Seramik
sanatçısı Gülden Gündüz ile İstanbul Dolmabahçe Sarayı’na katıldığı sergi,
atölye açma kararı ve seramik çalışmaları hakkında konuştuk.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
“1951 yılı
Denizli doğumluyum. Babam memur olduğu için Türkiye’nin değişik yerlerinde
hizmetlerde bulundu. Bizde doğal olarak Anadolu’nun pek çok yerinde yaşama
fırsatı bulduk. Çok değişik kültürler, çok değişik renklerle büyüdük. Ortaokula
başlayacağım sene İzmir’e geldik. Ortaokulu İzmir Kız Lisesi’nde okudum. Liseyi
Yamanlar Kolejinde okudum. Şimdiki Yamanlar Koleji değil. 1967-68 senelerinin
Yamanlar kız kolejinde okudum. Liseyi bitirdikten 1 sene sonra eşim Yücel
GÜNDÜZ ile evlendim. İçimde hep bir şeyler yapma isteği vardı. Türk aile yapısı
gereği belirgin şeylerle meşgul oluyordum. 1974’te oğlum dünyaya geldi. Oğlum
büyüyüp Ortaokulu bitirince artık bir şeyler yapmalıyım dedim. Olgunlaşma
Enstitüsü Resim bölümüne yazıldım. 1 yıl resim eğitimi aldım. Daha sonra
zorunlu ders olarak seramik vardı. Zorunlu ders olduğu için seramik bölümüne
katıldım. Bir yıl ara verdim. Sonra seramik bölümüne katıldım. 2 yıl seramik
okudum.”
Atölyenizi açmaya ne zaman karar
verdiniz?
“ Seramik
eğitimim bitince eşimin dükkanının üstünü 1 yıl kadar atölye olarak kullandım.
Orada istediğim gibi çalışamadım. Şu an çalışmalarımın devam ettiği atölyemi
tuttum. 25 senedir bu atölyede çalışmalarım devam etmekte. Atölyemi açtığımda
çok şey bildiğimi zannediyordum. Meğer çok şey bilmiyormuşum. 1 tane kase
çıkarabilmem 5 yılımı aldı. Ne fırın cevap verdi. Ne sır cevap verdi. Hiçbir
şey cevap vermedi. Çalışmalarımı çöpe attım. 5. Yılın sonunda küçücük bir
kaseye sahip oldum. Ondan sonra yavaş yavaş bilgilerim artmaya başladı. Atölye
çalışmalarımda çok şey öğrendim. Kalıbı kendim çıkarıyorum, fırınlama işini
atölyemde yapıyorum. Bir ara kursiyerlerim oldu. Atölyemde seramik çalışmaları
yaptık”
Kendi işinizi kurarken ne gibi
zorluklarla karşılaştınız?
Çok fazla
destek almadım, destek alamadım. Kimse destek olmadı. İzmir’deki bazı dükkan
sahipleri bana değişik şeyler getirerek benim daha çok perspektifimi
genişlettiler. Güzel eserler yaratmamı sağladılar. Bir arkadaşımın altın ve
gümüşten bahsetmesi, seramikte altın gümüş çalışmalarından haberim olmamı
sağladı. Seramiklerde altın gümüş kullanmaya başladım. 3. Fırın isteyen bir
çalışmaydı. 1 fırın bisküvi pişirimi, 2 fırın sır, üçüncü fırın altın ve gümüş
dereceleri isteyen çalışmalardı. Gerçek altın ve gümüş’ü kullandıktan sonra
insanların ilgisi daha çok arttı. Eskiden yazlıklarda kullanılan seramikleri
şimdi kışlık evlerinde de kullanmaya başladılar. Altın gümüş çalışması çok
incelik isteyen bir çalışma. Işık altında çok ince fırçalarla çalışmamız gerekiyor.
Çünkü altın ve gümüş sıvı bir madde. Hangisi altın hangisi gümüş fark etmemiz
zor. Fırınlandıktan sonra altın ve gümüş kaplanıyor. O çalışmalar dikkat
gerektirdiği için zorlanıyoruz. Zaten seramik çalışmalarımız bir bebek kadar
ilgi gerektiriyor. En ufak bir hatayı kaldırmaz. Hemen itiraz eder.”
Hayatınızda sanat dünyanızı
yönlendiren önemli dönemeçler var mı?
“İstanbul
Dolmabahçe Sarayında 2000 yılına merhaba isimli bir sergiye davet edildim.
Çiğdem Simavi ve 2 arkadaşının düzenlediği bir sergiydi. Tamamen el
sanatlarının olduğu bir sergi açıyoruz. Sizi de aramızda görmek istiyoruz,
dediler. Her sanat dalının olduğu, 10 günlük bir sergiydi. Sergide çalışmalarım
çok ilgi gördü. Leyla Alaton sergimi gezdi. Bu nerenin seramiği diye bana
sordu. İzmir’deki atölyem de ben yapıyorum dedim. Tarzımı ve çalışmalarımı çok
değişik buldu. O sergiye katıldıktan sonra çok teklif almaya başladım. Sergiden
sonra hayatım değişti. O dönem bankalar yeni yıl hediyesi verirlerdi. Bankalara
yılbaşı hediyelikleri ve şirketlerin hediyelikleri için çok siparişler aldım.”
Yaptığınız eserleriniz nelerdir, yeni
sergiler açmayı düşünüyor musunuz?
“Daha çok
kullanım amaçlı, fonksiyonel yani sadece görsel olmasın istiyorum.
Masalarımızda sofralarımızda her yerde kullanılabileceğimiz şeyler yapmaya
gayret ettim. Çok az görsel çalışıyorum.
Gittiğim
sergilerden edindiğim izlenimler de sergilenen eserlere sırtlarını dönen sohbet
eden insanları görünce sergi açan sanatçı çok alınır diye düşünüyorum. Sadece
yemek ve içme bölümüne dönüp sergilenen eserlere sırtını dönen kimseleri
görünce ben çok üzülüyorum. Sergi açmayı düşünmüyorum. Zaten benim eserlerim o
kadar çok yere gitti ki, Kaş’tan, Kalkan’a yat turizmi olduğu için, yat ile
gelen turistler benim eserlerime çok ilgi gösterdi. Her sene tekneleri için
çalışmalarımdan beğendikleri bir şey bulup alırlar. Onlara hitap eden güneşli,
deniz yıldızı temalı kaseler çalıştım. Kırılsa bile bir sonraki sene gelip aynı
kaseden istiyorum diye sipariş verdiler. Kendime has bir düzenim var. Sergiye
zaten ayıracak vaktim de yok.”
Son olarak eklemek istedikleriniz?
“Hayal
ettiğiniz bir şeylerin gerçeğe dönüşmesi, yaptığınız eserler hakkında düşünmek
çok önemli. Benim hiçbir zaman yarın ne yapacağım gibi bir derdim olmadı. Çünkü
hep yapacağım işlerim vardı. Gece yattığımda bile hep düşüneceğim bir şeyler
var. Hangi çalışmama hangi boya, o kasenin kenarını ne renk boyamalıyım gibi.
Annem çok uzun zaman alzheimer hastasıydı. Annemle ben ilgilendim. Annemi ve
hastalığını anlatmak üzere bir sempozyum’a konuk oldum. Orada bulunan bir
profesör bana siz kendinizi nasıl korudunuz, diye sordu. Hangi ilaçları ve
sakinleştirici ilaçları kullandığımı sordu. Ben çok şanslıydım dedim. Benim
seramik atölyem var, ben orada besleniyorum. Ben atölyemde çalışmalarıma başladığım
an, annemle yaşadığım o dönemi unutuyordum. Annemin yanına gidince yine farklı
olaylara dönüyordum. Ama seramik çalışmalarımın bana çok katkısı oldu. Herkes
çalışmalı. Sağlımız için, mutluluğumuz için herkes mutlaka çalışmalı.”
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder