Logoterapist Uzman Sosyolog Kürşat Şahin YILDIRIMER, anne
ve babaların çocuk için nasıl bir plan hazırlamaları gerektiği hakkında
görüşlerini açıkladı.
Aile
kurmak oldukça önemli bir sorumluluk! Aile kurumunun kendine özgü
bir işleyişi vardır. Aile, her şeyden önce kişilerin duygusal ve cinsel
gereksinimlerinin karşılandığı yasal bir birliktir. Ailenin çocukları
yetiştiren bir kurumda olma özelliği yanında, ebeveynlerin de olgunlaşıp
gelişmesini sağlayan bir ortam olduğu unutulmamalıdır.
Çocuğun
toplum değerlerine uygun bir birey olarak yetişmesi bedensel, zihinsel, ruhsal
ve sosyal gelişiminin sağlıklı olması, önce aile ortamında sağlanır.
Aile, çocuğun beslenme, bakım, koruma, sevgi, eğitim
ihtiyaçlarını karşılar; ona güven ortamı yaratıp yeteneklerinin gelişmesi, var
olan potansiyellerini en iyi biçimde kullanması için olanaklar sağlayan bir
kurumdur.
Anne ve baba adayının çocuklarının sağlıklı gelişimi açısından
kendi standartları ölçüsünde sosyal ve maddi imkânlarını gözden geçirerek,
kendi aile bütünlükleri ve birey olarak kendilerini tanımaları, çocukların
duygusal gelişimi açısından destekleyici tutumları olup olmadığını
araştırmaları gerekmektedir.
Anne
ve Baba Kendini Nasıl Hazırlamalı?
Her ailenin kuralları, yaşam standartları vardır ve
birbirinden farklılık gösterir. Başarılı bir ailede tüm aile bireylerinde
birbirlerine kendilerini geliştirmek için destek olma, aynı zamanda dış
etkilere karşı direnç oluşturma davranışı yerleşmiştir. Başarısız ailede benlik
duygusu gelişmemiş, eşlerinin birbirine veya eşlerden birinin diğerine
bağımlılık geliştirdiği, güvensiz kişilikler vardır.
Çocuk sahibi olmadan önce eşlerin kurdukları aile
içindeki rolleri, birbirleriyle olan ilişkilerini gözden geçirmeleri ve şu
soruları kendilerine sormaları gerekmektedir:
• Aile bireyleri özgüven ve bağımsızlık duygusu olan
kişiler mi?
• Kendi aralarında yaşanan problemleri çözme becerisini
oluşturabildiler mi?
• Dışarıdan gelen olumsuz etkilerden sıyrılıp aile
bütünlüklerini koruyabiliyorlar mı?
• Eşler arasında birbirlerinin gelişmesini destekleyen
sevgi dolu bir ilişki var mı?
• Sorumluluk alma duygusuna sahipler mi?
• Doğru iletişim dilini kullanıyorlar mı?
• Birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar mı?
Aileye yeni katılacak çocuğun tüm ihtiyaçlarını karşılamaya hazırlar mı?
• Eşler birbirlerine değer veriyorlar mı?
• Ebeveynlik becerilerine sahipler mi?
• Çocuk, model alarak öğrenir. Anne ve babanın olumlu–olumsuz
davranışlarını taklit eder. Buna identifikasyon (özdeşleşme) diyoruz. Çocuk iyi
bir gözlemcidir. Tüm aile bireyleriyle ilişkisini çok iyi gözler ve
değerlendirir. Bu nedenle, aile içindeki ilişkilerin niteliğini
ebeveynlerin birbirlerine karşı olan tutumları oluşturur.
Anne ya da baba adayının özgüven sorunları, eşler
arasında uyumsuzluk olumsuz sosyal ve maddi koşullar, mutlu bir aile kurmayı
engelleyen faktörler olabilmektedir.
Eşler, kendi anne ve baba modellerini alabilmektedirler.
Kendi tutumlarını incelediklerinde zaman zaman kendi anne ya da babaları gibi
davrandıklarını göreceklerdir. Öncelikle bu konuda bir gözlem yapmaları ve
kendi davranışlarını gözlemleyip kendilerini tanımakla işe başlamalılar.
Olumsuz tutumlar yerine olumluları koyma şansımız her
zaman var. Baba adayının ilk görevi içindeki babayla; anne adayının da içindeki
anneyle tanışmasıdır.
Çocukluğuna dönüp babasının tutumları, kendi
yaşadıklarını hatırlamalı ve bu duygularla yüzleşmelidir. Çocukluğunda yaşadığı korku, çaresizlik, özlem kızgınlık, utanma,
kırılma duygularını gözden geçirmelidir. Böylece bu olumsuz deneyimlerini kendi
çocuğuna yaşatmayacaktır.
Kişi, çocukluğunda kendi ailesinde yaşadığı sorunların
etkisinden kurtulmadığı sürece tekrar sorun yaşama, eşine ve çocuğuyla sorun
yaşama riski artacaktır. Kişinin kendini sevmesi, kendini tanıması, özgüveninin
oluşması, mutlu bir aile birlikteliğini sağlayacaktır.
Eşlerin çocuk yetiştirmeleriyle ilgili birbirlerine ters
düşmeyen düşünceleri olmalıdır. Eş olarak rollerini benimseyememiş bireyler,
anne-baba rolüne geçerken problem yaşayabilirler. Eşlerin birbirlerini iyi tanımaları, evlilik ilişkisinin oturması, aile
birlikteliğinin sağlam temellere oturması sonrasında çocuk sahibi olmaya karar
vermek en doğrusudur. Eşlerin birbirlerini gerçekçi olarak
değerlendirmeleri gerekir.
Yeni
Doğan Çocuk Anne–Babanın İlişkisini Etkiler mi? Çocuğun Gelmesiyle Birlikte
Neler Değişmeye Başlar?
Çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte ailede farklı bir
süreç başlar. Eşlerin birlikte oluşturduğu bir yaşam stili ve alışkanlıkları
vardır. Aileye bir çocuğun katılmasıyla bu yaşam stilinin şekli biraz daha değişecek,
anne ve babanın, daha çok annenin çocuklarına ayırdığı zaman artacaktır.
Bahsedilen beceriler, aile bireyleri tarafından
kazanılmışsa, anne ve baba çocuk doğmadan kendilerini tanımış ve bu bütünlüğü
sürdürebilecek tedbirler almışsa, ilişkinin olumsuz etkilenmesi söz konusu
değildir.
Çocuğun
Aileye Kazandırdıkları Nelerdir?
Çocuğun doğumuyla anne ve baba da değişir. Hayata bakış
açıları değişir. Anne ve baba kendilerini tanıma fırsatı bulurlar. Sevgiyi
nasıl ifade ettiklerini, iletişimi nasıl kurduklarını gözleme şansını
yakalarlar. Önemli olan bu özel yaşantıyı iyi gözlemleyebilmek ve olumsuz
tutumların yerine olumluları koyabilmektir.
Çocuğun
Getirdiği Sorumluluklar Nelerdir?
Anne ve baba, öncelikle gelişim dönemlerini bilmeliler.
Çocuklarının davranışlarını yakından takip etmeleri çocuğun içinde bulunduğu
gelişim dönemindeki olgunluğa ulaşıp ulaşmadığını ve görülen davranış
değişikliklerini iyi takip etmeleri önemlidir.
Çocukların ayrı bir birey, ayrı bir kişilik olduğunun
bilincinde olup, neyin yanlış olduğunu ona öğretebilmeleri için kendi
aralarında tutarlı ve kararlı ortak tutumlar oluşturmaları gerekmektedir. Sabır
ve kararlılık, uygun davranış şekillerinin kazanılmasında temeli
oluşturmaktadır.
Çocuğun kendine güvenli bir kişiliğe sahip olması için,
önce ebeveynlerin kendilerine, birbirlerine ve çocuklarına güvenmeleri,
sorumluluk duygusunun gelişmesi için çocuklarına sorumluluklar vermeleri, yine
başarabileceği dönemleri takip ederek kendi kendine yeten, kendi kararlarını
verebilen kişilik oluşturmasına yardımcı olmalıdırlar.
Çocuk, anne–babayı model alır. Anne–baba, uygun davranış
örüntülerini geliştirmelidirler.
Temeli saygı olan eğitim, başarılı bir eğitimdir. Sevgiyi
çocukla etkin geçirilen zaman olarak tanımlamak mümkündür.
Çaba, değer, oyun ve disiplin, ebeveynlerin görevlerini
özetliyor. Çocuğun eğitimi için çaba harcamak, ona değer verildiğini
hissettirmek, onun dünyasına girmek, onunla iletişimde bulunmak için onunla
oyun oynamak ve ödül- mahrum etme tekniğiyle disiplin uygulamak, eğitimin dört
temeli oluşturur.
Plansız Bir Şekilde Dünyaya Gelen Bebeği Anne Babanın
Olumsuz Tavırları Nasıl Etkiler?
Belirttiğimiz gibi anne babanın çocuk sahibi olmaya hazır
olması ailenin mutluluğu açısından çok önem taşımaktadır. Anne babanın olumsuz
tutumları çocuğun psiko-sosyal gelişimini engellemektedir. Bu tutumlar neler
olabilir?
Baskıcı, saldırgan, aşırı korumacı tutumlar çocukta
özgüven duygusunun gelişmesini engeller ve suçluluk duygusunu hissetmesini
sağlar.
Baskıcı, denetleyen tutumla karşılaşan çocuğun, kaygı
duygusuyla birlikte aşırı isyankâr ve boyun eğici olması doğal bir sonuçtur.
Baskıcı tutum ne kadar zararlıysa, gevşek tutumda bir o kadar kişilik
gelişimine zarar verir.
Her türlü ihtiyaçlarının karşılanacağı beklentisini
taşıyan çocuk yetişkin olduğunda da toplumun vermediği hakların kendilerine
tanınmasını ister, sorumluluk duygusu gelişmez ve topluma uyum sağlamakta
güçlük çekerler.
Anne-babanın farklı tutumlar benimsemesi, dengesiz ve
kararsız davranması, çocuğun yanında birbirlerini eleştirmeleri, çocukta iç
çatışma huzursuzluk, dengesiz tutarsız yapının oluşumuna sebep olabilmektedir.
Ana-babanın aşırı koruması çocuğun diğer kişilere aşırı
bağımlı, güvensiz, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olmasına sebep olabilir.
Aynı tutumu kendi aile yaşantısında eşinden bekleyebilir.
Koruyucu yaklaşım çocuğun sosyal gelişimini de olumsuz etkilemektedir.
Böylelikle psiko-sosyal gelişimi sağlıklı oluşmamaktadır.
İlgisiz ve kayıtsız tutumda ise çocuğun olumsuz
davranışlarını görmezden gelme ve onu yalnız bırakma anlamına gelir. Bu tutumda
bir iletişim kopukluğu söz konusudur.
İzmir modern / Nurten öğüt
Paylaşım İçin teşekkür ederim
YanıtlaSil