İş yerindeki rekabet, şehir hayatının zorlukları, geçim
kaygısı derken ruhsal sağlığımız tehdit altında. Unutmayın, kronik stres sadece
ruhsal sağlığınızı değil fiziksel sağlığınızı da etkiler. Bunun tam tersi de
geçerli: Ne kadar kötü beslenir, ne
kadar hareketsiz bir yaşam sürerseniz stres seviyeniz de o kadar artar.
Biraz önce stresin sadece ruhsal değil aynı zamanda
fiziksel sağlığı da olumsuz etkilediğini belirttim. Dilerseniz bu mekanizmayı
biraz açalım.
Stresli olduğunuzda vücudunuz bir hormon salgılar.
Evrimsel olarak baktığımızda Kortizol hormonu aslında hayatımızı kurtarmak için
tasarlanmış bir mekanizmanın tetikleyicisidir. Bir tehlikeyle karşılaştığınızda
vücudunuz bağışıklık sisteminden üreme hormonlarına kadar tüm sistemleri
kapatır ve Kortizol salgılar.
Çünkü öncelikli olan yaşamınızı tehdit eden tehlikeden
kaçmanızdır. Kortizol hemen kan şekerini yükselterek tüm sisteme kaçması için
gereken enerjiyi sağlar. Tehlike geçtiğinde ise, Kortizol seviyesi düşer ve
sistem normale döner.
Peki, hayatta kalmanız için tasarlanmış bir mekanizma
nasıl oluyor da sağlığı ciddi anlamda tehdit eden bir tehlikeye dönüşüyor?
Sorun stresin kronikleşmesi.
Yani, vücudumuz kısa süreli streslere göre tasarlanmış
bir sistem. Ama rekabetçi bir iş yaşamı, işe gitmek için trafikte saatler
geçirmek, geçim gailesi, çevremizde olup biten olumsuzluklar derken hepimiz
kronik stres mağdurları haline geliyoruz.
Televizyonu açıp haberleri izlemek bile kanımıza Kortizol
pompalanması için yeterli.
Sonuçta vücut hep alarm durumunda kalıyor ve kanımızdaki
-stres hormonu olarak da bilinen- Kortizol değerleri seviyesi hep normalin
üstünde seyrediyor.
Sonuç: Anksiyete, bağışıklık sisteminin etkin bir şekilde
çalışmaması, yüksek tansiyon, sindirim problemleri, kısırlık, obezite, kalp
krizi, uyku, hafıza ve konsantrasyon sorunları.
Tabii stresin zemin hazırladığı tüm bu sağlık
sorunlarının vücutta birçok mekanizmayı harekete geçirdiğini de göz önüne almak
gerekiyor. Zaten işin içine bağışık sistemi de girdiğinde kronik stresin sizi
nezleden kansere tüm hastalıklara karşı savunmasız bir hale getirmesi
kaçınılmaz.
Lütfen “Altı üstü stresliyim” deyip durumu hafife almaya
kalkışmayın. İngiltere’de yapılan ve sonuçları 2008 yılında yayınlanan kapsamlı
araştırma(1), işleri gereği devamlı yoğun stres altında çalışan iş gruplarında
kalp krizi riskinin 23 kat arttığını gösteriyor. Evet, yanlış okumadınız tam 23
kat!
Stres-Savar
Öneriler
Gördüğünüz gibi ruhsal ve fiziksel sağlığınızı korumanın
en etkili yolu stres kontrolüdür. Yaşam tarzınızda ve beslenmenizde yapacağınız
basit değişikliklerle bu mümkün. Ama her zaman söylüyorum. Bunlardan birini
ikisini uygulayıp diğerlerini es geçerseniz hiçbir yere varamazsınız.
•
Stresten kurtulayım derken daha da çok strese girmeyin!
Stresle baş etme mekanizmalarınızı gözden geçirin.
Stresli bir günün ardından eve gelip rahatlamak için şekerli, bol
karbonhidratlı yiyeceklere yöneliyorsunuz. Kısa süreli bir tatmin duygusu,
zaten stres yüzünden yüksek olan kan şekerinizin iyice yükselmesine neden
oluyor.
Yani yangına körükle gitmiş oluyorsunuz. Glisemik indeksi
düşük hayvansal protein kaynakları, sağlıklı yağlar (Zeytinyağı ve tereyağı),
sebze, yeşillik ağırlıklı bir öğün sizi hem daha uzun süre tok tutacak ve kan şekerinizi
dengeleyecektir.
•
Diyetinizdeki Omega-3 miktarını artırın
2003 yılında yayınlanan bir araştırma(2), Omega-3 yağ
asitlerinin stres üstünde de etkili olduğunu kanıtlıyor. Çalışmaya katılanlara
altı hafta boyunca yüksek oranlarda balık yağı veriliyor.
Altı hafta sonunda deneye katılanların tansiyon ve
nabızlarında olumlu değişimler gözlenirken, araştırma öncesinde ve sonrasında
yapılan kan testlerinde Kortizol seviyelerinde de belirgin bir azalma olduğu
görülüyor.
Semizotu, ceviz ve keten tohumu bitkisel Omega-3
kaynakları arasındadır. Ama vücudumuz özellikle soğuk su balıklarında bulunan
hayvansal Omega-3’lerden daha etkin bir şekilde faydalanır.
Ancak sayısız sağlık faydası olan bu değerli yağ
asitlerinden maksimum fayda için diyetinizi güvenilir bir besin takviyesi ile
desteklemek akıllıca olacaktır.
•
Hareket edin
En iyi stres kontrolü egzersizdir. Öyle spor salonuna
falan gitmenize gerek yok.
Stres kontrolü için yürüyün, merdiven çıkın. Hareket,
vücudunuzun mutluluk hormonları olarak bilinen Endorfin ve Serotonin
salgılamasını sağlar. Yarım saatlik orta tempoda bir yürüyüş stresten arınmak
ve gevşemek için en harika yöntemdir.
•
Probiyotiklerinizi besleyin
Stresin
bağışıklık sistemini darmadağın ettiğini artık biliyorsunuz.
Yukarıda bahsi geçen stresin yol açtığı kronik hastalıkları bir kenara koyun.
Yoğun stres altındayken daha sık grip olduğunuzu, daha
kolay soğuk algınlığına yakalandığınızı fark etmiş olmalısınız. Neden? Çünkü
stres bağışıklık sisteminizin çökmesine neden olur.
Ev yoğurdu, kefir gibi fermente içecekler ve Probiyotik
takviyeleri zengin Probiyotik kaynaklarıdır. Unutmayın, bu faydalı bakteriler
vücudunuzda ne kadar çoksa bağışıklık sisteminiz de o kadar güçlü olur ve stres
kontrolü anlamında önemli bir adım atmış olursunuz.
•
Mikrobiyom ruh halinizi etkiler
Stresin, ülserden huzursuz bağırsak sendromuna kadar,
sindirim sistemine dair birçok sağlık problemini tetiklediği aşikâr. Ama artık
bunun tam tersinin de doğru olduğunu biliyoruz.
Yani, bağırsak floranız da -ya da tıptaki adıyla Mikrobiyom-
ruh halinizi etkiliyor. Hatta artık bilim, beyin ve bağırsaklara beraber
işleyen bir sistem olarak bakmamız gerektiğini işaret ediyor.
Vücudunuzdaki faydalı mikroplar ne kadar çoksa kendinizi
o kadar huzurlu ve dingin hissediyorsunuz. Bu son derece karmaşık bir mekanizma
olsa da, basitçe şöyle anlatmak mümkün:
Bağırsaklarınız sayısız hormon salgılıyor ve hormonlar
beyinle devamlı iletişim içindeler. Bu iletişimde herhangi bir sorun olduğunda
ise stresle baş etmeniz zorlaşıyor.
Probiyotik zengini ve Probiyotik dostu bir diyeti
anti-stres stratejinizin odak noktasına yerleştirmelisiniz.
Bir hatırlatma: Turşu, sirke, soğan gibi yiyecekler
faydalı mikropları beslerken, şekerli gıdalar, genetiğine müdahale edilmiş
modern buğday, işlenmiş yiyecekler (KAPSÜLLÜ GIDA TAKVİYELERİ) zararlı
mikropların artmasına neden olarak floranın sağlıklı dengesini bozarlar.
•
Doğada vakit geçirin
Stres kontrolü için açık havada zaman geçirin, daha da
iyisi doğa yürüyüşlerine çıkın. Şehir dışına yapacağınız birkaç saatlik
kaçamağın stres düzeyiniz, dolayısıyla da ruhsal ve fiziksel sağlığınız
üstündeki olumlu etkisi tartışılmaz!
Yeşille iç içe yaşayanların kanlarındaki Kortizol
seviyesinin şehirlerde yaşayanlara kıyasla çok daha düşük olduğunu gösteren
sayısız araştırma var.
Şehirden köye taşının demiyorum ama küçük kaçamakların
genel sağlığınız üstünde büyük etkisi olduğunu ve stres kontrolü için faydalı
olduğunu da aklınızdan çıkarmayın.
• C
Vitamini zengini beslenin
Yaşamsal fonksiyonlar için son derece önemli olan C
Vitaminin kandaki stres hormonu, yani Kortizol seviyesini düşürdüğü biliniyor.
Yani diyetiniz yeterince C Vitamini içermiyorsa stres kontrolü açısından
sınıfta kalmaya adaysınız.
Brokoli, turunçgil ailesi, kırmızı tatlı biber ve yeşil
yapraklı sebzeler zengin C Vitamini kaynaklarıdır. Stres düzeyi yüksek bir
yaşam tarzınız varsa diyetinizi C Vitamini takviyeleriyle desteklemenizi
tavsiye ediyorum.
•
Gevşeme teknikleri geliştirin
Müzik dinleyin, kitap okuyun ya da çocuğunuzun elinden
tutun beraber parka gidin. Gevşemenize yardımcı olan ne varsa yapın.
Yeter ki kendinize stresten arınmak için ihtiyaç
duyduğunuz ortamı, zamanı yaratın. 15 günde bir uzman kişilerce uygulanan
masaj, Refleksoloji ayrıca gevşemek için nefes egzersizi ya da meditasyon
yapanlar da var. Kesinlikle doğru yoldalar.
Ama ben size illa ki tanıdık olmadığınız yeni bir yöntem
önermeyeceğim. Sadece, size iyi gelen ne varsa yaşamınızda ona da yer açmaya
özen gösterin diyorum.
•
Bitkisel çaylardan destek alın
Bazı bitkisel çayların gevşemenize yardımcı olduğu
biliniyor. Mesela papatya çayı. Geceleri hem rahatlamak hem de iyi bir uyku
için, son derece etkili bileşenlere sahip olan bu güzel kokulu çiçek çayından
yardım alabilirsiniz.
Ama önemli bir uyarı: Güvenilir doğal olmasına dikkat
edin işlenmiş her türlü gıda, enerji vb. takviye ürünlerden uzak durun. Raf
ömrü olan sözde doğal bitkisel takviye diye satılan ürünlerde kimyasal karışım
olduğunu unutmayın.
İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder