29 Haziran 2018

İFOD 2018 sezonunu kapattı!

İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği (İFOD) üyeleri sezon kapanış kutlamasında bir araya geldi.
İFOD dernek binasında gerçekleştirilen sezon kapanış kutlamasında İFOD Yönetim Kurulu Başkanı Murat KAPTAN yaptığı konuşmada sezonun değerlendirmesini yaptı:
“Kısa bir zamanda yaptıklarımızı başlıklar halinde aktaracak olursak dört tane gezi yaptık. Pamukkale, Abant, Midilli, Efes gezilerimiz oldu. Bu gezilerimizin üç tanesi konaklamalı olarak gerçekleştirildi. Bu konuyla ilgili Metin hocamıza çok teşekkür ediyorum. Hafta içi ve hafta sonu ileri düzey fotoğraf eğitim seminerleri verdik. Altı tane sergi açılışı yaptık. Bu dönem önemli bir projemiz olan “4. Uluslararası İzmir Fotoğraf Günleri” yüksek bir katılımla gerçekleştirildi. Çok iyi geri dönüşler aldık. “Uluslararası İzmir Fotoğraf Günleri” İFOD olarak hepimizin başarısıdır. Emeği geçen tüm yönetim kurulu üyelerimize, koordinasyon ekibindeki arkadaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum” dedi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

28 Haziran 2018

Dana Bayramı’nda Afrika rüzgârı esti…

İzmir’de yaşayan Afrika kökenli Türkler tarafından kutlanan “Dana Bayramı” bu yıl 12’inci kez yapıldı.

Konak Belediye’sinin ev sahipliğinde Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği işbirliğinde düzenlenen kutlamalar ilk olarak Alsancak Türkan Saylan Kültür merkezi’nde açılan sergi ile başladı.

“Hayatın İçinden Afro” fotoğraf sergisi açılışının ardından “Afrika’dan Anadoluya” başlıklı panel gerçekleştirildi.

Yönlendiriciliğini Dr. Şebnem SENÇERMAN’ın yaptığı panelde Antropolog Prof. Dr. Mahir ŞAUL, Tarih Doktoru Faruk TÜRKÖZÜ ve Tarihçi Ali ÖZÇELİK konuştu.
Prof. Dr. Mahir ŞAUL, Afrika’da esir yakalama bölgeleri ve Sahara ötesi köle ticareti, Hausa dilini konuşanların bugün oturduğu bölgeleri harita üzerinde göstererek bilgi verdi. Tarihçi Ali ÖZÇELİK ise “Afro Zeybekler” başlıklı bir sunum yaptı.

Etkinlikler kapsamında Mustafa OLPAK'ın “Kenya’dan İstanbul’a Kölekıyısı” adlı kitabı tanıtıldı. Kitabı İngilizceye çeviren Tarihçi Prof. Dr. Nikki BROWN etkinliğe konuk olarak katıldı. Erol ÖZDAYI’nın fotoğraflarından oluşan slayt gösterisi ve Afro-Türk Perküsyon Grubu tarafından sunulan müzik dinletisinin ardından Turgay KARASOLAK zeybek gösterisi kutlamalara renk kattı.

Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Şakir DOĞULUER yaptığı açıklamada; Kurucu başkanımızı Mustafa OLPAK önderliğinde, kaybolmaya yüz tutmuş kültürümüzü yaşatmak ve Afrikalı atalarımızın bize bıraktığı mirası bizden sonraki nesillere aktarabilmek gayesiyle, 2006 yılında derneğimizi kurduk. Yüzyıllar boyunca bu topraklarda farklı kültürlerle iç içe yaşayan biz Afro-Türkler, atalarımızın kadim geleneği, baharın müjdecisi “Dana Bayramı”nı bu sene 12.kez İzmirli hemşerilerimizle birlikte kutladık. İzmir’in çeşitli yerlerinde yaşayan Afro-Türkleri bu etkinlikler kapsamında bir araya gelme imkânı buluyor. Sosyal medyadan ve basından duyurularımızı yapıyoruz. Bir araya gelme şansımız oluyor. Son üç yıldır her anlamda bize destek veren konak Belediye Başkanımız Sema PEKDAŞ’a gönülden teşekkür ediyoruz.

Dana Bayramı Nedir?
İzmir’de yaşayan Afrika kökenli Türklerin kültüründe yer alan “Dana Bayramı” 1800’lerden, 1920’lerin sonuna kadar kutlanmıştır. Daha önce üç hafta süren kutlamalarda godyaların (Afrika topluluğu ileri gelenleri) topladığı parayla dana alınır ve mayıs ayının ilk cumartesi kurban edilirdi. 2006 yılından itibaren Afro-Türk Derneği tarafından kültür ve geleneklerini yaşatmak amacıyla “Dana Bayramı Festivali” adıyla gerçekleşen kutlamalar iki gün sürmekte ve artık kurban kesilmemektedir.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

27 Haziran 2018

Çağdaş Kültür Sanat Edebiyat Günleri...

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Çağdaş Kültür Sanat Edebiyat Günleri”nde şiir dinletileri, söyleşiler ve yazarlarla kitap imza etkinlikleri gerçekleştirildi.


Halikarnas Sokağı’nda gerçekleşen etkinlikte, UASB Aktivist Sanatçılar Birliği üyelerinden Gazeteci/Yazar/Şair Aydan TUNCAYENGİN “Kadınlar Şiir Kokar” kitabını imzaladı.


Gazeteci/Yazar/Şair Aydan TUNCAYENGİN yaptığı açıklamada;
Konak Belediyesi destekleriyle; Çağdaş Eğitim Gönüllüleri Derneği tarafından hazırlanan, Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği ile “3. Çağdaş Kültür Sanat Edebiyat Günleri” etkinliğine şair yazar sanatçı dostlarımızın şiirleri, söyleşileri, şarkıları ve kitapları ile katıldık.

Çağdaş Kültür Sanat Edebiyat Günleri etkinliği 3. defa Cevat Şakir’in takma adı olan Halikarnas Balıkçısı sokağında düzenlendi. Cevat Şakir’in edebi kişiliği anıldı.


Hikâye ve romancılığımızda “deniz çığırını” açan, deniz insanlarının yaşantılarını anlatmasıyla ün yapan sanatçı Cevat ŞAKİR aynı zamanda usta bir balıkçı, sünger avcısı, botanik uzmanı ve iyi bir tarihçidir. Türk edebiyatında deniz öyküleri ile tanınır. Yapıtlarında genellikle Ege ve Akdeniz’in kıyı ve açıklarında geçen denize bağlı olaylara yer vermiştir. Denize hayrandır. Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler onun öykülerinde önemli öğelerdir. Yapıtlarında zengin bir terim ve mitoloji hazinesinden yararlanmıştır.

Eserlerinde denizin içi ve dışına ait her şeyi, ömrünü verdiği Bodrum’u, Ege Denizi’nin efsanelerini, Akdeniz savaşlarını konu olarak seçen Cevat ŞAKİR, anlattıklarını bir gözlemci gibi değil, olayları bizzat yaşayan bir insan duyarlılığı ile kaleme alan ölümsüz sanatçı yazardır.

ÇAĞ-DER Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın AKTOP ve yönetiminin sanat guruplarının katılımıyla düzenledikleri etkinlikte solo türküler ve solo Türk Sanat Müziği eşliğinde, yöresel sanatçılarla beraber günümüz yazarlarından şiir dinletisi ve söyleşi etkinlikleri yer aldı.

İzmir’in kültür, sanat, edebiyata önderleriyle anılan Hatay Semtinin İzmir’de ayrı bir yeri var. Çağdaş Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Yalçın AKTOP da Hatay semtinin geleneğindeki kültür, sanat edebiyat sevdasını yeni nesillere ulaştırmak için günümüz yazar ve sanatçılarını halkla buluşturarak, sanatı sokağa taşımıştır.

Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı Şair Yazar Ümit Yaşar IŞIKHAN ile beraber üye sanatçılarımız, ressam, şair ve yazarlarımızla etkinlikte yer aldık.


Etkinlikte izlerini takip ederek bugünlere geldiğimiz usta sanatçı, yazar ve şairlerimizi andım. Gençlerimiz ve çocuklarımızın da bizlerin izleri ile sanatı, kültürü ve edebiyatı aydınlık geleceğe taşıyacağını umut ediyorum.

Çocuklarımız geleceğimizin meşaleleridir. Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözüne önem vermeliyiz! Sanatı ve sanatçının değerini çok iyi bilen Atatürk her şey olabilirsiniz sanatkâr olamazsınız dediği noktada uygarlık savaşında etkin bir araç olan sanata bugün de gereken önem verilmeli ve sanatçılar korunmalıdır. Sanat, kültür ve edebiyat hareketleri her yere, her yaşa taşınmalı. Çocuklarımızla birlikte sanatta, kültürde, edebiyatta ilerlemeliyiz. Onları çağdaş uygarlık izlerimize taşımalıyız. Aksi halde hayat damarlarımızdan birini kendi ellerimizle koparmış oluruz.

Çağdaş Eğitim Gönüllüleri Derneği bu yıl 3.’sü düzenlenen etkinliklerinde de sanata, kültüre ve edebiyata dokunarak hayat damarlarımızı korumaya çalışmaktadır.

Başkan Yalçın AKTOP ve takım arkadaşlarına etkinliklerinde bana ve sanatçı dostlarımıza yer verdikleri için teşekkür ederim. Sanattan kopmadan, sanat için yaşayalım.” dedi.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

26 Haziran 2018

Öğrencilerin ödevi kitap oldu…

Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şube Başkanı, Namık Kemal Lisesi İngilizce öğretmeni Osman Gazi OKTAY, 1971-1972 yıllarında Namık Kemal Lisesi öğrencilerinin “yaşayan gazilerle röportaj” ödevlerinin kitap olarak yayınlanması için destek verdi.
Namık Kemal Lisesi İngilizce öğretmeni Osman Gazi Oktay “Balkan Savaşı, 1. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı, Ulusal Kurtuluş Savaşımıza” ait o günleri yaşayan ve savaşlara katılan gazilerimizin anlattıklarını gelecek kuşaklara aktarılmasının önemli olduğunu belirtiyor. Bu çalışmalar kapsamında kitabın yayınlanması için çalışmalara destek veren eğitimci Osman Gazi OKTAY ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize kendinizden bahseder misiniz?
Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü 1980 yılı mezunuyum. Aynı yıl Aksaray’da göreve başladım. Aksaray o dönem il değildi. Niğde iline bağlı bir ilçeydi. İki yıl çalıştıktan sonra kendi isteğim ile istifa edip ayrıldım. 12 Eylül’ün getirdiği bu süreçte üç yıl kadar bir boşluk oldu. 1985 yılında özel okulda öğretmenliğe başladım. Özel Kocaeli Koleji’nde 3 yıl kadar çalıştım. Hereke’de oturuyordum. Aynı zamanda Hereke Çimento Fabrikasında çalışan mühendis arkadaşlarıma İngilizce dersi veriyordum. Üç yıl kadar özel okulda çalıştıktan sonra Bandırma Kültür Eğitim Vakfı Özel Lisesine geçtim. Üç yıl kadar burada çalıştım. Özel okullarda çalışma hayatının beni yorduğunu fark ettim. Bizi okutan bize emek veren devlet okullarında çalışmak istiyordum. Eşim İzmir’de çalıştığı için tayinimi İzmir’e istedim. Söke Lise’sine tayinim çıktı. Daha sonra Boğaziçi İlköğretim okuluna göreve başladım. 2000 yılında Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanlığına seçildim. 2000-2003 yılları arasında yöneticilik görevimi sürdürdüm. Aynı dönem Namık Kemal Lisesi’ne tayinimi istedim. 2001 yılında göreve başladım, hala İngilizce öğretmeni olarak görevime devam ediyorum.
Bunun dışında kooperatif başkanlığı yaptım. İzmir’de bir evimiz olsun düşüncesiyle S.S. İZKENT Yapı Kooperatifine girdik. On yıl beklediğimiz halde kooperatif bitmedi. Yönetimi devir aldık. Borçlar ve ipoteklerle sorunlu bir yönetime başladık. Bir yıl içinde hepsi ödendi, tapular teslim edildi ve evlere geçildi.
 2009 yılında Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şube Başkanı olarak görev aldım. Öğretmenlik mesleğimle birlikte dernek görevim de devam ediyor.

“Yastığımız Mezar Taşı Yorganımız Kar Olsun” kitabını yayına hazırlamaya nasıl karar verdiniz?
Kitabın kahramanları kurtuluş savaşına katılmış bazı gazilerin öykülerini anlatıyor. Namık Kemal Lisesi Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e geldiği zaman ziyaret ettiği okullardan birisidir. Ben de bu kitabı yayınlanmasını bir görev olarak üzerime aldım.
1971-1972 öğretim yılında İzmir Namık Kemal Lisesi öğrencilerine Tarih Öğretmeni Kazım Çavdar “yaşayan gazilerle röportaj” ödevi veriyor. Öğrenciler o dönem 70’li yaşları yaşayan gazileri buluyor, anılarını ödev olarak yazıyorlar. Aydın, Çine ve İzmir’den ulaşabildikleri gazilerle yapılan bu röportajları Tarih Öğretmeni Kazım Çavdar kitap haline getirmeyi istiyormuş. Öğrencilerinin bu çalışmalarını bir dosya halinde saklamış. Fakat kitap çıkaramamış. Kazım Çavdar hocamızın öğrencilerinden Mete Polat, bu çalışmanın belgesel nitelik kazanacağını, yok olmasına gönlünün razı gelmediğini, bugünkü ve gelecek kuşaklara ulaşması, tarihe katkıda bulunması amacıyla değerlendirilmesi gerektiğini benimle paylaştı. Mete Polat aynı zamanda Namık Kemal Lisesi Tarih öğretmeni olarak görev yapıyor. Bizde bu çalışmaları bilgisayar programına aktardık. Ulusal Eğitim Derneğinin “Öğretmen Dünyası” yayınevi ile görüştüm. Eğitimci araştırmacı-yazar Zeki SARIHAN’dan görüş aldım. Zeki SARIHAN, bu savaşlar hakkında gazilerimizin anlattıkları kitaplarda canlı bir yer tuttuğunu, tarihimize ışık tutacak önemli bilgilerin bu kitapta olduğunu söyledi. “Yastığımız Mezar Taşı Yorganımız Kar Olsun” kitabının “Öğretmen Dünyası” yayınları tarafından yayımlanması uygun görüldü.

“Yastığımız Mezar Taşı Yorganımız Kar Olsun” kitabının hazırlanması ne kadar sürdü?
Bir yıla yakın bir zaman aldı. Elimizdeki arşivi bilgisayara aktardık. Okulumuzdaki Edebiyat öğretmenimiz yazım hatalarının düzeltilmesinde yardımcı oldu. Araştırmacı-yazar Zeki SARIHAN hocamız belgelerin tarihleri olayların geçtiği yerlerin doğruluğu konusunda son araştırmaları yaptı. Çalışmalarımız bitince kitap okuyucuyla buluştu. İzmir Kitap Fuarına yetiştirmek için çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam etti. Kitap fuarında ve daha sonra Çağ-Der’in 3. Çağdaş Edebiyat Şenliğinde kitap tanıtımını yapma imkânımız oldu.

“Yastığımız Mezar Taşı Yorganımız Kar Olsun” kitabı arşiv niteliği taşıyan çok önemli bir çalışma. Destek alıyor musunuz?
Kitabı kendi imkânlarımızla hazırladık ve okuyucuya sunduk. Bundan sonra yerel yönetimlerden destek bekliyoruz. Kitapta 100’e yakın gazinin anıları var. Bu anılardan 40’a yakını Aydın-Çine civarında yaşayan gazilerimize ait. Bu gazilerimizin torunları yaşıyordur. Belediyelerimiz özel günlerde kitabı bastırıp halka ücretsiz dağıtabilir. Önemli bir kültür hizmeti böyle olur. Yaşayanların yaşadıklarından ders çıkarması çok önemli! Geçmişte Irak’ın işgal edildiği dönemi örnek verirsek, tecrübe birikimi olmadığı için halk barış ve demokrasi getireceğiz diye ABD’ye karşı direniş gösteremedi. Bilindiği gibi iki milyon kişi katledildi. Bizim kurtuluş savaşından çıkardığımız dersler var. İşgalin nasıl olduğunu, bağımsızlığın önemini hatırlatan arşivlerin önemine dikkat çekmeliyiz. Biz bu günleri tekrar yaşamamak için bu tür kitapları halkımıza okutma imkânı sunmalıyız.

Kitapta anlatılan gazilerimizin torunlarıyla görüşme projeleriniz var mı?
Elbette. Aydın ve Çine’de araştırma yapmayı istiyorum. Onlarla tanışmak kitabı ulaştırmak istiyorum. Çine Belediyesi’ne e-posta gönderdim. Şimdilik yanıt alamadım. Aydın Belediyesi’ne göndereceğim. Gerekirse belediye başkanları ile kendim görüşme talep edeceğim. Belediyelerle ve gazilerinin yakınları ile görüşebilirsem yeni bilgiler olursa yeni çalışmalar olabilir. Kitap için eklemeler yapılabilir.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Bu kitabın mutlaka okunması gerekir. Emperyalizmi savunan kişilere, geçmişte neler yaşadığımızı hatırlatan çok önemli bilgiler anlatıyor. Bağımsızlığın önemini anlamaları açısından herkesin okumasını istiyorum.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

25 Haziran 2018

Araçlarda Pasta-Cila’ya “Kadın Eli” değdi!

Genelde erkeklerin yaptığı iş olarak bilinen araçlarda pasta cila ve seramik işine kadın eli değdi.
Selin SELBAŞI’nın çok genç yaşlarda başladığı araba merakı, önce hobi olarak kendi aracına pasta cila yapmasıyla başladı.
Elle atılan pasta cila ile başladığı hobisi daha sonra iş yerini açarak profesyonel olarak devam etti. Yaptığı iş ile hemcinslerine örnek olan daha sonra kendini geliştirerek iş yerini açtığını söyleyen Selin SELBAŞI sözlerine şöyle devam etti:
“1988 İstanbul doğumluyum. Fakat kendimi bildim bileli İzmir’de yaşıyorum. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Pazarlama ve Reklam Bölümü’nü okudum. Mezun olduktan sonra özel bir hava yolu şirketinde hostes olarak işe başladım. Bir yıl çalıştıktan sonra bu mesleği bırakarak çeşitli firmalarda beş yıl boyunca pazarlama işi yaptım.
Araba merakım çok küçük yaşlardan beri vardı. Kendi aracımın da her şeyiyle kendim ilgilenirdim. Aracımın bütün bakımlarını, pasta cilası dahil her şeyini kendim yapardım. İnternet'te konuyla ilgili çok fazla video izledim. İnsan sevdiği işi yapmalı anlayışında olmalı diye düşünüyorum. Bu düşünceyle bu işi profesyonel bir meslek olarak yapmaya karar verdim. Pata cila ve seramik kaplama hizmeti veren iş yerini açtım. İş yerini açmamda eşim Erkan MELEZOĞLU ve annemin çok desteğini gördüm. Eşimin de arabalara ilgisi çok fazla. Eşimin de beni desteklemesi çok önemli bir etken oldu. Güzel tepkiler alıyorum. Araçlara pasta cila ve seramik kaplama yapıyorum. Önce bu işi bayan olarak yapmama çok şaşırıyorlar. Bu şaşkın bakışlar beni hiç rahatsız etmiyor. Güzel tepkiler alıyorum. Sosyal medyada çok fazla takipçim var. Yaptığım iş çok kolay değil. Bize teslim edilen araba çok değerli bir arabada olabiliyor. Aracın 15 bin liralık veya 500 bin liralık olması bizim için bir şey fark ettirmese de maddi olarak bizim için risk teşkil edebiliyor. Kadın olmam benim için avantaj diye düşünüyorum. Kadınlar daha sabırlı, daha nazik, daha özverili ve erkeklere göre gücümüz daha az olduğu için araca zarar gelme oranı düşüyor. İşimiz riskli olsa da ben çok severek yaptığım için güzel tepkiler almaya devam ediyorum. Beni bir işçi ve emektar gibi görmeye başladılar. Türkiye çapında bayileşme sürecine hazırlanıyorum. Kadınlarımız kendi gücünün farkında değil. Ataerkil bir toplum olduğumuz için kadına belli görevler verilmiş. Kadının yapmayacağı iş yok. Yaratılış itibariyle çok ince, detaylı düşünen varlıklarız. Ben bu işte bir öncü olduğumu düşünüyorum. Bu işi öğrenmek isteyen kadınları yetiştirebilirim. Türkiye’de bu işi yapan kadınların çoğalmasını çok isterim. Türkiye çapında bayileşme sürecine hazırlanıyorum. Eylül ayı gibi proje çalışmalarımız başlamış olacak. Amacım ülkemizde tek arabalı sistemi oturtmak.”

İzmr Modern / Nurten ÖĞÜT

24 Haziran 2018

Tonguç GÖKALP’in Koleksiyon Sergisi…

Ressam ve Müzisyen Tonguç Gökalp’in “Hand Made Tongrapy Style Koleksiyon Sergisi” Alsancak Kültür Sanat merkezi’nde açıldı.
1975 yılında İzmir’de doğan sanatçı, sanatsal birikimlerini sanat tarihi kuramcısı arkeolog ve estetik bilimler uzmanı olan babasından aldı. E.Ü. Klasik ve Modern Yaylı Sazlar Yapım bölümünde eğitim gördü. Kendi adında yaratmış olduğu “TONGRAPY” adlı yeni biçim ve teknik içeren sanatsal çalışmalarıyla dikkat çeken Ressam ve Müzisyen Tonguç Gökalp ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Doğduğum ve büyüdüğüm, sanat hayatıma ilk kez adım attığım şehir İzmir Sanatsal Birikim ve Edinimleri’mi sanat tarihi kuramcısı arkeolog ve estetik bilimler uzmanı ve ressam olan babam Mustafa GÖKALP’ten aldım. On yaşımda karma sergiye davet edildim. Sanat hayatım boyunca bu aşamaya gelirken birçok teknik üzerine çalışma fırsatı buldum, birçok akıma ve tekniğe dair çalışmalar geliştirdim, eserler ürettim. Uzun çalışmalar ve uğraşlar neticesinde kendi adımı verdiğim TONGRAPY tekniğinin ve stilimin yaratıcısı oldum. İzmir, sanatımın karmaşık yapısına ışık tutmuştur. Çocukluğumda, Kadifekale, Bayraklı, Ballıkuyu gibi semtlere uzaktan bakınca renk dokularını keşfettim. Özellikle ışık vurduğu saatlerde izlemekten keyif alırdım. Çok meraklı bir çocuktum. İç içe girmiş olan farklı insan yapıları, davranış biçimleri ilgimi çekerdi.
Resim, müzik ve diğer sanat disiplerine olan merakım 1999 senesinde Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Çalgı yapımı (yaylı sazlar) bölümüne girmem ile başladı. Hem plastik el becerilerini geleneksel ve modern çalgı yapımı ile geliştirmek, hem de resim sanatına olan ilgi ve araştırmalarımı farklı bir yöne çekmeme neden oldu.
Ayrıca ses araştırmacısıyım. Resimlerimdeki görselliği, yine stilime uygun olacak şekilde deneysel sesler, alan sesleri, hazır malzemelerden çıkan sesler ve müzik enstrümanlarıyla kompoze ediyorum. Çocukluk dönemimde endüstriyel materyallerin seslerinden çok etkilendim. En ufak duyduğum sesler dikkatimi çekiyordu. Görsel ve işitsel anlamda çok fazla algı seviyesine sahip olduğumu çok erken yaşlarda fark ettim. Çok tehlikeli olabilecek işler yapıyordum. Çocuktum, inşaatlar ve hafriyat olan yerlerde geziyor, ses kayıtları yapıyordum, sesleri dinliyordum. Babamın Zenit marka fotoğraf makinesi vardı. O dönem dijital çekim yok. Zenit fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekerdim. Görsel sanat üzerine deneyimlerimi de çok erken yaşlarda edindim.
Tarzınız alışılmışın dışında, siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Tarzımın ismi TONGRAPY, resimlerimde algıda çok boyutluluk kavramını kaotik (karmaşık) biçimleme, micro dokusal kaligrafik çizgi tekniğini, renklendirmede kübizm, optik art gibi akımların renk anlayışlarından faydalanıyorum. Çizgilerde kırılma, karşıt alan, ters açı, ters perspektif, ön proto, Türk ilkel sanatları, soyut biçimleme TONGRAPY tekniğinin ve sanatının temelini ve hatlarını oluşturmaktadır.
Avangarde sanatlar, artnoveu, fluxus, dada, sufi tasavvufu, geleneksel Türk el sanatları, beşeri ilimlere ve akımlara olan ilgim, bu akımların; dinamik, felsefe ve teknik biçimlerinden faydalanmama, ortak manada stilime nasıl bir yön vermem gerektiğiyle ilgili kılavuzumdur.
Estetik sadece güzelden oluşmuyor. Çirkin ve kötü dediğimiz şeylerin içinde de milyonlarca estetik vardır. O da bir canlılık içeriyor. O da bir yaratılış. Estetik değerleri bir bütün olarak görmek gerekir. Resim sanatına farklı bir biçim ve teknik uyarlama çabamdaki en önemli şey bilgi ve ilim tabanlarıdır. Görsel olarak bakıldığı zaman sizdeki enerji resimlerle temasa geçme hayalini kişiye bırakıyorum.

“Hand Made Tongrapy Style” Koleksiyon Sergisi’nde sergilenen eserleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
“Hand Made Tongrapy Style” benim koleksiyon sergim. Beş sene içerisinde 40’a yakın eser ürettim. Eserlerimin 20 tanesi İngiltere, Dubai, Norveç, Almanya, İspanya gibi ülkeler ve İstanbul’daki koleksiyonerler tarafından satın alındı. Benim kendi koleksiyonum da 20 tane eserim var. Koleksiyonumu “Alsancak Sanat Eğitim Merkezi”nde 26 Nisan’da sanatseverlerin beğenisine sunduk. Ağırlıklı olarak TONGRAPY tekniğini kullandığım eserlerden oluşuyor. Eserlerimi TONGRAPY tekniğini görmek isteyen sanatseverlerin beğenisine sunmak için sergiledim.
Çalışmalarımda görülen çizgi stili ve dizaynı bir benzerini bulmanız mümkün değil. Her tablomun ayrı hikâyeleri ve mesajları var. Bilginin çok hızlı hareket ettiği bir çağdayız. İnsanın modernleşme hikâyesi, yabancılaşmalar, mekanikleşmeler var. Yaşadığımız çağ endüstriyel bir çağ. Biz endüstriyi hep dışarıdan bir unsur olarak tanıdık. Çünkü bizde sanayileşme ve endüstri dönemi Atatürk döneminde gerçekleşmiştir. Sonraki yıllarda endüstri anlamında her şey dışarıdan alındığı için yabancılaşmanın beraberinde getirdiği köleliği de çalışmalarımda görebilirsiniz. Dokusal olarak elle çizilmiş bir yüzeyi oluşturmak saatlerce sürebiliyor. Bazı dokuları tek tek çizmek gerekiyor. Her parçacıkta her göze, her algıya göre farklı çalışmalar görebilirsiniz.

Beğendiğiniz, etkilendiğiniz sanatçılar var mı?
Paul Lee’den çok etkilendim. Zihin gücü, çizgiye verdiği değer anlatımları beni çok etkiledi. Edebiyat alanında çok etkilendiğim ustalar var. Yevgeni Zamyetin, Boris Vian beni etkilemiştir.

Çalışmalarınızla vermek istediğiniz mesaj nedir?
Yapılaşmanın karmaşıklığını anlatmak istedim. Artık her şey iç içe. Zihinsel olarak, görüntü kirliliği olarak hep bir karmaşa içindeyiz. Her kes kendini ifade etme çabasında. Tüm etrafımda olan her şeyi bir doku içerisinde nasıl ifade edebilirim düşüncesiyle bir doku geliştirdim. Algıda çok boyut kavramını, kaotik metafor anlatım ifadelerini hedef aldım. Çizgide kırılma ve karşıt alanlar, micro dokusal caligarphy soyut biçimleme tekniklerini kullandım. 2012 yılında Ankara’da açtığım Galeri Polart’taki “Kaotik Metaforlar” kişisel resim sergimde bu seriyi de sanatseverlerin beğenisine sundum.

Hayat felsefeniz nedir?
Mevlana “Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” der. Ben insanlara ve çevreme yararlı olmak, faydalı olmak için bir mum alevi olduğumu düşünüyorum. Başka bir mum yakarak ışığım kaybolmaz. Yaratılışın her türüne karşı sorumluluk duyarım. Bilimle ve sanatla ilerlemek istiyorum.
Sorunuzu yaşam biçimi olarak cevaplamak gerekirse; mütevazı yaşıyorum. Herkes gibiyim. Özden kopan şeyler beni etkiler.

Türkiye’de sanata değer veriliyor mu?
Herkesin kendini ifade edebileceği bir alanın olması güzel. Fakat bazı duygular derindir. Her duygu anlatılacak diye bir şey yoktur. Türkiye’deki sanatı eleştirmek istemiyorum. Herkes neyin nerde, nasıl yürüdüğünü, nasıl oluştuğunu, kendi kitlesine kendi değeri kadar algılıyor, yaşıyor. Bizim insanımız değerli, değerlerini hiçe sayacak sanatsal dinamiğin içinde olmayı kendime uygun bulmuyorum.

Geleceğe yönelik beklentileriniz?
Beklenti ile yaşamıyorum. Bu yüzden geleceğe yönelik bir beklentim yok. Geleceğe ışık tutmak, yeni bir şeyler sunmak istiyorum.
“Tabula Rasa” yaklaşımı insan zihninin doğduğu anda boş bir levha olduğunu söyler. Üzerine siz ne yazarsanız şekillenir.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
26 Mayıs 2018 tarihine kadar sanatseverlere açık olacak koleksiyon sergim Alsancak Kültür Sanat merkezi’nde ziyaret edilebilir. Alsancak Kültür Sanat merkezi’nde ayrıca teknik bilgilerimi paylaşacağım kurs programlarımız var. İlgi duyan herkesi bekliyorum.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

23 Haziran 2018

Bir Tost!

Kimine göre karın doyurmanın en kolay yolu, kimine göre de bir lezzet kaçamağı! Sıkışık zamanların en lezzetli atıştırmalıkları arasında yer alan “tost” usta ellerde hazırlandığında tadına doyum olmaz.

Buca Yanıkkahveler’de bulunan “Buca Tostçusu” herkese hitap eden samimi bir ortamı yaşatan nadir mekanlardan…


“Buca Tostçu”sunun sahibi ve işletmecisi İsmail Kurt Yanıkkahveler’de üniversite öğrencilerine yardım eden, yardım etmeyi isteyen insanları yönlendiren ve bunlardan hiçbir beklentisi olmayan biri olarak biliniyor. Öğrenciler, akademisyenler, toplumun her kesiminden müşterisi olan “Buca tostçusu” İsmail Kurt eski usul tostlarının ilgi gördüğünü Türkiye’nin her yerinden müşterisi olduğunu söyledi ve bize hakkında bilgi verdi.
“Aslen Ödemişliyim, eşim de doğma büyüme Buca’lı. Asıl mesleğim tornacılık. Oto tamirciliği, çilingir, gözlükçü, eczacılık, fırıncılık işlerinde usta olarak çalıştım. Yanıkkahveler’de on üç yıldır tost yapıyorum. Ama benim işletmem öğrenci işleri gibidir. Ülkemizin kalemi kuvvetli, ahlaklı cesur insanlara ihtiyacı var. Buca, üniversite öğrencilerinin çok olduğu bir yer. Okurken zorlanan gençlerimiz oluyor. Yurtlarda, evlerde kalan gençlerimizin sorunları oluyor. Ben burada bu gençlerimize burs konularında aracı oluyorum. Doğru adres ve doğru kişilere yönlendirmede yardımcı oluyorum. İşletmemizde kumbaramız var. İçinde birikmiş para oluyor. Bu paraları bazen okul ihtiyaçları için, bazen de gençlerimiz için ayırıyorum. “Tost”larım çok beğeniliyor.

Yaptığım işi ahlakıyla yapıyorum. Günümüzde ticari ahlak, arkadaşlık ahlakı, komşuluk ahlakı gibi değerlerimiz yok oluyor. Herkes paraya teslim olmuş, çok çalışıp az kazanmak istemiyorlar. Düzgün insanlarımız azaldı. Ben tost yapımında baharatlarını kendim ayarladığım kasap sucuğu, ödemiş tulumu, kara fırın ekmeği, kendi hazırladığım özel soslu salça kullanıyorum. Ayran olarak kendi yaptığımız yayık ayranımız var. Bir tost benim için yüksek maliyetli oluyor. Ben fiyat olarak öğrenci fiyatı uyguluyorum. Herkes gelsin. Benim tostum yüksek maliyet uygulasam yine satılır. Ben az kazansam da “Allah Bereket versin” diyorum.

Yanıkkahveler’de bulunan “Buca Tostçusu” İsmail Kurt’u ziyaret edip mutlaka sohbet edin. Güzel tostlarını deneyin ve yayık ayranını için…

Nurten ÖĞÜT

22 Haziran 2018

Shakespeare’den Soneler adlı resim sergisi açıldı.

Ezgi BAYRAM’ın ilk kişisel sergisi olan “OLMAK; Shakespeare’den Soneler” adlı resim sergisi “ESKİİZ TASARIM ATÖLYESİ”nde düzenlenen bir davetle açıldı.
İzmir doğumlu olan Ezgi BAYRAM Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Resim İş Öğretmenliğinden 2018 yılında mezun oldu. Lisan eğitimi yapmayı düşünen genç sanatçı Ezgi BAYRAM, ilk kişisel resim sergisi hakkında şunları söyledi:
“Birçok karma sergiye katıldıktan sonra ilk kişisel sergim için “Shakespeare’den Soneler” seçtim. Shakespeare seçme nedenim çok sevdiğim ve kendime tarz olarak seçtiğim bir sanatçı olması. Ayrıca edebiyat ile resmi birleştirmek istediğim için her bir resim Shakespeare’nin bir sonesini betimliyor.
Shakespeare’in 12. Sone’de zamanı anlattığı şiirini tablomda gizli bir saat olarak anlattım. Saati çok dikkatli bakınca görebilirsiniz. Diğer bir tablom ise “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” şiiridir. Bu şiiri de kuru kafa olarak betimledim.
Küçük İşler sergisine hazırlanıyorum. Eğitimime ve sergilere katılmaya devam edeceğim.” dedi.
Sergi 02 Temmuz 2018 tarihine kadar Eskiiz Tasarım Atölyesi’nde ziyaret edilebilir.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

21 Haziran 2018

Belgin KARABULUT kitaplarını imzaladı.

Yazar Belgin KARABULUT “Kitap İmza Günü” 21 Mayıs Pazartesi günü saat 18.30-20.30 arasında Mavişehir EgePark AVM “Oliver Cafe”de gerçekleştirildi.

“Haziran Falcısı”, “Elfiya”, “Mübadele Günlerinde Aşk” “Evvel Zaman Dışında” adlı kitapların yazarı olan Belgin Karabulut imza gününde sevenleriyle bir araya geldi.

İmza gününde konuşan Belgin KARABULUT Haziran ayında çıkacak 5. kitabıyla ilgili şu bilgileri verdi:


“Ressam Mine Arasan’ın biyografi türündeki yeni kitabım Haziran ayında raflarda yerini alacak. Mine Arasan’ın dünyası bana çok ilginç geldi. Yaşadıkları, hayata bakışı, duruşu, mücadelesi beni etkiledi. Ressam Mine Arasan’ı hayatını çok yazmak istedim. Kendisi kabul etti.
Kitap hazırlıkları için geçen sene Temmuz ayında çalışmalarım başladı. Öncelikle Mine hanımla röportajlar ve araştırmalarım oldu. Önümüzdeki günlerde kitap okuyucu ile buluşacak. Şimdiden çok heyecanlıyım.”

Her imza günümde çok heyecanlanıyorum.
“Kitaplarım benim için çok özel, kitaplarımı yazarken hissederek yaşıyorum. Anlatılan karakterlerin dünyasında yaşıyorum. Benim yazdığım her kitabımda bir felsefe var. Oradaki felsefenin bir cümlesi bile okuyan kişinin hayatında yeni bir pencere açması benim için çok önemli. Herkesin kitap okumayı sevmesini kitapları hayatlarına almasını istiyorum. Hayatımın en zor dönemlerinde kitaplar beni ayağa kaldırmıştır. Yeni pencereler, yeni kapılar açmıştır. Bugün imza günüme katılan sevgili dostlarıma ve tüm davetlilere çok teşekkür ediyorum.” dedi.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

20 Haziran 2018

Yeryüzü Sofrası İzmir'de İftar Açtı…

İzmir’de “Macera Kulübü” tarafından düzenlenen “yeryüzü sofrası iftar etkinliği”ne vatandaşlar büyük ilgi gösterdi.
Her yıl “Ramazan Ayı”nda üç defa yapılan yeryüzü sofrası Alsancak Kordon’da çimlerin üzerinde kuruldu.
Oruç tutan ve tutmayan vatandaşlar hep birlikte iftar yaptı. Yeryüzü sofrasına katılan birçok vatandaş evlerinden getirdikleri yemekleri, börekleri ve tatlıları birbirleriyle paylaştı.
Ayrıca “Macera Kulübü” üyeleri etkinliğe katılanlara nohutlu pilav, ayran, tatlı ve su dağıttı.
Macera Kulübü’nün düzenlediği İftar etkinliğine CHP İzmir milletvekili Prof. Dr. Kamil Oktay SINDIR da katıldı.
CHP İzmir milletvekili Prof. Dr. Kamil Oktay SINDIR iftara katılan vatandaşların sorunlarını dinledi. İftarı vatandaşlarla birlikte yeryüzü sofrasında açtı.

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

19 Haziran 2018

Milletvekili Adayı Sefer İPEKLİ’nin Esnaf Ziyareti…


CHP İzmir 1. Bölge Milletvekili Adayı olarak gösterilen iş adamı Sefer İPEKLİ Buca İlçesinin Göksu ve İnönü Mahallelerini ziyaret etti.
Milletvekili Adayı Sefer İPEKLİ “Bu Sefer Tamam” sloganıyla yürüttüğü seçim çalışmalarında Göksu ve İnönü Mahallelerindeki esnafın sorunlarını dinledi.
CHP iktidarında esnaf ve sanatkârın sorunlarının çözümünde önemli bir adım atılacağını söyleyen Sefer İPEKLİ: “Vergiler azalacak, teşvikler artacak, çiftçi üretecek, esnaf satacak, memlekete bereket gelecek. KOBİ’lere destek artacak, istihdam sağlanacak, işsizlik bitecek, Anadolu’nun yüzü gülecek.
Girişimciye kaynak ayrılacak, yüksek katma değerli üretim yapılacak, sanayici dünya ile yarışacak. Açlık ve yoksulluk bitecek. Hak, hukuk, adalet gelecek. Tek adam rejimi bitecek, gazeteciler serbest kalacak, medya özgür olacak, halk gerçek bilgiye ulaşacak. İnançlara saygılı laiklik gelecek, din siyasete alet edilmeyecek, inançlar özgürce yaşanacak. Kavgacı üslup bitecek, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi benimsenecek, Türkiye’nin yalnızlığı sona erecek” dedi.







İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT