, uygun saç rengimi ve modelini bulacaktım… İşte bir solukta 45;
aynada kendimi tanımakta zorluk çekiyorum. Meğerki gençlikten itibaren sürekli
gülümsersem yüzüm daha az kırışırmış. Geçti artık, keşke bu kadar
somurtmasaydım. Şimdi gülsem fark eder mi? Evet, sokakta acayip acayip sırıttım
da birileri çok tuhaf baktı. Ne zor şeymiş yaşlanmak! Yok, canım menopoza falan
girmedim hatta eskisinden bile düzenli diyebilirim.
Tabii
bazıları pahalı krem kullanıyor ondan ciltleri parlıyor, güzellik bile parayla.
Sürekli yaşlı kadınlara bakıyorum ve artık şükrediyorum onlar kadar yaşlı
olmadığım için. Arkadaşlarım yaşımı göstermediğimi söylüyor ama geçen gün
otobüste saçlı sakallı bir adam “teyze gel otur” diye yer verdi.
Yaşlanmak
istemiyorum; nedir bunun çaresi; spora başlamalıyım, estetik ameliyat fikri
uzak değil eskisi kadar. Birkaç sene daha idare eder de belime hiçbir kemer
olmuyor, belim kalçamdan bile daha kalın oldu. Kendime hiç bakmadım bunlar
başıma geldi, daha göz boyamasını öğrenecektim! İşte elli; tastamam yarım asır.
Gençlik artık çok uzak, dizler sorunlu. Sürekli yaşlılara bakıyorum nasıl
tahammül edebiliyorlar diye…
Yeni bir dönem...
İnanmayacaksınız
ama birdenbire kendimi beğenmeye başladım. Artık makyaj yapmak istemiyorum,
kendimi doğal seviyorum. Fikirlerime güveniyorum, sağduyuma güveniyorum,
tecrübeme güveniyorum. Bu anneler çok genç nasıl bakacaklar bu çocuklara? Bütün
komplekslerini bu zavallı çocuklardan çıkaracaklar! Bu pürüzsüz ciltler
tecrübesizliği simgeliyor; kendi cahiliye dönemimdeki gibi. Oysa tecrübe genç
olmaktan daha önemli, onlar kıymetini bilmiyorlar, belki de yaşlanıyorum diye
üzülüyorlardır… Hep gençliği referans alırsan sadece kıyılarda oyalanırsın. Bir
ayağını kıyıda bırakırsan fazla açılamazsın, sığ sularda debelenirsin. Şimdi
artık yaşı ilerlemiş kadınların güzelliğini görebiliyorum. Onların tombul
kalçaları, kocaman memeleri, kalın belleri bize ne kadar da çok şey anlatıyor.
Çoğu mutlu çünkü hayatın gerçek yüzünü anlamışlar, her şeye gönül gözü ile
bakıyorlar; okuma gözlüğü takmaktan yüksünmüyorlar, bu yaşta okumakla haşır
neşir olmak bile güzel. Okunanlardan daha güzel anlamlar çıkıyor artık. Okunan
kitapları tekrar okumak bile keyifli. Meğer başka manalar gizliymiş her şeyde
yeni yeni fark ediyorum. Gençliğimi zehir eden pek çok detay umurumda bile
değil artık.
Hayat aslında ellisinden sonra
güzelmiş. Bunu biz biliyoruz ama gençler bilmiyor. Bu da bizim sırrımız olsun.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder