31 Aralık 2020

Antika merakı çocukluktan


Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden mezun olan ve çocukluğundan beri ilgi duyduğu antika eşyaların ticaretine başlayan başarılı, genç bir girişimci Beril Antika'nın sahibi Tuğba Özdoğan'ı İnönü caddesi Bayramyeri'nde bulunan işyerinde ziyaret ettim. Tuğba Özdoğan ile antikaya olan ilgisini, çok özel koleksiyonuna kadar keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.    

Sizi tanıyabilir miyiz? 

1988 İzmir doğumluyum. Gazetecilik Bölümü'nden mezun olduktan sonra medya sektöründe bir süre çalıştım. Annem çok ciddi bir koleksiyonerdi. İçi antikalarla dolu bir evde büyüdüm. Annemin dünyanın her tarafından topladığı antikaları eve sığmayınca antikacı dükkanı açtı. Babam da uzun yıllar medya sektöründe çalıştıktan sonra emekli olunca bir süre birlikte çalışmaya devam ettiler. Ailemin antika merakı benim de çok erken yaşlarda ilgimi çekmeye başladı.  

Gazetecilik okudunuz. Antika dükkanı açmaya nasıl karar verdiniz?

Türkiye'de gazetecilerin geldiği nokta belli. Farklı iş kollarında iş deneyimimden sonra sevdiğim işi yapma kararı aldım. Benim çocukluğumdan gelen antika tutkum vardı. Ve ailemin elinde çok özel ürünler bulunuyordu. Annem artık bu işi benim yapmamı istiyordu. Benim antikaya olan merakım üniversitede eğitimim ile birleşince çok başarılı olacağımı düşünüyordu. Ben de annemin ve babamın tecrübelerinden yararlanarak hobim olan antikacılığı meslek olarak yapmaya karar verdim. 


Elinizde bulunan en özel parça hangisi?

Her parça bizim için özel. Çünkü her birinde yaşanmışlık var. Bavaria sevenler için elimizde pembe ve altının şıklığının bütünleştiği kahve fincanımız çok değerli bir ürün. Çekoslavak tamamen el boyama ince harika bir fincan ister kahve fincanı ister çay fincanı olarak kullanılabilir. El yapımı, el boyama Rus lomonosov horoz figürlü tuzluk, karabiberlik takımı, el boyamalı, gül desenli, damgalı ve seri numaralı yine özel bir fincan olan çok çeşitli özel parçalarımız bulunuyor. 

En çok tercih edilen antika ürünler hangileri?

Biz porselen ağırlıklı ürünler sergiliyoruz. Fincan, yemek takımları, tabak, vazolar, biblo, porselen bebek gibi çok çeşitli ürünlerimiz var. Bunun dışında pikaplar, radyolar gibi elektronik aletler, antika duvar panoları, murano cam şekerlikler, murano vazolar, altın sırma el işi işleme örtüler var. Antika'da tercihler zamanla değişebiliyor. Tarihi nitelik taşıyan her türlü objeyi satıyoruz.   

Sizin ne koleksiyonlarınız var?

Oyuncak bebek dendiği zaman akıllara hemen sevimli güzel bebekler geliyor. Benim ise çirkin oyuncak bebek koleksiyonum var. Koleksiyonumu işyerimde sergilemiyorum. Çünkü çoğunluğu porselen bebekler. Evimde ilginç görüntülü bebeklerimi özenle saklıyorum. 


Çirkin bebek koleksiyonunuzu genişletmeye devam ediyor musunuz?

Elbette. Çirkin bebek koleksiyon merakım devam ediyor. İnternetten siteleri takip ediyorum. Bu işi yapan antikacı arkadaşlarım bebek buldukları zaman hemen bana fotoğrafını gönderiyorlar. 

Koleksiyonunuzu ileride bir müze ya da kamusal bir mekanda sergilemeyi, izleyiciye açmayı düşünüyor musunuz?

Şu an için böyle bir projem yok. Fakat koleksiyonum her geçen gün büyüyor. Koleksiyonum için sergi teklifi gelirse belki ilerde bir sergi açar bebeklerimi meraklıları ile paylaşırım.

Annenizden devraldığınız koleksiyonu siz farklı bir çizgiye taşımayı düşünüyor musunuz?

Annem'den aldığım porselen ve mobilya ağırlıklı çok özel bir koleksiyon var. Ben son yıllarda bir akım olan retro meraklısıyım. Eskinin yeniyle ahenkli uyumu beni etkiliyor. Özellikle renkli telefonlar, eski moda televizyonlarla antika dükkanımıza farklı bir çizgi ekledim. 


Sosyal medyadaki yeriniz nedir?

berilantika instagram hesabımız var. Özel ürünlerimizi sayfamızda paylaşıyoruz. Koleksiyonerler sosyal medya hesaplarından bizimle iletişime geçebilirler. 

Bir gün yolunuz Bayramyeri'ne düşerse yaşanmışlıklar ile dolu Beril Antika'yı gezmenizi öneririm.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT




30 Aralık 2020

Üretici pazarı yeni yıl için renklendi

Kültürpark üretici pazarı yeni yıl nedeniyle stantlarını süsleyerek ziyaretçilerini karşıladı. İzmir'in dört bir yanından gelen üreticiler açtıkları stantları süsleyerek üretici pazarına canlılık getirdiler. 


Her çarşamba günü kurulan üretici pazarında sebzeden meyveye, süt ürünleri, yöreye özgü doğal bal, tarhana, turşu, karakılçık ekmeği, ev salçası, zeytin, zeytinyağı gibi doğal, taze, yöresel köy ürünleri yer alıyor.

Üretici pazarının en dikkat çeken stantlarından biri de mevsimlik sebze ve meyve satışı yapan İnci Ciritoğlu'nun kendi süslediği stant oldu. 2021 yılı için önce sağlık dileklerinde bulunan İnci Ciritoğlu şu açıklamalarda bulundu:

Her çarşamba günü katıldığımız üretici pazarında katılımcılar olarak yılbaşı haftasına denk geldiği için stantlarımızı süsleme kararı aldık. Ben de diğer arkadaşlarım gibi özenerek standımı süsledim. Müşteriler çok beğendi. Fotoğraflarımızı çekiyorlar. Biz de 2020 yılının yorgunluğunu biraz olsun böyle atalım dedik. 

Kendi bahçemden ürünleri getiriyorum

Bornova Tarımsal Kooperatifine kayıtlıyım. Bu hafta kendi tarlalarımızda yetiştirdiğimiz salata için yeşillikler getirdik. Arapsaçı, ısırgan, marul, yeşil biber, brokoli, rezene, domates, pırasa, lahana, balkabağı gibi ektiğim ürünleri satıyorum. Menderes, Bornova, Kayadibi mahallesi (köyü) üç yerde bahçem var. Şimdi zeytin zamanı. Toplanan zeytinleri sıkıma gönderiyoruz diğer yandan baharlık sebzelerimizi ekiyoruz. Bu sene karakılçık ekimine de başladım. Ben üretici olduğum için günlerim çok yoğun geçiyor. 


2020 hayatımızda iz bırakan bir yıl oldu

2020 yılı corona virüsü nedeniyle hepimiz için zor bir yıl oldu. İnsanlık için bir sınavdı aslında. Fakat insanlar o kadar robotlaşmış ki farkında değiller. İnsanlar işsiz kaldı, çok kişi mağdur oldu. Önce doğaya karşı biraz daha saygılı olalım. Sadece tüketen bir toplum olduk. Doğa artık bizi uyarıyor. Biz doğaya hor davranıyoruz. Doğa da bize karşılığını veriyor. Yakın zamanda İzmirlilerin yaşadığı deprem üzerindeki evler tarımsal araziler üzerine yapılmış. Oradaki arsalar yıllar önce mandalina bahçeleriymiş. Bir hırs uğruna verimli toprakların üzerine apartmanlar dikilmiş. Aynı yerlere tekrar apartmanlar dikmeyelim. Tarımsal arazilerin üzerine ev yapmak yerine toprağı yerel tohumlarımızla ekip üretelim. Tarım ülkemizin geleceğidir. Nüfusumuz artarken tarımsal arazileri azaltıyoruz.  

2021'de rahat bir nefes almak istiyoruz

Toprağa, doğaya, yerel tohuma saygı bekliyorum. Hayvanları sevelim. İnsanlar birbirini sevsin. Apartmanları tarımsal arazilerin üzerine yapmayalım. Üretici pazarlarına, küçük esnafa destek verelim. Küçük üretici köylülerden, kooperatiflerden, yerel ürünlerden satın alalım.  Ürettiğinin karşılığını alamayan üreticilere sahip çıkalım. Artık çoğumuz tüketiciyiz. Sadece tüketen bir toplum olmaktan kurtulalım.  



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

 



29 Aralık 2020

Emek verilmiş çantalar üretiyor


İzmir'de yaşayan 1 çocuk annesi Dudu Duygu Paltacı hobi olarak başladığı kumaştan çanta tasarlamayı kendine iş haline getirdi. 

Manisa Kırkağaç doğumlu olan Paltacı 1991 yılında evlenerek İzmir'e gelin geldi. Oğlu okula başlayınca, çocuğunun okulda olduğu dönemi evde oturarak geçirmektense Buca Halk Eğitim Merkezi'nde batik ve patcwork kurslarına katılarak vaktini üreterek geçirmeye karar verdi.  

İlk el yapımı çantasını patcwork kursunda yaptığını tasarımlarında hayal gücünü kullandığını anlatan Dudu Duygu Paltacı çanta üretimi fikrinin çıkış öyküsünü anlattı.      

Çok sayıda kermese ve üretici pazarlarına katıldım

Öncelikle yaptığım ilk çantayla ilgili güzel bir anımı paylaşmak isterim. Kursta eğitmenimizin yardımıyla birlikte çok güzel bir çanta yaptım. Esnek bir kumaş olduğu için fermuarını takamadım. Çantamın yıl sonu sergisinde sergilenmesi gerekiyor. Ben likralı kumaş seçtiğim için  fermuar takılmadığını tecrübe ederek öğrenmiş oldum. Sergimize çok kısa zaman kalmıştı. 1 hafta içinde 7 tane farklı fermuarsız ve çıtçıtsız çanta tasarladım ve diktim. Eğitmenimiz çantalarımı görünce beni Buca Belediyesi Üretici Kadın Pazarına yönlendirdi. Bu kadar kısa sürede çanta tasarlayarak ürettiğim için çantaları satmam konusunda beni destekledi. Daha sonra çeşitli kermeslere, üretici pazarlarına katılmaya başladım. Türk Anneler Derneği Buca Şubesinin bir çok kermesinde stant açtım. Artık fermuarlı ve fermuarsız çok sayıda çanta tasarlıyorum. Tasarımlarıma aksesuarlar ekliyorum. Sırt çantaları yapıyorum, modellerimi çeşitlendirmeye devam ediyorum. Bir dönem gerçek deri çanta tasarladım ve diktim. Son yıllarda suni deri tasarlayarak üretiyorum. 

Nurten Öğüt-Dudu Duygu Paltacı

Kendim tasarlayarak üretmeyi seviyorum

Kurs'tan öğrendiklerim ve araştırmalarım sonrasında çok denemelerim oldu. Tasarladığım bir model çok fazla ilgi gördü. Katıldığım etkinliklerde tasarımlarım ilgi görünce evimin bir odasını minik bir atölyeye çevirmiştim. O yıllar bir atölye açmayı çok istemiştim. Fakat olmadı. Şimdi de istiyorum ama pandemi süreci olduğu için kermesler yok, kadın üretici pazarları açılmıyor. Satış yapmak çok zor. 15 senedir çanta yapıyorum. Beni tanıyan tasarımlarımdan beni tanıyor. Bu çanta Duygu'nun ürettiği bir çanta diyor. Bu süreç geçsin en büyük hayallerimden biri kendi atölyemi açmak ve marka olmak.  


Önceki yıllarda çalışmalarımı instagram hesabımda paylaşıyordum. Son aylarda hesabım aktif değil. En kısa zamanda tekrar aktif hale getirip tasarımlarımı paylaşmaya devam edeceğim. Şu an yalnızca F.Altay'da 'Nil Aksesuar'da tasarımlarımı sergiliyorum. Tasarımlarımı Nil Aksesuardan satın alabilirler.

2021 bez çanta yaz trendleri

Daha çok spor şıklığını yaşamak isteyen, günlük hayatta rahatlıkla kullanabilecekleri modelleri hanımlar için tasarlıyorum. Kullanışlı ve estetik çantalar bu yaz hanımlar için tercih edilen modeller olacak.  


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT





 

28 Aralık 2020

Yeşil Tire Temiz Çevre Gürültüsüz Şehir Sağlıklı İnsan İçin El Ele


İzmir Tire'de yapılması planlanan mermer ocağı için ağaçların kesilmesine karşı olduklarını ifade eden Tire Çevre Koruma ve Yeşillendirme Derneği Başkanı Süleyman Övül şu açıklamalarda bulundu;

Tire'ye bağlı Büyükkale ve Küçükkale köylerini de içinde barındıran Ege Bölgesi'nin incisi İzmir'imizin doğal elması, Çamlık Kartal Dağı, bölgemizin akciğerleri niteliğindedir. Böylesine önemli bir bölgede özel bir maden şirketi yıllık 500 bin ton kapasiteli mermer ocağı kurulması için ÇED süreci başlatmıştır. Başından beri takipçisi olduğumuz sürecin bu noktaya gelmesi hayret vericidir. Küresel ısınmaya bağlı kuraklığın hat safhaya ulaştığı bu günlerde bir tek ağacın bile kesilmesine gönlümüz el vermemektedir. 

Bizler bu bölgede geçici ruhsat ile arama çalışmalarının başladığı ilk gün konuyu gündeme taşımıştık. O zamanlar yangınları önlemek için orman yangın yolu yapımı ve milli ekonomiye katkı sağlamak amaçlı orman gençleştirme çalışmaları yapıldığına dair gerekçeler sunulmuştu. Bugün madencilik faaliyetiyle ilgili ÇED süreci başlatılması, haklılığımızı ortaya koymuştur. Bizler toplum olarak değerlerimizin yok olmasını istemiyoruz.

Yıllar önce emperyalist güçlerin yıkamadığı, alamadığı yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi üretim ve ülke ekonomisine katkı adı altında yok olmasını seyredemeyiz. Binlerce insanın yaşadığı bölgemizde Küçük Menderes Havzası'nın en değerli tarımsal alanları bu acı gerçekle yüz yüzedir. 

Elbette ki bizler enerjinin ve yer altı zenginliklerinin ekonomiye kazandırılmasına karşı değiliz. Ancak bu gibi faaliyetlerin daha verimsiz alanlarda sürdürülmesi gerekmektedir. Bulunduğu bölgenin doğasını tehdit edecek, o bölgede tarım ve hayvancılık faaliyetlerini sekteye uğratacak her türlü oluşuma karşıyız.

Bizler yetkililerden, Büyükkale, Küçükkale, Alaylı, Başköy, Halkapınar, Mehmetler, Üzümler, Akyurt ve Akçaşehir köylerinin kırsalında muhtemel doğa katliamına engel olmasını istiyoruz. Küresel ısınmaya dayalı kuraklığın alarm verdiği bu günlerde geçimini yüzde yüz tarımla sağlayan halkımızın mağdur edilmemesini istiyoruz. Maalesef önceki gün konuyla ilgili ÇED süreci başlatılmıştır. Bu süreçte elimizden geldiği kadar hukuki çerçevede mücadelimizi sürdüreceğiz. Bu konuda tüm halkımızı haklı mücadelimize destek olmaya davet ediyoruz. 

Fotoğraf ; Zeynel AYDIN

İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

27 Aralık 2020

Öyküsü olan takılar


Kişiye özel öyküsü olan takılar yapan ve ürünlerinin tek kalması için ikincisini yapmadan çalışan butik tasarımcı Elir Haydaroğlu'nu Atakent'te çiçekli panonun yanında bulunan atölyesinde ziyaret ettim. Mimar-Tasarımcı Elir Haydaroğlu ile tasarımlarını, haute couture koleksiyonlarını konuştuk.

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

Tasarıma olan ilgim çocukluğumdan beri vardı. Yakın Doğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunuyum. Mimarlık eğitiminin ardından İzmir'e dönerek Yüksek Teknoloji Enstitüsü Endüstriyel Tasarımı üzerine yüksek lisans yaptım. Sadece tasarım değil tekniği de seviyorum. Daha sonra şehircilik üzerine araştırmalarım sırasında tasarımın her türlüsünden çok hoşlandığımı fark ettim. Tasarımın üretim aşamasını çok sevmiş olsam da endüstriyel tasarım üzerine çalışmaya başladım. Özel sektörde çalışırken iş yoğunluğumdan hiç tezgahımın başına oturamadım. İşyerim kapandı ve benim hayatımda bir boşluk oldu. Bu süreçte Karşıyaka Ege Park'ta "Topraktan Gelenler Mücevher ve Mozaik Sergisi" açılmıştı. Sergi'yi gezerken Tasarımcı Işıltan Irmak ile tanıştım. Sergisi çok ilgimi çekmişti. Çalışmaları hakkında bilgi aldım. Bostanlı'da Işıltan Irmak'ın eğitim çalışmalarına hobi amaçlı katılmaya başladım. İlk çalışmalarım kendim için takı aksesuarlarıydı. Kuyumcu tezgahında yaptığım kendi tasarladığım takılar benim için terapiydi. Küçük koleksiyonlar yaparak kendimi bu dünyanın içinde buldum.  


Kendi atölyenizi kurma fikri nasıl gelişti?

Işıltan Irmak kurslarına devam ettikten sonra asistanlığını yaptım. Bana eğitim vermek konusunda çok şeyler öğretti. Kurs dahil 6 sene birlikte çalıştıktan sonra artık sen büyüdün uçmaya başla dedi. Yine Atakent'te kendime küçük Lil'Atelier'yi kurdum. İlk atölyemden sonra yine Atakent'te şimdiki yerime geçtim. Zamanımın çoğunu atölyem de tasarımlarım üzerinde çalışarak ve üreterek geçiriyorum.  

Takı tasarım yapmaya nasıl karar verdiniz?

Yüksek Lisans yaparken grafik programları öğrendiğim yıllar ayrıca grafik tasarımları öğrendik. O yıllar yüksek lisans dönemimde zor bir dönem yaşadım. Ve bir yakınım bana metal işleme takı tasarımından bahsetti. Metal işleme ile çok değişik tasarımlara hayat verebileceğimi bunun da bana çok iyi geleceğini söyledi. Alsancak'ta metal işleme atölyesine nasıl başladığımı hatırlıyorum fakat nasıl tutkuyla bağlandığımı hatırlamıyorum. Başladığım metal işleme atölyesinde kendimi çok iyi geliştirdim. Çok değerli ustalardan öğrendiğim teknikleri diğer insanlarla paylaşmak için atölyemde çalışmalarıma devam ediyorum. 

Tasarımlarınızı yaratırken ilham kaynağınızı neler oluşturuyor?

Tasarım benim için duyguların dışa vurumudur. Ben tasarımlarımı yaparken bizzat tezgaha oturup kendim üretiyorum. Dolayısıyla bir ürünün arkasında anlatılacak bir çok şey, her ürünün ayrı bir öyküsü var. Bu yüzden ben tasarımlarıma "öyküsü olan takılar" diyorum. O an hayal ettiğim konu ne ise o konu üzerine yoğunlaşıyorum. Örneğin, mağara resimleri koleksiyonum rahatlamak için gümüş kesmek istediğim bir anda oluştu. Oradaki ilkelliği, doğallığı istiyordum. Bu yüzden parlak bir yüzeyi olan gümüşü ateşle bozarak çörsütme tekniğini kullanarak taş yüzeyini oluşturdum. Oksitle karartıp  estetik algısına adanmış bir koleksiyon hazırladım. Diğer tasarımlarım üçleme serisi, bazı çiçekler hiç solmaz anne sevgisi gibi, tanıdık semboller, farklı renkler, nazar ve şans serisi, yeni yıl dilekleri serisi, kağıt sanatları, ünlü ressamların portreler ve resimler serisi, sevgilinin sesini giymek, güçlü ve yalın, savaşçının yolu kabza sarma sanatı Tsuka-Maki serisi, şaman davullarından hayat tınıları serisi, monogram serisi öyküyle ifade şekli. Ben tasarımcı olarak kendimi takılarla ifade ediyorum. 


  

Sosyal medyadaki yeriniz nedir?

elir_haydaroglu ve lil_atelier  instagram hesabım var. Tasarımları instagram hesaplarımda paylaşıyorum. 

İlk siparişinizi hatırlıyor musunuz?

Animalia serisi olan çok sevdiğim hayvanların stiline çizimler yaptığım bir seriydi. Kedi ve köpekleri çok beğenen bir tanıdığım tasarımlarımı görmüş, İzmir dışında yaşadıkları için bana fotoğraf göndererek oğlu için bir anahtarlık yaptırmak istediğini fotoğraf üzerinden çalışıp çalışmayacağımı sordu. Çok küçük yaşta ailelerine katılan ve çok yaşlandığı için  kaybettikleri köpeklerinin fotoğrafıydı. Fotoğraf çok sevdikleri "post yatışı" pozuydu. Çok heyecanlanmıştım. Çizim kısmı basitti, ama gümüşe geçirme kısmını ilk kez deneyecektim. Çok araştırdım, denemeler yaptım. Çok güzel bir sonuç elde ettim. Anahtarlığın sahibi elinde, kalbinde taşıdığı sevdiğini kalıcı bir anı olarak tutması beni de çok mutlu ediyor.

Takı tasarımlarınız da ne tür üretim malzemeleri kullanıyorsunuz? 

Çalışmalarım da gümüş, sarı pirinç, bakır, bronz malzemeleri kullanmayı seviyorum. Siz ne yapacağınızı hayal ediyorsunuz. Tasarımlarımda ne olmak istediğini metal kendi söylüyor.  

Son zamanlarda en sevdiğim şey hurdaları karıştırmak. Gümüş hurdalar yeni tasarımlarla tekrar hayat buluyor. Son tasarımlarından biri çörsütülmüş gümüş, pirinç hurdaları ve kaplan gözü, yeşim, akik doğal taşlarla birlikte farklı tasarımlarda hayat bulan bir seri. 


Takı tasarımlarınızdan satın almak isteyenler veya sipariş vermek isteyenler size nasıl ulaşabilir?

İnstagram hesaplarımdan direk benimle iletişime geçebilirler. Sayfamda atölye adres bilgilerim de var. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


 

26 Aralık 2020

Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Meslek Hastalıklarına Karşı Savunmasız Durumda

Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Derneği, iş kollarında çalışan işçilerin meslek hastalıklarına ilişkin rapor hazırladı. 


Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Yanık, deri, tekstil ve kundura işçilerinin güvencesiz ve örgütsüz kesimler arasında yer aldığını belirterek, esnek, parçabaşı üretim, uzun çalışma saatleri, sigortasız ve sendikasız istihdam koşullarından dolayı işçilerin meslek hastalıklarına yakalandığını söyledi. Yanık konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:

"26 Aralık 2012'de Resmi Gazete'de yayınlanan Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin işyeri tehlike sınıfları tebliği'nde, ayakkabı imalatı, tekstil ürünlerinin imalatı ve deri giyim eşyası imalatı "tehlikeli" sınıfta yer almaktadır. İş kolumuzda çalışan işçilerin önemli bir kısmı meslek hastalıklarına yakalanmış durumda ancak kayıt dışı çalıştırılmaktan dolayı işçilerin meslek hastalıkları sosyal güvenlik kurumu kayıtlarına geçmemekte ve işçiler yaşamlarının ilerleyen bölümlerin de önemli sağlık sorunları yaşamaktadır. Tehlikeli bir iş kolunda çalıştığımız halde atölyelerde, koruyucu ve önleyici işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmıyor. Öte yandan işyerlerinde ilgili mevzuat kapsamında gerekli İSİG denetimleri ve ölçümler yapılmadığı gibi işçilerin periyodik sağlık kontrolleri de yaptırılmıyor. Maliyet hesapları işçilerin sağlığını daha da tehlikeye atıyor. 

Nurten Öğüt-Yalçın Yanık

İşçilerin büyük bir çoğunluğu gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri hakkında bilgi sahibi değil ve iş başı yapan yeni işçilere de gerekli eğitimler verilmemektedir. Kesici ve delici aletler, kanserojen etkili kimyasallar ve tehlikeli makinelerle iç içe çalışıyoruz. İşyerlerinde gerekli iş sağlığı önlemleri alınmadığı için işçi arkadaşlarımız meslek hastalıklarına karşı savunmasız durumda. Meslek hastalıklarına yakalandığımız zaman nereye başvuracağı hakkında işçilerin bilgisi yok. Çalışırken kullanılan kimyasallardan dolayı solunum yolu, kansızlık, kanser, sinir sistemi ve deri hastalıklarına yakalanıyoruz. Uzun ve ağır çalışma koşulları bel-boyun fıtığı gibi kas ve iskelet sisteminde, işitme duyularında hasara neden oluyor. Meslek hastalığına yakalanan bir çok arkadaşımız iş bulmakta zorlanıyor, hastalığı ile birlikte kaderine terk ediliyor" diye konuştu.


Pandemi koşulları dikkate alınarak görüşmeler yapıldı

Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Derneği, İzmir'in çeşitli ilçelerinde deri ve tekstil atölyelerinde çalışan işçiler ile Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi'nde çalışan kundura işçileri ile pandemi koşulları dikkate alınarak görüşmeler yaptı. Anket için her atölyeden bir işçi ile görüşüldü. Görüşülen işçilerin 23'ü deri, 44'ü tekstil, 33'ü ise ayakkabı atölyelerinde çalışıyor. 65 erkek, 35 kadın işçi ile görüşülen anket çalışmasında, işçilerin 35'i 18-25 yaş aralığında, 36'sı 25-40 yaş aralığında, 20'si 40-50 yaş aralığında, 7'si 50-60 yaş aralığında olduğu, 60 yaş üstü sadece 2 işçi ile görüşüldüğü belirtildi. Genç işçiler arasında Suriyeli mültecilerin yoğun olduğu raporda ifade edildi. 

Etkiniz AB Programının desteği ile hazırlanan rapor şöyle: 

Ankete katılan işçilerin 62'si çalıştığı "işyerinde gerekli işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alındığını düşünüyor musunuz" sorusuna "hayır" cevabını verdi. 17 işçi bu soruya dair fikrinin olmadığını, sadece 21 işçi gerekli önlemlerin alındığını belirtti.

Ankete katılan işçilerin sadece 17'si iş başı yapmadan önce ya da çalışmaya başladıktan sonra gerekli işçi sağlığı ve güvenliği eğitimleri aldığını belirtti. 83 işçi ise çalışma hayatı boyunca herhangi bir eğitim almadığını dile getirdi.

Çalıştığınız atölyenin işçi sağlığı ve iş güvenliği çerçevesinde herhangi bir iş müfettişi tarafından denetlendiğine şahit oldunuz mu? sorusuna 100 işçiden sadece 7'si evet cevabı verdi. Geriye kalan 93 işçi ise denetimle karşılaşmadıkları cevabını verdi. 

100 işçinin 56'sı işyerinde tehlikeli kimyasal maddelerle iç içe çalıştığını dile getirdi. 44 işçi ise işyerinde bu maddelerin olmadığını belirtti.

Ankete katılan işçilerin 73'ü çalıştığı işten kaynaklı sağlık problemi yaşadığı cevabını verdi. Sadece 23 işçi herhangi bir problemi olmadığını dile getirdi. İşçilerin verdiği cevap meslek hastalıklarının ne kadar çok görüldüğünü ortaya koyuyor. 

Çoktan seçmeli "çalıştığınız işten kaynaklı hangi meslek hastalıklarına yakalandınız" sorusuna 33 işçi "nefes darlığı, solunum yetmezliği" cevabını, 40 işçi "kas-iskelet-eklem rahatsızlığı", 24 işçi "dermatit, deri iltihabı", 15 işçi "diş ve diş eti hastalıkları", 24 işçi "işitme kaybı", 11 işçi ise "kan hastalıkları" cevabını verdi.

Raporu daha ayrıntılı okumak için Deri Tekstil Kundura İşçileri Derneği (wordpress.com) incelenebilir.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT







25 Aralık 2020

Doğaya gitmenin en kısa yolu: La Casa Verde


Dünyada da ülkemizde de benim gibi farklı seçenekler arayan tatilciler, klasik anlayıştan sıkıldı. İnsanlar, kafa dinlemek, huzur bulmak için sakin yerler arıyor. Son yıllarda bungolov ev tatili, tatilcilere konforu ve lüksü de birlikte sunuyor. Şehrin gürültüsünden, kalabalığından uzaklaşmak doğayla içi içe zaman geçirmek istiyorsanız bungalov evler de tatil, içinde konforu lüksü barındıran ideal bir tatil seçeneği oldu. 

Şehrin bunaltıcı, insanı her dakika strese sokan kalabalığından uzaklaşarak çok uzaklara gitmeye gerek kalmadan sakinliğin kucağında birkaç gün geçirmek istedim. Ön araştırma yapıp "La Casa Verde Bungalows" evlerde tatil için karar vererek rezervasyonumuzu yaptırdım. Bir aile işletmesi olan "La Casa Verde Bungalows" da yaşadığım güzel deneyimleri sizlerle paylaşmak istedim. 

Konaklamak için sadece 4 tane farklı tarzlarda bungalovlardan Nairobi, Berlin, İstanbul, Tokyo isimli odaların tasarımlarına hayran kaldım. 4 tane bungalovların 2 tanesi tek katlı diğer 2 tanesi dublex. İçlerinde banyo ve tuvalet var. Karar vermekte zorlanarak Nairobi tercihim oldu. 


Nuray ve Özgür Ayyüzlü çiftinin 2020 yılında Eski Foça Yolu üzerinde hayata geçirdiği "La Casa Verde Bungalov" ev tatili için yola çıktık. Başta 1 gece kalmayı planlamıştık. "La Casa Verde Bungalov" işletmecileri olan Nuray ve Özgür çiftinin sıcakkanlılığı ve misafirperverliği bizi aile ortamında gibi hissettirmeleri 2 gece 3 gün geçirmemize neden oldu. Boş oda olsaydı tatilimizi uzatacaktık. Fakat önceden rezervasyon yapıldığı ve sadece 4 ev olduğu için üzülerek ayrıldık.  

Mekanın kendi restoranında lezzetli yemekleri, odun sobası başında sohbet ederek leziz ikramlar eşliğinde çayımızı, kahvemizi içerek esas mesleği öğretmenlik Nuray Ayyüzlü ile "La Casa Verde" hikayesinin nasıl gerçekleştiğini konuştuk.

Her şey bir hayal'le başladı.. Bir gün bir peri kızı hayallerimizi gerçeğe dönüştürdü.. Ve Masal'ımız da tam burada doğdu. 

Eşimle üniversite yıllarında tanıştık. 2000 yılında evlendik. İlk günden itibaren şehirden biraz uzak, küçük bahçeli bir ev hayal ettik. İlk kızımıza bunun için Hayal ismini verdik. Birçok yer gezdik, neredeyse yerleşmeye karar verdiğimiz yerler oldu. En sonunda şehirden çok da uzak olmayan, beklediğimizden çok daha büyük bir bahçede karar verdik. İkinci kızımız Peri buraya geldiğimizde henüz altı aylıktı. Önce sadece bir ev yapalım, kızlarımızı böyle bir evde büyütelim dedik. Sonra hayat bizi önce kahvaltı bahçesi ve restoran işletmeciliğine, şimdi de butik bungalowlarımızla küçük bir otel işletmeciliğine kadar getirdi. Üçüncü kızımız Masal'da bu masalın içinde doğdu. Eski Foça Yolu üzerinde 13 yıldır "Yeşil Ev Butik Kır Evi ve Kahvaltı Bahçesi" ismiyle işlettiğimiz mekanı 2020 yılından itibaren "La Casa Verde Bungalows" olarak artık butik konaklama ve restorana dönüştürerek başka bir hikayeye adım atmış olduk. Felsefemiz hep en iyi hizmeti verip, işimizden zevk alıp huzurlu bir yaşam sürmek oldu, bu değişikliğin sebebi de buydu zaten. 


"La Casa Verde Bungalows"a nasıl gidilir

İzmir Eski Foça yolu üzerinde aracınızla çok rahat ulaşabilirsiniz. İşletmenin otoparkı mevcut. Ayrıca İZBAN ile ulaşım da var. Hatundere'de inerek 744 numaralı ESHOT otobüsü'de işletmenin tam önünde duruyor. 


Sobanın üstünde hep çay olsun, etrafında hep birlikte sohbet edelim, yıldızların aydınlattığı gece de bahçede yakılan ateşin başında şarabınızı yudumlamak istiyorum diyorsanız, rotanızı "La Casa Verde Bungalows"a çevirebilirsiniz. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

    
















24 Aralık 2020

Cezaevlerindeki kabadayı mahkumlar ayakkabılarını Salih Usta'ya yaptırıyor


Fabrikasyon ürünlere dönüşen çağımızda, eski sanatkarlar yok olmaya başladı. Geçmiş yıllarda her kasabada bir kunduracı bulunurken, günümüzde neredeyse bu meslekle uğraşan kimse kalmadı. Kaybolmaya yüz tutmuş kunduracılık mesleği az sayıda kunduracının verdiği mücadeleyle ayakta duruyor. Bunu başarabilenlerden biri ilerleyen yaşına rağmen mesleğini severek yapan Kunduracı Salih Ören'i Buca'nın nostaljik sokaklarından Yanıkkahveler'de mütevazi dükkanında ziyaret ettim. Salih Usta'nın ellerinde 61 senedir büyük bir emekle ürettiği şekillenen kunduraların yapım hikayesini, mesleğin inceliklerini konuştuk. 

İşyerimi açtığımda 15 yaşındaydım

1944 Bergama doğumluyum. Ben bebekmişim ailem Buca'ya gelmiş. Kendimi bildim bileli Buca'nın Yanıkkahveler semtinde yaşıyorum. 7 yaşında Memduh Usta'nın yanında çırak olarak mesleğime başladım. Her gün okul çıkışı Memduh Usta'nın yanına koşarak çalışmaya giderdim. Daha sonra Fikret Usta ve Fahrettin Usta'nın yanında kalfa olarak çalıştım. Kunduracılığı öğrenerek usta oldum. 1959 yılında kendi dükkanımı Buca'da açtım. İşyerimi açtığımda 15 yaşındaydım. Artık beni herkes tanıyor. Hiç kimseyle bir sorunum yok. Tüm müşterilerim benden memnun. Yurt dışından müşterilerim var. Ürettiğimiz ayakkabılar kişiye özel ve el yapımı. Siparişi veren müşterimizin önce ayak ölçüsünü alarak ayakkabının kalıbını hazırlıyorum. Kösele ve derisini özel olarak kendim seçerek ve özenli malzeme seçimi kullanıyorum. Büyük bir disiplin içinde özenle üretmeye devam ediyorum. 


Mahkumların ayakkabı ölçüsü ben de var

Özellikle son yıllarda virüsten dolayı ekonomik durgunluk yaşansa da çok şükür işlerim iyi. Kimse sipariş vermezse Türkiye'nin cezaevleri bana yeter.  

Cezaevlerindeki kabadayı mahkumlar, özellikle arkası basık ayakkabıları bana sipariş ederler. Bahçede volta atarken ayakkabının üzerine basarlar. Bunun için özel deri kullanırım. Sonra ayakkabıyı tekrar eski durumuna getirdiklerinde iz kalmaz. Bende mahkumların çoğunun ayakkabı ölçüsü var. Onlardan gelen siparişle istedikleri renge göre ayakkabılarını yapıp gönderiyorum.

Jokey binici çizmeleri yapardım

Bir zamanlar Buca Hipodromu'nda yarışan jokeylerin binici çizmelerini üretirdim. İki tip jokey çizmesi olur. Antrenman jokeylerinin binici çizmesi ayrı yarış atlarına binen jokeylerin binici çizmeleri ayrı olur. Ben gerçek deriden ve tamamen doğal ürünlerden çalıştığım için fiyat bazı jokeylere pahalı geliyor. Plastik çizmeler daha ekonomik olsa da benim ürettiğim jokey binici çizmelerim uzun ömürlü olduğu için az da olsa sipariş alıyorum ve üretmeye devam ediyorum.

Çırak bulamıyoruz

Mesleğimizi gelecek nesillere aktaramıyoruz. Artık çırak bulmak zor. 3 kızım 1 oğlum var. Oğlum farklı bir meslek seçti. Yaptığın işi sevmek önemli. Ben yıllarca mesleğimi severek yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Bu mesleği benden sonra yeğenim Erol devam ettirecek.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT













23 Aralık 2020

Ressam Ayşe Resa Irmak; Sanatçılar toplumun sesidir

Bana farklı gelen akrilik bol boya, karışık teknik, alt yapıda akrilik boya üzerine deniz kabukları, biblolar, oyuncaklar ile üç boyutlu kolaj tablolar, şarap mantarları, geri dönüşümle ilgili tablolarıyla dikkatimi çeken ressam Ayşe Resa Irmak ile uzun bir süredir röportaj yapmak istiyordum. Kendisini aradığımda duvarları tablolarıyla süslü, galeriyi andıran evine davet edildim. Aynı zamanda evinin bir bölümünü atölye olarak kullanan Ayşe Resa Irmak ile  sanat hayatını, geleceğe dönük projelerini konuştuk. İyi okumalar.


Sizi tanıyabilir miyiz?

1959 İzmir doğumluyum, evli ve iki çocuk annesi bir torun sahibiyim. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir’de tamamladım. Özel Çamlaraltı Koleji Edebiyat bölümü mezunuyum. Hayatım boyunca el sanatları ile uğraştım. Çoğu ev hanımının yaptığı gibi dantel örerek ve kanaviçe işleyerek el sanatları yapmaya başladım.
Ablamın İstanbul’daki tekstil firmasında kıyafetlere pul, boncuk işledim, model tasarımlarını yaptım. İzmir’deki çeşitli semtlerdeki ev hanımlarına iş imkanları sağladım. Bu sosyal bir projeydi, onların kendi ayaklarının üzerinde durmaları ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaları için yardımcı oldum.
2006 senesinde torunum dünyaya gelince onun oyuncakları ile üç boyutlu, kolaj tablolar yapmaya başladım. Ailem ve arkadaşlarım  tablolarımı beğenince bu işe devam etmeye karar verdim. On tane kişisel sergi açtım. Çok fazla karma sergilere katıldım.
2017'de "Seba Sanat Galerisi"Su Gurubuna dahil oldum. Resim bilgim Seba Uğurtan ve Ceyda Tutkan Kiraz öğretmenlerim ile pekişti. Daha sonraları kendi tekniğimi geliştirdim. Fırça darbeleri, akrilik bol boya, tiplemeler tuvallerin üzerine epoksi kullanmam tablolarımda farklılık yarattı. 


Resim sizin için ne ifade ediyor?


Resim benim için sanatçının tüm duygularının ve düşüncelerinin açığa çıkması, sanatın insanları birbirine yakınlaştırması, huzur, mutluluk, farkındalık çağrısıdır. Ben özgün resimler yapan, karışık teknik kullanarak, oyuncak ve biblolarla yaptığım çalışmalarda geri dönüşüm malzemeleri kullanıyorum. Alaylıyım, gençliğimde bu işin eğitimini almadığım için özgürce çalışıyorum. Bu özgürlük beni sınırsızlık ilkesine ulaştırıyor. Tekniğimi kendim yarattığım için tablolarımı eleştirenlere karşı saygıyla yaklaşıyorum. Ama ben buyum, tabii ki, beğenen olacak, eleştiren de. Ben kendi yolumda ilerliyorum. Tablolarımı çalışırken, beynimin tamamen dinlendiğini hissediyorum. Bana tam bir terapi oluyor. Hayata daha çok bağlanıyorum. Mutlu oluyorum. İnsan sanata gönül verince, ürettikçe, aklına daha fazla şeyler geliyor. Çalıştıkça öğreniyorsunuz.



Resme ilginiz ne zaman başladı?

Resme olan ilgim on beş sene evvel başladı. Oyuncaklarla yaptığım tabloların zemininde akrilik boya kullanıyordum. Boyaların renklerin rahatlatıcı gücünü görünce, popart, karışık teknik olarak, sokak hayvanlarının ve arkadaşlarımın evlerindeki can dostlarının resimlerini yapmaya başladım. 

2017 senesinde,4. Uluslararası İzmir Sanat Bienal’ine, 2019 senesinde 5.Uluslararası İzmir Sanat Bienal’ine katıldım. Bienal tablolarımı Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi ve Alsancak Devlet Hastanesi’ne bağış yaptım.
Katıldığım sergilerde yeni sanatçılar tanıdım. Ziyarete gelen sanatçı ve sanatseverler ile arkadaş olduk. Onların tablolarıma ilgisi, takdir etmeleri bana gurur verdi. Seba Sanat Galerisi’nin açtığı sınavlara girerek Milli Eğitim Bakanlığı’ndan kurs bitirme belgeleri aldım. Gesam ve Saküder Akademi üyesiyim.


İlk tablonuzu kim aldı hatırlıyor musunuz?


İlk tablomu ablam Sidal Mededi 
 bana şans, uğur, bereket dileklerini ileterek aldı. İlk sergimi açtığım Foça Reha Midilli Kültür Merkezi’nde, sergimi hazırlayacağım gün, benden daha önce sergisi olan Ressam Necati Özdayı, torunları için benim oyuncaklar ile yaptığım tablomu almıştı. Necati Bey’i ve eşini o gün tanımıştım. Benim ilk sergimde tablomu aldığı için çok mutlu olmuştum. İşte sanatçı dayanışması bu olsa gerek. Kendisini bir daha görmedim eğer bu röportajı okursa Necati Bey ve eşine saygılarımı, sevgilerimi iletiyorum.


Tercih ettiğiniz bir renk tonu var mı?


İkizler burcuyum, canlı renkleri çok seviyorum. Sarı, kırmızı, turuncu gibi sıcak renkleri tercih ediyorum. Ayrıca arka zeminde mavi ve tonlarını tercih ediyorum. Mavi renk sonsuzluğu, otoriteyi simgeler. İnceliğin, nezaketin, huzurun rengidir. Yaratıcılığı, hayalciliği yansıtır. Güven verir, pozitif enerji sağlar.


Çalışmalarınızda vermek istediğiniz mesaj nedir?


Çalışmalarımda vermek istediğim mesaj, insanları gülümsetebilmek mutlu olmalarını sağlamak, hayal dünyasına götürmek, canlı renklerle iyi enerji akışını iletmek. Ben tablolarımı çalışırken çok mutlu olduğuma göre, sergime gelenler veya tablolarımı alanlar da, aynı duyguları paylaşacaktır diye düşünüyorum. Sergilerime gelen ziyaretçiler, kendimizi masal ülkesinde hissettik, buradan güzel duygularla ayrılıyoruz diyorlar. Sanatseverlerin bu düşünceleri sonucu vermek istediğim mesajın yerine ulaştığını anlıyorum.



Hayat felsefeniz nedir?


Hayat felsefem huzur, barış, mutluluk, el ele vermek, yardımlaşmak, gülümsemek, farkındalık. Dünya çok farklı yerlere gidiyor ama dünyadaki insanların çoğu ne yazık ki bunun farkında değil. Yaşamımızı kaliteli, huzurlu yaşamak varken, birbirimizle kavgamız neden? Ben bunu çözemiyorum. İnsanlar hiç ölmeyecekmiş gibi bir beklenti içerisinde, oysa gözümüzü kapattığımız zaman, mal mülk, para, şan, şöhret hepsi burada kalıyor. Bedenimizi bile götüremiyoruz öteki tarafa.
Herkesin, tüm canlıların huzurlu, mutlu bir hayat yaşamasını, kötülüklerin, iyiliklere çevrilmesini hayal ediyorum. Tüm evren için bunu istiyorum. 


Şu an üzerinde çalıştığınız projeleriniz nedir?

Anadolu Kadın Başlıkları sergimi açmak istiyorum. Tablolarım hazır, geçen sene Nisan ayında bu sergi olacaktı. Barkovizyonu, davetiyeleri, afişleri hepsi hazırlandı. Pandemi döneminden dolayı gerçekleştiremedim. İlk fırsatta bu sergimi açacağım. İnternet üzerinden, online olarak da bu sergiyi açabilirdim ama ben yüz yüze ziyaretçiler ve arkadaşlarımla olan sergilere daha sıcak bakıyorum. Ziyaretçilerle fikir alışverişinde bulunmak, onlarla sohbet etmek, tablolar hakkındaki görüşlerini almak beni daha mutlu ediyor.
Kişisel sergilerimde her gün, sergi sonuna kadar orada olmaya çalışırım. Çünkü onlar benim için gelmiştir, emek vermişlerdir. Benim de misafirlerimi her gün sergide karşılamam gerekir diye düşünüyorum. Sokak satıcılarının, esnafların tablolarını akrilik ve yağlı boya olarak hazırlıyorum. Projelerimde bu sergi de var.
Pandemi dönemi bitince çalıştaylara katılacağım. Seba Uğurtan’ın organizasyonunu yaptığı Sağlık İçin Sanat projesinde, hastanelere, çocuk yuvalarına, yaşlı bakım evlerine 100’e yakın tablolarımı bağış yaptım. Yardım projelerinde her zaman yer almaya hazırım. Hastanelerde, hastaların ve hasta yakınlarının ,koridorlarda tablolara bakıp biraz olsun sıkıntılarından, düşüncelerinden uzaklaşması benim için çok önemli.

Önümüzdeki aylarda İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Onkoloji ve Hematoloji Servisi için Yaşa Çocuk Derneği ile ortak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Kişisel bir sergi açarak serginin tüm gelirini Yaşa Çocuk Derneği'ne bağışlayacağım.  




Hayatta gerçekleştirmeyi istediğiniz en büyük şey nedir?


Tabii ki, öncelikle sağlıklı olmak hepimizin en büyük isteği. Yurt dışında kişisel sergi açmak istiyorum. Bu hangi şehirde, hangi ülkede olur şu anda bilemiyorum.


Yeteneklerinizi kimden almışsınız?
Ailemde resim yapan yok. Babaannem el işlerine çok meraklıymış. Hiç eğitim almadığı halde, harika nakışlar ve kağıt kesme sanatı(Origami) yaparmış. Annem ona çektiğimi söylerdi. 


Resim dışında başka sanatla ilgileniyor musunuz?


Resim dışında ilgilendiğim sanat dalları, dinleyici olarak müzik. Sanatın her dalına ilgim çok fazla. Sinema, tiyatro, opera, heykel, seramik tüm görsel sanatlar ilgimi çekiyor. Fakat resim dışında çalıştığım bir sanat dalı yok. Çok şey yapmak istiyorum ama hepsini bir arada yapmak mümkün olmuyor.


Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ressamlar yüreklerindeki duygularını, fikirlerini tuvallere, müzisyenler bestelerini notalara, şairler yazarlar tüm söylemek istediklerini yazılara dökerler. Tüm sanatçılar güzel duygularını, belki isyanlarını, bir şekilde düşüncelerini tüm dünya ile paylaşırlar. Sanatçılar toplumun sesidir. Tüm dünya ve evren için mutlu, sağlıklı bir ömür diliyorum. El ele verelim. Her zaman gülümseyecek bir dünya yaratalım. Hayat mutlulukları paylaştıkça daha güzel oluyor.


Çok keyifli bir röportajdı. Çalışmalarınızda kolaylıklar, başarılar diliyorum, çok teşekkür Nurten Hanım. Sevgiyle kalın.


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT








22 Aralık 2020

Hayvan Dostu Kuaför


İzmir'in Konak ilçesinde kuaför dükkanı işleten Songül Çelik hayvanseverliğiyle herkese örnek oluyor. Sahipsiz üç kediyi sahiplenerek işyerinde soğuk ve açlıktan koruyarak hayvansever müşterilerinden de destek gören Songül Çelik tam bir hayvansever. İşyerinde üç kedi bakmasına rağmen hijyene gösterdiği önem nedeniyle örnek olan Songül hanımı "Mavi Boncuk Kuaför" salonunda ziyaret ederek keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

1981 Sivas doğumluyum. 25 sene önce İzmir'e yerleşerek Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Saç Bakımı ve Güzellik Hizmetleri Bölümünden mezun oldum. 10 yıldır kuaförlük mesleğinin içindeyim. 5 yıl önce açtığım kendime ait kuaför salonunu işletiyorum. 

Hayvan sevginizin artmasına vesile olan dostunuzdan bahseder misiniz?

Çocukluğundan beri hayvanları seviyorum. 2016 yılı Mayıs ayında işyerimde çalışırken aynadan trafiğin durduğunu gördüm. Seyir halinde olan bir araç yolun ortasında yavru kediyi görünce ezilmesin diye aracını durdurup inmiş. Aracından inen kişi elinde 2 aylık yavru bir kediyi kaldırıma bırakıyordu. Ben de bana verin işyerimde bakarım dedim. İlk zaman yalnızca geçici bir süre bakarım diye düşünmüştüm. İsmini paşa koydum. Paşa hayatıma girince, onunla vakit geçirdikçe artık hayvanlara daha çok duyarlı oldum. İşyerimin önünde sürekli su ve mama kapları var. Hasta sokakta yaşayan canlarımızı tedavi ettirmeye başladım. Buca orman beslemesi gönüllüleri grubuna katılarak bir buçuk yıl kadar gönüllü hayvan koruyuculuğu yaptım. Şimdi bireysel olarak devam ediyorum. 


Şimdi kuaför salonunuzda kaç dostunuz var?

Paşa'dan sonra iki kedi daha sahiplendim. İltihaptan dolayı bir gözünü kaybeden korsan isimli kediyi de işyerimde bakıyorum. En son hayatımıza giren kedimize de kadife adını verdim. Kadife çok yaramaz bir kız. 

Birbirleriyle anlaşıyorlar mı?

Kadife daha önce de söylediğim gibi çok yaramaz. Paşa ile bazen kavga ediyorlar. Ama birbirlerine zarar vermiyorlar. Korsan çok uysal. İkisi ile çok güzel anlaşıyor. Çok sorun yaşamıyoruz. Ama ev sahibi paşa ağırlığını gösteriyor. Diğerleri de ona uyum sağlıyor.

Müşterilerinizin işyerinize gelince kedilere tepkisi nasıl oluyor?

İlk günler çok savaştım. Bu yüzden müşteri de kaybettim. Müşterilerim hayvan sevgimi biliyor. Zaten kedi sevmeyenler benim işyerime gelmez. Çevremde beni herkes tanıdı. Hayvan sevmeyen kişileri ben de istemiyorum. Mama olarak destek veren müşterilerim de var. 3 kedime ve işyerime yakın, sokakta yaşayan kedilere elimden geldiğince bakıyorum.


Son olarak neler söylemek istersiniz?

Hayatımızda kalıcı iyi şeyler yapalım. Doğayı, hayvanları, ağaçları koruyalım, ağaç dikelim. Yardıma muhtaç çok insan var. Onlara ışık olalım. Benim can dostlarım şanslı olanlar. Ben onları koruyorum. Sokakta korumasız çok fazla dostumuz var. Onları sahiplenerek hayatlarını değiştirelim. Yardıma ihtiyacı olan yalnız hayvanlara değil tüm insanlığa, doğaya, dünyaya ışık olalım.   



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


 





21 Aralık 2020

"Benim Senindir" yılbaşı pazarı açıldı

Kurşun Kalem Eğitim Vakfı, gelir sağlamak amacıyla 21 Aralık Pazartesi günü yılbaşı pazarı açılışı gerçekleştirdi. Konak Pier içerisinde açılan yılbaşı pazarına girişlerde içeriye sınırlı sayıda ziyaretçi maske ve mesafe kurallarına uyularak alınıyor. 


Kurşun Kalem Eğitim Vakfının iki dönemdir  Başkanlığını yürüten Yeşim Yassıoğlu kermes hakkında şu ifadelere yer verdi;

"Öncelik olarak maddi desteğe gereksinimi olan "Eğitim Fakülteleri öğrencilerine burs sağlıyoruz.  Her dönem burs verdiğimiz öğrenci sayımızı artırmak için çalışıyoruz. Öğrencilerin yıl içindeki başarılarını takip ederek projelerde görev almalarını sağlıyoruz.

Benim için en önemli konulardan biri de öğretmen adaylarımıza birebir dokunduğumuz "Kardeşim Projemiz" ile her bursiyerimiz, bir üyemiz veya gönüllümüz ile bir yıllık bir yolculuk için eşleşmektedir. Bu süre boyunca birlikte nitelikli zaman geçirip, sosyal aktiviteler yaparak karşılıklı olarak zenginleşmektedirler. Şu an pandemi nedeniyle ara verilse de projenin içinde sanatsal, kültürel etkinliklere beraberce katılarak güçlü bağlar kuruluyor. Birbirlerini evlerine davet ediyorlar, gündelik sorunlarını konuşup çözüm arıyorlar. Kardeşlik projemizle genç bir insanın hayatına dokunuyorsunuz. 


Gönüllü olun

Konak Pier bizlere kermes için bir imkan sununca ikinci el giysi ve yeni, kullanılmamış bağışlarla birlikte böyle bir proje ürettik. Tüm İzmirlileri "Benim Senindir" projemize destek vermeleri için bekliyoruz. Yılbaşı hediyelerini bizden alarak çocuklarımıza burs için katkı koyarak manevi yardım duygular içinde olabilirler. Kurşun Kalem Eğitim Vakfı'nı sosyal medyada takip ederek paylaşımda bulunabilirler. Daha fazlasını yapmak istiyorsanız bizlerle tanışmaya bekliyorum. Projelerimizde olmak, bizimle birlikte çalışmak isterseniz lütfen bizi ziyaret edin. Gönüllü ve üyelere çok ihtiyacımız var. Eğer siz de "varım" diyorsanız 15 Ocak 2021 tarihine kadar hem yılbaşı pazarımızı ziyaret edin, hem de bizimle tanışın.   " diye konuştu.

Kurşun Kalem Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Figen Ergintürk yılbaşı pazarı adı altında bir kermes düzenlediklerini söyleyerek şu açıklamalarda bulundu.

"Yılbaşı pazarında satılan tüm ürünler vakfımızın bursiyerlerine katkı sağlayacaktır. Burada satılan ürünler bizlere yapılan bağışlardan oluşuyor. İkinci el giysi, yeni takı, el sanatları, İzmir Doğa Fotoğrafçılarının vakfımıza bağışladığı fotoğraflar vakfımıza ait özel tasarlanan tişörtler satışa sunuldu. Bu sene vakfımız sevdikleriniz için özel olarak hazırlanan çikolata kutuları hazırladı. Aldığınız hediyelik çikolata kutularımız öğrencilerimize burs olacaktır.


"Kurşun Kalem Eğitim Vakfı" eğitim fakültesi öğretmen adaylarına burs vermektedir. Kurşun Kalem Eğitim Vakfı 2010 tarihinde 30 eğitim gönüllüsü tarafından kuruldu. Halen 81 üye ile faaliyetlerine devam ediyor. Vakıf olarak yalnızca burs sağlamıyoruz. Gençlerimizin sosyokültürel gelişimlerini sağlayacak her türlü etkinlik ve projelerle deneyim kazanmalarına fırsat sunuyoruz" dedi. 


Yılbaşı pazarı 15 Ocak 2021 tarihine kadar Sabah 10.00 akşam 18.00 saatleri arası açık olacak.

Yeşim Yassıoğlu-Nurten Öğüt


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

20 Aralık 2020

Gezer çifti iş hayatında da uyum içinde çalışıyorlar


İzmir'in Bornova ilçesinde yaşayan Gülistan Gezer eşi Yusuf Gezer'e destek olmak için açtıkları işyerinde gözleme yaparak siparişle sarma sararak destek oluyor. Gülistan-Yusuf Gezer çifti iş hayatında da uyum içinde çalıştıklarını ifade ederek kadının yerinin sadece evde iş yapmak, çocuk yetiştirmek olmadığını eşlerin her alanda birbirlerine yardımcı olmaları gerektiğini söylediler.

Gül Gezer; Tır şoförlüğü yapan eşinin işi bırakması üzerine 3 ay önce Yeşilova cadde üzerinde "Eylül Aperatif"i açtıklarını pandemi'den dolayı yalnızca paket servisi yaptıkları için masraflarının anca çıktığını söyledi.  

"Eylül Aperatif"i ziyarete gittiğim gün Gül hanım, benim en sevdiğim gözleme olan bal kabaklı gözlemesini hazırlamıştı. Bal kabağının yanı sıra içinde nane, kekik, pırasa bulunan nefis bir gözlemeydi. Gülistan Gezer özellikle yaprak sarmalarının çok beğenildiğini, aile bütçesine destek olmak için siparişle yaprak ve lahana sarması sardığını da ettiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü;


  

İzmit'ten sipariş alıyorum

"Lahana ve yaprak sarmasını sipariş olursa da sarıyorum ve adrese teslim ediyoruz. Sarma tekniğim çok beğeniliyor, sarmanın iç harcını da güzel yaptığım söyleniyor. Bazı insanlar iç harcında farklı baharatlar istiyor, kıymalı veya zeytinyağlı tercih ediyor. İç harcını kendileri hazırlayıp bana getirip sarmamı istiyor. Tercihe göre siparişlere cevap veriyorum. Ayrıca işyerimizde lahana ve yaprak sarması satışımız her zaman var. Kızım İzmit'te yaşıyor. Kızımı ziyarete gittiğimde yaptığım sarmaların lezzeti hep konuşuluyor. İzmit'ten sarma siparişi alıyorum ve kargoyla gönderiyorum. Sipariş için 0 537 6125915 numaralı telefondan bana ulaşabilirler.

Yaz sıcaklarında limonatayı kendim hazırlayacağım

İşyerimiz yeni hizmete girdi. Çok zor günler geçirdiğimiz bir dönemde işyerini açtık. Pandemi'den dolayı yalnızca paket servisi yaptığımız için masraflarımız anca çıkıyor. Normalleşmeye dönersek işlerimizin açılacağını umuyoruz. Büfemizin arka tarafında bahçe var. Normalleşme başlarsa sosyal mesafeye dikkat ederek masalarımızı koyacağız. Allah tüm esnafın yardımcısı olsun. 


Ispanaklı, kabaklı, bal kabaklı, mantarlı gözleme, pilav, tost, köfte, çiğköfte, hamburger, tavuk dürüm, patates kızartması, sandviç, ayvalık tostu her şeyi özenle hazırlıyoruz. Özellikle sarma, gözleme ve yumurtalı yaptığımız Ayvalık tostunda çok iddialıyız. Yaz sıcaklarında ev yapımı limonata yapacağım. Farklı yeni lezzetler düşünüyoruz. Yolu düşen herkesi bekleriz" dedi.  








İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT

17 Aralık 2020

Engelli çocuğuna yardım istiyor


İzmir'in Konak İlçesi Kapılar semtinde yaşam mücadelesi veren İntizar İljiliden engelli kızının sıkıntılarına çözüm bulmak için yetkililerden ve hayırseverlerden yardım istiyor. 

Suriye'de iç savaş yüzünden tedavi ettiremediği 7 yaşındaki kızı için Türkiye'ye gelen aile zor koşullarda yaşamını sürdürüyor. 

4 yaşında bir oğlu ve 9 aylık bir kızı daha olan İntizar İljiliden 3 çocuğuyla zorlu bir yaşam  içinde olduğunu söyledi. Bütün sıkıntılara kızının sağlına kavuşması için katlandığını, uzun bir tedavi sürecinin olduğunu anlattı.   

Suriyeli minik Emel için tedavi masrafları ve maddi imkanları olmadığını söyleyen anne İntizar şöyle konuştu;

Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'nde görevli Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Çocuk Nörolojisi Uzmanı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Göz Hastalıkları Uzmanı tarafından verilen raporda sürekli tekerlekli sandalyede dolaşması ve özel ayakkabılar kullanması gerekiyor. Yaşıtlarına göre normal büyüyemediği için küçük tekerlekli sandalye almak zorundayız, alamadık. Kızım doğumsal engelli. Suriye'de bebekken ağır bir omurga ameliyatı geçirdi. Belinden bağlanan yürüme ayakkabılarıyla ayakta durabiliyor. Bir ayağını hiç kullanamıyor. Bu yüzden tuvalete gidemiyor. Altına bez bağlamak zorundayım. 9 aylık bir bebeğim de var. Bez ihtiyacımıza yetişemiyorum. 


Ben kendim için bir şey istemiyorum

Çocuğumu parka götürüp dolaştırmak istiyorum. Ameliyattan sonra maddi imkansızlıklardan dolayı beslenmesine dikkat edemedik. Gıda konusunda da yardıma ihtiyacımız var. Omurga ameliyatı sonrası doktorlar iyi bir yatakta yatması gerek dediler. Evimde kızım için o imkanlar yok. Onun için özel masa ve sandalye gerekiyormuş. Ben hiç birini yapamadım. Çok üzülüyorum.  


Kirada oturuyorum. Eşim Suriye'de savaşın içinde kaldı. 1 senedir ondan haber alamadım. Yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum. Çocuklarıma hem annelik hem babalık yapıyorum. 

Kızım Emel çok zeki. Akranları gibi okula gitmek istiyor. "Anne ben de okuyup doktor olmak istiyorum" diyor ve ağlıyor. Altına bez bağlandığı için okula kayıt yaptıramıyorum. Engelli okulları çok uzak. Uzaktan eğitime katılması için tablet gerekiyor. Bu sorunlarımıza destek olsunlar. Kızıma hayırseverlerin yardım elini uzatmalarını istiyorum. 


İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT


16 Aralık 2020

Kadın isterse başarır


Üreten ve emeğini duyurmaya çalışan kadınların her zaman yanında olmaya devam ediyorum. Bahçelerinde yetiştirdikleri sebzelerden evlerinde hazırladığı yemekleri her Çarşamba günü üretici pazarında satan Tire Kız Meslek Lisesi mezunu Kübra Polat'ın tezgahını ziyaret ederek keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Evinde  büyük emek vererek yaptığı yaprak, lahana, kuru patlıcan, kuru biber dolmalarını, dana etli ve tereyağlı keşkek, ev salçası, turşular, tarhana, kendi bahçesinde yetiştirerek kuruttuğu kuru incir gibi ürettiği ürünleri satan Kübra Polat, "yemeklerimi yiyen de memnun biz de memnunuz" dedi.   


Eşim destek verdiği için zorlanmıyorum

Eşim önceleri bu duruma karşıydı. Ama şimdi bana destek oluyor. Onun desteğiyle işlerim daha kolaylaştı. Eşim Yüksel Polat'la birlikte her Çarşamba günü Kültürpark üretici pazarı için sabah çok erken saatlerde  yola çıkıyoruz. Tire Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyesiyiz. Evimde yaptığım yemeklerde bazen 1 şey eksik olsa da olur derim. Ama müşterilerime hazırladığım yemeklerde her şey tamam olmalı. Çok özen gösteriyorum. Bu da benim yemeklerime ilgiyi arttırıyor. İşimi çok severek yapıyorum. Çok emek verdiğim için çok yoruluyorum. Sevgimi de katıyorum. Artık müşterilerimle arkadaş gibi olduk. Yemeklerim, yaptığım diğer ürünler beğenilince tüm yorgunluğum geçiyor. Kendi ürettiğim ürünlerden para kazanmak çok güzel. Üretici pazarında yeni insanlar tanıyorum, sosyalleşiyorum. Kadın isterse başarır. 


  

1 gün buradayım ama 6 gün çalışıyorum

Kemalpaşa'da kayınvalidemin bahçesinde, Tire'de kendimize ait bahçemizde ürettiğimiz sebzenin, meyvenin en tazesinden yaptığım ürünleri müşterilerim çok beğeniyor. Her hafta düzenli gelen müşterilerim çoğalıyor. Geçen yıl Hatay semt pazarına katılıyordum. Oradaki müşterilerim Kültürpark üretici pazarına gelmeye başladı. Çünkü ben artık yalnızca Çarşamba günleri üretici pazarına katılabiliyorum. Bizim işimiz hiç bitmez. Hafta içi sürekli bahçede ürün yetiştiririz. Şimdi zeytin toplama zamanı. Tire'nin dağlarında yetişen zeytin çok lezzetli olur. Bizim zeytinimiz biraz geç olur. Önümüzdeki günlerde yeşil ve siyah zeytinlerimiz de tezgahlarda yerini alacak, diye konuştu.  



İzmir Modern / Nurten ÖĞÜT