18 Haziran 2018

Anne-Babaların "Çocuk İçin Bir Plan" Hazırlamaları Gerekiyor mu?

Logoterapist Uzman Sosyolog Kürşat Şahin YILDIRIMER, anne ve babaların çocuk için nasıl bir plan hazırlamaları gerektiği hakkında görüşlerini açıkladı.
Aile kurmak oldukça önemli bir sorumluluk! Aile kurumunun kendine özgü bir işleyişi vardır. Aile, her şeyden önce kişilerin duygusal ve cinsel gereksinimlerinin karşılandığı yasal bir birliktir. Ailenin çocukları yetiştiren bir kurumda olma özelliği yanında, ebeveynlerin de olgunlaşıp gelişmesini sağlayan bir ortam olduğu unutulmamalıdır.
Çocuğun toplum değerlerine uygun bir birey olarak yetişmesi bedensel, zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişiminin sağlıklı olması, önce aile ortamında sağlanır.
Aile, çocuğun beslenme, bakım, koruma, sevgi, eğitim ihtiyaçlarını karşılar; ona güven ortamı yaratıp yeteneklerinin gelişmesi, var olan potansiyellerini en iyi biçimde kullanması için olanaklar sağlayan bir kurumdur.
Anne ve baba adayının çocuklarının sağlıklı gelişimi açısından kendi standartları ölçüsünde sosyal ve maddi imkânlarını gözden geçirerek, kendi aile bütünlükleri ve birey olarak kendilerini tanımaları, çocukların duygusal gelişimi açısından destekleyici tutumları olup olmadığını araştırmaları gerekmektedir.
Anne ve Baba Kendini Nasıl Hazırlamalı?
Her ailenin kuralları, yaşam standartları vardır ve birbirinden farklılık gösterir. Başarılı bir ailede tüm aile bireylerinde birbirlerine kendilerini geliştirmek için destek olma, aynı zamanda dış etkilere karşı direnç oluşturma davranışı yerleşmiştir. Başarısız ailede benlik duygusu gelişmemiş, eşlerinin birbirine veya eşlerden birinin diğerine bağımlılık geliştirdiği, güvensiz kişilikler vardır.
Çocuk sahibi olmadan önce eşlerin kurdukları aile içindeki rolleri, birbirleriyle olan ilişkilerini gözden geçirmeleri ve şu soruları kendilerine sormaları gerekmektedir:
     • Aile bireyleri özgüven ve bağımsızlık duygusu olan kişiler mi?
     • Kendi aralarında yaşanan problemleri çözme becerisini oluşturabildiler mi?
     • Dışarıdan gelen olumsuz etkilerden sıyrılıp aile bütünlüklerini koruyabiliyorlar mı?
     • Eşler arasında birbirlerinin gelişmesini destekleyen sevgi dolu bir ilişki var mı?
     • Sorumluluk alma duygusuna sahipler mi?
     • Doğru iletişim dilini kullanıyorlar mı?
     • Birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar mı? Aileye yeni katılacak çocuğun tüm                    ihtiyaçlarını karşılamaya hazırlar mı?
     • Eşler birbirlerine değer veriyorlar mı?
     • Ebeveynlik becerilerine sahipler mi?
     • Çocuk, model alarak öğrenir. Anne ve babanın olumlu–olumsuz davranışlarını taklit                eder. Buna identifikasyon (özdeşleşme) diyoruz. Çocuk iyi bir gözlemcidir. Tüm aile                bireyleriyle ilişkisini çok iyi gözler ve değerlendirir. Bu nedenle, aile içindeki ilişkilerin              niteliğini ebeveynlerin birbirlerine karşı olan tutumları oluşturur.

Anne ya da baba adayının özgüven sorunları, eşler arasında uyumsuzluk olumsuz sosyal ve maddi koşullar, mutlu bir aile kurmayı engelleyen faktörler olabilmektedir.
Eşler, kendi anne ve baba modellerini alabilmektedirler. Kendi tutumlarını incelediklerinde zaman zaman kendi anne ya da babaları gibi davrandıklarını göreceklerdir. Öncelikle bu konuda bir gözlem yapmaları ve kendi davranışlarını gözlemleyip kendilerini tanımakla işe başlamalılar.
Olumsuz tutumlar yerine olumluları koyma şansımız her zaman var. Baba adayının ilk görevi içindeki babayla; anne adayının da içindeki anneyle tanışmasıdır.
Çocukluğuna dönüp babasının tutumları, kendi yaşadıklarını hatırlamalı ve bu duygularla yüzleşmelidir. Çocukluğunda yaşadığı korku, çaresizlik, özlem kızgınlık, utanma, kırılma duygularını gözden geçirmelidir. Böylece bu olumsuz deneyimlerini kendi çocuğuna yaşatmayacaktır.
Kişi, çocukluğunda kendi ailesinde yaşadığı sorunların etkisinden kurtulmadığı sürece tekrar sorun yaşama, eşine ve çocuğuyla sorun yaşama riski artacaktır. Kişinin kendini sevmesi, kendini tanıması, özgüveninin oluşması, mutlu bir aile birlikteliğini sağlayacaktır.
Eşlerin çocuk yetiştirmeleriyle ilgili birbirlerine ters düşmeyen düşünceleri olmalıdır. Eş olarak rollerini benimseyememiş bireyler, anne-baba rolüne geçerken problem yaşayabilirler. Eşlerin birbirlerini iyi tanımaları, evlilik ilişkisinin oturması, aile birlikteliğinin sağlam temellere oturması sonrasında çocuk sahibi olmaya karar vermek en doğrusudur. Eşlerin birbirlerini gerçekçi olarak değerlendirmeleri gerekir.

Yeni Doğan Çocuk Anne–Babanın İlişkisini Etkiler mi? Çocuğun Gelmesiyle Birlikte Neler Değişmeye Başlar?
Çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte ailede farklı bir süreç başlar. Eşlerin birlikte oluşturduğu bir yaşam stili ve alışkanlıkları vardır. Aileye bir çocuğun katılmasıyla bu yaşam stilinin şekli biraz daha değişecek, anne ve babanın, daha çok annenin çocuklarına ayırdığı zaman artacaktır.
Bahsedilen beceriler, aile bireyleri tarafından kazanılmışsa, anne ve baba çocuk doğmadan kendilerini tanımış ve bu bütünlüğü sürdürebilecek tedbirler almışsa, ilişkinin olumsuz etkilenmesi söz konusu değildir.

Çocuğun Aileye Kazandırdıkları Nelerdir?
Çocuğun doğumuyla anne ve baba da değişir. Hayata bakış açıları değişir. Anne ve baba kendilerini tanıma fırsatı bulurlar. Sevgiyi nasıl ifade ettiklerini, iletişimi nasıl kurduklarını gözleme şansını yakalarlar. Önemli olan bu özel yaşantıyı iyi gözlemleyebilmek ve olumsuz tutumların yerine olumluları koyabilmektir.

Çocuğun Getirdiği Sorumluluklar Nelerdir?
Anne ve baba, öncelikle gelişim dönemlerini bilmeliler. Çocuklarının davranışlarını yakından takip etmeleri çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemindeki olgunluğa ulaşıp ulaşmadığını ve görülen davranış değişikliklerini iyi takip etmeleri önemlidir.
Çocukların ayrı bir birey, ayrı bir kişilik olduğunun bilincinde olup, neyin yanlış olduğunu ona öğretebilmeleri için kendi aralarında tutarlı ve kararlı ortak tutumlar oluşturmaları gerekmektedir. Sabır ve kararlılık, uygun davranış şekillerinin kazanılmasında temeli oluşturmaktadır.
Çocuğun kendine güvenli bir kişiliğe sahip olması için, önce ebeveynlerin kendilerine, birbirlerine ve çocuklarına güvenmeleri, sorumluluk duygusunun gelişmesi için çocuklarına sorumluluklar vermeleri, yine başarabileceği dönemleri takip ederek kendi kendine yeten, kendi kararlarını verebilen kişilik oluşturmasına yardımcı olmalıdırlar.
Çocuk, anne–babayı model alır. Anne–baba, uygun davranış örüntülerini geliştirmelidirler.
Temeli saygı olan eğitim, başarılı bir eğitimdir. Sevgiyi çocukla etkin geçirilen zaman olarak tanımlamak mümkündür.
Çaba, değer, oyun ve disiplin, ebeveynlerin görevlerini özetliyor. Çocuğun eğitimi için çaba harcamak, ona değer verildiğini hissettirmek, onun dünyasına girmek, onunla iletişimde bulunmak için onunla oyun oynamak ve ödül- mahrum etme tekniğiyle disiplin uygulamak, eğitimin dört temeli oluşturur.
Plansız Bir Şekilde Dünyaya Gelen Bebeği Anne Babanın Olumsuz Tavırları Nasıl Etkiler?
Belirttiğimiz gibi anne babanın çocuk sahibi olmaya hazır olması ailenin mutluluğu açısından çok önem taşımaktadır. Anne babanın olumsuz tutumları çocuğun psiko-sosyal gelişimini engellemektedir. Bu tutumlar neler olabilir?
Baskıcı, saldırgan, aşırı korumacı tutumlar çocukta özgüven duygusunun gelişmesini engeller ve suçluluk duygusunu hissetmesini sağlar.
Baskıcı, denetleyen tutumla karşılaşan çocuğun, kaygı duygusuyla birlikte aşırı isyankâr ve boyun eğici olması doğal bir sonuçtur. Baskıcı tutum ne kadar zararlıysa, gevşek tutumda bir o kadar kişilik gelişimine zarar verir.
Her türlü ihtiyaçlarının karşılanacağı beklentisini taşıyan çocuk yetişkin olduğunda da toplumun vermediği hakların kendilerine tanınmasını ister, sorumluluk duygusu gelişmez ve topluma uyum sağlamakta güçlük çekerler.
Anne-babanın farklı tutumlar benimsemesi, dengesiz ve kararsız davranması, çocuğun yanında birbirlerini eleştirmeleri, çocukta iç çatışma huzursuzluk, dengesiz tutarsız yapının oluşumuna sebep olabilmektedir.
Ana-babanın aşırı koruması çocuğun diğer kişilere aşırı bağımlı, güvensiz, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olmasına sebep olabilir.
Aynı tutumu kendi aile yaşantısında eşinden bekleyebilir. Koruyucu yaklaşım çocuğun sosyal gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Böylelikle psiko-sosyal gelişimi sağlıklı oluşmamaktadır.
İlgisiz ve kayıtsız tutumda ise çocuğun olumsuz davranışlarını görmezden gelme ve onu yalnız bırakma anlamına gelir. Bu tutumda bir iletişim kopukluğu söz konusudur.

İzmir modern / Nurten öğüt

1 yorum: