13 Kasım 2018

Kadın Olmanın Seyir Defteri...

Yazmanın püf noktasının çok okumaktan geçtiğini söyleyen Özlem GÖKDOĞAN, yazdıklarının okunmasından çok mutlu olduğunu söylüyor.

Cumhuriyeti korumayı gaye edinen, Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubesi Sekreteri olarak üç yıldır çalışmalarını sürdüren GÖKDOĞAN'ı İzmir Modern olarak ziyaret ettik.
Sayın GÖKDOĞAN, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Bir kamu kurumunda 20 yıl kontrol mühendisliği yaptım. Emekli olduktan sonra satranç oyuncusu velileri olarak (anneler) "Satranç Kulübü"nü kurduk. Üç yıl yönetimde görev aldım. Emekli olmadan önce çalıştığım yerlerde “Benim burada ne işim var” sorusunu kendime çok sordum. 2012 yılında Cumhuriyet Kadınları derneğinde çalışmalarıma başlayınca o soru hayatımdan çıktı. Kendimi yazarak ifade ediyorum. Eşime dahi önemli konuları yazarak anlatırdım. Çalışma hayatımda müdürüme mektup yazmışlığım vardır, yazılar dilekçe olarak algılanmasın. Emekli olduktan sonra Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdim. Asıl amacım hayattaki rolümüzü sorgulamak. Okumalarım ve çalışmalarım bu yönde. Bu amaçla yazılar kaleme alıyorum. Aydınlık Gazetesi’nde bazı yazılarım yayımlandı. Sanal ortamda yazılarımı paylaşıyorum.

Kadın olmaya dair güzel tespitleriniz var, onları bizimle paylaşır mısınız?
Zordur kadın olmak ... Yok yok öyle işlerden güçlerden değil; o konular zaten başlı başına bir dert de, bir de fiziksel durumlar var hani! Kadınlar için daha yirmili yaşlarda başlar yaşlanma korkusu. Hele otuza yaklaştıkça sıkıntılı bir hal almaya başlar yaşam. “Aaaa yaşını hiç göstermiyorsun, seni bekâr sanmıştım, bak bak bir de çocuğu varmış…” muhabbetleri nasıl da mutlu eder yaşlanmak istemeyen genç kadını. Hele de spor yapıp spor giyinebiliyorsa bir adım öndedir akranlarından. Belki evlenmek isteyen taliplisi bile çıkar evli olduğunu kestiremeden. Artık gençliğine dair anlatacak hikâyesi bile vardır.
Tamam, otuza geldik; çaresi yok kabul edeceğiz de mübarek de yerinde durmuyor ki… Kırk olacağımı düşünmek bile istemiyorum. Nasıl başa çıkılır bu dertle? Yapmak istediklerimin çoğunu yapamadım, vakit daralıyor. “Yaş otuz beş yolun yarısı” demiş üstat, otuz beşi bile geçtik… Güzelim zamanlarımı yeteri kadar değerlendiremedim, çok boş hamle yaptım. Keşke o günleri tekrar yaşayabilsem!

Tastamam kırk yıl, biliyorum ki burada da durmayacak!
Zaman ne kadar hızlı akıp geçiyor, bir şeyler yapmak istiyorum, elim ayağım birbirine dolaşıyor. Kırk yaş üstü krem kullanmam gerekiyormuş, ben daha makyaj yapmasını öğrenecektim, uygun saç rengimi ve modelini bulacaktım… İşte bir solukta 45; aynada kendimi tanımakta zorluk çekiyorum. Meğerki gençlikten itibaren sürekli gülümsersem yüzüm daha az kırışırmış. Geçti artık, keşke bu kadar somurtmasaydım. Şimdi gülsem fark eder mi? Evet, sokakta acayip acayip sırıttım da birileri çok tuhaf baktı. Ne zor şeymiş yaşlanmak! Yok, canım menopoza falan girmedim hatta eskisinden bile düzenli diyebilirim.
Tabii bazıları pahalı krem kullanıyor ondan ciltleri parlıyor, güzellik bile parayla. Sürekli yaşlı kadınlara bakıyorum ve artık şükrediyorum onlar kadar yaşlı olmadığım için. Arkadaşlarım yaşımı göstermediğimi söylüyor ama geçen gün otobüste saçlı sakallı bir adam “teyze gel otur” diye yer verdi.
Yaşlanmak istemiyorum; nedir bunun çaresi; spora başlamalıyım, estetik ameliyat fikri uzak değil eskisi kadar. Birkaç sene daha idare eder de belime hiçbir kemer olmuyor, belim kalçamdan bile daha kalın oldu. Kendime hiç bakmadım bunlar başıma geldi, daha göz boyamasını öğrenecektim! İşte elli; tastamam yarım asır. Gençlik artık çok uzak, dizler sorunlu. Sürekli yaşlılara bakıyorum nasıl tahammül edebiliyorlar diye…

Yeni bir dönem...
İnanmayacaksınız ama birdenbire kendimi beğenmeye başladım. Artık makyaj yapmak istemiyorum, kendimi doğal seviyorum. Fikirlerime güveniyorum, sağduyuma güveniyorum, tecrübeme güveniyorum. Bu anneler çok genç nasıl bakacaklar bu çocuklara? Bütün komplekslerini bu zavallı çocuklardan çıkaracaklar! Bu pürüzsüz ciltler tecrübesizliği simgeliyor; kendi cahiliye dönemimdeki gibi. Oysa tecrübe genç olmaktan daha önemli, onlar kıymetini bilmiyorlar, belki de yaşlanıyorum diye üzülüyorlardır… Hep gençliği referans alırsan sadece kıyılarda oyalanırsın. Bir ayağını kıyıda bırakırsan fazla açılamazsın, sığ sularda debelenirsin. Şimdi artık yaşı ilerlemiş kadınların güzelliğini görebiliyorum. Onların tombul kalçaları, kocaman memeleri, kalın belleri bize ne kadar da çok şey anlatıyor. Çoğu mutlu çünkü hayatın gerçek yüzünü anlamışlar, her şeye gönül gözü ile bakıyorlar; okuma gözlüğü takmaktan yüksünmüyorlar, bu yaşta okumakla haşır neşir olmak bile güzel. Okunanlardan daha güzel anlamlar çıkıyor artık. Okunan kitapları tekrar okumak bile keyifli. Meğer başka manalar gizliymiş her şeyde yeni yeni fark ediyorum. Gençliğimi zehir eden pek çok detay umurumda bile değil artık.

Hayat aslında ellisinden sonra güzelmiş. Bunu biz biliyoruz ama gençler bilmiyor. Bu da bizim sırrımız olsun.




İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder